mesnevi kime aittir / Mesnevî (Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî) - Vikipedi

Mesnevi Kime Aittir

mesnevi kime aittir

Hayriyye Mesnevisi. Nâbî’nin (ö. 1124/1712) nasihatnâme türündeki mesnevisi.

Asıl adı Hayrîname olduğu halde daha çok Hayriyye diye tanınır. 1113 (1701) yılında Halep’te yazılmıştır. Mesnevinin ilk bölümlerinde müellif, eserini yedi ya­şındaki oğlu Ebülhayr Mehmed Çelebi’ye hitaben yazdığını ve ona Hayrînâme adı­nı verdiğini bizzat söyler (beyit 93-98). Aruzun “feilâtün feilâtün feilün” kalıbıy­la yazılan Hayriyye yaklaşık 1665 beyit olup bu sayı çeşitli yazma nüshalara gö­re değişmektedir. Otuz beş bölümden oluşan eserin bölüm başlıkları da aynı ve­zinle yazılmış birer mısra şeklindedir.

Nâbî eserine benzeri mesnevilerde ol­duğu gibi Allah’a hamd ile başlar; kâina­tın ve eşref-i mahlûkat olan insanın ya­ratılışına temas ettikten sonra Hz. Peygamber’in methine geçer. Hayriyye’nin baş tarafındaki kısımlar müellifin kendi­si, oğlu ve eserin telif sebebiyle ilgilidir: bunları İslâm’ın şartları takip eder. Daha sonra ilmin ve çalışmanın önemine te­mas edilerek çeşitli ilimler hakkında bilgi verilir, cehaletin sebep olduğu kötülükler anlatılır. “Matlab-ı Ma’rifet-i Rabbânî” başlığını taşıyan bölümde Nâbî, Allah’ı bilmenin gereği üzerinde durarak oğluna irfan sahibi olmasını ve bunun için mu­tasavvıfların yazdığı eserleri okumasını tavsiye eder. Ayrıca felsefeden uzak durulmasını isteyen şair, oğlu Mehmed Çelebi’nin şahsında bütün gençlere ham so­fu değil arif olmalarını öğütler.

Hayriyye’nin en ilgi çekici bölümlerin­den biri “Der Beyân-ı Şeref-İ İstanbul” adını taşımaktadır. Bu bölümün başında Nâbî, oğluna ilmin ve marifetin yalnız İs­tanbul’da geçerli olduğunu söyleyerek şehrin güzelliğini över. Bu övgüde, İstan­bul’un tabiat güzelliklerinden ziyade ilim ve irfan sahiplerinin bu beldede yaşama­sı, buranın mûsiki, şiir ve diğer güzel sa­natların merkezi oluşu üzerinde durulur. Ayrıca şehrin zevk ve safa âlemlerine de temas eden şair duygularını, “Her ne şey hâtıra eylerse hutur / Anda a’lâsının a’lâ-sı olur” beytiyle ifade eder. Nâbî mevzun sözün güzelliğine de dikkat çekerek bu hususta birçok şairin adını zikreder. Arap şiirini över, İran şairlerinin divanlarının anlamca güzel ve aynı zamanda kültür kaynağı olduğunu belirtir. Hayriyye’de çeşitli meslekler üzerinde duran şairin sevmediği meslek devlet adamlığıdır. Oğ­luna kadılık görevini seçmemesini, mali­yede çalışmamasını ve vakıf mütevelliliğinde bulunmamasını tavsiye ederek bu mesleklerin güçlüklerini belirtir. “Mat­lab-ı Mezra-ı Kist ü Htrmen” adlı bölüm­de, divan edebiyatında ilk defa toprakla uğraşmanın iyi bir meslek olduğunu söy­leyerek oğluna bu mesleği öğütler. Ese­rin “Mebhas-i Lâzıme-i Hikmet ü Tıb” başlıklı bölümünde Nâbî, din ilimlerinin yanında tıbbın da önemli bir ilim olduğu­na işaret eder. “Matlab-ı Lâzıme-i Hayr Duâ” adlı son bölümde şair oğluna iyi di­leklerde bulunur; eser. “Her şebin Kadr ola her rûzun îd / Göresin devlet ile Ömr-i mezîd” beytiyle sona erer.

Mesnevinin özelliklerinden biri de ço­cuk eğitimiyle ilgili bilgiler ihtiva etmesi­dir. Hayriyye, Türk kültür tarihinde ço­cuk edebiyatı ve eğitimi alanında ilk eserlerden biri olarak kabul edilmekte­dir. Nâbî devrinin göze batan kusurlarını ve toplumdaki aksaklıkları da eleştirmiş­tir. Ülkedeki genel çöküş üzerinde dur­duğu gibi İnsanlardaki ahlâk düşüklüğü­nü, idarecilerin zayıflığını, mahkemele­rin bozulmasını, halkın ezilmişliğini ve ulemânın cahilliğini de anlatmıştır.

Mesnevi Nazım Şekli ve Özellikleri

Mesnevi: Divan edebiyatının nazım şekillerinden birisi olan mesnevinin sözlük anlamı “ikişer, ikişerli” demektir. Edebiyat terimi olarak anlamı ise, her beyiti kendi arasında kafiyeli iki beyitten binlerce kadar uzanan bir nazım şeklidir. “aa bb cc dd vs.” şeklinde kafiyelenir.

Beyitlerin ayrı ayrı olması yanında, her beyitin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki beyitlere geçmemesi mecburidir. Beyitler arasında yalnızca konu bütünlüğüne dikkat edilmiştir.

Mesnevi aruzun kısa kalıplarıyla yazılır; daha çok şu kalıplar kullanılmıştır:

  • mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün
  • mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün
  • fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
  • Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün

Hamse Nedir?

Aynı şair tarafından kaleme alınmış beş mesneviye hamse denir.

Hamse geleneğini başlatan sanatçı Genceli Nizami‘dir. Nizami, mesnevide Azerbaycan edebiyatının en büyük şairlerinden biridir.

Nizami’nin hamsesini oluşturan beş mesnevi:

  1. Mahzenü’l-Esrâr
  2. Leylî vü Mecnûn
  3. Hüsrev ü Şirin
  4. Heft-peyker
  5. İskender-nâme

Mesnevinin ana bölümler hâlinde kurgulanmış kendine özgü bir mimarisi vardır. İlk döneme ait Türkçe mesnevîlerde her şairin riayet ettiği bir mesnevî formundan söz etmek mümkün değildir. Nazım biçiminin kullanımı edebiyatta yaygınlaştıkça mesnevi formu da belli bir sistematik kazanmıştır.

Klasik mesnevi formunun unsurları şu şekildedir:

  1. Besmele
  2. Dibâce (ön söz)
  3. Tevhîd
  4. Münâcât
  5. Mi’râciye (Mi’râc-ı Nebi)
  6. Medh-i Çihâr-Yâr-ı Güzîn
  7. Sebeb-i te’lîf (eserin yazılış sebebi)
  8. Âgâz-ı Dâstân (konuya başlangıç),
  9. Hâtime (sonuç).

Bu unsurlara dair bazı açıklamalar:

Sebeb-i te’lîf: Eserin yazılış nedeninin anlatıldığı bölümdür. Bu bölüm için “sebeb-i nazm-ı kitâb” şeklinde adlandırmalar vardır.

Âgâz-ı dâstân: Esas konunun işlendiği bölümdür. Mesnevinin en hacimli bölümüdür. Bu bölüm için âgâz-ı kitâb, âgâz-ı kıssa şeklinde adlandırmalar da vardır.

Hâtime: Mesnevilerin bitiş bölümüdür. Bu bölümün edebiyat tarihi açısından en önemli yönü, mesnevinin adı, kaç beyit olduğu, nerede ve ne zaman yazıldığı gibi birçok birincil derecede önemli bilgileri içermesidir.

Konu ne olursa olsun bir mesnevide bu bölümlerin pek çoğu bulunur.

Mesnevide olaylar bir masal anlatımı ile sürer. Anlatış ve tasvirler akıl ve mantık sınırından taşarlar. Yer ve zaman belirsizdir. Tasvirlerde aşırı abartmalar göze çarpar. Hikâye kahramanları olağanüstü davranışlarda bulunurlar. Ağırlık merkezi aşk olan mesnevilerde cin, peri, dev, cadı, ejderha gibi masal motifleri çok bulunur. Bazan bu aşk ve imajlar, tasavvufi veya alegorik-sembolik nitelikler gösterebilirler.

Mesnevilerde konu değişik olabilir:

  • Aşk (msl. Leyla ile Mecnun),
  • din-tasavvuf (msl. Mevlid),
  • didaktik-ahlaki (msl. Hayriyye-i Nabi),
  • savaş ve kahramanlık (msl. Gazavatname),
  • bir şehir ve güzel anlatımı (msl. Şehrengiz),
  • mizah (msl. Harname),
  • ilim (msl. kıyafetname),
  • sözlük bilgisi (msl. Tuhfe-i Vehbi) ve
  • tarih (msl. Muradname) bunlardan birkaçıdır.

Mesnevilerde her beyitin ayrı kafiyeli olması nedeniyle büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu yüzden anlatım esasına dayanan, hikâye niteliği taşıyan destanlar, uzun aşk hikâyeleri, şehrengizler, didaktik(öğretici), dini-ahlaki konular mesnevi nazım şekliyle kaleme alınmıştır. Bunun yanında divan şairleri arasında mesneviye hiç iltifat etmeyenler de vardır (msl. Bakî, Nedim).

Eski edabiyatımızda mesnevi asla gazel ve kaside gibi ön planda tutulmamış, hatta yalnızca mesnevi yazan şairlerin sanatı küçümsenmiştir.

Mesnevilere Dair Bazı Notlar

  • Türk edebiyatındaki ilk mesnevi örneği; Kutadgu Bilig adlı eserdir.
  • Anadolu sahasında hamse sahibi ilk şair, Hamdullah Hamdi’dir.
  • Tüm Türk edebiyatı genelinde bakıldığında hamse sahibi ilk şair; Ali Şir Nevai‘dir.
  • Fuzuli, hamse sahibi bir şair değildir.
  • Baki ve Nedim mesnevi türünde herhangi bir eser kaleme almamıştır.
  • En çok mesnevi kaleme alan sanatçı Lamii Çelebi’dir.
  • Aşık Paşa‘nın Garip-name adlı eseri Türk edebiyatındaki ilk büyük teli’f Türkçe mesnevidir.
  • Özellikle aşk konulu mesnevilerde sonuç hicran (ayrılık) ile biterken Nabi’nin Hayrabad adlı mesnevisi bir vuslatla (kavuşma, mutlu son) sonuçlanmaktadır.

Yüzyıllara Göre önemli mesneviler ve müellifleri (Yazarları):

Türk edabıyatıjnda ilk büyük mesnevi, Yusuf Has Hacip‘in 12.yy.da kaleme aldığı, 6 bin beyitten oluşan “Kutadgu Bilig“dir. Sonra sırayı 13.yy.da Mevlana‘nın 25618 beyitten oluşan “Mesnevi“si alır. Yine bu yüzyılda Şeyyad Hamza‘nın 1500 beyitlik “Yusuf u Züleyha” adlı mesnevisi edabiyatımızda ilk manzum aşk hikâyesidir.

14. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Kutb: Hüsrev ü Şirin
  • Yunus Emre: Risaletün Nushiyye (Nasihatlar Kitabı)
  • Gülşehri: Mantıkut-Tayr (Çeviridir.)
  • Âşık Paşa: Garipname
  • Hoca Mesud: Süheyl ü Nevbahar
  • Erzurumlu Kadı Darir: Kıssa-i Yusuf
  • Şeyhoğlu Mustafa: Hurşidname
  • Ahmedi: İskendername
  • Ahmed: Işkname

15. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Ahmed Dai: Çengname
  • Süleyman Çelebi: Vesiletü’n Necat (Mevlid olarak bilinir.)
  • Şeyhi: Hüsrev ü Şirin, Harname
  • Cem Sultan: Cemşid ü Hurşid
  • Hamdullah Hamdi: Hamse
  • Ali Şir Nevai: Lisanüt-Tayr, Hamse

16. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Mesihi: Edirne Şehrengizi
  • Cafer Çelebi: Hevesname
  • Revani: İşretname
  • Lamiî: Camî’den çeviri hamse
  • Kemalpaşazade: Yusuf u Züleyha
  • Zati: Şem ü Pervane, Ahmed ü Mahmud, Şehrengiz
  • Fuzuli: Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade, Sohbetül-Esmar
  • Kara Fazlı: Gül ü Bülbül, Hüma, Hümayun
  • Taşlıcalı Yahya: Hamse
  • Hakani: Hilye

17. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Gânizade Nadiri: Hamse
  • Nevizade Atai: Hamse
  • Edirneli Güfti: Teşrifatü’ş-Şuara
  • Nabi: Hayriyye, Hayrabat , Sûrname
  • Sabit: Zafername, Edhem ü Hüma, Berbername ,Derename, Amr u Leys

18. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Nahifi: Mesnevi tercümesi
  • Şeyh Galip: Hüsn ü Aşk
  • Vehbi: Lütfiyye

19. Yüzyıl Mesnevileri:

  • Fazıl: Hubanname, Zenanname, Defter-i Aşk
  • İzzet Molla: Mihnetkeşan, Gülşen-i Aşk

Tanzimat döneminde ise Ziya Paşa‘nın Harabat Mukaddimesi, Namık Kemal‘in Tahrib-i Harabat’ının bir kısmı ve Abdülhak Hamid‘in Manzum tiyatroları mesnevilerin en son örnekleri olmuştur.

Mesnevi (Açıklama-2)

Mesnevî bir edebiyat terimi olarak aynı vezinde ve her beyti diğer beyitlerden bağımsız olarak kendi arasında kafiyeli bir nazım biçiminin adıdır. Bu nazım biçimine mesnevî adının veriliş nedeni, her beytin mısralarının diğer beyitlerden bağımsız olarak kendi içinde ikişer ikişer kafiyelenmiş olmasıdır. Diğer nazım biçimleri için konulmuş olan beyit sayısı sınırlaması bu nazım biçiminde yoktu.

Mesnevîde beyitlerin diğer beyitlerden bağımsız olarak kendi içinde kafiyelenmesi ve beyit sayısı için bir sınırlama konulmamış olması, diğer nazım şekillerinde olduğu gibi şairleri kafiye bulma ve sayısı önceden belli birkaç beyit ile düşüncelerini ifade etme sıkıntısından kurtarmış; bu nedenle de uzun, bazen binlerce beyit tutan manzumeler bu nazım biçimiyle yazılmıştır.

Mesnevîlerde genellikle mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün; mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün; fâ’ilâtün fâ’ilatün fâ’ilün; fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün gibi kısa vezinler kullanılmış; bu da şairler için anlatımı kolaylaştıran başka bir etken olmuştur.

Divanlarda beyit sayısı en fazla otuza kadar çıkmış kısa mesnevîlere de rastlanmakla birlikte bu nazım biçimiyle genellikle “Leylâ ve Mecnun”, “Husrev ve Şîrîn”, Yûsuf ve Zelîhâ” gibi edebî değer taşıyan uzun aşk hikâyeleri, destânî konular ile öğretici yönü ağır basan dinî, tasavvufî, ahlakî eserler ve manzum sözlükler yazılmıştır.

Aynı şair tarafından yazılmış beş mesnevîye hamse denir.

İran edebiyatında ilk hamse sahibi şair Genceli Nizâmî (öl. 1214 ?)’dir. Genceli Nizamî, mesnevîde İran edebiyatının en büyük şairidir. Hamse’sindeki mesnevîler Mahzenü’l-Esrâr, Leylî vü Mecnûn, Husrev ü fiîrîn, Heft-peyker ve

Mesnevînin bölümler hâlinde düzenlenmiş kendine özgü bir kompozisyonu vardır. İlk dönem Türkçe mesnevîlerde her şairin uyduğu bir mesnevî formundan söz etmek mümkün değildir. Ancak bu edebiyatın tarihî gelişimi içinde mesnevî formu da bir düzen kazanmış ve mesnevîler bu düzene uyularak yazılır olmuşlardır. Yaygın olarak uyulan bu düzene göre genellikle bir mesnevîde bulunması gereken bölümleri şu üç başlık altında toplamak mümkündür:

1. Giriş:

Mesnevî şairinin biçim gerekliliklerini yerine getirdiği kısımdır. Bu başlık altında sırasıyla tevhîd, münâcât ve na’t gibi bölümler vardır. Bu üç bölümden sonra bazı mesnevîlerde mi’râciyye, mu’cizât-ı nebevî ve medh-i çehâr-yâr adlı kısımlar da yer alır.

Mesnevî eğer bir devlet büyüğü ya da toplumda ileri gelen bir kişi adına yazılmış ve ona sunulmuşsa, bu kişi için yazılmış olan; onun cömertliği, cesareti ve erdemlerinden söz edilen bir övgü kısmı yer alır. Bunu sebeb-i te’lîf, sebeb-i nazm-ı kitâb gibi bir başlığın bulunduğu, eserin yazılış nedeninin anlatıldığı bir bölüm izler. Bu bölümde şairler genellikle eseri rüyalarında duydukları ya da sahibini görmedikleri bir sesle (=hâtif); yani, manevi bir işaretle ya da samimi bir dostlarının isteği üzerine kaleme aldıklarını söylerler. Bu kısımda aynı konuda daha önce eser yazmış mesnevî şairleri ve eserleri hakkında edebiyat tarihimiz açısından önemli olabilecek bilgiler de bulunabilir.

2. Konunun İşlendiği Bölüm:

Âğâz-ı dâstân, âğâz-ı kitâb, âğâz-ı kıssa gibi bir başlıkla başlayan bu bölüm, asıl konunun işlendiği bölümdür. Mesnevîlerde bu ana başlığa bağlı olarak çok sayıda alt başlık kullanılmıştır. Bu bölüm mesnevîlerin konusuna göre farklılık gösterir. Mesnevîlerde ana konu işlenirken bazen bir münasebetle ana konuyla bir şekilde bağlantılı başka konular da kısaca anlatılır; sonra tekrar asıl konuya dönülür. Mesnevînin tekdüzeliğini kırmak için bu bölümde şairler kahramanların ağzından gazel, musammat vb. nazım şekilleriyle şiirler de söylemişlerdir. şairler bu manzumelerde çoğunlukla mahlas kullanmamışlardır. Bu, mesnevî içindeki diğer nazım şekilleriyle yazılmış manzumelerin bağımsız bir şiir olmaktan çok, o eserin bir parçası olarak değerlendirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Mesnevîlerde arasöz olarak kullanılmış olan bu manzumelerin bir kısmının bir mesnevînin parçası oldukları unutularak tek başlarına meşhur oldukları da görülür. Fuzulî’nin Leylâ vü Mecnun’undaki bazı gazeller bu nitelikteki şiirlerdendir.

3. Bitiş Bölümü:

Mesnevîlerin sonuna doğru ayrı bir başlık altında eser için bir bitiş bölümü yazılmıştır. Genellikle hâtime başlığını taşıyan bu bölümün başında tevhîd, münâcât ve fahriyye içerikli beyitlerin bulunduğu da görülür. Mesnevînin adı, bazen şairi, kaç beyit olduğu, nerede ve ne zaman yazıldığı gibi bizzat şairi tarafından verilmiş edebiyat tarihimiz açısından son derece önemli bilgiler de genellikle bu bölümlerde yer alır. Bu kısımlar, bazen şairlerin eser hakkındaki değerlendirmelerini de içerdiği için ayrı bir değer taşırlar.

Kaynakça: Prof.Dr. M.A. Yekta SARAÇ, Eski Türk Edebiyatında Biçim ve Ölçü, Açıköğretim Yay.

Örnek 1.

Kısa Mesnevî

Dîbâce-i Eş’âr-ı Gül-i Sad-Berg

1. Seherden seyre vardum murgzâra
Hezârân murg gördüm geldi zara

2. Gül ü lâleyle zeyn olmış çemenler
Oyuna girdi gönlekcek semenler

3. Çü gördüm nakş-ı Erjeng oldı sahra
Edüp bir nice rengîn şi’r peyda

4. Kadem basdum izâr-ı mihr ü mâha
Ki tâ erdüm cenâb-ı Pâdişâha

5. Yüzüm sürüp çemenler gibi hâke
Du’âlar eyledüm ol zât-ı pâke

6. Oluban bîd bergi gibi lerzân
Nihâl-i erguvan-veş derledüm kan

7. Sunup bu nazmı dest-i Şehriyâra
Gül-i sad-bergi irgürdüm bahara

(Hayalî Bey)

Örnek 2.

Kısa Mesnevî. Küçük Hikâye

Hikâyet-i Leylî vü Mecnûn

1. Meğer bir gün ki âteş-i pâre-i Necd
Şerer pervanesi Mecnûn-ı pür vecd

2. Siyeh-mest-i şarâb-ı hayret olmış
Kararmış gözleri Leylî’yle dolmış

3. Dolaşdurmış perîşân seyr-i râha
Tutulmış kendüsi çün dâm-ı mâha

4. Dönüp ol şu’le-i cevvâle-i gam
Yanup durmakda olmış şem’a hemdem

5. Düşüp çün mûy-ı zengî pîş ii tâba
Bozulmuş genc-i târ-ı ıztıraba

6. Katup seyl-i sirişkin bahr-ı hûna
Sükûn el vermiş ol cûy-ı cünûna

7. Olup hoşnûd kendü âteşinden
Şikâyet etmez olmış mâhveşinden

8. Cefâdan nây gibi zâr etmez olmış
Varup Leylîyi bîzâr etmez olmış

9. Olup fariğ dil-i dîvânesinden
Usanmış vaz’-ı küstâhânesinden

10. Duyup ol berk-i sâmân ya’nî
Leylî Gazabnâk eylemiş Kays’a tecellî

11. Demiş etdünse feryadı ferâmûş
Gerekmez bana artık gûş u mengûş

12. Perîşân olmağı edüp tahayyül
Senün-çün şânelenmişdür bu kâkül

13. Bu suretler senün-çün rû-nümâdur
Nazar âyineye sanma sanadur

14. Hemân yan ağla Mevlâyı seversen
Koma feryadı Leylâyı seversen

15. Meğer dîvâneye taş atdı Leylâ
Komadı urmadık baş seng-i hârâ

16. Olur ma’şûk dâğ u zahme tâlib
Nişan lâzımdır âşıklarda Gâlib

17. Mülevvendür hemîşe kâr-ı uşşak
Meğer imdâd ede Hunhâr-ı uşşak

18. Kerem-hâhum cenâb-ı mevlevîden
Vere bir neş’e şûr-ı ma’nevîden

(Şeyh Gâlib)

Ayrıca bakınız ⇒ İndir ⇒ Mesnevîlerin Doğuşu ve Türk Edebiyatındaki Gelişmesi

Ayrıca bakınız ⇒

Divan Edebiyatı

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır