bir ırmakta iki kez yıkanılmaz / Heraclitus: Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız: Çünkü… - Evrim Ağacı

Bir Irmakta Iki Kez Yıkanılmaz

bir ırmakta iki kez yıkanılmaz

Bizi Instagram'da takip etmek ister misiniz?

Evet

Yunan filozof Herakleitos "Safto to kosmo ola alazun. Tipota den meni idio." böyle demiş. Aynı nehirde iki defa yıkanamazsın. Nehir suyu taşır, zaman da seni taşır. Artık ne nehir aynı nehirdir ne de sen aynı sensindir. Bir şeyi ikinci kez yapmaya kalktığında asla ilki gibi olmaz. Üçüncü de ikinciyle Çünkü en basitinden sen daha önce o nehre girmiş birisindir artık. İlk defa o nehirde yıkanacak biri değilsin.
Bu sözü mantıksız ve temelsiz bulanlar da var. Çünkü nehir kelimesine takılırlar. Su demiyor ki nehir diyor. Nehir zaten devinim halindedir ve hep aynı kalacaktır. Memleketimizden örnek verecek olursak , Türkiye'nin en hızlı akan nehri Çoruh ne kadar akarsa aksın Çoruhluğundan ne kaybeder. Yine aynı Çoruh nehridir. Yani su zerreciklerinden bahsediyor olsa doğru söylüyor olurdu ama nehirden bahsediyor. Nehir denen şey sürekli yenilenip temizlenen su zaten. Leğen ya da küvet değil ki. Bu da bir bakış açısı ama bana kalırsa doğru bir bakış açısı değil. Anlatılmak istenen Çoruh'ta iki kere yıkanılamayacağı değil. İkinci kez geldiğinde nehrin değişmiş olacağı. Yine Çoruh nehridir ama ilk yıkandığındaki Çoruh değildir. Senin de adın aynı ama on yıl önceki senle aynı mısın? Nehri aynı kabul etsek bile ikinci kez yıkanacak olan sen ilk senden farklısın. Nehri ve seni de sabit tutarsak gün farklı, hava farklı, zaman farklı. Toprak bile farklı. Tüm bunlar nehri değiştirmeye yeter.
Diğer bir bakış açısı nehir de değişse sen de değişsen aynı duruma ulaşmayacağının bir ispatı yoktur. Hatta nehrin ya da senin değiştiğinin de bir ispatı yoktur. Eğer sonuç aynı olacaksa -ki olmayacağına kimse kanıt getiremez- o zaman aynı nehirde iki kez yıkanılmış olur. Matematiksel olarak düşünürsek x' i 2 azaltıp y' i 2 arttırsak yine z sonucuna ulaşabiliriz.
Yine de sözün temeli her şeyin hareket halinde olduğu ve değişime uğradığı. Burada bahsedilen değişiyor olmak. Çünkü nehre defa da girsen ıslanırsın, eğer sonuca bakacaksak sadece. İnsanlar aynı yollardan geçer. Bile isteye ya da mecburen. İnsanın fıtratında değişimden korkmak mevcuttur. Bazen kaçar değişimden, bazen de değişmek isterken hep başladığı noktada bulur kendini. Ama her başa döndüğünde bile farklı biri olmuştur. Kısa bir cümleyle çok şey özetlenmiş. Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.
Genelde çoğu şey ilkinin tadını vermez. Ama dilerim sizler aynı şeylerini yaptığınızı sanırken ilkine göre daha çok keyif alırsınız. Bu söze göre seni yıkayan su başka su, ilki akıp gitti. Temiz bir başlangıç, ikinci başlangıç. Belki de her birimiz daha önce başkasının yıkandığı sularda yıkanıp duruyoruz.
Bütün genellemeler yanlış olmaya meyillidir. Bu genellemede de olduğu gibi. Felsefe de böyle bir şey. Siz ne diyorsunuz, aynı nehirde iki kez yıkanamaz mıyız?


Ünlü Yunan filozof Herakletios’a ait olan “ Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz “ sözü ile vurgulamak istediği: Yaratan, insana aynı zaman, aynı mekan ve aynı şartlardaki bir imkanı yalnızca bir defa verir; onu değerlendirip değerlendirmemek de insanın elindedir. Evrende her şey değişir, hiçbir şey kalıcı kalmaz, her şey akar ve her şey hareket eder. Dolayısıyla aynı nehirde yıkanmaya kalkıştığınızda, su aynı su olmadığı gibi “siz de eskisi gibi değişime uğramamış olarak kalmış olamazsınız” vurgusunda bulunmuştur.

Peki, aynı suyla iki kez yıkanılmazken, bir insan aynı fikirlerle neden ömrünü tüketiyor? Fikr-i sabitlikle ısrar etmek tıpkı üst üste dönen değirmen taşlarının birbirlerini aşındırdığı gibi kendi beynini de aşındırmaktan başka hiçbir sonuç elde edemez.( Bilindiği gibi değirmen taşları, içinde öğütecek bir şey olmadığı zaman birbirine sürtünür ve kendini aşındırır.)

Kainatta bulunan hiçbir nesne yoktur ki değişime uğramasın. Kırıp parçaladığımız bir kaya bile, belli bir zaman aşımından sonra, rüzgarın ya da yağmurun etkisiyle renk değişimine maruz kalarak fiziki değişime uğruyor.

Değişime karşı direnen ve karşı duran tek varlık, hiç kuşkusuz insanoğlunun kendisidir. Bu direnme kendisiyle beraber aşılması zor olan sorunları da beraberinde getiriyor. İnsanoğlu bütün yaşamı boyunca sorar ve yanıtlar. Bu eytişim (diyalektik) sürer gider ve kuşaktan kuşağa aktarılır. İnsanlığın birikimi sonsuzluğa uzanır, hiçbir zaman noktalanmaz. Her bir soru bir yanıtın peşindedir; her bir yanıt yeni bir soruya yol açar, uygarlık böyle gelişir. İnsanoğlunun varoluşu bir tümcede vurgulanır. Descartes’in deyimiyle “ düşünüyorum öyleyse varım” Düşünmek bir erdemdir; insan düşündüğü sürece insan olma niteliğini kazanır. Bilgi aklın ürettiği bir şeydir ve akıl acımasızdır. Aklı dengeleyen tek şeyse vicdandır. Vicdandan yoksun olanların çağlar boyunca, kendi başına düşünme eylemini gerçekleştirmeyen ve belli bir kalıpta yaşayan insanların kafasına, belli bir fikri, inanışı enjekte etmek için, aynı kelimeleri ve terimleri bağırarak ve coşkulu bir ses tonu ile söylemek birçok bireyde en etkili yöntem olmuş ve olmaya da devam ediyor. Kişi kendini fikr-i sabitlikten kurtarmadığı sürece, art niyetli kişiler tarafından güdülemeye mahkumdur.

Eğer insanoğlu, beynimizin inanılmaz bir yapıya ve mükemmel bir potansiyele sahip olduğunun bilincine varsaydı şayet “ değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi” olduğunun farkına varırdı. İnsan hafızası bugüne değin ulaşan teknolojiyi aşan bir durumdadır. İnsan beyninin kapsadığı belleği bir bilgisayara benzeterek tahminde bulunacak olursak korteksimizde yaklaşık 20 milyar civarında hücre var olduğunu ve bunların arasında trilyon kere bağlantı kurulduğunu düşünürsek, yaklaşık 2,5 milyon GB hafızamız var demektir. Bu yapının ve mükemmelliğin bilincine varıp beynimizi gerektiği gibi kullanmıyoruz. Hiç kuşkusuz evren gibi beynimizdeki hafıza kaydı da sınırsızdır. Bu mükemmelliğe rağmen, uçsuz bucaksız okyanuslarda yüzmek varken, yağmur suyunun oluşturduğu göletlerde beynimizi yüzdürüyoruz; bu nedenledir ki burnunuzun ucundan başka bir şey göremiyoruz. Karnımızı doyurmak, açlığımızı bastırmak ve yaşamımızı idame etmek ( sürdürmek, devam ettirmek) için yiyecek ve içecek tüketmek zarurî iken, aynı şekilde beynimizi beslemek te bir zaruriyettir. Beynimizin gıdası hiç kuşkusuz zihinsel düşünceden geçer; kitaplar bu besinin yapı taşlarıdır. Her bir kitap bambaşka bir bilgiye açılan gizem dolu bir kapıdır. Kapıyı araladığımız an, zihnimiz bu gizem dünyasındaki güzellikleri içine çekecektir. Birçok insanın, klişeleşmiş sözlerle ya da kulaktan duyma öğretilerle, ilke ve dogmalarla bir diğerinin zihnini kalıcı bir zehirle etkilemesi, bu durumun gelecek nesillere de geçmesine ve yayılmasına neden olmaktadır. Her teknolojinin mutlak bir kalıcılığı olmadığı gibi, her bir bilginin de kalıcılığı yoktur; zira benimsediğimiz sözlerin de tüm yaşantımızda varlığını sürdürebilmesi çok zordur.

İnsanoğlu düşünen bir varlıktır ve her bir bilgiyi deneme yanılma yoluyla elde eder. Nasıl ki geçmişte, dünyanın bir öküzün boynuzları üzerinde döndüğü kabul olarak görünen tez, yerini dünyanın aslında uzay boşluğunda belirli bir sistem içerisinde döndüğü bilgisine bıraktıysa, yanlışlarında ve hatalarında devam eden insanlar da, bu yanlışlarından geri adım atmak zorundadırlar. An damlalarıyla akan bir nehrin suyunda, iki kere yıkanma imkanı yoktur. Zihnini değişime kapalı tutanlar, zaman tırpanıyla biçilen harman gibi cansız kalır. Yaşam; zamanın nehrinde geçen su miktarınca koşullara göre şekil alır, zira insanoğlu da kendini içinde bulunduğu anın koşuluna göre şekillendirmelidir. Aziz Nesin’in tabiriyle “ kendini çatlatmadan toprağı çatlamaz tohum “ ama gel gör ki, kendini çatlatmayı bile beceremeyen nice insanlar, bir başkasını çatlatma eğilimindeler. Fikr-i sabitlikle ısrar eden kişiler, tabiri caizse “ özgüven zehirlenmesi” yaşayanlardır. Bu tür sorunları yaşayanlar için, psikolog olan Justin Kruger ve David Dunning'in tarihe geçmelerine neden olan “ Dunning Kruger Sendromu ( Algıda Yanlılık ) eğilimi tezi bu sorunu tam olarak açıklamaktadır. Daha anlaşılır olarak “ özgüven zehirlenmesi” tanımını yapmışlar. İşinde çok mükemmel olduğuna kalpten inanan “yetersiz" kişiler, kendilerini ve yaptıklarını övmekten, her işte ön plana çıkmaktan en ufak bir hoşnutsuzluk hissetmeyeceklerdir. Aksine bunu bir “ hak “ olarak göreceklerdir. İnsafsız yaşam mücadelesinde yalnız uyarlama çevirgeçi açık olan canlı türü güçlü kalacaktır. Fikirde değil, insanlık dolu yarınlarda sabit olma dileğiyle! 

Aynı Nehirde İki Kez Yıkanılmaz Ne Demek?

Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz cümlesi ünlü filozof Herakleitos'un söylemiş olduğu felsefi bir yaklaşımdır. Bu cümlenin anlamı merak ediliyor ve araştırılıyor. Peki, bu söz ne anlama gelmektedir? Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz cümlesi ne demek?

AYNI NEHİRDE İKİ KEZ YIKANILMAZ NE ANLAMA GELİYOR?

Herakleitos kendisinden önceki filozofların evrende kalıcılık ve sürekliliği boşuna aradıklarını, oysa evrende kalıcılık olmayıp, mutlak bir değişmenin söz konusu olduğunu savunmuştu.

Nehir akıp gittiği için, aynı nehre iki kez giremeyeceğimizi ifade eden Herakleitos'a göre, evrende bulunan hiçbir nesne ve nesnellerin hiç bir özelliği yoktur ki, değişmeden aynı biçimde kalsın. Her şey bir başka şeyin yıkımı ve ölümü sayesinde varlığa gelmekte ve daha sonra kaybolup gitmektedir. 

Evrendeki tüm öğeler arasında sürekli bir savaş ve çatışma durumu vardır. Değişmeyen tek şey ise bu değişme halinin sonucu olan kozmik denge durumudur.


HERAKLİTOS KİMDİR?

Anadolu topraklarından çıkan en büyük filozofların başında gelen, Efes Kenti'nin yerlisi Heraklitos, Sokrates öncesi Antik Yunan filozoflarından biridir. Sokrates ve ondan önce Sofistler ile gelen ahlakın felsefede öne çıkma hususu, henüz Heraklitos'un düşüncelerinde bulunmamaktadır. Evrenin ortaya çıkışı, varlığın nedeni ve varlıkla bilginin arasındaki zıtlığı anlamaya çalışan, bunun için toplumsal olayları sürekli örnek olarak gösteren bir antik kişiliktir. 

Hayatı hakkında bilinenler, Roma döneminde yaşayan ve Antik Yunan filozofların hayat öykülerini yazan Diogenes Laertios kaynaklıdır. Milattan önce yılında İzmir'in Efes ilçesinde doğduğu bilinmektedir. Efes'in kral ve rahipler çıkaran bir ailesine mensuptur. Topluluk içinde yaşamayı sevmez.


HERAKLİTOS FELSEFESİ

Ondan önce gelen filozoflar evrenin temeline suyu, dört elementi, havayı ve apeiron adlı bir metafizik bir yaklaşım bulundu. Heraklitos ise bu mantık yerine evrenin temeline ateşi koyar. Yazılarında, "Bütünün kendisi olan bu evreni ne bir tanrı, ne de bir insan oluşturmuştur. O, sürekli belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir." sözü geçer. Her şey ateşten gelir ve ateşe gitmektedir. Aynı zamanda bir şeylerin değişimi de ateş yoluyla belirlenir. Değişmeyen tek şey, ateştir; yani değişimdir. Ateş burada metaforik bir anlatıma sahiptir. 

Heraklitos Antik Yunan filozofları arasında en önemlilerden biri olmasının asıl sebebi, Aydınlanma Çağı ve sonrasındaki filozofları derinden etkiler. Karl Marx ve Hegel'in diyalektik kuramı, Heraklitos'un diyalektiğiyle var olur. Karşıtların savaşı, oluşu ve bitişi bir zorunluluktur. Uzlaşmaz olanlardan en güzel şey oluşur ve düzen doğar. Bu da çatışmanın önemini vurgulamaktadır. Evrendeki zıt varlıklar arasında zıddı olmayan tek şey tanrıdır. Bu değişimin zorunluluğu ve değişimin değişmezliği, Heraklitos'ta logos adında ortaya çıkar. Logos, mantık anlamına gelmektedir. Logos'un tanrılaştırılması, değişimin değişmemesiyle ilişkilidir. Logos'u anlayan bireyler, Polis kentin ahlaklıları arasında yer alır.

Ok yaydan çıktı deyimi ne anlama gelmektedir merak ediyorsanız bu linkle ulaşabilirsiniz.

"Bir nehirde iki kere yıkanılmaz"

Bir filozof ve onun bugüne yansıyan anlayışını paylaşacağım sizlerle.

Efesli Heraklitos M.Ö – arasında yaşamış bir filozof. Anadolu'da Efes'de yaşayan Sokrat öncesi filozoflarından biri. Batı felsefe tarihinde dinamik bir felsefi sistem ortaya koyan ilk kişidir.

Heraklitos'un günümüze eserlerinden fragmanlar kalabilmiştir. Diogenes Laertius'un "Lives and Opinions of Eminent Philosophers" adlı eserinde bildirdiğine göre Heraklitos bir kitap yazmış ve bunu döneminin en büyük tapınaklarından biri olan Artemis Tapınağına adamıştı. Heraklitos doğadaki her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu öne sürmüştür. Doğanın bilgisi için bu değişimi gözlemlemek gerekmekteydi. Felsefe tarihinde Heraklitos'un genellikle değişmez bir ilkeden söz etmediği, ünlü "bir nehirde iki kere yıkanılmaz" deyişi gibi fragmanlarından bazı parçalar kullanılarak iddia edilmiş olmasına karşın Heraklitos'un her şeyde bulunan düzenleyici bir ilkeden söz etmektedir. Bu ilke Logos'tur. Heraklitos, Delf mabedindeki rahibinin kehanetlerinin bir şeyi ne gizlediği ne de ifşa ettiğini sadece işaretler kullandığını söylemekte kendisi de fragmanlarında sözel yapbozlar kullanmakta, kelime oyunları yapmakta, retorik ve edebiyatın türlü oyunlarından yararlanmaktadır. Onun fragmanlardan alınma şu sözü de döneminin kahinlerinin sözünden hiç de aşağı kalmayan bir gizemi bugüne taşımaktadır: "Her şeyden ortak olan şeyin bizi yönetmesine izin vermeliyiz. Logos her şeyde ortak olmasına rağmen çoğu insan sanki kendilerine özgü bir akılları varmış gibi yaşamaktadırlar." (Fragmanlar II.)

Bilgi bakımından, empirik ya da duyusal bilgiye hiç değer vermeyen Herakleitos, gözlerin ve kulakların kötü tanıklar olduğunu öne sürerek, rasyonalizmin savunuculuğunu yapmıştır. Çok şey bilmeye, ansiklopedik bir bilgiye karşı çıkan, çok şey bilmenin akıllı olmayı öğretmediğini söylemiştir. Siyasi alanda, demokrasi karşıtı eğilimlerini, çoğunlukla geniş halk yığınlarına karşı duyduğu nefretle birleştiren ve "bir kişinin, yetkin biriyse eğer, kendisi için, on bin kişiden daha değerli olduğunu" söyleyen Herakleitos'un metafiziğinin en önemli tezi, hiç kuşku yok ki, çatışma ve savaşın her şeyin babası olduğu düşüncesidir.

Herakleitos kendisinden önceki filozofların boşu boşuna evrende kalıcılık ve süreklilik aradıklarını, oysa evrende kalıcılık bulunmayıp, mutlak bir değişmenin söz konusu olduğunu öne sürmüştür. Nehir akıp gittiği için, o aynı nehre iki kez giremeyeceğimizi belirtir. Evrende hiçbir nesne, nesnelerin hiçbir özelliği yoktur ki, değişmeden aynı kalsın. Her şey bir başka şeyin yıkımı ve ölümü sayesinde varlığa gelmekte ve daha sonra yok olup gitmektedir. Evrendeki tüm öğeler arasında sürekli bir çatışma ve savaş hali vardır ve değişmeyen tek şey, bu değişme halinin sonucu olan kozmik denge durumudur.

Ona göre tüm evren ateşten var olmuştur ve bir süre sonra yine ateşe dönecektir. Evrenin var oluşu ve yok oluşu olayı periyodik olarak sonsuz kere yinelenecektir. Evren, belirli dönemlerde var olan ve yine belirli bir dönemde yok olan bir olgudur.

Heraklit'te yeni olan taraf; evrenin birden bire bir oluş ve yok oluş olgusu olarak görülmesidir. Milet okuluna göre evren özü somut olan bir şeyden; sudan ya da havadan yapılmıştır, her şeyin özünde bu maddeler bulunur. Heraklit ise ateşi ana madde yapmakla, varlıkların özde bir madde değil, bir olgu olduğuna dikkat çekmiştir.

***

Bir kültür felsefesini anlamak sadece okumak değil elbette. Bunu kanıksamak için yaşamak da gerekir. Heraklitos'un fragmanları dinamik kültür ve ona bağımlı evren anatomisi için bire bir. Yaşamı kolaylaştıran birşey. Bunca zorluk içerisinde üstelik.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir