dede korkut hikayeleri deli dumrul 2017 indir / Dede Korkut Hikayeleri: Deli Dumrul () Fragman | funduszeue.info

Dede Korkut Hikayeleri Deli Dumrul 2017 Indir

dede korkut hikayeleri deli dumrul 2017 indir

Türkbilig, / DELİ DUMRUL HİKÂYESİNE YENİ YAKLAŞIMLAR Kürşat ÖNCÜL Öz: Dede Korkut Hikâyeleri’ne yönelik çalışmaların sayısı her geçen gün artmakla birlikte metne yönelik bakış açılarının temel anlamda tarihsel ve halkbilimsel metotlar üzerinden gerçekleştiği görülmektedir. Bu çalışma, metnin bir tarih metni olmadığı gerçeğinden hareketle halkbiliminden ancak metni oluşturan bağlamın tarihi gerçekliklerden uzak tutulamayacağı perspektifinden hareketle de tarihi verilerden yararlanılarak yorumlanmaya çalışılmıştır. Belirtilen kapsam çerçevesinde, Türk kültür tarihi açısından en önemli eser kabul edilen Dede Korkut Hikâyelerine yönelik çalışmalarda tek yönlü bakış açıları nedeniyle doğan/doğacak statikselleşmenin önüne geçmek ve konuya yeni bir soluk, tartışma getirmek hedefiyle Deli Dumrul hikâyesindeki bazı motifler farklı bir bakış açısıyla ele alınmıştır Anahtar Sözcükler: Deli Dumrul Hikâyesi, Dede Korkut Hikâyeleri, Destan New Approaches To The Story “Deli Dumrul” Abstract: Besides the fact that the number of studies on Dede Qorqut Stories, it is seen that text oriented points of views are basically carried out according to historical and folkloric methods. This paper is interpreted in the light of historical data, on the basis of the fact that the text is not a historical text, but the context forming the text can not be isolated from folklore. Within this framework, some motives in Deli Dumrul story is examined in order to prevent static and single point of view, and to put forward a new discussion about this matter Key words: Deli Dumrul Story, Dede Korkut Stories, Epic Dede Korkut Hikâyeleri’ne yönelik Türkiye merkezli çalışmalar dil, tarih, sosyoloji, psikoloji, ilahiyat, kültür vb. alanlarda yoğunluk kazanmıştır. Çalışmalardaki farklı bakış açılarına karşın hikâyelerin oluşum tarihi, yazıya geçiriliş tarihi ve verilmek istenen mesaj gibi en temel tartışmalar dahi halen sonlandırılamamıştır. Bu çalışmada, var olan tartışmalı konuların tekrarından ziyade, “Duha Koca Oğlı Deli Dumrul Boyu” olarak geçen hikâye hakkında yapılan yorum ve değerlendirmelerin dışına çıkılmaya çalışılacak, tarihsel bağlam ve bu bağlamın destan kültürü çerçevesinde ilgili metne ne şekilde yansıdığı verilecektir. Mevcut çalışmaların önemli bir bölümünde Dede Korkut Hikâyeleri’nin tarihlendirilmesine ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler çok geniş bir zaman dilimini kapsamakta ve bu durum çeşitli muğlaklıkları beraberinde getirmektedir. Ercilasun, bu problemin farkında olarak, Dede Korkut Hikâyeleri’nin yaşandığı muhtemel dönemi tarihsel unsurlar, araştırıcıların verdikleri bilgiler/yorumlamalar ve destan devrinin özelliklerinden hareketle somuta indirgemeye çalışmıştır. Dede Korkut’ta adı geçen Salur Kazan’ın Sulu Kağan olma ihtimalinden hareketle eserin muhtemel tarihlendirmesini yıllarındaki Batı Göktürkler ve Türgişler dönemi olarak yorumlamış; Sulu Kağan’ın reel hayatta İslâmiyet’i kabul etmeyen bir kişi olmasına karşın destan devrinin özelliğini göz önünde tutarak hikâyelerde İslami inanca sahip bir kişi olarak sunulduğunu savunmuştur. “Dirse Han oğlu Boğaç Han”, “Duha Koca oğlu Deli Dumrul” boyunu ise Salur Kazan ve arkadaşlarından hiçbirinin bu boyda yer  Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eskişehir/TÜRKİYE. E-posta: [email protected] ORCID No: Makale Geliş Tarihi: Makale Kabul Tarihi: Kürşat ÖNCÜL almaması nedeniyle Salur Kazan’ın yaşadığı zamandan farklı bir zamana ’li yıllarda yaşandığı ifade edilen bir olaya atıfta bulunarak (Ercilasun 24) muhtemel bir tarihlendirmeye gitmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri bir tarih metni olmamakla birlikte kültür tarihi açısından önemli veriler sağlamaktadır. Halkbilimi açısından kabul edilmesi gereken, bu metinlerin belirli bir tarih dilimindeki yaşanmışlıkları sözlü kültür içerisinde kendine özgü bir yapıyla yeniden şekillendirmiş olmasıdır. Özellikle destan kültürünün anlatılarda kolektif bilinçaltının ve anlatı geleneğinin etkisiyle çeşitli değişiklikler doğurabileceği gerçeğinden hareketle, Deli Dumrul Hikâyesi çerçevesinde destancı tarafından dile getirilen olayları, bu değişimin doğurduğu sembolik dil ve yorum üzerinden değerlendirmek mümkün görünmektedir. Metni halk biliminin genel kabullerinden çıkmayarak yeniden kurma ve tarih biliminin verileri doğrultusunda incelemek yararlı sonuçlar doğuracağından öncelikle Türklerle Araplar/İslam Ordusu arasında yaşanılanları tarihsel düzlemde görmek gerekir. Türklerle Arap/İslam orduları arasındaki ilk ilişkiler yılında Arap/İslam ordularının Orta Asya’ya yönelik fetih faaliyetleriyle gerçekleşir. Fetihlerin başladığı ilk dönemlerden itibaren Emevi zihniyeti ve mevali anlayışı baskın bir karakter taşımış, ele geçirilen yerlerin halkına ve yönetimine karşı sıcak davranılmamıştır. Örneğin Belh ve Kuhistan şehirlerinin yılındaki fethinden sonra ordu kumandanı Ubeydullah, Türk hükümdarının karısının ziynetlerini dahi ganimet edinmiştir. (Candan 45) İlerleyen tarihlerde fethedilen yerlerin sayısı artmasına karşın ihtidalar gerçekleşmemiş, sadece uzun yıllar sürecek İslamlaşma sürecinin ilk adımları atılmıştır. (Candan 63) İslam kaynaklarında büyük kahramanlar olarak verilen Kuteybe Bin Müslim, Ubeydullah Bin Ziyad, Ziyad b. Ebih gibi isimler bu süreçte ön plana çıkmış, bu kişilerin yaptıkları İslam tarihi açısından övünç ve kıvanç unsuru olarak kabul edilmiştir. Ancak adı geçen kişiler başta olmak üzere yapılan askeri faaliyetler yağma ve katliamlarla iç içe geçmiştir. Konuyla ilgili özelde Kuteybe Bin Müslim ve Ubeydullah Bin Ziyad’ın Beykent’e gelerek yağma ve katliam yaptıkları, her tarafı yakıp yıktıkları (Kara 12; Candan 30), genelde ise Emevilerin Orta Asya’da yaptığı zulümler İslam kaynaklarında oldukça fazla miktarda yer almaktadır. (Kara 12) Ancak gerek Emevi gerekse Abbasi döneminin ilk yüzyıllarında izlenilen bu politikalar, istenilen oranda İslamlaşmaya yol açmamış, özellikle Emevi yöneticilerinin mevaliye karşı menfi tavırları İslamlaşmayı geciktirmiştir. (Seker ) Fetih hareketlerinde sert yöntemlere başvurmaktan çekinmeyen ordu ve yöneticiler, fetihlerin uzun soluklu olması için askeri faaliyetleri ekonomik, sosyal, siyasal unsurlarla desteklemeye çalışmıştır. Kuteybe, bu doğrultuda Buhara’nın fethi sonrası, antlaşma metnine Buharalıların ödeyecekleri vergi dışında ev, bağ ve bahçelerinin yarısını bölgeye yerleştirilen Rebia ve Mudar kabilelerine mensup Müslümanlara bırakmaları şartını koydurmuş, bu yolla evlilikler başta olmak üzere kültürel müşterekliği dolayısıyla İslâmiyet’in benimsenmesini (Seker ) sosyal yaşama müdahaleyle sağlamaya çalışmıştır. Buhara’ya yapılan bu müdahale Buhara ve diğer Türk şehirlerinin demografisinin dönüştürülmesine yönelik, çeşitli yerleşim birimlerinden binlerce insanın Türk coğrafyalarına yerleştirilmesiyle devam etmiştir. Örneğin Ziyad b. Ebih askerî karargâhları Horasan’ın doğusuna yerleştirmiş, Basra ve Küfe’deki farklı kabilelerden kadar Arap muhaciri aileleriyle birlikte Horasan’a vali tayin ettiği er-Rabi b. Ziyad el-Harisi’nin yanına katarak bölgeye göndermiş, böylece Horasan fethedildiği andan itibaren Batı Orta Asya’nın organize biçimde fethi için bir hazırlık üssüne dönüştürülmeye çalışılmıştır. (Seker ) Aynı düşüncelerle Kuteybe de Semerkant’a askeri birlikler ve Arap nüfus DELİ DUMRUL HİKÂYESİNE YENİ YAKLAŞIMLAR yerleştirmiştir. (Seker ) Bir taraftan bölgeye dışarıdan Arap nüfus getirilirken diğer taraftan da Türkler bölgeden Arap topraklarına köle olarak götürülmüştür. Ubeydullah Bin Ziyad’ın Buhara’yı ele geçirdikten sonra dört bin Buharalı esiri beraberinde götürdüğü (Kara 2), Cerrah b. Abdullah el-Hakemî isimli komutanın Lân şehrine karşı yaptığı savaşta Türk çocuklarını esir aldığı (Candan 58), Buhara ve Semerkant gibi illerden başlayan köle alımının daha sonraki devirlerde de uygulandığı (Kara 3), Türk ülkelerine yapılan seferlerde alınan esirlerin bunlarla sınırlı olmayıp Aşağı Türkistan’a yapılan seferlerle devam ettiği (Kara 23) kaynaklarda verilmektedir. Askeri, demografik, ve sosyal müdahalelere karşın Emevi yönetiminin tutarsızlıkları kapsamında ekonomik kaygıların İslamlaştırmanın önüne geçmesiyle İslam’ı kabul ettiğini ifade eden kitlelerin artması cizyelerin azalması korkusunu doğurmuş, bunu gidermek için bazı noktalarda yeni Müslüman olanlardan sünnet olan, İslâmın farzlarını yerine getiren ve Kur’an’dan bir sure okuyabilenlerin cizyeden muaf tutulması gibi uygulamalar gerçekleştirilmiştir. (Kara 13) Türklerin İslamlaşma serüvenine yönelik bu tarihsellik, genelde Dede Korkut Hikâyeleri’ne özelde Deli Dumrul hikâyesine yönelik değerlendirmelerde pek yer bulmamıştır. Deli Dumrul’un şahsına yönelik ifadelerde Deli Dumrul’un söylem ve eylemleri bu tarihselliğin yansımalarından ziyade İslamiyet’i ne derece kabul edip etmediği hususunda yoğunlaşmıştır. Deli Dumrul’u İslam’ın temel ilkeleri açısından sorunsuz görenler; Kelam ilminde “usûl-i selâse” olarak adlandırılan ulûhiyet, nübüvvet, ahiret ve bunların detayları olan iman esaslarına yer veren anlatımların açık ve netliği (Serdar ), itikada dair söylemlerin İslam’ın iman edilmesi zorunlu olan ilke ve esaslarına herhangi bir aykırılık ve çelişki içermediği (Serdar ) Dumrul’un Azrail’i bildiği ancak dinleyenlere Azrail’in can alma görevini Allah’ın emriyle yaptığını anlatmak, kavratmak için böyle bir anlatım biçimi seçildiği dolayısıyla Dumrul’un fıkıh bilgisinden yoksun olmadığı (Güngör ), İslam’ı kırsal alanda yeni öğrenen dağ adamlarının fıkıh bilgisinden yoksun olmalarının anlaşılır bir durum olduğu, Dumrul’un fıkıh bilgisinden yoksun olduğu söyleminde bulunan araştırıcılar için “araştırmacılar ya kasıtlı hareket ediyorlar yahut kırsalda yaşayan halktan habersizler” (Güngör ) şeklinde yorumlarda bulunmuşlardır. İslami açıdan yukarıda belirtilenlerden farklı görüşe sahip olanların genel çerçevesi ise; “Bu can pazarlığının ana nedeni, Deli Dumrul’un Azrail’i tanımamasından ve ona kuşkuyla yaklaşmasından, farklı bir ifadeyle Azrail’i sorgulamasından, kaynaklanmaktadır. Temel olarak sorgulamanın altında yatan neden Deli Dumrul’un İslamiyet’i tam olarak kabul etmemiş ya da bütünüyle algılamamış bir toplumun bireyi olmasındandır” (Duranlı 46), “Azrail ile Dumrul arasında geçen konuşmalardan ve ölünün tekrar canlanabileceğine dair inançtan hareketle Deli Dumrul’un Tanrı inancına sahip ancak Şamanist dünya görüşlerini henüz devam ettirdiği dolayısıyla İslamiyet’i bütünüyle öğrenmemiş olduğu” (Duranlı 47) şeklindedir. Deli Dumrul ile Azrail arasında yaşananlara dair vurgular temel itibarla Türklerin İslamlaşmaya başladığı dönemin sosyo-kültürel öğelerine yöneliktir. Deli Dumrul Boyu’nda görülen cana karşılık can isteme motifi, farklı ülkelerin anlatılarında da görünmesine karşın bu yöndeki çalışmaların nicelik olarak sınırlı olduğu; hikâye kahramanının kimliği, hikâyenin zamanı ve verilmek istenen mesaj konusunda yoğunlukla genel çerçevenin dışına çıkılmadığını belirtmek gerekmektedir. Karşılaştırmalı çalışmaların sosyolojik, psikolojik, tarihsel unsurlara yer verilmesi zorunluluğunu beraberinde getirmesi, metinden hareketle yorum ve değerlendirmelerde bulunmayı tercih edilir bir çalışma metoduna dönüştürmüştür. Az sayıda olmakla birlikte M.Ö. V. yüzyılda Euripides tarafından yazıya aktarılan tragedyada yaşanan Kürşat ÖNCÜL olaylarla ilgili konu benzerliğine yönelik çalışmaların olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Bu çalışmada Euripides'in Alkestis'i ile Dede Korkut'un Deli Dumrul'u arasında "can yerine can verme" temasının işlendiği, "yerine can verme"nin kökeninde hemen bütün dinlerde çok önemli yere sahip paganik bir motif olan kurban ritüelinin bulunduğu belirtilmiştir. (Sina ) Hikâyenin bu motif üzerine kurulu olduğu tezi, hikâyenin oluşum tarihinin Oğuzların İslamlaşma sürecinin çok daha öncesinde yaşanmış ancak ilerleyen dönemde yeni şartlar kabulünde şekillenerek elimizdeki metne dönüştürüldüğünün kabulünü gerektirir. Metinden hareketle Deli Dumrul Hikâyesine yönelik yapılan değerlendirmelerde sıklıkla vurgulanan hususlardan biri de ideal ve fedakâr eş tipidir. Konuyla ilgili çalışmalarda, Deli Dumrul’un can veren eşi için “Sadece Deli Dumrul’da değil, bütün Türk destanlarında tek kadınla evlilik ve karı koca arasında sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakat sergilenmiştir.” (Kırbaşoğlu ), “Dede Korkut Hikâyelerinde resmedilen hanımlar, eşi için canından vazgeçebilecek derecede sevgili ve cesurdurlar.” (Dönmez 28), “Azrail’e cahilce yapılan bir meydan okuma sonunda başa açılan beladan erkeğini kurtaran da aklı başında hanımıdır.” (Dönmez 29), “Deli Dumrul’un eşi, ideal eş ve annenin simgesidir.” (Gençoğlu ), “Türk ailesinde kadının yer ve önemini vurgulayan en güzel örnek olan Deli Dumrul’un eşi ideal eş olarak günümüzde de örnek alınmalıdır.” (Ekici ) şeklinde benzer yorum ve yaklaşımlarda bulunulmuştur. Ataerkil bir bakış çerçevesinde eşi için can verme anlayışı bu yorumlamalara götürebilir ancak halkbilimi çalışmalarında sıklıkla vurgulanan bağlam, metin merkezli bir yaklaşımla göz ardı edilmiş metin tahlilindeki sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik etkenler benzer söylemlerin varlığına yol açmıştır. Metnin Türk kültürü çerçevesinde şekillendirildiği tartışma götürmemesine karşın, metinden hareketle Avrasya coğrafyası bünyesinde yer alan tüm Türk boylarıyla bütünleştirilerek genel çıkarımlarda bulunulması doğru bir bakış açısı değildir. Yaşandığı ve yazıya geçirildiği tarihin muallaklığı devam eden Dede Korkut Hikâyeleri’nin, Ercilasun’un söylediği tarihler kapsamında ele alınması da milletleşme sürecini tamamlamamış Türkler açısından genelleme yapılmasına imkân vermemektedir. Metnin belirtilen şekilde yorumlanmasında bir diğer etken de akademik yapıdaki muhafazakârlıktır. Eş ya da benzer metinleri okumanın getirdiği yaklaşım tarzı, eleştirel bakış açısının istenilen düzeyde gelişmemesiyle birleşince benzer yorumlar ortaya çıkmıştır. Metne yaklaşımdaki ortaklığa karşın Türklerin İslamlaşma sürecinde yukarıdan aşağıya doğru bir yayılımın neden ve niçinleri ile bu durumun sosyolojik yansımaları kültür bilimcileri tarafından bir o kadar ortak bir tavırla yeterince irdelenmemiştir. Osmanlı ve nispeten Türkiye Cumhuriyeti kültür politikalarında, Türklerin İslamiyet’i kabulüne yönelik ılımlı ve sıcak söylemler, iki ayrı millet olarak yaşanılan savaşların daha ziyade dar bir akademik çevrede bilinirliğine yol açmış, dolayısıyla akademide dahi Deli Dumrul Hikâyesi’ne tarihsel yaşanmışlıklar gerçeğinde ve kültür politikası dışında bir pencereden oldukça sınırlı düzeyde yorum gelmiştir. Bu anlamda belirtilenler çerçevesinde metinde iki ana unsurun yeniden yorumlanabilirliği ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri Deli Dumrul’un eşiyle ilgilidir. Eşinin fonksiyonuna yönelik olarak yapılan yorumlarda ideal eş ve sevgili tipine atıflar yoğunlukta olmakla birlikte “yerine can bulma motifi” Türk destan ve hikâyelerinde sıklıkla karşılaşılan motiflerden değildir. Bu çalışma kapsamında yapılan literatür taramalarında bu motifle ilgili genel bir yaklaşım Aça’ya ait bir makalede tespit edilmiştir. Aça konuya ilişkin olarak Er Töştük destanının Kazak Türklerine ait bir varyantında da yerine can bulma motifi tespit ettiğini, destanda Ernazar, kendisini DELİ DUMRUL HİKÂYESİNE YENİ YAKLAŞIMLAR öldürmek isteyen peri kızı Bektorı’ya hayatına karşılık önce mallarını sonra da sekiz oğlunu almasını teklif ettiğini; Bektorı teklif edilenleri kabul etmeyince çaresiz kalan Ernazar’ın, dokuzuncu oğlu Er Töştük’ü vermeyi teklif ederek hayatını kurtardığını belirtmektedir. (Aça ). Diğer motiflerle karşılaştırıldığında oldukça az olduğu görülen “yerine can bulma motifi”ni bu anlamda ideal eş kapsamında ele alarak değerlendirmenin ne derece doğru bir yaklaşım olduğu bize göre tartışmalıdır. Eşinin yaşaması adına canını veren kişinin adının söylenmemesi de bir diğer problemdir. Destan kültürü içinde anlatılar boy beyleri ve eşleri çerçevesinde şekillenir ve sıradan kişilerin hayatları Türk dünyasının belirli bölgeleri hariç destana konu olmaz. Dede Korkut Hikâyeleri de bu noktada büyük oranda destan kültürü içerisinde şekillendiğinden hikâyelere konu olan kişiler bey ya da bey eşleridir. Deli Dumrul Hikâyesi’nde hikâyenin en önemli motifini gerçekleştiren Deli Dumrul’un eşinin adının söylenmemesi manidardır. Dirse Han’ın son derece önemli roller üstlenen eşinin de adının verilmediğini de belirtmek mümkün olmakla beraber bu hikâyenin tarihsel ve sosyolojik farklılıkları iki örnek arasında nedensellik açısından farklılıklar bulunabileceğini düşündürmektedir. Bu yaklaşım doğrultusunda yukarıda özetlenmeye çalışılan Türk Arap/İslam orduları ve Emevi politikaları Türklerle farklı milletlerin evliliğine yol açmış olma ihtimalini zayıflatmamaktadır. Diğer hikâyelerde Boyu Uzun Burla Hatun, Sarı Donlu Selcen Hatun, Banu Çiçek gibi isimleri hikâye kapsamında detaylı bir şekilde veren kişinin Deli Dumrul’un eşinin adını vermemesinin bir gerekçesi olmalıdır bugünün bakış açısıyla idealize edilmiş bir kadın figürünü isimsizleştirerek vermek Dede Korkut Hikâyeleri’nin genel yapısına aykırıdır. Deli Dumrul’un ismindeki delilik epiteti ve Dumrul isminin Türk kültürüyle olan bağı bu derece açıkken eşinin isminin verilmemesini, metnin sahibinin/istinsah edenin isme olan yabancılığı ya da ismin dinleyicideki/okuyucudaki çağrışımsızlığı kapsamında bir diğer ifadeyle bağlam merkezinde değerlendirmek gerekir. Türk Arap ilişkilerine yönelik belirtilen huşularda Kuteybe’nin bölgeye yerleştirilen kitleyle evlilikleri arttırmak amacıyla gerçekleştirdiği sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik politikalar bu anlamda meyvesini vermiş olmalıdır. Aksi takdirde ölüm geldiğinde helâllaşacak bir kişiye dahi sahip olunmamasını açıklamak söz konusu değildir. Deli Dumrul’un yad kızı helali olarak belirttiği eşi canını vermekten çekinmese de ailesi ve kardeşlerine yönelik bir cümle kurmamasını, hiç düşünmeden can vermek şeklinde ele almak mümkünken hiç kimsesi olmaması şeklinde de değerlendirmek mümkündür. Ercilasun’un Salur Kazan’ı tarihteki İslamiyet’i kabul etmemiş olan Sulu Kağan olarak değerlendirmesi ve yaşanan değişimi destan kültürüyle açıklaması, hikâyedeki köprünün iki kültür arasındaki geçişi, anne babanın ise geçmişi temsil etmesi âlemler evreni olarak verilen Deli Dumrul ile Azrail arasında yaşananları da yeniden yorumlamaya imkân vermektedir. Öncelikle olayın kahramanı Deli Dumrul’a ilişkin bakış açısının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Deli Dumrul, bir koca babası bir karı anasından kendisi için can tamah edecek kadar zayıf bir kişidir. Destan kahramanlarına yüklenen temel misyonlar ile bu tavır birbirine tamamen zıttır. Dumrul’un can isteğinin arkasında kendi boyuna, endi milletine yönelik yapmak istediği bir faaliyet bulunmamaktadır. Dolayısıyla Deli Dumrul’u sadece erliği, bahadırlığı, cılasunluğu, yiğitliğinin yayılması için hareket eden bir kişi olarak görmek ve destan kahramanı şeklinde tanımlamamak gerekir. Yiğitliğinin yayılması adına metnin başında bu derece gözü pek olarak tanıtılan Dumrul, kısa bir süre içerisinde bu mücadeleden vazgeçmektedir. Bu vazgeçiş ve canına karşılık can arayışının içerisine girmesi aslında okuyucu/dinleyici açısından kabul edilmesi pek de mümkün olmayan bir durumdur. Metnin destan devrinin sona ermeye başladığı bir tarihte Kürşat ÖNCÜL anlatıcı/okuyucu dinleyici ilişkisi içerisinde sunulduğu gerçeği, dinleyici kitlesinin bu dönüşü neden kabul ettiği sorusunu ve cana karşılık can bulma tavrını nasıl kabul edeceği şeklindeki soruları beraberinde getirmektedir. Sorunun cevabı metnin dili ve üslubu aracılığıyla metnin içine gizlenmiştir, özellikle kahraman sıcak, sevecen, olumlu sunularak, okuyucunun kahramandan yana bir tavır alması sağlanmıştır. Üstünova’nın ifadesiyle okuyucu metin kahramanlarıyla üzülür, onlarla sevinir, heyecanlanır. Çünkü anlatıcı taraf tutar. Kahramanlarını okuyucunun beğeneceği kimlikle sunar.” (Üstünova ) Hikâyelerin bütününde görülen dil ve üslubun Deli Dumrul hikâyesinde de görülmesi metnin bütünündeki destansı tavrı bir anlamda metne de taşımıştır. Bize göre bu gizlenmişliğin arka planında tarihsel öğeleri aramak gerekmektedir. Tarihin bir döneminde Türk-Arap ilişkilerine bağlı belirli coğrafyalarda yaşanan savaşlarda meydana gelen kayıplarda topraklarına el konulan, ekonomik özgürlükleri vergilerle ellerinden alınan, köle olarak farklı coğrafyalara götürülen bir yaşam alanında Deli Dumrul Hikâyesi’nde yaşananlar daha anlamlıdır. Yüzyıllarca yiğitlik adına hareket eden kitleler yaşama arzusunu kaybetmemekle birlikte Deli Dumrul’un arzusu çatıştığınız kitlenin âlemler evreni olarak anılmanıza rağmen sizi askeri, siyasi, ekonomik alanda tahakküm altına alması tarihten getirdiğiniz yapıyı taşımanıza izin vermeyecektir. Deli Dumrul’un teslimiyeti Emevi döneminde bir taraftan cizyenin cazibesiyle müslümanlaştırmama bir taraftan da İslâmı yayma ve kabul ettirme ikilemindeki yönetim anlayışının sonucu olarak İslâmı kabul ettiğini belirten kitlelerin ekonomik bir değer olarak görülmesi nedeniyle maruz bırakıldıkları unsurlar topluma uygulanan sosyal zulmün ne derece ağır olduğunu göstermektedir. Deli Dumrul’un geçeninden otuz, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alınması söylemini yaşanılan bu tarihsellikten hareketle dolayısıyla mevcut söylemin dışında ele almayı gerektirmektedir. Özellikle ekonomik gerekçelerle, henüz okullaşmanın/örgün eğitimin olmadığı ya da minimal bir düzeyde olduğu bir süreçte namaz sureleri okutularak İslâmı kabul etmediği dolayısıyla cizye vermesi gerektiği belirlenen kitlelerin “geçeninden otuz geçmeyeninden kırk akçe alınması” söylemini hangi şartlarda geliştirdiği tarihsel bir gerçeklik olarak görünmektedir. İslâmı kabul edenden cizye alınmaması düşük vergiyi metinde geçen otuz akçeyi, İslam’ı kabul etmeyenden alınan yüksek vergi metindeki kırk akçeyi yansıtıyor olabilir. Hikâyedeki kırk akçenin döve döve alınması bu çalışma kapsamındaki bakış açısıyla bir yandan yüksek vergi diğer yandan da yaşanılan zulmü gösteriyor şeklinde yorumlamaya izin vermektedir. Deli Dumrul’un anne, baba ve eşinden başka kimsesinin bulunmadığı ifadesi de bir diğer dikkat çeken husustur. Türk destanlarında ve Dede Korkut Hikâyeleri’nde görülen kırk ince belli kız ve kırk yiğit ifadeleri Deli Dumrul’da görülmemektedir. Metnin ilerleyen bir süreçte yaşanan olaylara bağlı olarak şekillendirildiği, dolayısıyla destan devrinin zayıfladığı bir devirde gerçekleşmesi bu anlamda bir varsayım olarak durmaktadır. Buna karşın metni düzenleyen ya da istinsah eden kişinin metnin dili ve üslubuna bağlı olarak eklemesi mümkün iken eklememesi hikâyenin tarihi ve Deli Dumrul’un bey soyundan gelmediğine yönelik yorumu güçlendirmektedir. Ayrıca, Basat’ın Tepegözü öldürdüğü boyda bir kadının gelip Basat’tan bir esir istemesi (Ergin ) Dede Korkut Hikâyeleri’nin yaşandığı tarihlerde Türk coğrafyalarında esir ve köleliğin olduğunu teyit etmektedir. Türk kültüründe esir ve kölelere yönelik bilgiler Uygurlardan itibaren yazılı kayıtlar üzerinden takip edilebilmektedir. Deli Dumrul’un her ne kadar metnin başında bir köprü yaptırmış bir kişi olarak gösterilmesi, Azrail’le yaşanılanlar sonrasında Tanrı’ya yalvarırken imaretler yaptırayım ifadesi bulunmasına karşın bir köle sahibi olmaması onun gerek ekonomik gerekse sosyolojik olarak konumunu yeniden yorumlamaya açık hale getirmektedir. Tüm bu bileşenler DELİ DUMRUL HİKÂYESİNE YENİ YAKLAŞIMLAR Dumrul’un köle sahibi olamamasını Arap hâkimiyetinin bölgede baskın olması şeklinde yorumlamayı mümkün kılmaktadır. Âlemler evreni olarak verilen Deli Dumrul, hikâyede gönül rızasıyla, bilerek ve isteyerek bir din değişikliğine gitmemektedir. Hikâyede yaptıkları ve söyledikleri nedeniyle ölümle cezalandırılmış bir kişinin ölümden kurtuluş mücadelesi ve bu mücadele esnasında canına karşılık can bulmasıyla hayatta kalması anlatılmaktadır. Ayrıca her ne kadar kendi canını kurtarmış olsa da kahraman yaşlı anne ve babasını kaybetmiştir. Azrail’i Deli Dumrul’un canını almak için gönderen Tanrı, çocukları için canlarını vermeyen yaşlı karı kocanın canını almaktan çekinmeyerek her halükarda can almıştır. Bu açıdan bakıldığında Deli Dumrul’un canını almayan Tanrı, metinde kendisine karşı hiçbir saygısızlığı olmayan sadece yaşama isteği içinde olan anne ve babanın canını almaktan çekinmeyen bir Tanrı olarak gösterilmektedir. İslam inancı içerisinde rahmeti gazabından büyük olduğu çeşitli şekillerde ifade edilen yaratıcının burada bu yapının çok uzağında çizilmesi dikkat çekicidir. Dolayısıyla buradaki Tanrı, Deli Dumrul’un sözlerini beğenmiş olmakla birlikte rahmetini esirgemiş bir cana karşılık iki canı almaktan çekinmemiştir. Bu süreci sadece eşin fedakârlığına karşın anne ve babanın çocukları için fedakârlık yapmaması olarak görmek, ya da anne babayı geçmişin, eşi ise geleceğin temsilcisi şeklinde değerlendirmek psikanalitik yöntem açısından doğru bir bakış açısı olabilir ancak tarihsel yaşanmışlıklar penceresinden yapılacak yorum canını vermeyen anne babanın canlarının alınmasını bir yenilenme ya da kurban motifi olarak görme anlayışından (Şimşek ) farklı sonuçlar verecektir. Emevi ve Abbasi dönemlerinde Türk coğrafyasında yaşananların destansı bir metinde sembolik bir dille verilmesi açısından Deli Dumrul’u İslamiyet’i henüz kabul etmemiş Türk boyları, canını almak üzere gelen ve aracı olduğunu söyleyen Azrail’i Arap/İslam orduları, anne ve babayı bu çatışmalarda Arap/İslam orduları tarafından katledilen kitleler şeklinde yorumlamak mümkün olabilir. Edebi metinlerde metni oluşturanların devlet nezdinde kabul görme anlayışı çerçevesinde metnin dilinin resmi söylemle bağdaşır bir yapıda kendini göstermesi anlayışı ilerleyen süreçlerde de devam etmiştir. (Duymaz ) Saydam’ın çalışmasında Türklerin İslamlaşmasına yönelik olarak “Türklerin İslamlaşma süreci, çok zor ve sancılı olmuş; bazı efsanelere de dayanarak resmi tarihin öğrete geldiğinden farklı gelişmiş; çok kan ve gözyaşı dökülmüştür. Başlangıçta sert bir kayaya çarptığını gören Arap-İslam gücünün ısrarcılığı ve ince politikasının meyvelerini vermesi, çok uzun bir zamana gereksinim duymuştur” (Saydam ) şeklindeki sözleri Deli Dumrul Hikâyesi ile ilgili yeni yorumların yapılması gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Yine Saydam’ın “Animist-anacıl Türk'ün İslamiyet'le tanışması, ilkin Arap kılıcının zorlamasıyla olmuştur. Dumrul'un şahsında bu "ilk temas" Azrail'in "akça göğsüne basıp konması", "hırlatıp canını alır olması" ile gerçekleşmiştir.” (Saydam ) yorumuyla tarihsel yaşanmışlıkların metne doğrudan etkisinin olduğu Türklerin İslâmlaşmasında kullanılan cebir, şiddet, yağma, kölelik gibi tutum ve davranışların metinde kendine sembolik unsurlarla yer bulduğu şeklinde görülmektedir. Dede Korkut Kitabı’na yönelik çalışmalar halen akademide yoğunluğunu korumaktadır. Ancak yeni bilgi ve belgelerin tespit edilememesi çalışmaları yeni açılımlardan ziyade benzer söylemler üzerinden zenginleştirmektedir. Bu çalışma Deli Dumrul Hikâyesi bağlamında halkbilimi ile tarihsel gerçeklik arasında bağ kurarak ve bin yıllık kültür politikası dışına çıkarak Deli Dumrul Hikâyesine farklı bir açıdan bakmayı hedeflemiştir. Belirtilen formlar çerçevesinde metinlerin farklı okumalarla zenginleştirilebileceği ve akademideki söylem muhafazakârlığının kırılabileceği ön görülmektedir. Kürşat ÖNCÜL Kaynakça AÇA, Mustafa, (), “Altay Türklerinin Destanlarındaki Ölüm Teması Üzerine Bazı Tespitler”, Bilig, Güz, Sayı ATNUR, Gülhan (), “Türklerde Kadın Kahramanlık Destanları”, Düşünce Dünyasında Türkiz Siyaset Ve Kültür Dergisi, Yıl:4, Sayı: 20, Mart – Nisan: CANDAN, Feyza, (), Emevîler Dönemi İhtida Olayları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi Ve Sanatları Ana Bilim Dalı İslâm Tarihi Bilim Dalı, Konya. DÖNMEZ, Süleyman, (), “Dede Korkut Kitabı Bağlamında Eski Türklerdeki Hanım Anlayışı”, Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1: DURANLI, Muvaffak, (), “Deli Dumrul Anlatmasında Ötenazi Kalıntısı”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 15/2, Kış-Winter: DUYMAZ, Ali, (), “Meşruiyet Kaygısı”nın Edebiyata Yansıyışı ve Bir Örnek: Dede Korkut Kitabının Mukaddimesi”, Gelenekten Geleceğe Türk Edebiyatı, 2. Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı Bildirileri Nisan , İstanbul: Elginkan Vakfı Yay.: EKİCİ, Metin, (), “Dede Korkut Kitabında Kadın Tipleri”, Uluslararası Dede Korkut Bilgi Şöleni, Ankara: AKM Yay.: ERCiLASUN, Ahmet B. (), “Salur Kazan Kimdir?”, Milli Folklor Dergisi, Yıl: 14 Sayı: ERGİN, Muharrem, (), Dede Korkut Kitabı, Giriş-Metin-Faksimile, Ankara: TTK Basımevi. GENÇOĞLU, Gencer (), “Dede Korkut’ta Aile Kavramının Sosyal Genetiği Üzerine”, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, Cilt IV, Sayı XII: GÜNGÖR, Recep Şükrü, (), “Dede Korkut Hikâyelerinde İslamî Unsurlar”, Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, Prof. Dr. Mine MENGİ Özel Sayısı, Yıl 2, Sayı 5: KARA, Seyfullah, (), Anadolu Selçuklularında Din ve Din Kurumları, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erzurum. KIRBAŞOĞLU, Latife Kılıç (), “Başlangıçtan Günümüze Türklerde Kadın ve Kadın Eğitimi”, Düşünce Dünyasında Türkiz Siyaset Ve Kültür Dergisi, Yıl:4, Sayı: SAYDAM, M. Bilgin, (), Deli Dumrul'un Bilinci, "Türk-lslam Ruhu" Üzerine Bir Kültür Psikolojisi Denemesi, İstanbul: Metis Yayınları. SERDAR, Murat, (), “Dede Korkut Hikâyeleri’nde Türk-İslam İnanışlarının İtikādî Göstergeleri”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi CUID, June , 22 (1): SİNA, Ayşen, (), “Alkestis ve Deli Dumrul,” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğfrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 23, Sayı ŞAYHAN Fatih, (), “Deli Dumrul Anlatısında Türk Düşün Sisteminin Görüntü Düzeyleri”, Dede Korkut Okumaları, Ed. Ramazan Korkmaz, İstanbul: Kesit Yay. ŞİŞMAN, Bekir, (), “Dede Korkut Hikâyelerinde Ölüm Karşısında Oğuz'un Tavrı”, Dede Korkut Dergisi, vol. 4, no. 8: ŞEKER, Fatih Mehmet, (), İslâmlasma Sürecinde Türklerin İslam Tasavvuru, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Ana Bilim Dalı Kelam Bilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul. ŞİMŞEK, Esma, (), “Silvan (Diyarbakır)’da Anlatılan Deli Dumrul Hikâyesi Üzerine Bir İnceleme”, Gelenekten Geleceğe Türk Edebiyatı, 2. Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı Bildirileri Nisan , İstanbul: Elginkan Vakfı Yay.: ÜSTÜNOVA, Kerime, (), “Dede Korkut Kitabını Oluşturan Destanlardaki Ortak Özellikler”, Turkish Studies,Cilt 3 Sayı, 1:

Yenidenyazma Bağlamında Dumrul ile Azrail Hikâyesi

Yazarlar

  • Mustafa Soyuer Zile Fen Lisesi

DOI:

funduszeue.info

Anahtar Kelimeler:

Metinlerarasılık, Yenidenyazma, Murathan Mungan, Dede Korkut, Deli Dumrul

Özet

Metinlerarasılık, kendinden önce yazılmış metinlerden bir veya birden çok yöntemle istifade etmektir. Yenidenyazma da bu yöntemlerden biridir. Bu yazıda Murathan Mungan’ın yenidenyazma yöntemiyle Türk edebiyatının kadim metinlerinden “Dede Korkut Hikâyeleri” içinde yer alan “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul” hikâyesini model alarak kurguladığı “Dumrul ile Azrail” adlı hikâyesini konu, tema, üslup ve olay örgüsü bakımından karşılaştırdık. Yazıda iki hikâye arasındaki benzer ve farklı yönleri kurgu sırasına riayet ederek tespit etmeye çalıştık. Ayrıca, yazarın melek- insan ilişkisi üzerine kurulmuş olan Rus yazar L. Tolstoy’un “İnsan Ne ile Yaşar” ve Doğu edebiyatlarında ve Kuran’da bahsedilen, divan edebiyatında kimi şairler tarafından sıkça telmihi yapılan “Harut ile Marut Efsanesi” ile de Mungan’ın öyküsü arasında birtakım benzerlikler olduğunu tespit ettik. Yazar bu anlatılara da göndermelerde bulunmuş, bu eserlerde verilmek istenen mesajı kendi öyküsünde de örtülü bir biçimde tekrar ederek yeni, sıra dışı, fantastik bir eser ortaya koymuştur.

Referanslar

Aktulum, K. (). Metinlerarası ilişkiler. (1. Baskı). Öteki Yayınevi.

Ergin, M. (). Dede korkut kitabı. ( Baskı). Boğaziçi Yayınları.

Gariper. C. ve Küçükcoşkun, Y. (, Eylül, ). Murathan Mungan’ın dumrul ile azrail adlı hikâyesinde metinlerarasılık, yenidenyazma ve edebî dönüştürme. [Sözlü sunum]. Edebiyat Bilimi Sorunları ve Çözümleri, Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, Anakara, Türkiye.

Mungan, M. (). Yedi kapılı kırk oda. (3. Baskı). Metis Yayınları.

Pala, İ. (). Ansiklopedik divan şiiri Sözlüğü. (4. Baskı). Ötüken Yayınları.

Sezer, M. A. ve Uygur, H. K. (). Murathan Mungan’ın dumrul ile azrail hikâyesine halk bilimsel bir yaklaşım. e-Journal of New World Sciences Academy. 6(1), funduszeue.info

Tolstoy, L. (). İnsan ne ile yaşar. ( Baskı). (K. Karasulu, Çev.). Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. ().

Nasıl Atıf Yapılır

Soyuer, M. (). Yenidenyazma Bağlamında Dumrul ile Azrail Hikâyesi. Heterotopic View, 1(1), 32– funduszeue.info

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası