şükrü saraçoğluna dikilen bayrak / Souness, Kadıköy'e Galatasaray bayrağı diktiği günü anlattı - Galatasaray Haberleri

Şükrü Saraçoğluna Dikilen Bayrak

şükrü saraçoğluna dikilen bayrak

kaynağı değiştir]

Naaşı Eylül 1966'da Anıtkabir'e defnedilen ve Ağustos 1988'e kadar burada kalan Cemal Gürsel (üstte) ile Aralık 1973'te defnedilen İsmet İnönü
 
Naaşı Eylül 1966'da Anıtkabir'e defnedilen ve Ağustos 1988'e kadar burada kalan Cemal Gürsel (üstte) ile Aralık 1973'te defnedilen İsmet İnönü

Naaşı Eylül 1966'da Anıtkabir'e defnedilen ve Ağustos 1988'e kadar burada kalan Cemal Gürsel (üstte) ile Aralık 1973'te defnedilen İsmet İnönü

27 Mayıs Darbesi sonrasında ülkede yönetimine geçen Millî Birlik Komitesi, 3 Haziran 1960'ta yayımladığı tebliğ ile 28 Nisan-27 Mayıs 1960 tarihleri arasında "özgürlük uğruna yaptıkları gösteriler" sırasında ölenlerin "Hürriyet Şehitleri" olarak kabul edildiğini ilan ederken olaylarda öldükleri belirlenen kişilerin, Anıtkabir içerisinde kurulacak Hürriyet Şehitliği'ne defnedileceklerini açıkladı. 10 Haziran 1960'ta, Turan Emeksiz, Ali İhsan Kalmaz, Nedim Özpolat, Ersan Özey ve Gültekin Sökmen'in defin işlemleri gerçekleşti.

20 Mayıs 1963'te gerçekleşen askerî darbe teşebbüsü esnasında çıkan çatışmalarda hükûmete bağlı taraftan ölenlerin, Millî Güvenlik Kurulunun 23 Mayıs 1963 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda şehit ilan edilerek Anıtkabir'deki şehitliğe defnedilmeleri belirlendi. Millî Savunma Bakanlığının 25 Mayıs 1963 tarihli açıklamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından Cafer Atilla, Hasar Aktor, Mustafa Gültekin, Mustafa Çakar ve Mustafa Şahin'in buraya defnedildikleri duyuruldu. İlerleyen günlerde ölen Fehmi Erol ise 29 Mayıs 1963'te buraya defnedildi.

15 Eylül 1966'daki Bakanlar Kurulu toplantısında, 14 Eylül 1966'da ölen dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in naaşının Anıtkabir'e defnedilmesi kararlaştırıldı. 18 Eylül 1966'da gerçekleştirilen devlet töreni sonrasında Gürsel'in naaşı, Hürriyet Şehitliği'ne defnedildi. Ancak bir süre boyunca Gürsel'in kabri inşa edilmedi. 14 Eylül 1971'de Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş, Bayındırlık Bakanlığı tarafından yapılan etüt çalışmalarının bitmek üzere olduğunu ve Anıtkabir'in mimari özelliğini bozmayacak bir kabrin yapılacağını ifade etti. Ankara Milletvekili Suna Tural'ın soru önergesine Başbakan Nihat Erim'in 16 Ağustos 1971'de verdiği yazılı cevapta, Cemal Gürsel ve diğer üst düzey devlet adamları için bir "Devlet Büyükleri Mezarlığı"nın oluşturulması için çalışmalar yapıldığını belirterek Gürsel'in naaşının olduğu yere yekpare taştan bir mezar yapılmasının, bu kabirle Anıtkabir çıkış merdivenleri arasındaki asfalt yolun kaldırılarak zemini taş kaplama bir platform hâline getirilmesinin ve diğer mezarların başka bir yere naklinin uygun görüldüğünü söyledi.

İsmet İnönü'nün 25 Aralık 1973'teki ölümünün ardından Naim Talu önderliğindeki Bakanlar Kurulunun Pembe Köşk'te gerçekleştirdiği toplantıda, İnönü'nün naaşının Anıtkabir'e defnedilmesi kararı çıktı. İnönü'nün defnedileceği yeri belirleme amacıyla 26 Aralık 1973'te Anıtkabir'i ziyaret eden Başbakan Talu, Bakanlar Kurulu, genelkurmay başkanı, Bayındırlık Bakanlığı yetkilileri, mimarlar ve İsmet İnönü'nün oğlu Erdal İnönü ile kızı Özden Toker, defin işleminin, anıt mezarın tam karşısına denk gelen revaklı bölümün ortasına yapılmasını kararlaştırdı. Ertesi gün gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında bu karar resmîleştirildi ve 28 Aralık 1973'te gerçekleştirilen devlet töreni ile defin işlemi gerçekleştirildi.

10 Kasım 1981'de yürürlüğe giren 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun ile birlikte Anıtkabir'de Atatürk'ün yanı sıra yalnızca İnönü'nün mezarının kalması yasalaştı.[119] Kanun hazırlandığı sırada İnönü'nün naaşının da Devlet Mezarlığı'na nakli planlansa da, fikri alınan İnönü ailesinin, naaşın Anıtkabir'de kalması yönündeki fikirlerini iletmesinin ardından kanun da bu fikre uygun olarak çıkarılmıştı.[120] Anıtkabir'e 27 Mayıs 1960 ve 21 Mayıs 1963'ten sonra defnedilen on bir kişinin mezarı 24 Ağustos 1988'de açılarak naaşları Cebeci Askerî Şehitliği'ne, Gürsel'in mezarı ise 27 Ağustos 1988'de açılarak naaşı, 30 Ağustos 1988'de Devlet Mezarlığı'na defnedildi.

Ekleme, onarım ve restorasyon çalışmaları[değiştir

İşte o bayrak direğinin öyküsü!

Genelkurmay’ın değişeceğini açıkladığı Anıtkabir’deki bayrak direğinin öyküsü 67 yıl öncesine kadar uzanıyor.

Genelkurmay Başkanlığı geçtiğimiz gün internet sitesinde 9 Kasım 1950’de Anıtkabir’e dikilen bayrak direğinin değişeceğini açıkladı. ODTÜ’nün yaptığı çalışmalar sonucu direğin meteorolojik etkilerden zarar gördüğünü belirten Genelkurmay Başkanlığı yeni bayrak direğinin 29 Ekim’deki Cumhuriyet Bayramı’na yetişeceğini duyurdu.

Değiştirilecek bayrak direğinin filmlere konu olacak bir hikayesi var. 1937’de Amerika’ya yerleşen Makedonya doğumlu Nazmi Cemal, Bronx’ta sancak direkleri üreten bir fabrikanın sahibiydi. Atatürk için Anıtkabir inşa edildiğini duyunca dünyada eşi benzeri olmayan bir bayrak direği yapmak istedi. 1945’de önce New York Büyükelçisi Münir Ertegün ile görüştü sonra Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na bir mektup yazarak isteğini iletti.

İsteği kabul gören Nazmi Cemal, o tarihte 100 feet olan en uzun bayrak direğine 10 feet ekleyerek 33.53 metre uzunluğunda tek parça ve 5 ton ağırlığında bir bayrak direği yaptı. Büyükelçi Münir Ertegün 1946’da Amerika’da vefat edince naaşla birlikte, devasa bronz bayrak direği New York Limanı’nda düzenlenen bir törenle Missouri Zırhlısı’na yüklenerek Türkiye’ye gönderildi.

Gönderdiği bayrak direğinin ucundaki ay yıldızı 22 ayar altın yaprakla kaplayan Nazmi Cemal, ayrıca 6x3.6 metre boyutunda bir de Türk bayrağı yolladı. Cemal, 20 yıl boyunca bayrak direğinin bakımını da yaptı.

kaynağı değiştir]

Ana madde: Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü ve devlet cenaze töreni

Atatürk'ün ölümünden sonra çekilen bir fotoğrafı (10 Kasım 1938)

Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de, İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'nda ölümünün ardından, defin yeri konusunda basında çeşitli tartışmalar başladı. 10 Kasım 1938 tarihli Kurun ile 11 Kasım 1938 tarihli Tan gazetelerinde Atatürk'ün nereye gömüleceğinin belli olmadığı ve bu kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin vereceği; mezarın ise Çankaya Köşkü'nün yanı, Ankara Kalesi'nin ortası, ilk meclis binasının bahçesi, Atatürk Parkı ya da Orman Çiftliği'nde yapılmasının olası olduğu yazılmıştı. 13 Kasım'de hükûmet, Atatürk için bir anıt mezar yapılıncaya kadar kendisinin naaşının Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağının kararlaştırıldığını açıkladı. 15 Kasım tarihli Akşam'da, anıt mezarın Ankara Etnografya Müzesi'nin bulunduğu sırtta yapılmasının yüksek bir ihtimal olduğu yazıldı.[3] Defin işleminin Ankara dışındaki bir yerde yapılmasına yönelik tek öneri, İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ tarafından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a, defnin İstanbul'da gerçekleştirilmesine yönelik olarak yapılmışsa da bu öneri kabul görmemişti. 19 Kasım'da İstanbul'dan Ankara'ya taşınan cenaze, 21 Kasım'da düzenlenen törenle müzeye konuldu.

Atatürk'ün 28 Kasım'da açılan vasiyetinde kendisinin mezar yerine dair hiçbir ifade yer almazken hayatta olduğu dönemde bu konuya dair bazı sözlü ifadeleri ve hatıraları bulunuyordu.Afet İnan'ın 26 Haziran 1950 tarihli Ulus gazetesinde aktardığı bir hatıraya göre, Recep Peker'in kabir yeri için Ulus Meydanı'ndan Ankara Garı'na inen yol üzerinde bulunan kavşağı öne sürmesine yönelik olarak Atatürk, "İyi ve kalabalık bir yer. Fakat ben, böyle bir yeri milletime vasiyet edemem." yanıtını vermişti. Aynı hatırada İnan, 1932 yazında gerçekleştirilen çok katılımcılı bir sohbet esnasında Atatürk'ün Çankaya'ya gömülmesini istediğini; ancak o günün gecesinde otomobille Çankaya'ya dönerken kendisine "beni milletim nereye isterse oraya gömsün, fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır" dediğini ifade ediyordu. 1959'da kaleme aldığı hatıratında Münir Hayri Egeli, Atatürk'ün Orman Çiftliği'ndeki bir tepede, dört yanı ve üstü kapalı olmayan ve kapısında "Gençliğe Hitabe"nin yazılı olduğu bir kabir istediğini belirtirken konuşmasını "Bütün bunlar benim fikrim. Türk milleti elbet bana münasip göreceği şekilde bir kabir yapar." şeklinde tamamladığını aktarıyordu.

Atatürk'ün cenaze töreninden bir görünüm (19 Kasım 1938)

Başbakan Celâl Bayar, 29 Kasım'da gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu toplantısında anıt mezarın yerinin belirlenmesi için uzmanlardan oluşturulan komisyon tarafından düzenlenen raporun grup onayına sunulduktan sonra uygulamaya geçileceğini ifade etti. Başbakanlık Müsteşarı Kemal Gedeleç başkanlığında; Millî Savunma Bakanlığından generaller Sabit ve Hakkı, Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Kazım, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Vehbi Demirel ve Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Müdürü Cevat Dursunoğlu'nun oluşturduğu komisyonun ilk toplantısı 6 Aralık 1938'de gerçekleştirildi. Bu toplantı sonunda komisyon, 16 Aralık 1938'de gerçekleştirmeyi planladıkları ikinci toplantıya Bruno Taut, Rudolf Belling, Léopold Lévy, Henri Prost, Clemens Holzmeister ve Hermann Jansen'in davet edilmesini ve bu heyetin görüşlerinin alınmasını kararlaştırdı.[7][8]Bakanlar Kurulu 24 Aralık'ta, bu heyetin görüşleri alınarak komisyon tarafından hazırlanan raporun incelenmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubuna sevkine karar verdi.[9][10] 3 Ocak 1939'da gerçekleştirilen meclis grubu toplantısında, ilgili raporu incelemekle görevlendirilen Falih Rıfkı Atay, Rasih Kaplan, Mazhar Germen, Süreyya Örgeevren, Refet Canıtez, İsmet Eker, Münir Çağıl, Mazhar Müfit Kansu, Necip Ali Küçüka, Nafi Atuf Kansu, Salâh Cimcoz, Saim Uzel, Ferit Celâl Güven, Tevfik Tarman ve Mithat Aydın'dan oluşan 15 kişilik CHP Anıtkabir Parti Grubu Komisyonu kuruldu. 5 Ocak'ta gerçekleştirilen komisyonun ilk toplantısında komisyon başkanlığına Çağıl, kâtipliğine Güven, raportörlüklerine ise Atay, Örgeevren ve Kansu seçildi. Komisyon, yer tespiti için oluşturulan heyetin önerdiği dokuz noktada; Çankaya Köşkü'nün çevresinde, Etnografya Müzesi'nde, Yeşiltepe'de, Timurlenk (ya da Hıdırlık) Tepesi'nde, Gençlik Parkı'nda, Ankara Ziraat Mektebi'nde, Orman Çiftliği'nde, Mebusevleri'nde ve inşası devam eden yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının arkasındaki tepede inceleme gezileri gerçekleştirdi.[8] 5 Ocak'taki toplantıda, yer tespit heyetinin önerilerinin ötesine geçerek başka yerlerin de incelenmesi yönünde karar alındı.

Anıtkabir'in inşası öncesinde Ankara'nın Rasattepe'den görünümü

17 Ocak'ta gerçekleştirilen komisyon toplantısında Mithat Aydın'ın sunduğu öneri doğrultusunda aynı gün, Rasattepe'de de incelemeler gerçekleştirildi. Komisyon üyelerinden Süreyya Örgeevren, anıt mezar için Rasattepe'nin seçilmesi gerektiğini "Tepeye çıkılıp Ankara'ya bakılınca; bir ucu Dikmen, diğer ucu da Etlik Bağları olmak üzere nihayetlenen sevimli bir hilâlin tam ortasına düşen bir yıldız üzerinde bulunulduğunu vehleten his ve müşahede olunur. Yıldız nısıf dairenin her noktasına ne pek uzak ne pek yakındır." ifadeleriyle belirtti. Atay, Cimcoz ve Güven, uzmanların Rasattepe'yi hiç düşünmediklerini ve daha sonradan teklif edilen bu yeri reddettiklerini belirterek kendilerinin bu kararına katıldıkları ve anıt mezarın Çankaya Tepesi'nde olması gerektiği yönünde görüş bildirdi. Üçlü, "Atatürk'ün hayatı boyunca Çankaya'dan ayrılmadığını, Çankaya'nın şehrin her tarafına hâkim olduğunu; Kurtuluş Savaşı, devletin kuruluşu ve inkılâpların hatıralarına ayrılmaz bir surette bağlı olduğunu, maddi ve manevi tüm şartları taşıdığını" ifade ederek Çankaya'daki eski köşkün arkasında su depolarının yer aldığı tepeyi önerdi. Aynı gün gerçekleştirilen oylamada 11 üyenin desteğini alan Rasattepe, anıt mezarın inşa edileceği yer olarak belirlendi.[8]

İnşaat arazisindeki ilk kamulaştırmalar[değiştir

TÜRK OCAKLARI

10 Kasım Günlüğü - Dr. Bilâl Niyazi

BİR KİTAP BİR MEKTUP

Diplomat, akademisyen ve yazar Dr. Bilâl Niyazi Şimşir, Eylül 2014’te önemli çalışmalarından birini daha yayımladı: 10 Kasım Günlüğü. Sayın Şimşir’in imzalayıp dergimize gönderme nezaketini gösterdiği, belgelere dayanan ve yazarın araştırmacı yazarlık özelliğini yansıtan bu eser, “Atatürk’ün Hastalığı ve Ölümü Sürecinin Belgesel Kronolojisi” alt başlığını taşımaktadır. Kitabın adına ve alt başlığına karşılık muhtevasının sadece “Atatürk’ün ölümü” sürecini ele almadığı görülür. Atatürk’ün hastalığı ve ölümü, ölümünden sonraki hazırlık ve gelişmeler, yurtiçi ve dışındaki yansımaları gün gün belgelere dayandırılarak anlatılmıştır. Bunların dışında Anıtkabir’in inşası, Atatürk’ün naaşının buraya nakli, hakkında âşık ve şairlerin şiirleri, yerli ve yabancı tanınmış kişilerin sözleri de kitaba eklenmiştir. Çok ilgi çekici bilgi ve belgelerin yer aldığı eserden, Anıtkabir’deki bayrak direğiyle ilgili mektubu, Yüce Atatürk’ü saygı, minnet ve rahmetle anarak aşağıda veriyoruz. Bu mektup, Anıtkabir’in yapımı devam ederken 21 Haziran 1945 tarihinde, Başbakan Şükrü Saracoğlu’na yazılmıştır (s.570-571): “Sayın Bay, Aslen Makedonya’da Türk sancağı altında doğmuş ve hakiki bir Türk terbiyesi ile büyümüş, bütün varlığımla, Türklüğümle iftihar eden bir vatandaşım. New York’ta Amerikan sancak direkleri ve malzemesi imal eden kumpanyanın sahibi ve direktörüyüm. Zaman ve mekân, Türklüğüme ve yurduma karşı sarsılmaz sevgi ve rabıtalarıma halel getirmemiştir. Atatürk’e karşı pek derin bir sevgi ve saygı ile bağlı bulunduğumdan, yapılmasına başlanılan Ata’mızın mübarek kabrine rekzedilmesi (dikilmesi) için üstad ve mahir mühendislerim tarafından imalathanemde, hususi bir surette yaptırdığım sancak direğini, hiçbir maksat beslemeksizin size bir hizmet iştiyakiyle ve bir hediye olmak üzere, bütün masrafı ve sigortası tarafımdan verilmek şartiyle, anavatana göndermek azmindeyim. 10 sene zarfında lüzum görülecek tamirat için levazımatı meccanen göndermeyi de taahhüt ediyorum. Türkiye toprağına çıkarıldığında, Ankara’ya götürülmesi için trokla naklini tavsiye ederim. Bu nakliye masrafı Hükûmete ait olacaktır. Avrupa’nın en yüksek bandıra direği olacak bu direğin tepesine konulacak ay ve yıldızın ne tarzda ve ne şekilde olması arzu edilirse lütfen tarafıma bildirilmesini temenni ederim. Abide ve dizayn hakkında tavassut ve arzularınız varsa bildirilmesini rica ederek bu hususta iktiza edecek her türlü yardımı büyük bir memnuniyetle ifadan çekinmeyeceğim. Türklüğüm namına taahhüt ederim. Herhâlde, büyük bir şevk ve derin bir sevgi ile Ata’mıza ve yurdumuza yapmakla bahtiyar olacağım işbu hizmetin kabulünü, kalben sizlere pek yakın bulunan bir Türk vatandaşı namına rica eder, sonsuz saygılarımı sunarım. Cevabınızı aldığımda, derhâl vapura koyarak göndermeye amadeyim. Amerikan Sancak Direkleri ve Malzemesi imal eden kumpanyanın sahibi ve direktörü Nazmi Cemal” Nazmi Cemal’in hediye ettiği, 33,53 m uzunluğundaki bu bayrak direği, 9 Kasım 1950 tarihinde Anıtkabir’in Çankaya tarafındaki merdivenin başına dikilmiş ve 2013 yılında yerine yenisi dikilinceye kadar şanlı bayrağımızı dalgalandırmıştır.

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır