cide çocuğu ne demek / Cide Ne Demek? TDK’ya Göre Cide Sözlük Anlamı Nedir? - Tdk Anlamı Haberleri

Cide Çocuğu Ne Demek

cide çocuğu ne demek

Cide Ne Demek, Ne Anlama Gelir? Cide Kelimesi TDK Sözlük Anlamı Nedir?

Kitap okurken film veya dizi izlerken ya da sohbet esnasında ilk defa karşılaştığımız veya daha önce aşina olduğumuz kelimelerin anlamlarını merak ederiz. Cide kelimesi anlamı da bunlar arasında yer alır. Peki, Cide kelimesi ne demek, TDK’ya göre ne anlama gelir ve kelimenin kökü nedir? İşte, Türk Dil Kurumu (TDK) bilgileri eşliğinde Cide kelimesinin anlamı,doğru kullanım örnekleri ve diğer tüm detaylar

- Güncelleme: ABONE OL
Cide Ne Demek, Ne Anlama Gelir? Cide Kelimesi TDK Sözlük Anlamı Nedir?
Cide ne demek ve ne anlama gelir soruları, edebiyatı sevenler, öğrenciler, öğretmenler daha önce duymadığı kelimeleri araştırmayı sevenler tarafından sık sık merak edilmektedir. Bilindiği gibi, Türkçede her kelimenin mutlaka bir anlamı vardır. Peki, Cide ne demek, ne anlama gelir? Cide kelimesinin kökeni nedir ve kaç farklı anlamda kullanılır? TDK'ya göre, Cide kelimesi anlamı, cümle içinde kullanım örnekleri ve diğer detaylar haberimizde yer alıyor.

CİDE NE DEMEK, NE ANLAMA GELİR? CİDE KELİMESİ TDK ANLAMI

 

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

Cide ne demek? TDK'ya göre Cide kelime anlamı nedir? Cide nerede? Kastamonu Cide tarihi ve coğrafi yapısı

  1. Türkçe anlamı bilinmeyen veya ilk defa duyulan kelimelerin anlamı genellikle Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde aranmaktadır. Peki Cide kelimesinin TDK’ya göre doğru anlamı nedir, Cide kelimesinin kökeni ne, Cide kelimesinin kaç anlamı var? İşte örnek cümleler ile birlikte Cide kelimesine dair Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer alan bilgiler

Cide okunuşu (teleffuzu) nasıl?

ci'de

Cide ne demek? Sözlük anlamı nedir?

1. Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri(isim)

Cide ilçesinin tarihi ve coğrafi yapısı

Anadolu’nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık yıl önce yazdığı İlyada’da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’tanAycelos’tan”.

Aycelos bugünkü Cide’dir. Kiteros’ta doğal bir liman olan ve günümüzde Gideros adıyla bilinen eski bir yerleşim merkezidir. Cide yılında Anadolu Selçukluların, ‘da Fatih Sultan Mehmet ‘in Kastamonu’yu almasıyla da Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine geçmiştir.

Cide, tarih boyunca ipek yolu üzerinde önemli bir liman olma özelliğini sürdürmüş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Karaağaç İskelesi “ adıyla Rus çarlığından getirilen tuzun dağıtım merkezi ve imparatorluğa mal sevk edilen bir liman olarak önem kazanmıştır. yılında ilçe olmuştur.

Coğrafi Yapısı:

Bartın-Sinop Karayolu üzerinde yer alan ve km. uzunluğunda bir kıyı şeridi ile Karadeniz’e açılan Cide, Kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğanyurt, Güneyde Şenpazar ve Pınarbaşı, Batıda Bartın ilinin Ulus ve Kurucaşile ilçeleri ile çevrilidir.

km2. Yüzölçümüne sahip olan İlçemiz genelde dağlık ve engebeli bir coğrafi yapıya sahiptir. İlçenin doğusunda İsfendiyar sıradağları uzanır. Yer yer sarp ve geçit vermeyen tepelere rastlamak mümkündür. Geçit vermeyen nehir ve çay yoktur. İlçe merkezinde râkım sıfır olup ortalama râkım ise m arasıdır. İlçenin %70’i ormanlarla kaplıdır. Başlıca ağaç türleri: kayın, köknar, gürgen, meşe, çam ve kestanedir.

İlçedeki başlıca akarsuları: Kapısuyu, Devrekani, Aydos, Güble ve Fakaz çaylarıdır.

İklim ve Bitki Örtüsü:

İlçe, Karadeniz Sahil Şeridi boyunca, bölgenin en uzun ve en geniş sahil şeridine ve en uzun kumsalına sahiptir.

Cide - Bartın Karayolunun Kuzeyinde kalan Döngelce Köyü Kızıldere mevkii Birinci Derece ve Gideros Koyu mevkii İkinci Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir.

Bölgede koruma altına alınan bitki türü yoktur. Ayı ve karacalardan oluşan hayvan popülasyonunun koruma altına alındığı, Milli Parklar ve Yaban Hayatını Koruma Genel Müdürlüğünce bildirilmiş olup denetim ve kontrolleri ilgili birimlerimizce sürdürülmektedir.

Gökçeler Köyünde 20 Metre yüksekliğinde Malyas Şelalesi, Malyas Mağarası, Kalafat Köyü Gideros Koyu, Okçular Köyü Harabeleri, Sırakaya Köyünde doğal mağara, Çayüstü Köyü düz yerleşmesi; Fakaz’da “Gallistratia” isimli ören yeri ve Yenice Köyü Gökçekale mevkiinde Roma dönemine ait eski mezarlıklar, Pınarbaşı ilçesi sınırında bulunan Ilgarini Mağarası ile dünyanın üçüncü büyük kanyonu olan “Varla- Valla Kanyonu” kültür ve doğa mirası olarak yer almaktadır.

İlçede Batı Karadeniz iklimi hüküm sürer. En fazla Yılın Ekim ayında yağış alır. Yıllık m2’ye düşen ortalama yağış miktarı ,3 kg’dır. Yıllık sıcaklık ortalaması Yılı verilerine göre 14,5 0C olup en yüksek sıcaklık 27,2 0C ile Temmuz ayında yaşanmıştır. En düşük sıcaklık ise Ocak ayında yaşanmış olup ortalama 2,5 0C’dir. Ortalama rüzgâr hızı 4,9 m/sec olup hâkim yön Güney Batı Rüzgârlarıdır.

Nüfus ve İdari Yapı:

Ekonomik nedenlerden dolayı uzun yıllardan beri ilçe genelinde yaşanan göç sonucu, ilçe nüfusu merkezde ve köylerde sürekli azalmaktadır. İlçe 16 mahalle 75 köyden oluşmaktadır. Nüfus kayıtlarına ait mahalle kütüğü ve köy kütüğü olmak üzere toplam adet kütük mevcuttur Cide nüfusuna kayıtlı insanların büyük bir bölümü dışarıda, özellikle İstanbul’da yaşamaktadır. Dışarıda yaşayan insanların ilçede yaşayan akrabalarıyla sosyal ve ekonomik yönden çok sıkı ilişkileri mevcuttur. Son yıllarda özellikle dışarıdaki yaşlı nüfusun mevsimlik de olsa ilçemize döndükleri gözlenmektedir. İlçe turizm hareketleri nedeni ile sosyal yönden gelişmiş olup, bayramlarda ve yaz aylarında ilçe genelinde büyük bir hareketlilik ve canlılık yaşanmaktadır. Bu dönemlerde ilçe nüfusunda büyük bir artış görülmekte, ilçe merkezinde nüfus bini bulmaktadır. Bu rakamlara göre nüfusun %77’si ilçe dışında yaşamaktadır.

Ulaşım:

Yılına kadar ilçede ulaşım deniz yoluyla yapılırken, Cide-Bartın yolunun açılmasıyla ulaşım tamamen kara yoluyla yapılmaya başlanmıştır. Liman inşaatına yılında başlanmış ve yılında bitirilmiştir. Cide Limanı yükleme, boşaltma ve deniz yolu nakliyat faaliyetlerinde kolaylık sağlamaktadır. Limanda metre boyunda rıhtım mevcut olup, iskele yoktur. Limanda tonluk gemiler barınabilmektedir. Balık mevsiminde balıkçı gemisi limanda barınmaktadır. Seyir feneri faal durumdadır. Ayrıca İlçemiz İlyasbey Köyünde bir adet balıkçı barınağı mevcuttur.

İlçemiz İl Merkezine km., Doğanyurt ilçesine 65 km. Şenpazar ilçesine 39 km. Bartın ili Kurucaşile ilçesine 28 km. uzaklıktadır.

İlçemizde km. karayolu, km. köy ağı mevcut olup, karayolunun tamamı asfalttır.

Haftanın her günü İstanbul, Zonguldak, Bartın ve Kastamonu’ya otobüs ve minibüsler kalkmaktadır. En fazla otobüs seferleri İstanbul’a olmaktadır. Bunun nedeni ekonomik yönden etkin nüfusun çoğunluğu İstanbul’da yaşamaktadır.

Eğitim:

İlçenin genelinin % 92 ’i okur-yazar olup, İlköğretim okullarına devam edenlerin okullaşma oranı %’dür. İlçe nüfusuna göre ilköğretime devam eden öğrencilerin oranı % 9 ’dur. İlçede ilköğretimi bitirip ortaöğretime devam eden öğrencilerin oranı ise % olup, Orta öğretime devam eden kız öğrencilerin oranı % ’dür. Anaokulunda okullaşma oranı ise % 80 ’dir.

İlçede; Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı 2 adet lise, Cide Çok Programlı Lise, Cide Bayram Yusuf Aslan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Orta Öğretim Genel Müdürlüğüne bağlı 1 adet Birol Durası Anadolu Lisesi, Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı 1 adet Cide İmam Hatip Lisesi, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı 2 adet kurum, Halk Eğitimi Merkezi, Mesleki Eğitim Merkezi, Temel Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı 4 adet müstakil İlköğretim Okulu, 7 adet Birleştirilmiş sınıflı ilkokul ve 1 adet anaokulu (Celal Ece Anaokulu), İlköğretim okulları bünyesinde 3 adet anasınıfı bulunmaktadır.

Kültür ve Turizm:

Cide ilçesi 11 km. kesintisiz plajı, Gideros, Aydos, Denizkonak, Uğurlu, Çayyaka, Akbayır ve İlyasbey sahilleri ile denize girmeye elverişlidir. Cide’de deniz sezonu Haziran ayında başlar. Turistik tesisler %1,81 oranında yer kaplamaktadır. Kasaba mahallesi limana yakın alanda bulunan tesislerden oluşmaktadır. Ayrıca yılında açılan Bayram Yusuf Aslan Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nin 40 yataklı Uygulama Oteli sezonundan itibaren hizmet vermeye başlamıştır. Cide İlçesinin Turizm açısından iyi bir potansiyele sahip olduğu açıktır. Gideros koyu, Ilgarini Mağarası, Valla Kanyonu gibi doğa harikalarına sahip, 11 km sahil şeridi ve mavi ile yeşilin dost olduğu bu yerleşim yerinin geleceği türizmdedir. Cide, ulaşımı ve tanıtımının geliştirilmesiyle Hem Kastamonu hemde ilçe ekonomisine büyük katkı sağlayabilecektir. Cide’nin turizm açısından önemli sayılabilecek değerlerinden biri de Yazar ve Şair Rıfat Ilgaz’dır. Ayrıca Cide’de halkın arasında halen, az da olsa kullanılan kıyafetler otantik yapısıyla ilgi toplamaktadır. Sarı Yazma Festivalinde adı geçen Sarı Yazma (Bayanların örtü olarak kullandıkları malzeme) yine insanların ilgisini çeken motiflerden biridir. Her yıl yapılan Rıfat Ilgaz Kültür Sanat ve sarı Yazma şenlikleri ilçenin turizmini hareketlendirici etkendir.

Atatürk Şiirleri Performatif Metinlere Mi Dönüşüyor?: “Atatürk Çocukları Marşı”

 Öncelikle, Atatürk şiirlerinin yayım ve yazım süreçlerini genel hatlarıyla çizmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Mehmet Emin Yurdakul’un ’te yayımladığı bir destanda ilk kez anılan Mustafa Kemal, yıllar geçtikçe, methiye ve destan türlerinden beslenen yirminci yüzyıla ait melez bir alt türün epik başkahramanı hâline gelmiştir. Bugün Atatürk şiirleri olarak bilinen bu şiirler, belirli dönemlerde bazı tematik, imgesel ve türsel ortak özelliklerle birlikte yoğun bir şekilde yayımlanırken; belirli dönemlerde popülerliğini kaybetmiştir. Atatürk şiirlerinin ’ten günümüze tarihsel serüveni görsel bir şekilde şöyle modellenebilir:

Grafik, farklı tarihlerde yayımlanmış 12 farklı Atatürk şiirleri antolojisinde yer alan şiirin yayım yıllarının verisiyle oluşturulmuştur. Özellikle ’larda ve sonrasında iniş ve çıkışlarla birlikte yoğun bir şekilde Atatürk şiirlerinin yazıldığından ve yayımlandığından bahsedebiliriz. Bu dönemlerde dergilerde, gazetelerde, radyo konuşmalarında ve farklı mecralarda Atatürk şiirlerine sıkça yer verilmiştir; özellikle kasım aylarında tamamen Atatürk şiirlerini içeren özel sayılar basılmış, yayınlar yapılmıştır. İstatistiksel olarak, ’lardan itibaren genel olarak Atatürk şiirlerinin yayımında yaşanan bir düşüşten söz edilebilir. Özellikle sonrasında Atatürk şiirlerinin yayımının ve/veya yazımının iyice azaldığı, hatta durma noktasına geldiği dikkat çekmektedir. Buradan hareketle, Atatürk şiirlerinin geçmiş günlere kıyasla unutulmaya yüz tuttuğu güncel kültürel atmosferde, metinsel olarak tamamen Atatürk şiiri özellikleri taşıyan “Atatürk Çocukları”nın görülmedik bir şekilde popülerleşmesi, Atatürk şiirlerinin performatif metinlere dönüştüğü anlamına gelebilir mi?

Bu soruyu başka bir bakış açısıyla yeniden ifade etmek için Atatürk şiirleriyle sıkça birlikte düşünülen “inşat” kavramına değinmek yerinde olabilir. İnşadın sözcük anlamı, bir şiiri, bir edebiyat eserini topluluk önünde, yüksek sesle ve gerektiği biçimde okumaktır (“inşat” TDK Güncel Türkçe Sözlük). İnşat, Atatürk şiirlerini derleyen antoloji araştırmacılarının şiirleri seçme eyleminde belirleyici olan ortak kıstastır. Atatürk şiirleri kanonunun oluşmasında etkili olan Behçet Necatigil, kendi derlediği antolojinin başında “biz bu antolojide küçük büyük ayırımı gözetmeden, okullarda, törenlerde bir dinleyici topluluğuna karşı yüksek sesle okunabilir, eski deyişle ‘inşad’a gelir diye düşündüğümüz şiirleri derledik” diyerek aktarır (Necatigil VII). Atatürk şiirlerinin seçilme amacı, onların okunma/icra edilme biçimi, mekânı, zamanı, muhatabı aşağı yukarı bellidir. Dolayısıyla şiirler bu beklentiler/kabuller doğrultusunda yazılır veya seçilir. Necatigil’in değindiği üzere eski zamanlarda kamusal alanlarda inşat edilmek üzere yazılan/seçilen şiirler, ’lerin sanal görsellerle, çevrimiçi platformlarda dolayımlanan kültürel akışında performatiflik kavramıyla buluşunca metinsel ve anlamsal olarak nasıl dönüşür?

Performatiflik veya performans çok geniş anlam olanakları içinde farklı şekillerde kullanılmaktadır. Performans çalışmaları alanının önemli isimlerinden biri olan Richard Schechner’ın performans kavramı, tanım itibariyle kimliği imler, zamansal sınırları aşar, bedeni bezer ve yeniden biçimlendirir. Her performansın bir hikâyesi vardır. Ritüellerde, sanatsal etkinliklerde veya günlük yaşamda performanslar, insanların eğitilmesi ve prova etmesi/yinelemesi için düzenlenmiş davranışlar bütünlüğüdür. Bu doğrultuda, günlük hayata sızarak doğallaştırılmış tokalaşma şeklinden, yemek yeme usulüne; özel anlar ve durumlar için kullanılan klişe sözlerden, duyguları ifade etmek için seçilen deyimlere değin çokça tekil olarak yaşandığı düşünülen an, aslında önceden belirlenmiş performatif eylemlerin parçalarıdır (Schechner ). Judith Butler’ın toplumsal cinsiyet kavramını performatiflik bağlamında tartışması, bunun sabit, donuk bir kimlik değil; tekrar eden edimlerle ve zamanla biriken bir kimlik biçimi olarak kurulduğunun altını çizer. Günlük yaşantıya belirli ya da belirsiz olarak sızmış müselsel eylemler, jestler, mimikler gibi bedensel hareketler, benliğin hâkim toplumsal cinsiyet kimliklerine tabi olmasını kolaylaştıran, kalıcılaştıran illüzyonu oluşturan temel edimlerdendir. Performatiflik, tek seferlik bir edim değil, tekerrür ve ritüeldir ve beden bağlamında doğallaştırılmasıyla etkinleşir. (Butler ) . Vikki Bell, “Performative Knowledge”da performatifliği, özne ve öznelik kavramlarıyla birlikte düşünür. Bu bağlamda, performatiflik meselesini, farklı öznellik biçimlerini ve öznelerin tabi oldukları güç ilişkilerinde tekerrür eden pratikleri tartışmaya açma imkânı üzerinde durur. Bell, çalışmasında Deleuze’den bir alıntı yapar: Öznelleştirmenin yolu, öznelliğin toplumsal aygıt (dispositif) içindeki bir süreci, bir ürünüdür (Bell ). Bu bağlamda, Atatürk şiirleri, toplumsal bir dispositif içinde -Althusserci terminolojiyle devletin ideolojik aygıtlarından biri olan okullarda- ve Türk milli eğitimi formasyonu çerçevesinde, Kemalist tabiiyete çağıran performatif şiirler olarak değerlendirilebilir (Althusser ).  Kemalist söylemle kurulan öznellik, dikte edilen kimlik biçimi; metin, müzik ve bedensel hareketleri bütünleyen performatif metinlerle toplumsal dispositif etkisinde mükerrer ritüellerle gerçeklenmektedir.

Atatürk Çocukları: Marşlar ve Çocuk Şarkıları, iki müzik CD’si ile birlikte satışa sunulurken, farklı bağlamlarda ve mecralarda tekrar tekrar performe edeceği düşünülerek tasarlanmıştır. Kitabın sonuna doğru yer alan “Nasıl Bir Kitaptır” başlıklı bölümde, yazar, yedi madde hâlinde kitabı tanımlar. Yedinci madde şöyledir:

Kitabın ücretsiz eki olan CD’deki performanslar öğrencilerimize, öğretmenlerimize, örnek olması içindir. CD’nin sözsüz eşlik müzikleri üzerine söylenmiş daha güzel performansları sizlerden bekliyoruz… Solo yada koro olarak performanslarınızı, her türlü duygu, düşünce ve sorularınızı  adresine mail atarak yazara iletebilirsiniz. (Baz 38)

Kitabın tanımsal işlevlerinden biri, CD’deki performanslarla başka öğrencilere, başka öğretmenlere örnek teşkil etmektir. Bununla beraber, performanslar arası ilişkiler kurulabilmesi için bir e-posta aracılığıyla yazarla iletişime geçilmesi not düşülür. Kitap, donuk bir metin olmaktan öte, karşılıklı performatif iletişime açık bir alanın kapısını aralar. Kaldı ki, bu sebeple, kitapla birlikte gelen CD’lerden birinde sözlü müzikler yer alırken, diğerinde metinlerin başkaları tarafından icra edilebilmesi için hazırlanan sözsüz müzikler yer alır. “Atatürk Çocukları”nın yer aldığı bölümde, bu performansın Türkiye’ye ve yurt dışındaki okullara yayılmasına vesile olan olay şöyle aktarılır:

Ankara’da yılında Nazım Hikmet Merekezinde Türkiye Polifonik Korolar Derneğinin düzenlediği Türkiye Korolar Şenliği’nde göstermiş oldukları performansla değerlendirme kurulu ve seyirciler tarafından çok beğenilen Atatürk Çocukları Marşı, yurdumuzun her yerinde ve yurt dışındaki okullarımızda coşkuyla söylenmeye devam etmektedir. (8)

“Atatürk Çocukları,” yazarın da belirttiği üzere Ankara’da yapılan şenlikte beğenilmiş ve bu şenliğin ardından popülerleşmeye başlamıştır. Şüphesiz, “Atatürk Çocukları”nın ’den önce Cide Halk Eğitim Merkezi Rıfat Ilgaz Çocuk Korusu aracılığıyla başka performanslarının sergilendiği düşünülebilir. ’de Ankara’da yapılan şenlik belki de bir kırılma anı olup “Atatürk Çocukları”nın etki alanının genişlemesinde önemli bir eşik olmuştur. Muharrem Baz, “Atatürk Çocukları”nı bir marş olarak yazıp bestelemiş ve alıntıda görüldüğü üzere onu bir “marş” olarak tanımlamıştır. Marş, askerlerin yürüyüşünü kolaylaştırmak için kuvvetle vurgulanan bir ritme sahip müzikal bir form olarak ortaya çıkmıştır ki doğrudan yürümeye, adım atmaya, harekete geçmeye, performe etmeye çağırır. Marşın, sonraki kullanımlarıyla, sözlüksel olarak içerdiği askerî çağrışımlar kaybolmamakla birlikte, daha fazla müzikal ağırlıkları olan farklı boyutlar ve anlamlar kazanır (“march” Encyclopedia Britannica). “Atatürk Çocukları”nın bir marş olarak kurgulanması ve adlandırılması, ister istemez onu, başlığından itibaren militarist göndermeleri olan anlam ilişkileri içine çekerken, hazırlanmış yeniden performe edilebilir kitap ve CD’lerle birlikte eylemsellik niteliği pekiştirilmiş olur.

“Atatürk Çocukları,” farklı mekânlarda, farklı kişiler tarafından icra edilmesi amacıyla hazırlanan kitap ve CD’lerin performatif yapısından metinsel olarak etkilenmiştir. Yeniden icra edilebilirlik ve bedensel olarak ifa edilebilirlik, metnin yapısında ucu açık boşlukların doğmasına sebep olmuştur. Öncelikle, “Atatürk Çocukları”nın sözlerine göz atalım:

Bir güneş gibi aydınlatırız karanlık ufukları
Sevgi, saygı, umut doluyuz doğruluktur yolumuz.

Gözleriz ufukları, başları hep yukarı
Hem çalışkan hem dürüst Atatürk çocukları.

[Marşın söylendiği yerin ismi]’(n)In çocuklarıyız, sönmeyen ışıklarız,
Doğruluktan şaşmayız, seni hiç unutmayız.

Lal lal la lal la la la

Seni hiç unutmayız

Lal la lal la lal la la

Atatürk Çocukları  (Baz 9)

“Atatürk Çocukları,” salt metin olarak ele alınırsa, içerik ve imgelem özellikleri açısından Atatürk şiirlerinin poetik kodlarına uygun olduğu söylenebilir. Atatürk şiirlerinde, “güneş” benzetmesi, Mustafa Kemal’in yurdun karanlık günlerinde bir kurtarıcı olarak ortaya çıkması, Samsun’dan Anadolu’ya bir güneş gibi doğması gibi farklı kurgularla sıklıkla kullanılır. Özellikle Mustafa Kemal hayattayken yazılan şiirlerde, “Atatürk Çocukları”nda olduğu gibi, “karanlıklara doğan güneş” en çok işlenen şiirsel motiflerden biridir. Bu metinde, çocuklar, bir şiir başkahramanı olarak Atatürk’ün aydınlanmacı söylemlerle kurulu ilerletme, modernleştirme vb. görevlerini devralır. Başları dik, gözleri ufuklarda, gelişime açık Kemalist özneler, hazır ve nazır sönmeyen ışıklar olarak tahayyül edilir. Bu metin ve Atatürk şiirleri arasında pek çok şiirsel benzerlik kurulabilir; fakat “Atatürk Çocukları”nın Atatürk şiirlerinden farklı olarak göze çarpan özelliği yeniden yazılabilen bir metin olmasıdır. Üçüncü sırada yer alan ikiliğin, ilk dizesi aslında tamamlanmamıştır. Kitapta, bu dize “Cide çocuklarıyız” olarak geçer ve Cide’nin üzerinden bir dipnot düşülür: “Şarkı söylerken ‘Cide Çocukları’ yerine yaşanılan il yada ilçe ismi vb. kullanılabilir. (Ör; İzmir Çocuklarıyız, Aydın Çocuklarıyız gibi)” (a.y.). Metnin farklı performanslarında, bu metinsel boşluğun sadece yer adlarıyla değil, özel okul adlarıyla, bir anlamda marka adlarıyla doldurulduğu dahi görülebilmektedir. Yeniden yazılması, yeniden icra edilmesi, icra edilen yere aitlik oluşturması için bilinçli olarak bırakılan boşluk, aslında “Atatürk Çocukları”nı performatif bir metin olarak mühürleyen sarih işaretlerinden biridir. Bir anlamda, öz itibariyle eksik olan metin, ancak performe edilirken tamamlanmış hâle gelecektir. Tam da bu nedenle, tekerrür eden performatif eylem, metinsel kusurun giderilmesi için gereklidir.

Metinsel olarak performansa bağımlı bir yapıya sahip olan “Atatürk Çocukları”nın anlamsal olarak da tamamlanabilmesi için performe edilmesi gereklidir. Atatürk’ün çocukları olarak öğrenciler, sevgi, saygı, umut dolu, çalışkan ve dürüst özneler olarak kurulur. Sönmeyen ışık, doğru yoldan şaşmayan özne olmanın temel şartı, leitmotif olarak işlenen, “Seni hiç unutmayız” dizesine kitlenir. Bu noktada, ikinci tekil şahsın, “sen”in gönderme yaptığı kişi aslında metinsel olarak müphemdir. Metnin aslen ertelediği anlamlardan biri, metinsel boşluklardan bir diğerine denk düşer. Bu müphemlik, metin performatif olarak inşat edilirken ikmal edilir. Müziğin, metnin, seslerin ve bedensel hareketlerin doruğa çıktığı an, çocukların “Seni hiç unutmayız” dizesini söylerken mekânda hâlihazırda mevcut olan Atatürk posterine/tablosuna/heykeline yüzlerini dönmesiyle belirir. Bir anda sesler ve coşku yükselir, öğrenciler çevik bir şekilde Atatürk’e döner. “Sen” zamirinin gönderme yaptığı kişi anlaşılır olur. Şiirin sonunda yer alan bu dize, performansın da sonuna denk gelir ve genellikle üç kez tekrar edilir. Muharrem Baz, kendisinin yönettiği performanslarda, bu kısımda öğrenciler ve seyirciler arasında bağ kurmaya çalışır. El-kol hareketleriyle öğrencilere verdiği direktifleri, bir anlık seyircilere dönerek verir ve öğrenciler gibi seyircilerin de “Lal lal la lal la la la / Seni hiç unutmayız”ı terennüm etmesini, seyircilerin de performansa dâhil olmalarını diler. Çoğunlukla seyircilerin ayağa kalkarak, yüksek sesle marşa dâhil olduğu bir sahneyle performans sonlanır.

Muharrem Baz’ın koreografi yönetimi, metne uygun bir şekilde düzenlenmiş belirli hareketleri içerir ve bu hareketler küçük değişiklerle başka öğretmenler tarafından benimsenmiş ve öğrencilere öğretilmiştir. İnternetten ulaşılabilen videolarda veya Muharrem Baz’ın kendi internet sitesinde,  “Atatürk Çocukları” metnini, bedensel olarak yorumlamayı hedefleyen ortak bir koreografik düzenleme eğiliminin olduğu görülür. Genellikle tekdüze nizama sokulan ve Atatürk baskılı tek tip tişörtler giydirilen çocuklar, marşa özgü baskın ritme ve metnin sözlerine uygun bir şekilde el, kol, bacak ve baş hareketleri yaparlar. Metnin koreografisi, Muharrem Baz’ın yönetiminde çocukların sağ ayaklarını yere vurarak ritim tutmasıyla başlar; bu bölüm farklı öğretmenlerin yönettiği performanslarda tam anlamıyla askerî “marş marş” hareketini andıran, iki ayağın sırayla ritme uygun olarak yere vurulduğu performanslara dönüşebilmektedir. Koreografilerde, “Sevgi, saygı, umut doluyuz” ve “Hem çalışkan hem dürüst” dizeleri inşat edilirken, sağ el göğse doğru çekilerek “biz/ben” vurgulanır. “Gözleriz ufukları” sözleriyle birlikte, nöbet bekleyen bir bekçi edasıyla sağ el kaşlara paralel olarak yüze yanaştırılır ve bedenin üst kısmı soldan sağa doğru döndürülerek gözleme eylemi canlandırılır. “Başları hep yukarı” kısmında ise “hazır ol”u anıştıran bir duruş içinde çocuklar kollarını iki yana indirir ve başlarını yukarıya kaldırır. Metinde, iki farklı dizede yer alan “Atatürk Çocukları” söylenirken, öğrencilerin sağ yumrukları yukarı doğru kalkar ve yumruğu havada, ayakta duran küçükler, Atatürk çocuğu olduklarını güçlü bir şekilde imler. Söylemsel olarak Kemalist özneliğe çağrılan çocuklar, bedensel olarak tekrar eden militarist bir eylemselliğe sürüklenir. Ortaklaşan sözler, sesler ve bedenler aynı ritimde sahnede salınırken seyircileri de içine çeken performatif etki yayılarak büyür.

Yazının başında Richard Schechner’dan alıntıladığım üzere, performanslar, tanım itibariyle kimliği imler, bedeni bezer ve yeniden biçimlendirir. Ritüellerde, sanatsal etkinliklerde veya günlük yaşamda, insanların eğitilmesi ve prova etmesi/yinelemesi için düzenlenmiş davranışlar olarak görülürler. Ve her performansın mutlak bir hikâyesi vardır (Schechner  ). Metinsel olarak temel Atatürk şiiri özelliklerini taşıyan “Atatürk Çocukları”nın hikâyesinde, çocuklar, Kemalist söylemlerle kuşatılmış dürüst, çalışkan ve saygılı özneler olarak Atatürk’ü unutmamaya davet edilirken performatif olarak marşın çağrıştırdığı militarist bir imgelem içinde sembolik bedensel hareketlerle eğitilirler. Böylece, Butler’ın vurguladığı anlamda, tekerrür eden performanslarla, 23 Nisan gibi ritüelleşen belirli gün ve haftalarda, zamanla doğallaş(tırıl)an Kemalist kimlik ve tabiiyet oluşturulur. Deleuze’ün terminolojisiyle kendini tekerrür ederek, kendi dikte ettiği özne kimliğini, buyurduğu öznelleştirme yolunu bir süreç hâlinde, toplumsal bir dispositif içinde doğallaştırır. Böyle bir bakış açısıyla, “Atatürk Çocukları”nın, eski günlerin bir popüler şiir alt türü olarak Atatürk şiirlerinin siyasal, sosyal, ideolojik ve yazınsal işlevlerini ikame eden güncel performatif tasarımlarından biri olduğu öne sürülebilir. “Atatürk Çocukları,” harekete çağıran bir “marş” olarak adlandırılmasıyla, metinsel boşlukların performansla tamamlanmasıyla, CD’lerle birlikte başka mekânlarda icra edilmesi için satışa sunulmasıyla, çocukları disipline eden koreografik hareketlerle düzenlenmesiyle tam anlamıyla güncel kültürel iklimin izlerini taşıyan, devlet ideolojisiyle biçimlendirilmiş performatif bir metindir. Belki de eski günlerde Atatürk şiirleri derleyenlerin/yazanların her daim akılda tuttukları “okullarda, törenlerde bir dinleyici topluluğuna karşı yüksek sesle okunabilir, eski deyişle ‘inşad’a gelir” dedikleri şiirlerin tam manasıyla hayata geçirilmiş bir örneğidir.

(1) İnternette yaygın arama motorları aracılığıyla “Atatürk Çocukları” anahtar sözcükleriyle arama yapıldığında bu metnin farklı performans kayıtlarına ulaşılabilir.

(2) Atatürk şiirleri ve grafik hakkında daha fazla bilgi için bkz. Özcan Kaya, Atatürk Şiirleri ve Atatürk Şiirleri Antolojileri: Tür, İçerik, İmgelem,

Kaynakça

  • Althusser, Louis  Lenin and Philosophy and Other Essays. Çev. Ben Brewster. New York ve Londra: Monthly Review Press,

  • Atatürk Şiirleri. Haz. Behçet Necatigil. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları,

  • Baz, Muharrem.  Atatürk Çocukları: Marşlar ve Çocuk Şarkıları. İstanbul: Yazarın kendi yayını,

  • Bell, Viki.  “Performative Knowledge”. Theory Culture Society, 23 ():

  • Butler, Judith. “Performative Acts and Gender Constitution: An Essay in Phenomenology and Feminist Theory”. Theatre Journal, , ():  seafoodplus.info

  • “İnşat”. Türk Dili Kurumu  Güncel Türkçe Sözlüğü. Erişim tarihi:  seafoodplus.info?option=com_gts&arama=gts&guid=seafoodplus.info8b0adb

  • Kaya, Özcan. Atatürk Şiirleri ve Atatürk Şiirleri Antolojileri: Tür, İçerik, İmgelem. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi,

  • “March”. Encyclopedia Britannica. Erişim Tarihi:

  • Schechner, Richard. Performance Studies: An Introduction.  Londra ve New York: Routledge,

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir