Deliliğe Övgü (Özgün adıyla: Morias enkomion seu laus stultitiae), Erasmus’un canlılığını, geçerliliğini ve çekiciliğini günümüze kadar değişmeden koruyabilmiş tek yapıtıdır. Bu küçük kitabın taslağını yazında, İtalya’dan İngiltere’ye yaptığı yolculuk sırasında çıkaran Erasmus, yazma işini İngiltere’de, dostu Thomas More’un evine vardıktan kısa bir süre sonra gerçekleştirdi; kitabı da Thomas More’a adadı. Yapıtını birkaç gün gibi kısacık bir sürede tamamlayan Erasmus, bu arada hiçbir kitaptan yararlanmadı.
Gülmece türündeki yapıta egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilgelik olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir. Kitapta delilik (stultitia), kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir. Tüm uğraş alanları, bu arada özellikle din kurumu ve din adamları bu panorama çerçevesinde sergilenir. Deliliği konuşturma kisvesi altında Erasmus, çağının kilisesine ve o kilisenin mensuplarına en acımasız eleştirileri yöneltir. Bu niteliğiyle “Deliliğe Övgü” çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuştur. Yapıtın yazılışını izleyen sonraki yüzyıllarda -haklı olarak- düşünce düzeyindeki bağnazlığın her türlüsüne yönelen bir eleştiri diye yorumlanması, belki de bugüne değin koruduğu kalıcılığın baş nedenidir.
Yazınsal açıdan “Deliliğe Övgü”, Latin ozanı Horatius’un “Hakikati Gülerek Söylemek” ilkesinin belki de en yetkin örneğidir. Biçim açısından Erasmus, yapıtını kaleme alırken daha önce yapıtlarını çevirdiği Lukianos ve Libanios’tan da esinlenmiştir.
Rönesans ressamlarından Hans Holbein, Erasmus’un pek çok portresini yaptığı gibi, Deliliğe Övgü’yü de resimlemiştir. Bu yapıtların bir kısmı Basel, bir kısmı da Louvre Müzesi'ndedir.
DELİLİK KONUŞUYOR
Âlem benim hakkımda ne derse desin, en deliler arasında bile DELİLİĞİN kötü bir ünü olduğunu bilmez değilim, buna rağmen iddia ediyorum, ilahi gücüyle hem Tanrıları hem de insanları neşelendiren tek varlık benim, sadece ben. Bunun en büyük kanıtı, bir konuşma yapmak için şu insan kaynayan kalabalığa adımımı attığım anda, aniden herkesin yüzünün tuhaf ve alışılmadık bir sevinçle ışıldaması, çatık kaşların birdenbire çözülmesi ve neşeli, içten kahkahalarla alkışlanmam. (s. 37)
Kronosun yüce oğlunu bir dişi keçi emzirdi diye inan hiç kıskanmıyorum, çünkü bana harikulade iki su perisi meme verdi; biri Bacchusun kızı Sarhoşluk, diğeri Panın kızı Cehalet; işte bakın ikisi de burada, şu diğer yoldaşlarımın ve yandaşlarımın arasında. Ama Hercules aşkına, hepsinin adını öğrenmek isterseniz, benden sırf Yunancalarını işiteceksiniz. İşte şurada gördüğünüz, çatık kaşlı olanı Kendini Beğenmişlik. Bakın şuradaki, adeta gözlerinin içi gülen ve ellerini çırpıp duranın adı Dalkavukluk. Şu gözleri kapanan, uyudu uyuyacak olana Unutkanlık denir; şu dirseklerine yaslanmış uzanan, ellerini de birbirine kavuşturmuş olanın adı ise Tembellik; şu başında gülden tacıyla her yanı esanslara bulanmış olanınki Haz; şu vahşice bakıp gözlerini fırıl fırıl döndüren Kaçıklık; şu pırıl pırıl tenli, etine dolgun vücutlusunun adı ise Şehvet. Bakın işte tanrıları da görüyorsunuz, kızların arasına karışmışlar; birisine Taşkınlık deniyor, diğerine Derin Uyku. İşte, bu vefakâr maiyetimin hizmetleri sayesinde bütün dünyayı egemenliğim altında tutuyorum, hatta imparatorlara bile hükmediyorum. (s. 48 - 49)
Haydi, şimdi söyleyin lütfen, bilgelerin hep yaptığı gibi evlilik yaşamının sakıncaları üzerine önceden oturup kafa yormuş olsaydı, hangi adam ağzına evlilik gemini vurmak isterdi? Ya da hangi kadın kendini bir kocanın kollarına atabilirdi, çocuk doğurmanın ölümcül tehlikelerini, bir çocuk yetiştirmenin sıkıntısını bilseydi ya da bunları düşünmüş olsaydı? Ayrıca yaşamınızı evliliklere borçlu olsanız bile, bu evlilik denen şeyi yine benim yandaşım Kaçıklığa borçlusunuz, anlayın işte bana neler borçlusunuz. Dahası, bir kadın bunun ne menem bir şey olduğunu gördükten sonra ikinci kere denemeye kalkar mıydı, Unutkanlık bütün gücüyle işe karışmamış olsaydı? (s. 52)
İnsan yaşamının ne çok felakete gebe olduğunu görür bir anda, dünyaya gelmenin ne denli sefil, ne denli iğrenç olduğunu, büyüyüp gelişmenin ne denli emek istediğini, çocukluk çağının ne çok tehlikeye açık olduğunu, gençliğin ne çok sıkıntıya maruz kaldığım, yaşlılığın ne ağır bir yük, ölümün ne denli sarsılmaz bir zorunluluk olduğunu, ne çok hastalığın yanı başımızda saf tuttuğunu, ne çok belanın pusuya yattığını, ne çok sıkıntının saldırıya hazır beklediğini, ne kadar az şeyin safraya bulanmamış olduğunu görür, insandan insana bulaşan kötülükleri anımsatmama bile gerek yok, fakirlik gibi, mahpusluk, şerefsizlik, utanç, işkence, haksızlık, ihanet, hakaret, ihtilaf, sahtekârlık gibi. Ama bu yaptığım, kum tanelerini saymaya çalışmaktan farksız. (s. 87)
Gelin şimdi bir bilgenin kaderini, bu türden bir delinin kaderiyle karşılaştıralım. Bir bilgelik numunesi hayal edin ve delinin karşısına koyun, bütün çocukluğunu ve gençliğini bilim dallarını öğrenmekle harcamış, ömrünün en güzel yıllarını gece gündüz uyumadan, endişelerle, kan ter içinde geçirmiş, ömrünün kalanında da zevk şarabından tek yudum almamış, her zaman tutumlu, yoksul, gamlı, somurtkan, benliğine karşı adaletsiz ve zalim, başkalarına karşı aksi ve sevimsiz, soluk benizli, sıska, hastalıklı, yarı kör, yaşlılıktan bitkin, vaktinden önce saçları ağarmış, vaktinden önce öte dünyanın yolunu tutan bir bilgeyi. Böyle bir adam zaten hiç yaşamadığına göre, ölse ne yazar? İşte sizlere mükemmel bir bilge tasviri. (s. - )
Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş
Yazar:Desiderius Erasmus
Çevirmen: Yücel Sivri
Orijinal Adı: Stultitiae Laus
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Desiderius Erasmus (): Yeni Ahit’in ilk editörü, ilahiyat edebiyatının önde gelenlerinden ve Kuzey Avrupa Rönesansı’nın en önemli hümanistlerinden olan Erasmus, filolojik yöntemleri kullanarak tarihsel-eleştirel geçmiş araştırmalarının temelini attı. Eğitim alanındaki yazıları klasiklere eski dini müfredat yerine hümanist bir bakış açısıyla yönelinmesine katkıda bulundu. Kilisenin gücünün kötüye kullanılmasını eleştirirken yükselen reform taleplerini teşvik etti. Bu tutumu hem Protestan Reformu’nda hem de Katolik Karşı Reformu’nda ses buldu. Luther’in doktrinini ve papalığın sahip olduğunu iddia ettiği güçleri reddeden bağımsız duruşu nedeniyle her iki tarafın hedefi haline geldi. İngiltere’ye giderken tasarladığı ve Thomas More’un evinde yazdığı Deliliğe Övgü ile dönemin entelektüellerini eleştirdi, öğretmenler, papazlar, ilahiyatçılar, filozoflar, tüccarlar, avukatlar, hükümdarlar, azizler ve kendini zeki sayan herkesi alaycı bir dille yerdi.
Yücel Sivri (): Ortaöğrenimini 70’li yıllarda İstanbul’da, Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. Berlin Teknik Üniversitesi’nde Matematik, Alman Filolojisi, Eski Diller ve Tarih bölümlerinde eğitim gördü. Doktorasını Ortaçağ Alman Edebiyatı alanında yaptı. Yücel Sivri yılından bu yana Berlin’de yaşıyor, akademik ve edebi çalışmalarını sürdürüyor. Felsefe, edebiyat, dil bilimi, onomastikon ve tarih alanlarında Almanca ve Türkçe kaleme alınmış yapıtları ve çevirileri var. Çeşitli yayın ve eğitim kuruluşları için kültürlerarası ve bilimsel danışmanlık hizmetleri veriyor.
Kankasını eğlendirmek için adamın biri bir haftada bir kitap yazmış. Adam Erasmus, kankası Thomas More… Sonra sen bizim miskin ergene “ Fatih’in İstanbul’u…” Hadi canım sen de!!! Kitap önsöz açıklama falan derken otuzuncu sayfada ancak başlayabiliyor. Ve otuzuncu sayfadan itibaren de sizi bir sürpriz bekliyor: Pre- İntermediate düzeyinde Latince bilenler simultane çeviri yapsın dermişçesine tüm çift sayı olan sayfalar Latince, tüm tek haneler ise biz “serf” ler için Türkçe. Sürpriz ama iyi mi kötü mü bilemedim? Sonuçta Latince gizli tarikatların dili. Sakın bu bir İlluminati kriptosu falan olmasın? Olmasın mı? Peki olmasın. O zaman, Latince sayfalarda kesin anamıza bacımıza sövüyorlar! Biz tedbiri elden bırakmayalım. Önsözde deliliği hem övüyor hem de yeriyor denilse de bence kitap boyunca sadece övüyor. Tüm dünya karşılarında dursa da davasını için, aşkı için, inandığı için “mecnun” olanları övüyor. Bir Tanrıçanın ağzından, toplumdaki tüm bozuklukları, cahillikleri, yalanı, ikiyüzlülüğü ve bunları yapan insanları alaya alıp koskoca insanlar bu iğrençlikleri bilerek yapacak değiller ya (!) “kedidir o kedi” diyor anlayana. funduszeue.info?v=stbS2LJssWQ Erasmus kitapta çok fazla atıfta bulunuyor. Özellikle Yunan mitolojisine, Roma uygarlığına, Eski ve yeni Ahit’e. Hadi yazarı anladık deli. Sanki sadece kankası okuyacak, hem bencil hem deli… Tamam da, çevirmene ve Kabalcı Yayınlarına ne oluyor. Hadi biz de kitabın adına yaraşır delilik yapalım dercesine neye atıfta bulunsa bir not maddesi koymuşlar. Dipnot da değil kitabın sayfasından Sayfasına kadar madde açıklama var. Örneğin; cümle içinde “Sisyphos Kayası” denildiğinde buna bir not koymuş, diğerini de açıklayacağım diye bir not koymuş derken olmuş sana madde. Eğer çok merak ediyorsa, bırak, o meraklı derviş gitsin, Google hazretlerine sorsun. Yaklaşık sonuçtan hangisini isterse oradan öğrensin. Okuyucuya bu kadar “armut piş, ağzıma düş” muamelesi aslında hakaret. “Tembel! Neyi kendin yaptın ki zaten. Kaldırıp da mabadını bir bakmazsın biliyorum. Aç ağzını, aç hazır bilgi, aç…” dermiş gibi… Kameraya karşı sosyal mesajımı da vereyim: Okuma hazzına, hızına karşı “ Nuri Alço” davranışlarına hayır!!! Çocukluk, yaşlılık, kadınlar, dostluk, evlilik, savaş, bilgelik, doğa vb bir çok konuya iğnesini batırıyor. Erasmus özetle diyor ki: “Gerçek” delilik bir mertebedir herkes erişemez. Siz gafiller kendi yaptığınız putlara taparken, kendi uydurduğunuz kurallar karşısında saygı duruşuna geçerken, ( Bu saygı örneğine benzer bir şeyi başka bir yerde daha yazmıştım. Faninin biri “ Atatürk’e mi laf atıyon sen!” demişti. ATAM ! ciddiyim, sen kalk da ben yatam… ) mutsuzluğu dibine kadar yaşarken; delilik mertebesine erenler, saçmalıklarınızla hayatı kendinize zindan etmenize gülmeyecekler sadece üzülecekler. Hz. İsa gibi yalvaracaklar göğe doğru: Affet onları, ne yaptıklarını bilmiyorlar… Tüm “engellemelere rağmen” ismi güzel, kendi daha güzel bu kitabı cebren okutunuz efenim. ( Mitoloji uzmanı falan olmanıza gerek yok ama en azından Homeros’un İlyada ve Odysseia kitaplarından sonra okursanız daha fazla zevk alırsınız. ) funduszeue.info?v=4QPU1VpPn2s (Meşrebi Kalender)
Cehalet mutluluktur! Kitabın asıl çeviri ismi "Ahmaklığa Övgü" ancak Türkiye'de ilk olarak "Deliliğe Methiye" olarak çevrildiğinden isim öyle kalmış. Aslında orijinal isim ile çeviri gerçekleştirilseydi kitabın daha anlaşılabilir olacağı kanısındayım. Ve yazar şöyle başlıyor aslında kitaba "Budalalığa övgüler yağdırdım, ama tamamen budalaca değil." Aslında dünya da ki tüm olguları budalalığa bağlıyor ve bunu çok zekice bir çizgiden götürüyor. Ben çok severek ve sindirerek okudum. Din, siyaset, sanat, bilim kısacası ne ararsanız hepsini tek tek ele almış 68 maddede. Hepsi ile ilgili çıkarımlarda bulunmuş. Ve yazıldığı dönemle şimdi ki arasında pek bir şeyin değişmediğini görüyorsunuz aslında bir abimin de dediği gibi değişmiyoruz dönüşüyoruz :) Bunlara ek olarak eğer benim gibi Yunan mitolojisi ve Roma tarihi konularında eksiklikleriniz varsa okumanız biraz fazla zaman alıyor. (Nisa Nur)
Deliliğe Övgü İncelemesi - Dikkat Spoiler İçerir!:Desiderius Erasmus'un yüzyılda yazdığı ve insanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını, salt özgürlüğe ulaşmasını ve mutlu olmasını sağlayan özelliğin delilik olduğunu açıkça ifade ettiği eseridir. Gerçekten de öyle değil midir? Çevremizde "deli" veya "ahmak" olarak nitelediğimiz insanlar bizlerden daha özgür ve daha mutludurlar. Hadi bizleri geçtim, "bilge" olarak gördüğümüz veya bizi yönetmesi için kendisine oy attığımız yöneticilerden bile daha mutlu, daha özgür ve daha kendileridir. Ahmaklar veya deliler, fazla düşünmezler, kafalarını yormazlar, insanlığın gidişatına yönelik olumlu bir çaba sarf etmezler, çaba sarf edenleri de hiç umursamazlar Ahmaktırlar; ama mutludurlar. Zira halk da ahmaklara değer verir. Bizlerse bir şeyleri daha ileriye daha güzel noktaya getirmek için canla başla mücadele ederiz. Gelin görün ki, bu mücadelemiz bizi onlardan daha özgür, daha değerli veya daha mutlu kılmaz. Ne yaparsak yapalım, onlar kadar özgür ve mutlu olamayız. "Ahmak"lığın anlatıldığı bu eserle ilgili sözlerime son verirken, herkese keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim. (Semih Doğan)
Desiderius Erasmus - Deliliğe Övgü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Deliliğe Övgü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Günümüzde, Rönesans’la birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcılarından ve en büyük temsilcilerinden biri olarak bilinen Rotterdamlı Erasmus, yılında Hollanda'nın Rotterdam kentinde doğdu. Bugünkü ortaöğrenimi karşılayan bir öğrenim döneminin ardından Augustin tarikatına girerek rahip oldu. Ancak hiçbir zaman geleneksel anlamda bir rahip olarak etkinlik gösteremedi; kendini daha çok bilime adamak istediği gerekçesiyle, dini makamlardan "cüppe giymeme" iznini aldı. Paris Üniversitesi'ne devam etti. 'da İngiltere'ye gittiğinde, john Colet, Thomas More(Morus) gibi aydınlarla tanıştı ve bu dostluklarla ufku daha da genişledi.
Papalığın düşünceler üzerinde kurduğu hegemonyaya karşı çıkarak, gerçek Hıristiyanlık ruhunu antik çağın yalınlığında aradı. Güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasını, Avrupa'nın ortak bir sanat ve bilim anlayışının çatısı altında birleşmesini, hümanizmin birinci koşulu saydı. Özgün yapıtlarıyla ve çevirileriyle antik çağ düşüncesinin Avrupa'da yayılmasına çok büyük katkılarda bulundu. Martin Luther'in reformları başladığında, kilisenin yenilenmesi görüşüne katılmakla birlikte, Hıristiyan dünyasının kargaşaya, parçalanmaya sürüklenmesine şiddetle karşı çıktı.
'da Basel'de öldüğünde Avrupa'nın düşünce yaşamında papaların bile ziyaretine geldikleri bir kişi olacak kadar saygın bir yer edinmişti.
Bütün yaşamı boyunca Latince konuşup yazan Erasmus ölmeden önceki son sözlerini ana dilinde söylemişti: "lieve God"
Deliliğe Övgü (özgün adıyla: Morias enkomion seu laus stultitiae),Erasmus'un canlılığını, geçerliliğini ve çekiciliğini günümüze değin değişmeden koruyabilmiş tek yapıtıdır. Bu küçük kitabın taslağını yazında, İtalya'dan İngiltere'ye yaptığı yolculuk sırasında çıkaran Erasmus, yazma işini İngiltere'de, dostu Thomas More'nin evine vardıktan kısa süre sonra gerçekleştirdi; kitabı da Thomas More'a adadı. Yapıtını birkaç gün gibi kısacık bir sürede tamamlayan Erasmus, bu arada hiçbir kitaptan yararlanmadı.
Düşünce yapısı ve eserleri
Gülmece türündeki yapıta egemen olan iki temel görüş vardır. Bunlardan birine göre gerçek bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe göre ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilge olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir. Kitapta delilik (stultitia) , kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir.
Tüm uğraş alanları, bu arada özellikle din kurumu ve din adamları bu panorama çerçevesinde sergilenir. Deliliği konuşturma kisvesi altında Erasmus, çağının kilisesine ve o kilisenin mensuplarına en acımasız eleştirileri yöneltir. Bu niteliğiyle “Deliliğe Övgü” çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuştur. Yapıtın yazılışını izleyen sonraki yüzyıllarda -haklı olarak- düşünce düzeyindeki bağnazlığın her türlüsüne yönelen bir eleştiri diye yorumlanması, belki de bugüne değin koruduğu kalıcılığın baş nedenidir.
Yazınsal açıdan Deliliğe Övgü, Latin ozanı Horatius'un "hakikati gülerek söylemek" ilkesinin belki de en yetkin örneğidir. Biçim açısından Erasmus, yapıtını kaleme alırken daha önce yapıtlarını çevirdiği Lukianos ve Libanios'tan da esinlenmiştir.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası