kefenin fitresi verilir mi / KEFEN | Sorularla İslamiyet

Kefenin Fitresi Verilir Mi

kefenin fitresi verilir mi

Ölünün Kefenlenmesi


Ölüyü kefenlemek   farz-3 kifâyedir.   Fethü'l - Kadîr'de de

böyledir.

Erkek için kefenin sünnet olan miktarı : İzâr, kamıys ve li-fâfedir. Zaruret halinde, —kamıys bulunmadığı zaman izâr ve li-fâfe kafi gelir. Kenz'de de böyledir.

İzâr : Ölüyü, baştan ayağa kadar örten bez parçasıdır. Lifâ-fe de izâr gibidir. Kamıys ise, boyundan itibaren, ayağa kadar olan bez parçasıdır. Hidâye'de de böyledir.

Kamıys, yakasız, telaşız ve kolsuzdur. Kâfi'de de böyledir.

Kefende imame (= sarık) yoktur. Zahirü'r - rivâye budur. Fatva da buna göredir. Mütehhirîn, âlim olan zatların kefenlenme-sinde, sarığı da güzel görmüşlerdir. «Bu âlimin sarığının ucu, haya­tında yaptığının aksine, yüzünün üzerine konur.» dediler. Cevhere­tü'n - Neyyîre'de de böyledir.

Kadın için, kefenin sünnet olan miktarı ise : Dır'izâr, hı-mâr, lifâfe ve hırkadır.

Hırka, göğüslerin bağlandığı bez parçasına denir,

Zaruret halinde— kadın için kafi gelen miktar ise : izâr, li-fafe ve himar'dır. Kenz'de de böyledir.

Hırkanın genişliği, göğüsten göbeğe kadar olan yer kadar­dır. Aynî Kenz Şerhî'nde ve Tebyîn'de böyledir.

Evla olan, hırkanın göğüsten kalçaya kadar olmasıdır. Cev-heretü^n - Neyyire'de de böyledir.

Zaruret olmadıkça, kadının kefenini iki parçaya, erkeğin ke­fenini de tek parçaya indirmek mekruhtur. Aynî Kenz Şerfıi'nde de böyledir.

Murahik sabi (= bulûğ çağına yaklaşmış erkek çocuk) ke­len hususunda, büyük erkek gibidir.

Mürahika kız (= bulûğ çağına yaklaşmış olan kız) ise, bâliğa kadın gibidir.

Bu durumda olmayan erkek çocuğun, kefeninin en az miktarı, bir parça bez; kızın ki ise, iki parça bezdir.- Tebyîn'de de böyledir.

Hunsâ olan şahıs ise, ihtiyaten kadın gibi kefenlenir. Ke­feninin ipekten olmasından, san boya ile veya zâ'feranla boyanma­sından kaçınılması icap eder. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Erkeğin kefenlenmesinde, sağlığında bayramlarda giydiği elbiseye bakılır. Yanî, —değerce— onun misli ile kefenlenir..

Kadınların ise, sağlığında, ana ve babasını ziyarete gittiği elbi­se nazar-ı itibare alınır. Yani, — değerce— onun misli ile kefenien­mesi evla olur. Zâhidî'de de böyledir.

Kefenin, çubuklu bir kumaştan olmasında veya kitan ve kasb denilen kumaşlardan yapılmasında bir beis yoktur. Kasb, yu­muşak bir kumaştır.

Kadınların kefenleri ipekten olabilir ve bir boya ile veya za'-feranla boyanabilir. Erkekler için bunlar mekruhtur. Kefenin, en uy­gun olanı, beyaz olanıdır. Nihâye*de de böyledir.

Kefenin, eski veya yeni olması  müsavidir.   Cevheretü'n -

Neyyire'de de böyledir.

Erkek için, sağlığında giymesi mubah olan her şey, kefenin­de de mubah olur. Hayatında mubah olmayanlar ise, ölümden son­ra, kefenlenmesinde de mubah değildir. Tahavî Şerhi'nde de böyle­dir.

Ölen kimsenin, mali çok ve veresesi az ise, onun, sünnet olan kefenle kefenienmesi daha evla olur. Eğer, durum bunun aksi ise, kifayet miktarı bir kefenle kefenienmesi daha evladır. Zahîriy-

ye'de de böyledir.

Kefen hakkında, vereseler arasında ihtilaf çıktığı zaman; .yani vereselerden bazıları: «İki kefen olsun», bazıları ise : «üç kefen olsun.» derse; sünnet oliduğu için, bu cenaze üç kefenle kefenlenir. Cevheretü'n - Neyyire'de de böyledir.

Erkeğin kefenlenme şekli : Önce lifafe serilir; üşürüne de izâr serilir. Sonra ölü, izânn üzerine konur ve kamıys (gömlek) giydirilir. Başına, sakalına ve vücudunun diğer yerlerine, hanut (deni­len güzel bir koku) sürülür, Muhiyt'te de böyledir.

Erkeklerin kefenine, zaferan ve vers (= güzel kokulu sarı bir ot) hariç, diğer güzel kokuların sürülmesinde bir beis yoktur.

Öien erkeğin alnına; burnunun, ellerinin, dizlerinin ve ayakları­nın üzerine kâfur konur.

Sonra, izârm sol tarafı, ölünün üzerine konur. Sonra da sağ ta­rafı ölünün üzerine atılır.

Lifâfe de" böyle yapılır. Muhıyt'te de böyledir.

Eğer, kefenin açılacağından korkulursa, o, bir şeyle bağla­nır. Serahsî'nin Muhiyt'finde de böyîedir.

Kadının kefenlenmesine gelince : Erkeklerde olduğu gibi, lifafe ve izâr serilir. Sonra, cenaze izâr üzerine konur. Ve dır'ı (= gömleği) giydirilir. Saçı iki bölük yapılarak, gömleğin üstünden göğsünün üzerine konur. Sonra da hımâr (= baş örtüsü) örtülür.

Daha sonrada, erkeklerde anlattığımız gibi, izâr ve lifâfe kapa­tılır. Daha sonra da, hırka göğüslerinin üzerine, kefenin üstünden bağlanır. Muhiyt'te de böyledir.                    .

Kefenler, ölüye sarılmadan önce, bir veya üç, veya beş, ve­yahut da yedi defa buhurlanır. Yedi defadan fazla buhurlanmaz. Ve tek sayı ile buhurlanır.'Aynî'de de böyledir.

Ölü üç defa buhurlanır :
1- Ruhu çıktığı zaman, kerîh kokuyu gidermek için;
2- Yıkanırken;
3- Kefenlenirken. Ölünün arkasından buhurlama yapılmaz. Tebyîn'de de böyledir.

Ölüyü buhurlama da, mahrem olanlarla, olmayanlar müsa­vidirler. Ancak, yüzlerini ve başlarım örterler. Cariye de, hür kadın gibi buhurlama yapabilir. Muhıyt'te de böyledir.

Kefen, varsa—ölünün şahsî malından yapılır. Ve kefen, borçlarından önce gelir. Kefen, Ölünün vasiyyetınden ve veresenin malım taksim etmesinden de önce gelir. Ve bu hallerde, sünnet mik­tarı kefen esas ahmr.

Ancak, bu kimse de; rehin gibi, teslim etmemiş fakat satmış bulunduğu mal gibi, cinayet işleyen köîe gibi, başkalarının hakkı olan bir şey varsa; bunlar biaynihi malmın üzerine tealluk etmez, (Onun mali sayılmaz.) Tebyîn'de de böyledir.

Malı olmayan bir kimsenin kefeni, nafakasının üzerine va­cip olduğu kimseye aittir. Bu, îmânı Muhammed (R.A.)fm kavlidir. İmâm Yûsuf (R.A.)'a göre ise, kefen, eğer kadın, kendisine mal bi-rakmışsa, koca üzerine de vaciptir. Fetva'da bunun üzerinedir. Fetâ-vâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Bir koca, geride mal bırakmadan ölür ve karısı da fakir-se, bil-icmâ', onun kefenini ,temin etmek, kadına lazım gelmez. Mu­hıyt'te de böyledir.

Nafakası üzerine vacip olan bir kimsesi bulunmayan, fakir bir kimse öldüğü zaman, kefeni, beytü'l - mâl'den temin edilîr. Bey-cü'I - mâl'de de yoksa, o kimseyi müslümanlar kefenler. Eğer bunlar da kefen almaktan aciz olurlarsa yani kefen almaya güçleri yetmez­se, bunu halktan isterler. Zâhîdî'tde de böyledir.

İtâbiyye'de : « Bu yolla da kefen bulunamazsa, bu cena­ze yıkanıp üzeri otla Örtülüp defnedilir ve cenaze namazı, mezarının üstünde kılınır.» denilmiştir. Tatarhâniyye'de de böyledir.

Bir kimse, topluma ait. bir mescidde Ölse, cemaatten birisi ayağa kalkar ve para toplar. Yapılan harcamadan sonra, artan mik­tar olur ve bu paranın da küme ait olduğu bilinmezse, o para ile de başka bir muhtaç kefenlenir. Paranın sahibi bilinirse, iade edilir.

Kalan para ile kefen alma imkânı olmaz ise, fakirlere tasadduk edilir. Fetâvâyi Kâdîhân'da da böyledir.

Eğer, bir ölünün kefeni çalınırsa, malından ikinci bir kefen daha ahmr. Bu kimsenin malı taksim edilmişse —vasiyyetinin veril­diği kimselerle, alacaklıları hariç— vârisleri bu kefeni alırlar.

Bu kimsenin terekesi, (= bıraktığı mal) borcundan fazla de­ğilse, alacaklıları da, henüz alacaklarını almamış olurlarsa, önce ke­fen alınır. Fakat, alacaklılar alacaklarını almışlarsa, onlardan hiç bir şey geri alınmaz. Eğer bu cenaze, kokmaya başlarsa, bir tek kefene

sarılır.
Bir ölüyü, şahsî hayvan yer de, kefeni kalmış olursa, bu kefen terekesine geri verilir. Bu kefeni, bir başkası almış olursa veya bir yakını kendi öz malından bu şahsı kefenlemiş bulunursa, bu ke­fen, kefenleyen kimseye geri verilir. Mirâcü'd - Dirâye'de de böyledir. [26]


Eser: Fetvayı Hindiye

Fetvayı Hindiye

 

Son eklenen ruyalar

Üye girişi

funduszeue.info

Guncel

Günün Sözü

"Günün Sözü."

- funduszeue.info

KEFEN

Vefat eden erkek veya kadından her birinin bedenini örtmek için kullanılan kumaş parçası. Cenazenin kefenlenmesi farz-ı kifâye`dir. Bu farz yerine getirilmezse İslâm toplumu sorumlu olur. Kefenin gerekliliği hadis, icmâ` ve akıl delillerine dayanır.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Beyaz elbise giyiniz. Şüphesiz bu, elbiselerinizin en hayırlısıdır. Ölülerinizi de onunla kefenleyiniz" (Ebû Dâvud, Tıbb, 14, Libâs, 13; Tirmizî, Cenâiz, 18, Edeb, 46; Nesaî, Cenâiz, 38, Zîne, 97; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, , , ). Sıcak iklimlerde beyaz renkli giysinin, serin tutan, güneş ışınlarını kıran en uygun giysi olduğu bilinmektedir. "Ölülerin kefenlerini güzel yapın. Çünkü onlar kendi aralarında birbirlerini ziyaret ederler ve kefenlerinin güzelliği ile iftihar ederler" (Müslim, Cenâiz, 49; Tirmizî, Cenâiz 19; Nesaî, Cenâiz 37; İbn Mâce Cenâiz 12; Ebû Dâvud, Cenâiz; 30, Müsned, III, , , ).

Rivâyete göre, Hz. Âdem vefat edince melekler O`nu yıkamış, kefenlemiş ve defnettikten sonra, çocuklarına şöyle demişlerdir: Bu, sizin ölüleriniz için bir sünnettir (el-Kâsânî, Bedâyîu`s-Sanâyi`, Beyrut /, I, ).

Kefenin güzel yapılmasından maksat, beyazlığı ve temizliği, ölülerin kefenleriyle övünmelerinden kastedilen ise, sünnete uygun olduğu için sevinmeleridir. Burada pahalı kumaş kastedilmemiştir. Çünkü İslâm`da israftan kaçınmak bir esastır. Diğer yandan Hz. Peygamber; "Kefende pahalıya kaçmayın, çünkü o, çabucak soyulup gider" (Ebû Dâvud, Cenâiz, 31) buyurmuştur.

Kefen, cenazenin sosyal ve ekonomik durumuna göre; sünnet, kifâyet veya zarûret miktarlarında olmak üzere üçe ayrılır.

1. Sünnet miktarı kefen: Erkek için; izâr, gömlek ve sargıdır. Kadın için ise; izâr, başörtüsü, sargı ve göğüsleriyle karnını bağlamak için kullanılan bir bez ve gömlek (dır`) olmak üzere beş parçadır.

"İzâr"; vücûdu tepeden tırnağa saran parçadır. "Gömlek"; boğazdan ayaklara kadar olan yakasız ve kolsuz giydirilen elbisedir. "Sargı"; cenazeyi sarmak için kullanılan izardan daha uzun parçadır. Cesedin üst ve alt kısımlarından bağlanır. Kadına mahsus olan "dır"` gömlekle (kamîs) eş anlamlı ise de, kadının gömleğinin göğüse, erkeğinkinin ise omuza kadar yarılacağı belirtilmiştir (İbn Âbidîn, Reddü`l-Muhtâr, İstanbul , II, ).

2. Kifâyet miktarı kefen: Erkek için kefenin yetecek en az miktarı izâr ve sargı olmak üzere iki parçadır. Çünkü sağlığında giydiği en az elbise budur. Tek parça elbise ile namaz kılmak mekruh olduğu gibi, tek parça kefen de mekruhtur. Kadının en az yetecek kefeni ise iki elbise ile bir baş örtüsüdür. Bundan azı mekruhtur.

3. Zarûret miktarı kefen: Erkek ve kadın için zarûret hâlinde kefenin en azı bütün bedeni örtecek kadar olmasıdır. Bu da mümkün olmazsa başkalarından kumaş istenir. Çünkü bundan aşağısı, yok hükmündedir. Bütün bedeni örten kefenle, yükümlülerden farz düşer. Ancak zarûretler kendi miktarlarınca takdir olunur. Özellikle kıtlık, darlık, savaş ve yaygın bulaşıcı hastalık gibi sebeplerle ortaya çıkan toplu ölümlerde bu sıkıntılar söz konusu olabilir. Bu durumda, kefenin zarûret miktarı ne bulunursa odur.

Mus`ab b. Umuyr (r.a) Uhud savaşında şehid düşünce, üzerinde tek parça çizgili bir kumaş parçasından başka bir şey yoktu. Kabre defnedilirken başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açıkta kalıyordu. Bunun üzerine, Hz. Peygamber; kumaşla başının örtülmesini, ayaklarının üzerine de izhir otu atılmasını söylemiştir. Bu Hadis, cenazenin yalnız avret yerlerinin örtülmeşinin farz için yeterli olmadığını, açıkta kalan kısımların gerektiğinde hasır, kilim, parça, ot ve benzeri şeylerle örtmenin gerektiğini gösterir. İmam Şâfiî, zarûret halinde yalnız avret yerlerinin örtülmesini yeterli görür (İbn Âbidîn, a.g.e., II, ). Kefen ölüye sarılmadan önce güzel koku ile tütsülenir. Önce yaygı tabuta veya hasır, kilim gibi bir şey üzerine yayılır, onun üzerine de izâr yayılır. Sonra ölüye kefen gömleği giydirilerek, izâr`ın üzerine yatırılır. Ölü erkekse, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır. Sargı da aynı şekilde onun üstüne sarılır. Açılmasından korkulursa kefen bir kuşakla bağlanabilir. Kadına önce gömleği giydirilir. Saçları iki örgü halinde gömleğin üzerinden, göğsü üzerine konur, onun üzerine baş örtüsü yüzüyle beraber örtülür, üstüne de izâr sarılır, izârın üzerinden de göğüs örtüsü bağlanır, daha sonra da sargı sarılır. Göğüs örtüsü sargıdan sonra da bağlanabilir. Kefenin açılmasından korkulursa düğümlenir.

Kefen konusunda cinsiyeti belirsiz kişi (hunsây-ı müşkil) kadın gibi işlem görür. Çünkü erkek olma ihtimali karşısında fazlanın bir zararı yoktur. İhramlı, ihramsız gibidir. Yani kefeni kokulanır ve başı örtülür. İmam Şâfiî aksi görüştedir. Bülûğa yaklaşan erkek çocuk (mürâhik) Erkek; kız çocuğu (mürâhika) da kadın hükmündedir. Bulûğ çağına yaklaşmamış küçük erkek çocuğu bir parça, küçük kız çocuğu ise iki parça kefen bezine sarılır. Düşük cenîn, ölünün bir uzvu gibi sayılır, kefenlenmez, bir beze sarılır.

Bulunan bir insanın parçasının eğer başı varsa parçası olan ile birlikte kefenlenir. Ölen bir kâfirin durumu da böyledir. Onun mahrem bir hısımı varsa onu yıkar. Bir beze sararak kefenler. Çünkü, münkirin sünnet üzere kefenlenmesi mekruhtur.

Kabrinden yeni çıkarılmış cenaze, kefeni soyulmuş olarak bulunursa, dağılmamış durumda ise, hiç defnedilmemiş gibi ikinci defa üç parça kefenle kefenlenir. Dağılmışsa bir parça kefene sarılır.

Erkeğin kefeninin cuma ve bayram günlerinde, kadının kefenin ise, ana-babasını ziyaret sırasında giydiği elbiseye kıymetçe uygun bulunmasıdır. Herkesin kefeni kendi malından karşılanır. Kefen masrafı borçtan, vasiyet ve mirastan önce gelir. Malı bulunmayan cenazenin kefeni hayatta iken ona bakmak zorunda olan nafaka yükümlüsüne aittir. Bu da yoksa, techîz ve tekfin masraflarını İslam Devleti karşılar. Kadınların kefenleri zengin olsalar da kocalarına aittir. Çünkü kefen bir bakıma dünyadaki örtünmenin (tesettür) devamıdır (bk. el-Kâsânî, Bedâyîu`s-Sanâyi`. Beyrut /, I, ; el-Fetâvâ`l Hindiyye, Beyrut /, I, ; İbn Abidîn, a.g.e., II, ).

Sual:

Cemiyette ihtiyaç sahipleri varken, servet sahibi olmak ne derece meşrudur?

Cevab: İslâmiyette mülkiyet hakkı masundur (dokunulmazdır). Âyet-i kerimede buyuruluyor ki: “Herkes için çalıştığı kadarı vardır”. İnsanlar günaha girmeden, hak yemeden dilediği kadar kazanır; haram işlemeden dilediği gibi de harcar. Buna kimse karışamaz. Zengin olmak, mal kazanmak, refah içinde yaşamak suç değildir. İbrahim aleyhisselâmın yalnızca koyunlarının iki vâdiyi doldurduğu bilinir. Kur’an-ı kerimde mal için hayır tabiri kullanılır. Davud ve Süleyman aleyhisselâmın zenginliği malumdur. Hazret-i Peygamber, fakirliği tercih etmiştir. Esasında çok zengindi. Ganimetlerin beşte birinin beşte biri ona aitti. Hazret-i Hasan ve Hüseyin de çok zengindi. Eshab-ı kiram içinde servet sahibi olanlar çoktu. Abdurrahman bin Avf’ın zenginliği meşhurdur. Vefat ettiğinde malının üçte birini vasiyet etmiş, kalanından dört hanımından her birine 32’de 1 miras hissesinin karşılığı olarak 83 bin dinar altın düşmüştü. Hazret-i Peygamber, “Zekâtı verilen mal kenz değildir” buyurarak altın ve gümüşü yığıp Allah yolunda harcamamayı kötüleyen âyet-i kerimeyi tefsir etmiştir. Ebu Zer, kenz âyetini ictihadıyla farklı tefsir ederek icmadan ayrıldı. Marjinal görüşü sebebiyle o zamanki Müslüman cemiyetinde kendisine taraftar bulamadı. Ayrı bir yerde tek başına yaşadı.
Kur’an-ı kerimde mealen “İhtiyacından fazlasını ver!” buyuruluyor (Bakara: ). Bu âyet-i kerime, “İhtiyacın olanı verme!” manasına gelmektedir. İhtiyacından fazlasını vermek lazım değildir. “Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun” mealindeki ayet-i kerime (İsrâ: 29) de bu istikamettedir.
Yine Kur’an-ı kerimde geçen “Altın ve gümüşü kenz yapıp (yığıp) Allah oylunda harcamayanların vay hâline” hükmü, farz olan zekâtını vermeyip yığanalrı kötülüyor.
Sahabe arasında mülkiyet ve servet hususunda Ebu Zer’in farklı görüşte olduğu bilinir. Bu görüşüyle icmâya muhalefet etmiş; ama içtihadından dolayı da kınanmamıştır. Kendi inancına göre yaşamıştır. “İslâmî sosyalizm” diyenler hep bunu misal gösteriyor ise de, bu, bâtıldır.
Kur’an-ı kerime göre, herkes için çalıştığının karşılığı vardır. İslâmiyet, istihsalde hür teşebbüs ve serbest mülkiyeti; gelirin ferdlere dağılışında ise sosyal adaleti esas almıştır. Bu cihetiyle liberal ekonomiden ayrılır. Sosyalist ekonomiye ise hiç yaklaşmaz.
Zenginlik suç değildir. Dünyayı kalbine sokmak, yani Allah’ı unutmak, malıyla günah işlemek suçtur. Bu ise fakirlerde bile olabilir. İki keçisi olanın kalbinde bu iki keçi varsa, kötü yoldadır. Çok zengin eğer kalbine sokmamışsa iyi yoldadır. Böyle olmakla beraber, mübahların fazlasından kaçınmak, mütevazı yaşamak, ihtiyacı fazlasını Allah yolunda dağıtmak iyidir, övülmüştür; ama farz kılınmamıştır. Kenz ayetinin ne manaya geldiği tefsirlerde açık anlatılıyor. Gizli değildir. Asırlarca Müslümanların doğru anlayıp üzerinde ittifak ettiği bir meseleyi, yeni bir şeyler keşfetmiş gibi kurcalamak bence mânâsızdır.
7 yıldızlı otel maskaralığı bambaşka bir şeydir. Bir kere İslâmiyet kadınların böyle erkeklere karışarak eğlenmesini tasvip etmiyor. Ziynetlerini göstermesini, makyaj ve kokuyla sokağa çıkmasını, kadınlara bile belli yerlerini açmasını yasaklıyor. Yine dinin müzik hususundaki tavrı bellidir. Çalgılı ilahî, dine uygun değildir. Eğlence ile ibâdetin birbirine karıştırılması, hadis-i şerif ile yasaklanmıştır. Yani bunun israf olup olmadığına gelesiye daha nice felaketleri vardır. İşçi ile anlaşılan ücret verilir. Fazlasına hak sahibi değildir. Ama borcunu hemen vermek lazımdır. Allah ihsan sahiplerini sever. Ecdadımız ölçerken verirken biraz fazla vermeyi tercih etmiş. Padişahlar bile mütevazı yaşamayı tercih etmiştir. Lüks içinde yaşamak çoğunlukla bir kompleksin neticesidir. Ama konforlu yaşayana, kazancı gayrımeşru değilse, yanlış yapıyor denemez. Hazret-i Peygamber’in kıymetli elbiseler giydiği malumdur. İmam Ebu Hanife tüccardı. Zengindi. dirhem kıymetinde elbise giyerdi. Çünki insanların dış görünüşe ehemmiyet verdiğini biliyordu. Müslümanlığın vakarını korumak için böyle yapardı. Bugün de Müslümanların iyi yaşaması, dinlerinin vakar ve haysiyetini korumak içinse iyidir, güzeldir. Din düşmanlarına nisbet olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Allah, bir kuluna nimet verirse, eserini üzerinde görmeyi sever”. Zengin adamın basit yaşaması da hoş değildir, mürüvvetsizliktir, dine zarar verir. “İslâmiyet bir lokma bir hırka felsefesini savunuyor” diyenlere prim verilmiş olur.

17 Şubat Cuma

Bir müslümanın akrabası veya zevcesi olan bir gayri müslim öldüğü zaman onun dindaşlarına verilir. Eğer bunlara verilmezse, sünnet üzere olmaksızın yıkanır ve sarılarak gömülür, yukarda açıklandığı üzere mü'minlere yapılan işlem buna yapılmaz.

Ölen bir müslümanın, gayri müslimden başka akrabasından bir velisi bulunmasa, cenazesi gayri müslimlere verilmez. Çünkü bunun teçhiz ve tekfini ile ilgili bütün görevler müslümanlar üzerine bir farz-ı kifayedir.

Ölü olarak düşen bir çocuk, bir bez parçasına sarılarak gömülür, yıkanması gerekmez.

Erkek mi, kadın mı olduğu anlaşılmayan ve bu bakımdan kendisine "hünsa-i müşkil" denilen kimse ölünce teyemmüm ettirilir, yıkanmaz. Kefenlenme hususunda kadın sayılır.

Ölmüş olan bir müslümanın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunuyorsa yıkanır; kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuş olsa yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine namaz kılınmaz. Bir beze sarılarak gömülür.

Kefene sarıldıktan sonra ölüden çıkacak bir sıvı veya benzeri şeyler artık yıkanmaz.

Cenazelerin Kefenlenmesi

Ölen erkek veya kadın her müslümanı bedenini örtecek şekilde bir giysi ile kefenlemek farzdır. Bu farz görevini yapmayan müslümanlar günahkâr olurlar. Ölünün kefenlenmesi üç şekilde olur:

Birincisi, "Sünnet üzere olan kefenleme"dir ki, erkekler için Kamis, İzar ve Lifafe'den ibaret olmak üzere üç kattır. Kadınlar için ise, bu üç parça ile beraber bir baş örtüsü ile bir göğüs örtüsünden ibaret beş kattır.

İkincisi, "Kefen-i Kifayet"dir ki, erkekler için İzar ve Lifafe olur. Kadınlar için de bunlarla beraber bir baş örtüsü olur.

Üçüncüsü, "Kefen-i Zaruret'dir ki, hem erkekler için, hem de kadınlar için yalnız bir kattır. Bu durumda ölü, bulunabilen bir parça elbiseye sarılır. Fakat bir zaruret bulunmadıkça böyle bir kat kefen ile yetinilmez.

Kamis, bir gömlek yerindedir. Boyun kısmından ayaklara kadar uzun olur. Yen ve yakası bulunmaz, etrafı da oyulmaz. İzar ise bir don ve bir eteklik yerindedir ki, baştan ayağa kadar uzun bulunur. Lifafe ise, bir sargı yerinde olup baştan ayağa kadar uzun bulunmakla beraber, baş ve ayak tarafları düğümlenir. Böylece İzar'dan daha uzun bulunmuş olur.


nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası