rahim duvarı kireçlenmesi nedir / Anterior, fundal, posterior plasenta ne demek, plasentanın normal yerleşimi nasıl olmalı?

Rahim Duvarı Kireçlenmesi Nedir

rahim duvarı kireçlenmesi nedir

Bahçeci Sağlık Grubu

Plasenta Nedir? Ne İşe Yarar?

Gebelik tecrübesiyle birlikte anne adaylarının ilk duyacağı terimlerden biri halk arasında bebek eşi de denilen plasenta olacaktır. Bebeğin gelişimi açısından en önemli organ olan plasenta ile ilgili yaşanabilecek zorluklar anne adaylarının en çok merak ettikleri konulardan biridir.

Plasenta Nedir? Plasenta Ne İşe Yarar?

Halk arasında bebeğin eşi olarak bilinen plasenta gebelik süresince rahimde gelişen bir organdır. Peki, plasenta nedir ve ne işe yarar? Plasenta gebelik boyunca bebeğe oksijen ve besin maddelerini iletir ve bebeğin kanından da atık maddeleri temizler. Plasenta rahim duvarına yapışır ve bebeğin göbek bağı bu yapıdan çıkarak anne ile bağlantıyı kurar. Glikojen ve kolesterol gelişmekte olan bebeğin temel enerji kaynağıdır ve bu moleküller plasentada sentezlenir. Ayrıca glukoz, esansiyel amino asitler, yağ asitleri, kalsiyum gibi maddeler ve bebeği anne karnında enfeksiyonlardan koruyan immunglobulin G de anneden bebeğe plasenta yoluyla iletilir. Gebeliğin normal seyretmesini sağlayan progesteron, beta HCG, insülin benzeri büyüme hormonu gibi hormonlar da plasentadan salgılanır. Plasentanın sağlıklı olması gebeliğin normal bir şekilde ilerlemesini sağlarken, bazı yapısal ya da yerleşim yeri bozukluklarında bebeğin hayatını riske atabilecek sıkıntılar doğurabilir. Plasenta bebeğin doğumundan sonra rahimden ayrılarak atılır. Plasenta ile ilgili yaşanabilecek sorunlar içinde plasenta kanaması yapabilecek ve erken doğum riski oluşturabilecek yerleşim yeri anomalilerini sizler için derledik.

Plasenta Kanaması Neden Olur?

Plasenta kanaması genellikle plasentanın yerleşim yeri anomalileri sebebiyle olur. Plasenta previa, plasenta dekolmanı, plasenta anterior, plasenta akreata gibi patolojiler plasenta kanaması nedenleridir.

Plasenta Dekolmanı Nedir?

Plasenta kanaması yaşayanlar genellikle plasenta dekolmanı nedir ya da dekolman plasenta nedir sorularıyla karşılaşırlar. Bu durum tıbbi olarak ablasyo plasenta yani plasenta ayrılması olarak da adlandırılabilir. Bebeğin doğumundan önce plasentanın erken ayrılması olarak tanımlanır. Parsiyel yani kısmi plasenta dekolmanı ya da total plasenta dekolmanı olarak 2 tipi vardır. Gebeliğin haftasından sonra görülür. En önemli klinik belirtisi vajinal kanama ve karın ağrısıdır. Bazı durumlarda kanama rahim içine değil de plasenta ile rahim arasına olur. Buna retroplasental kanama denir. Bu durumda vajinadan dışarıya bir kanama olmaz fakat uterusun gerilmesiyle çok ciddi karın ağrıları ve spazmlar gelişir. Plasenta dekolmanı her gebelikte bir görülür. Sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte plasentayı oluşturan damarlarda bir bozukluğa bağlı olduğu düşünülmektedir.

Plasentanın kan desteği azalınca desidua dokusunda hücre ölümü ve kılcal damarlarda rüptür yani yırtılma gelişir. Dekolman plasenta gelişiminde hipertansiyon, diyabet, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, rahim içinde myom, daha önceki gebelikte dekolman öyküsü, anne yaşının 35&#;in üzerinde olması, amniyon sıvısının az ya da çok olması gibi risk faktörleri tanımlanmıştır. Plasenta dekolmanının anneye olan etkileri masif kanama sebebiyle gelişir; günümüzde tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesi, kan ve kan ürünlerinin gelişimiyle dekolmana bağlı anne ölümü riski %1&#;in altına düşmüştür. Bebeğe olan etkileri ise bebeğe giden kan miktarındaki azalmaya bağlı olarak bebeğin ihtiyacı olan oksijen ve besin maddelerinin sağlanmasındaki eksiklikler yüzünden olmaktadır. Bebeğin beslenmesini ya da yeterli oksijen almasını engelleyecek kadar ilerleyen durumlarda bebeğin acilen doğurtulması gerekir. Plasenta dekolmanı tanısı klinik muayene bulguları ve ultrason ile konulur. Öncelikle annenin durumu stabilize edilmeli, kanama ileri düzeydeyse kan transfüzyonu ve sıvı desteği yapılmalıdır. Bebek açısından en önemlisi bir an önce doğumun başlatılmasıdır. Fakat bebek yaşayamayacak kadar erken bir gebelik haftasındaysa ve kanama annenin hayatını riske atmayacak düzeydeyse bebeğin akciğer gelişimi için kortikosteroid başlanmalı ve bebeğin gelişi için zaman kazanılmalıdır.

Plasenta dekolmanı riskini önceden tespit edebilecek bir tanı yöntemi yoktur. Annede hafif bir kanama veya bebeğin kalp atışlarında düşme saptandığından plasenta dekolmanı ihtimali göz önünde bulundurulmalı ve anne adayı yakın takibe alınmalıdır. Ablasyo plasenta gelişiminin ne zaman, nasıl ve kimde gelişeceği önceden kestirilemez, dolayısıyla düzenli gebelik takibi çok önemlidir. Ablasyo plasenta nedir sorusunun cevabı bu şekilde açıklanabilir.

Plasenta Yaşlanması Nedir?

Tıbbi olarak Plasental Kalsifikasyon (Kireçlenme) olarak bilinen durum halk arasında plasenta yaşlanması olarak tanımlanmaktadır. Gebeliğin son haftalarında görülen kireçlenmeler normal kabul edilmekle birlikte gebeliğin haftasından önce görülen kalsifikasyonlar bebeğe oksijen ve besin maddesi geçişini zorlaştırabileceğinden riskli kabul edilmektedir. Bu durumun sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte annenin zayıf ve güçsüz olduğu durumlarda anne kanındaki aşırı kalsiyum birikiminin sebep olabileceği bildirilmiştir. Yine hipertansiyon ve gebelikte sigara tüketiminin de plasenta yaşlanmasını arttırdığı yönde yayınlar mevcuttur. Plasenta kireçlenmesi ultrasonda plasentada parlak beyaz birikimlerin varlığıyla tanı koydurur. Bu parlak beyaz görüntü plasentada biriken aşırı miktardaki kalsiyuma bağlıdır. Ultrason ile yapılan muayenede ileri miktarda kalsiyum birikmesi görülse bile bebeğin gelişiminde, amniyon sıvısının miktarında ya da NST bulgularında bir sıkıntı yoksa plasenta kireçlenmesi ya da yaşlanması bir sorun olarak kabul edilmemektedir. Plasenta yaşlanması nedir sorusunun cevabı bu şekilde açıklanabilir.

Plasenta ile İlgili Yaşanabilecek Sorunlar

Plasentanın yerleşimi rahim içinde ön duvar (anterior), arka duvar (posterior), yan duvarlar, rahim tavanı (fundal) ya da rahim çıkışı (aşağı yerleşimli plasenta) şeklinde görülür. Plasentanın rahmin ön duvarında yerleşmesi plasenta anter gebelik ya da bebeğin sağlığı açısından herhangi bir sorun oluşturmaz. Plasenta anterior durumunda anne adayı bebeğin hareketlerini fark etmekte güçlük çekebilir. Ancak eğer gebeliğin sonlandırılmasında ya da bebeğin tahliyesinde sezaryen gerekiyorsa ya da amniyosentez uygulaması sırasında daha dikkatli davranılır.

Bebek plasentasının rahmin arka duvarına yerleşmesine plasenta posterior adı verilir. Posterior plasenta tamamen normal bir yerleşim bölgesidir. Ne anne adayı ne de bebek açısından riskli bir durum oluşturmaz. Hatta posterior bebek plasentası varlığında anne adayları bebeğin hareketlerini daha erken ve daha net hissedeceklerinden anne adayı açısından daha rahatlatıcı bir yerleşim bölgesidir.

Plasenta Akreata Nedir?

Plasentanın rahim duvarına yapışır. Plasentanın rahim duvarına yapışmayıp da duvarın içine doğru invaze olmasına plasenta akreata denir. Bu ilerlemenin derecesine göre değişik isimler verilebilir. Bu durum gebelikte bir görülür. Rahim duvarını geçmesine fakat rahim kaslarına geçmemesine plasenta akreata denir ve olguların %75&#;i bu şekilde görülür. Plasenta inkreata plasentanın rahim kaslarına kadar ulaşmasına denir. Olguların %15&#;i bu şekilde görülür. Olguların %5&#;ini oluşturan plasenta perkreata da ise plasenta rahim duvarının dışına, seroza tabakasına kadar uzanır. Bazı durumlarda mesane ve bağırsak gibi diğer organlara yapışabilir. Plasenta akreata tam olarak sebebi bilinmemekle birlikte plasenta previa ya da daha önce sezaryenle doğum yapanlarda daha sık görülmektedir. İleri dönem gebeliklerde kanama sebebi olabilir. Bebek açısından prematür doğum sebebiyle risk oluşturabileceği gibi, anne açısından da doğumdan sonra plasentanın ayrılması ve dışarı atılmasında zorluk oluşturabilir. Postpartum yani doğum sonrasında anne açısından abondan kanama riski oluşturabilir. Özellikle plasenta perkreata durumunda diğer organlara olan yapışıklıklar organlara ciddi zarar verebilir. Plasenta akreatanın gelişmemesi için yapılacak hiç bir şey yoktur. Ancak varlığında gebe yakın takibe alınmalı ve doğum sonrası ciddi kanama gelişme ihtimali göz önüne alınarak hazırlıklı olunmalıdır.

Plasenta yerleşim anomalileri gerek hekimler, gerekse anne adayları tarafından bilinmesi gereken ve erken doğum ve kanama riski taşıdığından yakın takip edilmesi gereken olgulardır. Tüm sorularınız için 39 49 numaralı telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Myom Nedir?

Paylaşın:

Myom Nedir?
Farklı sebeplerden ötürü jinekolog kontrollerine giden pek çok kadında "rahimde ur çıktığını" duymuşsunuzdur.

Halk arasında ur, tümör veya rahimde ur olarak adlandırılan bu durum aslında "myom"dur. Söylenmesinin zorluğundan mı nedir myom kelimesi halk arasında ; miyon, miyom, müyon, müyom, muyom, myon gibi şekillerde de yanlış olarak telaffuz edilmektedir.

Myom Terminolojisi
Tıbbi literatürde "fibroid, uterin fibroid, leiomyoma, myoma uteri" gibi isimler verilen myomlar, içlerinde düz kas ve bağ dokusu içeren iyi huylu (kanser olmayan) kitlelerdir.

Rahim duvarının pek çok myomlar tarafından patates çuvalı gibi büyümesi durumuna "Uterin myomatosis", rahmi toplu olarak büyüten myoma "Kugel myom" adı verilir.

Bazı durumlarda ise rahim içinden köken alan saplı myom vajina içine kadar uzanabilir; bu myoma da "vajene doğmuş myom" adı verilmektedir.

Büyüklükleri toplu iğne başından karpuz büyüklüğüne kadar değişkenlik gösterir. Myoma uteri, kadın pelvisinde en sık görülen tümördür.

Myomun kansere dönüşmesi olasılığı çok çok azdır !
Evet.. Myomların iyi yanı hemen her zaman iyi huylu olması ve kansere dönme olasılığının ihmal edilebilecek kadar düşük olmasıdır. Hastaların %75'i kendisinde myom olduğundan dahi habersizdir.

Kötü yanı ise her 4 kadından birinde ortaya çıkmasıdır (% 25 görülme sıklığı). Büyüklüklerinin çok değişken olması nedeni ile bu oranın aslında gerçeği yansıtmadığı, dikkatli bir inceleme yapılacak olursa myom görülme sıklığının % 80' den daha fazla bulunacağı ileri sürülmektedir.

Tek bir tane olabileceği gibi sayılamayacak kadar çok da olabilir.

Her bir miyom kitlesine "miyom nüvesi" adı verilir. Genelde birden fazla sayıda olma eğilimindedir.

Miyomlar sıklıkla yaşlar arasında ortaya çıkar ve hormon tedavisi almayanlarda menopoz sonrası küçülür. Ergenlik öncesi görülmesi ise son derece nadirdir.

Miyomlar genelde birden fazla sayıdadır. Bazen ise tek bir myom nüvesi belirgin derecede büyüyebilir ve çok büyük boyutlara ulaşabilir. Bu gibi hastalarda da büyük olasılıkla bir kaç milimetrelik bile olsa başka myom nüveleri de mevcuttur.

Miyomlar rahimde büyümeye neden olurlar. Myomlu bir rahmin büyüklüğü ifade edilirken gebelik cesameti tanımı kullanılır. Gebelik sırasında hangi haftada rahimin ne kadar büyüdüğü bilindiği için myomlu bir rahimin muayenesinde de bu bilgiden yararlanılır ve rahim büyüklüğü örneğin 6 haftalık ya da 8 haftalık gebelik cesametinde şeklinde tanımlanır.

Rahim (Uterus) Anatomisi
Uterusun (rahim) kalın duvarı üç tabakadan oluşur. Bunlardan en içte olanı "endometrium" adını alır, adet siklusu boyunca değişimler gösterir ve eğer gebelik olmaz ise dökülerek adet kanaması ile birlikte atılır.

Ortadaki kas tabakasına "myometrium" denir. Uterusun en kalın tabakasıdır ve istemsiz çalışan düz kaslardan oluşur. Bu kaslar adet kanaması esnasında rahim içinde biriken kanı, doğum esnasında ise bebek ve plasentayı rahim dışına atmak için kasılır.

Uterusu dışarıdan çevreleyen zar tabakasına ise "seroza" ismi verilir. Bu tabaka rahmi diğer organlardan ayırır ve yerinde tutunabilmesi için destek bağları oluşturur.

Gebe olmayan bir kadının rahminin büyüklüğü kişinin yaşı ve geçirmiş olduğu gebelik sayısına göre değişkenlik gösterir. Ortalama ağırlığı gram arasındadır. 9. ayını doldurmuş bir gebede ise ağırlığı yaklaşık 20 kat artarak grama kadar çıkar. Doğumdan yaklaşık 6 hafta sonra ise eski konumuna döner.

Vücudumuzda başka hiçbir organımız bu kadar büyüyüp, sonra da kendiliğinden küçülme yeteneğine sahip değildir!..

Genital anatomi ile ilgili bilgiler için tıklayınız  >>>

Miyomlar Nasıl Oluşur?
Myomlar rahmin "myometrium" tabakasını oluşturan düz kaslardan köken alan iyi huylu tümörlerdir.

Sadece kas hücresi içermezler. Aslında myom daha gerçekçi bir tanımla bağ dokusu tarafından bir arada tutulan düz kas hücreleridir.

Birinci derece yakınlarında myom olan kişilerde ve siyah ırkta, myom görülme sıklığı daha fazladır.  

Miyomların Nedenleri Nelerdir?
En sık görülen pelvik kitle olmasına rağmen hiç kimse myomların neden ve nasıl ortaya çıktığına açıklayamamıştır. Bazı kadınlarda hiç görülmez iken bazı kadınlarda sürekli yeni myomların çıkma nedeni de belirsizdir.

Nedenleri tam olarak bilinmese de pek çok hekim bu kitlelerin kadınlık hormonu olan östrojen etkisi ile geliştiğine inanırken azımsanamayacak sayıda başka bir grupta östrojen ile ilgili olmadığını düşünmektedir.

Myom ve östrojen hakkında bilinen gerçekleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Henüz östrojenin fazlaca salgılanmadığı ergenlik öncesinde görülmezler.
  • Yüksek doz östrojen içeren doğum kontrol hapları gibi ilaçların etkisi ile büyürler. Ancak bu etki günümüzde kullanılan düşük doz doğum kontrol haplarıyla gelişmez.
  • Vücudun fazla miktarda östrojen ürettiği gebelik esnasında bazen hızlı bir büyüme gösterirler.
  • Östrojenin azaldığı ve hatta tamamen yok olduğu menopoz sonrası dönemde küçülürler. Menopoz sonrası yeni myom çıkması son derece nadirdir.

Myomlar yüksek düzeyde östrojen bulunduran kadınlarda gelişse de laboratuar bulguları myomu olan kadınların bir çoğunda östrojen düzeylerinin normal olduğunu göstermektedir. Bu nedenle myom gelişiminde büyük olasılıkla östrojen tek sorumlu değildir.

Bazı yazarlar, östrojen düzeylerinin çok yükseldiği gebelik esnasında bu kitlelerin büyümesini bu hormona değil, gebelikteki rahme giden kan akımının büyük oranda artması sonucuna bağlanmaktadırlar.

Bazı çalışmacılar da diğer bir kadınlık hormonu olan progesteron'un da myom gelişiminde rolü olduğunu ileri sürmektedirler. Yapılan bazı klinik deneylerden elde edilen sonuçlar progesteron ile tedavi edilmiş kadınlardan çıkartılan myomlarda daha fazla sayıda hücre bulunduğunu ve bazı hastalarda progesteronu bloke eden ilaçlar kullanıldığında myomların küçüldüğünü göstermektedir. Bu bulgulara rağmen myom ile progesteron arasındaki ilişki açık değildir.


MYOM TÜRLERİ

Myomlar bulundukları bölgeye (lokalizasyonlarına) bağlı olarak değişik türde şikayetler yaratırlar. Bu nedenle de rahimde yerleştikleri yerlere göre sınıflandırılırlar.

Rahimde ur, myom, miyon, muyon, müyom, tümör, tumor

Submuköz Myom
Hemen rahim içini döşeyen "endometrium" tabakasının altında yerleşmiştir.

Büyüdükçe endometriumu içeri doğru iter. Bu itilme adet düzensizliklerine neden olabilir.

Bir süre sonra myom rahim boşluğuna doğru büyümeye başlar ve orijinal yerine ince bir sap ile bağlı kalır. Büyümeye ya da sarkmaya devam eder ise rahimden dışarıya hatta vajinadan vücut dışına sarkabilir ("vajene doğmuş myom").

Myom hareket ettikçe sapının etrafında dönebilir ve adet aralarında kanamaya neden olabilir. Bu tür myomlarda enfeksiyon da ortaya çıkabilir.

Submüköz myomlar nadir görülmesine rağmen kadınlarda hem sık olarak adet düzensizlikleri ve aşırı kanamalara hem de rahim içine yuvalanacak olan gebelik ürününe engel olarak kısırlık ve düşük yapma problemlerine yol açacağından dolayı cerrahi olarak çıkartılması gereken myom türleridir.

Submüköz myom ameliyatları, genelde alttan (vajinal yoldan) girilerek histeroskopi adı verilen bir cihaz ve kamera sistemi yardımıyla rahim içinin görüntülenerek myom sapının kesilerek çıkartılması yoluyla yapılmaktadır.  

İntramural Myom
Rahmi oluşturan kas tabakasının (duvarın) içinde yer alan myomlardır. Myom nüvesi büyüdükçe rahim de büyür.

Subseröz Myom
Rahmin dış yüzünden köken alan ve dışarı doğru büyüyen myomlardır. Genelde kanama, kasık ağrısı gibi problemler yaratmaz.

Saplı Myom
Herhangi bir subseröz ya da submüköz myom büyümeye devam edip de rahim ile bağlantısı sadece ince bir bağ ile sağlanır ise bu durumda saplı myomdan söz edilir.

Eğer myom kendi etrafında dönerse sapı yani dolayısı ile kan bağlantısı da bozulur ve myom nüvesinde "dejenerasyon" meydana gelir. Eğer myomun sapı geniş bir tabana oturmuş ise buna "sessile tipte myom" adı verilir

İnterligamentöz Myom
Rahmi yerinde tutan ve "ligaman" adı verilen bağların arasında gelişen tümörlerdir. Bunların cerrahi ile çıkartılması son derece güçtür.

Paraziter Myom
Büyüyen myom nüvesi başka bir organa yanaşıp buna yapışırsa bir süre sonra rahim ile arasındaki bağlantı kopabilir ve myom yeni bağlandığı dokudan beslenmeye başlayabilir. Bu durumda parazitik myomdan söz edilir.

Gerçekçi olmak gerekirse myomların hemen hepsi aslında birden fazla anatomik lokalizasyonda bulunur. Örneğin myomun büyük bir kısmı intramural olmasına rağmen submüköz veya subseröz komponenti de olabilir. Bu durumun istisnası saplı subseröz myomlardır.

Gebelik ve Myom
Gebelik sırasında rahmin büyümesi ile myomlar da genellikle hacim olarak büyürler.  Müyonların bu büyümelerinde müyon dokusunda meydana gelen ödem, konjestiyon (kanlanma artışı) ve myomun dejenere olarak içine kanaması da etkilidir.

Myomlu gebelerde hamilelik sırasında şiddetli kasık ağrıları ve uterusta hassasiyet ortaya çıkarsa gebeye yatak istirahati ve analjezik (ağrı kesiciler) verilerek tedavi edilir. Bu durumda cerrahi tedavi genellikle düşünülmez; çünkü gebede myomektomi (myomun alınması) ameliyatı aşırı kanamaya yol açabilir.

Myomu olan hamilelerin pek çoğunda hamilelik süresince hiç bir problem çıkmayacağı gibi bazı durumlarda; abortus (düşük yapma), erken doğum (preterm eylem), ıntrauterin fetal ölüm (rahim içindeki bebeğin kaybı), erken membran rüptürü (suyun erken gelmesi), prezentasyon anomalileri (rahim içi bebeğin duruş problemler) ve olası sezeryan ameliyatı riskleri daha sık görülmektedir.

Myomu olan kadınlarda obstetrik bir engel yoksa normal doğum tercih edilebileceği gibi rahim kanalını kapatan büyük myomlu gebelerde sezeryan operasyonu da yapılabilir.  Sezeryen ameliyatı sırasında myomların alınması ise kanama riskinden dolayı pek tercih edilmemektedir.

Daha önce myomektomi yapılmış gebelerde ise rahmin yırtılma (ruptür) tehlikesine karşın sezeryen ameliyatları tercih sebebidir.

Myomda Tanı Nasıl Konur?
Jinekolojik muayene esnasında en sık fark edilen tümörler myomlardır.

Başka bir nedenle karın boşluğunun açıldığı ameliyatlar sırasında da kolaylıkla fark edilebilirler.

Pek çok myom ise başka bir nedenden dolayı yapılan muayene esnasında şans eseri fark edilir veya daha sık rastlanılan şekilde hiçbir zaman farkına varılmayabilir.

Son 25 yıldır yaygın şekilde kullanılan ultrasonografi myomlardaki en önemli tanı aracıdır. Yumurtalıklara yakın bulunan myom nüveleri over tümörleri ile karıştırılabilir.

Myomların ayırıcı tanısında normal gebelik, yumurtalık bölgesinde kitle, adenomyozis, uterusa ait şekil bozuklukları, komşu organ tümörleri ve vajinal kanamaya yol açan diğer durumlar göz önünde tutulmalıdır.

Myom Ne Tür Şikayetler Yaratabilir?
Myomların çoğu belirti vermemesine rağmen % 25 vakada bazı şikayetler yaratır. Bunlardan en sık görülenleri aşırı ve anormal vajinal kanamalar, ağrı ve karın şişliğidir.

1. Adet Düzensizliği
Myomlu kadınların yaklaşık %30'unda adet kanamaları normalden fazla olur. Fazla kanamaya yol açan submüköz ve intramural tipteki myomlardır.

Kitle büyüdükçe endometrium dokusunu iter ve dolayısı ile bu dokunun yüzölçümü artar. Kanamaya müsait alan fazlalaştığı için kanamanın miktarı da artar. İlk başlangıçta kanamanın süresi değişmez iken sadece kaybedilen kanın miktarı fazlalaşır. Daha sonra yavaş yavaş süre de uzamaya başlar. Bu fazla kanamalar bir süre sonra kansızlığa yani "anemi"ye neden olur.

Bazı myom türleri ise kanama fazlalığı ile birlikte ara kanamalara da yol açabilir. Miyomlu hastaları doktora gitmeye mecbur eden en önemli bulgu bu kanama bozukluklarıdır.

Myom ile birlikte kanamalar o kadar fazla olabilir ki kişi neredeyse saatte bir ped değiştirmek zorunda kalabilir. Bu tür kanamalar yaşayan bir kadın normal günlük aktivitelerinde bulunmak istemeyebilir, işe gitmekten kaçınabilir ve sosyal korkular gelişebilir. Yani myom kadının sosyal hayatını da etkileyebilen bir hastalıktır.

Myomda kanamanın olası nedenleri

  • Endometrium yüzeyinin büyümesi.
  • Rahimdeki damarlanmanın artması.
  • %50 oranında beraberinde görülen Endometrium hiperplazisi
  • Rahim kasılmalarının etkisizliği nedeni ile küçük damar ağızlarının kapanamaması.
  • Submüköz myomlarda etraftaki endometrium dokusunda ülser olması


2. Kasık ağrıları (Pelvik ağrılar)
Myomda ağrı nadir görülen bir belirtidir. Genelde adet kanaması sırasında kramp tarzında olur.
Uzun yıllar boyunca adet kanamaları ağrısız olan kadında birden bire ağrıların olması teşhiste myomu akla getirmelidir.

Sancılı adet görenlerde ise ağrının şiddetinin artması ya da şeklinin değişmesi düşündürücüdür.

Deneysel çalışmalar myomlarla birlikte görülen ağrıların mekanizmasının doğum sancılarına benzediğini düşündürmektedir.

Myon çekirdeği sanki yabancı bir cisimmiş gibi davranır ve rahim bu yabancı cismi atmak için kasılır. Kişi bu kasılmaları ağrı olarak algılar.

İleri derecede büyümüş bir myom etrafındaki dokulara ve sinirlere baskı yaparak da ağrıya yol açabilir. Burada daha çok bel ağrısı tarzında yakınmalar görülür.

Dejenere olan ya da etrafında dönerek kanlanması bozulan myom ani ve bıçak saplanır tarzda ağrıya yol açar.

Zaman zaman ise adet kanamalarından bağımsız ağrılar olabilir ancak bu son derece nadirdir.

Kasık ağrıları (pelvik ağrılar) ile ilgili detaylı bilgiler için tıklayınız  >>>

3. Karında şişlik
Myom büyüdükçe diğer organları iter ve bu da her türlü rahatsızlığa neden olabilir.

Mesaneye bası yaparsa sık idrara çıkma, rektuma (barsağın en son kısmı) bası yaparsa kabızlığa yol açabilir.

Nadiren çok fazla büyüyen myom idrar yollarında tıkanma ve idrar yapmada güçlük problemi yaratabilir. Yine barsaklardaki basıya bağlı olarak gaz problemi görülebilir.

4. Kısırlık (İnfertilite) ve gebelik problemleri
Myomlar kadının gebe kalmasını ya da gebe kaldıktan sonra rahmin gebeliği taşımasını zorlaştırabilirler. Tüpleri iterek spermin ve yumurtanın geçişini güçleştirebilir ya da endometrium düzenini bozarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesini engelleyebilir.

Müyom büyümeye devam ettikçe üzerindeki endometrium tabakası gerilir ve kanlanması bozulur. Bu durumda hamilelik ürününün rahimde yerleşse bile yeterli derecede kanlanması mümkün olmaz ve düşükle sonuçlanabilir.

Bütün bu engelleri aşıp büyümeye başlayan bir hamilelik ürünü bekleyen diğer bir dezavantaj da myom nedeni ile bebeğe yeteri kadar büyüyecek yer kalmamasıdır. Bu durumda ise gebeliği bekleyen en olası son düşük veya erken doğumlardır.

Müyom ile hamileliğin bir arada bulunduğu durumlarda bir diğer sorun da myom nedeni ile doğum esnasında rahmin yeteri kadar kasılamamasıdır. Bebek doğum kanalına uygun şekilde giremez ve bu tür hastalarda büyük olasılıkla sezaryen gerekir. Doğum kanalını tıkayan myom varlığında ise sezaryen tek doğum şeklidir.

Doğumdan sonra ise rahim kasılmalarının etkisiz olması nedeni ile fazla miktarda kanama görülebilir.

Müyomlar genel olarak hem hamile kalmak hem de hamileliğin devamı ve doğum için sorun oluşturmazlar. Ancak eğer bir sorun meydana gelir ise bu ciddi bir sorun olacaktır.

Müyomun kısırlığa yol açtığından söz edebilmek için kısırlığı açıklayacak başka hiçbir sebep olmaması gerekir. Yani infertilite (kısırlık) araştırmasında yapılan bütün tetkikler myomlu infertil hastalarda da yapılmalıdır.

Özellikle cm'den büyük myomlu hastalarda uygulanacak kısırlık (infertilite) veya tüp bebek tedavilerinden önce myomektomi operasyonları gebelik şansını arttırmaktadır.

MYOMLARIN KOMPLİKASYONLARI

Myomun ultrason görünümüÇoğu myom belirti vermemesine
rağmen bazı komplikasyonların
varlığında özellikle ağrı ve kanama
bulguları artar.

Myomların komplikasyonları yani yol açabileceği istenmeyen etkileri
şunlardır:



Torsiyon (Dönme)
Myomun sapı etrafında dönmesi ve sapının sıkışarak kanlanmasının bozulmasına "myom tosiyonu (dönme)" adı verilir.

Bu durumda önce myomdan dışarıya sıvı kaçışı olur ve bu ağrıya neden olur. Eğer olay uzarsa myom sapından koparak batın boşluğuna düşebilir ve burada kendisine beslenecek uygun bir ortam bularak büyümeye devam edebilir (parazitik myom).

Enfeksiyon
Myomun ülsere olması ve daha sonrasında enfekte olmasıdır. Ağrı ve kanama yapar.

Kansere dönüşüm
Myomlu kadınlarda kafalarını kurcalayan en önemli soru hastalığın kansere dönüp dönmeyeceğidir. Myomlu kadınların %'inde ileri dönemlerde "leiomyosarkom" denilen kanser türü görülebileceği iddia edilmektedir.

Pek çok araştırmacı bu kanser durumunun var olan myomlardan köken almadığını, kendi başına ve diğerlerinden bağımsız olarak geliştiğini ileri sürmektedirler. Eğer varlığı bilinen myom hızlı büyümeye başlarsa, ağrı ve ateş görülüyorsa detaylı incelenmesi gerekir.

Dejenerasyon
Miyomun normal hücre yapısının değişikliğe uğramasına "myom dejenerasyonu" adı verilir. Örneğin menopozdan sonra myom küçülür ve atrofik dejenerasyon olur.

Gebelikte rahmin hızlı büyümesine bağlı olarak myomun kanlanması hafif derecede bozulur ve hafif nekroz olur. Hastada ağrı, ateş, bulantı ve kusmalar olabilir.

Miyom içine hafif kanamalar olabilir. Gebelikte görülen bu değişime "kırmızı dejenerasyon" adı verilir.

Myonlarda en sık görülen dejenerasyon ise "hyalen dejenerasyon"dur. Bu mikroskopik bir değişimdir.

Miyom çekirdeği içerisinde kalsiyumun biriktiği "kalsifik dejenerasyon" da oldukça sık rastlanılan bir durumdur. Bundan da halk arasında "myomda kireçlenme" olduğu şeklinde bahsedilir.

Asit
Batında sıvı birikimine "asit (ascites, assit)" denir. Saplı subseröz myomların karın zarını irrite (tahriş) etmesi ile karın boşluğunda sıvı birikimi olur.

Karın içi kanama
Myomun üzerindeki damarlardan birinin yırtılması sonucu kanama olabilir. Son derece nadirdir.

İnversiyon
Saplı bir submüköz myomun çekmesine bağlı olarak rahim eldiven parmağı gibi ters yüz olabilir. Tehlikeli ancak nadir görülen bir durumdur.

MYOM AYIRICI TANI (Myomlar ne ile karışabilir?)
Bazı jinekolojik, obsterik (gebelik ile ilgili) ve ürolojik problemler myoma uteri'ler ile karışabilir. Dikkatli bir jinekolojik değerlendirme ve deneyimli bir jinekolog tarafından yapılan transvajinal ultrasound tetkiki ile tanı konulması genelde zor değildir.

Myonların ayırıcı tanısında akılda bulundurulması gereken bu durumlar:

  • Normal rahim içi gebelikler
  • Adneksiyal Kitle
  • Adenomiyozis
  • Uterus anomalileri
  • Komşu organ tümörleri
  • Pelvik böbrek
  • Myometrial hipertrofi
  • Vajinal kanamaya yol açan diğer nedenlerdir.


Myomlarda tedavi gerektiren durumlar nelerdir?

Kanama

Tedavi, özellikle de cerrahi tedavi için en önemli sebep anormal kanamalardır. Eğer adetler çok fazla ve pıhtılı oluyor ise bu durum anemiye yol açacağından mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

Ani ve hızlı büyüme
Kontrol altındaki myomun aniden büyümeye başlaması özel ilgi gerektiren bir durumdur. Eğer bu büyüme menopozdan sonra olmuş ise mutlaka araştırılması gerekir.

Bu durumda hekim altta yatan kötü huylu bir hastalık olmadığını teyit etmelidir. Bu amaçla küretaj yapılabilir.

Myomlardaki ani büyüme sadece kansere bağlı olarak gelişmez. Gebelik ve myom içine kanama gibi durumlar da büyümeden sorumlu olabilirler.

Ağrı ve bası bulguları
Eğer bu belirtiler dayanılamaz düzeylere ulaşır ise tedavi gerekli hale gelmiş demektir.

Myomun yeri (lokalizasyonu)
Bazen myom nüvesi ya da nüvelerinin lokalizasyonu cerrahi olarak çıkartılmalarını gerektirir. Özellikle 40 yaşından büyük kadınlarda overlere yakın yerleşimli myomlar over tümörleri ile karışabileceğinden alınmalıdır.

MYOMDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ

I. İlaç Tedavileri
Myomu olan bir çok kadında eğer belirgin bir şikayet yaratmıyorsa tedavi gerekmeyip sadece  rutin izlemi yeterli olur. Bu gibi durumlarda her 6 ayda bir jinekolojik muayene ve transvajinal ultrason ile hastanın izlemi yapılır, değişiklikler saptanır.

Myomu küçültmek için kullanılan ilaçların ise pek fazla faydası yoktur. Bu tür ilaçlar kişilerdeki estrojen seviyesini düşürerek geçici bir süreliğine myom hacminde küçülme yapsa da bu durum ilaç tedavisinin kesilmesini izleyen bir kaç ay içerisinde geriye döner.

Kandaki estrojen azalması kadınlarda bir takım olumsuz durumlar ortaya çıkabileceğinden ötürü, uzun süreli tedavide bu tür ilaçlar kullanılamamaktadır.

Myom hacminde küçülme yapan ilaçlar ancak bazı durumlarda ameliyat öncesi dönemde, kişinin kanamasının durdurulmasında ve böylelikle kan demir seviyesinin yükselerek kansızlığın giderilmesinde geçici olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca bu şekilde myomun hacminin küçülmesi ameliyat için de kolaylık sağlar.

II. Cerrahi Tedaviler
Myomun bugün için en kesin, en çok uygulanan ve en garantili tedavi metodu cerrahi yani ameliyatla myomun (myomektomi operasyonu) veya rahmin tamamının (histerektomi operasyonu) alınmasıdır.

Ancak myomların pek çoğunun menopoz sonrası küçüleceği de göz önünde bulunmalıdır. 

Seçilecek cerrahi yöntem hastanın yaşı, sosyal durumu, çocuk isteği, şikayetlerin tipi ve şiddeti gibi faktörlere bağlıdır. Bu faktörlere göre rahmin tamamen alınması (histerektomi) ya da sadece myomların çıkartılması (myomektomi) alternatiflerinden biri tercih edilir.

Myomlarda ne zaman ameliyat (cerrahi) gerekir?
Aşağıdaki durumlarda myomlara ameliyat gerekliliği bulunmaktadır. Bunlar:

  • Jinekolojik muayenelerde özellikle gebelik haftasından büyük myomu olanlarda
  • İlaç tedavilerine rağmen adet düzensizlikleri ve aşırı kanamaları olan anemik (kansız) hastalarda
  • Büyüklüğünden dolayı kronik kasık ağrıları ve şişkinlik gibi durumlar yaşayan hastalarda
  • Rutin ultrason izlemlerinde kısa zamanda hızlı bir büyüme gösteren durumlarda (kanser riskinden dolayı)
  • Mesane, üreter (idrar kanalı) veya barsağa basıya bağlı ortaya çıkan problemlerde
  • Kısırlık veya tüp bebek tedavileri görmeyi düşünen, ancak  cm'den büyük submüköz veya 5 cm'den büyük intramural myomu olanlarda
  • Daha önceden myomu olup başka sebeple açıklanamayan düşük, erken doğum, suyun erken gelmesi, bebeğin rahim içi ölmesi gibi olumsuz durumları yaşayanlarda
  • Başka bir rahim, endometrium veya yumurtalık problemleri nedeni ile ameliyatı düşünülen hastalarda
  • Vajina içine kadar uzanan myomlarda ("vajene doğmuş myom")
  • Myomda dejenerasyon sonucu bulantı, kusma, şiddetli ağrı gibi durumların ortaya çıkması hallerinde
  • Menopoz sonrası büyüyen myomlarda cerrahi (ameliyat) gereksinimi vardır.

Histerektomi ameliyatları ile ilgili bilgiler için tıklayınız  >>>

III. Diğer Tedavi Yöntemleri
Myom tedavisinde diğer tedavi yaklaşımları arasında myom çekirdeklerini çıkarmadan, laser ile yakmak, sıvı nitrojen ile dondurmak, hormon baskılayıcı ilaç kullanarak küçülmelerini sağlamak sayılabilir. Bu baskılayıcı ilaçlar kadında suni menopoz yaratarak myomları küçültmeyi amaçlamaktadır.

Deneysel tedavi yöntemlerinden birisi de laparoskopi eşliğinde myom çekirdeğine elektrik akımı vererek "myolizis" yapmaktır. Bu tür tedavi yaklaşımları kısa süreli rahatlamalar getirebilir ama özellikle hormon tedavisi sonrasında, tedavi esnasında küçülen myomlar ilaç kesildikten sonra hızla büyüyebilir ve hatta eski durumundan daha büyük hale gelebilir.        

Anterior, fundal, posterior plasenta ne demek, plasentanın normal yerleşimi nasıl olmalı?

Dr. Kağan Kocatepe'nin youtube kanalında hazırladığı video içeriğinin transkripsiyonu (video sayfanın en aşağılarında)


Plasentanın rahimde ön duvar, arka duvar, fundal, low-lying, prevya yerleşimi ne anlama gelir?

Plasenta dediğimiz yapı, yani gebelik başladıktan sonra oluşmaya başlayan ve bebeği besleyen yapı, anne ile bebek arasındaki, bir anlamda gümrük diyelim, birçok yararlı maddeyi geçirirken, birçok zararlı maddeyi geçirmeyen bir günlük gibi çalışıyor, bebekle bağlantısını sağlıyor göbek kordonu yoluyla.

Göbek kordonu, plasentadan aldığı temiz ve besin maddelerinin zengin kanı bebeğe iletiyor, bebek kendi metabolizması sonucu oluşan kirli kanı (tırnak içinde kirli kanı) ve atık maddeleri de plasenta yoluyla annenin dolaşımına veriyor.

Plasenta daha gebeliğin ilk haftalarından itibaren oluşmak zorunda bebeği beslemek için. Plasenta büyüdükçe ultrasonografide görünür hale geliyor ve ondan sonra mesela ultrasonografi raporlarında anne adayları plasenta anterior, plasenta posterior, plasenta fundal, plasanta sol yan duvar, plasenta sağ yan duvar, plasenta low-lying yani aşağı yerleşmiş, veya plasenta previa gibi terimlerle karşılaşınca tabii ki bunların anlamını bazen bilemedikleri için endişeye kapılıyorlar

Şöyle sorular çok görüyorum: Bebeğime anterior plasenta dediler acaba bir zararı olur mu? Ne demek anterior plasenta? Ön duvarda demek, yani rahimin ön duvarında yerleşmiş.

Plasenta sonuçta bir yerde yerleşmek zorunda. En sık yerleştiği yer fundal, yani rahimin tepesi, sonra tercih ettiği yerleşim yerleri genelde sol ve sağ yanda ön veya arka rahim duvarı.

  • Plasenta anterior demek ön duvarda yerleşmiş demek.
  • Plasenta fundal demek tepesinde yerleşmiş demek.
  • Plasenta posterior demek arka duvarda yerleşmiş demek. Bunların üçü de tamamen ve tamamen normal yerleşimler.
  • Low-lying demek aşağıda duran demek, aşağıda yatan demek aslında. Eğer rahim ağzına yakın yerleşmiş ama burayı kapatmamışsa buna low-lying plasenta adını veriyoruz ve rahim ağzına iki santimetreye kadar yakınlığı kriter olarak kabul ediyoruz ama bu çok gelişi güzel bir kriter, önemli olan subjektif, bizim kendi algımız. Yani böyle milimetrik,  santimetre olunca low-lying oluyor veya olunca olmuyor şeklinde değil.

Rahim ağzı kanalına yakın ne demek? Eğer daha da aşağı inerse rahim ağzı kanalını kapatabilir demek, o zaman ne olması lazım, sezaryen doğum olması lazım.

Low-lying aynı zamanda plasenta çok büyük olasılıkla yukarıya da çıkacak demek. Çünkü başta aşağıda yerleşmiş olan plasenta, plasental migrasyon yani plasenta göçü adı verilen olayla yukarıya çıkabiliyor. Plasenta elbette yürüyerek çıkmıyor, büyüyen rahim plasentayı yukarıya doğru pasif olarak çekiyor, işte bunu plasental migrasyon adını veriyoruz ve haftaya kadar low-lying hatta prevya olan plasenta, doğum kanalını kısmen kapatan plasenta bile yukarıya çıkabilir.

O yüzden erken dönemlerde plasenta prevya, yani doğum kanalını kapatmış plasenta tanısını pek koymayı tercih etmiyoruz çünkü ilk başlarda koyduğumuz tanı, daha sonra normale dönebiliyor.



Özetle söylemek gerekirse: Plasenta şekilleri arasında bizi ilgilendiren, anne adayı olarak sizi ilgilendiren plasentanın doğum kanalını kapatıp kapatmaması bir. İkincisi, eğer plasenta doğum kanalına yakınsa, erken dönemde tanı koyulmuşsa bunun gebelik büyüdükçe yukarıya çıkma olasılığının bulunduğunun bilinmesi.

Ultrason raporlarınızı kendi kendinize okurken endişelenmeyin boşu boşuna: Anterior plasenta, fundal plasenta, posterior plasenta, bunlar tamamen normal plasenta lokalizasyonları. 



İLGİLİ KONULAR:



Video: Plasenta normal rahim içi ideal yerleşimi nasıl olmalı? Posterior,anterior,fundal, low-lying nedir?

Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>

Miyom Nedir? Miyomların Belirtileri, Çeşitleri, Tanı Ve Tedavi Yöntemleri

İçindekiler

Miyom nedir?

Miyomlar kadınlarda en sık karşılaşılan, rahim kas dokusundan gelişen, büyük çoğunluğu kanserojenik özellik taşımayan karın içi tümörlerdir.

Miyomlar kimlerde, ne sıklıkta görülür?

Miyomlar genellikle üreme çağındaki kadınlarda görülmektedir. Bununla birlikte görülme sıklıkları ilerleyen yaşla birlikte artar. Adet öncesi genç kızlarda görülmemekle birlikte, adölesanlarda yani ergenlik çağındaki kızlarda bildirilen olgular mevcuttur. 40 yaş üzeri kadınlarda yeni ortaya çıkmış miyom saptanması oranı yaklaşık yüzde arasındadır; bu demektir ki; 40 yaş üzerinde her iki kadından birinde miyom görülebilmektedir. Kadınlarda hayatlarının bir döneminde miyom görülme oranı yaklaşık yüzde arasındadır.

Miyom görülme riskini arttıran faktörler nelerdir?

  • Irk: Siyahi kadınlarda beyaz ırka göre kat daha fazla miyom görülür.
  • Doğum öyküsü: Bir veya birden fazla doğum yapmış olmak miyom gelişme riskini azaltır. Doğum yaşı da önemlidir. İlk doğumunu daha geç yaşlarda yapan kadınlarda miyom görülme riski erken yaşlarda doğum yapan kadınlara göre daha azdır.
  • İlk adetin erken başlaması: Adetin erken yaşta başlaması miyom görülme riskini arttırır.
  • Doğum kontrol hapları: Standart ya da düşük doz doğum kontrol haplarının miyomların büyümesine sebep olmadığı kaydedilmiştir. Bu sebeple doğum kontrol hapı kullanımının miyomu olan hastalarda kontrendike olmadığı, 3 aylık depo iğnelerin miyom açısından koruduğu bilinmektedir.
  • Şişmanlık: Miyom ile şişmanlık (obezite) arasındaki ilişki net değildir; direkt bir ilişkiden ziyade dolaylı bir ilişki olduğu düşünülmektedir.
  • Beslenme alışkanlıkları: Kırmızı et tüketimi fazla olanlarda, A ve D vitamini eksikliklerinde, alkol özellikle de bira tüketimi ile miyom gelişme riski artmaktadır. Kafein tüketimi ile miyom arasında ise bir ilişki yoktur.
  • Genetik etkenler: Ailesinde miyom olan kadınlarda daha yüksek oranda miyom görüldüğü saptanmıştır.

Miyom belirtileri nelerdir?

Miyom varlığına işaret eden başlıca belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Yoğun ve uzamış, ağrılı adet kanamaları
  • Miyom basısına bağlı olarak görülen; karın içi basınç ve ağrı hissi gibi bulgular
  • Kısırlık veya gebelikle ilişkili komplikasyonlar, ağrılı cinsel ilişki gibi üreme fonksiyonu bozuklukları
  • Sık idrara çıkma, idrar kaçırma, idrarı tam boşaltamama hissi gibi idrar ile ilgili bulgular
  • Kabızlık gibi bağırsaklarla ilgili bulgular

Kaç çeşit miyom vardır?

Miyomlar rahim duvarında yerleştikleri yerlere göre sınıflandırılırlar:

  • Submüköz miyom: Rahim iç duvarında yerleşenler
  • İntramural miyom: Rahim kas tabakasının içine gömülü olanlar
  • Subseröz miyom: Rahim dışına doğru büyümüş olanlar
  • Saplı ve subseröz miyom: Rahim dışına bir sapla bağlı olanlar

Miyom değerlendirilmesi nasıl yapılmakta, tanısı nasıl konulmaktadır?

Miyomların klinik tanısı kadın doğum muayenesi ve ultrasonografi ile konulmaktadır. Miyomun boyutu ve yerleşim yeri belirlenir. Bazı durumlarda, rahim iç duvarını ve miyomun ne kadarlık kısmının rahim içinde, ne kadarının kas tabakasında olduğunu anlamak için; salin infüzyon sonografi denilen ve halk arasında sulu ultrasonografi olarak bilinen yöntem uygulanabilir. Bu yöntemde rahim içine ince bir kanülle girilerek sıvı verilir, rahim iç tabakası ultrasonografi eşliğinde görüntülenir. Böylelikle miyomun yeri ve uzanımı gözlenir.

Doktorun gerekli gördüğü bazı durumlarda da, özellikle çoklu miyomlarda, miyom haritalaması için manyetik rezonans görüntüleme de kullanılabilmektedir.

Miyom tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

Miyomlar, hastanın yaşı, çocuk istem durumu, miyomun yerleşimi, sayısı, lokalizasyonu gibi durumlar göz önünde bulundurularak tedavi edilirler. Bu noktada dikkat edilmesi gereken miyom tedavisinin mutlaka kişiye özel planlanması gerektiğidir. Bir hastada doğru olan bir uygulama başka bir hasta için uygun olmayabilir.

Miyom tedavisinde kullanılan yöntemler:

İlaç tedavisi: Günümüzde miyomların büyümesini durduran, yok eden bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. İğne tedavisi (GnRH analogları) kullanılabilmekle birlikte, sürekli bir tedavi şekli değildir. Bu ilaçlar geçici menopoz durumu yaratırlar, menopoz belirtileri dışında kemik erimesine sebep olabilirler ve 6 aydan uzun süre kullanımları önerilmemektedir. Bu iğneler ameliyat öncesi miyom boyutunu küçültmek, hastadaki kansızlık problemini gidermek için kullanılabilmektedirler.

Medikal-cerrahi tedavi olmaksızın izlem: Şikâyete sebep olmayan, miyom boyutu küçük olan hastalarda aylık aralarla izlem uygundur.

Cerrahi: Ameliyat planlanması durumunda açık yöntem yani laparotomi, kapalı yöntem yani laparoskopi ve rahim içi yerleşimli miyomlarda histeroskopik yöntemle miyomlar çıkarılabilmektedir:

  • Açık yöntem (laparotomi) miyomektomi: Karında yaklaşık santimetrelik bir sezaryen kesisi ile miyom alınması gerçekleştirilir. Miyomun boyutuna ve yerleşimine göre kesi yeri göbeğe doğru dikey kesi ile de yapılabilir.
  • Kapalı yöntem (laparoskopik) miyomektomi: Açık ameliyatta olduğu gibi büyük bir kesi söz konusu değildir. Göbek deliğinde yapılan 1 santimetrelik kesiden optik kamera ile girilir, karında yapılan adet milimetre uzunluğunda kesiler ile ameliyat gerçekleştirilir. Laparoskopik ameliyatlar; hastada daha az ağrı, daha az hastanede kalış süresi, hastanın ameliyat sonrası daha çabuk toparlanması, daha iyi kozmetik sonuçlar gibi özellikleriyle açık ameliyatlara göre daha avantajlıdır. Ancak elbette her hastada uygun olmayabilmektedir. Her hastada her teknik aynı şekilde çalışmaz, ayrıca cerrahi tecrübe çok önemlidir. Uygun hastalarda, gerekli altyapı varlığında, tecrübeli ellerde laparoskopik ameliyatlar her zaman tercih edilmelidir.
  • Histeroskopik miyomektomi: Rahim ağzından özel bir optik cihazla girilerek rahim içindeki miyomun (submüköz miyom) alınmasıdır. Karında hiçbir kesi izi olmaz, hasta ve hekim açısından son derece yüz güldürücü sonuçları olan, rahim içindeki miyomlarda etkin bir cerrahi yöntemdir.

Miyom kansere dönüşür mü?

Miyomlar kansere dönüşmez, ancak miyom dokusunun kendi içinde 1/ oranında kanser dokusu olabilir. İleri yaşta olup, hızlı büyüyen miyom öyküsü var ise, kanser ihtimali göz önünde bulundurulmalı ve ameliyat planlanmalıdır. Maalesef ameliyat yapılmaksızın dokunun kanser olduğunu saptayacak bir yöntem henüz bulunmamaktadır. Kanser tanısını koymak için mutlaka miyomun patolojik incelemesi gerekmektedir.

Cerrahi miyom tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

İster açık, ister kapalı ameliyat olsun, yara yeri temiz ve kuru tutulmalıdır. Ameliyat sonrasında doktorun verdiği ilaçlar önerilen şekilde kullanılmalıdır. Bunların dışında;

Cerrahi miyom tedavisi sonrasında dikkat edilmesi gerekenler:

  • Yara yerleri üzerindeki pansuman açıldıktan sonra ek pansumana ihtiyaç yoktur. Dikiş yerlerinde kızarma, ısı artışı, sulanma gibi bulgular olması durumunda mutlaka doktora başvurulmalıdır.
  • Ameliyat sonrası ertesi gün ayakta duş alınabilir.
  • Kapalı ameliyatlarda ameliyatın kendi doğası gereği özellikle sağ omuz ağrısı olabilmektedir. Bu durumda endişelenmeye gerek yoktur. Hareketler kısıtlanmamalı, ağrı çok rahatsız ederse doktorun uygun gördüğü bir ağrı kesici kullanılmalıdır.
  • Bu ameliyatlar sonrası hafif lekelenme şeklinde kanama olabilir. Bu kanamalar kendiliğinden kesilecektir.
  • Cinsel ilişki zamanlaması konusunda doktor önerilerine mutlaka uyulmalıdır.

Miyom ameliyatı sonrası iş ve sosyal hayata dönüş nasıldır?

Açık miyom ameliyatlarında hastanede yatış süresi 2 güne uzayabilir, kapalı miyom ameliyatlarında aynı gün ya da 1 gün sonra hastaneden taburcu olunur. Kapalı ameliyatlarda daha az ağrı olmaktadır, bu yüzden kısa sürede günlük hayata dönmek mümkündür.

Miyom ameliyatı sonrası ne zaman gebe kalınabilir?

Miyom ameliyatı sonrası gebe kalmak için geçmesi gereken süre; ameliyatta çıkarılan miyom sayısı, miyom büyüklüğü, miyomun rahim duvarındaki yeri ve derinliği, rahimdeki kesinin büyüklüğüne göre değişmektedir. Rahimdeki kesi ne kadar büyük, derin ve çıkarılan miyom sayısı fazla ise, gebelik için o kadar uzun süre beklemek gerekebilir. Bu süre değişken olmakla birlikte önerilen süre ortalama 6 aydır.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümümüzden randevu almak ve kadın sağlığına dair sorularınızı iletmek için 75 35 numaralı telefondan hasta danışmanımızla anında WhatsApp görüşmesi başlatabilirsiniz.

Güven Sağlık Grubu olarak Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı önerileri; hastanemiz Enfeksiyon Kurulu’nun kararları doğrultusunda aldığımız önlemlerle güvenle sağlık hizmeti sunmaya devam ediyoruz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası