anadoluda yazılı tarih devirlerini başlatan uygarlık / Çivi yazısını kimler buldu? 8 Mayıs Hadi ipucu sorusu… - Son dakika haberleri – Sözcü

Anadoluda Yazılı Tarih Devirlerini Başlatan Uygarlık

anadoluda yazılı tarih devirlerini başlatan uygarlık

Anadolu'da tarihi çağların başlangıcı

Tarihin yazıyla başladığı genelde kabul edilen bir düşüncedir. Buna göre Milattan önce IV. binyılda Güney Mezopotamya topraklarında yaşayan Sümerlilerin çivi yazısını keşfetmeleriyle birlikte prehistorik yani tarih öncesi çağlar sona ermiş ve tarihi çağlara geçilmiştir. Ancak Sümerlilerin keşfettiği yazının o zaman bilinen dünyanın diğer kısımlarına yayılması birden bire olmamış, uzun bir zaman aralığında meydana gelmiştir. Hemen hemen Sümerlilerle eş zamanlı olarak yazıyı kullanmaya başlayan Eski Mısırlıların haricinde ki tüm Yakındoğu toplumları Sümerlilerin uygarlık tarihine armağan ettikleri çivi yazısını kendi dillerine adapte ederek kullanmışlardır. Eski Mısırlıların ise kendi keşifleri olan bir hiyeroglif yazısını (resim yazısı) kullanmış olduklarını anti parantez eklemek istiyorum.

Anadolu topraklarına yazının gelmesi ise Sümerlilerce keşfedilmesinden yaklaşık yıl sonra yani milattan önce yıllarında olmuştur. Mezopotamya toplumlarından çok sonra yazılı kültürlerin arasına giren Anadolu’ya yazıyı getiren ve tanıtanlar da yine Mezopotamyalılar olmuşlardır: Günümüzde Kayseri ili sınırları içinde bulunan Kültepe höyüğündeki Kaniş karum (karum; Akkadca bir kelime olup büyük alışveriş merkezlerini tanımlamak için kullanılırdı) Kuzey Mezopotamya’da bulunan Assur ülkesinden gelen tüccarların Anadolu’da kurdukları ticaret kolonilerinin merkeziydi. Assur’dan Anadolu’ya getirilen mallar merkez olan Kaniş Karum’da toplanır ve oradan diğer karumlara dağıtılırdı. Assurluların Anadolu’da kurdukları on tane karum ve karumlardan daha küçük ölçekli alışveriş ve bu amaca yönelik konaklama birimleri olarak tanımlanabilecek on tane de wabartum bulunmaktaydı. Anadolu’daki yerel beylerin izniyle ticaret yapan Assurlu tüccarlar, Anadolu’da bulunan en erken yazılı belgelerin sahipleridir. Dolayısıyla Anadolu topraklarını yazıyla tanıştıran ve tarihin çağların eşiğinden geçirenlerde Assurlu tüccarlar olmuşlardır.

Kaneş Karum’daki çivi yazılı tablet arşivlerinde Eski Assur dilinde yazılmış çeşitli metinler bulunmuştur. Assurlu tüccarlara ait bu metinlerin çoğunluğu ticaretle ilgili kayıtları içermektedir. Genelde M.Ö. yılları arasında yerleştirilen ve Assur ticaret kolonileri dönemi olarak adlandırılan bu süreç, Assurlu tüccarların Anadolu’daki yerel beylerin kendi aralarındaki çatışmaların oluşturduğu istikrarsız ortam nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalmalarıyla sona ermiştir. Assurluların getirdiği yazıyı o dönemde Anadolu halkı yeterince benimsememiş ve kullanmamış olsa gerek ki Assurluların Anadolu’yu terketmesiyle birlikte yazıda bu topraklardan çekip gitti. Anadolu halklarının bilfiil yazıyla haşır neşir olmaları ise M.Ö yılında Hitit Krallığının kurulmasından sonra gerçekleşmiştir.

İlk Hitit kralı I. Hattuşili’nin Kuzey Suriye’deki Alalah’tan (Alalah; şu an Türkiye’de Hatay ili sınırları içinde yer alıyor. Günümüzdeki adı Tell Açana) getirttiği katipler Hitit başkenti Hattuşa’da Eski Babil stilindeki çivi yazısını Hititlere öğretmişler ve böylece yazı kullanımı Anadolu topraklarında yerleşmiştir. Hitit çağında çivi yazısının yansıra kullanılan hiyeroglif yazısı ise kaya anıtları, mühürler gibi daha ziyade halka dönük eserlerde kullanılmıştır. Anadolu ya da Luvi hiyeroglifleri şeklinde adlandırılan bu yazı sistemi Mısırlıların hiyeroglif yazısından farklıydı ve Hititçe ile akraba bir dil olan Luviceyi ifade etmek için kullanılırdı.

Resim: seafoodplus.info

 

kaynağı değiştir]

Anadolu'daki birçok büyük yerleşimle Asur ülkesi arasında ticaret yapılmakla birlikte Anadolu'daki ana ticari merkezi Kaniş'ti.[21] Asur'la ticaret yapan merkezlerin hemen kent dışında "karum" adıyla bilinen pazarlar ve yerleşimler bulunurdu. Ticaret yolları üzerinde ayrıca konaklama birimleri, karumlara oranla daha küçük çaptaki ticari merkezler bulunur ve bunlara "vabartum" adı verilirdi.[21] "Asur Kent Meclisi'nin atadığı, Asur Kentinin Temsilcisi" anlamında "šipru ša seafoodplus.info" olarak adlandırılan bir elçi sürekli olarak Kaniş'te bulunurdu. Bu elçi Asur'la Anadolu'daki devletlerarasındaki diplomatik ilişkileri sürdürmekle görevlidir. Dolayısıyla Anadolu'daki en yüksek otoriteye sahip Asurlu bu elçilerdir.[22] Asurlu bir diğer görevli ise Šaqil-datim olarak adlandırılan memurlardı. Bu memurlar Kaniş Karum'un elçisiydi ve šadduatum adı verilen vergiyi toplardı.[23]

Anadolu'yla ticaret yapacak tüccarlar, kayıt yaptırıp ticari organizasyona katılır, belirlenen ödenekleri ve vergileri öderlerdi. Anadolu'da ise yerel siyasi otoriteyle Asurlu tüccarın karşılıklı yükümlülükleri, Kültepe'de ele geçen çeşitli çiviyazısı tabletlerde görülmektedir. Yerel otoritenin sağladığı güvenliğe ve karumlarda ikamet etme hakkına karşılık tüccarlar vergi ödeyecekler ve vergisiz (kaçak) işlem yapmayacaklardır. Öte yandan bazı lüks malların ticareti yasaklanmıştır. Asurlu tüccar ise kendi hukuk sistemlerine göre yargılanma hakkına sahiptir.[24]

Ticaret esas olarak Anadolu'dan altın, gümüş, bakır, tahıl ve yün alımına, Mezopotamya'dan kalay,dokuma, süs eşyaları ve bazı kokular[25] getirilmesine dayanmaktadır. Taşıma ise eşek kervanlarıyla yapılmaktaydı.[1] Tüccar, çeşitli adlarda vergiler ödemekteydi. "Datum" adlı vergi Karumlarda, "Şaddutum" Vabartumlarda, "Nişhatum" ise yerel krallıklara ödenmekteydi.[26]

Asurlu tüccarların Anadolu'da iş yapması, yerel krallıklarla Asur arasındaki antlaşmalara dayanmaktaydı. Fakat hangi mallara, ne oranda vergi uygulanacağı yerel kralların belirlediği oranlardı. Alınan bir kısım verginin bugün için oranlarını bilmek mümkün olmamaktadır. Ama bazılarının tam olarak oranlarını bilmekteyiz. Örneğin çivi yazılı tabletlerde nishatum ya da nisihtum olarak geçen vergi, dokuma ürünlerinde ve yünde&#;% 5, kalayda&#;% 2,5 veya&#;% 3, gümüşte ise yaklaşık olarak&#;% 4'dü. En yüksek vergi oranlarından biri 1/10 oranıyla amutum[not 1] üzerinden alınan vergidir.[23] Diğer yandan kervandaki her kişi için sabit bir vergi, bir kafa vergisinin de alındığını söz konusu kayıtlardan anlamaktayız.[27]

Ticaretten alınan tüm vergiler bir araya geldiğinde büyük bir mali yük oluşturuyordu. Bu durum doğal olarak kaçak mal naklini ortaya çıkarmıştır. Hatta, resmi ticaret hatları (Harran-Şarri –Kral Yolu) dışında Harran-Sugunnim olarak adlandırılan bir "kaçakçılık yolu" güzergâhı bile vardır.[28] Kaçakçılık, kente malı gümrük dışından sokmak, farklı güzergahlardan nakletmek ya da ticareti yasaklanan / kısıtlanan malların ticaretini yapmak şeklinde oluyordu.[29]

Anadolu'da son çalışmalara göre kırktan fazla karum ve vabartum olduğu belirlenmiştir.[27] Çivi yazısı tabletlerde bugüne kadar 20 karumun adı belirlenmiştir. Bunlar Abum, Buruddum, Durhumit, Eluhut, Hahhum, Hattuş, Hurrama, Kaniş, Nihriya, Buruşhattum, Samuha, Şimala, Tawiniya, Tegarama, Timelkia, Şupululia, Urşu, Wahşuşana, Wa/uşhania ve Zalpa'dır. Yine çivi yazısı tabletlerden 24 vabartumun adı bilinmektedir.[12]

Asurlu tüccarın karumlardaki merkez bürosuna "bit-karim" adı verilmekteydi. Bit-karim, tüm organizasyonun düzenli işleyişinden sorumlu olduğu gibi tüm vergilerin toplandığı merkez durumundadır. Bir ticaret odası gibi çalışan kurum aynı zamanda tüccarlar arası itilafları çözmede bir hakem gibi işlev üstlenmektedir.[24] Diğer yandan kayıt, depolama ve emanete bırakma işlemleri de bu bürolarda yapılmaktaydı. Tüccarların karumlarda ya da vabartumlarda karşılaştıkları hukuki anlaşmazlıklar "şehrin Babaları" denilen bir meclisçe, bazen de "Beştebir" denilen bir heyette karara bağlanırdı. Ancak buralarda sonuç elde edilemezse son karar Asur kentinde verilirdi.[21]

Asıl sermayedar, yani tüccar Asur'daydı. Anadolu'da ise onlara bağlı, bir bakıma temsilci olan adamları iş yapardı. Bazı temsilciler sermayedarın ortağı da olabiliyordu. Ticaret işindeki diğer grup da kervan sahiplerdir. Kuşkusuz temsilciler de, kervan sahipleri de kısmen kendi hesaplarına ticaret yapmaktaydılar.[30] Gerek Asurlu, gerekse Anadolulu tüccarlar arasında kadınların olduğunu biliyoruz. Anadolulu kadın tüccarların genellikle köle ticareti yaptıkları belgelerden anlaşılmaktadır. Diğer yandan Kaniş'te Asurlu tüccarların dışında başka kentlerden tüccarların olduğu da biliniyor.[31]

Yolculuğun tehlikeli, zahmetli ve uzun, dolayısıyla sermaye devir hızının düşük olmasına bağlı olarak kâr oranları&#;% oranlarına ulaşmaktadır.[32] Bu sadece kârdır. Masraflar, kayıplar ve vergiler de hesaba katıldığında alış fiyatlarıyla satış fiyatları arasındaki fark çok daha yüksektir. Sonuç olarak ticaret son derece kârlıydı ve tüccarların elinde büyük bir servet birikiyordu.

Sosyal organizasyon[değiştir kaynağı değiştir]

İslam'ın Yayılışı[değiştir kaynağı değiştir]

Ana madde: Anadolu Selçuklu Devleti

Selçuklu Hanedanı'ndan olan Kutalmış oğlu Süleyman Şah, Marmara Bölgesi’ndeki askeri faaliyetleri sonunda İznik’i alıp başkent yaparak yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuştur. I. Haçlı Seferi başlarında İznik şehrinin düşmesi üzerine Selçuklular Anadolu içlerine çekilmiş ve sonunda Konya başkent olmak üzere ayakta kalmayı başarmıştır.

yüzyıl başlarında Sultan I. Alaeddin Keykubad ile Anadolu’nun en güçlü devleti haline gelen Anadolu Selçuklu, Anadolu üzerindeki hakimiyetini iyice sağlamlaştırdı. Bu dönemde Anadolu'da ortaya çıkan Moğol tehdidinden dolayı birtakım önlemler alan Alaeddin Keykubad, bir dizi fetih gerçekleştirdi. 'da, Yassıçemen Muharebesi ile Harezmşahlar Devleti hükümdarı Celaleddin Harezmşah'ı yenilgiye uğrattı ve Harezmşahların yıkılmasına neden oldu. Bu da Anadolu Selçuklu Devleti'ni Moğollar ile sınır komşusu haline getirdi. Sultan Alaeddin, yılında Kayseri'de zehirlenip aniden ölünce bunu fırsat bilen Moğollar, Anadolu içlerine kadar girdi.

Anadolu Selçuklu Devleti, yılındaki Kösedağ Muharebesi’nde Moğollara yenilmesiyle beraber İlhanlılara yıllık haraç ödeyen tabi bir devlet haline gelmiş ve bu vesileyle birlikte Anadolu'nun her tarafında kendince bağımsızlıklarını ilan eden çeşitli Türk beylikleri ortaya çıkmıştır. Moğolların Selçuklu'nun devlet yönetimine zaman içinde artan müdahalesi, devleti bir kukla durumuna düşürmüştür. Son Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesud’un yılındaki ölümüyle birlikte Anadolu Selçuklu Devleti de dağılmıştır.

Kudüs'ün Haçlılar tarafından ele geçirilmesi ()

Haçlı Seferleri[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir