kaynağı değiştir]
Leylâ ile Mecnun öyküsüne dair rivayetlerden birine göre bu aşk, hicretin birinci yılında Arabistan yarımadasında yaşanmıştır. "Kays bin Mülevvah Amirî" ile aynı kabileye mensup Leylâ binti Mehdî b. Sa’d Amirîye'nin başından geçen bir aşk öyküsü olduğu söylenir.[3] Kays, aşkı yüzünden aklını yitirip "Mecnun" lakabıyla tanınmıştır.
Leyla ile Mecnun'un aşkı Arap halk edebiyatında ortaya çıktıktan sonra Arapça ve Farsça'da kaleme alınmış; yüzyılda edebiyatçılar tarafından çok yaygın olarak işlenmiş; Mecnun’a ait olduğu söylenen şiirlerin arasına nesirler de eklenerek hikâye haline getirilmiştir.
Bu konu daha sonra Fars ve Türk edebiyatlarında da şiir olarak işlenmiştir. Bunların arasında Azeri asıllı olup Farsça şiirleri ile (özellikle "Beş Mücevher (پنج گنج Panj Ganj)" adlı hamsesi ve bunun içinde bulunan 'de hazırlanmış Farsça "Laylā o Majunūn" mesnevisi ile) ün kazanmış olan Nizami Gencevi (), Herat'ta yaşamış ve Farsça yazdığı hamsesinde bulunan "Leylâ ve Mecnun" mesnevisi ile ünlü olmuş Hatifi (), Azerbaycan edebiyatı ve Türkçe divan şiirinin başta gelen şairlerinden olduğu kabul edilen Fuzûlî () tarafından ’te yazılan "Leylâ vu Mecnûn" adlı mesnevisi sayılabilir.
Fuzûli, Leylâ ile Mecnun Mesnevisi’ni istek üzerine yazmıştır. Kanuni Sultan SüleymanBağdat şehrini ele geçirdikten sonra burada toplanan bilim ve sanat adamları, Fuzûli’den, bu türde bir eser yazmalarını istemişler, bunu bir çeşit sınanma sayan Fuzûli de yılında eserini tamamlayıp Bağdat valisi Süleymani Paşa’ya sunmuştur.
Birçok kişi tarafından işlenmiş olan konuyu Fuzulî, mesnevî türünde kaleme almıştır. Eser hâlâ çok kıymetlidir.
Mesnevî tarzına ve Türk diline yenilik getirmiştir.
Eserin iç örgüsü çok sağlamdır.
Leylâ ile Mecnunun aşkları bir Arap efsanesine dayanmaktadır. Bu efsanede Mecnun mahlasıyla şiirler söyleyen Kays ibni Mülevvah adlı bir Arap şairiyle Leyli (Leylâ) adlı bir Arap kızın arasında geçen ve ayrılıkla sona eren bir aşk hikayesi anlatılmaktadır.
Bu hikayenin konusu kısaca şöyledir:
Leyla ve Kays (Mecnunun asıl adı) ilkokul yıllarında birbirlerine aşık olmuşlardır. Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan annesi Leylayı okuldan alır ve Kaysla görüşmesini yasaklar. Ayrılık ıstırabıyla mahvolan Kays, halk arasında Mecnun diye anılmaya başlar. Bu sevda yüzünden çöllere düşen Mecnuna birçok kişi Leylayı unutmasını söyler; ancak onun için kainat artık Leyladan ibarettir ve hiçbir şekilde bu aşktan vazgeçmez. Hatta babası onu bu dertten kurtulmak üzere Allaha yakarması için Kabeye götürür; ama o tam tersine derdinin artması için dua eder. Hem Leylanın hem Mecnunun halleri gittikçe perişan bir hâl almaktadır. Başkasıyla nikahlandırılan Leyla, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikaye uydurur ve bir süre sonra adam ölür. Bu sırada Mecnun çöldedir ve aşkın bin bir tülü cefasıyla yoğrulmaktadır, dünyayla bütün bağlantısı kesilir ve sadece ruhuyla yaşar hale gelir. Leylanın vücudu da dahil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir. Birgün Leyla çölde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve Leyla benim içimdedir, sen kimsin? der. Onun eriştiği mertebeyi anlayan Leyla gider ve bir süre sonra ölür. Onun ardından da Mecnun hayata veda eder, böylece ruhları hakiki kavuşmayı yaşar.
Bu hikayenin sonunda; seven ve sevilen bir olmuşlardır. Aşık kendini madde dünyasından tamamen soyutlamayı başarmış ve sevdiğine ulaşmıştır. Bu noktadan sonra seven ve sevilen diye iki farklı kişiden bahsetmekte yanlıştır; ruhlar ilahi visale (ilahi kavuşmaya) ulaşmışlardır. Bu yüzden artık Mecnun sevdiğini kendinden dışarıda aramamaktadır, bu dünyayı onun yeri kabul etmemektedir. Bu mesnevide Fuzuli, dünyevi aşkı bir basamak olarak kullanıp onun üstünden maddeden ayrılıp tamamen ruha ait olan ilahi aşkı anlatır.
Efsanenin hikayeye dönüşmesi
Bu efsane Arap edebiyatında yüzyılda çok yaygın bir hale gelmiş, Mecnuna ait olduğu söylenen şiirlerin arasına nesirler de eklenerek hikaye haline getirilmiştir. Bu konu daha sonra Fars ve Türk edebiyatlarında da işlenmiştir. Bunların arasında en ünlüsü Fuzulinin te yazdığı Leylâ vü Mecnun adlı mesnevisidir. Fuzuli, Leyla ve Mecnun mesnevisini istek üzerine yazmıştır. Kanuni Sultan Süleyman Bağdat şehrini ele geçirdikten sonra burada toplanan bilim ve sanat adamları, Fuzuliden, bu türde bir eser yazmalarını istemişler, bunu bir çeşit sınanma sayan Fuzuli de yılında eserini tamamlayıp Bağdat valisi Üveys Paşaya sunmuştur.
LEYLÂ İLE MECNÛN
Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leylanın annesi öğrenir.
Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez. Kays okulda Leylayı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.
Mecnun un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leylayı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leylayı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun u çölde bulur. Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâyı tanımaz. Babası Mecnûnu iyileşmesi için Kâbeye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder:
Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni.
Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar.
Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir.
Bir zaman sonra âilesi, Leylâyı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâmı vuslatından uzak tutmayı başarır.
Mecnûn, çölde, Leylânın evlendiğini arkadaşı Zeydden işitince çok üzülür. Leylâya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûna anlatır. Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.
Bir müddet sonra Mecnûnun âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûnu çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylânın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûnu bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz. Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylânın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler;
Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez
Cânânsuz cihân gerekmez.
der, kabri kucaklayarak ölür.
Bir müddet sonra Mecnûnun sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki: Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâdır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular.
Leyla ile Mecnun Özellikleri (ÖZET)
Klâsik Türk edebiyatında çeşitli konularda mesneviler yazılmış, bunların içinde aşk mesnevileri önemli bir yer tutmuştur. Leyla ile Mecnun hikâyesi ise, en çok işlenen mesnevi konulan arasında yer almıştır.
Gerek Arap ve İran gerekse Türk edebiyatında en çok işlenen konulardan biri olan Leyla ile Mecnun, hüzünlü bir aşk hikâyesidir.
Bu hikâyenin kahramanların Arap Yarımadasında yaşayan gerçek kişiler olduğu görüşü yaygındır. Hikâye, Âmiri kabilesinden Kays bin el Mülevvah adlı bir şairin (Ö. ) amcasının kızı olan Leyla binti Mehdi bin Sad için söylediği aşk şiirleri ile gelişmiş; bu şiirler dilden dile dolaşmış, kısa zamanda Arap Yarımadasında yaşayan hikâyeyle beslenerek son şeklini almıştır. Pek çok Arap şairi, Mecnun mahlasını kullanan Kaysın şiirlerini toplayarak bunlara kendi şiirlerini eklemiş, böylece Arap edebiyatında Divan-ı Leylî vü Mecnun adında pek çok eser ortaya konmuştur.
Önce Arap edebiyatında ortaya çıkan Leyla ile Mecnun hikâyesi daha sonra İran ve Türk edebiyatında birçok şair tarafından zenginleştirilerek yeniden yazılmıştır.
En başarılı Leyla ile Mecnun hikâyesini ilk kez Leyli ve Mecnun (Genceli Nizamî) yazmış, şair bu hikâyeye bazı tasavvufi öğeler ilave etmiştir.
Türk edebiyatında da birçok şair tarafından ele alınmış, ancak en çok beğenilen Leyla ile Mecnun hikâyesini Fuzûlî yazmıştır. Fuzûlî, bu mesvisini, Kanûnînin Bağdatı fethinde görüştüğü Hayali Bey ve Yahya Beyin tavsiyeleri üzerine kaleme almıştır. Eserini yazarken Iran şairleri, Nizamî ve Hâtifîden yararlanmakla birlikte, getirdiği yeniliklerle orijinal olmayı başarmıştır.
Fuzulînin beyitten oluşan Leyla ile Mecnun mesnevisi klasik mesnevi geleneğine uygun olarak tevhid, münacaat, naat, eserin yazılış sebebi, asıl hikâye gibi bölümlerden oluşur.
Şair, tevhid, münacât ve naat gibi dinî konular içeren şiirler ve Kanuni için söylediği kasidelerden sonra bu eserin yazılış sebebini (Sebeb-i Nazm-ı Kitab) anlatır. Bu bölümde, Kanuninin Bağdatı fethinde görüştüğü Hayalî Bey ve Yahya Beyin tavsiyeleri üzerine bu mesneviyi yazdığını belirttikten sonra asıl hikâyeye geçer.
LEYLA VE MECNUN
Ya Râb belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beniAz eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beniOldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beniGittikçe hüsnün eyle ziyâde nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beniÖyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beniNahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
Fuzûli nin te yazdığı Leylâ ve Mecnûn adlı mesnevîsi.
Leyla ve Mecnun açıklaması ve şerhi:
Ya râb bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Ya rab, beni aşk belasıyla tanıştır,
Bir an olsun bile beni aşk belasından ayrı düşürme.
Bu beyitte mutasavvıf bir şair olan Fuzulinin aşk belasından kastı Allah aşkından başkası değildir. Tasavvufa göre bir tek gerçek aşk vardır: Allah aşkı. Bu aşk-ı hakiki, aşk-ı ilahidir, oysa insana duyulan aşk beşeri aşktır ve gerçek değildir. İnsan dünyaya aşk-ı ilahiyi aramaya gelmiştir ve hayatın mutlak gayesi de budur. işte bu beyitte de fuzuli Allaha kendisini önce gerçek aşkla tanıştırmasını, sonra da bir an olsun bu aşktan kendisini ayırmamasını ister.
Bu beyitte geçen bela kelimesi aynı zamanda arapçada gam, keder manasına gelmektedir. Bu açıdan beyite baktığımız zaman aynı zamanda aşkın belasının yanında aşkın getirdiği gam ve kederden de bahsetmek mümkündür.
Az eyleme inâyetini ehli derdden
Yani ki çok belâlara kıl mübtelâ beni
Dert ehlinden iyiliğini eksik etme, yani beni çok fazla belaya mübtela et.
Burada fuzuli dert ehli olduğundan bahseder, ancak bu dertlerden şikayetçi de değildir. Aksine memnuniyet duyar ve bu dertlerin devamını diler.
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Ben yaşadıkça beni beladan ayırma, dileğim budur.
Ben belayı, onun beni istediği için isterim.
Burada fuzuli, belayı çektiğinden bahseder. Yine belayı iki anlamıyla ele almak doğru olacaktır. Yani gam şairi, şair de gamı sever. Ama bu beyitte yine şikayet etmez, hatta Allahtan bunun devamını diler.
Gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Sevgilimin güzelliğini gittikçe daha çok arttır.
Onun derdine düştükçe beni de daha beter et.
Bu beyitte de sevgilinin güzelliği arttıkça fuzuli aşk belasına daha çok müptela ister, zira onu yaşatan artık aşktan başka bir şey değildir. O sevgilisini sevdiği için, sevgilisinin güzelliği de günden güne artar. Yani sevgiliyi güzel yapan Fuzuli nin ona duyduğu büyük aşktır.
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni
Yokluğunda bedenimi öyle hafif yap ki,
Sabah rüzgarı bile beni ona kavuşturmaya yetsin.
Fuzuli bu beyitte sevgili olmadan zaten yok olacağını, eriyip gideceğini kasteder. Tasavvufi açıdan baktığımızda bunu bir lokma, bir hırka felsefesiyle açıklamamız mümkün olacaktır. Zira, yaşamak için gereken şeylerin dışındaki hiçbir şey insana gerekli değildir, insan Allaha kavuşacağı gün için yaşar, bu vuslata erişinceye kadar da imtihan alemi olan dünyada dünyevi zevklerinden arınıp kavuşma gününü bekler.
İkinci dizede şair saba rüzgarına atıfta bulunmaktadır. Nesim olarak da bilinen bu rüzgar sevgili ile aşık arasında haberci olmasından dolayı divan şiirlerinde sıkça geçer. Kah sevgilinin saçlarının güzel kokusunu aşığa ulaştırır, kah aşıktan sevgiliye bir mesaj iletir.
Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
Ya rab, bana fuzuli gibi kibir verme ve beni asla kendimle bırakma.
Son beyitte Fuzuli tecrit sanatı ile kendisine dışardan bakar ve Allahtan kendisine fuzuli gibi gurur, kibir vermemesini diler. Ayrıca kensini yalnız (Rabsiz) bırakmaması ister Allahtan. Çünkü dünyanın onun için amacı Allaha ulaşmaktır. Bu amaçtan ayrı düşerse hiçbir şeyin kıymeti yoktur.
Klasik edebiyatımızın en sevilen hikayesi olan "Leyla İle Mecnun" pek çok kabiliyetli şair tarafından anlatıldı. Lakin bu şairler arasında Fuzuli en çok okunan isim oldu. Fuzuli'den sonra en çok okunan mesnevi tarzı ile yazılmış "Leyla ile Mecnun" hikayesi ise Hamdullah Hamdi'ye ait olan mesnevidir. Eserin Berlin nüshası meşhur hattat Şeyh Hamdullah tarafından istinsah edilen, tarihi bir vesikadır. Bu nüshayı ve eserin içinden bölümleri sizler için yayına hazırladık.
Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası