memede malign bulgu nedir / Mamografide BIRADS Nedir?

Memede Malign Bulgu Nedir

memede malign bulgu nedir

Meme Kanseri Belirtileri ve Tedavisi

En sık görülen kanser türü olan meme kanseri, dünyadaki kanser vakalarının yüzde 12’sini oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2020 yılının sonu itibariyle yaklaşık 2.3 milyon kişiye meme kanseri teşhisi konulmuştur. Son beş yılda ise meme kanserli yaşayan vaka sayısı 7.8 milyona ulaşmıştır.

Meme Kanseri Nasıl Oluşur?

meme kanseri yazi 1Meme bezi, meme başı çevresinde yer alan 15-20 lobdan oluşmaktadır. Memede süt salgısını yapan hücreler tarafından oluşturulan lobül adı verilen birimler birleşerek lobları meydana getirir. Lobüller birbirlerine süt kanalları ile bağlıdır ve süt kanalları meme başına doğru birleşirler. Her memenin kan ve lenf damarları vardır. Lenf damarları, lenf adı verilen, enfeksiyon ve hastalıklara karşı savaşmamızı sağlayan hücreler içeren renksiz bir sıvıyı taşırlar ve lenf bezlerine boşalırlar. Koltuk altında, köprücük kemiğinin etrafında ve boyunda pek çok lenf bezi bulunmaktadır.

Meme dokusu, hormonların etkisi altında gelişir. Bu hormonların en önemlileri, estrojen ve progesterondur. Salgılanan hormonların etkisi ile süt kanalları ve lobüller büyür, gelişir. Hormonların meme üzerindeki etkilerini göstermeleri için meme hücreleri üzerinde bulunan özel yerlere (reseptörlere) bağlanması gereklidir. Meme kanseri de bu lobülleri ya da süt kanallarını oluşturan hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile gelişir.

Meme Kanserinin Çeşitleri Nelerdir?

meme kanseri yazi 2Meme kanserinin birçok çeşidi vardır. Bunlar:

Duktal Karsinoma

Kontrolsüz hücre artışının süt kanallarından kaynaklanması durumudur. Meme kanserinin en erken evresi olmakla birlikte en sık görülen meme kanseri türüdür.

Lobüler Kanser

Meme kanserinin bu türüne daha seyrek rastlanır. Ancak, lobüler kanserin aynı anda iki memede de olma riski diğer meme kanseri tiplerine göre yüksektir.

Enflamatuar kanser

Bu kanser türünde, kanser hücreleri lenf damarlarında tıkanıklığa neden olduğundan meme, büyük, ödemli, sıcak, kırmızı ve hassastır. Meme dokusu, portakal kabuğuna benzer bir görünüm alabilir. Enflamatuar kanser daha seyrek görülmesine rağmen hızlı yayılır. Meme kanseri öncelikle lenf damarları ile koltuk altındaki lenf bezlerine sıçrar. Kanserin meme dışında başka organlara sıçramasına metastaz yapma denir. Meme kanseri en çok kemik, akciğer ve karaciğere metastaz yapar.

meme kanseri yazi 3

Meme Kanserine Yakalanma Riskini Artıran Durumlar Nelerdir?

  • En önemli risk faktörü yaştır. Yaş arttıkça meme kanserine yakalanma riski de artar. Meme kanserlerinin çoğu 50 yaş üzerinde görülür.
  • Aile öyküsü önemlidir. Birinci derece akrabalarında (anne, kız kardeş gibi) meme kanseri olanların, meme kanserine yakalanma riskleri daha yüksektir. Eğer akrabası meme kanserine menopoz öncesi yakalanmışsa bu risk daha da yüksektir.
  • Önceden meme kanseri olanlarda, her geçen yıl, yeni meme kanseri gelişme riski %1 artar.
  • Barsak, yumurtalık ve rahim kanseri olan hastalarda da meme kanseri gelişme riski daha fazladır.
  • İlk adeti erken yaşta görenlerde (12 yaş öncesi) risk artar.
  • Geç menopoza girenlerde (55 yaş sonrası) risk artar.
  • İlk gebelik yaşı ne kadar geç ise (özellikle 30 yaş üstünde) meme kanseri riski de o kadar yüksek olur.
  • Kürtaj ya da düşük nedeni ile doğum yapamadan gebeliklerin sonlanmasının meme kanseri riskini arttırdığı düşünülmektedir.
  • Hiç evlenmemiş kadınlarda daha sık görülür.
  • Doğum kontrol hapı kullananlarda ve uzun dönem menopoz için estrojen tedavisi almış olanlarda meme kanserine yakalanma riskinin az da olsa arttığı bilinmektedir.
  • Obezite, diğer kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri riskini de artırmaktadır. Öte yandan, herhangi bir diyetin meme kanserine yakalanma riskini azalttığına dair bilgi yoktur
  • Alkol alımı, (fazla miktarda) meme kanserine yakalanma riskini arttırır.
  • Radyasyona maruz kalma meme kanseri riskini arttırır.

Meme Kanserinde Erken Tanı Mümkün müdür ve Tarama Testi Var mıdır?

meme kanseri yazi 4Hiç şikayeti yokken olası bir kanseri erken yakalamak için yapılan işlemlere tarama testleri denir. Düzenli doktor kontrolü, mamografi ve ultrasonografi gibi tarama programları erken tanıda büyük rol oynar. Böylelikle meme kanseri, henüz hastada hiçbir şikayete yol açmadan, çok erken evrelerde teşhis edilebilir. Unutulmamalıdır ki; erken evre meme kanseri, tedavi ile iyileştirilebilir bir hastalıktır.

Bu nedenle;

  • Özellikle 40 yaşından sonra düzenli aralıklarla mamografi ve ultrasonografi taraması yaptırın.

Her meme kanserini yakalayamamakla birlikte günümüzde tarama amacı olarak kullanılan en iyi yöntem mamografidir. Mamografi özel bir çeşit X ışınıdır, az miktarda radyasyon verir ve meme iki plak arasında sıkıştırılarak çekilir. 50 yaş sonrasında her kadın, her yıl mamografi çektirmelidir. Ailesinde meme kanseri öyküsü olup, meme kanseri gelişmesi için riskli grupta olan kadınların ise 40 yaşından sonra yıllık mamografi çektirmeleri önerilmektedir.

  • Hiçbir şikayetiniz olmasa da 20-40 yaş arası düzenli ultrason ve doktor muayenenizi ihmal etmeyin.

Diğer bir tarama yöntemi ise belli aralarla bir doktor tarafından meme muayenesi yapılmasıdır. 20 ile 40 yaş arasındaki kadınlara her 3 yılda bir, 40 yaş ve üstündekilere ise her yıl meme muayenesi yapılmalıdır.

  • Düzenli aralıklarla kendi kendinizi muayene edin.

20 yaşın üstünde kadınların banyoda tercihen sabunlu iken memelerini kendilerinin her ay muayene edip, ayna karşısında iki memede daha önceden olmayan bir görüntünün var olup olmadığını kontrol etmeleri önerilmektedir. Herkesin meme dokusu aynı olmadığı gibi aynı kişinin meme dokusu farklı zamanlarda farklı yapıya sahip olabilir. Örneğin; menopozda, gebelikte, doğum kontrol hapları alırken ya da adet döneminde meme farklı yapıya sahip olur. Adet öncesi memelerde hassasiyet, gerginlik olması doğaldır.

  • Meme kanserine neden olan riskler konusunda bilinçlenin.

Meme Kanserinin Belirtileri Neler Olabilir?

meme kanseri 5Erken evre meme kanserinde hastanın hiçbir şikayeti olmayabilir. Meme kanseri genellikle ağrıya neden olmaz. Çoğunlukla aşağıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı vardır.

  • Memede ele kitle gelmesi en sık rastlanan belirtidir.
  • Memeden akıntı gelmesi (bulanık ya da kanlı)
  • Meme başında veya meme derisi üzerinde çekilme
  • Memede büyüme, ödem, kızarıklık
  • Meme derisinin portakal kabuğu görünümünde olması
  • Meme başında iyileşmeyen yara, ülser
  • Meme boyutu ve şeklinde değişiklik

Hastalık meme dışında organlara sıçramışsa (metastaz yapmışsa), sıçradığı organa göre farklı şikayetler ortaya çıkar. Örneğin kemiğe sıçramışsa, kemik ağrısı, kemik kırıkları; beyne sıçramışsa baş ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi, görme bozukluğu hatta felç gibi şikayetler gelişebilir.

Meme Kanserinde Tanı Nasıl Konulur?

meme kanseri yazi 6Yukarıda sayılan belirti veya şikayetleri olan hastaların mutlaka bir doktora başvurmaları gereklidir. Doktor, muayenesini yaptıktan sonra memede kitle veya herhangi bir şüpheli durum fark ederse mamografi ister ve hastayı bir genel cerraha gönderir. Genellikle, mamografide şüpheli bulgu varsa meme ultrasonu da yapılır. Ultrason ile memedeki kitlenin sıvı ile mi dolu olduğu ya da katı mı olduğu anlaşılabilir. Eğer içinde sıvı olan bir kitle varsa buna kist denir, kistin içinden enjektörle örnek alınarak mikroskop altında incelenir. Memede katı bir kitle tespit edildiğinde doktorunuz bir iğne ile girerek bu kitleden parça alınmasını ister. Bu işleme biyopsi denir. Biyopsi, bazen bir iğne ile bir parça meme dokusunu enjektör içine çekerek (aspirasyon biyopsisi) bazen de özel bir iğne ile memedeki kitleden küçük bir parça koparılarak (trucut biyopsi) yapılabilir. Her iki işlem için de genel anesteziye ihtiyaç yoktur, kolaylıkla lokal anestezi ile ayaktan yapılabilir, hastanede yatmayı gerektirmez.

Meme Kanseri Teşhisinden Sonra Tedavi Nasıl Belirlenir?

meme kanseri yazi 7Meme kanserinin tedavisi öncelikle hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresine bağlıdır. Hastalığın evresi ameliyat sonrası tümörün büyüklüğü, lenf bezlerine sıçrayıp sıçramadığı ve vücudun meme dışında başka bölgelerinde hastalık olup olmadığı araştırılarak anlaşılır. Genellikle, meme kanseri biyopsi ile teşhis edildikten sonra hastaların çoğunda ameliyatla kanserin çıkarılması gerekir. Bu ameliyatta çoğu zaman kanserin olduğu taraftaki koltuk altı bezleri de çıkarılır. Ameliyatla alınan tümör ve lenf bezleri mikroskop altında incelenerek bir rapor yazılır. Bu raporu yazan bölüm patoloji bölümüdür ve yazdıkları rapor ise patoloji raporudur. Hastanın hormon tedavisinden faydalanıp faydalanamayacağını anlamak amacıyla ameliyatla alınan kanserli dokuda estrojen ve progesteron reseptörleri tayin edilir.

Patoloji raporunda yazılan tümöre ait özellikler (tümörün boyutu, kanser hücrelerinin mikroskop altında görünümü, lenf bezlerinin kanser hücreleri tarafından tutulup tutulmadığı, estrojen ve progesteron reseptörlerinin varlığı gibi pek çok önemli özellikler) tedavi planının belirlenmesinde önemli rol oynar. Hastanın patoloji raporundaki özelliklerini, yaşını, menopoza girip girmediğini ve genel durumunu göz önüne alarak ameliyat sonrasında ek tedaviye gerek olup olmadığına, olacaksa hangi tedavinin, hangi sıra ile verilmesi gerektiğine medikal onkologlar, genel cerrah ve radyasyon onkologları birlikte karar verir.

Tedaviye başlamadan önce doktor tarafından hastalığın başka organlara sıçrayıp sıçramadığını anlamak için bir akciğer filmi, kemik sintigrafisi, karın ultrasonu ve kan testleri istenebilir. Bütün bu özellikleri göz önünde bulundurarak doktor en uygun tedavinin nasıl olacağını hastaya anlatır. Tedavide son karar her zaman için hastaya aittir, hasta kendisine sunulan tedavi seçeneklerini düşünüp karar verir. Bu karar verme döneminin bir kaç hafta kadar sürmesinin hastalık üzerinde kötü bir etkisi bulunmamaktadır.

meme kanseri yazi 8

Hastalığın Evreleri 

Erken evrelerde (Evre 1 ve 2) tümörün boyutu küçüktür ve hatta bazen koltuk altı lenf bezlerine dahi yayılmamış olabilir.

Evre arttıkça (Evre 3) tümörün boyutu, sıçradığı lenf bezi sayısı ve bölgesi artar. Boyun ve göğüs kemiğinin yanındaki lenf bezlerine de sıçrayabilir. Biraz daha ilerlerse kanser; göğüs kasları, kaburga kemiklerine de sıçrar.

İleri evrede (Evre 4, metastatik hastalık) hastalık kemik, karaciğer, akciğer, beyin gibi diğer organlara sıçrar.

Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

meme kanseri yazi 9Meme kanserinin tedavisini iki bölüme ayırabiliriz.

Lokal Tedavi: Hastalığın bulunduğu bölgeye yapılan etkili tedaviye lokal tedavi denir. Radyoterapi ve cerrahi tedavi bu grup tedavilerdir.

Sistemik Tedavi: Vücudun herhangi bir yerindeki kanser hücrelerini yok etmek amaçlı yapılan bir tedavi çeşididir. Kemoterapi ve hormon tedavisi bu gruptadır.

Hastaların hem sistemik hem de lokal tedaviye gereksinimi olabilir.

Cerrahi Tedavi

Hangi çeşit ameliyatın yapılacağını; hastanın memesinin büyüklüğü, tümörün büyüklüğü, hastanın genel durumu ve istekleri belirler.

Meme kanserinde iki türlü cerrahi müdahale uygulanır.

  • Birinci grup, memenin tümünün alınmadığı sadece tümörün çıkarıldığı meme koruyucu ameliyatlardır. Bunlar:

Lumpektomi: Yalnızca tümörün ve çevresindeki meme dokusunun çıkarılmasını ifade eder. Genellikle geriye kalan meme dokusuna ışın tedavisi verilir ve aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri çıkarılır.

Segmental Mastektomi: Memedeki kitlenin, çevresindeki meme dokusu ile beraber ve tümörün altındaki göğüs kaslarını saran ince zarla birlikte çıkarılması anlamına gelir. Genellikle aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır ve ameliyat sonrası ışın tedavisi verilmesi gereklidir.

  • İkinci grup ise memenin tümünün alınmasını içeren ameliyatlardır. Bu ameliyatları takiben ışın tedavisi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir. Bu grup ameliyatlar şöyle sıralanabilir:

Basit Mastektomi: Memenin, çevresindeki yağ dokusu ve üzerindeki deri ile beraber çıkarılmasını ifade eder, genellikle aynı seansta koltuk altı lenf bezleri de çıkarılır.

Modifiye Radikal Mastektomi: Meme kanserinde en yaygın yapılan ameliyattır. Tüm memenin, aynı taraftaki koltuk altı lenf bezleri, göğüs kaslarını saran ince zar ve bazen göğüs duvarı kaslarının bir bölümü ile birlikte çıkarılması anlamına gelir. Ameliyat sonrasında ışın tedavisi verilip verilmemesi kararı patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere göre belirlenir. Günümüzde uygun hastalarda meme başı etrafından verilen özel mavi boya ile lenf akımının koltuk altında gittiği ilk lenf bezesi yani sentinel lenf nodunun örneklendiği teknik  tercih edilmektedir. Böylelikle bu lenf bezesi ameliyat sırasında patolojiye gönderilmekte ve frozen tekniği ile hızlı bir şekilde incelenmektedir. Şayet sonuç negatif gelir ise koltuk altındaki diğer lenf bezlerinin alınmasına gerek kalmamakta ve ameliyat sonrası bu işlemden kaynaklanabilecek sorunlardan kaçınılmış olunmaktadır.

Radikal Mastektomi: Memenin göğüs kasları ve koltuk altı lenf bezleri ile birlikte alınmasıdır. Günümüzde sadece tümör, göğüs kaslarına sıçradığında yapılmakta olan bu ameliyat eskiden en sık yapılan ameliyattı.

Radyoterapi

Yüksek enerjili X ışınlarını kullanarak tümör hücrelerinin ölmesini ve tümörün büyümesini engelleyen ışın tedavisine radyoterapi adı verilir. Işınlar, vücut dışında bir makinadan ya da kanserli doku içine yerleştirilen materyaller (radyoizotop) aracılığı ile verilebilir. Bu tedaviyi alan hastaların birlikte yaşadıkları insanlara radyasyon yayması gibi bir durum söz konusu değildir. Meme koruyucu ameliyat yapılan hastalar mutlaka radyoterapi alırlar.

Hastanın ve tümörün taşıdığı özelliklere göre bazen radyoterapi bazen de kemoterapi, ameliyat sonrası ilk verilecek tedavi olur. Radyoterapi, kemoterapi tamamlandıktan sonra veya kemoterapi kürlerinin arasında verilebilir.

Radyoterapi toplam 5-6 hafta sürer, hastalar haftanın 5 günü hastaneye gelip tedavilerini alıp evlerine dönebilir. Radyoterapisini tamamlayan hastalar, radyoterapiye bağlı gelişmesi muhtemel yan etkiler açısından bu bölümün doktorları tarafından belli aralıklarla izlenir.

Kemoterapi

Kemoterapi, kanser hücrelerinin ilaçlarla öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapiyi, sadece bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk, verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir.

Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, varsa şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir.

Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir.

Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı, genel durumu ve menopozal durumu da önemli rol oynar. Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edemeyeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalarda, ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.

Hormonal Tedavi

Kanser hücrelerinin büyümek için gereksinim duyduğu hormonları engellemek amacı ile hormon tedavisi verilir. Hormon tedavisi ilaçlarının çoğu ağızdan hap olarak verilir. Bu ilaçlar ya vücutta hormonların çalışmasını engelleyerek, ya üretimlerini azaltarak ya da bu hormonları üreten yumurtalıkları çalışmaz hale getirerek etki ederler.

Bir hastanın hormon tedavisinden fayda görüp görmeyeceğine estrojen ve progesteron reseptörleri tayin edildikten sonra karar verilir. Adjuvan kemoterapi alan hastaların eğer reseptörleri pozitif gelirse, kemoterapiyi takiben 5 yıl boyunca Tamoksifen kullanması önerilmektedir.

İleri yaşlarda, kemoterapinin yan etkilerini kaldıramayacağı düşünülen hastalara kemoterapi verilmeden, cerrahi müdahale sonrası sadece hormon tedavisi de önerilebilir.

En Uygun Tedavi Seçeneği Nasıl Belirlenir?

Meme dışında başka bir organa sıçramamış meme kanserlerinde ilk tedavi tümörün ameliyatla çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrası gözle görünür, tespit edilecek düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan tedavi denir.

Adjuvan tedavi, ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini öldürmek amacı ile verilir. Hastalar, adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi veya sadece hormon tedavisi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.

Öte yandan, meme koruyucu ameliyat yapılan tüm hastalar ameliyat sonrası ışın tedavisi almalıdır. Eğer ameliyatla alınan meme dokusunda estrojen ve progesteron reseptörleri pozitif gelirse, bu bulgu hastanın tümörünün vücudunda doğal olarak bulunan estrojen hormonu etkisi altında büyüyebileceğini gösterir. Kanser hücrelerin çoğalması için gereksinim duydukları hormonları azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacı ile hormon tedavisi verilir.

Bazı durumlarda, örneğin tümör ameliyatla çıkarılamayacak kadar büyükse, ameliyat öncesi kemoterapi verilerek tümör küçültülür (neoadjuvan tedavi) ve böylelikle hastaya meme koruyucu ameliyat yapılabilir. Hasta ameliyattan sonra gerekli olan adjuvan tedavisini alır.

Metastatik hastalıkta hastalığın ilerlemesini durdurmak amacı ile hormon tedavisi veya kemoterapi verilebilir. Eğer sadece kemik metastazları varsa hormon tedavisi verilebilir. Kemik dışında karaciğer, akciğer veya başka organlara yayılım var ise kemoterapi verilebilir. Kemoterapi alabilmek için hastaların genel durumu iyi olmalıdır. Hastalık beyine sıçramışsa ışın tedavisi tercih edilir. Kemik ağrılarını azaltmak amacı ile kemik metastazlarına ışın tedavisi verilebilir. Akciğer veya karaciğerinde tek bir metastazı olan hastalarda hastanın genel durumu da uygunsa, bu metastazlar ameliyatla çıkarılabilir.

Tedavinin Yan Etkileri Nelerdir?

Cerrahi Tedavinin Yan Etkileri

meme kanseri yazi 10Ameliyat sonrası, ameliyatlı taraftaki kol ve göğüs kaslarında geçici süre güçsüzlük olabilir. Ameliyat sırasında sinir hücreleri kesildiği veya hasara uğradığı için ameliyat bölgesinde yanma, batma, karıncalanma, hissizlik gibi şikayetler gelişebilir. Bu şikayetler aylar içinde geçebileceği gibi bazı hastalarda kalıcı da olabilir. Koltuk altı lenf bezleri alındığı için, o kolda lenf dolaşımı yetersizdir. Bu nedenle o kol ve el olabilecek her türlü yara, kazaya karşı daha fazla korunmalıdır. Şayet hastalara sentinel lenf nodu biyopsisi yapılmış ve sonuç negatif gelmişse diğer lenf bezleri alınmadığından hastaların kollarını korumalarına gerek kalmamaktadır.

Radyoterapinin Yan Etkileri

Kalp ve akciğerler gibi memenin hemen arkasında kalan organların verilen ışından zarar görmemesi için doz hesapları yapılır ve gerekli bölgeleri koruyucu kalkan görevini gören levhalar kullanılır. Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca istirahat etmelidir.

Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir; kuru, hassas ve kaşıntılı olabilir. Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışına karşı verdiği bir reaksiyondur. Bu alan, mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır. Işın tedavisi aldığı süre boyunca bu bölge, suyla temas ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon ya da krem kullanılmamalıdır.

Işın tedavisinin deri üzerindeki etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale göre daha koyu renkte kalabilir.

Metastatik hastalıkta özellikle beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır. Bu işlem 1 hafta veya 10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan etkiler gelişebilir. Bu durumlar için radyoterapist, tedavi öncesinde ve tedavi devam ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatır.

Kemoterapinin Yan Etkileri

Genel bir kural olarak kemoterapi, hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan hücreleri, hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri, kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. Normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar, kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığı için kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilir. Bu dönemde, çevredeki insanlardan mikrop kapmamak için kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçınılmalı.

Ayrıca, yıkayarak yediğimiz çiğ sebze ve meyvelerin (örneğin salata gibi), yenmeden önce en az 10 gün kadar bekletilmesi önerilir. Bu yasak, meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan korunmak içindir.

Eğer 38.50C in üstünde, bir saati geçen süreyle ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza başvurmanız tavsiye edilir. Ateşiniz var ve kan sayımında kan hücreleriniz düşük bulunursa antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.

Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Kemoterapinin bahsedilen bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir.

Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Bu tür ilaçları kullananlarda, doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan kanseri yani lösemi gelişme riski vardır.

Ayrıca bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan estrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir ya da durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.

Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilir. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz. Genellikle memenin alındığı taraftaki kol, damardan ilaç vermek için tercih edilmez. Yine o taraftaki kolunuzdan başka bir nedenle de enjeksiyon yaptırmaktan kaçınmalısınız.

Hormonal Tedavinin Yan Etkileri

Hormon tedavisi olarak verilen ilaca göre yan etkiler farklıdır ancak günümüzde en sık kullanılan ilaç Tamoksifen’dir. Bu ilaç, estrojenin vücutta kullanılmasını önler. Bu nedenle hastalarda, sıcak basması, vajinal kuruluk, düzensiz adetler gibi menopoza ait şikayetler gelişebilir.

Tamoksifen’e bağlı ciddi yan etkiler oldukça seyrektir. Bunlardan bir tanesi kirli kanı taşıyan damarlarımızda yani venlerde, özellikle bacaklardaki venlerde, kan pıhtısı gelişmesidir. Bu da kanı sulandıran ilaçlar verilerek tedavi edilebilir. Yürüyüş yapmak, fazla oturur pozisyonda kalmamak ve gece yatakta ayakların altına bir yastık koyarak yükseltmek pıhtı gelişmesini önlemede faydalı olabilir.

Diğer ciddi yan etki ise Tamoksifen’in rahim kanseri gelişme riskini arttırmasıdır. Yapılan büyük çalışmalar Tamoksifen kullanan her bin kadının 3’ünde rahim kanseri geliştiğini göstermiştir. Bu küçük risk, Tamoksifen’in meme kanserini önlemedeki önemli etkisinin yanında oldukça önemsiz kalabilir ancak, yine de Tamoksifen kullanırken en az yılda bir kez jinekolojik muayene yaptırılmalıdır.

Verilen Tedavi ile İyileşme Şansı Nedir?

Bazen hastalar iyileşme şanslarının rakamlarla ifade edilmesini isterler. Yapılan büyük çalışmalarda hangi evredeki hastanın ortalama ne kadar süre yaşayabileceğine dair rakamsal yüzde değerleri mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki bu istatistiksel değerler binlerce hastaya ait değerlerin bir ortalamasıdır, yani herhangi bir meme kanseri hastasına ne olacağını önceden kestirmek için kullanılması tam olarak doğru olmaz. Meme kanseri olan iki hastanın, gelecekte ne olacağı birbirinden farklıdır. Tümörün ve hastanın kendisine ait bugün henüz bilemediğimiz pek çok faktör, aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle kendinizi başka hastalarla kıyaslamaktan kaçınınız.

Erkeklerde Meme Kanseri

Meme kanseri nadir de olsa erkeklerde de ortaya çıkabilmektedir. Her 100 meme kanserli kadına karşın bir erkek meme kanseri tanısı almaktadır. Genellikle 60-65 yaşındaki erkeklerde daha sık görülür. Hastalığın nedenleri tam bilinmese de ailesinde meme kanseri hikayesi olan erkekler risk grubunda yer alır. Ayrıca, östrojen maruziyeti, karaciğer rahatsızlığı, testis iltihabı ya da testislerin çıkarılması gibi durumlar, erkeklerde meme kanseri olma riskini artıran faktörler arasındadır.

Meme dokusunda kitle ya da kalınlaşma, memeyi örten dokuda büzülme ya da çukurluk, meme ucunun içe dönmesi ya da kabarması ve meme ucundan salgı gelmesi gibi şikayeti olan erkeklerin bir uzmana muayene olması tavsiye edilmektedir.

Hastalığın tanı ve tedavisi kadınlarda görülen meme kanseriyle benzerlik gösterir. Teşhis için görüntüleme testlerinden faydalanılabilmektedir. Öte yandan şüpheli dokudan örnek (biyopsi) alınıp, patolojik incelemesi yapıldıktan sonra kesin tanı koyulabilmektedir. Tedavide en çok tercih edilen yöntem ise cerrahidir. Tümör büyüklüğü az olan hastalarda tümör ve onu çevreleyen meme dokusu cerrahi müdahale ile çıkarılır. Bazı durumlarda kemoterapi, radyoterapi ve hormon tedavisi de uygulanabilmektedir.

Meme Kanseri ve Gebelik

Gebelik sırasında da meme kanseri görülebilir. Yaygın inanışın tersine, ne gebeliğin meme kanseri üzerinde ne de meme kanserinin gebelik üzerinde bilinen olumsuz etkisi vardır.

Uygulanacak tedavi gebeliğin dönemine göre belirlenir. Kemoterapi alan hastalarda verilen ilaçların yumurtalık hücreleri üzerine olan etkileri nedeni ile geçici ya da kalıcı kısırlık gelişme riski vardır. Bu risk, meme kanserinin menopoza yakın yaşlarda geliştiği hastalarda daha belirgindir, daha genç yaştaki hastalarda ise kemoterapi tamamlandıktan bir süre sonra gebelik mümkün olabilir. Kemoterapi ilaçlarının yumurtalıklar üzerindeki etkileri nedeni ile gebe kalmak isteyen hastaların tedavi sonrası ilk iki yıl doğum kontrol yöntemlerini kullanmaları ve bu süre içinde gebe kalmamaları tavsiye edilmektedir.

Tedavi Sonrası

Adjuvan tedavisini tamamlamış olan hastalar kendilerini iyi hissettikleri andan itibaren iş yaşamlarına geri dönebilir. Mastektomi sonrası bazı kadınlar protez takmayı, bazıları ise plastik cerrahlar tarafından alınan memenin yerine yenisinin yapılmasını (rekonstrüksiyon) isteyebilirler. Her iki işlemin de kendisine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Rekonstrüksiyon, memenin alındığı ameliyat sırasında yapılabileceği gibi tedavi tamamlandıktan sonra da yapılabilir. Bu ameliyatın risklerini ve yararlarını bir plastik cerrahla konuşarak öğrenebilirsiniz.

Meme Kanseri Ameliyatından Sonra Nelere Dikkat Edilmeli?

meme kanseri yazi 11

Meme kanserinin teşhisinin hemen ardından ve tedavi süresince kişinin psikolojik destek alması hem bu dönemi rahat atlatmasını hem de hastalığıyla savaşta dimdik durmasını sağlar.  Meme kanseri tedavisi döneminde en çok görülen psikolojik sorunlar depresyon ve kaygı kaynaklı problemlerdir.

  • Beslenmenize Çok Dikkat Edin.

Meme ameliyatlarından sonra özellikle yasaklanmış bir gıda yoktur. Ancak, dengeli beslenme, fazla yağlı yiyeceklerden kaçınma, düzenli egzersiz yapmak yani normal şartlar altında her sağlıklı insanın uyması gereken kurallar sizin için de geçerlidir. Yağlı gıdalardan kaçının.

  • Kilo almamaya özen gösterin.
  • Alkolden uzak durun.

Alkol, kanda folat miktarını azaltacağından meme kanserine yakalanma riskinizi artırabilir. Bu yüzden özellikle de ilaç tedavisi sırasında alkol kullanmayın.

  • Herhangi bir beklenmeyen durumda hemen doktorunuza başvurun.

Kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı ya da ameliyat olan bölgede yeni bir kitle ve yara geliştiğinde, iki haftadan fazla süren öksürük, baş ağrısı olduğunda normal periyodik kontrol zamanınızı beklemeden doktorunuza ulaşmanız gereklidir.

  • Kol Egzersizlerini İhmal Etmeyin

Sadece meme biyopsisi yaptırdıysanız özellikle dikkat etmeniz gereken bir husus yoktur. Ancak yapılan işlem memenin bir kısmının veya tamamının alındığı ve beraberinde hastalığınızın evresini belirlemek için koltuk altı lenf bezlerinin de çıkarıldığı bir ameliyat ise oradaki lenf dolaşımı bozulacaktır. Bu yüzden ameliyattan sonra erken dönemde egzersizlere başlayın. Doktorunuzun size tarif ettiği kol egzersizlerini düzenli olarak yapın. Bu egzersizler ile cerrahi sonrası esnekliği kaybolmuş zayıf kas gruplarınızı kuvvetlendirerek, dik postürü (duruş) yeniden kazanabilirsiniz. Eğer kol egzersizlerini yapmazsanız hem kolda ödem oluşabilir hem de omuzda meydana gelen kireçlenmeye bağlı olarak “donmuş omuz sendromu” adını verdiğimiz klinik tabloyla karşı karşıya kalınabilir. Ayrıca “lenfödem” denilen kolun şişmesine neden olmamak için gelişebilecek enfeksiyonlardan kesinlikle korunmalısınız.

Bunun için;

  • Ameliyatın yapıldığı taraftaki kolunuzdan enjeksiyon yaptırmayın, kan aldırtmayın, serum taktırmayın.
  • Kolunuzu yaralanmalardan ve yanıktan koruyun.
  • Manikür yaptırmayın, tırnaklarınızı derin kesmeyin.
  • Herhangi bir yaralanma olursa o bölgeye dezenfektan solüsyon sürüp steril bir gazlı bez ile kapatıp hekiminize başvurun.
  • Koltuk altı bölgesi için tüy dökücü kremler veya elektrikli tıraş makineleri kullanın.
  • Mümkün olduğunca günlük, ağır ve tehlikeli işlerde o kolunuzu kullanmayın. Kullanırsanız aralıklı olarak dinlendirin.
  • Sivrisineklerden korunmaya çalışın.
  • Kolunuzu aşırı sıcak ve soğuktan koruyun.
  • Aşırı dar kollu giysiler giymeyin, yaralanmalara sebep olabilecek saat ve takılar takmayın.
  • Omuzdan askılı çanta taşımayın.
  • Kolunuzu aşağıya sabit olarak tutmayın. Fırsat buldukça kolunuzu kalp seviyesinden yukarıda tutun.
  • Bahçe ve mutfak işlerinde eldiven, dikiş dikerken ise yüksük kullanın.

Ameliyatlı Kolunuz Şişerse…

  • Derhal hekiminize başvurun.
  • Kolunuzu yastık üzerine koyarak yüksekte tutun.
  • Kolunuza elle masaj yapın. Masaj yaparken basıncı omuza doğru uygulayın. Ele doğru uygulanan masaj kolun şişmesini artırır.
  • Basınçlı özel kol çorabı giyin. Böylece lenfatik sıvının toplanmasını önleyebilirsiniz.

Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışları Yapmayın!

Yanlış: Kitle yoksa kanser yoktur.

Doğru: Kitle hissedilmeden de kanser olabilir. Bu nedenle meme taramaları ve mamografi kanserin erken teşhisinde çok önemli bir role sahip.

Yanlış: Ailede meme kanseri yoksa kanser riski de yoktur.

Doğru: Meme kanseri olan kadınların %80’inin ailesinde meme kanseri yoktur. Bu da kadın olmanın tek başına meme kanseri riski taşımak olduğu anlamına gelir.

 

Yanlış: Meme kanseri genetik değildir.

Doğru: Meme kanseri oluşumunu tetikleyen genetik faktörlerin yanında çevresel faktörler de vardır. Bu yüzden, meme kanseri için yüzde 100 genetik demek yanlış olacaktır. Saptanan meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10’u kalıtsaldır. Ancak, ailesinde meme kanseri hikayesi olan kişiler, risk grubunda yer almaktadır.

 

Yanlış: Meme kanseri genç kadınlarda görülmez.

Doğru: Meme kanseri 50 yaş üstü kadınlarda daha çok görülse de genç yaştaki kadınlarda da görülebilir.

Yanlış: Erkeklerde meme kanseri görülmez.

Doğru: 100 kadın kanserine karşılık 1 erkek kanseri gibi düşük bir oranda da olsa erkeklerde meme kanseri görülür.

Yanlış: Mamografi çok ağrılı bir işlemdir ve memeye zarar verebilir.

Doğru: Mamografi sırasında memeye baskı uygulandığı için rahatsızlık duyabilirsiniz. Ancak bu işlem memeye zarar vermez, genellikle ağrı duyulmaz ve çok kısa sürer. Mamografi zaten memenin daha az hassas olduğu adet dönemi sonrasında çekilir.

Yanlış: Memedeki kitlenin kanser olup olmadığını anlamak için mutlaka genel anestezi altında ameliyat yapılması gerekir.

Doğru: Çoğu meme kanseri cerrahi girişim gerektirmeden lokal anestezi altında iğne biyopsisi ile teşhis edilebilir.

Yanlış: Doğum yapmak ve emzirmek meme kanserinden korur.

Doğru: Doğum yapmak ve emzirmek meme kanserinden korumaz, sadece yakalanma riskini azaltır.

Yanlış: Memedeki her kitle kanserdir.

Doğru: Memedeki her kitle kanser değildir; memenin iyi huylu selim tümörleri de vardır. Ancak memede kitle görüldüğünde hemen hekime başvurulmalıdır.

Yanlış: Meme kanseri tedavisi gören kişiler hamile kalmamalıdır.

Doğru: Meme kanseri tedavisini tamamlamış ve nüks ihtimali görülmeyen kadınlar hamile kalabilir.

Yanlış: Mememi kontrol ediyorum ve elime gelen bir kitle yok. O zaman hekim kontrolüne de gerek yok.

Doğru: Bazı kitleler elle yapılan muayenede hissedilemeyebilir. Bu nedenle yaşınıza uygun olan kontrollerinizi düzenli yaptırmalısınız.

Yanlış: Mememden akıntı oldu, kanser olabilir.

Doğru: Meme başından gelen akıntı kanlı ise şüphelidir ve mutlaka tetkik edilmesi gerekir.

Yanlış: Mamografi kanser yapar.

Doğru: Mamografide alınan ışın çok düşüktür, bu nedenle kanser yapma gibi bir riski yoktur.

Yanlış: Genç yaşta mamografi çektirmek sakıncalıdır.

Doğru: Mamografi çektirmenin herhangi bir sakıncası yoktur. Ancak 35 yaş altındaki kadınlarda meme dokusu daha yoğun olduğu için yeterli görüntü alınamaz.

Yanlış: Biyopsi memedeki kitlenin kanserleşmesine yol açar.

Doğru: Biyopsi işlemi kitlenin kanserli olup olmadığını anlamanın en güvenilir yoludur. Biyopsiyle kitlenin niteliği değişmez.

Yanlış: Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamı alınır.

Doğru: Hastalığın evresine, kanserin türüne ve hastanın özelliklerine göre ameliyat şekli belirlenir. Günümüzde mümkün olduğunca meme koruyucu ameliyatlar tercih edilmektedir.

Yanlış: Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamı alınırsa kanser tekrarlamaz.

Doğru: Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tekrarlama oranı çok düşüktür. Kanser hastalığının her zaman tekrarlama veya başka yerde çıkma olasılığı vardır.

Yanlış: Stres kanser yapar.

Doğru: Stres kanserde önemli bir faktördür. Ancak tek başına kanseri başlatmaz.

Yanlış: Kanserin dişi ve erkeği vardır. Dişi kanser daha hızlı yayılır.

Doğru: Kanserin cinsiyeti olmaz. Özellikle Anadolu’da hemen yayılan kanserlerin dişi kanser olduğu konusunda yanlış bir kanı var. Ancak tıpta böyle bir şey yok. Kanser türleri vardır, bazı türleri biraz daha iyi huylu seyredebilir.

Memede Kitle

Çağımızın en önemli hastalıklarından olan kanser hakkında toplumun bilinçlenmesi, bireylerin kansere işaret edebilecek klinik bulgulara daha dikkatli yaklaşmasını sağlamaya başlamıştır. Kadınlarda en sık görülen kanser çeşidi olan meme kanserinin erken teşhisinde memede hissedilen kitlelerin önemi büyüktür. Memede kitle her ne kadar kanserin önemli bir bulgusu olabilse de çoğunlukla kanser dışındaki iyi huylu meme hastalıklarına işaret eder. Bu anlamda tüm kadınların memede kitle hakkında doğru ve yeterli seviyede bilgi sahibi olması gerekir.

Memede Kitle Nedir?

Meme dokusu; göğüs duvarına tutunan bağ ve yağ dokuları içerisinde yer alan, süt salgı bezleri ve bu bezlere ait kanal dokularından oluşan kompleks bir yapıdır. Bu anlamda meme dokusunda hissedilebilen her türlü kitlesel lezyon; memeyi oluşturan salgı bezi, salgı kanalı, yağ dokusu ve bağ doku elemanlarından kaynaklanabilir. Meme dokusunun kadın eşey hormonlarına yüksek seviyede duyarlı olması nedeniyle kandaki hormon seviyelerinde yaşanan değişikliklere bağlı olarak meme dokusu da değişim gösterebilir ve kitlesel lezyonlara yol açabilir.

Memede Kitle Neden Olur?

Memede hissedilen kitlesel lezyonlar farklı doku türlerinden köken almak üzere aşağıdaki rahatsızlıklardan birine işaret edebilir:

Basit Kistler

Özellikle düzgün sınırlı, hareketli, yumuşak kıvamda hissedilen kitleler basit kist gibi iyi huylu rahatsızlıklara işaret eder. Basit kistler genel olarak meme dokusunda yer alan salgı bezlerinin salgılarıyla dolan, çeşitli boyutlarda izlenebilen içi sıvı dolu yapılardır.

Süt kistleri

Emzirme dönemindeki kadınlarda basit kisttekine benzer şekilde süt salgısıyla dolu kistik yapılar gelişebilir ve kitle olarak hissedilebilir.

Fibrokistik hastalık

Meme dokusu kadın östrojen ve progesteron hormonlarına fazlasıyla duyarlı olduğu için adet döngüsü esnasında hormon seviyelerine göre büyüme ve gelişme gösterebilir. Özellikle hormon düzensizliği yaşayan kadınlarda büyüme ve gelişme dönemlerindeki düzensizlikler meme dokusu içinde bağ ve kist yapılarından oluşan iyi huylu kitlesel lezyonlarla sonuçlanabilir. Fibrokistik hastalık, genç kadınlarda memede görülen kitle lezyonlarının en sık sebeplerindendir ve kanserleşme göstermez.

Fibroadenom

Meme dokusunu oluşturan bağ dokusu elemanlarının iyi huylu ve organize özellikte kitlesel yapılar oluşturması sonucu fibroadenomlar gelişir. Fibroadenomlar 20 yaş civarındaki kadınlarda en sık görülen kitlesel lezyonlardan biridir. Oldukça nadir kanserleşme gösterir. Genellikle düzgün sınırlı, lastik kıvamlı, hareketli, sert lezyonlar olarak hissedilir.

İntraduktal papillom

Memedeki salgı bezlerini meme ucuna bağlayan kanalların epitel dokularında gelişen iyi huylu kitleler papillom olarak tanımlanır. Sıklıkla tek bir salgı kanalında kanlı akıntı ve kitle ile tanınan papillomlar iyi huyludur ve oldukça nadir kanserleşir.

Travma

Meme dokusuna gelen fiziksel travmalar meme içindeki yağ dokusunda hasarlanma meydana getirerek bağ doku elemanlarınca zengin ve düzensiz iyileşme bölgeleriyle sonuçlanır. Bu durum, yağ dokusu içinde kitle olarak hissedilen lezyonlara yol açar. Yağ nekrozları tamamen iyi huylu lezyonlar olsa da kitle gibi hissedilirler.

Meme kanseri

Düzensiz sınırlı, büyüme eğilimi gösteren, sert kıvamlı ve hareketsiz olarak hissedilen kitleler meme kanseri açısından dikkat edilmesi gereken lezyonlardır. Meme tümörleri öncelikle kanser öncesi lezyonlar olarak erken dönemde fark edilebilir ve bu dönemde tedavi oldukça etkilidir. İlerleyen dönemlerde kitle büyük boyutlara ulaşır ve meme civarındaki lenf bezlerine veya damar yapılarına yayılım gösterebilir. Kitleye bağlı olarak meme şeklinde bozulma, meme ucunda yer değiştirme, ciltte bozulma veya meme ucunda kaşıntılı döküntü gibi ek şikayetler gelişebilir.

Apse

Özellikle emzirme dönemindeki kadınlarda süt salgı bezlerinin iltihaplanmasını takiben gelişen mastit durumlarında, iltihap meme dokusu içinde hapsolduğunda apseleşme görülebilir ve hassasiyet, ağrı, sıcaklık artışı gibi bulguların yanı sıra kitle olarak da hissedilebilir.

Memede Kitlede Hangi Belirtilere Dikkat Edilmeli?

Özellikle ergenlik sonrası dönemde kadınların meme kanserini erken teşhis etme amacıyla kendilerini düzenli muayene etmeleri oldukça önemlidir. 40 yaş sonrasında ise her yıl mamografi çektirilerek taramaya devam edilmesi gerekir. Bu doğrultuda muayene esnasında fark edilen bazı belirtiler kanser açısından değerli olabilir. Aşağıdaki belirtilerin varlığında hissedilen kitlesel lezyonların uzman bir hekim tarafından değerlendirilmesi tavsiye edilir:

    • Meme şeklinde, renginde, cilt yapısında değişime yol açan kitleler
    • Meme ucunda yer değişikliği, şekil değişikliği veya kanlı akıntıya yol açan kitleler
    • Şekil değişikliği veya boyut artışı gösteren kitleler
    • Adet sonrası gerilemeyen kitleler
    • Düzensiz sınırlı, sert kıvamlı, hareketsiz kitleler
    • Yeni fark edilen kitleler

Memede Kitlenin Tedavisinde Neler Yapılır?

Memede fark edilen tüm kitlesel lezyonlarda tedavi ile müdahale edilmesi gerekli değildir. Bu anlamda hangi lezyonların nasıl tedavi edileceği, detaylı inceleme sonrasında konulan teşhise göre değişkenlik gösterir. Basit kist veya fibrokistik hastalık gibi iyi huylu rahatsızlıklarda, hastanın günlük hayatını etkileme durumuna göre lezyonlara müdahale edilir. Büyük boyutlu, rahatsızlık veren kistlerde iğne ile aspirasyon yapılabilir veya cerrahi olarak çıkarılabilir. Kanserleşme ihtimali olan lezyonlarda kitlenin boyutuna ve klinik duruma göre kitlesel lezyon veya memenin tamamının çıkarılması gündeme gelebilir.

Meme kanseri olarak değerlendirilen kitlelerde kitlenin klinik durumu, boyutu, yayılım gösterip göstermemesi gibi farklı kriterlere göre hastaya aşağıdaki tedavilerden biri veya birkaçı uygulanır:

    • Lumpektomi (Yalnızca kitle ve çevresindeki dokuların çıkarılması)
    • Mastektomi (Memenin tamamen çıkarılması, hasta ve hekimin kararına göre meme koruyucu cerrahi ile meme ucu korunabilir veya tamamen alınabilir.)
    • Lenf bezlerinin çıkarılması
    • Radyoterapi (Işın tedavisi, meme koruyucu cerrahi yapılan kadınlarda tedaviye eklenmesi gerekebilir.)
    • Kemoterapi (Kitlenin özelliğine göre hormon bazlı, biyolojik ajan bazlı veya kimyasal bazlı verilebilir.)

Biyopsi Sonucu Bildirilen Patoloji Raporların Değerlendirilmesi

Memede saptanan bir oluşumun tam olarak teşhisinin konulabilmesi için mutlaka parça alınması ve bunun patoloji laboratuarında incelenmesi gerekir. Bu inceleme önce gözle yapılır, daha sonra ince kesitler alınarak mikroskop altında yapılır. Bazı durumlarda alınan ince kesitleri, çeşitli boya, kimyasal ve immünokimyasal maddeler ile muameleye tabi tutularak mikroskop altında incelenmek gerekir.
Patoloji raporunuzda makroskopik (gözle yapılan inceleme) inceleme ve mikroskopik (mikroskop altında yapılan inceleme) inceleme adı altında 2 başlık vardır.

 

Raporunuzun altında ise teşhis vardır ve çeşitli tıbbı terimler kullanılır.

 

Eğer memede iyi huylu bir oluşum varsa bunun adı yazılır. Bunlar;

 

Memede İyi Huylu Oluşumlar

 

Memenin iyi huylu tümörleri ile ilgili bilgiler memenin kanser olmayan tümörleri bölümünde ayrıntılı olarak verilmiştir. Aşağıda sıralanmıştır.

 

Fibrokistik değişiklik
Enfeksiyon bulguları
Fibroadenom
Filloid tümör
Radial Skar
Yağ nekrozu
Tüberküloz
sklerozan adenozis
İntraduktal papilloma
Atipi (Bazı durumlarda oluşumda atipi bulunması özel bir durum ortaya koyar ve bunun çok iyi değerlendirilmesi gerekir)

 

Meme Kanseri Saptanmış İse

 

Raporun sonunda bazen Malignite bulgusuna rastlanmadı şeklinde bir yazı olabilir. Bu inceleme sonucu kanser ile ilgili hiçbir bulgunun görülmediği anlamını taşır.

 

Eğer memede patoloji incelemesi sonucu kanser ile ilgili bir bulgu var ise bu malignite var demektir. Kanserin tıbbi adı karsinomadır ve patoloji raporunda karsinoma şeklinde bildirilir.

 

Eğer memede kanser saptanmış ise kanserin durumu ve yapısını belirten bazı terimler raporunuzda yer alır.
Normal bir süt kanalı kesiti
Süt kanalı içindeki hücreler kansere dönüşerek aşırı çoğalmaya başlıyorlar.
Kanser hücreleri kanalın içini doldurmuş ama kanalın dışına çıkmamış (Duktal karsinoma in situ DCIS)
Kanser hücreleri süt kanılının dışına taşmış (invaziv duktal karsinoma)

 

Duktal karsinoma

 

Kanser süt kanalından kaynaklanıyorsa duktal karsinoma olarak adlandırılıyor. Kanalın dışına çıkıp çıkmamasına göre 2 gruba ayrılır

 

Duktal karsinoma in situ (İntraduktal karsinoma) (DCIS)

 

Süt kanallarını döşeyen hücreler, kontrolsüz olarak çoğalmaya başladıkları zaman ilk önce kanalı dolduruyorlar. Henüz kanal dışına taşmayan bu safhaya duktal karsinoma in situ (DCIS) adı veriliyor. Bu safha meme kanserinin en erken safhası. Kanser hücreleri henüz kanal dışına çıkmadığı için, vücudun her hangi bir yerine atlamamış durumda. Sadece bu bölgenin çıkartılması ile kanser tam olarak tedavi edilebiliyor.

Duktal karsinoma in situ safhasında, tümör boyutu genellikle elle muayene ile fark edilemeyecek kadar küçüktür. Bu safhada kanser daha çok mamografi ile tespit edilebiliyor. Bu nedenle kanserin erken teşhis edilebilmesi için 40 yaşını geçen her kadının, her yıl mamografi filmini çektirmesi öneriliyor. Toplu meme kanseri taramalarının yapıldığı gelişmiş ülkelerde, meme kanserlerinin bu safhada yakalanma oranı % 25 lere kadar yükseliyor Bu taramaların yapılmadığı ülkelerde ise, kanserin bu safhada yakalanma oranı % 2 civarında

 

İnvaziv duktal karsinoma (İnfiltratif duktal karsinoma)

 

Bir süre sonra kanser hücreleri kanal dışına çıkıyorlar; bu safha invaziv (infiltratif) safha, yani kanserin memeyi istila safhası. Meme kanserleri içinde en sık invaziv duktal karsinomayı görüyoruz. Yani sütü, süt bezinden meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücrelerden kaynaklanan ve kanal dışına çıkmış kanser.

 

Lobuler karsinoma

 

Kanser süt bezinden kaynaklanıyorsa lobuler karsinoma olarak adlandırılıyor. Süt bezinin dışına çıkıp çıkmamasına göre 2 gruba ayrılır.

 

Lobuler Karsinoma In Situ(LCIS)

 

Süt bezlerini hücrelerden kaynaklanan ve bez dışına taşmamış anlamına gelen Lobuler Karsinoma in Situ, adına rağmen kanser kabul edilmiyor. Çünkü lobuler karsinoma in situ, invaziv lobuler karsinoma’ ya dönüşmüyor, yani süt bezinin dışına çıkıp yayılmıyor. Bu nedenle kanser kabul edilmiyor; bize sadece bu memede kanser gelişme riskinin arttığını ve dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor.

 

İnvaziv lobüler karsinoma (İnfiltratif lobüler karsinoma)

 

Memede ikinci sıklıkta İnvaziv lobuler karsinoma’ yı görüyoruz. Bu da süt bezlerinden kaynaklanmış ve bez dışına çıkmış anlamına geliyor.

 

Medullar karsinoma ve Müsinöz karsinoma

 

Bunlar diğer meme kanseri tipleridir. Bunlar invaziv duktal karsinoma ve invaziv lobular karsinomadan daha iyi seyrediyorlar.

 

Tübüler karsinoma

 

Tübüler karsinoma meme kanserleri arasında en iyi seyredeni. Meme kanserlerinin % 2 sini oluşturuyorlar.

 

Enflamatuar meme kanseri

 

Enflamatuar meme kanseri, meme derisinde kızarıklık, ısı artışı ve kalınlaşma gibi bulgularla kendisini gösteriyor. Burada bir enfeksiyon söz konusu değil. Sıcak ve kızarık görüntü, kanser hücrelerinin meme derisi lenf kanallarına yayılmasıyla ortaya çıkıyor. İlk çıktığı andan itibaren ileri safha (Evre IIIB) kabul ediliyor. Enflamatuar meme kanseri terimi, kanserin hücresel kaynağı veya yapısını değil, klinik görünümüne göre yapılan bir evrelemeyi işaret etmektedir ve yukarıda bahsedilen gruplandırmanın dışında kalmaktadır.

 

Tümörünün diğer özellikleri

 

Yukarıda adı geçen terimler kanserin yapısını belirtirler. Bunun yanı sıra bazı bilgiler de verilir.

 

Tümörün çapı

 

Tümörün büyüklüğü tedavinin planlanmasında önemli bir kriter olarak kabul ediliyor. Tümörün boyutu ne kadar küçükse hastalık o kadar iyi seyirli kabul ediliyor. Günümüzde erken tanı yöntemi olan mamorafi taramaları ve toplumun meme kanseri konusunda bilgilendirilmesi sonucu hastalık, tümör çapı küçükken yakalanıyor.

 

Lenf bezlerine metastaz

 

Memede süt bezi veya süt kanalı dışına çıkan kanser, ilk önce koltuk altında bulunan lenf düğümlerine geliyor. Ameliyat ile koltuk altındaki lenf düğümleri çıkartılarak inceleniyor. Kanserin kaç tane koltuk altındaki lenf düğümüne sıçramış olduğu önemli bir gösterge. Bir lenf düğümüne bile sıçrama varsa ve başka bir engel yoksa yardımcı ilaç tedavisi (adjuvant kemoterapi) uygulanması gerekiyor. Eğer koltuk altındaki lenf düğümleri, metastaz sonrası birbirlerine veya çevredeki dokulara yapışmış ise, ameliyattan önce ilaç tedavisi (neoadjuvant kemoterapi) uygulanması gerekiyor.

 

Hücresel grade (sellüler grade)

 

Hücrelerin bazı özelliklerine bakılarak bu derecelendirme yapılıyor. Patoloji raporunda hücresel ve nükleer “grade” şeklinde rapor ediliyor. Grade I en iyi derece grade III ise en kötü derece kabul ediliyor. Grade II ise bunların arasında kalıyor.

 

Tümörün Kanser dışı bilgileri

 

Genel olarak bir patoloji raporunda bu bilgiler yer alır, fakat kanserle ilgili daha fazla bilgiye sahip olabilmek için ek testler istenir.

 

ER ,PR (Östrojen ve Progesteron reseptörleri)
Memedeki süt bezleri ve kanalları döşeyen hücreler, östrojen (ER) ve progesteron (PR) denilen kadınlık hormonlarına duyarlı. Bu hormonlar, hücreler üzerindeki özel noktalara bağlanarak bu hücrelere etki ediyorlar. İşte bu özel noktalara reseptör (algılayıcı) deniyor. Bazı meme kanseri hücrelerinde de bu östrojen veya progesteron reseptörleri bulunuyor. Patoloji raporlarında yazan ER (+) , PR (+) anlamı, kanser hücrelerinin östrojen ve progesteron reseptörlerini taşıdığı anlamına geliyor. Bu reseptörlerin varlığı kanserin nispeten daha iyi huylu olduğunu ve daha iyi seyredeceğini gösteriyor. Genelde yaş ilerledikçe, kanserde östrojen ve progesteron reseptörü varlığı oranı artıyor. Bu reseptörlerin bulunması, hastanın tedavisinin planlanmasında da önem taşıyor.

 

HER2/neu (c-ErbB2)

 

Bazı kanser tiplerinde farklı genetik yapı ve buna bağlı bazı özel proteinlerde artış söz konusudur. Tümörde HER-2/neu (c-erbB-2) proteini artışının saptanması
(pozitif olarak bildirilir), hastalığın biraz daha saldırgan olduğunu gösteriyor.: Ayrıca ilaç tedavisinde kullanılacak ilaçlarda da değişiklik yapmayı gerektirebiliyor.

 

Ekstensiv İntraduktal Komponent

 

Tümörün süt kanalı içi boyunca yayılmış olması (ekstensiv intraduktal komponent), meme koruyucu ameliyat yapılması açısından önemli. Eğer bir tümörde intraduktal komponent, tümör kitlesinin % 25 inden fazla kısmını oluşturuyor ise, memenin tümünün alınması öneriliyor.

 

Lenfatik invazyon

 

Kanserin, çevredeki lenf damarlarını (lenfatik invazyon) işgal etmesidir. Pozitif olması, kanserin saldırgan bir karakterde olduğu yönünde bir belirtidir.

 

Vasküler invazyon

 

Kanserin, çecresindeki kan damarlarını (vasküler invazyon) işgal etmesidir. Pozitif olması, kanserin saldırgan bir karakterde olduğu yönünde bir belirtidir.

 

Tümör Nekrozu

 

Tümörü oluşturan hücrelerin bir kısmının beslenmesinin bozularak ölmesidir ( tümör nekrozu). Tümörün hızlı büyüdüğünün göstergesidir ve
Pozitif olması, kanserin saldırgan bir karakterde olduğu yönünde bir belirtidir.
Cerrahi sınırlar
Çıkartılan kanserli dokunun çevresinde bir miktar da normal doku alınır. Bu sayede geride kanserli doku bırakılmaz. Cerrahi sınırların temiz olması geride kanserli doku kalmadığını gösterir, eğer temiz değil ise geride kanserli doku kalmış demektir ve ameliyat ile yeniden kalan kanserli dokunun çıkartılması gerekir

 

Özet olarak bir patoloji raporunda bulunması gereken sonuçlar

 

Tümörün yapısı (Duktal veya Lobüler)
Tümörün kanal veya süt bezinin dışına çıkıp çıkmadığını gösteren bilgi (intraduktal) veya invaziv(infiltratif), intralobüler veya invaziv lobüler
Hücresel grade
Nekroz durumu
Tümörün çapı
lenfatik ve vasküler invazyon durumu
Farklı bir yapıda ise bilgi( tübüler karsinoma, müsinöz,karsinoma, medüller karsinoma)
Cerrahi sınırlar
ER ve PR reseptörleri
HER2/neu (c-ErbB2) durumu

Meme Hastalıklarının Tanısında Mamografi

 * Asist.; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Radyoloji Bölümü
** Başasistan; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Radyoloji Bölümü
*** Klinik Şefi; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Radyoloji Bölümü

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen meme patolojisidir. Kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Mamografik tarama ile sağlanan erken tanı mortaliteyi %20-70 oranında azaltmaktadır. Bu nedenle mamografi meme kanserinin tanısında "altın standart" olarak kabul edilir. Tarama amaçlı mamografinin 40-49 yaşlar arasında 1-2 yılda bir, daha sonra yılda bir uygulanması önerilir.  Bu nedenle mamografinin meme kanserinin erken tanısındaki yeri konusunda bilinçli olunması ve meme patolojilerine yönelik algoritm içerisinde diğer inceleme yöntemlerinin tamamlayıcı nitelikte olduğunun bilinmesi önemlidir.

            Meme kanseri kadınlarda memeyi etkileyen en önemli patolojidir. ABD'de 54 yaş altındaki kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni meme kanseridir. Ülkemizde yapılan istatistiklerde kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı meme kanseri almaktadır. ABD'de her sekiz kadından birinin yaşamı sırasında meme kanserine yakalanacağı, her otuz kadından birinin meme kanseri nedeniyle öleceği tahmin edilmektedir. Yine ABD'de 40 yaşından büyük kadınlarda yılda bir kez yapılan mamografi her yıl meme kanserine bağlı 7500 ölümü önleyebileceği bildirilmiştir. Meme kanseriyle ilgili tanımlanan risk faktörleri etiyolojiyi aydınlatmakta yetersizdir ve korunma henüz olanaklı değildir. Bunun yanında meme kanserinde hastanın on yıl yaşama şansı metastaz yapmamış küçük tümörlerde daha yüksek orandadır. Bu nedenle meme kanserinde erken tanı çok önemlidir.

            Mamografik tarama ile sağlanan erken tanının mortaliteyi %20-70 oranında azalttığı bildirilmiştir. Bütün bu nedenlerden ötürü tüm hekimlerin mamografinin meme kanserinin erken tanısındaki yeri konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

             Meme hastalıklarının araştırılmasına yönelik yaklaşım içerisinde mamografi en etkin radyolojik yöntemdir. Diğer tanı yöntemleri, gerektiğinde mamografiyi tamamlayıcı olarak kullanılmalıdır. Mamografi kullanımı tanı ve tarama amacına yöneliktir. Otuz yaşından büyük, belirtileri olan kadınlarda meme muayenesinden sonra tanı amaçlı bilateral mamografi yapılmalıdır. Palpasyonda malign kitle bulguları olan ve bu nedenle biyopsi planlanan hastalarda da palpe edilen bölgenin kitleden ayrı bir kistik patoloji bulunma olasılığı nedeniyle mamografik inceleme önerilir. Tarama amaçlı mamografi ise meme kanserine ilişkin yakınması ya da bulgusu olmayan kadınlarda uygulanan, klinik olarak gizli kalmış meme kanserinin tam ya da yüksek bir iyileşme olasılığının olduğu bir dönemde tedavi edilebilme şansının araştırılmasını amaçlayan ve erken tanıda yararı gösterilmiş tek görüntüleme yöntemidir. Ancak meme muayenesi olmadan yapılan mamografik değerlendirmede duyarlılığın %10-15 oranında azaldığı hesaplanmıştır. Tarama amaçlı mamografik incelemeye başlama yaşı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte genel olarak 40 yaşında başlanması, 40-49 yaş arasında   1-2 yılda bir, daha sonra yılda bir uygulanması önerilmektedir.

            1. Mamografi Tekniği

            Mamografik taramanın benimsenmesi konusunda inceleme sırasında meme dokusunun yüksek doz radyasyona maruz kaldığı inancı önemli bir sorun oluşturmaktadır. Ancak henüz mamografi nedeniyle kanser olan kadın bulunmamaktadır. Mamografi tekniğinin gelişmesine paralel olarak meme dokusunun inceleme sırasında maruz kaldığı doz azalmaktadır. Mamografinin klasik röntgenden en önemli farkı düşük dozda daha yüksek görüntü kalitesi elde etmesidir. Teknik olarak kaliteli bir mamografide memenin tümü ya da olabildiğince fazla meme alanı yüksek kontrast ve optimum görüntü ayrıntısı ile görüntülenmelidir. İnceleme sırasında en önemli nokta memenin yeterince sıkışırılmasıdır. Bu, kimi zaman hastalarda rahatsızlık yaratabilir, ancak yeterli sıkıştırma ile memenin alacağı radyasyon dozu azalır. Aynı zamanda meme dokusunun üst üste gelen kısımlarının ayrılmasıyla var olan bir kitle gözden kaçırılmamış olur ve yalancı kitle görünümleri kaybolur.

            Rutin mamografi incelemesi için meme sıkıştırılarak mediolateral oblik (MLO) ve kraniokaudal (KK) grafiler alınır. Uygun alınan bir MLO grafide pektoral kas yaklaşık meme başı düzeyine kadar üçgen şeklinde görüntülenmelidir. Bu grafi iki temel pozisyondan en çok meme dokusu içeren ve en önemli olanıdır. Ayrıca memede en sık karşılaşılan kanser yerleşim yeri olan üst dış kadran ve aksiller kuyruk diğer pozisyonlara göre daha iyi görüntülenir. KK grafide subareolar bölge, santral ve medial meme dokusu daha iyi görüntülenir. Her iki grafide ince, lineer çizgiler keskin olmalı, küçük radyoopasiteler ve mikrokalsifikasyonlar görülebilmelidir. Hastaya uygun pozisyon verilmesi önemlidir ve meme başının opasitesi tam profilden görüntülenmemişse meme dokusuyla çakışarak yalancı kitle görüntüsü verebilir. Standart grafilerin alınmasından sonra tek bir projeksiyonda alınan dansitelerin gerçek olup olmadığının anlaşılması amacıyla ek projeksiyonlarda grafiler alınabilir. Teknik olarak yeterli olduğuna karar verildikten sonra mamografide lezyon olup olmadığı araştırılmalıdır. Genellikle bilateral meme dokusunun dağılımı simetriktir. Bu nedenle asimetrik görünümün algılanabilmesi için iki tarafın yan yana asılarak her iki memenin simetrik olarak değerlendirilmesi gerekir. Grafilerin -eğer varsa- daha önce alınan grafilerle karşılaştırılması, olası benign ya da malign patolojilerin stabilitesinin değerlendirilmesi bakımından önemlidir.

            2. Mamografi ve Normal Meme

            Memede yer alan üç temel dokudan yağ dokusu radyolüsen, bağ dokusu doğrusal bantlar şeklinde radyodens, glandüler doku ise orta derecede opasiteler şeklinde izlenir. Genellikle parankim dokusunun fizyolojik dağılımına bağlı olarak üst dış kadranlarda opasite artışı izlenir. Meme derisi düzgün olup ortalama 1.5 mm'yi geçmeyen ince bir bant olarak izlenir. Deri opasitesinin hemen altında ise deri altı yağ dokusuna ilişkin düzgün radyolüsen görünüm vardır. Meme dokusu miktar, bileşim ve dağılım açısından bireyden bireye ve aynı bireyin yaşamı boyunca dönemler arasında farklılıklar gösterebilir. Bu durum "normal" olarak değerlendirilebilecek meme dokusunun farklılıklar göstermesine neden olmuştur. Memede temel dokuların birbirlerine oranları meme paternini ve meme dansitesindeki artış ya da azalmayı belirler. Genç kadınlarda hemen hemen tüm memeyi kaplayan glandüler doku nedeniyle adeta homojen bir opasite sözkonusudur. Böyle dens memelerde değerlendirme yapmak daha zordur. Kırk yaşına doğru memenin iç yarısından başlayan ve daha sonra hızlanma gösteren involüsyonda glandüler dokunun yerini yağ dokusu almaktadır. Bu nedenle menopozda ve postmenopozal dönemde memede hipodens ağırlıklı bir görünüm ortaya çıkar. İnvolüsyon memede değerlendirme yapmayı kolaylaştırır ve tam olarak involüsyona uğramış yağlı bir memede mamografinin duyarlılığı %100'e yaklaşır.

            Mamografilerin değerlendirilmesinde yağ dokusu ve fibroglandüler dokunın oranlarına dayalı olarak meme parankim paternleri tanımlanmıştır. Son kabul gören sınıflandırmaya göre Patern 1'de hemen hemen tüm doku görünümdedir. Yağ dokusu içerisinde dağınık yerleşimli fibroglandüler dansitelerin oluşturduğu görünüm Patern 2'yi oluşturur. Patern 3'de ise fibroglandüler dansitelerin oranı %25'in üzerindedir. Başlıca yüksek yüzdede fibröz bağ dokusundan oluşan ileri derecede dens memeler ise Patern 4 olarak  tanımlanmıştır. Dens memelerin yüksek kanser riski taşıdığını bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıca dens memelerde küçük kanser odaklarının ayırt edilme güçlüğünden söz edilmektedir. Normal memede zaman içerisinde dansite artışı görülmesi seyrektir. En çarpıcı patern değişiklikleri kilo değişiklikleri nedeniyle oluşur. Dansite artışı ikinci neden hormon replasman tedavisidir.

            3. Meme Patolojilerinde Karşılaşılan         Mamografik Bulgular:

            a. Kitle,

            b. Yapısal distorsiyon,

            c. Asimetrik dansite,

            d. Kalsifikasyon,

            e. Deri, meme başı ve trabekülasyonda izlenen değişiklikler,

            f. Aksiller lenf nodu patolojileri.

            Kitle lezyonları meme kanserlerinin en sık görülme şeklidir. Kitle komşu meme parankiminden bir sınırla ayrılan ve iki farklı projeksiyonda yer kaplayan lezyon olarak tanımlanmıştır. Lezyon tek bir projeksiyonda izleniyorsa dansite olarak tanımlanmalıdır. Kitlenin morfolojisi tanısal yaklaşımda önem taşır. Kitlenin malignite kuşkusunun değerlendirilmesinde şekil, kenar yapısı ve dansite özellikleri birinci derecede önemlidir. Kitleler şekil bakımından yuvarlak, oval, lobüler, irregüler olarak sınıflandırılabilir. Lobülasyon kenar yapısındaki ondülasyonlarla belirtilir.  Mikrolobüle ya da irregüler şekilli kitlelerin malignite olasılığı fazladır. Kitlenin çevre dokuyla arasındaki kenar keskinse iyi sınırlı olarak tanımlanır. Kitle kenarından çevreye ışınsal tarzda uzanımlar izleniyorsa spiküler tanımı kullanılır. Kitlenin çevre dokuyla üst üste gelmesi durumunda örtülmüş kenar yapısı ortaya çıkar. Kapsül ve iyi sınırlı kitleleri çevreleyen 1 mm kalınlığındaki radyolüsen alan olarak belirtilen halo işareti genellikle benign lezyonlarda saptanır. Kitlenin x-ışını geçirgenliği dansite olarak belirtilir. Radyolüsen lezyonlar hemen hiçbir zaman malign değildir ve ileri değerlendirme gerektirmeksizin benign kabul edilir. Düşük dansitede radyoopak lezyonlar fibroadenom ve kisttir. Yüksek dansitede radyopak lezyonlarda malignite olasılığı akla getirilmelidir. Daha önce alınan mamografilerde saptanan ve izleme alınan iyi sınırlı nodüler lezyonlarda morfoloji ve boyut değişikliği gözlenirse malignite riski yüksek olduğundan ileri inceleme gereklidir. Lezyon sayısı ayırıcı tanı yönünden iyi bir kriter olmamakla birlikte benzer morfolojik özellikler sahip lezyonların çok sayıda ve bilateral olması malignite riskini azaltır.

 

Resim 1. Memede fibroglandüler doku içerisinde yuvarlak, düzgün sınırlı, homojen dansite izlenmektedir (KK grafi). Yapılan US incelemede tanımlanan lezyonun kist ile uyumlu olduğu saptanmıştır.

 Mamografide en sık saptanan iyi sınırlı kitle lezyonları kist ve fibroadenomdur. Kistler genellikle kırklı yaşlardan sonra görülür. Menopozla birlikte gerileme gösterebilir. Mamografik olarak oval ya da yuvarlak, iyi sınırlı lezyonlardır (Resim 1). Sıklıkla bilateral ve multipl olup boyutları değişkendir. Kistlerde yumurta kabuğu biçiminde çevresel kalsifikasyonlar izlenebilir. Kistlerin ayırıcı tanısında Ultrasound’un rolü büyüktür. Fibroadenom memede en sık karşılaşılan solid, benign tümördür. Genellikle otuz yaşından önce ortaya çıkar ve yuvarlak, oval ya da lobüle kenar yapısı gösterir. Hormonal etkenler bağlı olarak morfolojik değişim izlenebilir; menopoz sonrasında dejeneresyona bağlı olarak "patlamış mısır" tarzında kaba kalsifikasyonlar saptanabilir (Resim 2).

Resim 2. Memede göğüs ön duvarına yakın yerleşimli, tipik kaba kalsifikasyonlar içeren, oval dansite (fibroadenom).

Benign intramamarian lenf nodları tüm mamografilerin %5'inde izlenebilir. Genellikle memenin üst dış kadranında yerleşim gösterir ve orta kesimde karakteristik radyolüsen görünüm ya da periferal çentik saptanabilir.

            Meme kanserlerinde komşu dokulara infiltrasyon nedeniyle kenar yapısı net olarak izlenemeyebilir. Erken dönemde meme kanserinin tipik spiküler görünüm yerine belirsiz ve bulanık kenar yapısı gösterdiği bildirilmiştir. Meme kanserlerinde kitlenin dansitesi çevre fibroglandüler dokuya göre daha fazladır ve lezyonun ortasına doğru artış gösterir. Spiküler lezyonlar lezyon kenarından çevreye ışınsal tarzda uzanan ince opasitelerle karakterizedir (Resim 3).

Resim 3. Yağ dokusu ağırlıklı meme parankiminde kolaylıkla seçilen ve yüksek oranda malignite kuşku taşıyan spiküler lezyon.

 Yağlı meme parankiminde kitle kolaylıkla ayırt edilir. Spiküler lezyonlar meme kanseri yanında postoperatif skar, yağ nekrozu ve radial skar gibi benign patolojilerde de izlenebilir. Meme kanserinde görülen spiküler lezyonda orta kesimdeki kitle görünümü daha belirgin olup spiküler uzanımlar daha kısadır. Kesin tanı için mamografi tek başına yeterli değildir ve biyopsi gerekir.

            Yapısal distorsiyon meme kanserine eşlik edebilen önemli bir bulgudur. Normalde meme başına yönelim gösteren parankim yapısında değişiklik olması olarak tanımlanmıştır.

            Asimetri sık karşılaşılan fokal mamografik bulgulardandır. Normalde iki meme arasında boyut farklılığı görülebilmekle birlikte iç yapıları arasında belirgin bir simetri vardır. Asimetri pozisyon ya da sıkıştırmadaki farklılıktan da kaynaklanabilir. Gerçek asimetriler üç boyutludur ve farklı pozisyonlarda alınan grafilerde izlenir. Asimetri simetrik olmayan meme dokusuna bağlı olabileceği gibi kitle nedeniyle oluşmuş olabilir. Asimetrik dansite içerisinde yağ dansitesi izlenmesi normal asimetrik meme dokusunun kitleden ayırt edilmesinde yardımcıdır. Kuşkulu asimetrik dansitede alan meme dokusundan daha küçük ve yuvarlaktır ve dansitesi ortasına doğru artış gösterir. Ayırıcı tanı için ek pozisyonlarda alınmış özel grafiler gerekebilir.

            Memede kalsifikasyonlar sıkça saptanır. Enflamasyon, travma gibi benign nedenlerle oluşabileceği gibi meme kanserine de eşlik edebilir. Lüsen merkezli deri kalsifikasyonları, vasküler kalsifikasyonlar, fibroadenomlarda görülen kaba kalfikasyonlar, yağ nekrozu ya da kistlerde görülebilen çevresel kalsifikasyonlar benign tiptedir. Erken dönem kanseri haber veren küme yapmış kalsifikasyonlar araştırılmalıdır. Kitle görülmeksizin meme dokusunda küçük bir bölgeyi (1 cm3) kaplayan, irregüler, heterojen morfoloji gösteren, genellikle 0.5 mm'nin altındaki, sayıca dörtten fazla, küme yapmış kalsifikasyonlar kuşku uyandırmalıdır.

            Memede ödeme neden olan enfeksiyon, enflamasyon, tümör infiltrasyonu gibi nedenlerle dermal lenfatiklerin tıkanması sonucu deride ve parankim trabekülasyonunda değişiklikler gözlenebilir. Meme başı ve deride çekilme ise meme kanserinin geç döneminde saptanabilir.

            Normalde 2 cm'nin altında ve ortası lüsen görünümde olan aksiller lenf nodları yağ replasmanında ileri derecede büyürler. 1.5-2 cm'den büyük, ortasında lüsen alan izlenen lenf nodları reaktif hiperplazi nedeniyle oluşabileceği gibi meme kanserinin geç döneminde metastaza bağlı da görülebilir ve araştırılması gereklidir.

Dene - Yanılma

1. Kadınlarda kanserden ölüm nedenleri arasında hangisi akciğer kanserinden sonra gelir?

            a) Meme kanseri           b) Over kanseri

            c) Endometrium kanseri           d) Lenfoma

            e) Hiçbiri

2. Meme kanserinin tanısında "altın standart" olarak kabul edilen inceleme yöntemi hangisidir?

            a) Mamografi                               b) Ultrasonografi

            c) Bilgisayarlı Tomografi           d) Manyetik Rezonans  

             e) Hiçbiri

3. Kistik kitlelerin tanısında en değerli inceleme yöntemi hangisidir?

            a) Mamografi                              b) Ultrasonografi

            c) Bilgisayarlı Tomografi          d) Manyetik Rezonans   

            e) Hiçbiri

4- Memede en sık karşılaşılan kanser lokalizasyonu hangisidir?

            a) Alt - iç kadran                        b) Üst - dış kadran

            c) Subareolar bölge                  d) Üst - iç kadran            

            e) Hiçbiri

5- Hangi meme parankim paterninde mamografik değerlendirme daha zordur?

            a) Patern 1                     b) Patern 2

            c) Patern 3                      d) Patern 4                       

            e) Hiçbiri

 

            1- Demirkazık FB; Mamografi ve Meme Görüntülemenin Temel İlkeleri. Hacettepe Tıp Dergisi 1997, 28(1): 73-83.

            2-        Kopans DB; Breast İmaging. Lippincott-Raven. Philadelphia. 1998. 229-      351.

            3- Memiş A; Meme Lezyonlarında Mamografik Değerlendirme. Türkiye Klinikleri Radyoloji 1997, 1(1): 12-25.

            4- Sevinç E; Meme Patolojilerinin Tanı ve Tedavisinde Gelişmeler. Mine Ofset. Ankara.1996. 2-14.

            5- Üstün E; Tarama Mamografisinde Son Yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri Radyoloji. 1997, 1(1): 68-71.

            6- Üstün E; Meme Radyolojisi. Ege Üniversitesi Basımevi. İzmir. 1992. 79-161

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası