ruhlar nereye gider / Ruh Ölümden Sonra Nereye Gider? (Swami Sivananda) Fiyatı, Yorumları, Satın Al - seafoodplus.info

Ruhlar Nereye Gider

ruhlar nereye gider

İnsan Öldükten Sonra Ruhu Nereye Gider?

Ruh bedenden nasıl ayrılır? İnsan ölünce ruh nereye gider? Öldükten sonra ruh bedenden ayrılıp nereye gidiyor? Ruh kokar mı? İşte ruhun yolculuğu

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, düşünüp ibret almamız, son nefes ve ötesine hazırlanmamız için, bizlere kabir, kıyâmet ve âhiret ahvâlinden bazı manzaralar nakletmiştir.

İNSAN ÖLÜNCE RUH NEREYE GİDER?

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın naklettiğine göre Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir defasında:

“Mü’minin rûhu çıktığı vakit, onu iki melek karşılayıp yukarı çıkarırlar.”buyurmuşlardı. Sonra da mü’min rûhun güzel koktuğunu ve bu kokunun etrafa da saçıldığını beyân etmişlerdi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunun ardından sözlerine şöyle devam ettiler:

“Semâ ehli:

«‒Arz (dünya) tarafından ne kadar da güzel ve hoş bir ruh geliyor! Allah Teâlâ, sana ve içinde bulunarak îmâr ettiğin cesede salât eylesin!» derler.

Sonra ruh, hemen Rabbinin huzûruna çıkarılır. Daha sonra Cenâb-ı Hak:

«‒Onu, (Cennet bahçelerinden bir bahçe olan kabrine) götürün, berzah hayatı bitinceye kadar orada kalsın!» buyurur.”

Bunun ardından Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kâfirin rûhu çıktığında onun pis kokusundan, üzerine yağan lânetten ve herkesin ondan uzaklaşmak istediğinden bahsetmiş, sonra da şöyle buyurmuşlardır:

“Kâfirin rûhu çıktığında (semâ ehli):

«‒Arz (dünya) tarafından pis bir ruh geliyor.» derler. Sonra:

«‒Onu, (Cehennem çukurlarından bir çukur olan kabrine) götürün, berzah hayatı bitinceye kadar orada kalsın!» denilir.”

Bu sözü söylerken Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, (kâfir rûhun pis kokusu sebebiyle) üzerlerinde bulunan ince örtüyü mübârek burunlarına çevirmişlerdir. (Müslim, Cennet, 75)

AHİRETTE MÜMİNLERİN DURUMU

Berâ bin Âzib -radıyallâhu anh- da şöyle anlatır:

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’le beraber, Ensâr’dan bir zâtın cenâzesine gitmiştik. Kabrine kadar vardık, henüz defnedilmemişti. Efendimiz’in etrafına oturduk. Bir semâya, bir yere bakmaya başladılar. Üç defa mübârek gözlerini yukarı kaldırıp yere indirdiler. Sonra da:

“Allâh’ım! Kabir azâbından Sana sığınırım!” diye duâ ettiler.

  • Ruh Bedenden Nasıl Ayrılır?

Daha sonra şöyle buyurdular:

“Müslüman bir kimse âhirete yaklaştığı ve dünyadan ayrılma vakti geldiği zaman, ölüm meleği gelir ve başucuna oturur. Semâdan da melekler inerler; yüzleri güneş gibi parlaktır. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. O şahsın önüne, baktığı yere otururlar. Ölüm meleği şöyle der:

«‒Ey itmi’nâna ermiş nefs! Rabbinin mağfiretine ve rızâsına kavuşmak için çık!»

O da su damlasının kaptan aktığı gibi kolaylıkla çıkıverir.

Diğer melekler, o rûhu ölüm meleğinin elinde göz açıp kapayıncaya kadar bile bırakmadan hemen alırlar ve semâya yükseltirler. Yanlarından geçtikleri her melek topluluğu:

«‒Bu güzel ruh da kim?» derler.

Rûhu yükselten melekler de onu en güzel isim ve sıfatları ile yâd ederek:

«–Bu falan oğlu falandır.» derler.

Semâya vardıklarında bütün semâ kapıları açılır. Yedinci kat semâya varıncaya kadar, içinden geçtikleri her bir semânın Allâh’a en yakın olan mukarreb melekleri, bu rûhu teşyî eder (uğurlar).

Sonra:

«–Onun amel defterini İlliyyîn’e yazın!» denilir.

Daha sonra da:

«‒Kulumu yeryüzüne geri götürün. Çünkü Ben, onları yerden yaratacağımı, tekrar ona döndüreceğimi ve yine oradan çıkaracağımı vaad ettim.» denilir.

O kimsenin rûhu cesedine geri getirilir.[1]

Melekler ölünün yanına gelirler ve:

«‒Rabbin kim?» derler.

«‒Allah.» der.

«‒Dînin nedir?» derler.

«‒İslâm.» der.

«‒Sizin içinizden çıkan şu zât kimdi?» derler.

«‒Allâh’ın Resûlü’ydü.» der.

«‒Bunu nereden bildin?» derler. O da:

«‒Allâh’ın Kitâbı’nı okudum, O’na îmân ettim ve O’nu tasdîk ettim.» der.

Bunun üzerine semâdan bir münâdî şöyle nidâ eder:

«‒Doğru söyledi, ona Cennet’te bir yer hazırlayın, Cennet elbiseleri giydirin ve Cennet’teki mekânını gösterin!»

Daha sonra bu kimse kabrine yatırılır. Cennet’in rüzgârı ve hoş râyihası kendisine gelir. Ona bunlar yapıldıktan sonra, yanında güzel yüzlü, temiz kıyafetli ve hoş kokulu bir adam temessül eder:

«‒Hoşlandığın şeylerle sevin! Bu sana vaad edilen gündür!» der.

Müslüman:

«‒Sen kimsin? Hayır müjdeleyen bir yüzün var!» diye sorduğunda o şahıs:

«‒Ben senin sâlih amelinim.» der.

Sonra o kimse şöyle yalvarır:

«Yâ Rabbi! Kıyâmeti hemen gerçekleştir ki (Cennet’te bana lûtfedeceğin) ehlime ve malıma kavuşayım!»”

Bunu söyledikten sonra Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu âyet-i kerîmeyi tilâvet buyurdular:

“Allah Teâlâ, sağlam sözle (yani «Lâ ilâhe illâllah!» diyerek) îmân edenleri(n ayağını kaydırmaz) hem dünya hayatında hem de âhirette sapasağlam tutar…” (İbrahim, 27)

AHİRETTE GÜNAHKARLARIN DURUMU

Sonra Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle devam ettiler:

“Fâcir (günahkâr) kimseye gelince; âhirete yaklaşıp dünyadan ayrılma vakti geldiğinde, ölüm meleği gelir ve başucuna oturur. Semâdan melekler inerler; yüzleri simsiyah ve ellerinde kıldan yapılmış kaba ve sert giysiler vardır. Önüne, gözünün baktığı yere otururlar. Ölüm meleği:

«‒Ey pis ruh! Allâh’ın hiddet ve gazabına uğramak için çık!» der.

Ruh cesetten, kancalı ve çatallı bir şişin ıslak yünün içinden çekilip çıkarılması gibi oldukça zor ayrılır. Onunla birlikte vücuttaki bütün damarlar ve sinirler de (sanki) kopar, (yani o derece ıztırap verir).

Melekler hemen kalkarlar, o rûhu bir an bile bekletmeden semâya yükseltirler. Yanlarından geçtikleri her melek topluluğu:

«‒Bu pis ruh da kim?» derler.

Melekler, kötü sıfatlarını zikrederek «falan kimse» derler.

Semâya vardıklarında semâ kapıları yüzüne kapanır.

«–Amel defterini Siccîn’e yazın!» denilir.

Daha sonra da:

«–Kulumu yeryüzüne geri götürün. Çünkü Ben, onları yerden yaratacağımı, tekrar ona döndüreceğimi ve yine oradan çıkaracağımı vaad ettim.» denilir.

Rûhu yere atılır. Cesedinin içine düşer.”

Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- burada da şu âyet-i kerîmeyi tilâvet buyurdular:

“…Kim Allâh’a ortak koşarsa, sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.” (el-Hac, 31)

Sonra da Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sözlerine şöyle devam ettiler:

“Melekler o (günahkâr)a gelirler ve:

«–Rabbin kim?» derler.

«–Bilmiyorum!» der.

Semâdan bir münâdî şöyle nidâ eder:

«–Yanlış söyledi. Ona ateşten bir yer hazırlayın, Cehennem elbiseleri giydirin ve Cehennem’deki yerini gösterin!»

Kabri onu sıkar. Öyle ki kaburga kemikleri birbirine geçer.[2] Cehennem’in kokusu ve sıcaklığı ona gelmeye başlar. Bunlar yapıldıktan sonra yanında çirkin suratlı, perişan kıyafetli ve kötü kokulu bir adam temessül eder:

«–Hoşlanmadığın şeyle müjdelen! Bu, sana vaad edilen gündür.» der.

Fâcir:

«–Sen kimsin? Yüzün şer habercisi!» der.

O da şöyle cevap verir:

«‒Ben senin kötü amelinim!»

Bunun üzerine fâcir:

«Yâ Rabbi! Kıyâmeti hiç getirme!» der.” (Hâkim, Müstedrek, I, / Krş. Ahmed, IV, , ; Heysemî, III, )

Dipnotlar:

[1] Tefekkür ufku ne kadar gelişirse gelişsin, âmâ bir kimsenin idrâkinde, renkleri tam mânâsıyla canlandırmak nasıl mümkün değilse, bu dünya hayatında bizlerin de, hiç görmediğimiz kabir âleminin keyfiyetini tam mânâsıyla idrâk etmemiz söz konusu olamaz. Bu sebeple bizler, kabir ve ötesine âit hâdiselerin Kur’ân ve Sünnet’te bildirildiği üzere olacağına inanır ve îmân ederiz. Beşer idrâki, dünyevî intibâlarla düşünebildiğinden, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, kabir hayatına dâir hakîkatleri bizim idrak seviyemize göre beyan buyurmuşlardır. O âlemin asıl mâhiyet ve keyfiyetini ancak Rabbimiz bilir.

[2] Bu nevî tâbirlerin mecâzen mi, yoksa hakîkî mânâsıyla mı kullanıldığı, bizim için meçhuldür. Zira bizler, kabirde gerçekleşecek hâllerin keyfiyetini dünyevî idrâk imkânlarımızla tam olarak bilmekten âciziz. Hadîs-i şerîflerde Berzah Âlemi’nin şartları hakkında verilen haberlerin, dünyada yaşanan ve bilinen şeylerle tasvir edilmiş olması, -Allâhu a‘lem- kabir azâbının dehşet ve şiddetini biz kullara lâzım olduğu derecede idrâk ettirmek ve gerekli ders ve ibretleri almaya sevk etmek içindir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Ölüm ve Sonrası Konusunda En Çok Merak Edilenler

PAYLAŞ:                

Ruh, ölümden sonra nereye gider?

Duyu alanına girmeyen bu konular hakkında güvenilir bilgiyi sadece ayet ve hadislerden alabiliyoruz Ben bu iki kaynakta gördüklerimi kısaca özetleyeyim

Eceli gelen insanın ruhu Azrail aleyhisselam vasıtasıyla alınır, “berzah” âlemine götürülür

Berzah, dünya ile ahiret arasında bir bekleme yeridir Ruh orada sorguya çekilir Buna “kabir suali” denir

Berzah ya da kabir hayatı bu sorgulamanın sonucuna göre biçimlenir, ruh için iyi ya da kötü olur

- Nasıl bir hayattır kabir hayatı? Bunu hadisten öğreniyoruz

“Ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukur.”(Tirmizî, Kıyâmet, 26) diye tanımlıyor Peygamberimiz (asm).

İnsan bir yolcudur Buradan kabre, kabirden mahşere, mahşerden cennet ya da cehenneme giden bir yolda yürüyor

Ebediyet yolunda harika hadiseler birbirini izleyecek Bunları da kısaca anlatayım

Büyük meleklerden İsrafil aleyhisselam, “sûr” isimli mahiyeti meçhul bir borazana üfleyince kıyamet süreci başlar

Kâinat yıkılır Mahşer meydanı kurulur Bedenler yaratılır Ebedî âleme uygun olan bu bedenlere hayat verilir

Berzahta bekleyen ruhlar yeni bedenlere gönderilir Her insan hesabı görülmek üzere iki melek tarafından mahşer meydanına götürülür

Bütün insanlar orada bir araya getirilir Bu sürece “haşir” denir

Mizanda ameller tartılır, cennetlikler ve cehennemlikler belli olur Kim nereye layıksa oraya gönderilir Buna da “neşir” denir

Dünya bir imtihan meydanı Her nefis gibi o da ölümü tadacak, ebedî ahiret âleminde bir menzil olacak Hem Kur’an hem de daha önce indirilen semavi kitaplar bunu söylüyor Binlerce peygamber, milyonlarca evliya aynı noktaya parmak basıyorlar

Allah, kitaplarının ve nebilerinin diliyle kullarına söz vermiş Kuşkusuz sözünü yerine getirecektir

Allah, unutmaktan münezzehtir Sözünden dönmesi muhaldir, imkânsızdır

Haşre, dirilişe hiçbir mani yoktur Hâlbuki ahireti gerektiren pek çok sebep vardır Bilhassa ilahî isimler

Mesela “her işi hikmetle yapan” manasında Hakîm ismi Ebedî hayat olmazsa kâinatın da bir anlamı kalmaz Her yerde görünen sayısız hikmetler abes olur

Kâinatta hiçbir israf yoktur Her varlık bir maksada hizmet eder Dünya hayatının ebedî bir neticesi olmazsa kâinat büsbütün israf olur

Hiç kuşkusuz, Hakîm olan Allah böyle bir abes ve israfa asla yol vermez

Mesela Rahîm ismi Mahşer kurulmaz, hesap görülmezse merhamet zıddına dönüşür Bir nebze hayatı tattırıp sonra yok etmek gibi bir acımasızlık meydana gelir

Nihayetsiz merhamet sahibi olan Allah elbette böyle bir merhametsizliğe meydan vermeyecektir

Mesela Âdil ismi Bu ismin şanı hak sahibine hakkını vermektir Bu dünyada her ruha münasip bir beden, her bedene uygun cihazlar vererek adaletini gösteren Rabbimiz, elbette insanların amellerine göre bir netice takdir edecek, mazluma mükâfatını, zalime cezasını verecektir

İşte, bu üç isim gibi sair ilahî isimler de ahireti gerektirir Bunları daha sonra ayrıntılı biçimde konuşuruz Hele beklesin

Kuran&#;a göre ölen insanın ruhu nereye gider?

Kuran’a göre ölen bir insanın ruhu Allah’a rucü eder. Bu, ayetlerle sabittir. Ankebut Suresi Ayet, Enam Suresi ve benzeri diğer bazı ayetlerde, ölüm sonrasında ruhların esas sahibi olan Allah’a döneceği bildirilir.

Kuran’a göre ölen bir insanın ruhu Allah’a rucü eder. Bu, ayetlerle sabittir. Ankebut Suresi  Ayet,
Enam Suresi ve benzeri diğer bazı ayetlerde, ölüm sonrasında ruhların esas sahibi olan Allah’a  döneceği bildirilir. Buna rağmen bazı İslam âlimleri, ölen insanların ruhlarının, terbiye ve ıslahı  için Berzah âlemi ismini verdikleri bir âleme gönderildiğini iddia ederler. İddialarına göre  iyi ruhlar bu alemde cennetten bir köşede zevk-i sefasını sürerken kötü ruhlar da cehennemden  ulaştırılan bir cehennem ateşi ile yakılarak terbiye edilmeye çalışılır. İslam’a göre böyle bir şeyin olması hiç mümkün değildir.
İnsanlar bu tür yazılarla çok sık karşılaşacağı için, yanlış fikirlere yönlendirilmelerine engel olmak amacı ile bu yazıyı kaleme alıyorum. Başta da dediğim gibi Kuran’a göre Berzah Alemi diye bir alemin olması mümkün değildir. Aşağıda zikredilen 5 maddedeki Kuran bilgileri dikkatlice incelenirse okuyucularımızın bana hak vereceklerine yürekten  inanıyorum.

1) Kitabımızda Berzah Alemi diye bir alemden bahsediş yoktur. Eğer bütün ruhların eza cefa edilerek ıslah için gidilecekleri böyle bir âlem olsaydı. Allah-ü Teâla,  Kuran’da o  aleme yer vermez miydi? En azından, hiç olmazsa bir satırlık, bir Ayetlik bir bilgilendirme yapmaz mıydı? Elbette yapardı. Bu konuda bir tek ayet bile yoktur. Kuran, ahiret hayatı içinde olan cennet ve cehennemden nasıl uzun uzun bahsediyorsa, cennet lafı yerde, cehennem lafı yerde nasıl geçiyorsa Berzah Alemi'nden de  bahsederdi. Tekrarlayarak söylersek, Kuran’da Berzah Alemi ile ilgili bir tek ayet, bırakalım bir ayeti,“Berzah Alemi” diye bir ifade bile yoktur. Bu konuda, Elmalı da dâhil (ki Elmalı tefsiri, akla en uygun yapılan tefsirlerden sayılır. O bakımdan Elmalı dâhil diyorum.) bazı müfessirler, Ruhların Allah katında değil Berzah Âleminde beklediğini savunurlar. Kanaatimce bu düşünceler tamamen yanlıştır.
2) Eğer öyle  olsa C. Allah Enam Suresi Âyeti’nde, “Ölen kişinin ruhunun Allah katına rücu edeceğini” bildirir mi? Aynı anlamda bazı ayetler de vardır. Mesela  Ankebut Suresi ayetinde Allah-ü Teâla, “Her can ölümü tadacaktır. Sonunda da bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut) buyurur mu? Yine “İnnalillahi ve inna ileyhi racun” (Dönüş bana olacaktır) buyurur mu?
Bu ayeti kerimeler, Berzah Alemi düşüncesinin, kişilerin yorumu ile veya 14 asır evvelki İslam ulemasının görüşlerine bağlı kalarak ya da İsrailiyat kaynaklarının etkisinde kalarak  ortaya çıkarılan bir âlem olduğu kanaatini doğurmaktadır. Kuran’da böyle bir âlemden tek bir ayette dahi bahsedilmemiştir. 
3) Kuran’da olmayan bir âlemin de var olduğunu söylemek, hele hele orada iyi ruhların cennetten bir köşede, kötü ruhların da cehennemden bir köşede olduklarını söylemek hiç doğru bir şey, tutarlı bir şey değildir. Çünkü Kuran-ı Kerim’e göre cehennem, İsrafil’in Sura’yı birinci üfürmesinden sonra, yani Kıyamet kopmaya başladığı anda ateşlenecektir. (Tekvir Suresi)   
4) Bir diğer önemli konu da, Berzah Aleminin olması, C. Allah’ın adaletine de sığmaz oluşudur. Diyelim ki 10 bin yıldır Berzah Alemi'nde eza cefa çeken bir ruh olsun. Kıyamet de yarın kopsun ve ruhlar hemen bedenlere girerek mahşer alanına  hiç ceza çekmeden  gitsin. Böyle bir şey olabilir mi? C. Allah hiç böyle bir adaletsizlik yapar mı? Birisine 10 bin yıl eza cefa çektirsin diğerine hiç çektirmesin veya 2 ay çektirsin. Böyle bir adaletsizliği Allah’a yakınlaştıranları, isterse Allame-i cihan olsun kınarım. Çünkü Allah böyle bir şeyi asla yapmaz.
5) Yine bir tutarsızlık, Ehli Sünnete göre, yani dört mezhebe göre, “Cezada, ızdırap da, mükafatta ancak ruh ve beden birlikteliğinde olur” Ehli Sünnet mezheplerinin görüşü budur. Berzah Alemi'nde ruhların olacağını iddia edenler, bedensiz olan  ruha nasıl ızdırap verecekler? Bedensiz bir ruha ızdırap verilemez. Delilim, Nisa Suresi Ayeti'dir. C. Allah bu ayette, “Ayetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek  ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hâle geldikçe de, acı duymaları için derilerini başka derilerle değiştireceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” buyurarak  eza cefanın ancak beden-ruh birlikteliğinde olabileceğini bildirmektedir.
Öyle sanıyorum bu fikrin savunucuları, insanları dinin içinde tutabilmek için mutlaka korkutmak gerekir kanaati ile, Berzah Alemi diye bir âlem peydah ederek ruhların orada tutulduğunu savunuyorlar. Berzah Âlemi inancı Yahudilerde vardır. Sanıyorum, İsrailiyat kaynaklarının etkisinde  kalınıyor. Benim delilim Kuran’dır. Kuran’da sadece Berzah kelimesi geçer o da ilgili ayette “engel” olarak kullanılmıştır.

Kuran'da üç yerde Berzah 
kelimesi 'engel' anlamında geçer

Kuran’da Berzah kelimesinin  üç ayette geçtiği görülür. Ancak  “engel” ,”mani olma” anlamlarında kullanılmıştır. Yani Berzah alemi ile hiç ilgisi yoktur. Ayetlere baktığımızda  durum daha iyi anlaşılacaktır.
1) İlk geçtiği ayet, Furkan Suresi Ayeti'dir. Anlamının daha iyi anlaşılabilmesi için ayeti aynen aktarıyorum. “Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki  tuzlu ve acı iki denizi salıveren  ve aralarına bir berzah (engel koyan), aşılmaz bir sınır koyan Allah’tır”. 
2) İkinci  ayet, Rahman Suresi Ayeti'dir. ayete geçmeden ayeti zikretmekte fayda vardır. ayette, C. Allah, “İki denizi  birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. (Müminün) buyuran C. Allah’ın,   ayette de, “Denizlerin aralarında bir Berzah (engel) vardır. Birbirleri ile karışmazlar.” Buyurduğu ve Berzah kelimesini engel olma, mani olma anlamlarında kullandığı görülür. Bu ayette, denizlerin birbirine karışmamasını sağlayan, tuzluluk farkı sebebi ile bu iki deniz arasında bir dikey su tabakası engeli oluştuğu bilim adamlarınca da ispat edilmektedir. Bahse konu olan  o tuzluluk farkı nedeniyle aralarında karışmamayı sağlayan bir dikey engelin oluşması, Berzah kelimesi ile anlatılmıştır.
3) Üçüncü  ayet, Müminün Suresi Ayeti'dir. Ancak ayete de bakmak gerekir. Çünkü ayet, tamamlayııcı bir rol oynamaktadır. Bu ayette, ahirette cehennemlik olacağını anlayacak olan birisinin, (Allah’ım beni dünyaya yeniden gönder iyi şeyler yapıp ahretimi kazanayım ondan sonra beni tekrar Ahrete al) ( Müminün) anlamında bir istekte bulunduğundan bahsedilir. Bu İzahtan sonra Berzah kelimesinin geçtiği ayeti aynen alıyorum. “(Allah’ım) Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım. (Ondan sonra beni tekrar Ahirete al der) Hayır o kulun söylediği sözler boş laftan ibarettir. Onların gerisinde, yeniden dirilecekleri güne kadar süren bir Berzah (engel) vardır.” (Müminün)
Bu surede geçen Berzah kelimesi de diğerleri gibi engel anlamında kullanılmıştır. Kuran-ı Kerim'de, Berzah  kelimesinin  geçtiği bu üç ayetin dışında başkaca bir ayet yoktur. Görüldüğü gibi bu üç ayette de Barzah, engel anlamında  kullanılmıştır. Kuran'da Berzah Alemi'nden bahseden tek bir ayet bile  olmadığından, Berzah Alemi'nin varlığını iddia edenler  tek bir ayet bile gösteremezler, denilmiştir.
Zikrettiğimiz üç ayette de Berzah kelimesi, engel anlamında kullanılmıştır. Ruhların Kıyamete kadar eza cefa çekeceği ya da cennetten bir köşe olarak  mükafat göreceği iddia edilen Berzah Alemi'yle ilgili bir kere bile“Berzah Alemi lafı” geçmemektedir. Bir Berzah kelimesini gördük diye, Berzah Alemi oluşturmanın tutarlı hiçbir yönü yoktur. Bu iddiada bulunanlar, delil olarak 14 asır evvel yaşayan İslam âlimlerinin görüşlerini gösterirler. 
Bu, doğru bir görüş olamaz. Çünkü o devrin görüşü ile bu devrin görüşü bir olamaz. O zamanlar, insanları İslam dinine daha çok katabilmek için öyle konuşmak gerektiğinden o şekilde konuşmuş olabilirler. Ama bugünün insanının zeka seviyesi ile 14 asır evvelki insanın zeka seviyesi her halde aynı olmaz. Bu konuda ısrar, insanları dinden uzaklaştırabilir, dinden soğutabilir. Daha mantıklı olmakta fayda vardır.

Sorularla İslamiyet

Ölen kimse dünyayla irtibat kurabilir mi? Mezarına gelenleri görebilir mi? Berzah (kabir) hayatı hakkında bilgi verir misiniz?..

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir