fitre kuran kursuna verilirmi / Zekat ve fitre kampanyası – IHO Ebrar

Fitre Kuran Kursuna Verilirmi

fitre kuran kursuna verilirmi

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, düşkünler, zekât memurları, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihat edenler ve yolda kalmış yolcular…” (Tevbe; 9/60)

Buradaki sekiz grubu şöyle izah etmek mümkündür:

Fakir: Nisap miktarından fazla mala sahip olmayan ve bu sebeple zekât vermekle mükellef olmayan kimsedir.

Düşkün: Hiçbir şeyi olmayan; günlük ihtiyaçlarını, yiyecek ve giyeceğini dahi ancak başkalarının yardımıyla karşılayabilen kimse demektir.

Zekât memuru: Devletin zekât toplamakla görevlendirdiği memurlar -zengin de olsalar- bu işle iştigal ettikleri sürece, kendilerine ve bakmakla yükümlü oldukları kimselere yetecek miktarda zekât malından alabilirler.

Kalpleri İslam’a ısındırılacaklar: İslam’a meyilli olanlarla sıcak ilişki kurup hak ve hakikate ulaşmalarında yardımcı olmak ve İslam’la henüz müşerref olmuş bulunanların sebat ve bağlılığının güçlenmesine katkıda bulunmak gibi amaçlarla zekât fonundan kendilerine bir pay ayrılabilir.

Köle: Köleliğin yürürlükte olduğu devirlerde İslam, kölelere isterlerse sahipleriyle bir miktar para karşılığında özgürlüklerini satın alma anlaşması yapma hakkı getirmiştir. İslam, ödeme yapma imkânı bulunmayan köleye de özgürlüğüne kavuşmasını sağlamak için zekât fonundan belli bir ödeme yapılmasını öngörmüştür.

Borçlu: Borcu olan ve borcundan başka nisap miktarı mala sahip olmayan kimsedir. Bu durumdaki kimseye zekât vermek, borcu olmayan fakire zekât vermekten daha öncelikli ve sevaptır.

Allah yolunda cihat edenler: İ’lâ-yı kelimetullah uğruna veya vatan savunması için Allah yolunda cihada iştirak etmiş olan, ancak nafaka, techizat vb. ihtiyaçları bulunan kimsedir.

Yolda kalmışlar: Gaza, hac veya ilim tahsili gibi yüce bir maksatla yola çıkıp yabancısı olunan memleketlerde nafakası tükenerek yardıma muhtaç duruma düşmüş olanlardır. Böyle kimseler zengin bile olsalar, memleketlerindeki zenginliklerinden o anda faydalanamıyorlarsa zekât alabilirler.

İSLAMDA ZEKAT-KUR'AN KURSU VE TALEBE YURTLARINA ZEKAT VERİLME MES'ELESİ ÜZERİNE İNCELEME..


funduszeue.info
İslam&#;ın beş esâsından birisi de zekat funduszeue.infoât, senelik mâlî bir ibâdettir. Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı için, zengin (nisaba mâlik) Müslümanların her sene mallarından kırkta birini; Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilen sekiz sınıftan birine tamamen vermelerinden ibârettir.

Zekâtın farz olmasının şartı: Bâliğ (ergen), akıllı, hür olan ve borcu bulunmayan Müslümanın, aslî ihtiyâcından fazla olarak üzerinden bir yıl geçen nisab miktarı mala sahip olmasıdır.

Nisab miktarı malda, ayrıca nemâ (hakikaten ve hükmen üreme, çoğalma) da şarttır. Altın ve gümüş, çoğalmasa da, nisab miktarı olunca zekâtları verilir.

Nisab: Zekâtın vâcip olması için dînin koyduğu bir ölçüdür. Kişinin aslî ihtiyacından ve borcundan başka 20 miskâl ( gram) altın veya bunun değerinde para ve ticâret malına sâhip olmasıdır.

Aslî ihtiyaç, ev ve ev için lüzumlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve erzaktır. Paranın her 40 liradan bir lirası zekât olarak verilir. Canlı hayvanların zekâtı: Koyunda kırkta bir; devede beş devede bir koyun; sığırda otuzda bir danadır. Madenler de zekâta tâbîdir.

Öşür, arâzî mahsûllerinin zekâtıdır ve çıkan mahsûlden onda birini vermektir. Şâyet arâzî, suya para verilerek sulanıyorsa yirmide biri verilir. Arâzî mahsulleri, buğday, arpa, pirinç, darı (mısır), soğan, patates, fındık, çay, karpuz, salatalık, patlıcan, yonca, zeytin, susam, bal, kudret helvası, şeker kamışı ve meyveler gibi mahsûllerdir.

Türkiye’de arâzîler tapulu ve sahipli olduğu için Türkiye arâzîsi öşür arâzîsidir. Zirâatle uğraşan Müslümanların öşürlerini mutlaka vermeleri lâzımdır.

Zekâtın verileceği yerler Tevbe Sûresi’nin âyetinde açıklanmıştır: (Nisâba sâhip olmayan) fakirler, (hiçbir şeyi bulunmayan) miskinler, zekât toplama memûrları, müellefe-i kulûb, kölelikten kurtulacak kimseler, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlular, fî sebîlillâh (Allah yolundakiler), (harçlıksız) yolda kalmışlar.

Zekât bu sekiz yerden herhangi birine verilebilir. Ancak verilmesi en fazîletli yer, hiçbir şeyi olmayan miskinler ve Allah yolundakilerdir.

Zekat ve infak ile alakalı Kur&#;an-ı Kerimde geçen ayet-i kerime mealleri:
Euzü billahi mineşşfunduszeue.infolahirrahmanirrahim.

“Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (el-Bakara, 43)

“Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” (el-Bakara, 83)

“Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.” (el-Bakara, )

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.

Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (el-Bakara, )

“İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” (el-Bakara, )

“Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da «Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın!

Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?» dediler. Onlara de ki: «Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.»” (en-Nisâ, 77)

“Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.“ (en-Nisâ, )

“Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.” (el-Mâide, 12)

“Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.” (el-Mâide, 55)

“Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük.» Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (el-Arâf, )

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.” (et-Tevbe, 5)

“Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (et-Tevbe, 11)

“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır” (et-Tevbe, 18)

“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 60)

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 71)

“Onların mallarından sadaka (zekât) al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.” (et-Tevbe, )

“«Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.»” (el-Meryem, 31)

“Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.” (el-Meryem, 55)

“Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.” (el-En’am, 73)

“Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah’a varır.” (el-Hac, 41)

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size «müslümanlar» adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!“ (el-Hac, 78)

“Onlar ki, zekâtı verirler;” (el-Mü’minûn, 4)

“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (en-Nûr, 37)

“Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber’e itaat edin ki merhamet göresiniz.” (en-Nûr, 56)

“Namazı kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.” (en-Neml, 3)

“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.” (er-Rum, 39)

“(Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah’tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı.

Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun.

Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah’tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir” (el-Müzzemmil, 20

***
ZEKATLA ALAKALI HADİS-İ ŞERİFLER:

*İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Muâz (radıyallâhu anh)&#;ı Yemen&#;e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki: "Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey AIIah&#;a ibâdet olsun. AIIah&#;ı tanıdılar mı, kendilerine AIIah&#;ın zekâtı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver.

Onlar buna da itaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira AIIah&#;la bu beddua arasında perde mevcut değildir.


*Hz. Ebü Hüreyre ve Hz. Câbir (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Deve, sığır veya davar sâhibi olup da, bunlardaki Allah&#;ın hakkını eda etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun üzerinden geçecekler.

Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince, birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak.

Mahlükatın hesabı tamamlanıp hüküm verilinceye kadar bu hâl devam edecek. Keza "kenz&#;‚ (hazine) sâhip olup da ondaki (AIIah&#;ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine düşecektir.

Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan ona: "Gizlediğin hazineni aI! Ben ondan müstağniyim!" diye bağırır. Adam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlayınca, elini ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi kemiriverecek."


*Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim malının zekâtını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed&#;e ondan bir hak yoktur."

*Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı "irtidât" etti. (Hz. Ebü Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanlar lâilaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum.

Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslâm&#;ın) hakkı hâriç artık hesapları da Allah&#;a kalmıştır!" demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?" dedi. Hz. Ebü Bekir: "Allah&#;a yemin olsun, namazla zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekât, malın hakkıdır.

Vallahi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)&#;a vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım" dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: "Allah&#;a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebü Bekir&#;in bu görüşü, Allah&#;ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış."

*Hz. Ali (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Hz. Abbâs (radıyallâhu anhüm ), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)&#;a hayırda acele etmek maksadıyla daha senesi dolmadan, erken vakitte zekâtın verilmesi husüsunda sormuştu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hususta ona müsâade etti."


Zekâtın farziyetinin hikmeti şu hadis-i şerifte hulâsa edilmiştir. Buyuruyor ki Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), “Mallarınızı zekât ile koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvi ediniz, belâ dalgalarını duâ ve niyaz ile karşılayınız.”

Zekât sayesinde servet korunmuş olur. Sadakalar, maddî ve mânevî hastalıklara birer ilaç mâhiyetindedir. Duâ ve niyaz da, belâ ve musîbetlere karşı kalkan vazifesini görür. Zekât ve sadaka verenlerin mallarında artış ve bereket, vücutlarında sıhhat ve âfiyet yüz gösterir. En mühimmi de, Allah’ın rızâsını kazanıp çok büyük mânevî mükâfatlara nâil olurlar.

Zekât, insanı hırstan-cimrilikten kurtarıp, cömertliğe ve iyilik yapmaya alışkanlık kazandırır, cömertler arasına sokar.

Lugaten, temizlenmek ve artmak mânâsına gelen zekât emrinin yerine getirilmediği cemiyetlerde; fakirin zengine, işçinin patrona karşı kin ve husûmetleri artar. Bu yüzden cemiyette huzur ve emniyet kalmaz, toplum hayatı kirlenmiş olur.

Zekât, malın artmasına ve mânevî kirlerini temizlemeye vesîle olduğu gibi, cemiyetin de huzur ve emniyetini temin ederek, mânevî kirliliği ortadan kaldırır. Felâh ve refah o zaman tahakkuk eder. Nitekim, “(Zekât vererek) temizlenen, şüphesiz felâh buldu”âyet-i celîlesi bunu ifâde etmektedir.

Zekâtın malı çoğaltmasını ise âlimler, canlı bir misâlle şöyle tasvir etmişlerdir:

- Bir asmanın çubukları budanmazsa, o sene haddinden fazla üzüm yapar; fakat, bu üzümleri yeterince besleyemez. Nihayet kurur gider. Budanırsa hem normal üzümünü verir, hem de uzun seneler kurumaz, hayatiyetini devam ettirir. İşte tıpkı bunun gibi, zekâtı verilmeyen mal, zâhirde çok görülür, fakat varlığı fazla sürmez; bir âfetle yok olur gider. Zekâtı verilirse devamlı çoğalır, varlığını da sürdürür.

&#;Hz. Musa as. bir gencin çok güzel namaz kıldığını görür ve çok funduszeue.info iki sene geçer. Yine aynı genci aynı hal üzerine görünce hayretler içerisinde kalıfunduszeue.info kendine “bu gencin kıldığı namazı kimse kılamaz.” Diye düşünürken Cenab-ı Hakk “ Ya Musa! Zekâtını vermedikten sonra ne kıymeti var ki, zira namaz ile zekât ikiz kardeş funduszeue.info bırakılırsa diğerini kabul etmem!” buyuruyor.

Bir zat tam sene ibadet ediyor ve peygamber efendimiz o zatı cennet ile müjdeliyor. Fakat Cebrail as gelerek “ya rasullallah! Onun bir dirhem zekat borcu ve üç günlük ömrü var. O şu anda cehennemliktir.” Diye haber veriyor.

Daha sonra bu zat bir dirhemden fazlaca malının tamamını zekat olarak veriyor ve üç gün sonra vefat ediyor. Peygamber efendimiz cenazesine teşrif ediyor. Bir müddet sonra takkesini çıkartıyor. Biraz zaman geçtikten sonra nalinlerini çıkartıyor.

Daha sonra kabre koyarken tebessüm ediyor. Bu hal ashabı kiramın dikkatini çekiyor, peygamber efendimize “ya Rasulallah, niçin takkenizi çıkardınız?” diyorlar. Peygamber efendimiz “ey ashabım! O kadar çok rahmet yağıyordu ki ondan istifade edebilmek için takkemi çıkardım.” Buyuruyor.

Yine ashab-ı kiram “niçin nalinlerinizi çıkardınız?” peygamber efendimiz “o kadar çok melek geldi ki onların kanatlarını kırmamak için çıkardım.” Buyuruyor. Yine ashab-ı kiram “ya Rasulallah! Kabrin başına geldiğiniz zaman niçin tebessüm ettiniz?” diyorlar, peygamber efendimiz “ey ashabım! O zatın mezarına baktığım zaman, onun çok büyük bir mertebesi olduğunu gördüm, onun için tebessüm ettim.” Buyuruyor.

İşte o kimse bir dirhem zekat borcunu ödemese cehenneme gidecekken zekatını tam vermesi sebebiyle böyle mükafatlara nail oluyor.

Mevzumuza bu kıssa ile başladıfunduszeue.info-ı Kerimde 55 yerde namazla zekat aynı ayette zikredilmektedir.

***

ZEKÂTIN VERİLECEĞİ, HARCANACAĞI YERLER

Kur‘ân-ı Kerim, zekâtın verilebileceği kimseleri hususî bir biçimde sıralayıp, sonra da nerelere harcanabileceğini şöyle ifade eder:

“Zekâtlar, Allah&#;tan bir farz olarak fakirlere, yoksullara, üzerinde çalışanlara (zekât toplamak üzere vazifeli memurlara), kalbleri te&#;lif olacak olanlara (İslâm&#;a ısındırılmak istenenlere) verilir; âzât edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda ve yolcu olanlar için sarf edilir.”

Görüldüğü üzere âyet-i kerimede, zekâtın verileceği insanlar ve sarf edilebileceği/harcanacağı yerler sekiz sınıf olarak belirtilmiştir:

1. Fakirler: Nisap miktarından az bir mala sahip olan ve mevcut malı ihtiyacına kifâyet etmeyenlerdir. Yani normal ölçülerde geliri giderini karşılamayan kimseler.

2. Miskinler: Fakirden daha aşağı derecede olup hiçbir şeye sahip olmayan yoksullar.

3. Âmil: Ülü’l-emr tarafından zekât, sadaka ve öşürleri toplamak üzere vazifelendirilen memurdur.

4. Müellefe-i kulûb: Kalbleri İslâm’a ısındırılmak istenenler.

5. Borçlular: Borç altında olup da, ödeme imkanı bulunmayan kimseler.

6. Yolcu: Yolda kalan kimse, yani memleketinde malı-mülkü olsa bile, gurbette parasız kalmış kimseler.

7. Köle: Hür/özgür olmayan kimse.

8. Fî sebîlillah: Allah yolunda olan kimseler demektir.

Bu sekiz sınıftan “tahsis lâmı” ile beyan olunan ilk dört grup için temlikin şart; zarfiyet edâtı olan “fî” ile ifade edilen dört kısım sarf yerleri içinse, temlikin şart olmadığı söylenmiştir.

Temlikin bunlar için de gerekli olduğunu söyleyenler ise, zekâtı, onların ihtiyaçlarını görmekle vazifeli kimselere vermek suretiyle de bunun yerine gelmiş olacağını ifade etmişlerdir.

Zira Allah yolundaki mücahitlerin, “cihad ihtiyaçları”nın hepsini bizzat kendilerinin temin edebilmeleri mümkün değildir. Bu uygulamadaki asıl maksat ise, ihtiyaçların karşılanması olduğundan, ihtiyacın cinsine göre zekâtları, mücâhitlerin teker teker bizzat kendilerine değil de, veliyyü’l-emr’e yani onların işlerini-hizmetlerini görmekle, ihtiyaçlarını gidermekle görevli kişi veya kişilere teslim etmekle de temlik tahakkuk etmiş ve farz yerine getirilmiş olur.

Zekâtla alâkalı bu âyet-i celile (nass), günümüzde çocuklarımızın-gençlerimizin en iyi şekilde yetişmeleri için faâliyet gösteren İslâmî müesseselerin-derneklerin mâlî yapısını teşekkül ettirecek şekilde genişçe tefsir ve te&#;vil edilmeye (yorumlamaya) gayet müsaittir.

Bir kısım âlimler âyetin lafzına uygun olarak umumi manâsını genişletip, “fî sebîlillah”a;

a) Kendilerini hayra-iyiliğe vakfedenler,

b) Dinî ilimleri tahsil eden talebeler, mânâlarını da dahil etmişlerdir.

Fİ SEBİLİLLAH (ALLAH YOLUNDA OLMAK) NE DEMEKTİR

Zekatın verileceği fi sebilillah hususunda tefsirlerde şu beyanlar mevcuttur.
Fi sebilillahın muteber tefsirlerde manası şudur:

&#;Gaziler,nöbet bekleyenler,cihad için yapılan bütün hizmetler,silah ,techiz ve mühimmat,her türlü masraflar, ve bütün hayri işler,hac yolcuları,din ilimlerini tahsil eden talebeler.&#;

Fi sebilillah külli hükümleri ihtiva eden umumi bir funduszeue.info funduszeue.info sınıfı mutlak olarak zikrettiğine göre Allahımızın murad ve beyanını aşmamak üzere zamanın ihtiyaç ve icabları göz önüne alınarak,bu ayetin lafzı ve ruhuna uyan her türlü hayır ve taat bu sınıfa dahildir.

Bu sınıflar arasında zamanın şartlarına göre tercih ve değerlendirme yapılıfunduszeue.info dininin yükselmesi için hangi sınıf elzem ise zekat verilmekte ona öncelik verilmesi uygun funduszeue.info zamanında harbe iştirak eden müslüman asker ve gaziye zekat vermek uygun düştüğü gibi,Harbin kesilmesi veya harbin İslam dininin yükselmesi gayesinden çıkması halinde zekatın diğer bir sınıfa mesela öğrenmek ve öğretmek için kendini vakfetmiş dini ilim talebelerine verilmesi elbette layık olur.

Bu itibarla müslüman için zekat ve fitrenın sarf mahallerinden birisi de talebedir ve dolayısıyla zekatı talebeler adına vekaleten kabul eden,talebeleri barındıran,onların iaşe ve ibatesini temin eden müfunduszeue.infor fıkıh kitaplarımızda buna dair delilller ve misaller çoktur.

funduszeue.info-i diniyye tahsil eden talebe ve okutan alim-zengin olsa bile-çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekat alabilirler.(Dürrül muhtar)

funduszeue.info malik olana zekat vermek caiz değfunduszeue.info talib-i ilim olana,gazilere,hacda bulunanlara zengin olsalarda zekat vermek funduszeue.info hadisi şerifte-&#;ilim tahsilinde bulunanların kırk yıllık nafakası olsa da zekat vermek caizdir.&#;buyuruldu.(Mebsuttan naklen İbn-i abidin c.2 s)

funduszeue.info talep edene ve alime zekat verilir.Çünkü bunlar çalışmalarını ilme hasrettikleri için kazançtan mahrumdurlar.(Damad c.1 s)

funduszeue.info erbabına sadaka ve zekat vermekle ilim tahsiline yardım edilmiş ve böylece ilmin sevabınada ortak olunmuş olur.(İmamı Gazali-İhya- Esrarüz zekat)

funduszeue.info rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için hidemati ammeye vakf-ı nefs eden ve bu ahval içinde mal mülkü yok muhtaç olmak ile birlikte nafakasını kesbe vakit bulamayan fukara-i müslimin bu ayetin hükmüne funduszeue.info infakatü sadakatin en güzel masrıfını teşkil funduszeue.info Dini Kuran Dili cs

funduszeue.infoani bu fetvayı iltizam ettiğine göre,talib-i ilme ve yarının ilmi ihtiyacını karşılamak üzere yetişecek bir gence zekat parası göndererek yardım etmekte elbette büyük bir isabet vardır.(Kamil Miras Tecrid-i Sahih c.5 s)

funduszeue.info sebilillahtan murad İmamı Yusufa göre funduszeue.infoı Muhammede göre hac yolcularıdıfunduszeue.infoyı zahiriyede ise fi sebilillahdan murad talebe-i funduszeue.infode ise fi sebilillah,tekarrubi ilallah dır ki,buna Allaha itaate sayeden herkes ve bütün hayır yolları dahildir.(Ruhul meani cs)

funduszeue.info sadakanın(zekatın) mevtanın tekfini,kalelerin yapılması,camilerin imarı gibi bütün hayır işlerinesarf edilmesine cevaz verdiler.Çünkü fi sebilillah kavl-i kerimi bütün bunların umumuna şamildir. (Kadı Beyzavi haşiyesi-kaffal c.9,s,Tefsri Kasımide de aynıdır.)

Fi sebilillah lafzının zahiri bu sınıfın yalnızca gazilere inhisarını gerektirmez.
Bu sebeple Kaffal Tefsirinde şöyle denilmektedir.
Bazı fakihler zekatın cenaze techizi,cami ve kale inşaası vs.bütün hayır yollarına sarf edilmesini caiz görmüşlerdir.Çünki bunların hepsi Allah yolundadıfunduszeue.infoi Taberi

Fi sebilillah kavl-i keriminin yukarda beyan edilenlere benzer izahları:

Tefsiri Celaleyn s
Celaleyn haşiyesi savi..

Tefsiri Razi cs
Tefsiri İbn-i Abbas c.1 s

Tefsiri Kebir c.4 s
Tefsiri Hazi c.2 s

Tecrid-i Sarih tercümesi c.5 s
Tefsiri Nimetullah Efendi c.1 s gibi muteber eserlerde de bulunmaktadır.

Talebe-i umuma bizzat talebenin iaşe ve ibatesi ile meşgul olan cemiyetlere bil vekale zekat verilebileceğini ekser-i fukahanın caiz gördüğünde şüphe yoktur.

Buna dair fıkıh kitaplarında daha birçok delilller vardır.

Diyanet İşleri Başkanlığının görüşü de bu istikamettedir.D.İ.B. mart de yayınladığı bir tamimde:
&#;Aldıkları zekat ve fitre sadakasını,ayrı bir fonda toplayıp bunu,yalnızca yukarıda sözü edilen kimselere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen şahıslar ve yönetilen dernek ve kurumlara zekat ve fitre sadakası verilmesinde zorlamamak kaydıyla dinen bi sakınca bulunmamaktadır.&#;demekle,bu kabil cemiyetlerin zekat ve fitre için sarf mahalli olduklarını kabul etmiştir.

Bir devletin gelirlerinden bir kısmını savunma harcamalarına ayırması, hayâtî bir zarûrettir. İslâm gibi hükümranlık gâyesiyle değil ve fakat sırf kendini dünya insanlığına duyurup İslâm’dan onların da istifade edebilmeleri için cihâdı, Devlet’in aslî vazîfeleri arasında sayan bir dînin, devlet gelirlerinden bir kısmını bu sâhaya ayıracağı da muhakkaktır.

İslâm cemiyetinin dış saldırı ve tehlikelere karşı korunması ise, her şeyden önde gelen bir vazîfedir. Bunun için Peygamberimiz (s.a.v.), devleti kurar kurmaz meydana getirdiği kanunî esaslara (kurucu anayasaya);

“(Bir harp vukûunda) Yahûdiler’in masrafları kendi üzerlerine ve Müslümanlar’ın masrafları kendi üzerlerinedir. Muhakkak ki bu sayfada belirtilen kimselere harp açanlara karşı, onlar kendi aralarında yardımlaşacaklardır” meâlinde bir madde koymuştur.

Resûlülllah Efendimiz zamanında bir harp vukû bulursa, herkes gerekli âlet-edevat ve azığını kendisi tedârik ederdi. Fakir olanlar ise devlet tarafından techiz ediliyor veya zekât mükellefi olan mü’minler, zekâtlarını bu gibilerine vererek, onları da techizât ve azık edinme imkânlarına kavuşturuyorlardı.

Peygamberimiz’den (s.a.v.) sonra ise bilhassa Hz. Ömer (r.a.) zamanından itabaren dâimî ve maaşlı ordular meydana getirildi.

İslâm âlimlerinden bir kısmı, Tevbe sûresi âyette geçen bu “fî sebîlillah” (Allah yolunda) ifadesini dar mânâda tefsir ederek; bunun harbe katılma imkân ve vâsıtalarından mahrum kişilere, gerekli teçhizâtı almaları ve azık masraflarını karşılamaları için yapılacak ödemeleri gösterdiğini ifâde etmektedirler.

İmam Muhammed’in dışındaki Hanefî’lerin görüşleri böyle olduğu gibi, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’in görüşleri de küçük farklılıklarla beraber hep bu merkezdedir. Meselâ İmam Şâfiî ve İmam Mâlik’e göre, harbe katılacak kimse zengin dahi olsa, bu fasıldan ona zekât ödenir. İmam-ı ’zâm hazretlerine göre, böylelerine zekâttan harcama yapılmaz.

Şâfiî mezhebinden İmam Mâverdî ve Hânefî mezhebinden İmam Ferrâ’ya göre bu fasıldan ancak, askerî dîvandan maaş almayıp gönüllü harbe katılanlara (mutatavvi’a) harcama yapılır.

Hanbelîler’den el-Hırakî (ö. H.) gibi âlimler, “fî sebîlillah” faslından hac esnasında ihtiyaç içine düşmüş kimselere de yardım yapılacağını söylerken, Hanefîler’den İmam Muhammed bununla sâdece böyle durumda olan hacıların kastedildiğini ifâde eder. (Rahimehümüllah)

Zekâtta temlîk’i yani verileni ferdin mülkiyetine intikal ettirmeyi şart koşan âlimler; zekât gelirlerinin yol ve ulaşım tesislerine, ibâdethâne ve mekteplerin/okulların yapımına, sulama kanal ve tesislerine ve kalelerin yapımına harcanamayacağı görüşündedirler. Bilhassa Hanefî ve Hanbelî’ler bunu eserlerinde belirtirler.

İmam Mâlik de zekât gelirleriyle câmi yaptırılamayacağını söylüyor ki, bundan, onun da görüşünün aynı merkezde olduğu anlaşılıyor.

Ancak İmam Ebû Yûsuf Kitâbü’l-Harâc adlı eserinde, -diğer Hanefî kaynaklarının onun görüşü hakkında verdikleri mâlumata zıt olarak- bu fasıldan; vergi memurlarının maaşları ödenmiş olmak şartiyle, yol yapım ve ıslâhına da harcama yapılabileceğini yazar.

Gene Hanefîler’den Kâsânî (Ö. /) “fî sebîlilah” ıstılâhını; “Allah’a yaklaştıran bütün işler (hayırlı hizmetler-sâlih ameller)” diye târif eder ve hayır yaptıran kimselere paraları yetmediğinde bu fasıldan yardım yapılacağını, söyler.

Ancak o, yukarıda sayılan işlere, doğrudan harcama yerine, bu işleri yapanlara zekât vermekten söz etmektedir.

Yukarıda zikri geçen ulemânın bu görüşlerine karşılık, zekât gelirlerinin yol ve köprüye de harcanabileceği görüşünde olan âlimler de vardır Enes b. Mâlik, Hasan-ı Basrî ve At①rahimehümüllah bunlardandır.

Fahr-i Râzî hazretlerinin de aynı görüşü paylaştığı görülmektedir. Ona göre “fî-sebîlilah” kavramını yalnız muhâriplere/mücahitlere tahsis etmek îcap etmez.

Fahr-i Râzî, Kaffâl’in tefsirinden verdiği nakillerde isim vermeden bazı âlimlerin de bu fâsıldan zekâtın kale, cami ve mescid yapımı gibi bütün hayır işlerine sarfını câiz gördüklerini kaydeder.

Osmanlılar döneminde, “Masârifü Beyti’l-Mâl” adlı bir risâle de yazmış olan Dede b. Yahşî (yahut Bahşî) zengin olmayan ilim adamlarının, araştırmaları için lâzım olan eserleri satın alabilmeleri maksadıyla onlara zekâttan verileceğini söyler ve bazılarının “fî sebîlillah” ıstılâhını ilmî araştırma yapanlar olarak da tefsir ettiklerini kaydeder.


Ancak bugün müslümanların zihinlerindeki istifham şfunduszeue.infoye ve ilim erbabına zekat verilebilir ama,bu talebenin okuyacağı medresenin,mektebin inşaatına,tamirine,tefrişine ihtiyaçlarına harcanmak üzere cemiyet ve derneklere zekat verilir mi?

İşte bu mevzuda İslam uleması arasında ayrı görüşler ve yorumlar vardıfunduszeue.infor veya verilemez diyenler olmuşfunduszeue.info mevzuda Şafi uleması fi sebilillaha daha geniş izahlar getirerek zekatın sarf mahalli masrıfını geniş tutmuşlardır.

Hanefi uleması ise,Fi sebilillahdaki muradın talebe-i ulum ve gaziler olduğunu dolayısıyla temlik yani zekatın şahsın eline mal olarak verilmesi gerektiğini,köprü,medrese,yol gibi hayır işlerine zekat vermemeyi tecviz etmişlerdir.

Ancak bilahere Fukaha-i izam zekatın bu hayır işlerine bina,medrese,menafii ulumiyyeye sarf edilmesi için temlik meselesine hal çaresi bulmuşlar,bu mühim müşkili de çözmüşlerdir. Şöyle ki:

&#;Zekat malı,bir fakire veya talebeye temlik edilip verilir.O da kabul edip aldıktan sonra o hayır işe saf edilmesini emr ve ait olduğu hayır müesssesine hibe eder,bağışfunduszeue.info veren,zekat sevabına,fakir de(talebede)takarrub ve ibadet sevabına nail olur.(Dürrül muhtar ,c.2,s)

Nitekim Muaveneti Milliye Cemiyeti,Osmanlı Donanmasına muavenet için zekat toplamış ve yukarıda ki izah edilen usul ile yerine harcamıştıfunduszeue.info konuda Fetvahaneyi Aliden fetva çıkartılmıştır.(Sıratı Müstakim c.5,s)


“Fî sebîlillah” mefhumu, İslâm’ın her yoldan ve her çeşit usûlle tebliği, anlatılması, öğretilmesi, müdâfaası ve hayrın temini ile alâkalı fiil ve faaliyetlere işâret etmektedir.

Dul kadınlar ve yetimler lehine ödemelerde bulunmayı, mektep ve medreselere yardım yapmayı, hastahânelere, câmilere tahsîsât ayrılmasını ve İslâm ordusunun âlet ve edevât ile teçhizâtını vesâir masraflarını karşılamayı, vatan müdâfaası için bir takım askerî sâbit tesisler kurma masraflarına katılmayı ve benzeri harcamaları içine almaktadır.

Görüldüğü gibi âlimlerin büyük çoğunluğu, Müslüman tebaadan toplanan zekâtların, ister İslâm devleti vasıtasıyla olsun ister şahıslar eliyle olsun, Tevbe sûresi âyette gösterilen fertlere hizmet olarak değil de mülk olarak intikal ettirilmesi (temlik) hususunda görüş birliği içindedirler ve bunda ısrarlıdırlar.

Sarf meselesine gelince; devlet hizmetlerinin, kamu harcamalarının ve her çeşit yatırım giderlerinin bir İslâm devletinde zekât gelirleriyle karşılanmaması halinde, yürütmenin imkânsız hâle geleceği muhakkaktır.

Bu durumda “fî sebîlillah (Allah yolunda)” ıstılâhını en geniş mânâsıyle tefsir etmekten veya bir kesimin gelirleri yeterli olmadığında diğer kesimden tahsisat aktarmasına müsaade etmekten başka bir çâre de kalmamaktadır.

Nitekim Hanefî ve Hanbelîler bu noktada devlete, tahsisat aktarmayı yani bir gelir çeşidiyle karşılanması gereken masrafları, zarûrî hallerde diğer gelir çeşidiyle karşılama izin ve selâhiyetini vermişlerdir.

***

Fİ SEBİLİLLAH KONUSUNDA BİR AÇIKLAMA

&#;İslâmî ve insanî hizmetlerin daha iyi yürütülebilmesi, dinin öğretilmesi-yayılması, gelecek nesillerin iyi birer fert, topluma yararlı, güzel ahlâklı insanlar olarak yetişmeleri için bazı gayretli Müslümanlar tarafından, ülkemizin hukuk sistemi çerçevesinde dernekler kurulmuştur.

Söz konusu hizmetlerin yerine getirilebilmesi, yürütülebilmesi için lazım olan pek çok şeyin yanında, öncelikle öğrencilerin kalıp barınabilecekleri yurt binalarına ihtiyaç vardır.

Bu binaların arsası ve yapımı için yardım devletten gelmediğine, gökten zenbille inmediğine ve bu derneklerin belli bir akarı da olmadığına göre, elbette ki vatandaşlardan temin edilecektir.


Vatandaşın yardımı da ya bağış, ya da zekât ve sadaka yoluyla olacaktır. Günümüzde, yürütülmeye çalışılan bu hizmetlerin ise, zekâtın harcanabileceği sekiz sınıftan “Allah yolunda” kavramının içine girmediğini söylemeyi-söyleyebilmeyi bir kenara bırakınız, düşünmenin bile imkânsız olduğu âşikârdır.

Barınacak bir yer olmadan o öğrencileri nerede yedirip içireceksiniz?

Onların sağlıklarını nasıl koruyacak, istirahatlerini, okuyup yazmalarını, düzenli ders çalışmalarını nasıl temin edeceksiniz? Demek ki temel ihtiyaç, öncelikle bina… diğerleri ondan sonra geliyor ve ancak onunla birlikte var olabiliyor.

Şimdi, hal böyle iken, kalkıp hangi akıl-mantık, insaf-iz‘an ölçülerine dayanarak, “Efendim camiye, yurt binasına zekât verilmez” denilebiliyor!” (Herhalde bununla ‘harcanmaz’ demeyi kastediyorlar.)

Gerçekten anlamak zor. Âmiyâne ifadeyle, senin dinin için kalkıp ABD mi yardım edecek, AB mi hibede bulunacak, Vatikan mı el uzatacak, Havra mı iâne yapacak?!..

Her sahada olduğu gibi bu noktada da söz söylerken en azından insafı elden bırakmamak gerek. Söylediğimiz sözün hangi sonuçları doğuracağını, meselenin nasıl da kördüğüm olacağını iyi hesap etmemiz lâzım.

Ayrıca bu mevzuda birbirine karıştırılan iki önemli husus var; “temlik” ve “tasarruf”. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi temlik, zekât verilecek kişinin, bunu bizzat kendisinin almasıyla gerçekleşeceği gibi, bir başkasının onun adına vekâleten almasıyla da yerine gelmiş olur.

Bu gibi hizmetlerin ifasında da, talebenin bizzat yardım toplaması yerine, bu işi onlar adına vekâleten başkalarının görmesi elbette ki daha doğru olur.

Hatta tasarruf/harcama meselesi de böyledir. Öğrenci her şeyi, her ihtiyacı hesap edemeyebilir; çünkü onların asıl işi o değildir.

Ama veliyyülemr mevkiindeki vazifelilerin durumu farklıdır; onların esas görevleri, talebenin iaşe ve ibatelerini temindir.

Onlar, ihtiyaca göre, ihtiyaçların lüzum ve önemine göre sarfta/harcamada bulunurlar.

Zekâtın bina inşaatına harcanıp harcanamayacağı meselesi de yine yukarıda açıkça belirtildi. Bunun caiz olduğuna dair pek çok âlimin görüşleri ortada…

Bunları gözardı ademeyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetimin ihtilâfı (onlar için) geniş bir rahmettir”buyuruyor.

Yani âlimlerin herhangi bir mevzuda farklı görüşler-içtihatlar ortaya koymaları, meseleye esneklik kazandırmaları ümmet için çok büyük bir kolaylıktır.

Onları sıkıntıdan, darlıktan kurtarır. Zira her hususta tek bir görüşe uymak zorunda kalmak, başka çıkış yollarına müracaat edememek elbette ki büyük bir sıkıntıdır.

Fetvalarda meselenin tarihî seyri, insanların ihtiyaçları, yararına olup olmayan hususlar mutlaka dikkate alınır; vaziyete en uygun, fertlerin ve toplumun faydasına olan içtihat ve görüşlere dayanılarak hüküm verilir.

Zamanımızın şartları ise ortadadır, ayrıca bir açıklamaya gerek olmayacak kadar nettir. O bakımdan son söz olarak diyoruz ki;

Günümüzde hayır cemiyetlerinin ve bilhassa öğrenci derneklerinin görevlileri/yetkilileri öğrenciler adına zekât alabilir/toplayabilir… ve bu toplanan zekâtlar, diğer yardımlar gibi, öğrencilerin bina ihtiyaçları da dahil olmak üzere her türlü hizmetleri için harcanabilir.

Bunun caiz olup olmayacağı tartışmasının lüzumsuzluğu bir kenara, hatta, zekâtın verilebileceği en uygun yerlerin başında buraların geldiğini söylemenin bile zâit olacağı açıktır.

Merhum Halis Ece

***

VAKIF VE KURUMLARA ZEKAT VERİLEBİLİR..

İslam’ı yaymak için hizmet veren kuruluşlara zekat verilebilir..

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin! (Bakara, )

Ayet-i kerimede geçen ve “Allah yolunda harcama” olarak tercüme edilen “fi sebilillah” ifadesi, mutlak ve umumi olarak zikredilmiştir. Bu tabir bazı fıkıh kitaplarımızda her ne kadar silahla cihada katılan gazilere ve yolda kalan hacılara tahsis edilmişse de, tefsirlerde ve güvenilir fıkıh kitaplarında mesele daha geniş olarak ele alınmıştır.

Mesela Hanefi mezhebi alimlerinden İmam Kasani, Bedaiu’s-Sanai isimli meşhur eserinde bulunan ilgili olarak söyle der:

“Allah yolunda olanlardan maksat, Allah’a yaklaştıran her şeydir. Eğer ihtiyaç varsa bu manaya, Allah’a itaat yolunda çalışan herkes ile bütün hayır yolları girer.”

“Fi sebilillah tabiri umumidir.” diyen Fahreddin Razi, bu tabiri şöyle açıklar.”Fi sebilillah tabiri sadece gazilere mahsus değildir. Zekat bütün hayır yollarına verilebilir. Ölülerin teçhiz ve tekfini, kale ve cami yapimi da bu tabirin içine girer.” (Tefsir-i Kebir)

Elmalılı Hamdi Yazır da, zekatın mücahitlere cihat malzemesi alınmak üzere sarf edilebileceğini söyler. (Elmalılı Hamdi Yazır; Hak Dini Kur’ân Dili)

Eskiden cihat kılıçla, kalkanla, topla tüfekle yapılıyordu. Şimdi de genelde cihat gazeteyle, dergiyle , kitapla, web üzerinden yapılıyor. Bunlar düşmana atılan birer bomba hüviyetini taşır. Dolayısıyla bir Müslüman İslam’a layıkıyla hizmet ettiğine, bu yolla dinsizlerle, inkarcılarla cihat ettiğine inandığı müesseselere zekat verebilir.

Sonuç olarak, zekat İslam’ın gönüllerde yayılması ve din düşmanlarının tahribatını önlemek için Allah yolunda faaliyet gösteren hizmet kuruluşlarına da verilir. Ancak bu kuruluşların aldıkları zekâtı gerekli yerlere ulaştıracaklarından ve hayırda kullanacaklarından emin olunması gerekir.

Günümüzde böyle hizmet kuruluşlarına zekat vermek daha da ehemmiyet kazanmıştır. Kaldı ki bu da bir cihattır. Nitekim Peygamber Efendimiz Hazretleri (asm) bir hadislerinde:
“Müşriklere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihat edin.” buyurmuşlardır. (Ebu Davud; Kütüb-i Sitte / Cihat)

Ayette de açıkça belirtildiği gibi “Allah yolunda” olan cemaatlere, dergâhlara ve hayır kurumlarına zekât verilebilir. Ancak bu kuruluşların aldıkları zekâtı gerekli yerlere ulaştırmaları, hayırda kullanmaları gerekmektedir.

Ancak amacı İslam’a hizmet olmayan vakıf ve kurumlara zekat verilmez
Gayesi İslam’a hizmet olmayan kurum ve kuruluşlara yardım yapılsa da zekat verilemeyeceği gerçeği hatırdan uzak tutulmamalıdır.

Fıkıh, tefsir ve lügat alimi Firûzâbâdî’nin ifadesine göre “sebîlullâh”, cihat, hac, ilim talep etmek ve Allah’ın emrettiği her türlü hayır anlamlarına gelmektedir.

Bu kavramla ilgili olarak başka kaynaklarda da, davet edilen hidayet yolu, Allah’a yaklaştırıcı hey şey ve taat (salih amel) sayılan şeylerin hepsi “Allah yolunda” anlamını taşımaktadır.” (Dımaşk / El-Kâmûsü’l-Fıkhiyye)

***

KUR’AN KURSLARI YAPTIRMAK

Bu içinde bulunduğumuz zaman ahir zamandıfunduszeue.info hizmetleri bundan elli yıl öncede,eskiden de garipti.Şimdilerde daha da garip bir funduszeue.infoe ait müesseseler ihtiyaca cevap funduszeue.info durum müslümanları Allahın emrinden yola çıkarak din hizmetlerine yardımcı olmaya yöneltmiştir.

Bir çok Din Alimi sevenlerine yol göstermiş bu zamanda Yüce İslam Dinine ne şekilde hizmet edileceğini izah etmişlerdir.Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleride kendisine bağlananlara Kuran Kursu açmalarını talebe okutmalarını ,talebenin ibata ve iaşesi için çalışmalarını salık buyurmuşlardır.

Çok kısa zamanda Anadolu’nun muhtelif yörelerinde Kur&#;an Kursları vucut bulmuş,susamış gönüllere gürül gürül Allahın nurunu,feyzini akıtmışlardıfunduszeue.infoün bu hizmetler her yerde ,dünyanın yedi kıtasında ülkede intişar etmiş,her yerde Talebe Yurtları,Kuran Kursları,hafız yetiştiren kurslar,okullar,kolejler açılmaya devam etmektedir.

Bidayetinden bil itibar bu hizmetlerde Devletin maddi anlamda katkısı olmadan bu hizmetler bu hale gelmişfunduszeue.infoimizin ilerde böylesi güzel hizmetlere yardımcı olmasını istemek geleceğimizin garantisi olmak adına en içten temennimizdir.

Halkımızdan yardım talep ederken bazan şu sözlere muhatap funduszeue.info Kursuna zekat verilmez,binaya zekat düşmez funduszeue.info sözler.

Ben acizane biraz kitap karıştıran bir kişfunduszeue.infoğum eserlerde talebe-i uluma zekat verileceğini gördüm.

Dün cuma namazında Yaylacık Merkez camiindeydim.
Vaiz Efendi merkezi vaaz sonunda her ay başında olduğu gibi Kırıkkale Osmangazide yapımı devam eden Müftülük Kuran Kursu inşaatine yardım toplanacağını söyledi.

Haftaya ve öbür haftada emekliler maaşı alınca yine toplanacak en nihayet sonunda bitirilecek yeni hizmet binaları yapımına geçilecek..

Yıllardır devam ediyor ne bitmez Külliyeymiş mübarek dedim içimden.
Devlette mutlaka yardım funduszeue.info büyük bütçe bildiğim kadarıyla Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmakta .

Hoca Efendi orada olsaydı soracaktım:-Hocam benim zekatım funduszeue.infoa&#;dan eniştem yolladı bin yüro bunu bu Külliye inşaatina verebilir miyim diye.

Yüzde yüz inanıyorum ki ne demek tabii olur kardeşfunduszeue.info talebeler funduszeue.info&#;anı funduszeue.infoız-ı Kelam olacaklar diyecekti.

Şöyle dönüp geriye bakıyorum da yıllarca Kuran Kurslarına zekat verilmez,oraya inşaate zekat olmaz demediler miydi bu vaiz Efendiler!!

Yahudi Havrasına Hristiyan Kilisesine yardım topladı onları ayakta tuttu.

Bizim Alim dediğimiz Hocaefendiler yıllarca Kürsiyi Muhammedilerden müslüman kardeşlerimize Kur&#;an Kursuna zekat düşmez fetvasını vererek müslümanın yavrularının daha güzel binalarda okumasına yetişmesine mani oldular!!
Şimdi orada hesabını veriyorlardır yüzlerinin akıyla umarım.

Sen yardım yapmayacaksın da yahudi hristiyan mı gelip o binaları yapacak!!

Devlet cemaat ve toplulukların yaptığı özel vakıf müesseselerine yardım yapamıyor aşikare olarak.
Yıllardır ta bidayetinden beri müslümanların arazi zekatları olan öşürler,ısgat ve devirler ile zekat ve sadakalarıyla bu müesseseler yapılagelmiştir.

En bidayeti Medinede Resulullahın camisine bitişik olan Eshab-ı Suffe eshabı Kiramın teberruya çıkarak topladıkları yardımlarla vucut bulmuştur.

Eshab-ı Kiram kermesler dediğimiz batı kaynaklı ama asıl İslam toplumunda neş&#;et etmiş Hayır Çarşıları düzenlemiş Resulullahın sav.kıymetli zevceleri annelerimiz örgü örerek oralara katkı sağlamışlardır.

Sen uyurken Müslüman kardeşfunduszeue.info hristiyan Ehli Sünnet dışı fırkalar hizipler müstehcenliği özendiren LBGT-İ ciler gece gündüz çalışıyorlar.

Geçen gün medyadan öğrendim LBGT-İ in manasını.
Adamlar birlik olmuş müslümanlar fırka fırka hizip hizip ayrılırken haklarını arıyorlar.
Lezbiyen-biseksüel-gay-trans ve İbne takımı demekmiş.

Ne kadar ahlaksız varsa onlar yani Lut as.ın asi kavminin torunları.

Sen Kur&#;an Kursu inşaatine zekat yardım sadaka olmaz derken,bir takım şerli mahluklar müslümanın çocuğunu yoldan çıkartmak için harıl harıl çalışıyorlar.

Bu milletin evladının okula giden çocuklarının yüzde kaçı Kur&#;an Kursuna gidiyor biliyor muyuz?Yüzde bir iki o funduszeue.infoe gitmeyen ingilizceyi Müziği resimi öğrenmeyen var mı yok.

Kabirde ingilizceyi mi matematikteki türevi integralimi soracaklar veya Rabbin kimdir imi soracaklar.
Yüzde kaçı farz lan beş vakit namazı vaktinde kılıyor.

Camiler lebalep dolu mu acaba.
Sabah namazında mahallenin camisine kaç kişi gidip de İmamla beraber namazı cemaatle eda ediyor?
Lafa gelince yüzde doksan müslümanız öyle değil mi?

Birileri Ayasofya açıldı diye bayram yapıyor.
Kanal 7 de TGRT de zamanında müslüman kadınların verdiği bileziklerle açılmışlardı banka faiz reklamı yapılıyor Efendiler!!

Faiz yemiyorum, ben hiç kredi kullanmadım Bankadan hiç içeri girmedim diyen müslüman yalan söylemiştir bu zamanda..

Kur&#;an Kurslarına zekat düşmez diyelim haydi netice funduszeue.info varsa hem valahi hem billahi hem de tillahi zekat düşer ve alabilirler.

O zaman götürün zekatlarınızı Fetönün yaptığı gibi Abd deki havra ve kiliselere verinde Cennetten kendinize bir köşk ev alın diyemiyeceğim.

Zira o da kabul olmaz zekatlarınız sadakalarınız boşa gider.


***

DİN HİZMETLERİNİN DE ELBETTE ZEKATTAN PAYI,HAKKI VARDIR

Bu zamanda Din hizmetlerinin her türlüsüne sadaka yardım funduszeue.info hizmetlerin tamamı Ehli sünnet dairesinde olmak kaydıyla manevi cihad hükmündedir.

Bu zamanda Kur’anın ve imanın etrafındaki manevi surlar yıkılmıştıfunduszeue.info&#;ana,ve onu okuyanlara,yaşayanlara küfür her cihetten saldırmaktadıfunduszeue.infoğrudan doğruya Kuran kendi kendini müdafaa eder konuma gelmişfunduszeue.info hizmetleri onun çelik bir zırhı haline gelmişfunduszeue.info ancak bu Kurslar eliyle yapılabilmiştir.

Bu zamanda Kur&#;an hizmetleri müslümanın en asil ve en acil hizmeti olmak durumundadıfunduszeue.info zamanda dünya küçülmüş,koskoca bir köye dönmüştür.

Biz bu hizmetleri sunmadığımız zaman diğer din mensupları batıl dinlerini dünyanın her tarafında misyonerleri vasıtasıyla ulaştırmakta ve insanları şeytanın yoluna çağırmaktadırlar.

Ne kadar Kuran Kursları açsak,ne kadar çocuk okutsak bile sadece Türkiye’de ulaşabildiğimiz çocuk sayısı azdır,yüzdelik dilimin dörtte biri bile değildir.

Birde dünyanın Kuranı Kerimi hiç duymamış,ilahi davetin ulaşmadığı yerleri düşünün,ne kadar hizmet etsek azdır,azdır,çok azdır.

Yedi milyar insana ulaşacaksın,dini islamı,Hazreti Kuranı tebliğ funduszeue.info zamanda önümüzde hiç bir engel yok sadece maddi güç lazım.Müslüman hayırsever iş adamlarına çok iş düşüyor.

Bu hizmetleri başlatan Hazreti Üstadımızdan Allah razı funduszeue.info sadece gösterilen yolda biraz gayret ve çalışmak kalıyor.

***

Kur&#;anda zekat verilecek yerler sekiz madde halinde sayılmış,bunlardan biride fi sebilillah olarak beyan edilmişfunduszeue.info sebilillah maddesini dört mezhep uleması cihad yani ilayı kelimetullah olarak yorumlamışlardır.

Dört mezhep uleması mücahidin kılıncı,kalkanı,oku,silahı,atı,barınağı,yiyeceği vs.bütün ihtiyaçları bu kalemden karşılanabilecektir demişlerdir.

Zira İslamın tebliğ edildiği ,müslümanım demenin ateşten gömlek olduğu İslamın henüz yeni geldiği ilk yıllarda cihad malzemeleri bunlardı.Karşı taraftaki egemen zümreyi altetmeden o ülkenin halkına ulaşamıyordunuz.

Şu anda ise cihad kalemle,teknikle bilgisayarla hiç kimsenin burnu kanamadan daha kolay ve güzel bir şekilde yapılabiliyor.

Bu zamanda en ihtiyaç duyulan mesele dindar bir gençliktir desem yanlış olmaz funduszeue.infoan korkan bir gençlik her hal ve zamanda.

İnsanlar aç açık değil,her şeyleri var,bazan zekat verilecek insan var mı acaba diyorum.

İnsanlarda çocuklarda manevi fakirlik had safhada,otuz iki farzı bilmeden öğrenmeden evlenenleri nikah merasimlerinde gördükçe üzülüyorum.

Çalgılı düğünler,haremlik selamlığa dikkat edilmeyen meclisler,çalgılı ilahi grupları şahit olduğumuz hadiseler.
Ramazan ayında oruç tutmamanın vebali,namaz kılmamanın cezası elbette hocadan öğrenilir.

İnsan bilmediğinin düşmanıdır derdi eskiler.

Kulakları çınlasıfunduszeue.info iki eylülden sonra mecburi Din Derslerinin okullarda zorunlu olması ile ilgili şu anda hastanede son anlarını yaşayan Kenan Evren&#;le damadı arasında geçen şu hadiseyi naklederler.

Kenan Evren bir kurban bayramında damadına kurban için vekalet vereceğim sana der,damadı dolaşır funduszeue.infom açık bir noter bulamadım ne yapayım funduszeue.infon vehametini gören zatın isteğiyle Din dersleri müfredata zorunlu ders olarak girer.

Bir Hocaefendiden dinlemişfunduszeue.info çiftin nihah merasimi evde icra edilirken hocaefendi damat adayından kelime-i şehadet getirmesini isteyince damat tamam deyip evin içinde aramaya başlar.

Biraz sonra kelime-i şehadet getir haydi deyince bulamadım üzgünüm evde yokmuş cevabını verir.

Bir başka Hocaefendi Hac ibadetini yaparken şu hadiseye bizzat şahit olduklarını ifade
etmektedirler.

Kabenin örtüsüne yapışan yaşlı,kültürlü olduğu elbiselerinden belli olan hacı efendi yalvarıp yakarmaktadıfunduszeue.info kesildiğinde ağzından şu sözler dökülmektedir.

-Ya Rabbi,ne olursun ülkemiz kötü günlere gidiyor.Türkiyemizi şeriatçılar ele geçfunduszeue.info vatanımızı şeriatçılara verdirtme diye bu mealde dualar ediyormuş.

Zavallı bilmiyor ki şeriat eşittir din,İslam demektir bunu idrakten yoksun funduszeue.info şuurlanmayı nasip etsin.

Televizyonlarda yarışma proğramlarında çok kültürlü,profösör payeli ilim erbabının,sokakta mikrofon uzatılan halkımızın maalesef en kolay dini suallare yanlış cevaplar verdikleri hepimizin bildiği vakıalardır.

Bu mesele cevazın dışında vacip derecesinde bir zaruret halini almıştır.

Bugün bir seferberlik söfunduszeue.infoin evlatları Osmanlının bakiyesi Türkiyemizin asil Türk evlatları Karadenizin azgın sularının Boğazdan Marmaraya akması misali hızla imansızlık ve neticesinde cehennem denilen asilerin gireceği ebedi kalacakları çukurlara sürüklenmektedir.


Selden ne kadar kütük kurtarırsak kardır misali bu konuda beklemenin ve tereddütün şeytana ve avanelerine yarayacağı malumuün ilanından başka bir şey değildir.

Din ve Kuran hizmetlerini zekatlarımızla,sadakalarımızla desteklemek bir zarurettir..

Kur&#;an Kursunun artık taşı,toprağı ,binası,sıvası ,kitabı,masası,bilgisayarı dememeliyiz.
Bütün bunlar bu gün birer cihad malzemesidir.

Bu meseleye bir havuz olarak bakmalıyız ve müslümanlara müracaat edip bu havuzu doldurarak Kur&#;an hizmetlerinin her sahasında kullanmalıyız.

Mübarek ramazan ayının gölgesi üzerimize düştüğü şu günlerde Allah her türlü ibadetlerimizi,ahsen-i kabul ile kabul funduszeue.info.


//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***







HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
funduszeue.info
Edebiyat ve Kültür Sanat Platformu

Sual: Zekât, fitre ve oruç fidyesi kimlere verilir?
CEVAP
Bunları maddeler hâlinde bildirelim:
1- Zengin olana, yani kurban nisabına malik olana zekât verilmez. Ana babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya vermek, daha çok sevab olur. Sâlih akraba yoksa, başka sâlihleri tercih etmelidir.

2- Kadın, dinen fakir olan kocasına İmameyn’e göre zekât verir. Kocası maddî sıkıntı içinde ise, bu kavle uymakta mahzur olmaz.

3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbiri, (Hayır kurumlarına zekât verilir) dememiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Öğrenci yurtlarına veya vakıflara zekât verebilmek için, bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât da dine uygun olarak verilmiş olur.

4- Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, dinen zengin olsalar da, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler. (Dürr-ül-muhtar)

5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisine yahut vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verilebilir. Burada büyük demek âkıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz âkıl baliğ olmayana denir.

6- Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara da zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zekât alıp verirken nelere dikkat etmeli?
Zekât verip alırken şunlara dikkat etmeli:
1- Zimmiye, yani gayr-i müslim vatandaşa zekât verilmez. Zimmiye fıtra, adak, sadaka, hediye verilebilir.
[Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir. Bugün, dünyada zimmi yoktur.]

2- Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine, ana baba, evlat gibi yakına veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir. Ancak zekât verilecek kimseyi araştırarak zekâtını verdikten sonra, bunun zengin veya gayrimüslim olduğu anlaşılsa da, verilen zekât sahihtir. Araştırıp verdiği için, tekrar vermesi gerekmez.

3- Zekâtta salih akrabayı tercih etmeli, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. Salih fakir akraba yoksa başka salihleri tercih etmeli.

4- Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalı. Borçsuz fakire nisap miktarı yani 96 gram altın veya daha çok zekât vermek, mekruh olur. 10 gr altın borcu varsa, gr altını alması mekruh olmaz.

5- Zekât verirken, zekât demek gerekmez, hediye dense de caizdir.

6- Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli.

7- Fakire zekât için altın verip, tekrar onu ucuza satın almak mekruhtur.

8- Fakirdeki alacağını zekâta saymak caiz olmaz. Fakirde alacağı olan zengin, fakire borç senedini verip, (Alacağımı zekât olarak sana verdim. Sen de borcuna karşılık kabul et) dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz, çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle verilmiş olur. Bu zenginin, zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi gerekir.

9- Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire gösterip, (Zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât dine uygun verilmiş, hem de, fakirin borcu ödenmiş olur. (Dürr-i yekta, Mizan-ı kübra)

Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi, kirayı almadan bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez, sadaka olur. (Redd-ül-muhtar)

Sual: Anne ve babaya zekât verilir mi? Kimlere verilmez?
CEVAP
Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartı ile geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek daha çok sevap funduszeue.infone göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı zekât verebilir. (Mevkufat)

Sual:
Fakir bir çocuğa zekât vermek istiyorum. Yaşı küçük olduğu için, zekâtı babasına verebilir miyim?
CEVAP
Evet.

Zenginin ailesine zekât
Sual:
Bir kimse, zengin birinin fakir çocuğuna veya fakir hanımına yahut zenginin fakir babasına zekât verebilir mi?
CEVAP
Bir kimse, zekâtını zenginin küçük oğluna veremez; ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. (S. Ebediyye)

Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçükse henüz akıl baliğ olmamış demektir.

Sual: Kızımın aldığı evlatlığa zekât verebilir miyim?
CEVAP
Kızınızın aldığı evlatlık, onun çocuğu olmadığı gibi, sizin de torununuz olmaz. Ona zekât verebilirsiniz. Hatta kızınız da ona zekât verebilir.

Sual: Fakir kardeşe zekât verilir mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Kız kardeşime zekât verebilir miyim?
CEVAP
Zekâtınızı, zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur.

Sual: Bir fakir aldığı zekâtı herhangi bir zengine veya bizzat zekât veren zengine hediye etse, zenginin o parayı kullanması caiz olur mu?
CEVAP
Fakir aldığı zekâtı, zengine verebilir. Verdiği hediye olur. Zenginin bunu alması helal olur. Çünkü fakir kendi mülkünden vermiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu beş Müslüman zengin zekât alabilir:
1- Allah yolunda cihad eden,
2- Zekât toplamakla görevli olan,
3- Borçlu ve borcunu ödeyemeyen zengin,
4- Kendi memleketinde zengin olduğu halde, bulunduğu yerde parasız kalan ve çok alacağı varsa da, alamayıp muhtaç kalan.
5- Fakir, aldığı zekâtı zengine hediye ederse, zengin bunu alabilir.)
[Ebu Davud]

Sual: Zekâtı her fakire vermek uygun mu?
CEVAP
Malını israf edene, haramda kullanana zekât ve fitre vermek layık değildir. Verilirse sevabı az olur.

Salih olmayan fakir müslümana da, zekât vermek sahihtir. Fakat salihleri tercih etmek çok sevaptır. Fâsıka zekât vermek, kıraç yere ekin ekmeye benzer, bire alınabilir. Salihlere vermek ise, mümbit toprağa ekin ekmeye benzer. Sulak, verimli toprağa tohum atılırsa daha çok mahsul alınır.

Kâfir, her ibadet gibi zekât vermekle de mükellef değildir. Gayrı müslime zekât vermek caiz değildir. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, Muaz bin Cebel hazretlerini Yemen’e gönderirken, zekâtın, uşrun, kimlerden alınıp kimlere verileceğini bildirirken, (Müslüman zenginlerinden al, fakirlerine ver) buyurdu. (Buhari)

Bu hadis-i şerifi açıklayan âlimler, zekâtın müslüman zenginlerden alınacağını ve onların [müslümanların] fakirlerine verileceğini, gayrı müslime verilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Sual: Akrabaya sadaka, zekât vermek çok sevab deniyor; ama benim akrabalarım fâsıktır. O parayla, içki içerler. Bunlara vermeyip, salihleri mi tercih etmeliyim?
CEVAP
Evet, salihleri tercih etmek gerekir. Salih akrabaları tercih etmekse, daha çok sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani, zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. (F. Bilgiler)

Sual: Salih bir Müslümana, dinen fakir olup olmadığını sordum. Hesap etti. Nisaba ulaşmadığını, fakir olduğunu söyledi. Ben de zekâtımı ona verdim. Aradan bir müddet geçtikten sonra, o kimse, ben yanlış hesap etmişim, dinen zenginmişim, verdiğin parayı da harcadım. Sen zekâtını bir fakire ver dedi. Zekâtımı tekrar bir fakire vermem gerekir mi?
CEVAP
Fakir mi, zengin mi diye, gerekli araştırmayı yaptığınız için, tekrar vermek gerekmez. Zekât verilebileceğini, soruşturup anlayarak, zekâtını verdikten sonra, bunun zengin olduğu anlaşılsa, zararı olmaz; yani zekât kabul olur. Fıkıh kitaplarında deniyor ki:
Zekât verilecek olan kimse, fakir olduğunu, zekât alabileceğini söylemiş ise, bu kimsenin, zekât almaya hakkı olup olmadığını araştırmak gerekmez. Buna zekât verince, soruşturarak, araştırarak vermiş sayılır. (Nehr-ül-Faik)

Sual: Çocuğa ve deliye zekât verilir mi?
CEVAP
Babası zengin ise, çocuğa zekât verilmez. Babası fakir ise, fakir olan çocuğa zekât verilir. Deliye de fakir ise zekât verilir.

Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna fakir olsa da zekât verilmez; ama büluğa ermiş oğlu fakir ise verilir. (S. Ebediyye)

Din ilmi talebesi
Sual:
Din ilmi öğrenen öğrenciye, zengin de olsa zekât verilir deniyor. Ben her gün dini kitap okuyup, dinimi öğrenmeye çalışıyorum. Zengin de olsam, zekât alabilir miyim?
CEVAP
Dinini öğrenmek, her Müslümanın vazifesidir. Din ilmi tahsil eden öğrenci farklıdır.

Kocaya zekât
Sual:
Şâfiî'de kadın, fakir olan kocasına zekât verebilir mi?
CEVAP
Evet, verebilir. (Mizan-ül-kübra)

Hanefî'de ise ihtilaflıdır, esah olan kavle göre, kadın kocasına zekât veremez.

Müellefe-i kulüb
Sual:
Kur’an-ı kerimde, müellefe-i kulüb denilen kimselere zekât verilebileceği bildirilirken, niye şimdi bunlara zekât verilmiyor?
CEVAP
Kalblerine imanın yerleştirilmesi veya kötülükleri önlenmek istenilen bazı kâfirlere ve yeni iman etmiş ve iman yönünden zayıf Müslümanlara müellefe-i kulûb denirdi. Resulullah efendimiz, bunların üçüne de zekât verirdi, fakat hazret-i Ebu Bekr zamanında, beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer, bir hadis-i şerif okuyarak, (Müellefe-i kulüb olanlara zekât verilmesini Resulullah nesh etmiştir) dedi. Halife ve Eshab-ı kiramın hepsi, bunu kabul ederek, nesh edilmiş olduğunda ve artık bunlara zekât verilmemesi hususunda icma hâsıl oldu. Nesh, Resulullah hayattayken olur. İcma ise, vefatından sonra olur. Bu inceliği anlamayanlar, bunu Hazret-i Ömer’in nesh ettiğini sanıyorlar. Eshab-ı kirama ve fıkıh âlimlerine dil uzatıyorlar. Bedâyi ve diğer kitaplarda bildirildiği gibi, İslamiyet’e yardım için, düşmanın zararını önlemek için, onlara mal, para her zaman ödenir, fakat bu beyt-ül-malın zekât bölümünden değil, başka bölümünden ödenir. Görülüyor ki, müellefe-i kulüb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir. (F. Bilgiler)

Bakılan kişiye zekât
Sual:
Kocası ölmüş ve kimsesiz kalmış fakir kayınvalideme evimde bakıyorum. Zekâtımı ona verebilir miyim?
CEVAP
Evet, vermek iyi olur.

Seyyidlere zekât
Sual
: Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Şimdi verilir mi?
CEVAP
Evet, bugün için bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zenginin çocuğu
Sual:
Babası veya annesi zengin olan baliğ olmamış çocuğa zekât verilebilir mi?
CEVAP
Babası zenginse zekât verilemez. Babası fakir, annesi zenginse, ona zekât verilebilir, çünkü baliğ olmamış bir çocuk, annesinin malıyla zengin sayılmaz. (Redd-ül-muhtar)

Kime zengin denir?
Sual:
Dinimize göre, zengin ve fakir kime denir?
CEVAP
Kurban nisabına malik olana, dinenzengin denir. Bu nisaba malik olanın, zekât alması haram olur. Kurban nisabına malik olmayana ise, dinen fakir denir. Bu kimse zekât alabilir. İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar [96 gram altın veya o değerde] malı veya parası bulunan Müslüman, kurban nisabına malik demektir.

Müellefe-i kulûb
Sual: (Müellefe-i kulûb sınıfına zekât vermek, misyonerlerin parayla insanları Hristiyan yapmasına benziyor) denilerek konuyla ilgili âyet tenkit ediliyor. Acaba bu iddiayı misyonerler mi yapıyor?
CEVAP
Elbette, öyledir. Müslüman olan kimse âyet-i kerimeyi nasıl tenkit eder ki? Ya ateisttir veya misyonerdir. Müellefe-i kulübe zekât vermekteki maksat, kâfirlerin kötülüklerini önlemek, onlarla iyi geçinmek ve İslâmiyet'in güzel ahlakını her yere yaymaktır. Müellefe-i kulübe dâhil olanların bir kısmı da, kalblerinin kazanılması ve İslamiyet’e ısındırılması istenen yeni Müslüman olmuş kimselerdir. Yani sadece kâfirlere değil, yeni Müslüman olmuş kimselere de verilirdi.

Bedayî ve diğer kitaplarda bildirildiği gibi, İslamiyet’e yardım etmek ve düşmanın zararını önlemek için, onlara mal, para her zaman ödenir. Ama bu, Beyt-ül-malın zekât bölümünden değil, başka bölümünden verilir. Demek ki, müellefe-i kulübe giren kimselere ödeme yapılması yasaklanmamış, onlara zekât verilmesi yasaklanmıştır. (F. Bilgiler)

Üvey evlada zekât
Sual:
Karımın ölen kocasından olan erkek ve kız çocuğuna, yani üvey çocuklarıma, zekât vermem caiz midir?
CEVAP
Çocuklar fakirse caiz olur. Mecmua-i Zühdiye’de şöyle deniyor:
Karısının ilk kocasından olan fakir evlâdına, üvey babası zekât verebilir. (İbni Nüceym)

Üvey çocuğa zekât verilebileceği S. Ebediyye’de de yazılıdır.

Sual: Din bilgilerini öğrenen ve öğretenlere zekât, uşur verilebilir mi?
Cevap: Nisaba malik olsalar bile, ilim öğrenen ve öğretenlere zekât ve uşur vermek efdaldir.

Zekâtın verileceği yerler
Sual: Herkese zekât verilebilir mi veya kısaca kimlere zekât verilebilir?
Cevap:
Zekât, şu yedi sınıfta bulunan Müslümanlara verilir.
1- Fakir. Nafakasından fazla, fakat nisap miktarından az malı olana fakir denir. Maaşı kaç lira olursa olsun, evini idarede güçlük çeken her fakir, zekât alabilir ve kurban kesmesi, fıtra vermesi lazım olmaz.

2- Miskin. Bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayan Müslümana miskin denir.

3- Âmil. Hayvanların ve toprak mahsullerinin zekâtlarını toplayan ile, şehir dışında durup rastladığı tüccardan ticaret malı zekâtını toplayan, zengin dahi olsalar, bunlara işleri karşılığı zekât verilir.

4- Mükâteb. Efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince, azat olacak köle.

5- Münkatı. Cihat ve hac yolunda olup, muhtaç kalanlar. Dürr-ül-muhtârda deniyor ki: “Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar da, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler. Câmi-ul-fetâvâda bildirilen hadîs-i şerifte; (İlim öğrenmekte olanın kırk yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu.

6- Medyun. Borcu olan ve ödeyemeyen Müslümanlar.

7- İbnüs-sebîl. Kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da, alamayıp muhtaç kalan.

Zekâtı, bunların ayrı ayrı hepsine veya sadece birine vermelidir.

Sual: Gayr-i müslim bir fakire zekât verilebilir mi?
Cevap: Zimmiye, yani gayr-i müslim vatandaşa zekât verilmez. Zimmiye fıtra, adak, sadaka, hediye verilebilir.
[Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir. Bugün, dünyada zimmi yoktur.]

Sual: Fakir olan küçük çocuğa zekât verilebilir mi?
Cevap: Küçük çocuk akıllı yani parayı başka şeyden ayırabiliyor ve aldatılarak elinden alınamıyorsa, buna zekât verilir.

Sual: Zengin olup alacaklarını alamayan ve sıkıntıya düşen bir kimse, zekât alabilir mi?
Cevap:
Alacaklarını ve malını eline geçiremeyen, elindeki bononun ödeme zamanı gelmeyen zengin kimse, faizsiz ödünç veren kimse bulamazsa, ihtiyacı kadar, zekât alabilir. Malı eline geçtiği zaman, almış olduğu zekâtı da, fakirlere dağıtmaz.

Sual: Zekât malını, bizzat fakire veya fakirin vekiline vermek şart mıdır?
Cevap: Bu hususu ehl-i sünnet âlimleri, fıkıh kitaplarında şöyle bildirmektedir:
“Zenginin, zekâtını fakirin eline vermesi lazımdır. Zengin olan bir kimse, velisi olduğu yetimi zekât niyeti ile doyurursa, zekât vermiş olmaz. Yemeği çocuğa vermeli, çocuk kendi malını yemelidir. Zengin, altını masa üstüne koysa, bir fakir de gelip, masadan o altını alsa, zekât verilmiş ve kabul olmuş olmaz. Fakir veya fakirin vekili alırken, zenginin görmesi lazımdır. Zekat niyeti ile fakiri evinde parasız oturtsa, kira almasa, kabul olmaz. Çünkü fakire mal vermesi lazımdır.”

Sual: Evi, dükkânı olup da zor geçinen kimseye zekât verilebilir mi?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hazânet-ül-müftîn ve Eşbâh kitaplarında deniyor ki:
“Evleri ve dükkânları olanın, aldığı kiraları, tarlası olanın, tarlasının mahsulü veya kirası, çoluk çocuğunu beslemeye yetişmezse, bu kimse fakir sayılır, zekât alması caiz olur.” Görüldüğü gibi burada fetva, imâm-ı Muhammede göre verilmiştir.

Torununa zekât vermek
Sual: Bir kimse, annesine, babasına, dedelerine, ninelerine, çocuklarına ve torunlarına zekât verebilir mi?
Cevap:
Anaya, babaya ve dedelerin, ninelerin hiçbirine ve kendi çocuklarına ve torunlara zekât verilmez. Bunlara, sadaka-i fıtır, adak ve kefaret gibi vacip olan sadakalar da verilmez. Fakir iseler, nafile sadaka verilebilir. Zevceye, hanıma da zekât verilmez. İmâm-ı a'zam hazretleri; “Kadın da, fakir olan zevcine, kocasına zekât veremez”, İmâmeyn ise; “Fakir zevcine, kocasına zekât verir” buyurdular. Fakir olan gelinine, damadına, kayınvalideye, kayınpedere ve üvey çocuğuna zekât verilir. Gayr-i müslim zimmiye sadaka ve hediye verilir.

Sual: Peygamber efendimiz zekât kabul etmediği, almadığı için, evlatlarına, torunlarına da zekât verilmez mi?
Cevap:
Peygamber efendimizin ve amcalarının evlatlarından, kıyamete kadar geleceklere zekât verilmez. Çünkü, her muharebede, düşmandan alınan ganimetin beşte biri bunların hakkıdır. Ahmed Tahâvî hazretleri, Emâlî kitabının şerhinde buyuruyor ki:
“İmâm-ı a'zam hazretleri buyurdu ki: Bunlara ganimet hakları verilmediği için, zekât ve sadaka vermek caizdir.” Caiz olduğu Dürr-i Yektâ'da da yazılıdır.

İL M&#;FT&#;S&#; NECATİ AKKUŞ’TAN ZEKAT VE FİTRE İLE İLGİLİ A&#;IKLAMALAR

Bilecik İl Müftüsü Necati Akkuş, zekat ve fitre konularında açıklama yaptı.
İl Müftüsü Akkuş, dinimizde ibadetlerin 3 çeşit olduğunu, bunların mal ile, beden ile ve hem beden hem mal ile yapılan ibadetler olduğunu belirtti. Hem beden hem mal ile yapılan ibadetin hac ibadeti olduğunu, beden ile yapılan ibadetlerin oruç ve namaz ibadeti gibi ibadetler olduğunu anlatan Akkuş, "Sadece mal ile yapılan ibadette İslamın temel ibadetlerinden temel esaslarından birisi olan zekattır. Allahü teala Kuran-ı Kerim’de fakirin hakkı olarak tarif ediyor bunu. Zekat İslamın 5 temel emrinden birisi, farz bir ibadet. Hicretin 2’inci senesinde farz kılınmış. O günden beri de bütün gücü yeten hesap miktarına sahip olan hesap miktarından fazla mala sahip olan ve üzerinden 1 sene geçen bütün Müslümanların mala zekat vermeleri gerekiyor. Müslüman olan akıllı olan ve buluğ çağına gelmiş olan bir kimsenin asli ihtiyaçları dışında yiyeceği, içeceği giyeceği, evi arabası bunların dışında 80 gram altından fazla bir miktar paraya altına veya buna benzer bir mala sahip olursa ve bunun üzerinden de 1 sene geçmiş ise onun üzerinden 40 TL’den 1 TL zekat vermesi gerekiyor bu fakirin hakkı. Kimlere verilir ayeti kerimede bu açıklanmıştır. Zümre, fakirler, miskinler, yolda kalmış olanlar, Allah yolunda cihat edenler, ilim öğrenenler, talebeler, borçlu olanlar zekat verilecek olan yerler bellidir. Bu kesimlerden birisine malının 40 TL’de 1 TL’sini zekat olarak vermesi lazım" dedi.
"FİTRE BU SENE 11 BUÇUK TL’DİR"
Fitrenin her zaman Ramazan Bayramı gününde vacip olan bir ibadet olduğunu ifade eden Akkuş şunları söyledi,
"Bunda da nisap miktarı var. Bir ölçü var. Bu ölçüde, asli ihtiyaçları var ise kişinin bu asli ihtiyaçları dışında da bir artıcı olmayan bir üzerinden sene geçmemiş de olsa bir malı varsa herkesin bu konuda fitre vermesi lazım. Fitre miktarı geçen sene 10 TL idi kişi başına. Bu sene de 11 buçuk TL’dir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir şey herkes kendi gücü nispetinde vermelidir. 11 buçuk TL asgari olanıdır. Kişi kendi sofrasındaki kendi sofrasının çeşitliliğini dikkate alarak bunu fakirin lehine olarak daha da yüksek tutabilir. 15 TL verebilir TL verebilir. TL’de verebilir. Dolayısıyla bu 2 vecibe genellikle zekat ibadeti aslında Ramazanda verilmesi gereken bir ibadet değil yapılması gereken ama Ramazan’da verilirse fakirin lehinedir ihtiyaçlarını görür. O da Ramazan günü sevinmiş olur. Bunun için Ramazandan Ramazana verilmesi daha uygun olur. Burada fakire bir daha faydası var. Ramazan her yıl 10 gün ileri geliyor. Dolayısı ile her yıl 10 gün erken almış olur fakir zekatını böylece 30 senede 1 senede fazladan ona katkıda bulunmuş olur, bu da dikkate alınır. Fitre de bayram günü vacip olur ancak bayramdan önce verilmesi daha uygundur. Çünkü bayramdan önce verilirse fakir onunla bayram ihtiyaçlarını karşılar, eksiklerini tamamlar" dedi.
"FİDYEDE ORUÇLA İLGİLİ BİR TERİMDİR"
Necati Akkuş , fidyenin oruçla ilgili bir terim olduğunu, herhangi bir rahatsızlığından, yaşlılığından, hastalığından, tutamayacağı bir özründen dolayı oruç tutamayan kimsenin eğer ilerideki senelerde tutma imkanı yok ise onun yerine her tutamadığı gün için bir fitre miktarı fideye vereceğini belirtti. Akkuş, "Örneğin 3 gün tutamadı hasta oldu, bile bile bozarsa kefaret gerektirir hastalığından dolayı tutamaz yada bozarsa o kimse ileride onu kaza eder. Kaza etme imkanı da yok ise hiç oruç tutma şansı yok ise ok yaşlanmış zayıf düşmüş bu gibi insanlarda tutamadıkları gün sayısınca bir fitre miktarında fidye verirler. 30 gün tutamadı ise bir kimse şeker hastası veya yaşlılığından dolayı ileride de tutma şansı yok ise o kimse 30 gün Ramazan orucuna karşılık 30 fitre verir. Bunun tamamını 1 fakire de verebilir. 30 fakire ayrı ayrıda verebilir. Değişik şekillerde de verebilir. Ama en az 11 buçuk TL her gün için fitre miktarı fidye vermesi gerekir “dedi.
"ÖĞRENCİYE BABASI ZENGİNDE OLSA İLİM TAHSİL ETTİĞİ İÇİN FİTRE VERİLİR"
Müftü Necati Akkuş, akrabalarda usul ve füruğ yani anne baba ve yukarıya doğru dedeler ve nineler çocuklar oğullar kızlar ve aşağıya doğru erkek torunlar ve kız torunlar bunların hiç birine fitre veremeyeceğini belirterek, "Yanlara doğru kardeşlerine, amcalarına, dayılarına, halalarına, teyzelerine, kız kardeşlerine, erkek kardeşlerine ve diğer akrabalarına fakir olanlarına fitre veya zekat verebilir. Öğrenciye babası zenginde olsa ilim tahsil ettiği Çin fitre verilir. Çalışmıyorsa kendisini geçindirecek bir şeye malik değilse o zaman ona da fitre verilebilir. Öğrencilere, ilim tahsil edenlere, kuran kursu öğrencilerine, kuran kurslarına öğrencilere harcanmak üzere onların yeme içme ve ihtiyaçlarına harcanmak üzere verilebilir" dedi.
“GÜVENİLİR OLAN KURUMLARA ZEKAT VE FİTRE VERİLEBİLİR"
Akkuş konuşmasına son verirken, değişik kurumlar sivil toplum kuruluşlarının zekat ve fitreleri toplayıp dağıtmak üzere aracılık ettiklerini ifade ederek, "Bu gibi kurumlara da güvenir olanlarına zekat ve fitre verilebilir yerine ulaştırılmak kaydıyla. Diyanet Vakfı olarak biz Müftülüğün organizesinde şuanda zekat ve fitre veren kardeşlerimizin zekat ve fitrelerini alıyoruz bunları ihtiyaç sahibi olan öğrencilere eğitim yardımı olarak geçen sene 26 öğrencimize eğitim yardımı yaptık ayda TL olmak üzere 26 öğrencimize eğitim yardımı verdik. aileye de toplanan zekatlardan gıda yardımı yaptık ihtiyaç sahibi ailelere. Şuanda Diyanet Vakfı ve Müftülük olarak biz de bunu organize ediyoruz. Ramazanı Şerifin beldemizin insanına, Müslüman kardeşlerimize rahmetiyle bereketiyle huzur ve sükûnetiyle tecelli etmesini ve bu Ramazanın Kadir Gecesinin Bayramın milletimize devletimize ve bütün İslam alemine huzur barış getirmesini Cenabı Haktan niyaz ediyorum" dedi.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası