moğolca şarkı / Moğolca şarkılar

Moğolca Şarkı

moğolca şarkı

Müzik ve şarkılar aracılığıyla Moğolca dilinde işitme duyumu nasıl geliştirebilirim?

Moğolca'de dinlemeyi geliştirmek dil öğrenmenin en önemli yönlerinden biridir. Birçok öğrenci, özellikle ana dili Moğolca olan kişiler tarafından konuşulduğunda, konuşmayı kulaktan anlamakta zorluk çeker. Ancak iyi haber şu ki, müzik ve şarkıları kullanarak işitme duyunuzu önemli ölçüde geliştirebilirsiniz.

İşitme duyunuzu geliştirmenin ilk adımı, sesli materyalleri düzenli olarak dinleme alıştırması yapmaktır. Müzik, podcast, radyo programları veya sesli kitaplar kullanabilirsiniz. Sevdiğiniz ve dil yeterlilik seviyenize uygun materyalleri seçmek önemlidir. Basit materyallerle başlayın ve yavaş yavaş daha karmaşık olanlara ilerleyin.

İşitsel işitme duyunuzu geliştirmenin en iyi yollarından biri moğol dilinde şarkılar dinlemektir. Bunu yaparken, aktif olarak dinlemeli ve şarkıların sözlerini anlamaya çalışmalısınız. Eğer bir kelimeyi anlamıyorsanız, anlamını bir sözlükten veya internetten bulmaya çalışın. Ayrıca şarkının sözlerine bakabilir ve dinlerken takip edebilirsiniz.

İşitme duyunuzu geliştirmenin bir başka yararlı yolu da Moğolca dilinde sesli kitaplar dinlemektir. Bilim, tarih veya edebiyat gibi ilginizi çeken konularda kitaplar seçebilirsiniz. Bunu yaparken, aktif olarak dinlemeli ve kitabın içeriğini anlamaya çalışmalısınız.

Ayrıca, işitme duyunuzu geliştirmenize yardımcı olabilecek özel dil öğrenme uygulamaları da vardır. Diyaloglar, haberler, röportajlar vb. gibi çeşitli zorluk derecelerinde çok çeşitli sesli materyaller sunarlar. Bu uygulamalardan bazıları, materyalleri farklı hızlarda dinleme ve daha iyi anlamak için cümleleri tekrar etme olanağı sağlar.

Ayrıca, Moğolca dinlemeyi geliştirmek için aktif dinleme teknikleri kullanılabilir. Bunlar arasında sesli materyalleri birkaç kez tekrarlamak ve dinlemek, anahtar kelimeleri ve cümleleri vurgulamak ve tonlama ve telaffuza dikkat etmek yer alır. Sadece kelimeleri anlamak değil, aynı zamanda tüm cümlelerin ve diyalogların anlamını kavramak da önemlidir.

Ayrıca anadili olan kişilerle konuşma pratiği yapmayı da unutmayın. Anadili Moğolca olan kişilerle konuşmak, telaffuz ve tonlama anlayışınızı geliştirmenize ve yaygın deyim ve ifadelere hızlı bir şekilde yanıt vermeyi öğrenmenize yardımcı olacaktır. Sosyal medyada veya özel uygulamalarda dil değişim ortakları bulabilirsiniz.

Yani, 'de işitme duyunuzu geliştirmek, düzenli pratik ve çeşitli tekniklerin kullanılmasını gerektiren bir süreçtir. Müzik ve şarkı dinlemek, sesli kitaplar ve diğer sesli materyaller, özel uygulamalar kullanmak ve ana dili Moğolca olan kişilerle iletişim kurmak bu çabada başarıya ulaşmanıza yardımcı olacaktır. Becerilerinizi geliştirmeye ve iyileştirmeye devam etmeyi unutmayın

.
kaynağı değiştir]

Grup üyeleri[değiştir

Moğolca

ohpannoinno

Yeni bir şarkı ekledi

İngilizce

linguisticboi

Yeni bir çeviri ekledi

Lehçe → Rusça

lmtwgr

Yeni bir yorum ekledi

ohpannoinno

Yeni bir şarkı ekledi

İngilizce

Greeny

Yeni bir çeviri isteği ekledi

Rumence → İngilizce

dramatic comeback

Yeni bir çeviri isteği ekledi

Yunanca → Sırpça

Greeny

Yeni bir şarkı ekledi

Maria Eleni Exadaktylou

Yeni bir çeviri ekledi

Felemenkçe → Yunanca

Ĉtabs

Yeni bir şarkı ekledi

Rusça

Sr. Sermás

Yeni bir yorum ekledi

Ek:Genel Moğolca

Genel Moğolca (Common Mongolic) Eş asıllı (Türkçe) Türkçe İngilizce Karşılaştırmalar (İngilizce) Notlar (İngilizce) *a- (?*a:-) kalmak, yaşamak to stay, live *aarča lor peyniri curds from fermented milk *ab- almak, elde etmek to take, to get *abaga amca paternal uncle *abaldu- güreşmek to wrestle *abčïra- and *ačara- getirmek, götürmek to take/bring with one *ačï- (< *arčï-) yüklemek to load *ačïan (< *arčïan) yük burden, load *adalï benzer, aynı, gibi similar, same, as *aduun sürü (genellikle atlar için) herd (usually of horses) *aduula- hayvancılık yapmak to tend livestock *aduusun hayvancılık livestock *agsu- ödünç almak ya da vermek to borrow or lend *agta kısırlaştırılmış hayvan gelding *agtala- ‘to geld, castrate’ *aïl kamp, çadır grubu, köy, komşuluk camp, group of tents; village; neighbour(hood) related to CT *a:gïl *aïmag kabile, köy tribe, village related to CT *adgïr ‘id’ (perhaps ~ *adrïg?) *aǰïrga aygır stallion *aka abi, ağa elder brother *ala çatal, kasık, pantolon ağı, eklem crotch, groin; fork of trousers; hip *ala- öldürmek to kill *alag ala, çok renkli, benekli multi-coloured, speckled, spotted *albïn iblis, kötü ruh demon, evil spirit Often used with *gal ‘fire’ *alčaï-/ *alčala- bacakları açmak to spread the legs *alda kulaç, kulaç uzunluğu fathom, armspan *alda- kaybetmek, bırakmak to lose, to let go of, etc *alï hangi which *alï ver bana give me With several extended forms. Behaves like a verb and takes objects *alïma elma meyve fruit related to CT *alïmla, *alma ‘apple’ *alku adım step *alku- adım atmak to step see the noun *alku ‘step’ *altan altın altın gold cf. CT *altun ‘gold’ *aman ağız mouth often also ‘opening’ *amasar açıklık (genellikle bir kanalın) opening (usu. of a vessel) apparently from *aman ‘mouth’ *amïn hayat, nefes life; breath *amïtu, *amïdu canlı alive Both derived from *amïn *amsa-/ *amta- tatmak to taste (the latter form influenced by *amtan?) *amtan tat, lezzet taste, flavour *amun pirinç, darı, pirinç lapası rice; millet; rice gruel also used for other cereals, or as a general term *amusun çeşitli tahıl yemeklerine verilen ad (aşağıda belirtilmemiştir), pişmiş pirinç name of several cereal dishes (not specified in the following); cooked rice apparently derived from *amun *ana- (?*hana-) iyileşmek to heal, get well, recover *anda sıkı dost, arkadaş sworn friend; friend *andagar ~ andaga(ï) yemin oath *anǰasun ~ *anǰïsun pulluk plough *aŋgaï- açmak, açılmak (intr.), açık olmak to open, open up (intr), to be agape, etc probably from *aŋ ‘crack, fissure’ *arakï ~ *arïkï alkollü içecek alcoholic beverage *aral ada, ırmak island; river *aral arabanın şaftı shaft of a cart *aralǰï- takas etmek, ticaret yapmak to exchange, trade *arasun/*arïsʊn ten, deri skin; hide *arbaï arpa arpa barley related to CT *arpa *arča selvi cypress cognate of CT *a:rtuč *arčï- silmek, temizlemek, otları yolmak to wipe, to clean; to weed related to CT *arï-t- ‘id’; cf. *arčïur, *arïl-, *arïun *arčïur paçavra, toz bezi, havlu, şal rag, dust-cloth; towel; scarf *arga araç, yol, metot, plan, oyun, kurnazlık means, way, method, plan, ruse, shrewdness *arïl- temiz duruma gelme, temizlenmek, kaybolmak to become clean, to clear up; to disappear *arïlga- temizlemek to clean in several languages also ‘to castrate’ *arïa azı dişi, köpek dişi, diş kökü, uzun sivri diş molar; canine; fang, tusk often used with *sidün ‘tooth’ *arïun temiz, saf clean; pure related to *arčï- and *arïl- ‘above’ *aru geri, arka taraf back, posterior side *arug küfe, sepet (sırtta taşınır) pannier, basket (carried on the back) usu. a basket for collecting dung *asara- göz kulak olmak, yetiştirmek, büyütmek, evlat edinmek to take care of; to bring up, raise; to adopt *aska- dökmek, serpmek, dağıtmak to pour out, sprinkle, spill, scatter *au (and *auï) engin, bol, geniş broad, wide, vast *aula dağ mountain *aur buhar, öfke steam; anger see *haur *aučï- yudumlamak to sip see *oačï- *aus- (tr.), *austa- (intr) koklamak, tatmak to smell, taste *auškï akciğer lungs *ayaga fincan, kap cup, bowl *ayïl kamp camp see *aïl *ayu- korkmak to fear All modern forms derive from *ayi- *ba biz (excl.) we (exclusive) *baa- dışkılamak to defecate *baasun dışkı, gübre excrement; dung *baatur bahadır kahraman hero Wanderwort also found in Turkic, Persian, and Russian *baga küçük small cf. *bïčïkan, *üčüken *bagta- bir şey için kapasitesi olmak, -e sığmak, uymak, birbirinin seviyesine gelmek to have the capacity of, to fit into, to suit; to sink *baï- hareketsiz durmak, durmak, duraklamak to stand still, to stop, to pause *baï- ‘to be’ is a semantic development *baïdasun/*baïtasun kısrak mare an alternative form *baïtal is found in Turkic *baka kurbağa frog CT *baka ‘id’; *melekei may have been the original Mongolic word for ‘frog’ *bal bal bal honey cf. CT *bal ‘id’ *bal(a)gasun duvar, şehir wall; town CT *balïk ‘id’ *bara- bitirmek, sonlandırmak to finish, end *baraun sağ taraf right (hand side) *barï- kapmak, tutmak, almak to grab, to hold, to take in several languages also ‘to build, make, do’ *bars kaplan tiger an Iranian word that probably entered via Turkic *basa yine, ayrıca again; also related to CT *bas-a *batu güçlü, sağlam, dayanıklı (insan ya da objeler hakkında) strong, sturdy, firm (of people and objects) *bau- inmek, aşağı gelmek to descend, come down *bayan bay zengin rich related to CT *ba:y ‘id’ *bayar neşe, mutluluk joy, happiness *bayas- memnun olmak, sevinmek to be glad, rejoice *bečin maymun, kuyruksuz maymun, 12 hayvanlı takvimdeki 9. hayvan monkey, ape; ninth in the Twelve Animal cycle *beke divit, mürekkep ink stick; ink a cultural word that probably entered from Turkic but is ultimately from Chinese *belbisün dul widow may be of Iranian origin *belčier otlak pastureland *belčir delta, nehirlerin birleştiği yer delta; confluence of rivers cf. Turkic *beltir *belen hazır ready; ready-made *beri gelin daughter-in-law; bride *berigen and *bergei baldız, görümce sister-in-law *beye vücut, kişi, taraf body; person; side *bï > *bi ben I *bïčïkan küçük small *bïda (?and *biden) biz (inc.) we (inclusive) *bi ben I *bïlduur ~ *bïlǰïur küçük kuş small bird (cf. *sïbaun) *bïrau buzağı calf (as based on Kh, Ord, Kalm) *bïsïun hızlı, canlı, akıllı quick, lively, smart ?cf. CT *bïšïg ‘mature’ (lit and fig) *biči- yazmak to write One of the most widespread loanwords in Eurasia, ultimately from Chinese (cf. Turkic *biti-) *bičig kitap, yazı, mektup book, writing, letter (epistle) *bidüün ham, kaba coarse, crude *bileü bileği bileği taşı whetstone related to CT *bi:legü *bisire- inanmak, hürmet etmek, tapmak to believe in; to revere, worship *boa- bağlamak bağlamak, bohçalamak, dürmek to tie up, bundle, wrap cf. CT *bog- *boarsag ~ *boarčug yağda kızartılarak elde edilmiş çeşitli hamur işi yemeklerin adı name of various types of bread and pastry fried in oil *boas hamile büyükbaş hayvan pregnant; with foal, calf, etc cf. CT *bogaz *boda büyükbaş hayvan (at, deve ve ineklerin hepsi için kullanılan ortak bir terimdir) large livestock (collective term for horses, camels, and bovines) *boda- saymak, hesaplamak, düşünmek, planlamak to count; to calculate; to think; to plan cf. *sedki- *boganï düşük, kısa (uzun olmayan) low, short (not tall) cf. CT *bokay *bogar (?*bogaar) and *bagaur (the same etymon?) kalça, anüs buttocks; anus cf. *bögse, *kondalaï, *konǰïasun *bokï / *mokïn reçine resin *bol- durumuna gelmek, olmak, mümkün veya olası olmak to become, to be; to be possible or allowed cf. CT *bo:l- ‘id’ *bol- olgunlaşmak, pişirilmek to ripen, to be cooked *bolgan hepsi, her all, every *bora boz gri grey cf. CT *boz *boraan yağmur rain to be borrowed from Persian bârân *bos- kalkmak to get up, stand up *bosaga eşik threshold *botaga(n) deve yavrusu camel foal CT *boto ‘id’ *bödene bıldırcın quail *böe büyü şaman, büyücü shaman, sorcerer cf. CT *bögü ‘id’ cf. *ïdugan *böelǰi- kusmak to vomit cf. *ogsï- *böere böbrek&#;? böbrekler kidneys *böesüg ~ *böesün testis testicle cf. *böldegen *böesün bit louse possibly related to CT *bö:g ‘spider’ *bögle- tıkamak, engellemek, önünü kesmek to stop up; to block, barricade *bögse kıç, kalça backside, buttocks cf. *bogar, *kondalaï *böǰen (?*böǰeŋ) tavşan yavrusu young hare *böke güçlü, güreşçi strong; wrestler *böken hörgüç hump of a camel *bökene (?*bökeene) at sineği gadfly, horsefly with several unexpected variant forms *böldegen testiler testicles *bös kumaş parçası, tekstil, pamuklu kumaş (piece of) cloth, textile; cotton cloth Wanderwort (probably from Arabic bazz) that entered Mongolic from Turkic *bötege kuş taşlığı, kursak birds crop, gizzard *bučal- kaynamak (intr.) to boil (intr) *bučalga- ‘to boil (tr)’ *budaan tahıl, kabukları ayıklanmış tahıl, yulaf lapası, kaba un grain, groats; porridge; meal *budaŋ sis mist cf. *manan *budu- boyamak boyamak to dye, paint cf. CT *boda- *budug boya boya dyestuff, paint cf. CT *bodog *bugu geyik deer *buïla devenin burun tıkacı camels nose-plug cf. *döre *buǰar kir, kirli dirt; dirty *buka boğa boğa bull related to CT *buka (?*bu:ka,&#;?*bukka) ‘id’ *bukaur kalça buttocks see * bogaar *bula- gömmek to bury *bulag (su) kaynağı (water) spring cf. CM *kudug ‘well’ *bulagan (?*bulugan) kum sable *bulaŋgïr bulanık, belirsiz turbid, unclear *bulčïrkaï bez gland perhaps related to *bulčïn ‘muscle’ (not listed here) *bulï- / *bulïa- kapmak, el koymak to snatch away, seize *buluŋ köşe corner cf. CT *buluŋ ‘id’ *burčag bezelye, fasulye pea, bean related to CT *burčak (?< burč-ak) *burgasun söğüt willow cf. *hičesün *burkan Buda, İlah Buddha; deity Wanderwort that probably entered via Turkic *burkan *buruu hata, yanlış, doğru olmayan, yanılma wrong, false, incorrect; mistake either endemic or related to CT *buz- ‘to spoil, ruin’ *busï (?*bïsï) değil (tipik bir ad cümlesini olumsuz yapan sözcük) (is) not (typically the negation for nominal sentences) *busu ‘other’ *butara- dağılmak, parçalarına ayrılmak to be scattered, to fall apart, etc *buudaï buğday buğday wheat related to CT *bugday ‘id’ *budaa kabuğu ayıklanmış yulaf, yulaf lapası groats, porridge above. *buurul gri tüylü, bazı hayvanların tüylerinin rengi, boz, grinin tonu grey-haired; certain hair colour of animals, usu. shades of grey related to CT *bogrul *bü (and *bu?) yapma do not (negative (‘prohibitive’) particle used with imperatives and the like) *büdüri- tökezlemek to stumble *büǰi- dans etmek to dance related to CT *bödi- ‘id’ *büǰig ‘dance’ *büküli bütün, her all, every *büile diş eti gums *bülien sıcak, ılık warm, lukewarm *bülǰeg (yüzük) parmağı (finger) ring loanword from CT *bilezük, probably < *bilek yüzük ‘wrist ring’ *bültei- gözünü dikmek, dik dik bakmak, gözlerini belertmek to stare, glare, to open ones eyes wide *bürge (?*büürge) pire pire flea from CT *bürge *büri her, bütün, tüm every, all, whole *bürkü- kapanmak, bulutlu bir duruma gelmek to cover; to become cloudy *bürküer and *bürküür kapak, örtü lid, cover *büse kemer belt *büsegüi kadın woman < *büse ügüi ‘without belt’ *büte- kapanmak ya da bloklanmak, (sis ya da dumanla) örtülmek, tıkanmak to be covered or blocked, to be shrouded (in mist or smoke); to suffocate *bütegei (?*bitegei) yapma do not (negative particle used with imperatives and the like) *büteü (?*biteü) avuç double handful *bütü- bitirilmek, başarılmak, oluşturulmak, sonuçlanmak, tamamlanmak to finish, succeed, to be formed, concluded, completed *bütün tamamlanmış, tüm, tamamı, bütün complete, whole, entire; all *büürge eyer kaşı, semerin başı pommel of a saddle; bow or hind-bow of a saddle *čaa-da ötede, diğer tarafta over there, on the other side cf. *čïna- ‘the other side’ *čaa-gsï o tarafa to(wards) that side *čaa-na öteki, ötedeki farther, yonder *čaalsun ~ *čaarsun kâğıt paper *čabčï- dilimlemek, doğramak, ayırmak, kesmek to cut, chop, split, fell *čaču- serpmek to sprinkle see *saču- *čad- doyurmak to have eaten ones fill *čag çağ time *čagaan beyaz white *čaï- beyaz ya da aydınlık duruma gelmek to become white or bright (often used in combination with *ör ‘dawn’) *čakïrma iris (çiçek), orkide iris (flower), orchid *čakïur çakmak çakmak taşı, çakmak taşının çeliği, çakmak, şimşek flint; steel for flint; lighter; lightning cf. CT *čak- ‘id’ *časun (?*čabsun) kar snow *čamča gömlek shirt cf. also Manchu cimci ‘id’ *čarčaa(-kaï) çekirge, ağustos böceği grasshopper, locust *čaul- parçalara ayırmak to tear to pieces see s.v. *čoal- *čečeg çiçek çiçek flower CT *čeček often also ‘smallpox’, as in CT *čeček *čečen akıllı intelligent see *sečen *čeeǰi sandık, hafıza chest; memory cf. *čeeǰile- ‘to recite from memory’ *čene- ölçmek to measure *čer balgam phlegm *čerig çeri asker, ordu soldier; army cf. CT *čerig ‘id’, itself of Indic origin *čï sen (sing.) you (sing.) *čïbugan (?* čïbagan) çiğde çiğde jujube *čïda- yapabilmek to be able *čïdku- dökmek to pour cf. *ki-, *tüsür- *čïïrag güçlü, sağlam, sıkı strong, sturdy, tight related to CT *tïgrak *čïkï- içine sıkıştırmak, doldurmak to squeeze into, to stuff related CT *tïk- The CM form may go back to an earlier (PM) form *tïkï- *čïkïn kulak ear *čïla- yorulmak to be tired see *čile- *čïlaun taş taş stone CT *ta:š (in the Shirongol languages, EYu and Kgj) *čïlbuur martingal kayışı, at koşum takımının parçalarından biri vb. martingale, part of a horses harness, etc *čïmarkaï mabet (anat) temple (anat) *čïna- pişirmek to cook *čïnaïda, *čïnar (and other derivates of *čïna-) yarından sonraki gün the day after tomorrow *čïŋga güçlü, sıkı strong; tight *čïno kurt wolf *čïŋla- dinlemek dinlemek to listen cf. CT *tiŋle- ~ *tïŋla- ‘id’, perhaps from Chinese tīng *čïraï yüz, yüz ifadesi face; facial expression *čïrï- çekmek, sürüklemek to pull, drag *čïsun kan blood The PM root may have been *ču- or *čï- *čïul- toplanmak, bir araya gelmek to gather, convene *čiči- saplamak to stab see *seči- *čidkör iblis, şeytan demon, devil *čidör atın ayak bağı, prangalar horses hobble; shackles *čiig çiğ nem, nemli, ıslak moisture; moist, wet perhaps related to CT *čï: ‘moisture’ and/or *čï:g ‘dew’ *čile- (?*čïla-) yorulmak, bitkinleşmek, uyuşmak ya da tutulmuş duruma gelmek to be tired, exhausted; to become numb or stiff *čilmö- toplamak to pick see *čölbe- *čilöe (?*čölee) boş vakit free time *čimegen (?*čimögen) ilik, ilikli kemik marrow; bone containing marrow *čimki- çimdiklemek, sıktırmak to pinch, nip *čoal- delmek, delinmek, delikli duruma gelmek, delik açmak to pierce, puncture, perforate, make holes in *čoara- ‘to be pierced, perforated, develop holes’ *čoarga / *čuurga kilit lock *čogča öbek, yığın heap, pile *čogla- toplamak to gather Zie *čugla- *čokï- gaga ile toplamak, gagalamak to peck, pick *čolban/*čolman Çulpan Çoban Yıldızı Venus CT cognate *čolpan ‘id’ *čöen az few cf. also *üčüken *čögeče (?*čögüčeg) (şarap) fincanı (wine) cup *čölbe- ~ *čölme- gaga ile toplamak, gagalamak to pick, peck *čömü- yolmak, koparmak to pick, pluck perhaps related to *čimki- ‘to pinch’ and to *čölbe- *čösün safra kesesi gall bladder see *sösün *čuburï- sızmak, damlamak to leak, drip *čug çıkın çıkın bundle cf. CT *čug ‘id’ *čugla- toplamak, birleştirmek, birlemek,bir araya getirmek to bundle; to put together; to gather, assemble *čüče keski chisel see *siüči *daa- taşıyabilmek ya da kaldırabilmek vb. to be able to carry or bear, etc *daagan iki yaşındaki tay, tay two-year-old foal; foal cf. *unagan *daakï yapağı (lump of) shaggy hair related to CT *yapaku ‘matted wool, etc’, or to CT *yapak cf. *kumakï *daara- üşümek, üşümüş hissetmek to be cold; to feel cold *daarï yağır yağır, bir hayvanın sırtındaki yara saddle gall, sore on an animals back related to Turkic *yagïr ‘id’ *daarï- geçmek, uğramak, çarpmak, çiğnemek, hakaret etmek to pass by, drop in; to bump into, run over; to insult *daba- karşıya geçmek, geçmek, aşmak to cross, pass; to exceed *dabasug ~ *dabusag (~ *dabasuŋ) mesane (urinary) bladder *dabkur iki kat, dizi, katman, katlı double; row; layer; folded cf. *dabta- ‘to repeat’ (not listed here) *dabusun tuz salt PM root may have been *dabu- *daga- takip etmek to follow in Bao and Kgj also ‘to resemble’ *daïn yağı savaş ve *daïsun ‘düşman’ war and *daïsun enemy related to CT *yagï ‘enemy’ *daku yağmurluk kürk manto (dışı kürklü), yağmurluk fur coat (with the fur outside), raincoat related to CT *yagku ‘id’, from *yag- ‘to rain’ *dalaï deniz sea related to CT *taluy ‘id’, itself possibly a geographical name of Chinese origin *dalan yetmiş seventy related to *dolaan (< *daluan) ‘seven’ *dalu kürek kemiği shoulder-blade, scapula *damla- sırık, sedye vb. üzerinde taşımak to carry on a carrying-pole, in a sedan chair, etc *daŋgal topak, yığın lump, clod *darasun şarap (meyve ya da tahıldan) wine (from fruit or cereals) *daru- basmak, aşağı ittirmek, bastırmak to press, push down, suppress *daun ses, seda, şarkı sound; voice; song *daurïa- taklit etmek, örnek almak to imitate, follow the example of *daus- bitirilmek, tahammül etmek, dayanmak to be finished; to suffer, endure *debis- (>*debüs-) yayılmak to spread *debisker döşek, yatak mattress, bedding derived from *debis- *debse geçmek, uğramak, çarpmak, çiğnemek, aşağılamak to pass by, drop in; to bump into, run over; to insult probably related to *debis- *debte- sırılsıklam olmak, ıslanmak to be soaked, to be steeped *deel giysi, kıyafet, ceket, kaban, cüppe clothes, garment, jacket, coat, gown *deere yukarıdaki, üstteki above, upper perhaps from a PM root *depe- > *dehe- *deesün ip ip, bağ rope, cord possibly related to the Turkic *yep, a NE variant of *yïp ‘thread’ *del yele yele mane related to CT *ye:l ‘id’ *delbi- yelpaze elini sallamak, yellemek to wave, to fan could be a borrowing from Turkic *yelpi- ‘id’ *delbiür ‘fan’ *deled- vurmak to beat variant *deles- *deleŋ yelin meme udder Turkic cognate *yelin ‘id’ *delge- yayılmak to spread *deliün dalak spleen *dere yastık pillow *deresün bazı sazlık ve çayırların adı, hasır name of several reeds and grasses; rush mat probably related to CT *yez *deü küçük kardeş younger sibling *deüǰile- kapatmak, askıya almak, yapıştırmak to hang up, suspend, attach cf. *elgü- *deüli- atlamak, sıçramak to jump, leap cf. *hüsür- *deür- ata binerken önünde veya arkasında birini/bir şeyi taşımak to carry sb/sth in front or behind while riding a horse possibly related to the Turkic form *ünger- (?*yünger-) cf. *sundala- which occurs in similar meanings *doa-ra altında under *dobtul- dörtnala gitmek, akın etmek, hücum etmek, saldırmak to gallop; to rush, charge, attack *dogal- topallamak to limp *dogal-aŋ ‘limping, crippled’ *dogsïn vahşi, zalim fierce, cruel *dolïa- (> *dolaa-) yalamak yalamak to lick CT *yalga- ‘id’ (problematic) *dolaan yedi seven earlier (PM) *daluan *domag öykü, efsane, peri masalı tale, legend, fairy tale related to CT *yomak ‘fairy tale’ in some languages ‘nonsense; mockery’ *dota-r iç interior *dota-ra ‘in, inside’ *döčin kırk forty *dörben dört four related to *döčin ‘forty’ and *dönen ‘four-year-old’ (not listed) *döre hızma, devenin burun mandalı nose ring, camels nose peg *döree üzengi üzengi stirrup may be related to CT *(y)üzeŋ(g)ü ‘id’ *dösi örs anvil *döte doğrudan doğruya, yakın directly; nearby *dötüer dördüncü fourth cf. *dörben ‘four’ and *döčin ‘forty’, as well as *dönen ‘four-year-old’ (not listed) *dulaan sıcak warm *dumda orta middle possibly from a root *dum- + dat-loc ending *duran kalp, akıl, gönüllülük, istek, arzu, aşk heart, mind; willingness; wish, desire; love, etc *dusu- damlamak, düşmek to drip, drop cf. the caus. *dusaa- < *dusua- *duta- eksik olmak, yetersiz olmak to lack, to be insufficient *dutaa- kaçmak to flee cf. *horgu- ‘id’ *düil- tıraş etmek to shave possibly irregularly related to CT *yilü- ‘id’ cf. *kïrga- *dülei sağır deaf *düre- satmak to sell Other Mongolic languages use *kudaldu- *düür- dolmak to be(come) full *düüreŋ dolu full from *düür- *ebčeün (~ *ebčiün) göğüs chest perhaps related to *ebür ‘bosom’ *ebde- kırmak, yok etmek to break, destroy *ebečin hastalık, rahatsızlık illness, disease *ebed- hasta olmak, incinmek to be ill; to hurt *eber (?*heber) boynuz horn *ebesün çim, ot grass, weed possibly from a PM root *ebe- + the (collective?) suffix *-sUn *ebke- sarmak, sarmalamak, bükmek to roll up, wrap up, fold *ebsie- (?*hebsie-) esnemek to yawn *ebüdüg diz knee may be related to *emüdün ‘trousers’ *ebügen yaşlı adam elderly man *ebül/*öbül kış winter see *übül *ebür/*öber (?*h-) bağır bosom possibly related to *ebčiün ‘chest’ *ebür/*öber (?*h-) güneşli nokta, güney yamacı, ön sunny spot; southern slope; front *eči- gitmek to go may be related to CM *od- ‘to go’ *ečige baba father *ed et şey, mallar, mamuller, matertal, malzeme thing; goods, merchandise; material; fabric related to CT *ed originally probably a general term ‘goods’, in some modern languages also ‘fabric, textile’ *edege- kurtulmak, iyileşmek, canlanmak to recover, heal, to come alive *edüe (> *edee) and *odua (> *odaa) şimdi now *edür/ödür gün day see *üdür *egeči abla elder sister *eimü böyle, bu tür such, this kind of from the pronominal (proximal demonstrative) root *e-, cf. also *ene ‘this’, *ende ‘here’, *ein ‘this way’ etc *ein bunun gibi, bu şekilde like this, this way Originated as a converb of *ei- ‘to do this way’. see *eimü *ein ki- bu şekilde yapmak to do this way with several contractions and alterations; cf. *ein *eǰen efendi, malik, patron master, owner, boss *eke anne mother *ekeyü- eğilmek, öne doğru eğilmek to bow, bend over, stoop *ekir or *ikir iki ikiz twins related to CT *ekkiz ‘id’, from *ekki ‘two’ *elbeg bol, fazla abundant, superfluous *elde- (deri) sepilemek to tan (a hide) *ele- aşınmak, yıpranmak to be worn down, to wear out *elesün kum sand cf. *kumag ~ *kumakï ‘sand’ (not listed) *elgü- takmak, asmak to hang, suspend cf. *deüǰile- *elǰigen eşek eşek donkey related to CT *ešgek *em em ilaç ,em medicine, remedy related to CT *em ‘id’ *embüre- parçalarına ayrılmak, yere yuvarlanmak, çökmek to fall apart, tumble down, collapse cf. *nura- *emdege(i) yumurta egg see *ömdegen *eme kadın woman *emegen yaşlı kadın, büyükanne elderly woman; grandmother derived from *eme ‘woman’, cf. *berigen from *beri *emeel eyer saddle *emkü- ağızda tutmak to hold in the mouth *emlig vahşi, yabani wild, untamed cf. *oraa and *ǰerlig (the latter not listed here) *emüdün pantolon trousers related to *emüs- *emüne güney, ön cephe, ön south; front, anterior *emüs- giyinmek (kıyafetler) to put on, to wear (clothes) *ende burada here see s.v. *ene *ene bu this cf. also *ende ‘here’, and several compounds with *ene listed as separate entries *ene üdür bugün today see *üdür ‘day’ *ene hon bu yıl this year see *hon ‘year’ *ene üdesi(leŋ) bu akşam, (bu) gece this evening, tonight see *üdesi(leŋ) ‘evening’ *ende burada here cf. *ene ‘this’ *eŋger and *eŋge bir giysinin önü, bir giysinin kolu front of a garment, flap of a garment *eŋgeske ten kızarıklık, al renginde olma blush; rouge possibly related to CT *eŋ ‘cheek’ or ‘complexion’ *erdem erdem erdem, uzmanlık, bilim, öğrenme virtue; specialty; science, learning cf. CT *erdem *ere er adam man possibly related to CT *er ‘id’ *ereün çene chin *ergi (?*hergi) kıyı, yaka, uçurum, yar shore, bank; cliff, precipice *ergü- kaldırmak, yükseltmek, taşımak to lift, raise; to carry *eri- aramak, istemek, dilemek, talep etmek to look for; to want, wish for; to request *erte erte erken, sabah early; morning related to CT *erte ‘id’ *erüke çatı penceresi, (bir yurdun) duman deliği skylight, smoke-hole (of a yurt) *erüül (?*ereül) sağlık(lı) health(y) *ese değil not *esergü (?*hesergü) karşı taraf opposite side *esige yavru (genç keçi) kid (young goat) perhaps borrowed from CT *ečkü ‘goat’ cf. *ünügün ‘kid goat’ *eüden kapı door *eükün/*öekün yağ- iç yağı fat, grease *eülen bulut cloud *eüs- ~*eüd- meydana gelmek, ortaya çıkmak, başlatılmak to originate, arise, to be started *gada- dış, dışarı outside, exterior *gadasun kazık stake *kadaasun ‘nail’ *gadasun çivi, kazık, direk peg, stake, pole *kadaasun çivi nail *gadasun kazık stake and/or *kadaasun ‘nail’ *gagča ~ *gaŋča yalnız alone *gaǰar kara, yeryüzü, toprak, yer land, earth, soil, place *gakaï domuz pig *gal ateş fire *galaun kaz goose *galǰau deli, çılgın mad, insane *galǰaura- ‘to go mad’ *gar el hand *gar- çıkmak, ortaya çıkmak to come out, appear *gasïun acı, ekşi bitter, sour *gaulï bakır, pirinç copper, brass *gaursun ekin anızı, kırpılmış tahıl, tüy sapı stubble, cut grain stalks; shaft of a feather *ge- söylemek to say see *kee- *gedesün bağırsak, karın intestines, bowels; belly PM root may have been *gede- or *gete- *gee- kaybetmek, vazgeçmek, bir yere koymak to lose; to let go of; to put down *gegeen aydınlık, parlak light, bright related to the verb *gei- *gei- ışıldamak, parlamak to become light, to shine cf. *gegeen *geičin konuk guest perhaps derived from *keid *geǰige ense, boyun back of the head; neck cf. *gedei- ‘to bend backwards’, *gedergü ‘backwards’ (not listed) *geli- peşinden gitmek, yetişmek to follow, catch up with *gem kem eksiklik, zarar, hastalık, hata, sorun defect, damage; disease; fault; trouble apparently related to CT *kem ‘illness’ *gendü (bazı etoburların) erkek olanı male (of certain carnivores) *genedte kazara, ansızın by accident; sudden(ly) *ger mesken, ev, Moğol yurdu dwelling, house; Mongolian yurt *gere parlaklık, meşale, tanıklık brightness; torch; witness *gereči ~ *gerečin tanıklık, kanıt witness; proof *gerel ışık, aydınlık light, brightness possibly related to *gei- and *gegeen *gerte/*gertü ev(de) (at) home dative-locative case of *ger ‘house’ *ges- erimek, çözülmek to melt, thaw cf. *sïrï- ‘to melt’ *gesiün dal branch cf. *salaa ‘id’ *geški- adım atmak, basmak to step on; to trample perhaps the original form is *geǰki- *geškiür stairs, (step of a) staircase, (rung of a) ladder from *geški- ‘to step on’ *getül- geçmek, sığ yerden yürüyerek geçmek to cross, ford see ketül- *geün kısrak mare cf. *baïtasun ‘id’ *gïl- ~ *gil- ~ *ǰïl- ~ *ǰil- pürüzsüz, cilalı, parlak smooth; glossy, shiny *gogal, *gogasun, *gogad Çin frenksoğanı ve diğer soğanlı bitkiler Chinese chives and other bulbous plants *goka kanca, çengel hook, crook *gol göl, dere, çay, hendek river, brook, streamlet, ditch cf. *mören *gorgï çengel, toka, kopça hook; buckle, clasp *göen (?and *göin) sığ shallow *gölige köpek yavrusu, enik, (etobur) yavru puppy; whelp, cub (of carnivores) *göre- örmek to braid see *gürü- ‘id’ *göree avcılık, oyun hunting; game *göreesün ‘(wild) animal’ *gučïn otuz thirty *gurban ‘three’ and *gunan ‘three-year-old’ (not listed) *gudusun çizme boots see *gutusun *gulïr un flour see *gurïl *gura karaca, erkek karaca roe deer; roebuck *gurban üç three cf. *gučïn ‘thirty’, *gutuar ‘third’, and *gunan ‘three-year-old’ (the latter not listed) *gurïl un flour *gutuar üçüncü third cf. *gurban ‘three’ and *gučïn ‘thirty’ *gutusun and *gutul çizme boots as well as forms pointing at -d- rather then -t- *guya but thigh *guyu- talep etmek, istemek, yalvarmak to request, ask for, to beg *gübi- silkelemek, tekrar tekrar vurmak, çerçöpünü ayıklamak to shake (off), to beat repeatedly, to thrash *güi- koşmak to run cf. *haul- ‘to run (mainly of animals)’ *güiče- yetişmek, erişmek, tamamlanmak, yerine getirilmek to catch up with, to overtake; to be completed, fulfilled perhaps related to *güi- ‘to run’ *güǰeen karın, mide belly, stomach *gün derin deep *gürü- örmek to plait, braid *güreen bazı kas, tendon ve damarların adı name of certain muscles, tendons, or veins *gürü (?*kürü) taş stone cf. *čïlaun ‘stone’ *haaga kepek bran *haakaï and *haalǰïn örümcek spider *hača çatal, çatallanma fork, bifurcation *hačï erkek torun, kız ya da erkek yeğen grandson; nephew/niece related to CT *atï ‘grandson’ <&#;?*hatï *hadku- kapmak, elde tutmak to grab, to hold in the hand *halagan elin avuç içi palm of the hand *haluka (küçük) çekiç (small) hammer *hamu- dinlenmek to rest the caus. *hamuul- *hamuul- bir şey düşünmeyi bırakmak vb. to put to rest, etc *hamura- dinlenmek to rest *haŋga- ~ *haŋka- susamak to be thirsty cf. *umdaas- elsewhere *hanï- and *hanïï- tek gözünü kapamak to close ones eyes *hanïska kaş, kirpik eyebrow; eyelash derived from *hanï- *harban on "10" ten perhaps *ha + -rban or *har + -ban *hargal, *hargasun gübre, kurutulmuş inek gübresi (yakıt olarak kullanılır) dung; dried cow dung (used as fuel) related to CT *hark ‘dung’ cf. *baasun, *komaul, *korgasun, *öteg (?), *ǰundaul *hasag- ~ *hasagu- ~ *hasau-, etc sormak to ask cf. *sura- ‘id’ *kulag- çalmak to steal *haul- koşmak to run cf. *güi- ‘to run’ *haur hava, buhar, öfke air; steam; anger *hayag (iki) avuç (double) handful *heče- yorgun ya da zayıf düşmek to become tired or emaciated *hedke- (~ *heske- ~ *hečke-) kesmek to cut The original form may have been *heǰke-, perhaps from PM *peǰke- *hee- ısıtmak, güneşte kurutmak, pişirmek, kızartmak to warm; to dry in the sun; to bake, roast cf.&#;?*hebür ‘sunny spot’ *heere- ağlamaktan boğulacak gibi olmak, ağlamak ya da sinir krizi geçirmek to choke from crying, to have a fit of crying or a tantrum *heil- parçalamak, ayırmak to part, to leave each other *hekin kafa head cf. *teriün ‘head’, *tolagaï ‘head’, *tarïkï ‘brain’ *heli- batmadan yüzmek, süzülmek to float; to soar *helie bazı yırtıcı kuşların adı, genellikle 'uçurtma' name for various birds of prey, usually kite possibly originally the nomen imperfecti of *heli- above *heligen karaciğer liver *herbeekei ~ *herbekei kelebek butterfly *herekei başparmak thumb PM root may have been *pere- > *here- *hergi- dönmek, dolaşmak to turn, to move around *herike (?*herke) tespih prayer beads *hesi sap, kulp handle, grip *heür yuva, mezar nest; grave *hïbau (?*hïbuu) kabuk (yumuşakça) shell (mollusk) *hïlua sinek fly cf. *sïmaul, *sona *hïra (?) alt kısım, alt bölüm bottom part, underside *hïruar ~ *hïraur alt, taban, zemin bottom, base, ground *hïutan (~ *huïtan) dar, sıkı narrow, tight perhaps related to *hïbčau *hibee- (~ *ihee-) korumak, savunmak, yardım etmek to protect, defend, to help *hiče- utanmak to be ashamed *hičesün (?*hičöesün) söğüt willow *hildü kılıç sword see *ildü ~ *üldü *hilidün saçkıran, kellik (bir deri rahatsızlığı) tinea, ringworm (skin affliction) *hileü gereksiz vb. superfluous, etc. see *hüleü *hinie- gülmek to laugh *hir bıçak kenarı edge of a knife *hiröe- iyilik dilemek, kutsamak to wish well, to bless *hiröer/*hiröel dilek, dua, lanet wish; prayer; curse *hodun yıldız star PM root may have been *po- *hogtal- kesmek, hasat etmek to cut, harvest; to fell intransitive *hogtara- and intensive *hogtačï- *hoï orman forest *hokar kısa short *hon (bir) yılın (süresi) (the duration of a) year cf. *ǰil ‘(calendar) year’, *nasun ‘year (of age)’ *horaï baş tacı, tepe, zirve crown of the head; top, summit *horčï- dönmek (intr.), gitmek to turn (intr); to go cf. *eči- (*očï-) and *od- *horčïul- dönmek (tr.) to turn (tr.) Caus. of *horčï- *horgï- kaynamak, fokurdamak, fışkırmak to boil, to bubble, to gush forth *horgu- kaçmak to flee cf. *dutaa- ‘id’ *horïa- sarmak, sardırmak, çevirmek, sarmalamak to bind, wind, spin, wrap *hödün kuş tüyü feather PM root *pɵ- *höelǰin (*böelǰin, *höbelǰin, *böbelǰin) ibibik hoopoe *höesün (*höersün) irin, iltihap pus, matter cf. *idee ‘id’ *högi- (?) vurmak, çarpmak, dövmek to hit, strike, beat *höŋkeri- yuvarlanmak, devrilmek to roll, tumble *hörüm matkap, burgu drill, auger *hötü ~ *hödü larva, kurt, solucan larva, maggot; worm *huǰaur ~ *hïǰaur kök, köken, kaynak root; origin, source see also *ündüsün for the literal meaning ‘root’ *hula (?*huula) zirve vb. tinder, etc cf. *kete *hulaan kırmızı red *hulaï- kızarmak to become red *hulïasun kavak, titrek kavak poplar, aspen *humba- yüzmek to swim *hunïn duman smoke cf. *hutaa ‘smoke’ *hunu- at arkasına binmek, binmek to ride on horseback; to mount *huŋgu- gaz kaçırmak, osurmak to break wind, fart *huŋgusun osuruk fart from *huŋgu- *huraka (?*hurïka) kement, ilmik, kapan, tuzak lasso, noose, snare, trap *hurba- çevirmek (etrafında) (intr.) to turn (around) (intr) *hurbï (?*hurbaï) sapan (taş fırlatmak için), mancınık sling (for hurling stones), slingshot *huruu aşağı doğru, akıntı yönünde downward; downstream cf. *dɔara, *hïra (s.v. *hïraur) *huruul dudak(lar) lip(s) cf. *kosïun ‘beak, snout’, and *kirbei ‘edge’ *hutasun iplik thread *hutu- duman çıkarmak to emit smoke *hutua (> *hutaa) duman smoke Elsewhere *hunïn is used *huuta çanta, çuval bag, sack *huya- bağlamak, tutturmak to tie, fasten cf. *kaa- *hüde- (?*hüdü-) yamalamak, onarmak to patch, mend *hüdesün (perhaps *hüdeesün < *hüdüesün) (kıyafetlerde) yama patch (on clothes) cf. *kalaasun *hügün derin deep see *gün *hüǰüür (?*üǰüür) uç, son tip, end compare variants of *üǰe- ‘to see’, *eüdün ‘door’ *hüker öküz sığır, öküz bovine; ox related to CT *höküz ‘ox’ *hülde- araba sürmek, peşine düşmek, takip etmek, sürmek, arabayla yol almak to drive; to chase, pursue; to expel, drive out *hüle- kalmak, kalmış olmak to remain, to be left cf. *kočar- *hüleü/*hileü gereksiz, fazla, artık, fazlalık superfluous, more than; surplus, excess *hülie- (~ *hüile-) patlatmak to blow *hültüre- parçalanmak, yıpranmak veya çatlamak to fall apart, to become worn out or gappy *hümekei ~ *hümükei berbat, kötü kokulu stinking, malodorous probably derived from *hüü- ‘to rot’ and possibly also related to *höesün ‘pus’ *hümeri- kırışmak, buruşmak, büzülmek to wrinkle, shrivel, contract *hünegen tilki fox *hünesün kül ashes *hünir (?*hünür) koku, aroma smell, odour, aroma *hünirde-, *hünirte- ‘to smell (tr.)’ *hünirte-) kokmak to smell *hünis- ~ *hünüs- kokmak (tr.) to smell (tr) *hüŋgü- to crumple; to rub between the hands *hüre tohum, çekirdek, meyve seed; pip; fruit *hürgü- korkmak ürmek, korkmak (tipik olarak hayvanlar için) to be startled, frightened (typically of animals) related to CT *hürk- ‘id’ *hürü- ellerle ovmak (çıkarmak), öğütmek vb. to rub (off) with the hands, to grind, etc *hüsün saç hair PM root may be *hü- (?*pü-) *hüsür- atlamak, sıçramak to jump, leap *hütügün vajina vagina *hüü- kötü kokmak to stink and *höe- ‘to rot, fester’ (?) *ï (?) o (kadın, erkek ya da canlı, cansız tüm varlıklar için) (s)he, it genitive *ïnu *ïbčau dar, sıkı narrow, tight *ïdugan (erkek ya da kadın) şaman shaman(ess) cf. *böe *ïlga- seçmek, ayırmak, ayırt etmek to choose, select, distinguish cf. *soŋgu- *ïmaan keçi goat related to CT *(y)ïmga ‘id’ *ïnagsï beriye, buraya hither, to this place from a root *ïna- ‘this side’ *ïnǰaga geyik yavrusu, genç geyik ya da antilop fawn, young deer or antelope *ïŋgarčag semer packsaddle *ïrau yır melodi, ezgi, nağme melody, melodious; singing CT *yïr-a-gu from CT *(y)ïr ‘song’ *ïro kehanet, ön sezi vb. omen, premonition, etc possibly related to CT *ïrk ‘id’ *ïsu (?) kurum soot see *is(ü) *ïtau ela orman tavuğu, keklik ya da tavuk familyasının diğer büyük üyesi hazel-grouse, partridge or other large member of the chicken family *ibil- (?*ibel-) (memeden süt) akmak to flow (of milk from the udder) *ide- yemek to eat *idee irin pus cf. *höesün ‘id’ *ig (?*yig) iğ ağacı, ağırşak spindle, spindle whorl *iker ikiz twins see *ekir *ilbi sihir, el çabukluğu, hokkabazlık magic; sleight of hand, conjuring tricks cf. Turkic *yelvi *ilbi- to rub; to smooth with the hand *ildü kılıç kılıç sword, sabre cf. CT *kïlïč ‘sword’, also used for ‘shuttle’ in several Turkic languages with an early ‘prebroken’ variant *üldü. Both forms survive *ile (?*hile) açık, görünür, belirgin, belli clear, visible, obvious, evident *ile- gitmek to go *ilee- (< causative) (and newly-formed *ile-ge-) ‘to send, dispatch’ *irbis leopar, panter leopard, panther *ire- gelmek to come *irge kısırlaştırılmış koç wether related to CT *irk *irgen insan people *is- ekşimek, mayalanmak to turn sour, ferment caus. *iske-, and some further derivations *isegei ~ *sisegei keçe, keçe örtü felt, felt blanket *iskir- ıslık çalmak to whistle *is or *isü or *isün or *ïsu&#;?? is, lamba isi soot, lampblack *itege- inanmak, güvenmek to believe, trust cf. *bisire- *itelgü şahin türleri species of falcon *ǰaa- söylemek, duyurmak, belirtmek to tell, announce, indicate *ǰaarï misk musk see *ǰïarï *ǰab aralık, boş zaman interval, spare time *ǰaba aralık, geçit, dağ geçidi gap; gorge, ravine *ǰabaan yavan lezzetsiz, tatsız insipid, tasteless related to CT *yavgan *ǰabaǰï ağzın köşesi corner of the mouth *ǰabïla- ~ *ǰamïla- bağdaş kurarak oturmak to sit cross-legged *ǰamï, which stem may survive in MgrH ʒ́a:mi: X çatlak, gedik, kasık crack, crevice; groin *ǰabka- kaybetmeki, kaybolmak (özellikle hayvanlar için) to lose, be lost (esp. of animals) cf. also *ǰabkara- ‘to get lost, disappear’ *ǰabsar aralık, çatlak gap, crack; space or time between, interval *ǰagala- (and related formations) kaşınmak, gıdıklanmak to itch, tickle *ǰagasun balık fish *ǰaǰïl- çiğnemek to chew *ǰaka yaka uç, yaka edge; collar CT *yaka ‘collar’ *ǰakaun ara boşluk space between *ǰalaa (red) tassel perhaps related to CT *yalïg ‘cock’s comb’ *ǰalau yaş genç (insan) young (person) related to CT *ya:š ‘id’ probably from a stem *ǰala- *ǰalbarï- dilenmek, talep etmek, yalvarmak to beg, request; to pray cf. CT *yalvar- ‘id’ *ǰalga- katılmak, bağlanmak to join, connect *ǰalgï- ~ *ǰalkï- yutmak to swallow *ǰalkaï and *ǰalkau tembel lazy cf. *kašaŋ ‘lazy’ *ǰalïkaï kurnaz shrewd *ǰančï- dövmek, vurmak (genellikle bir baltayla, çekiçle vb.) to beat, pound (usu. with an axe, hammer, etc) seems to be influenced by *čabčï- ‘to chop’ *ǰaŋgï, *ǰaŋgïa düğüm knot *ǰaŋgïd-, *ǰaŋgïla- ‘to tie a knot’ *ǰarïa kirpi hedgehog *ǰarïm yarım yarım (orig. adj.) half (orig. adj) cf. CT *ya:r-ïm from the verb *ya:r- ‘to split’ *ǰarïm-dug/-tug ‘half (noun)’ *ǰarma yarma kırma hububat, dolu groats; hail CT *ya:r-ma cf. *möndür ‘hail’ *ǰaru- kullanmak, çalıştırmak, kesmek to use; to employ; to slaughter *ǰasa- düzenlemek, sıraya koymak to regulate, bring in order in modern languages usually ‘to repair; to make, manufacture; to fix’ *ǰau- ısırmak, sokmak to bite; to sting *ǰaučï uzlaştırmacı, arabulucu, çöpçatan mediator, go-between, matchmaker possibly related to *ǰaura ‘space between’. cf. *ǰo(l)čïn ‘guest’ *ǰaugasun zambak soğanı lily bulb *ǰauǰaï topuk (ayak yada ayakkabının) heel (of foot or footwear) cf. *ösegei ‘heel’ *ǰaun yüz hundred *ǰaura aradaki boşluk space between cf. *ǰaučï ‘matchmaker’; possibly also related to *ǰab, *ǰabsar ‘interval’ *ǰauraŋgaï/*ǰaurakaï kurt wolf cf. *čïno *ǰayaan alız yazısı, kader, talih vb. fate, destiny, luck, etc *ǰebe (?*ǰebi) pas rust *ǰee yegen kuzen cousin Turkic cognate *yegen ‘id’ *ǰeeren Moğol ceylanı (bir antilop türü) Mongolian gazelle (kind of antelope) related to CT *yegren ‘id’ *ǰele (?*ǰelü) sığırların bağlı olduğun uzun ip long rope to which the tethers of cattle are attached related to CT *yelü ‘id’ *ǰeü- takmak (genellikle bir süs) to wear (usu. an ornament) cf. *emüs- ‘to wear (clothes)’ *ǰeüdün rüya dream *ǰeün sol, doğu left; east cf. *solagaï ‘left’ *ǰeün iğne needle *ǰïa- duyurmak vb. to announce, etc see *ǰaa- *ǰïar(ï) (> *ǰaar(ï)) misk musk *ǰïda zıpkın, mızrak spear, lance *ǰïgasun balık fish see *ǰagasun *ǰïlga dağ geçidi, boğaz, yarık, boşluk ravine, gorge, chasm, abyss *ǰïloa bel reins *ǰïlsun tutkal, yapıştırıcı glue, paste *ǰïrga- memnun ya da mutlu olmak to be glad or happy *ǰïrguan altı "6" six *ǰïran altmış "60" sixty related to *ǰïrguan ‘six’ *ǰïroa rahvan, rahvan yürüyen at amble; ambler *ǰïru- boyamak, yazmak to paint; to write *ǰi- iki "2" two see *ǰitüer ‘second’ *ǰii- germek, uzatmak to stretch, extend cf. *sun- *ǰil (takvim) yılı, 12 Hayvan Döngüsü yılı (calendar) year, year of the Twelve Animal Cycle cf. *hon ‘(duration of a ) year’; *nasun ‘(year of) age’ ?*ǰir- yırtmak to cut *ǰirim eyerin sol tarafındaki göbek bandı bellyband on the left side of the saddle cf. *olaŋ *ǰirüken yürek yürek, kalp heart see *ǰürüken *ǰisü- kesmek, dilimlemek, bölmek to cut, slice, split *ǰisün renk (özellikle bir hayvanın tüylerinin), ten, görünüm, görünüş colour (esp. of the hair of an animal); complexion; appearance, looks *ǰitüer ikinci, kuma second; co-wife and *ǰitüen ‘competition’ *ǰiür kanat wing *ǰoba- acı çekmek, endişelenmek to suffer, to worry *ǰočïn yolcu misafir guest related to CT *yo:l-čï ‘traveller’ < *yo:l ‘road’ *ǰokï- uymak, uygun düşmek to fit, to suit *ǰolga- buluşmak, ziyaret etmek to meet; to visit Turkic *yo:l-uk- ‘id’ *ǰor- düzeltmek, tıraş olmak, soymak, yontmak to plane, shave, peel, pare off cf. *ǰir- and *ǰisü *ǰorï- işaret etmek to point at with derived meanings like ‘to aim’ and ‘to intend’ *ǰoraa rahvan yürüyen at ambler see *ǰïroa *ǰöb doğru, uygun, tam right, correct, proper *ǰöe- taşımak, nakletmek to carry, transport *ǰöelen (?*ǰeülen) yumuşak soft *ǰöen soğuk cold central Mongolic *ǰöeg ‘lukewarm, cool’ *ǰöriü ayrık, çarpık, dik başlı transverse; askew; stubborn *ǰuǰaan kalın, yoğun thick; dense *ǰula (gaz) lambası (oil) lamp cf. CT *yula ‘id’ *ǰulaï (*ǰula) bıngıldak, alın fontanel, sinciput *ǰulǰaga(n) bir hayvanın genci, yavru young of an animal, offspring *ǰumuran suslik (yer sincabı) suslik (ground squirrel) *ǰun yaz summer cf. *naǰïr ‘id’ *ǰuruman suslik suslik see *ǰumuran *ǰuura- yoğurmak katıştırmak, karıştırmak, yoğurmak to mix, stir; to knead CT equivalent *yogur- ‘id’ *ǰüg yön, yan direction, side *ǰürüken yürek kalp heart Turkic cognate *yürek ‘id’ *kaa, *kaana nerede? where? *kaa- kapatmak, kapsamak, engellemek, kapamak to close, enclose; to block, shut off *kaan kaan kağan, kral, imparator khan, king, emperor Widespread Eurasian word *kaarï- kızarmak, yanmak to roast, burn in some languages ‘to cauterize, to geld’ *kaban/*kabaŋ yaban domuzu wild boar *kabar/*kamar burun nose *kabïd- (*kabud-) şişmek to swell *kabïrga kaburga, yan, etraf rib; side, vicinity also used as postposition *kabïsun kaburga, yan rib; side cf. *kabïrga *kabtagaï düz flat cf. *kabtasun ‘board’ *kabtasun board, often the sideboards supporting the saddle cf. *kabtagaï *kabturga çanta, çuval, (tütün) kesesi bag, sack, (tobacco) pouch may be related to CT *ka:p ‘bag’ *kabur bahar (sezon) spring (season) *kačar yanak(lar) cheek(s) *kada kaya, sarkmış kaya, dağ geçidi rock; overhanging rock; ravine *kada- çivilemek, dikmek (bir düğme ya da taban) to nail down; to sew on (a button or a sole) related to CT *kadu- (some languages suggest *kadï-) cf. *kadaasun ‘nail’ *kadaar at dizgininin bir parçası bit of a horses bridle see *kaǰaar *kadaasun çivi nail derives from *kada- ‘to nail’ *kadku- delik açmak, sokmak, bıçaklamak, delmek to prick, sting, stab, pierce *kadu- kesmek, biçmek to cut, harvest *kaduur orak sickle derived from *kadu- *kadum kayın akrabalık terimlerine eklenen "kayın" ifadesi. Örneğin kayınpeder "father-in-law" vb. family-in-law, and -in-law as added to kinship terms. Similar to the synonymous CT *kadïn *kagača- ayırmak, ayrılmak vb. to separate; to part with, etc probably related to *kagal-, *kagara- *kagal- kırmak, bölmek, patlatmak (tr.) to break, split, burst (tr.) *kagara- kırılmak, bölünmek, patlamak (intr.) to break, split, burst (intr.) *kaïčï makas scissors *kaïla- gürültü yapmak, bağırmak, ağlamak to make a noise; to shout; to cry *kaïlasun karaağaç elm tree *kaïnag (?and *kaïnug) tibet öküzü yak *kaïran (what a) pity, mercy, care, affection *kaïrsun balık pulu fishs scale *kaǰa- ısırmak to bite *kaǰaar/*kadaar (<*kadïar/*kadaar) atın dizgininin bir parçası bit of a horses bridle probably related to *kaǰa- ‘to bite’ *kaka- boğulmak (intr.), hava alamamak, boğazına bir şey sıkışmak to choke (intr), to be suffocated; for sth to be stuck in ones throat *kalaun sıcak hot from the verb *kala- *kalbuga kaşık kaşık spoon Turkic *kašuk; perhaps of Tibetan origin *kalïar, *kalïarsun yabani soğan ve benzeri bitkiler wild onion and similar plants *kalïsun kabuk, deri, dış kaplama, ince deri bark, rind, peel, outer covering, thin skin *kaltara-, *kaltarï- kaymak, sürçmek to glide, slip *kama- ~ *kaba- (gözleri) kamaşmak, (genellikle ekşi bir şey yedikten sonra) (dişleri) karıncalanmak ya da sert hissetmek (of eyes) to be dazzled; (of teeth) to tingle or to feel rough (e.g. after eating sth. sour) cf. CT *kama- *kamčuï ~ *kamčun kol sleeve *kamtu birlikte, aynı zamanda together; at the same time *kamug kamu bütün all cf. Turkic kamug < kamag, a Middle Persian loanword *kanïa- öksürmek to cough *kanaa- in EYu, MgrH, Bao, and Dgx *kara kara siyah black related to Turkic *kara *kara- bakmak to look at *karbïsun (hayvanlarda) plasenta placenta, afterbirth (of an animal) reminiscent of *karbïn ~ *arbïn ‘belly fat’ (not listed) *karbu- vurmak to shoot Monguoric *karmu- *karbuur mancınık ballista see *hurbï *karï- geri dönmek to return *karïa- kargış suistimal etmek, küfretmek, kargışlamak to abuse, swear, curse related to CT *karga- ‘id’ cf. *sögee-, *hiröe- *karïačaï kırlangıç kırlangıç swallow reminiscent of Turkic *karlïgač ~ *kargïlač ‘id’ *kašaŋ tembel, yavaş (genellikle hayvanlar için) lazy, slow (usu. of animals) from Turkic *kašaŋ ‘id’ cf. *ǰalkaï and *ǰalkau *katau katı katı, aynı zamanda 'zor' hard, also difficult cf. CT *katïg ‘hard’ from the verb *kat- from CM *kata- ‘to be or become hard or dry’ *katun kadın imparatoriçe, kadın eş, kadın empress; wife; woman CT *ka:tun. Widespread in Asia. *kau and/or *koa tüm, herkes all, everybody may be related to CT *kop ‘all’ CM form *koa *kaučïn eski old *kaul- soymak, çıkarmak to peel, to skin *kaura- (deri) dökmek to shed (skin) cf. *koltul- *kaulï hukuk, kural law, rule *kaur- kavurmak kavurmak to stir-fry cf. CT *kagur- cf. *kaarï- *kauraï file (the tool) *kauraï kuru dry see *kuuraï *kebeg saman, kepek, döküntü chaff, bran, husks *kebereg and *keüreg gevrek kırılgan, gevrek, çıtır çıtır fragile, brittle, crisp from Turkic *kevrek *kebi- geviş çiğnemek, geviş getirmek to chew; to ruminate cf. CT *kev- *kebid dükkan shop see *keid *kebte- uzanmak to lie down *keče sarp slope *kedüi and *kedün ne kadar how much, how many related to *ken ‘who’ and *keǰie ‘when’ *kee- söylemek to say Modern languages suggest a form *ge- *keeli rahim, karın belly, abdomen PM *keheli < *kepeli *keer hayvan rengi (genellikle kahverengi çeşitleri) animal colour (usu. varieties of brown) *keere (?*keer) tarla, düz araz, bozkır field, plain, steppe PM variants *keper ~ *keber *kegesün tekerlek parmağı spoke *kei rüzgar wind cf. *salkïn ‘wind’ *keid tapınak ve *kebid "dükkan" temple and *kebid shop from CT *kepit < Iranian *keǰie > *keǰee ne zaman when related to *kedün ‘how many’ and *ken ‘who’ *kekere- or *kekire- geğirmek geğirmek, gazını çıkarmak to belch, burp related to CT *ke:kir- *kelen dl, konuşma, lisan tongue; speech, language *kele- (< *kelele-) konuşmak to speak All peripheral languages have the shortened form *kemile- kemirmek to gnaw probably derived from a noun *kemi ‘soft bone’ *ken kim who related to *kedün ‘how many’ and *keǰie ‘when’ *keŋgerge davul drum *kerči- kesmeki kıymak to cut, mince cf. CT *kert- ‘id’ *kereg gerek gerek, ihtiyaç, önemli, mesele, iş need, necessity; matter, affair, business cf. CT *kergek > *kerek ‘id’ *keregle- kullanmak, çalıştırmak, ihtiyaç duymak, istemek to use, employ; to need, want *kereldü- çekişmek, tartışmak to quarrel, have an argument Reciprocal of *kere- ‘to fight’ *kerie karga crow *keseg kısım, bölüm part, piece cf. *kes-ek from *kes ‘piece’, homophone of *kes- to cut’ *kesig kısım kısım, hisse, pay, kader part, share, lot, fate CT *kes-ig from *kes- ‘to cut’ *kete- uzanmak to lie down see *kebte- *kete ateş yakmak için kullanılan çelik steel for striking fire cf. *čakïur *ketül- karşıdan karşıya geçmek, bir yandan öbür yana geçmek to cross, to wade across *keü, *keüken çocuk child listed under *köbeün *kïdu- öldürmek, katletmek to kill, massacre *kïǰaar yani kenari sınır side, edge, border *kïlbar kolay easy *kïlgasun kıl sert kıl coarse hair related to CT *kïl cf. *hüsün, *noasun *kïmda ucuz cheap *kïmusun tırnak, pençe, bazen 'toynak' nail, claw, sometimes hoof *kïrau kırağı kırağı hoar-frost from CT *kïr-a-gu ‘id’ *kïrga- kırkmak kırpmak, kırkmak, sıyırmak to shave, shear, scrape cf. CT *kïrk- ‘id’ *kïrguï bazı yırtıcı kuşların adı name of some birds of prey cf. CT *kïrguy *kïrgaul ~ *kurgaul sülün pheasant *kïrǰaŋ penis penis with several other meanings in central Mongolic *kïrmag hoş ya da hafifçe yağan kar fine snow *kïsu- kazımak to scrape *kïsuraŋ kısır kısır, çorak infertile, barren related to CT *kïsïr, *kïsrak *kïtad Çin Chinese apparently from Turkic *kïtay > CT *kïtañ *kïtuga(ï) bıçak knife *kïursun bit nit *ki- yapmak to do in Dag also ‘to write’, under Tungusic influence (e.g. Manchu ara- ‘to do; to write’) *a- olmak to be *ki- to pour cf. *čïdku-, *tüsür-, *yeü- *kirbei kenar edge *kirüe > *kiröe testere saw *koa herkes all see *kau *koa- kurumak (intr.), solmak to dry (intr), wither *koala(ï) boğaz ve *koala(ï) "yemek" throat and *koala(ï) food *koar iki "2" two see *koyar *koasun kuru dry see *koasun ‘empty’ *koasun boş empty likely to be the same word as *koasun ‘dry’ *kočar- kalmak to remain *kog bitki atığı, süprüntü, çöp, ğislik plant waste, sweepings, garbage, filth *koïmar northern side; seat of honour probably related to *koï- ‘behind; north’, but the suffix is unclear *koïna arka, arka taraf, arkadaki, sonra vb. back, posterior side, behind, later, etc There are many other derivations of the same stem *koïgsï ‘backwards’, *koïtu ‘posterior (adj)’ (not listed) *kola uzak far cf. *alus ‘far’ (not listed here) *kolaŋsa (?) hoş olmayan koku, ter kokusu unpleasant smell, smell of sweat *kolba- bağlanmak, katılmak, birleşmek to connect, join, unite cf. *ǰalga- *kolï- karıştırmak to mix *koltul- kabuğunu soymak, soymak to peel, to skin with intr. counterpart *koltura- ‘to peel off, fall off, etc’; cf. *kaul- *kom saddle pad, felt under the packsaddle *komaul ~ *komual at gübresi horse dung cf. Turkic *komuk cf. for a parallel case *ǰundaul (as in SH) corresponding to CT *yundak *konag darı millet entered from Turkic in recent centuries *koŋgar nadas, açık alan vb. fallow, light bay, etc cf. CT *koŋur *koŋka çan bell *konïn koyun koyun sheep related to CT *ko:ñ *konǰïasun, *kondasun colon; anus *koŋgaï, *kondaska; *kondarčag, all with meanings like kalça, arka kısım buttocks, hindquarters *kora zehir poison *korakaï böcek, solucan insect/worm PM root may be *kora- *korgal, *korgasun koyun, keçi ya da deve gübresi sheep, goat, or camel dung *korïan courtyard; enclosure (usu. for keeping livestock in) from *korï- ‘to protect’ *korïn yirmi "20" twenty related to *koar *kormaï etek, alt etek skirt, lower hem *koš (> *kos) koşa koşa, çift pair; double probably adopted from Turkic *koš *kosïun gaga, burun bill, beak *kotan enclosure; walled town *koyar (?~ *koar) iki "2" two cf. *korïn ‘twenty’; perhaps related to *koï- ‘after’. Endemic, unless in some way related to *kos *köbči kiriş bowstring *köbeün, *köün, *keü oğlan, çocuk boy, child *köbeün ökin and/or *keü ökin çocuklar (erkek ve kız çocuklar) children (sons and daughters) *keüken çocuk child diminutive of *keü *ködee (?) ela orman tavuğu hazel grouse *ködel- harekete geçmek (intr.) to move (intr) *köe is (genellikle bir panın altında) soot (usu. on the bottom of a pan) *köe- köpük, köpürmek köpürmek, kabarmak to foam; to swell cf. CT *köp-ük ‘foam’, *köpür- ‘to foam’ *köerge (?*küürge) köprü köprü bridge related to CT *köprüg ‘id’ *köerge (?*küürge) körük körük bellows related to CT *kö:rk ‘id’ *köesün köpük foam, froth derived from *köe *kögsin yaşlı (canlı) old (animate) *köi, *köisün göbek, göbek deliği, göbek bağı navel, umbilicus; umbilical cord *köiten soğuk cold *köke gök mavi, yeşil blue, green cf. CT *kö:k ‘id’ *köke- emmek to suck the breast see *köken *köken göğüs breast see *köke- *kökül bir atın önü, saç örgüsü forelock of a horse; braid of hair *köküür leather vessel for liquids; snuffbottle cf. *köerge *köl ayak, sıklıkla 'bacak' foot, often also leg *köl- (?) bir hayvanı koşumlamak (bir arabaya ya da sabana) to harness an animal (to a cart or plough) *kölberi- çevrilmek to roll see *körbe- *kölde- donmak to freeze perhaps from the same root as *kör-, *kösi- (not listed here) ‘to freeze’, *köiten ‘cold’ *kölesün ter sweat *kölle- (?) koşumları takmak to harness see *köl- *kömeri- alt üst olmak, alabora olmak, devrilmek to put upside down; to overturn, topple *kömeske kaş eyebrow cf. *hanïska *kömüldürge koşum takımının göğüs kayışı breast strap of a horses harness related to CT *kömüldürük < *köŋül- ‘heart’ *kömürge bagaj, sandık trunk, chest *köndelen yatay, çapraz, enine horizontal, across, transverse *könerge ~ *köreŋge maya yeast, leaven *könǰile(n) battaniye, yorgan blanket, quilt *köŋdei oyuk, boş hollow, empty *köŋgen hafif (ağırlık) light(weight) *kör- donmak, soğumak to freeze, to become cold perhaps related to *köiten and/or *kölde- *körbe (?*kürbe) kuzu lamb *körbe- arkaya dönmek, çevrilmek to roll on the back; to turn *köreŋge maya yeast see *könerge *körisün kabuk crust *köskele- kıymak, kesmek to mince, cut up *kötel- elle kılavuzluk etmek, yol göstermek to lead by the hand, to lead along *kubčasun giysi clothes *kubï parça, pay part, share *kubïa- bölmek to divide from *kubï *kubïl- değişmek, dönüşmek to change, turn into from a root *kubï- *kuča koç koç ram related to CT *koč, *kočŋar/*kočgar *kuča- havlamak to bark *kučï- örtmek, sarmalamak to cover, wrap up in *kuda çocuklarının evlenmesiyle akraba olan erkekler men related through the marriage of their children *kudagaï çocuklarının evlenmesiyle akraba olan kadınlar women related through the marriage of their children *kudal yalan, sahtecilik lie, falsehood *kudaldu- ticaret yapmak, satmak to trade, sell cf. *düre- used instead in Dag, MgrM, and Mog *kudku- karıştırmak, katıştırmak, harman etmek to stir, mix, blend *kudug iyi well CT *kudug from *kud- ‘to pour’ cf. *bulag ‘spring’ *kudurga kuyruk at salgısı crupper related to CT *kuduruk ‘tail’ and *kudušgun ‘crupper’ *kugul- (?*kukul-) kopmak (tr.) to break (tr.) *kugura- (?*kukura-) parçalanmak (intr.) to break (intr.) *kuï (bıçak için) kılıf sheath (of a knife) *kulagaï hırsızi hırsızlık thief; theft see *kulagu- *kulag- ~ *kulagu- ~ *kulau- çalmak to steal related to *kulagaï *kulugana fare, sıçan mouse, rat possibly originally an Ersatzwort related to the verb *kulagu- ‘to steal’ *kulusun kamış, bambu reed; bamboo *kumï- (?~ *kumbï-) katlamak, bir araya toplamak, toparlamak, bir araya getirmek to fold, to bundle together, wrap up; to gather *kura yağmur rain *kurča keskin sharp cf. CT *kurč ‘tough, hard’ *kurdun hızlı, çabuk fast, quick *kurïa- bir araya getirmek (tr.) to gather (tr.) This is the caus. form of *kurï- ‘to gather (intr)’ *kurïm ziyafet, şölen, düğün (ziyafet) banquet, feast; wedding (banquet) from *kurï- ‘to gather’, for which see *kurïa- *kurïgan kuzu lamb *kuruun parmak finger *kuur kopuz ud, telli müzik aleti lute, stringed musical instrument cf. the cognate CT form *kopuz ‘id’ *kuuraï (?*kauraï) kuru dry *kuyag zırh armour related to CT *kuyag *küčün ~ *küčin güç güç, kuvvet strength, force cf. CT *kü:č *küiče- sollamak to overtake see *güiče- *küǰi tütsü, tütsü çubuğu, parfüm incense, incense stick, perfumery cf. Turkic *küži, probably itself a loanword *küǰüün boyun neck *küli- birleştirmek, bağlamak, sıkmak to bind, tie, tighten *kümeli bir tür soğan kind of onion perhaps related to Turkic (NE) *kömürgen/*kövürgen *kündü ağır heavy *künesün erzak provisions *kür- ulaşmak, varmak to reach, arrive *kürge- göndermek, teslim etmek to send, deliver Originally the caus. of *kür- ‘to reach’ *küregen damat, kayınbirader, koca son-in-law; brother-in-law; husband Apart from Bur the modern languages have all developed from a disyllabic *kürgen *kürien kapama vb. enclosure, etc cf. *korïa, *kotan *kürǰeg ~ *kürǰe kürek kürek spade, shovel cf. CT *kürek ‘id’ < *küre- ‘to shovel; to row’ *küse- dilemek, istemek to wish, desire CT *küse- ‘id’ *küün kişi, insan person, human being *lauka göz salgısı secretion of the eye see *nauka *lausa katır mule Loanword from Chinese luózi ‘id’ *loŋka şişe bottle probably a foreign word; possibly a dissimilation of an earlier *nɔnka *maa ~ *maï işte, al, al işte here, take it, here you are cf. the opposite term *alï ‘give me’ *maaǰï- kaşımak to scratch *maara- melemek to bleat see *maïla- *magalaï ~ *malagaï şapka, başlık hat, headgear *magta- övmek to praise *maïla- and *maara- melemek melemek to bleat possible cognate CT *maŋra- (?< *baŋra-) *maïrug eğri, eğimli crooked; slanted *makalaï şapka hat see *magalaï *mal mal evcil hayvanlar, çiftlik hayvanları domestic animals, livestock Wanderwort probably borrowed from Turkic; also in Iranian; ultimately probably from Arabic māl *malagaï şapka hat see *magalaï *malta- kazmak, oymak to dig, excavate *mana- nöbet tutmak, gözcülük etmek to guard, keep watch possibly from PM *bana- *managaar, *margaasï, etc sabah, yarın morning; tomorrow *manan buğu, sis mist, fog cf. *budaŋ ‘mist’ *maŋgïr, *maŋgï(r)sun yabani soğan (vb. soğanlı bitkiler) wild onion (and similar bulbous plants) *maŋgus bir tür (genellikle dişi, çok başlı, insan yiyen) iblis, büyük bir yılan a type of (usually female, many-headed, human-eating) demon; a large snake *maŋlaï alın forehead *margasï yarın tomorrow see s.v. *managar *marïan ~ *maraan et, şişmanlık derecesi (çoğunlukla besi hayvanlarındaki) flesh; degree of fatness (usu. of livestock) *marïa- casusluk yapmak, dikizlemek, sinsice izlemek, sessizce yaklaşmak to spy on, to peek; to stalk, approach stealthily *marta- (< *umarta-) unutmak to forget *mau kötü bad *mede- bilmek to know *melekei kurbağa frog see *menekei *mendü barış(çıl), sakin(lik), sağlık, esenlik, alışıldığı gibi peace(ful), tranquil(ity); health, well-being; as usual *menekei kurbağa frog PM root may have been *mene- or *bene- *meŋge ben ben, doğum lekesi mole, birthmark related to CT *beŋ ‘id’ *mergen zeki, bilge, yetenekli, iyi nişancı smart, wise, talented; good marksman *metü gibi, kadar like, as as *mïkan et meat *mïlaa kırbaç whip see *mïnaa *mïnaa kırbaç whip *mïŋgan bin "" thousand *modun ağaç, odun tree; wood *mogaï yılan snake *mogadur and *mokudag kör, kesmeyen blunt, dull *mokïn reçine resin see *bokï *mona gelecek future- *moŋgal Moğol Mongol cf. Dag maŋŋələm ‘broomcorn millet’ < *moŋgal amun *morïn at horse *möčir yeşillik foliage cf. *nabčïn ‘leaf’, *salaa ‘branch’ *möer tekerlek jantı rim of a wheel *möere- böğürmek mölemek, böğürmek to moo, low may be related to the synonymous Turkic *müŋre- Ultimately an onomatopoeic *möersün ~ *möŋgersün kıkırdak cartilage, gristle *möǰki- izini sürmek to trace possibly in some way related to *mör ‘track, etc’ *mölkü- emeklemek, sürünmek, tırmanmak to crawl, creep, clamber *mölsün buz ice PM root may be *möl- *möltül- çıkarmak, çözmek to take off, undo *möltüre- ‘to fall off, come loose’ *mön gerçek, doğru, aynısı, tam, öyle real, true; the same, this very; it is so *möndür dolu hail Somehow related to *mölsün ‘ice’? cf. the Shirongol word *ǰarma *möŋgersün kıkırdak cartilage, gristle see *möersün *möŋgün (?and *meŋgü) gümüş silver *mör iz, patika, yol track, trail; path, road *mören göl river Several modern forms suggest *müren *mörgü- kafa tokuşturmak, bağ eğmek, ibadet etmek, tokuşmak, toslamak to touch with ones forehead; to bow; to pray; to butt; to run into sb MMo and the Shirongol languages point at a CM *mürgü- *möri ~ *mörü omuz shoulder cf. *dalu ‘shoulder-blade’ *möški- izini sürmek to trace see *möǰki- *mukur körelmiş blunt cf. the verb *moku- (not listed); see *mokudag above *muruï ~ *murïu eğri, eğimli crooked, slanted cf. Baoanic *maïrug ‘id’ *muškï- bükmek to twist *mürgü- başla selamlamak vb. to bow, etc see *mörgü- *naa- bu taraf this side see *ïna- *naad- oynamak to play *nabčïn yaprak, yeşillik leaf, foliage cf. CM *nabaa ~ *namaa ‘foliage’ *nagaču dayı maternal uncle *naïman sekiz "8" eight cf. *nayan ‘eighty’ *naïr uyum, uzlaşma, bayram harmony; joyous gathering, feast see *naïra- *naïra- uyuşmak, uzlaşmak (intr.), uyum içinde olmak to mix, combine (intr), to be in harmony *naïta- hapşırmak to sneeze Many languages suggest a pseudo-causative form *naïtaa- *naǰagaï tembel lazy see *nasïgaï *naǰïr yaz summer cf. the more common CM *ǰun ‘summer’ *namukan > *nomukan nazik, sessiz, sakin, uysal, dürüst gentle, quiet; calm, tame; honest *namur sonbahar, güz autumn, fall *naran güneş sun *narïn narin, ince (kalın olmayan) thin, fine (not coarse) *nasïgaï yavaş, tembel slow, lazy cf. the synonyms *ǰalkaï and *kašaŋ *nasun yaş (year of) age may be from CT *ya:š ‘id’ cf. *hon ‘(the duration of a) year’, *ǰil ‘(calendar) year’ *nau- (?*no-) nişan almak, (bir hedefi) vurmak to aim, to hit (a target) *nauka burun akıntısı, gözle boşaltılan mukus rheum, mucus discharged by the eye *naur göl, gölet lake, pond *nayan seksen "80" eighty cf. *naïman ‘eight’ *nee- açmak to open *neile- toplamak, birleşmek, katılmak, karışmak to gather, unite, join; to mix derived from *nei ‘agreement, etc’, attested in the central languages *neke- dokumak to weave *nekei koyun derisi (giysi) (garment made of) sheepskin *nekelei evlilik dışı çocuk illegitimate child *neken bir "1" one see *niken *nembe- ~ *nemle- (bir battaniye vb. ile) örtmek to cover (with a blanket, etc) *nembee ~ *nemlee, *nembesün ~ *nemlesün, etc örtü, battaniye cover; blanket from *nembe- ‘to cover’ *neme- eklemek to add *neŋǰi- ~ *negǰi- aramak to search *nere isim name *nere- aşağı bastırmak, -e sığdırmak, bir şeye, bir şeyin içine koymak to press down, to fit into, to put sth on sth *neü- taşınmak, göç etmek to move, nomadize *neüresün odun kömürü charcoal *nïa- yapışkan olmak, yapışmak, yapıştırmak to be sticky; to stick, paste, glue *nïdanï hon geçen yıl last year *nïdurga yumruk yumruk fist related to CT *yïdruk ‘id’ *nïgursun omurilik spinal marrow see *nugursun *nïku- ovmak, bastırmak, yoğurmak to rub, press, knead *nïlbusun gözyaşı tears cf. also the (less widespread) verb *nïlbu- ‘to spit’ *nïlka (bir ailenin çocuklarından) en küçüğü, bebek the youngest (child of a family), baby possibly in some way related to CT *ya:š ‘young’, but CM *ǰalau ‘young’ is a more likely cognate of this CT word *nïraï yeni doğmuş newly-born *nïruun arka back *nïs-/*nis- uçmak to fly *nïsun sümük, nazal mukus snot, nasal mucus perhaps related to *nii- ‘to blow one’s nose’. cf. also *nïsukaï ‘runny-nosed (person)’ *nïu- saklamak to hide *nïun erkek çocuğu boy cf. *köbeün ‘son’ *nïur yüz face *ničügün çıplak, açık naked, bare *nidü- yumruklamak, ezmek to pound, crush *nidün göz eye PM root may have been *ni- *nii- to blow ones nose perhaps from *nïï-, if related to *nïsun ‘snot’ above *niǰiel her bir one each *niken ~ *neken ~ *negen ~ *nige bir "1" one *nimgen yufka, zayıf, ince thin, flimsy, fine *noasun yün wool see *nogasun *nogaan yeşil green *nogasun, *noasun, *uŋgasun yün yün wool related to CT *yuŋ ‘id’ *nogta yular halter *noïr uyku sleep with the additional meaning ‘pancreas’ *noïtan ıslak wet perhaps related to *nor- ‘to become wet’ *nokaï köpek dog PM root may be *no- *nom doktrin, din, kutsal kitap, kitap doctrine; religion; scripture, book foreign word, ultimately Greek *noman mole; vole; zokor Often used with *sokar ‘blind’ (which is apparently the origin of the international name zokor) *nomukan nazik gentle see *namukan *nor- ıslanmak, sırılsıklam olmak to become wet, soaked perhaps related to *noïtan ‘wet’ *noyan efendi, şef lord, chief *nögči- geçmek to pass The central forms with -c- suggest *nögče- *nögee (?*nökee) diğer other Also compare the functional development of *öer- ‘self’ *nöker arkadaş, eş friend; spouse *nöke- yamalamak to patch *nöke-esün ‘patch’; cf. *hüde- ‘to patch’, *kalaasun ‘patch’ *nugasun ördek duck *nugura- bükülmek, katlanmak to be bent, to be folded *nugursun omurga spinal marrow *numun yay bow *nura- çökmek, parçalanmak to collapse, crumble cf. *embüre-, *yeüre- *nutug (?) kamp, doğum yeri, bölge camp; homeland, region cf. *(n)uŋgasun ‘wool’ *nüken delik hole The QG languages mostly favour a CM *nöken *nümǰige yağ fat, oil *oačï- avurtlu yudumlamak, içmek to take a sip, drink Turkic counterpart *avurtla- *oalï keser adze *obaa taş yığını, şamanist taş yığını şeklindeki anıt stone heap, shamanistic cairn *obag aile adı, klan family name; clan see *omag *očï- gitmek to go see *eči *od- gitmek to go *odua şimdi now see *edüe *ogsï- kusmak, istifra etmek to vomit, throw up cf. the more common verb *böelǰi- ‘id’ *oïn düşünce, akıl thought, intellect *oïra yakında nearby cf. the (near) synonymous *čaada in Baoanic, and *döte *oǰagaï penis penis cf. *kïrǰaŋ *oka- (?*hoka-) sevişmek to have sexual intercourse *okïn kız çocuğu, kız daughter, girl see *ökin *ol- bulmak, almak, elde etmek to find; to get, obtain *olan çok many *olaŋ kolan (atın) karın kuşağı bellyband (of a horse) perhaps related to CT *kolan (?*kolaŋ) ‘saddle-girth’ *olusun kenevir hemp *omag ~ *obag klan, aile, aile adı clan, family; family name *omag cesaret, kibir, kurum courage; arrogance, haughtiness *oŋgača tekne, çukur boat; trough *onï/*ona (?*honï) ok üzerinde bulunan çentik notch on an arrow cf. also *onubčï (?) ‘knife for making notches in arrows’ *ora iz, kalıntı, ayak izi, parmak izi track, trace, footprint, fingerprint *ora- girmek to enter *oraa (?*orïa) vahşi, evcilleşmemiş, evcilleştirilmemiş wild, untamed, undomesticated cf. *emlig *oraï akşam, geç evening; late *oran orun yer, mevki, koltuk, takt, yatak, ülke place, spot; seat; throne; bed; country cf. CT *orun ‘place’ *orkï- atmak, çöpe atmak, terk etmek, salıvermek, reddetmek to throw, cast away; to abandon, release; to put cf. *soŋgu- which is spelled so’onggu- in SH *oya- dikmek to sew *öber, *öbür kucak bosom see *ebür *öbür güney yamacı southern slope see *ebür *öčeen az few see *čöen *öčügedür (< *öčigen üdür) dün yesterday *öčüken minik, küçük little, small see *üčüken *ödken kalın, yoğun thick, dense may go back to a PM *öčken (*öǰken) *ödme (and *ödmeg) ekmek bir tür ekmek ya da kek kind of bread or cake cf. CT *etmek ‘bread’, which also has variant forms *ekmek and *epmek which were borrowed by Moghol *ödür gün day see *üdür *öede yukarı, yukarı akıntı, yukarıda upwards, upstream; above *öer- kendi self *öere diğer, farklı other, different possibly related to CT *özge ‘other’ *öermiče diğer other *ög- vermek to give *ökin (~ *okïn) kız çocuğu, kız daughter, girl *ölegčin etçil hayvanların dişisi, dişi köpek female of carnivorous animals; she-dog *ölegei beşik cradle *öles- acıkmak to be hungry *örgü- takılmak to hang see elgü- *ölmei adım instep *ömüdün pantolon trousers see *emüdün *ömdegen (?< *emdegen or *emdügen) yumurta egg *öndege yumurta egg see *ömdegen *öndür (?*höndür) yüksek high cf. *üdür ‘day’ *önečin yetim orphan(ed) *öŋge renk, görünüş colour; appearance related to CT *öŋ ‘colour’ *öŋgere- geçmek to pass by *ör şafak dawn often used with *čaï- ‘to become white’ or *gei- ‘to become bright’ *öre mide (çukuru) (pit of the) stomach *öreče diyafram diaphragm probably derived from *öre *öreele type of hobble and *öreesün ‘half (one of a pair)’ *örege çatı penceresi skylight see *erüke *öreme süt kaymağı skin on boiled milk *örgen geniş, enli, engin broad, wide, vast *örgeesün, *örgesün diken thorn *örgü- kaldırmak to lift see ergü- *öri borç debt *örmege örmek kind of coarse fabric related to CT *hö(:)r-mek from the verb *hö(:)r- ‘to plait’ *örüke skylight, smoke-hole (of a yurt) *ös- büyümek to grow *öskel- (?*hisköl-) tekmelemek to kick *ösegei topuk heel cf. *ǰauǰaï *öteg gübre dung possibly related to Turkic *ötük *ötege (and *ötegü) yaşlı, yaşlı adam old, old man also used as an Ersatzwort for ‘bear’, usually in the form *ötege *ötel- yaşlanmak, yaş almak to get old, to age cf. *ötege/*ötegü *öyee besi, yem feed, fodder *saa- sağmak to milk *saaral name of several colours of horses coats (usu. shades of grey) *saarï sağrı kalça, arka kısım, deri türlerinin isimleri buttocks, hindquarters; names for types of leather related to CT *sagïr or *sagrï *saaǰagaï saksağan magpie see *saǰagaï *saba kap, kapkacak vessel, household container; utensil *saba- vurmak to beat *saču- saçmak serpmek, saçmak, dökmek to sprinkle, scatter, shed related to CT *sač- ‘id’ *sačura- saçmak, saçılmak serpilmek, saçılmak, dökülmek to be sprinkled, scattered, shed cf. also CT *sačra- *sagad ~ *sagadaï ~ *sagag karabuğday buckwheat *saïkan güzel, yakışıklı beautiful, good-looking *saïn iyi good *saïnug öküz, teke ox; billy-goat see *seinüg *sakal sakal sakal beard related to CT *sakal ‘id’ *sakï- sakınmak, korumak, muhafaza etmek, bekçilik etmek to wait; to protect; to guard, keep watch perhaps related to CT *sa:k- ‘to think’ cf. *mana- *sal sal sal raft related to CT *sa:l ‘id’ *sal- çözülmek, parçalanmak, bölünmek to loosen; to be divided; to part *salaa dal, parmaklar arasındaki boşluk branch; space between fingers *salkïn rüzgar wind *sam tarak comb *samla- taramak to comb *samur- savurmak savurmak, kepçeyle doldurmak ya da boşaltmak, karıştırmak to throw up in the air and scatter; to ladle; to stir reminiscent of CT *savru- ‘to winnow’ *sana- sanmak to think cf. *bodo- *sančïg zülüf hair on the temples *sar yırtıcı kuş [çeşitli türler] bird of prey [several species]. Rather poorly attested *sara ay moon; month *sarïmsag sarımsak sarımsak garlic related to CT *sarïmsak ‘id’ *sarïsun zar, ince deri membrane, thin skin *sarta- Müslüman Muslim foreign word related to Turkic *sart *sau- oturmak, yerleşmek, yaşamak to sit (down); to settle down, to live *saulga kova, gerdel bucket, pail cf. Turkic *sagu ‘bucket’ (from *sag- ‘to milk’) possibly related to *saa- ‘to milk’ *saǰagaï saksağan saksağan magpie probably related to CT *sagïzgan ‘id’ *sečen zeki, akıllı intelligent, bright *seči- dürtmek, kakmak, sokmak, delmek to poke, prod, prick, pierce *sedki- düşünmek to think *sedkil kalp (fig.), akıl, düşünce heart (fig), mind, thought *seer omurga, belkemiği backbone, spinal column perhaps related to CT *seŋir *sei- çıkarmak, yolmak to pull out, to weed *seil- oymak, kazımak to carve, engrave *seinüg ~ *saïnug (kind of) ovid or bovid cf. *serke and *teke *seleme kılıç sword *sələ ütü iron perhaps an early loanword from Tungusic in view of Tungusic *sələ ‘iron’ *sem, (diminutive) *sem-ken ‘sessiz', (instrumental); *sem-eer ‘sessizce, gizlice, çaktırmadan’ *sem-ken silent, (instrumental); *sem-eer silently, secretly, stealthily *semeǰin semiz yağ (bağırsak çevresinde) fat (around the intestines) ossibly related to CT *semiz ‘fat (adjective)’ *seri- sezmek uyanmak, uyanık olmak to wake up, be awake cf. CT *sez- ‘to notice, be aware of’ (? and *sere- ‘to notice, feel’) *seriün serin cool *serke hadım edilmiş teke castrated billy-goat *setel- kırılmak, yırtılmak, açılmak (intr.) to break, tear, crack open (intr) *setere- kırılmak, yırtılmak, açılmak (intr.) to break, tear, crack open (intr) *seüder gölge shadow *seüǰi kalça, kalça kemiği hip, hipbone *seül kuyruk, son tail; end *seüresün iç çekmek sigh *sïa ayak bileği ankle see *sïgaï *sïba- sıvamak, sürmek to plaster; to smear on *sïbar çamur, balçık mud, loam *sïbaun kuş bird cf. *bïldïur *sïbkara- sıkılmak, akmak, sıvıyı kaybetmek, boşaltılmak to be squeezed out, to flow out, to lose fluid, to be emptied apparently originally an intransitive form of *sïbka- ‘to remove the fluid from sth’ *sïčua kırbaç whip cf. also Manchu šusiha cf. *mïnaa *sïgaï ~ *sïa aşık kemiği, oyunlarda kullanılan kemik anklebone; bone used in games *sïgaï- (~ *sïgaa-) göz atmak, gözetlemek, gözünü dikmek, dik dik bakmak to peep at, spy on; to gaze at, to stare *sïïra bacak leg *sïka- sıkmak sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak to squeeze, press, pinch related to CT *sïk- ‘id’ *sïluun düz (kelimenin tam anlamıyla), dik, dürüst straight (literally); upright, honest *sïlǰa koyun kenesi sheep tick *sïmalï- (?*sïmal-) katlamak, sarmak to tuck up, roll up *sïmtara- körelmek, sakinleşmek, zayıflamak to become blunt, calm, weak *sïmuul sivrisinek mosquito reminiscent of CM *simi- ‘to suck’ *sïnaa kama, şakak, çıkıntı wedge; temple of the head; promontory *sïnaga kaşık, kepçe spoon, ladle, scoop *sïndasun tendon tendon *sïra sarı yellow *sïra- kızartmak to roast *sïrau/*sïrua/*sïroï yeryüzü, zemin, toprak, toz earth, ground, soil, dust *sïrga certain horse colour, isabella, etc cf. *sïra ‘yellow’ *sïrgolǰïn karınca ant *sïrgu- nüfuz etmek, geçirmek, sokmak to penetrate; to get through; to insert *sïrï- (genellikle bir ayakkabı tabanını) dikmek to stitch (usually the sole of a shoe) *sïrka yara wound *sïro sivri uçlu çubuk, şiş pointed stick; spit *sïta- ateş yakmak, yakmak (intr.) to catch fire, to burn (intr.) *sïtaa- ‘to light (a fire), to burn, set fire to’ *sïurgan fırtına storm *siber (?*siberi) avuç içi ya da ayaklar üzerindeki ter sweat on the palms or feet *sibüge (?*sibege) baykuş awl *side- dikmek, dikiş dikmek, teyellemek to sew, stitch, baste *sidün diş&#;? diş tooth perhaps a collective form from a PM root *si- *sie- işemek to urinate see *siesün ‘urine’ *siesün sidik urine *silbi incik, kavalkemiği shank, shin *sileü(l)sün vaşak lynx *silgüd- sallamak, titretmek to shake, tremble *sili ense nape of the neck *silön (?) et suyu, çorba meat broth; soup *silükei tükürük, salya saliva; slobbering *silüsün, and possibly to *silön. Cf. also MMo SH šilemelce- H salya akıtmak to salivate *silüsün salya saliva *sime(n) meyve suyu juice perhaps related to CM *simi- ‘to suck’ *simi- emmek to suck *simtere- erimek to melt see *sïmtara- *sini (?~ *sine) yeni new *siŋge- sinidirilmek ve (güneş) batmak to be digested, and (of the sun) to set cf. CT *siŋ- *siŋgen ince, sulu thin, watery probably from *siŋge- *sirbüsün (?*sirbösün) tendon, kas tendon, muscle *siree masa table *sirüün kaba coarse *sisegei keçe felt see *isegei *siü- süzmek, süzerek ayırmak, köpüğünü ya da kaymağını almak, bir sıvıyı boşaltmak to strain, filter; to skim off; to scoop out of a fluid *siüči keski chisel perhaps in some way related to CM *sibege ‘awl’? *siüderi(n) çiğ dew *siür süpürge, ince dişli tarak broom; fine-toothed comb *siür- süpürmek to sweep *siüsün meyve suyu, kurban etinden başkasına verilen pay juice; portion of meat allocated to a certain person *sočï- ürkmek to be startled *sogaa dişi karaca, dişi geyik doe, hind reminiscent of CT *sïgun ‘deer’ *sogta- sarhoş olmak to be drunk *sokar kör (kişi) blind (person) *solagaï sol sol, sol taraf left, left hand side related to CT *so:l ‘left’, *so:l-ak ‘left-handed (person)’ cf. *ǰeün ‘left’ *solaŋga gökkuşağı rainbow *sona at sineği gadfly, horsefly *sonas- duymak to hear cf. *čïŋla- ‘to listen’ *sonïn haber, yeni, haber değeri olan, ilginç news; new, newsworthy, interesting *sonǰï- dalga geçmek, taklit etmek to mock; to imitate *soŋgïna soğan soğan onion The CM word was probably borrowed from a CT diminutive *sogan-kïña from *sogan ‘onion’ *soŋgu- (~ *suŋgu-) seçmek, elemek, ayırmak to choose, select, elect cf. CM *ïlga- *sorbï baston, yürüme değneği cane, walking-stick *sora- soğurmak sormak to suck related to CT *so:r- ‘id’ cf. *simi-, *köke- *sorïsun "yenilebilir yabani pırasa çiçekleri" ve diğer soğanlı bitkiler edible flowers of wild leek and other bulbous plants. *sormusun kirpik eyelash cf. *hanï-ska *soyaa stalk, shoot; fang, tusk *söem karış, baş parmak ucuyla serçe parmak ucu arasındaki mesafe small handspan, the space between thumb and index finger *sögee- azarlamak, lanetlemek, suçlamak to scold, curse, blame probably related to CT *sö:k- ‘to scold’ cf. *karïa- *söged- çökmek diz çökmek to kneel reminiscent of Old Turkic sök- ‘id’ *ebüdüg diz knee *söike küpe earring *sölsün (~ *čölsün) öd, safra gall bladder; bile *söne- sönmek sönmek to go out (fire) related to CT *sö:n- ‘id’ *söni gece night *sösün öd gall bladder see *sölsün *subag hendek, kanal ditch, canal probably related to CT *suba- ‘to water’, from *sub ‘water’ *subaï kısır (çiftlik hayvanları) barren (of livestock) cf. *kïsuraŋ *subud inci pearl see *subusun *suburgan stupa, pagoda stupa, pagoda from Sogdian, via Turkic *subusun inci pearl perhaps from a PM root *subu- *sučal- çözmek, sökmek, ayırmak, boşluk açmak to unravel, undo, take apart, to make gaps *sudal damar vein, etc see *sudasun *sudasun kan damarı, damar, arter blood vessel, vein, artery *sugul- uzun ve ince bir nesneyi çıkarmak, kınından çıkarmak to pull out a long thin object, to unsheath perhaps with a variant *ǰugul- *sula bol, gevşek, boş loose, lax; empty *sumal çanta bag *sumun ok, kurşun arrow, bullet *sundula- to ride on a horse with a passenger or luggage in front or behind cf. *deür- *sun(u)- esnemek, genişlemek (intr.) to stretch, extend (intr) CT *su:n- ‘to stretch, extend’ *sunïa- ‘to stretch oneself’, *suŋga- ‘to stretch, extend (tr)’ *sur deri şerit, deri kayış strip of leather, leather strap *sur- öğrenmek to learn *sura- sormak sormak to ask may be related to CT *sɔr- *suu (~ *sugu) koltuk altı armpit *sü(n) ~ *üsün süt milk *sübe küçük deliği, iğne deliği small hole, eye of a needle *sübee böğür, göğsün yan tarafı flank, side of the chest *süǰig süzmek inanış, inanç faith, belief from CT *süzüg ‘pure’, from the verb *süz- ‘to filter’ *süke balta axe *süme tapınak, Buda heykeli temple; Buddha effigy *sünesün can, ruh soul *sür ihtişam, heybet, kudret, güç grandeur, majesty, might, power *ta siz (çoğul ve/ya da nezaket belirtirken) you (plural and/or polite) *taa- to guess; to suppose probably related to CT *tap- ‘to find’ *taala- hoşlanmak, sevmek, okşamak to like, to love; to caress related to CT *tapla- ‘to be pleased’ *tabï- koymak to put see talbï- *tabïn elli "50" fifty *tabun beş five cf. *modun ‘wood’ for a similar case *taï- tapınmak adak sunmak, kurban etmek to make an offering, to sacrifice related to CT *tap- ‘to worship’, which indicates a PM form *tahï- < *tapï- cf. the unrelated but semantically overlapping *takï- *taïl- sökmek, çözmek, açmak to undo, untie, unwrap *talbï- koymak to put The Monguor languages continue to distinguish the two *taka nal horseshoe *takï- hizmet etmek, ibadet etmek, adak sunmak to serve; to worship, to make an offering cf. *taï- *takïa tavuk chicken *talbï- koymak, bırakmak, koyvermek, salıvermek to put, lay down; to release, let go of *talkan un, kavrulmuş un, ekmek flour; roasted flour; bread related to CT *talkan *tamtul- ezmek, kesmek, parçalamak to smash, to rip, to tear to pieces *tamtura- ‘to be smashed, torn, ripped’ *tamu- and *tomu- (*toma-) eğirmek, ip ya da ipliği eğirmek to rub; to twist or spin thread or rope *tana büyük inci large pearl cf. *subud ‘pearl’ *tanï- bilmek, tanımak to know, to recognize *taŋlaï damak palate the PM root may have been *taŋ- *tarag ekşi süt, kesilmiş süt, yoğurt, süzme peynir vb. sour milk, clabbered milk, yoghurt, cottage cheese, etc *taragaï or *tarakaï daz uyuz, daz mange; bald apparently related to CT *taz ‘bald’ *tarbagan dağ sıçanı marmot the PM ‘root’ may have been *tarba- *targun şişman (adj.) fat (adj) *tarï- ekmek, dikmek to sow, plant related to CT *tarï- ‘id’ *tarïan ekin, tane, tahıl, tarım alanı crop; grain, cereal; agricultural field related to CT *tarïg ‘wheat’ *tarïkï beyin brain cf. *heki(n) *tarka- dağılmak, yayılmak, ayrılmak to scatter, spread, disperse *tasma deri şerit, kayış strip of leather, thong *tasura- ayrılmak (intr.) to break (intr) *tata- çekmek to pull in many languages also ‘to grind, mill’, or ‘to smoke’ *tau- sürmek (genellikle hayvanları) to drive (usu. animals) *taulaï tavşan&#;? yabani tavşan hare *taun and/or&#;?*tagan/*tagun küçük karga jackdaw related to the synonymous CT *taŋan *tayag dayamak çubuk, baston stick, walking cane derived from the CT verb *taya- ‘to support’ cf. *sorbï *tebeg (?*tebüg) tenis topu shuttlecock apparently borrowed from CT *tepük, derived from *tep- ‘to kick’ *tebene (?*temene) büyük iğne large needle related to CT *temen ‘id’ *teberi- kucaklamak to embrace *tebsi tabak, çanak plate, dish from Chinese diézi, perhaps via Turkic *tevsi *tede şunlar those see *tere *teeli aks axle see *teŋgeli(g) *teermen değirmen değirmen mill related to CT *tegirmen ‘id’ in the QG languages *termen *tegsi yüzey, düzlük level, even cf. *tübsin *tegüs- bitirilmek (intr.) to end (intr) *teimü böyle, bu tür such, that kind of *tein böyle, öyleyse like that, so cf. *teimü above *teingi- < *tein ki- bu şekilde yapmak to do that way from the pronominal root *te-, cf. also *tere ‘that’, *tende ‘there’ *teǰie- beslemek, büyütmek to feed, nourish *teke teke teke billy-goat related to CT *teke ‘id’ cf. *ukuna and *serke *temeče- mücadele etmek, çabalamak, kendini göstermek, rekabet etmek to struggle, to strive for, to exert oneself, to compete *temeen deve deve camel related to CT *teve ‘id’ *temgü- toplamak, almak to gather, pick up *temtel-, *temtere- dokunmak, ellemek to feel, grope *temür demir ütü iron related to CT *temir ‘id’ *tende orası there The same stem as *tein ‘like that’, *tere ‘that’, etc *teŋgeli(g) aks axle *teŋgeri tanrı, tengri gökyüzü, hava, cennet, tanrı sky, weather; heaven; god related to CT *teŋri ‘id’ in Shirongol ‘sky’ *tere (and *te?) o (cinsiyet farketmeksizin canlı veya nesneler) that; s/he, it *tergen at arabası cart *teriün baş head with many derived meanings such as ‘chief’ and ‘beginning’ *teü- toplamak, almak (ör. kurutulmuş gübre ya da yakılacak odunu) to gather, pick up (e.g. dried dung or firewood) cf. *temgü- ‘id’ *toa(n) numara, figür number, figure *toala- saymak to count from *toa(n) ‘number’ above *toarag and *tobarag toprak yeryüzü, toz, toz bulutu, toz zerresi earth; dust, dust cloud, speck of dust from Turkic word *toprak ‘earth’ cf. *toasun ‘dust’ *toarï- etrafında dönmek, çevresinde dönmek, etrafını sarmak to turn around; to circle; to enclose *toasun toz toz dust perhaps related to Turkic *tog ‘id’ or *topa ‘id’ *tobčï düğme button *togaan tencere, tava, kazan pot, pan, cauldron cf. *kaïsun *togaraun (?*toguraun) turna (kuşu) crane (the bird) *togta- istikrarlı durmak, hareketsiz durmak, durmak, şekillenmek to be steady; to stand still, to stop; to take shape *tokaï dirsek elbow *toku- (?*toka-) eyerlemek, bir şeyle örtmek to saddle, to cover with sth *tokum (?*tokam) semer yastığı, ter bezi saddle-pad, sweat-cloth in some QG languages ‘felt’. derived from *toku- *tolagaï kafa head see *hekin, *teriün ‘head’ *toma- iplik döndürmek vb. to spin thread, etc see *tamu- *tor şebeke net related to CT *tor (?*to:r) ‘id’ *torga(n) ipek silk CT *torku ‘id’ *tosun yağ, tereyağı fat, oil, butter the PM root may have been *to- *töbed Tibet Tibetan *töe karış handspan *töene dağlama, yakı cauterisation, moxibustion related to CT *tögün, originally ‘brand’, and *tögne- ‘to brand’ related verb *töene- *töeri- kaybolmak to get lost cf. *ǰabka- *tögerig daire ya da küre, yuvarlak, dairesel, küresel circle or sphere; round, circular, spherical *töre- türemek türemek to be born or to give birth cf. CT *törü- *tugul buzağı calf probably related to CT *toklï ‘id’ *tuïla- tüylemek, çiftelemek to buck; to kick with the hind legs *tul- desteklemek to support *tulga destek, kolon, sütun support, pillar, column *tulum tulum kap olarak kullanılan hayvan derisi, deri çanta animal skin used as a container, leather bag cf. CT *tulum *tur- to be or become emaciated *turma turp turnip probably borrowed separate from CT *turma (of IE origin) by MMo and QG languages *turuun toynak hoof *tusa yardım, yarar, fayda assistance; benefit, profit cf. CT *tusa ‘id’ *tuš (> *tus) düz düz, dik, dikey, zıt straight, upright, vertical; opposite from CT *tuš ‘equal; opposite’ *tuturgan pirinç rice related to CT *tuturkan ‘id’ *tuu- inmek, aşağı çekmek to land, swoop down *tuulga teneke, kurşun tin; lead *tuura(ï) toynak hoof see sv turuʊn *tübsin düz, düzlük, pürüssüz, sakinlik, sessizlik flat, level, smooth; peaceful, quiet *tüimer (istenmeyen) yangın, bozkır yangını (unwanted) fire, steppe fire *tüle- (*tüli-) ateşlemek, ateşe vermek, yakmak to light, set fire to, burn cf. Proto-Uralic *tülien yakacak odun firewood derived from *tüle- (*tüli-) *tülki- itmek to push *tülkiür anahtar key derived from *tülki- ‘to push’ *türi- sürüklemek, itmek (listelenmemiş) to drag; to push (not listed). *tümen tümen tümen, çokluk ten thousand; multitude Widely occurring Eurasian word related to CT *tümen ‘id’ *türei kaçak bootleg *türgen çabuk, hızlı fast, quick *türüün başta at first see s.v. *teriün *tüsür- serpmek, boşaltmak, (metal) dökmek to sprinkle, to pour, to cast (metal) cf. *čïdku-, *ki- *tüükei ~ *tüükü çiğ raw *ubuǰï biberon feeding horn see *ugǰï *učïr neden, durum, fırsat reason; circumstance; occasion *učïra- buluşmak to meet the PM form may be *utïra- *uda- geç kalmak to be late *udku- kepçelemek to scoop up *udurïd- and *udurï- liderlik etmek, yol göstermek to lead, guide apparently related to CT *uduz-, a caus. formation of *ud- ‘to follow’ *ugïa- (> *ugaa-) yıkamak to wash *ugǰï, *ubuǰï biberon feeding horn, feeding bottle *ugulǰa ibeks, dağ keçisi ibex, mountain goat also used for ornaments in the shape of stylized spiralling horns *ugur- (?) atmak to throw *uïla- ağlamak to cry *ukana teke billy-goat *ula ayağın veya ayakkabının tabanı sole of the foot (or shoe) related to CT *ul (?*hul) *ulus ulus ulus, devlet, ülke people; state, country related to CT *uluš ‘id’ *umarta- unutmak to forget see *marta- *umdaan içki, içecek drink, beverage cf. *umdaas- ‘to be thirsty’ *umdaas- susamak to be thirsty derived from *umdaan *umsu (?*ümsü) yak hybrid cf. *kaïnag ‘yak’ *una- düşmek, aşağı inmek to fall, to come down cf. *bau- ‘to descend’ *unagan tay, at yavrusu foal, colt *unta- uyumak to sleep *untara- uzanmak, uyumak to lie down; to sleep *uŋgasun yün wool see *nogasun *uŋsï- ~ *umsï- okumak to read *uran uz usta, zanaatkar, beceri, becerikli master, craftsman; skill; skillful related to CT *u:z ‘id’ *urgu- ortaya çıkmak, görünmek (genellikle gök cisimleri hakkında), büyümek, filizlenmek to come up, appear (usu. of celestial bodies); to grow, sprout *urï- çağırmak, davet etmek to call; to invite *urïda önce, erken before, earlier *urïdu ‘former, previous; front; south’. cf. *urïǰï *urïǰï üdür dünden önceki gün the day before yesterday *urïǰï hɔn geçen yıl the year before last *urïǰïïn urïǰï üdür üç gün önce three days ago *urtu (~ *utu ~ *utur) uzun long *urug uruk evlilik yoluyla akrabalık relatives by marriage CT *urug, *urug tarïg *urugsï ileri forward *uruldu- yarışmak (atlar) to race (horses) *urus- akmak to flow *usun su water perhaps derived from a root *u- *uu- içmek to drink cf. *ugǰï ‘feeding bottle’ and *oačï- ‘to drink’ *uuča uça arka, sakrum, çatal, kıç, sağrı back; sacrum; crotch, hindquarters, rump corresponds to CT *u:ča *uur- (?) atmak to throw see *ugur- *uurag ağız ağız, ağız sütü biestings, colostrum related to CT *aguz ‘id’ *uurga (?urga) urgan, atlan yakalamakta kullanılan ucunda ilmik olan sırık urga, pole with a noose at the end used for catching horses Not to be confused with *huraka ‘lasso, snare’ *übül (?*ebül) kış winter *üčüken (?*öčüken) minik, küçük little, small cf. also *baga ‘small’ *üde öğle, gün ortası noon, midday *üdesi akşamleyin, gece (in the) evening, (at) night *üdesileŋ akşamleyin, gece (in the) evening, (at) night cf. also *ene üdesileŋ ‘tonight’ *üdür/*ödür gün day *üge sözcük, konuşma word; speech *ügei (?*ügüi) yok, olmaksızın, değil there is not; without; not in some languages also ‘poor’ *ügtee- çıkarmak, çekip çıkartmak to pull out, tear out cf. *sei- *üile iş, eylem, mesele work, deed, affair *üisün (?*uïsun,&#;?*uïlsun) huş kabuğu birchbark *üǰe- görmek to see *üǰüg ~ *üsüg harf, karakter, yazı letter, character; writing elated to CT *üžük, itself a loanword from an unknown source *üǰüür uç, son tip, end see *hüǰüür *ükü- ölmek to die *üldü kılıç sword see *ildü *üliger hikâye, masal, örnek, atasözü story, tale; example; proverb *üle, *ülü değil not cf. the other negative particles *bisi, *bütegei, *ese, *ügüi *ündesün kök root cf. *hïǰaur ~ *huǰaur ‘id’ *üne fiyat price *ünen doğru TRUE *ünien inek inek cow compare CT *in(g)ek ‘cow’ *ünügün çocuk (keçi) kid (goat) *ürie genç aygır (üç, dört ya da beş yıllık) young stallion (of three, four, or five years) *üsün süt milk see *süü *ütergen ~ *ütürme harman yeri threshing floor perhaps a corruption of Turkic *örtgün ‘id’? *üye eklem, boğum joint; generation *üyee yem, yiyecek feed, fodder *yaan and *yaun ne, ne tür what; what kind of cf. *yama, *yamar *yaakï- ne/nasıl yapmak to do what/how (interrogative verb). apparently from *yaan + *ki-. see *yaan and *yaun *yaara- acele etmek to be in a hurry *yabu- gitmek, yürümek to go; to walk *yada- yapamamak to be unable *yadara- yorulmak to be(come) tired apparently an inchoative formation to *yada- *yama ne, bir şey, şey what; something; thing *yamar ne, ne tür what, what kind of *yara ülser, yara, frengi ulcer, sore; syphilis in MMo and Dag ‘wound’ *yasun kemik(ler) bone(s) from a PM root *ya- *yauma bir şey, şey something, thing cf. *yama ‘id’ *yaun ne what see s.v. *yaan *yeke (?) geniş, büyük, muhteşem large, big, great *yeren doksan "90" ninety *yesün < *yersün dokuz "9" nine *yeü- (?*yüü-) to scoop or ladle out and transfer into another container; transfuse, transplant, etc *yeüdke- taşınmak, yer değiştirmek (tr.) to move, shift (tr.) *yosun gelenek, alışkanlık, kural custom, habit, rule

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası