divanı hümayun üyelerinin görevleri / Folklor Akademi Dergisi, Cilt 4 - Sayı 2, 2021 | PDF

Divanı Hümayun Üyelerinin Görevleri

divanı hümayun üyelerinin görevleri

Azerbaycan Türkçesi tabların Türkçeye çevrilmesini zorunlu etti. Bu çeviri aşamasında bir sıra sorunlar ortaya ve Rusça’dan Türkçeye çıktı. Bu sorunlardan birincisi terim mesele- sidir. İkinci önemli mesele ise yabancı isim- Çeviride Askerî Terim lerin Türkçe yazılışında olan sorunlardır. İki Meselesi ve Yabancı ihtisası olan (Rus Dili ve Edebiyatı ve Tarih1) bir bilim adamı gibi Azerbaycan Türkçesi ve İsimlerin Türkçe Yazılışı Rusça’dan Türkçeye makale ve kitab çeviri- Sorunları lerinde çok zorluklara rastladım. Bunlardan en önemlisi Azerbaycan Türkçesi ve Rus- ça’dan Türkçeye çeviride rastlamış olduğum askerî terim meselesidir. Rusya’dan olan bir bilim adamı ile ortak projemizde askerî te- rimlerin Rusça’dan Türkçeye aktarılmasında çok zorluklar yaşadım. Bu terimlerin Türk- çeye doğru düzgün aktarılması için bayağı emek ve zaman harcadım. Askerî rütbelerin İrade Memmedova* Rusça ve Azerbaycan Türkçesi’nden Türkçe- ye doğru şekilde aktarılması çok önemlidir. Çağdaş dönemde bu rütbelerin aktarılması sorun değildir. Ama eğer söz konusu XVIII yüzyıl, XIX yüzyıl ve XX. Yüzyılın başları ise, bu gerçekten zordur. Çünkü bu yüzyıllar zar- 76 fında Osmanlı ordusunda, aynı zamanda da Çarlık Rusyası’nın ordusunda bir çok askerî reformlar gerçekleştirilmiştir. Mesela, Rus- Giriş ya’da Çariça Katerina döneminden Vatandaş Günümüzde Türk uluslarında Ortak Savaşı’na kadar 150 yıllık bir sürede iki kere Tarih bilincinin geliştirilmesinde, Ortak Türk askerî reform gerçekleştirilmiştir. Bu dönem tarihinin yazılmasında dil önemli faktörler- zarfında ise Osmanlı Devleti’nde iki veya üç dendir. Yani Ortak bir dilin kullanılması Or- defa rütbelerin reformu yapılmıştır. Bu döne- tak tarihimizin yazılması acısından zaruridir mi kapsayan tarihî metinlerin çevirisinde bu ve günceldir. Eğer dikkat edersek son yıllarda hususu mutlaka göz önünde bulundurmak Türkçe ifadelerin kullanılmasında daha çok gerekir. Türkçe ve Azerbaycan Türkçesinde anlaşı- lan ortak kelimelerden istifade edilmektedir. Azerbaycan Türkçesi ve Rusça’dan Yani Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Türkçe’ye Çeviride Askerî Terim Cumhuriyeti arasında tüm alanlarda ilişkiler genişledikce ortak kelimelerin kullanılma- Meselesi sı da, Türkçe kelimelerin resmî Azerbaycan 19. Yüzyılın Rusça sözlüklerinde bazı Türkçesine veya aksine Azerbaycan Türkçe- askerî terimler günümüzde yazılım şeklin- YENİ TÜRKİYE 107/2019 sinde olan kelimelerin de Türkçeye iyi an- de değil, eski şeklinde yazılırdı. Mesela; lamda yansıması görülmektedir. Azerbaycan (*) Doç. Dr., Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü “Genel bilim adamlarının Türkiye ile ilim alanında Tarih” subesi “Avrupa Ülkeleri Tarihi” bölümünün müdürü. (**) Makale 13-16 Kasım 2017 tarihinde YTSAM tarafından Ankara’da işbirliği, ortak kongre ve sempozyumların düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Kurultayı”nda sunulmuştur. düzenlemesi ve diğer ortak çalışmalar Azer- (1) Ben M.F.Ahundov adına Rus Dili ve Edebiyatı Enstitüsü’nü, son- ra da Lenkeran Devlet Üniversitesi’nin Tarih Fakültesi’ni bitirmi- baycan Türkçesi ve Rusça’dan makale ve ki- şim. бювак/byuvak2, козак/kozak3, плац-форма/ Rusça “Казак/Kazak” Kelimesi plats-forma gibi. Aynı zamanda Rus Alfa- Türkçeye Kozak mı, Yoksa Kazak mı besin’de önceleri mevcut olmuş “ер/yer” ve Şeklinde Çevirmeli? “фита/fita” gibi harfler günümüzde “е/e” ve Bu suali cevablandırmak için Sergey “ф/f ” şeklinde yazılmaktadır. Bundan baş- Tuçkov9 tarafından hazırlanarak 1818 yılında ka önceleri Rusya’da Rusça işlek olan eski Moskova’da basılmış bir askerî sözlükte bu rus sözü “пушка/puşka” (anlamı top) günü- kelimenin yazılış şekli ve anlamının nasıl ifa- müzde aynı şekilde kullanılmasına rağmen, de edildiğine dikkat edelim: Козаки (Kozaki topun başında duran asker eski Rusça’da - Kozaklar) – Kozak bir Tatarca kelimedir ve özgür (azat) bozkır sakinini ve birlikte savaş- “пушкарь/puşkar”4 adlandığı halde günü- çıyı işaretlemektedir. Tüm Avrupa’da sadece müzde “канонер/kanoner” (Fransızca canon Rusya’da Don, Ural, Karadeniz, Grebensk, sözünden) şeklinde kullanılmaktadır. Aynı Volga (İdil), Aile, Hopyer, Çuguyev, Bug, şekilde Eski Rusça’da “подкопы/podkopı” Orenburg, Ukrayna, Tepter ve Malorus’a (anlamı lağım5) – çağdaş dönemde “мина/ bölünmüş Kozaklar bulunmaktadır. Öncele- mina”, eski “подкопщики/podkopşşiki” (an- ri Zaporojye ve Yaits kozakları da mevcuttu, lamı lağımcı6), şimdi “минёр/minyor”7 ola- ama birinciler Karadeniz, ikinciler ise Ural kozakları olarak ad değiştirmişler. Rusya Ko- caktır. Tabii ki, tercümede bunları göz önün- zak’ı daha çok kendi mülkü olan, özel avan- de bulundurmak gerekir. tajlara sahip ve kendi hemarkadaşları (dostla- rı) tarafından yönetilen yerleşmiş savaşçı, ya XVIII Yüzyılın birinci yarısındaki me- da vatandaş savaşçıdır. Kozak’ın durumu bu- tinlerdeki “Казначей/kaznaçey” kelimesi nunla belirlenmiştir, ama onun görevinin ni- 77 “Hazineci” değil, “Defterdar” şeklinde çev- (2) Bu taktiki terim Fransız kelimesidir, ordunun alanda çadır kurma- rilecektir. Rusça kaynaklarda bazı durum- dan dizilişine denirdi; eğer asker kötü hava şartlarında alanda bir günden fazla kalardısa, o zaman onların sığınması için mümkün ol- larda “Tefterdar”8 şeklinde rastlanmaktadır. duğunca kulübeler yapılırdı. Kampta korunan kurallar byuvaklarda da uygulanmalıydı (С.А.Тучков. Военный словарь заключающий Defterdar, Osmanlı Devleti’de maliye nazı- наименования или термины, в Российском сухопутном войске употребляемые. Москва, в типографии С. Селивановскаго, rına denilirdi, Divan-ı Hümayun üyesi idi. 1818, 538 стр.; Москва, Кучково поле, 2008 s. 68). (3) Казак – Kazak, Kozak Bundan başka eyalet defterdarı ve ya nazır-ı (4) Eskide top hazırlayan usta da puşkar adlanırdı. (5) Eskiden düşmanın kale duvarlarını yıkmak veya düşman kalelerine emval denilen eyalet defterları da mevcut- zarara vermek amacıyla, düşman siperlerine doğru yer altından açı- lan dar yol (İlköğretim okulları için Türkçe sözlük. Türk Dil Kurum- tu. Cumhuriyet döneminde eyelet kaldırılıp ları Yayınları, Ankara, 2009, s.414). (6) “Что у нас Подкопщики; то Тюрки называют Лагумджы, ... cancaklara önce vilayet, sonra da il adı ve- некоторые старые Офицеры называемые Лагумджы-Баши, то есть главные над подкопщиками, которые дают многие rilince, bunların başındakı en yüksek maliye привилегии”. Bizim Podkopşikler dediyimizi, Türkler Lagumcı (Rusca metinde bu şekilde yazılmış, aslında lağımcı olmalı) adlan- görevlisine defterdar denilmeye başlandı. dırırlar ... Lagumcı-Başı (Lağımcıbaşı), yani lağımcıların üstün- deki ana görevliler diye anılan bazı eski Subaylar birçok ayrıcalık- Günümüzde kullanılan defterdar kelimesi bu lara sahiptiler (Военное состояние Оттоманския империи с ея приращением и упадком. Сочинено чрез Графа де anlamdadır. Ayrıca başdefterdar kelimesi de Марсильли, члена парижския королевския академии наук и монпельерския, а также лондонскаго королевскаго социэтета и vardır. XIV-XIX yüzyıllar zarfında başdefter- основателя Болонскаго Института. Санкт-Петербург, тип. При императорской Академии Наук, 1737, часть первая, с. 66). dar Osmanlı Devleti’nin en yüksek maliye gö- (7) Bkz: С.А.Тучков. Военный словарь заключающий наименования или термины, в Российском сухопутном войске YENİ TÜRKİYE 107/2019 revlisi olup, vezir ve kazasker rütbelerinden употребляемые. Москва, в типографии С. Селивановскаго, 1818, 538 стр.; Москва, Кучково поле, 2008, s. 21, 27-28. daha aşağıda, ama Yeniçeri Ağası rütbesinin (8) Военное состояние Оттоманския Империи с ея приращением и упадком. Сочинено чрез графа де Марсильли... s. 78. üzerinde bulunmaktaydı. Devlet hazinesinin (9) Rus komutanı, devlet adamı ve yazar olan Sergey Aleksandroviç Tuçkov’un (1767-1839) askerî sözlüğü – Rusya’daki askerî ansik- açılıp kapanması başdefterdarın bulunmasılı lopedinin ilk tecrübesiydi. Bu sadece tarihî bir eser değil, aynı za- manda XIX. Yüzyılın başında Rusya’nın askerî tarihini incelemek ile yapılırdı. için önemli bir kaynaktır. teliği (hizmet türü) koşullara, daha çok onun gun adları vardı. Örneğin, “капитан” (kapi- tarafından sahip olduğu araziye (topraklara) tan, yüzbaşı) rütbesi yoktu, kapitan, yani rota bağlıdır. Kozak hiç de her zaman yüngül sü- (bölük) komutanı unvanı vardı. Rota’nın, varili (sipahi) savaşçı değildir, o piyade (yaya) yani bölüğün başında kapitan, yani yüzbaşı de ola bilir, topçu birliğinde ve hatta donan- dururdu. 1704’lü yılından 1712’li yılına ka- mada bile, önemli olan onun varidatına ve dar 1. Bölüğün kaptanı (komutanı) Polko- kozak hakkına sahip olmasıdır10. vnik, 2. Bölüğün kaptanı Podpolkovnik, 3. Bölüğün kaptanı Mayor sayılırdı, ama tüm bu Kanaatimizce, Çağdaş dönemde Rusya bölüklerin asıl komutanı Kapitan-Poruçik idi. Kazakları ile Orta Asya Kazaklarını karıştır- Kapitan-Poruçik önceleri Poruçik’in yerini mamak için terim olarak Kozak kelimesinin tuturdu, ama 1708’li yılından Kapitan’ın ye- kullanılması daha isabetli olurdu. Slav Ka- rini tutmağa başladı. “Daha düşük başlangıç zakları kelimesinin kullanılması bence çok insanları” olduğu düşünülen “сержанты/ yanlış bir ifade. Çünkü hiç de tüm Kozak- serjantlar” (Dragun11 alaylarında 1712’li yıl- lar kendilerini Slav hesap etmiyorlar. Benim larından onları “вахмистр/vahmistr” olarak 2004 yılında bizim enstitümüze gelmiş olan adlandırmağa başladılar), “подпрапорщики/ bir Ataman ve temsilçileri ile görüşme fırsa- podpraporşikler”, “каптенармусы/kaptenar- tım olmuştu. Onlar kendilerini Türk kökenli muslar” ve “фурьеры/furyerler” (Dragun saymaktadılar. Karabağ meselesinde Azer- alaylarında kvartirmeysterler) genel ola- baycan’ı destekliyor ve bize aynı soydanız rak “урядник/uryadnik” veya Alman usulü diyorlardı. “унтер-офицер/unterofiser” (astsubay) ola- rak adlandılar. Serjant (vahmistr) bölükte Rusçadan Askerî Rütbelerin Türkçeye üst düzey bir astsubaydı. XVIII. Yüzyılda 78 birçok kavram şimdiki anlamından farklı Çevrilmesi bir anlamdaydı. Dolayısıyla “Генерал/Gene- Rus kaynak ve edebiyyatında yazılan ral” sadece “en üst düzey komutan” (Erkan) askerî rütbelerin Türkçeye çeviride yanlışlık- değil, aynı zamanda “başkan”; “Майор/Ma- lar, baş veren olayların hangi yüzyılda veya yor” (Binbaşı) – “üst rütbeli, kıdemli” (alay dönemde cereyan ettiğine fark koymadan on- subayları arasında üst rütbeli, kıdemli) an- ların çağdaş dönemde karşılığı olan terimler lamına; “Лейтенант/Leytenant” (Teğmen) ile aktarılmasıdır. Yukarıda da değindiğimiz – “yardımcı” anlamına; “Флигель/Fligel” gibi, XVIII yüzyıl - XX. Yüzyılın başlarında – “küçük” anlamına geliyordu. “Ofiser” (su- Osmanlı ordusunda, aynı zamanda da Çarlık bay) kelimesi Almanca’dan Rusça’ya geldi. Rusyası’nın ordusunda bir çok askerî reform- (10) Сергей Тучков. Военный словарь... s. 168-169. lar gerçekleştirilmiştir. Bazı dönemlerde hem (11) Tuçkov’un sözlüğünde Dragun (драгун) teriminin anlamı bu şe- Osmanlı ordusundaki, aynı zamanda da Rus kilde verilmiştir; bu kavramın menşeyi çok da bilinmemektedir. Bazılarına göre bu Slav kökenli kelimedir ve “драгой/dragoy” sö- ordusundaki rütbeleri karşılıklı kıyaslayalım. zünden türemiştir. Sırplar ve diğer Slav halkları Türk ve Avusturya eğemenliğine karşı direnirken, onlarla savaşa girmiş ve savaş süre- sinde atlı olarak değil, daha çok yaya hareket etmeye kadirdiler, bu Modern kavramda Rus ordusu XVIII nedenle de süvari ve piyadeden oluşan birliklerin hareketi zamanı yüzyılın başlarında İmparator I.Petro döne- onlarla aynı hareket edemiyorlardı. Dolayısıyla onlar kendi piya- delerinin bir kısmını atlara oturtmağı düşündüler ve bu da onlara minde kurulmaya başlandı. Rus ordusunun bahalıya mali olduğu için bu kuvveleri kendi dillerinde bahalı an- lamına gelen Dragoye, askerlerini ise Dragiy adlandırdılar. Bunun askerî safları kısmen Avrupa sistemlerinin doğru olup olmamağından asılı olmayarak Dragun aynı zamanda süvari ve piyadedir, yani atla götürülen piyadedir ve süvariye oran- etkisi altında, kısmen tarihsel olarak kurul- YENİ TÜRKİYE 107/2019 da daha çok piyade olarak daha iyi savaşçıdır. İmparator I. Pavel’in muş Rus sistemi rütbelerinin etkisi altında Tüzüğinde bir yerde Dragunların kötü piyade olması, diğer yerin- de ise ihtiyac oldukda süvarilerdir şeklinde yazılmışdır. Tuçkov’a oluşturuldu. Bununla birlikte, o dönemde göre dragunlar yararlı kuvvetlerdir, çünkü onlar yaya birliklerden daha çabuk belirlenmiş mevkiye gele bilir, yaya şeklini alır ve asıl bizim günümüzde anladığımız anlamda as- piyade birlikleri toplarla yetişene kadar düşmenin karşısını ala bi- kerî rütbe yoktu. Belli askerî birlikler vardı, lirlerdi. Bu nedenle de Dragun alaylarında toplar da olurdu. On- lar bazı durumlarda süvari olarak faaliyette ola bilirlerdi (Сергей bu birliklerde somut unvanlar ve bunlara uy- Тучков. Военный словарь... s. 119-120). Fakat İngilizce’de olduğu gibi Almanca’da Rusya İmparatorluğu’nda 1722-1731’li da bu kelimenin anlamı çok daha genişdi. yıllarında ordu sisteminde askerî rütbelerin Orduya atfen, bu terim genelde tüm askerî sistemi böyleydi: 1. Neferat (erler): ihtisasa komutanlar olarak anlaşılmaktadır. Daha göre (grenadir, fuseler...); 2. Unter-ofiserler dar bir çeviride ise bu terim “hizmet eden”, (astsubaylar): Kapral (Takım lideri), Furyer “klerk” (memur), “çalışan” anlamına gelir. (Müfreze komutanı yardımçısı), kaptenar- Bu nedenle de, “унтер-офицеры/unter-ofi- mus, podpraporşik (Birlik, Tabur çavuşu), serı” (astsubaylar) küçük komutanlar, “обер- serjant, feldfebel; 3. Ober-ofiserler (üstsubay- офицеры/ ober-ofiserler” (üstsubaylar, zabi- lar): Praporşik (Fendrik), ştık-yunker (Müf- tan) üst düzey komutanlar, “штаб-офицеры/ reze komutanı), Podporuçik, Poruçik (Rota, ştab-ofiserler” (karargah (kurmay) subaylar) yani Bölük komutanı yardımçısı), Kapı- – karargah (kurmay) görevliler, “генералы/ tan-Poruçik (Rota, yani Bölüğün komutanı), generalı” (generaller) başkanlar anlamınday- Kapıtan; 4. Ştab-ofiserler (kurmay subaylar): dı. O dönemde “унтер-офицер/unter-ofiser” Mayor (Tabur komutanı yardımçısı), Podpol- (astsubay) safı rütbe değil, unvandı. Sıradan kovnik (Tabur komutanı), Polkovnik (Alay askerler (erler) daha çok kendi askerî ihtisas- komutanı), Brigadir (Tugay komutanı); 5. ları üzere - мушкетер/muşketyor, пикинер/ Generaller (Erkan): General-Mayor (Tümen pikiner, драгун/dragun vs. adlandırılmıştır. komutanı), General-Poruçik (Kolordu ko- “Er” kavramı değil, “asker” anlamı vardı, I. mutanı), General-Anşef (General-feldtsex- Petro’nun yazdığı gibi bu terim “üst düzey neyster, Ordu komutanı), General-feldmar- generalden son silahşöre, süvari veya piyade- şal (Başkomutan, fahri unvan)14. ye kadar” tüm askerler anlamına geliyordu. II. Mahmud dönemine kadarki (1808 yı- Bu nedenle de neferat ve astsubay rütbeleri lına kadar) sınıf rütbeler bunlardı: 1. Kaptan-ı 79 saflar tablosuna dahil edilmedi. I. Petro dö- Derya - donanmanın ilk zamanlarında bu neminden önce “подпоручик/podporuçik”, rütbe “Derya Beyi” idi. “Kaptan-ı Derya” ve “поручик/poruçik” olarak bilinen terimler, “Kaptan Paşa” gibi farklı isimlerle anılmak- Rus ordusu yetkilileri listesinde kaptanın tadır. Donanmanın en büyük amiridir, günü- (yüzbaşı), daha doğrusu bir rota (bölük) ko- müz Deniz Kuvvetleri Komutanına denktir. mutanının yardımcıları olarak belirlenmişti; (12) Almanca “Fähnrich” - bayraktaşıyan anlamında. ve I. Petro döneminde “унтер-лейтенант/ (13) Мышлаевский А.З. Петр Великий. Военные законы и инструкции, изданные до 1715 года. Санкт-Петербург, 1894, unter-leytenant” (astteğmen) ve “лейтенант/ с.24-66; Экзерциции, приуготовление к маршу, звание и должности полковых чинов. Санкт-Петербург, 1795, с.98- leytenant” (teğmen) terimlerinin Rusça eşan- 126; Татарников К.В. Русская полевая армия 1700–1730. lamları olarak, yani “yardımçının yardımçısı” Обмундирование и снаряжение. Под редакцией В.И. Егорова, Москва, 2008, с.11-22; Историческое обозрение устройства ve “yardımcı” saflar tablosu çerçevesinde управления морским ведомством в России. Составлено В.Чубинским. Санкт-Петербург. Печатано в типографии kullanılmaya devam etti. Daha net olarak морскаго министертсва, в Главном адмиралтействе. 1869, с. 8-56; Система воинских званий в Российской Императорской “talimatlar için yardımcı subay” ve “talimat Армии. https://www.rusempire.ru/arkhiv-statej/1881-sistema-vo- subayı” anlamında kullanıldı. Daha anlamlı inskikh-zvanij-v-rossijskoj-imperatorskoj-armii.html (14) Мышлаевский А.З. Петр Великий..., с.24-66; Экзерциции, kavram olan “прапорщик/praporşik”, yani приуготовление к маршу, звание и должности полковых чинов..., с.98-126; Татарников К.В. Русская полевая армия prapor, bayrağı taşıyan anlamına gelen terim, 1700–1730..., с.11-22; Лацинский А. С. Хронология русской военной истории: хронологический указатель войн, сражений kısa bir sürede “subay unvanına aday” anla- и дел, в которых участвовали русския войска от Петра I до mına gelen anlaşılmaz “фендрик/fendrik12” новейшаго времени. Санкт-Петербург, Тип. Департ. уделов, YENİ TÜRKİYE 107/2019 1891, 289 с.; Николаев Н. Г. Исторический очерк о регалиях terimi ile değiştirildi. Zaman geçtikçe, “un- и знаках отличия русской армии: В 2 т., Санкт-Петербург, Тип. П. П. Сойкина, 1898—1899; Татарников К.В. “Знамёна van” ve “rütbe” kavramlarını arasında ayrıl- и гербы полков Российской армии (1725—1730)”. История военного дела: исследования и источники. 2012, т. I, с. 51- ma derinleşti. XIX. Yüzyılın başlangıcından 215; Шунков В. Н. Русская императорская армия. Москва, sonra bu kavramlar zaten çok net bir şekilde Хранитель, 2008, 319 с; Шаменков С. И. “Венгерское платье пехотных полков армии Петра Великого”. История военного ayrılmıştı13. дела: исследования и источники. 2012, т. I, с. 421-463. 2. Kadırga Kaptanı veya Reis - Üstsubaylar den ayırt edilmeleri için tamamen farklı giyi- sınıfına denk gelen Donanma Ümerası’nın nirlerdi. 14. Kalyoncular Sınıfı - 1682 yılında en yüksek rütbeli askerleri idi. 3. Kapudâne - Kalyoncular sınıfı kuruldu ve Osmanlı Do- 1682 yılından itibaren kullanılan bir ifade nanması, kalyonlara geçti. Kalyoncular sınıfı idi, günümüz Oramiral rütbesine denktir. 4. daima maaş almazdı, sadece göreve çağrıl- Patrona - İtalyanca asıllı bir rütbe. Günümüz dıklarına maaş verilirdi. 1783 yılında Cezayir- Koramiral rütbesine denktir. Kalyonların li Gazi Hasan Paşa’nın emri ile Kasımpaşa’da ikinci kaptanlığını yürütmekle ve tersanele- Kalyoncular Kışlası kuruldu. 1826 yılında, II. rin asayişini sağlamakla görevli idi. 5. Tersane Mahmud’un emri ile Kalyoncu sınıfı kaldırıl- Kethüdası - Tersane halkının (Tersane çalışan- dı. Kalyoncular, tıpkı Levendler gibi tüfekçi, larına verilen genel ad) yönetiminden sorum- topçu, kayıkçı gibi işleri yürütmekte idi. 15. lu Tersane Ricali sınıfının en yüksek rütbeli Kalyoncu Çavuşu - Kalyoncuların amiri idi, askeridir. Tersanelerde Kaptan-ı Derya’dan Tersane-i Amire bölgesinin (Kasımpaşa, Ga- sonraki en yetkili subay idi. Günümüz Tüma- lata ve Beyoğlu) inzibatından sorumlu idi. 16. miral rütbesine denktir. 6. Rîyale - İspanyol- Kalyoncu - Kalyoncular sınıfının ana persone- ca asıllı bir rütbe. Patrona’dan sonra gelen bu lidir. 17. Çıplak Çavuşu - III. Selim dönemin- rütbe, günümüz Tuğamıral rütbesine denktir. de yabancı heyetlerin de yardımıyla “Çıplak- Kalyonların üçüncü kaptanlığı görevini üst- lar Sınıfı” kuruldu. Hafif kıyafetler giydikleri lenmişlerdi, kullandıkları gemiye “Riyâle-i ve kolları ile bacaklarının bir kısmı çıplak Hümâyun” denirdi. 1855 yılında bu rütbenin olduğu için bu isimle anılmışlardır. Çıplak adı “Liva Amiral” olarak değiştirilmiştir. 7. Çavuşu, bu sınıfın amiri idi. 18. Çıplak Eri15. Tersane Başçavuşu - Tersane-i Amire’de asa- Osmanlı devletinde ilk ciddî askerî ıs- yişten sorumlu Tersane Çavuşları sınıfının en lahat girişimleri I. Mahmud’un hükümdarlığı 80 yüksek rütbeli subayı idi. 8. Tersane Çavuşu - zamanında (1730-1754) başlamıştır. Ahmet Tersane halkına komut veren ve asayişten Paşa, Humbaracı Ocağı’nı yeniden teşkilat- sorumlu askerler idi. Emir subaylığı görevini landırarak bölük, tabur ve alaylara ayırmış, yürüten Kaptan Paşa Çavuşu, askerî inzibat bu arada devlet büyüklerini aydınlatacak ra- görevini yürüten Tersane Tezkereci Çavuşu porlar hazırlamıştır. Subay yetiştirmek için gibi farklı türleri mevcut idi. 9. Azaplar - Os- Üsküdar’da mektep açmıştır16. Ahmet Pa- manlı Donanması, “Harp Sınıfı” ve “Tersane şa’nın hazırladığı nizamname gereğince ulû- Sınıfı” olarak ikiye ayrılmıştır. 1390 yılında feli humbaracılardan her 100 kişi bir oda bazı eyaletlerden azab askerleri, Gelibolu ter- meydana getirmek üzere teşkilatlandırıldı ve sanesinde çalışmak üzere getirtildi ve donan- her odaya bir odabaşı (yüzbaşı), iki elliba- manın ilk sınıfı, Azaplar kurulmuş oldu. Azap şı, üç otuzbaşı, on onbaşı, vekilharç, imam, Odabaşıları (Azap Subayları) Savaş zamanın- hoca, tabip, cerrah, yazıcı, davulcu vesâire da. 10. Levendler - 18. yüzyıla kadar görevde olmak üzere 25 kişi tayin edildi17. kalan bu askerî sınıf, donanmanın ana perso- neli olarak kabul edilmektedir. Deniz savaş- III. Mustafa zamanında (1757-1774) larında tüfekçi, kara savaşlarında süvari ola- askerî ıslahat hareketlerine devam edildi. rak görev yapan Levend sınıfı, I. Abdülhamid Fransa’dan getirtilen Baron de Tott Topçu (20 Mart 1725 – 7 Nisan 1789) döneminde Ocağı’nın ıslahı ile görevlendirildi. Macar kaldırıldı. Karadeniz’den ve Arnavutluk’tan asıllı bu topçu ustası topçulardan başka is- YENİ TÜRKİYE 107/2019 alınan Rum askerlerine “Levend-i Rumi” tihkâm ve köprücü sınıflarını da düzene denirdi. 11. Kayıkçıbaşı - Levendlerin bir ko- (15) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-2014 ludur. 12. Topçu Levendi – Topçu Levendleri (16) Abdülkadir Özcan. “Osmanlı Devleti’nin Askerî Yapısı”. Türkler, gemilerde Topçu ocağı vazifesini görerlerdi. Cilt: 10, Sayfa: 107-121. (17) Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- 13. Levend-i Rumi - Müslüman Levendler- 1876). Doktora tezi, Ankara, 2006, s. 6. sokmaya çalıştı. Sürat Topçuları adıyla yeni dusunun neferleri Bostancı Ocağı’ndan alın- bir sınıf teşkil etti ve bunları sıkı bir eğitime mıştı. Günümüz modern Türk ordusunun ilk tâbi tuttu. III. Mustafa zamanının asıl önemli nüvesi kabul edilebilecek bu üniformalı ordu, yeniliği 1773 yılında günümüz Deniz Harp bölük, tabur ve alaylara ayrılıyor ve Levent Okulu’nun çekirdeği olan Mühendishâne-i Çiftliği’nde eğitiliyordu. Yeni ordunun gider- Bahrî-i Hümâyun’un açılması oldu18. leri için Îrâd-ı Cedîd hazinesi kurulmuştu. III. Selim Yeniçeri Ocağı dışındaki Kapıkulu Rus ordusunda 1731-1765’li yılların- Ocaklarını da ıslaha çalıştı. Tophâne’yi ge- da “rütbe” ve “unvan” kavramları ayrılmağa nişletti ve yeni toplar döktürdü. Humbaracı, başlandı. Bu nedenle, 1732 yılındaki alan Lağımcı, piyade ve süvari ocaklarını düzene piyade alayı personel sıralaması belirtildiğin- soktu. Bir askerî dikimevi açtı. Günümüz de sadece “квартирмейстер/kvartirmeyster” Kara Harp Okulu’nun çekirdeği olan Mü- askeri personeli değil, aynı zamanda rütbe- hendishâne-i Berrî-i Hümâyun’u kalıcı olarak ni bildiriyordu. Subayları arasında orduda faaliyete geçirdi (1795). Timar sistemini yeni- “фендрик/fendrik” rütbesi “прапорщик/pra- den ele aldı. İç ve dış tahrikler sonucu 1808 porşik” ile, süvaride ise “корнет/kornet” ile yılında Kabakçı Mustafa önderliğinde çıkan değiştirilmiştir. “Секунд-майор/sekund-ma- isyan sonunda Nizâm-ı Cedîd ordusu bizzat yor ” ve “премьер-майор/premyer-ma- kurucusu tarafından kaldırılmıştır.20 yor” unvanı yaratılır. İmparatoriçe II. Katerina (1765-1798) döneminde, orduda piyade ve II. Mahmud döneminde (1808-1839 yıl- süvaride ast serjant (çavuş) ve kıdemli (üst) lar), 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırıldı ve çavuş unvanı verildi, фельдфебель/feldfebel ordu büyük bir değişim geçirdi. Kurulan yeni terk edildi. 1796’dan beri Kazak üniteleri, askerî teşkilatın adı Asâkir-i Mansûre-i Mu- ordunun süvari subaylarıyla aynı şekilde ku- hammediyye oldu. Ocak ilga edilirken, yeni- 81 rulmuş ve kendilerine eşittir, ancak Kazak çerilikle ilgili her türlü nişan, unvan ve işaret- birimleri düzensiz süvari (ordu değil) olarak ler de kaldırılmış; Ağakapısı’nın adı Serasker sayılmaya devam etmektedir. Süvarilerde Kapısı (Bâb-ı Seraskerî) olarak değiştirilmiş- подпоручик/podporuçik rütbesi yoktur ve tir. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye’ye, ротмистр/pormistr kaptan rütbesine denk yaşları 15-30 arasında olanlar kabul edilmiş, geliyor. İmparator I. Pavel’in (1796-1801) daha küçük yaştakiler için Şehzadebaşı’nda- döneminde, “rütbe” ve “unvan” kavramları ki Acemi Ocağı Kışlası talimhâne yapılmıştır. açıkça birbirinden ayrılmıştır. Piyade ve top- 12 bin kişilik ilk Asâkir-i Mansûre ordusu çu birliklerinde rütbeler beraberleşir. Nefe- tertib adı altında 1500’er kişilik sekiz tabura ratda, ast ve üst düzey kadrolu erler, süvaride ayrılmış ve her tabur bir binbaşının emrine вахмистр/vaxmistr (birlik çavuşu) getirilir19. verilmiştir. Sekiz binbaşının üstünde ise bir Osmanlı Devleti’nde gerçek anlamda başbinbaşı vardı. Her taburda ayrıca iki kol ıslahat girişimi XVIII. yüzyıl sonlarında III. ağası, topçubaşı, arabacıbaşı, cebehaneciba- Selim tarafından yapılmıştır. Yıllardır Avus- şı, mehterbaşı, imam, hekim ve cerrah gibi turya ve Rusya ile yapılmakta olan savaşların zabitler vardı. Binbaşıların altında yüzbaşı, Ziştovi ve Yaş antlaşmalarıyla sona ermesin- (18) Abdülkadir Özcan. “Osmanli Devleti’nin Askerî Yapısı... s. 107- 121. den sonra, bütün gücüyle ıslahat hareketle- (19) Историческое обозрение устройства управления морским ведомством в России. Составлено В.Чубинским. Санкт- rine girişen III. Selim önce devlet ileri gelen- YENİ TÜRKİYE 107/2019 Петербург. Печатано в типографии морскаго министертсва, lerinden, yapılacak ıslahatlarla ilgili lâyihalar в Главном адмиралтействе. 1869, с.56-128; Татарников К. В. “Русская армия времён Екатерины Великой: взгляд изнутри”. istedi. Sunulan raporların ağırlık noktası as- История военного дела: исследования и источники. 2012, т. II, с. 278-314; Николаев Н. Г. Исторический очерк о регалиях и kerî alanda idi. Sunulan layihaların ışığında знаках отличия русской армии. В 2 т., Санкт-Петербург, Тип. işe koyulan III. Selim önce yeni bir ordu П. П. Сойкина, 1898-1899. (20) Abdülkadir Özcan. “Osmanli Devleti’nin Askerî Yapısı... s. 107- kurmaya karar verdi. Bu Nizâm-ı Cedîd or- 121. mülâzım, sancaktar, çavuş ve onbaşı gibi kü- Bir süre sonra alaylar, “hassa” ve “mansûre” çük rütbeli kumandanlar bulunuyordu. Yeni olmak üzere ikiye ayrıldı ve başlarına “ferik” ordunun en büyük kumandanı ise serasker getirildi. 1832 yılında önce hassa ferikliği, denilen zabit idi. Asâkir-i Mansûre-i Muham- sonra da mansûre ferikliği “müşirliğe” yüksel- mediyye, Yeniçeri Ocağı’nın sadece seferî de- tilerek; askerî rütbeler, Osmanlı Devleti’nin ğil, şehir güvenliği ve yangın söndürme gibi son zamanlarına kadar devam edecek biçimi- hazarî görevlerini de üstlenmişti. Serasker- ni aldı22. den sonra en yetkili merci Asâkir-i Mansûre Osmanlı Donanması da bundan ol- Nezâreti idi. Zamanla her üç taburdan bir dukça etkilenmişdi. 1833 yılına gelindiğin- alay teşkil edilmiş, başbinbaşılık kaldırılarak de donanmada sarık, şalvar, cübbe, kaftan her alay bir miralayın; iki alaydan da bir liva ve fermane gibi giysiler tamamen terk edil- teşkil edilerek bir mirlivanın kumandasına di. Yerine batılı devletlerinki gibi pantolon ve verilmiştir. 1831 yılında İstanbul’daki alay- ceket geldi. Rütbe isimleri de büyük ölçüde lara Hassa; Üsküdardakilere Mansûre denil- değişti. II. Mahmud (1808-1839) dönemi miş, böylece yeni ordu iki kısma ayrılarak her bahriyelileri şöyle idi: Kaptan-ı Derya - Rüt- birinin başına bir ferik tayin edilmiştir. Hassa be ismi değiştirilmeyen en büyük donanma birlikleri yalnız İstanbul’da bulunurken, Ru- amiri; Patrona - İsmi değiştirilmeyen bir diğer meli ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yeni rütbe idi; Bahriye Subayı; Bahriye Silâhendaz Mansûre birlikleri kurulmuştur. Taşradaki Subayı - günümüzdeki anlamı ile deniz piya- birliklerin kumandanları İstanbul’dan gönde- deleri idi. 1833 yılında teşkil olunan bu sınıf, rilmiştir. 1832 yılında, en yüksek rütbe olan Silâhendaz erlerinin başında durur ve emir müşirlik rütbesi ihdas edilmiş ve askerî me- verirdi; Bahriye Mektebi Öğrencisi; Bahriye 82 ratip silsilesi aşağıdan yukarıya doğru şu şekli Silâhendaz Neferi - Silah taşıyan ve harp almıştır: Onbaşı, çavuş, bölük emini, çavuş, yapan ana personel sınıfıdır. Harp zamanı başçavuş, mülâzım, yüzbaşı, sol kolağası, sağ donanmaya dahil olurlardı; Bahriye Sanayi kolağası, binbaşı, kaymakam, miralay, mirli- Neferi - denizcilik endüstrisinin geliştirilmesi va, ferik, müşir. 1834 yılında taşrada Redif-i üzerine çalışmalar yapıldı ve yerli teknisyen- Asâkir-i Mansûre adıyla bir yedek ordu ku- lerin yetişmesi için bu sınıf kuruldu23. rulmuş ve aynı yıl çıkartılan bir kanunla taş- rada Redif birlikleri teşkiline başlanmıştır. Rus ordusunda İmparator I. Aleksandr Bu birliklerin kurulmasından sonra Asâkir-i (1801-1825) döneminde 1802’den beri süva- rilerde mülkedar soyundan olan bütün un- Mansûre ifadesinin yerini Asâkir-i Nizâmiye ter-ofiserlere (astsubaylar) “Junker” denilir. almış ve İmparatorluğun sonuna kadar bu ad 1811’den bu yana topçu ve mühendislik bir- kullanılmıştır21. liklerinde “mayor” rütbesi kaldırıldı ve “pra- Kanunnâme gereği, başlangıçta 12.000 porşik” rütbesi kaytarıldı24. kişiden oluşturulması düşünülen Asâkir-i (21) Abdülkadir Özcan. “Osmanli Devleti’nin Askerî Yapısı... s. 107- Mansûre, 1.500’er erden ibaret olup “ter- 121. (22) Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- tip” denilen sekiz birliğe ayrıldı. Tertip, “kol 1876). Doktora tezi, Ankara, 2006, s. 20. (23) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. ve saf ”tan oluşturuldu. Her birliğin komu- php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-2014; Mahmut Şevket Paşa; Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafetleri tası “binbaşı” rütbesinde bir subaya verildi. (1363-1876), I.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komu- 1828’de kuruluş geliştikçe değişiklikler ya- tanlığı Yayınları,1983. YENİ TÜRKİYE 107/2019 (24) Историческое обозрение устройства управления морским pılmaya başlandı. Tertip yerine alay, kol yeri- ведомством в России. Составлено В.Чубинским. Санкт- Петербург. Печатано в типографии морскаго министертсва, в ne tabur ve saf yerine de bölük terimleri be- Главном адмиралтействе. 1869, с. 127-169; Огородников С.Ф. Исторический обзор развития и деятельности Морского nimsendi. Her alayın üç taburdan kurulması министерства за сто лет его существования (1802-1902 uygun görüldü. Alay komutanına “miralay”, гг.). Сост. по поручению М-ва отстав. подполк. Корп. флот. штурманов С.Ф. Огородниковым. Санкт-Петербург, tabur komutanına “binbaşı” unvanı verildi. Типография Морского Министерства, 1902, 263 с.; Столетие Abdülmecid döneminde (2 Temmuz leti’nde askerî rütbeler aşağıdan yukarıya 1839 – 26 Haziran 1861), Tanzimat Ferma- doğru sırasıyla: Er, Onbaşı, Bölük Emini, nı’nın ilanı ile askerî alanda önemli gelişmeler Çavuş, Başçavuş, Mülâzım-ı Sâlis (Topçu oldu. Ocak usûlünde karyerli askerlik kaldı- sınıfında-Asteğmen), Mülâzım-ı Sânî (Teğ- rıldı, yerine kur’a usulü benimsendi. 1843’te men), Mülâzım-ı Evvel (Süvâri sınıfında - Meclîs-i Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî genişletildi. Top- Üsteğmen), Yüzbaşı, Tabur İmamı, Tabur çu sınıfını düzenlemek üzere Meclîs-i Tophâ- Katibi, Alay Katibi, Liva Katibi, Sol Kolağası ne-i Âmire kuruldu. Bâb-ı Seraskerî’nin nü- (Kd. Yüzbaşı), Sağ Kolağası (Kd. Yüzbaşı), fuzu artırıldı. Nizâmiye askerlerinin başında Alay Emini, Binbaşı (Tabur Komutanı), Kay- bulunan Serasker, ayrıca kara kuvvetlerinin makam (Yarbay), Miralay (Albay), Mirliva de kumandanı sayıldı. Seraskerlik rütbesi, (Tuğgeneral), Ferik (Tümgeneral) ve Müşîr sadrazamlık ve şeyhülislamlıkla aynı seviyeye (Mareşal) idi28. getirildi. 1845’te “Zabtiye Müşirliği” kurula- rak İstanbul ve eyaletlerin asayiş ve güvenliği Abdülaziz döneminde Korvet Kaptanı bu makama devredildi25. (günümüzdeki rütbe karşılığı Binbaşı) olan ve ondan yüksek rütbeli subayların ceketle- Tanzimat Fermanı’nın ve Kırım Sava- rinde çift sıra düğme, Sağ Kolağası (Yüzba- şı’nın etkisiyle donanma personelinde ciddi şı) ve ondan düşük rütbeli subaylarda da tek değişimler oldu. Rütbe isimleri de değişti. sıra düğme uygulaması başladı. Abdülaziz Kapudane, Reis Paşa; Patrona, Ferik Paşa; döneminde Kaptan-ı Derya’lık terk edildi, Riyale, Liva Paşa; Paşa Gemisi Süvarisi, Üç Bahriye Nazırlığı’na geçildi. Bundan başka, Ambarlı Süvarisi (Komodor), Kapak Süvari- Dört Köşe Fesli Bahriye Neferi ve Şeşha- si, Miralay (Albay); Fırkateyn Süvarisi, Kay- ne Neferi gibi yeni tip personel donanmaya makam (Yarbay); Korvet Süvarisi, Binbaşı katıldı. Üst düzey subayların omuzlarındaki 83 ve Küçük Gemi Süvarisi, Buyrultulu Kaptan apoletlerde bulunan yıldız sayısına göre rüt- (Yüzbaşı) olmak üzere değiştirildi26. Tabii ki, beler anlaşılıyordu. Liva Paşa tek, Ferik Paşa buna uyğun olarak Rus ordusundaki Polkov- iki ve Reis Paşalarda üç yıldız bulunuyordu29. nik – Miralay, Podpolkovnik ise Kaymakam Sultan Abdülaziz Tanzimat dönemi ile birlik- olarak çevrilecektir. te başlayan yeni askerî teşkilatı geliştirerek Abdülaziz döneminde (25 Haziran 1861 farklı askerî birlikler teşkil etmiş, askerî eği- – 30 Mayıs 1876) askerî ıslahatlar karakte- tim kurumlarında esaslı değişikliklere gitmiş, ri yönünden iki devre ayrılmaktadır. Birinci silahlı kuvvetlerin modernizasyonu sahasında devre tahta çıkışından 1869’a, ikinci devre bu ve Osmanlı silah teknolojisinde yeni bir çığır tarihten tahtan indirilmesine (1876’ya) kadar açmıştır30. olan süreyi kapsıyor. İlk devre, ordu için yeni военного министерства. 1802-1902. Конспекты исторических очерков столетия Военного министерства. Гл. ред. генерал- kıyafetlerin kabul edilmesi, ordunun modern лейтенант Д. А. Скалон. Санкт-Петербург, Тип. т-ва М. О. silahlarla teçhizi ve tophâne ile askerî okul- Вольф, 1906, 1202 с. (25) Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- ların ıslahı çalışmaları ile geçmiştir. 1869’da 1876)..., s.22-23. (26) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. Hüseyin Avni Paşa’nın Seraskerliğe getiril- php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-2014; mesiyle başlayan ikinci devrede ise, askerî Mahmut Şevket Paşa; Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafetleri (1363-1876), I.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komu- kuvvetlerin yeniden teşkîlâtlandırılması ve tanlığı Yayınları,1983. (27) Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- güçlendirilmesi amacıyla daha köklü ve gele- 1876)..., s.25-26. YENİ TÜRKİYE 107/2019 ceğe yönelik adımlar atılmıştır27. (28) Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- 1876)..., s. 71-72. (29) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. Piyâdede Mülâzım-ı Sânî, Süvâride php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-201; Mahmut Şevket Paşa. Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafetleri (1363- Mülâzım-ı Evvel ve Sânî vekilleri, Topçuda 1876), I.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı ise Mülâzım-ı Sânî ve Sâlis rütbeleri konul- (30) Yayınları,1983. Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861- muştur. Tanzimat döneminde Osmanlı Dev- 1876)..., s. VI. II. Abdülhamid döneminde (31 Ağustos fiser (astsubay) isim çeşitliliği itir. 1884’den 1876 – 27 Nisan 1909), 1 Haziran 1876 ta- beri praporşik sadece savaş sırasında kulla- rihinde yapılan personeldeki ilk değişiklik ile nılır (savaş bittikten sonra ya emekli olur, ya bazı rütbe isimleri de değişti. Reis Paşa, Mü- da podporuçik rütbesine terfi edilir). Kornet şir (Büyük Amiral); Ferik Paşa, Ferik; Liva rütbesi süvaride birinci subay rütbesi olarak Paşa, Mirliva; Üç Ambarlı Süvarisi, Komodor kalır. O piyade podporuçikinden bir sınıf dü- olmak üzere değişti. 24 Haziran 1878 tarihin- şüktür, ancak süvaride podporuçik rütbesi de, Osmanlı bahriyelilerinin yabancı nişanlar yoktur. Bununla, piyade ve süvari rütbele- ve madalyalar takmasına dair düzenleme ya- ri eşleşir. Kazak birliklerinde, sınıf subaylar pıldı. 1898 yılında, günümüzde olan “Birinci süvarilerindekiler ile eşleştirilir, ancak kendi Ferik” (günümüzde Oramiral) rütbesi de ek- adları vardır. Bununla bağlı olarak, önceleri lendi. Bu dönemde subay meslekleri güverte, mayor rütbesine eşanlamda olan voyskovoy makine, sıhhiye, inşâ, levâzım ve kâtip gibi starşina rütbesi şimdi podpolkovnik rütbe- kollara ayrıldı. 1890 yılında Astsubay sınıfı sine eşit hale gelir33. 1884’de uygulanan as- (Gedikli subay) kuruldu. Bundan itibaren keri reformun sonuçu olarak Mayor (майор) donanmaya sivillerin alınmaması ve astsubay- rütbesi kaldırıldı. Aynı yılın Temmuz ayında ların da İstanbul’dan seçilmesi başladı31. praporşik (прапорщик) rütbesi de terk edil- II. Meşrutiyet döneminde (23 Temmuz di, süvaride ise ona denk gelen kornet rütbesi 1908”de yeniden ilân edilmesiyle başlayan ve podporuçik rütbesi ile eşleştirildi, bununla da Mebuslar Meclisi’nin Sultan Vahdeddin ta- süvaride podporuçik rütbesi kaldırıldı34. rafından 11 Nisan 1920’de tasfiyesi ile sona eren dönemdir) 1909 yılında İngilizlerden Bu nedenle de çeviride çok kısa za- 84 esinlenerek rütbe isimleri tekrar değiştirildi. man zarfında yapılan askerî reformlar dışın- Müşir, Müşir Amiral Paşa; Birinci Ferik Paşa, da, diğer askerî reformları incelemek, daha Amiral Paşa; Ferik Paşa, Vice Amiral Paşa; uygun olan terimleri kullanmak gerekir. Me- Mirliva, Liva Amiral Paşa; Miralay, Kalyon (31) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-2014; Kaptanı (Albay); Kaymakam, Fırkateyn Kap- Mahmut Şevket Paşa. Osmanlı Askeri Teşkilatı ve Kıyafetleri (1876- tanı (Yarbay); Binbaşı, Korvet Kaptanı; Kola- 1908), II.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Yayınları,1986. ğası, Birinci Sınıf Yüzbaşı olmak üzere değiş- (32) Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m.dzkk.tsk.tr/icerik. php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme Tarihi : 24-09-2014. tirildi. 1916 yılında Alman subay Souchon’un (33) Историческое обозрение устройства управления морским tavsiyesi ile rütbe isimleri değişti. Müşir Ami- ведомством в России... с. 170-309; Огородников С.Ф. Исторический обзор развития и деятельности Морского ral Paşa, Müşir Amiral; Amiral Paşa, Birinci министерства за сто лет его существования (1802-1902 гг.)..; Столетие военного министерства. 1802-1902...; Ferik Amiral; Vice Amiral Paşa, Ferik Amiral Бушнелл Дж. “Д.Милютин и Балканская война: испытание военной реформы”. Великие реформы в России. 1856-1874. (Koramiral); Liva Amiral Paşa, Liva Amiral; Москва, 1992, с. 239-259; Зайончковский П.А. Военные Birinci Sınıf Yüzbaşı, Kıdemli Yüzbaşı olmak реформы 1860-1870 годов в России. Москва, Издательство Московского Университета, 1952, с. 46-135, 254-337; üzere değiştirildi32. Зайончковский П. А. Самодержавие и русская армия на рубеже XIX и XX столетий, 1881-1903. Москва, Издательство “Мысль”, 1973, с. 114-195; Карманная справочная книжка İmparatorlar, ordu için çok işler yap- для русских офицеров. Санкт-Петербург, тип. Имп. Академии mış I. Nikola (1825-1855), II. Aleksandr наук, 1856, 957 с.; “Российская императорская армия”. Большая российская энциклопедия. (в 35 т.). гл. ред. Ю. С. (1855-1881) ve III. Aleksandr’ın (1881-1894) Осипов. Москва, Большая Российская энциклопедия, 2004; Свод военных постановлений 1869 года. Издание второе (по hükümdarlığı yıllarında, 1828’den itibaren 1-е июля 1889), Санкт-Петербург, Гос. типогр, 1890, с.4-118; Свод военных постановлений 1869 года. (часть первая, по ordu kazaklarına ordu süvarisinden farklı YENİ TÜRKİYE 107/2019 1января 1893 года), Санкт-Петербург, Гос. типогр, 1893, с.15- rütbeler verildi (Muhafız Kazak ve Muhafız 82, 3-238; Свод военных постановлений 1869 года. Издание второе (по 1 января 1907 года), Санкт-Петербург, Гос. Ataman alaylarında rütbeler bütün muhafız типогр, 1907, с. 8-132; Крылов В.М. “Милютинские военные реформы в артиллерии”. Военно-исторический журнал, 2002, süvarilerde olduğu gibi sıralanırlar). Kazak №1, с. 65-69; Меннинг Б.У. Пуля и штык: Армия Российской birimleri, düzensiz süvari kategorisinden or- империи, 1861-1914. Москва, 2015. (34) Зайончковский П. А. Самодержавие и русская армия на duya geçerler. I. Nikola döneminde unter-o- рубеже..., с.168-169. sela, Rus ordusunda general rütbelerinden nik” şeklinde yazılacaktır. Kazak (Kozak) (Erkân) 1798 yılına kadar Brigadir rütbesi birliklerinde en düşük rütbe olan Kazak ne- mevcut olmuştur. Bu rütbe Osmanlı ordu- fere eşittir. Ayrıca piyadede Astsubay’a denk sundaki Mirliva rütbesine denk geliyor. gelen “урядник/uryadnik” rütbesi vardır. Uryadniklerden başka Kazak alayında analoji XVIII yüzyılın başlarında Rus donan- düzeyde olan 1-2 Alay kâtibi (mirzesi) de bu- masında kullanılan “подштюрман/podşt- lunurdu. Türk ordusunda karşılığı “Astsubay” yurman” askerî terimi Osmanlı ordusundaki olan “унтер-офицер” (unter-ofiser) rütbesi, “Odabaşı”35 (aynı zamanda Yeniçeri Kışlası aynı zamanda uryadnik ile eşdeğer rütbeler Amiri36) terimine eşitti, reisin canişini anlamı- olduğundan39 çeviride özgün ünvanlar kulla- na geliyordu. Aynı dönemde Rusça metinler- nılmalıdır. deki “штюрман/ştyurman” ise Gvardianbaşı olarak çevrilecektir. XVIII yüzyılın başlarına Bazı durumlarda “капитан/kapitan” ait kaynakta birinci sol kanad süvarilerde rütbesini “Piyade Binbaşı”; “ротмистр/pot- (sipahiler) Kalfanın Rusça karşılığı kvartir- mistr” – “Süvari Binbaşı”; “есаул/yesaul” – meyster37 (квартирмейстер) şeklinde veril- “Kazak Binbaşı” olarak çevirmek mümkün- miştir. Kvartirmeyster terimi Tuçkovun söz- dür. Aynı zamanda “гвардейский капитан/ lüğünde “квартирмейстер/kvartirmeyster” gvardeyskiy kapitan” (Muhafız Binbaşı) veya “квартирмистр/kvartirmistr” şeklinde “пехотный подполковник/pexotnıy kapi- verilmiş. Alman kelimesi olan bu söz daire tan” (Piyade Podpolkovnik) ile, “гвардейский başkanı (reisi), unter-ofiser (astsubay) rütbeli ротмистр/gvardeyskiy potmistr” (Mühafız bir memurdu, ordu için daire ve kamp bul- Binbaşı) “подполковник/podpolkovnik” makta görevliydi. O aynı zamanda mühendis- (şimdiki Yarbay) ile, “гвардейский есаул/ lik alanında bazı bilgilere da vagıf olmalı ve 85 gvardeyskiy yesaul” (Muhafız Kazak Binba- ordunun bulunduğu yerin doğadan planını ya şı) ise Kazaklarda “войсковой старшина/ da küçük bir resmini çize bilmeliydi. Göre- voyskovoy starşina” ile eşdeğerdedir. Eğer vi, alayda birliklerin yiyecek içecek sağlamalı metinde Kazak Alaylarından başka Muhafız yem bulmalıydı38. Kazak Alayı’na (Л.-Гв. Казачий полк/Leyb Çağdaş dönemde Yarbay adlanan as- – Gvardii Kazaçiy polk) dahil olan süvari rüt- kerî rütbe 1884’lü yılından 1908 yılına değin beleri de mevcut ise, o zaman “гвардейский sadece подполковник/podpolkovnik değil, ротмистр/gvardeyskiy rotmistr” rütbesi aynı zamanda “войсковой старшина/voys- “Muhafız Süvari Binbaşı” olarak çevrilecek- kovoy starşina” rütbesine eşitti. Bu nedenle tir. Onu da belirtmek gerekir ki, Muhafız de bu dönemi kapsayan olayların çevirisinde Kazak Alayı (Лейб-Гвардии Казачий полк/ подполковник/podpolkovnik – Kaymakam Leyb – Gvardii Kazaçiy polk) 27 Ocak 1798 olarak, войсковой старшина/voyskovoy yılında teşkil edilmişti. 14 Ağustos 1872’de starşina ise olduğu gibi, yani Voyskovoy star- adı Muhafız Kazak Alay-ı Hümayunu (Лейб- şina olarak tercüme edilecektir. Bu nedenle Гвардии Казачий Его Величества полк/ de 1884-1908’li yılları kapsayan döneme ait Leyb-Gvardii Yego Veliçestva polk) olarak metinlerin çevirisinde Yarbay terimini kulla- deyiştirilmiş, 4 Mart 1917 yılında yeniden nılması doğru değildir. (35) Военное состояние Оттоманския Империи с ея приращением YENİ TÜRKİYE 107/2019 и упадком. Сочинено чрез графа де Марсильли... s. 105. XVIII yüzyılın sonuna dair Rusça bel- (36) Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selâm törenlerini düzenle- mek ve yönetmek olan subay. gelerde neferata ait “пятидесятник/pyati- (37) Военное состояние Оттоманския Империи с ея приращением и упадком. Сочинено чрез графа де Марсильли... s. 68. desyatnik” (50 kişilik birliğin komutanı böyle (38) Сергей Тучков. Военный словарь... s. 163. adlanırdı) rütbesi vardır. Bu askerî rütbenin (39) Бадем Дж., Корягин С. Ичёвы и другие (İçyovlar ve diğerleri). Генеология и семейная история Донского казачества, вып. Türkçe karşılığı olmadığı için “pyatidesyat- 116, Москва, Древлехранилище, 2015, 152 s. Muhafız Kazak Alayı olarak adlanmıştı. Çe- 1884-1920’li yıllarında Rus ordusunda viride buna dikkat etmek gerekir. Kazaklarda ve piyadede praporşikin (süvaride bu rütbe yoktur) Osmanlı’da karşılığı müla- Böylece, 1798 yılına kadar piyade ve zım-i sani olacaktır. süvaride podpolkovnik rütbesi 1798-1884 yıllarında ister Kazaklarda, ister piyade ve süvaride podpolkovnik adlanmış, ama Mu- Yabancı İsimlerin Türkçe Yazılışı hafızda rotmistr şeklinde olmuştur. Onu da Sorunları belirtmek gerekir ki, 1798 yılına kadar Kazak Azerbaycan Türkçesi ve Rusça’dan rütbeleri resmen kabul edilmemişti, bu ne- Türkçe’ye çeviride en çok rastlamış olduğu- denle de orduda süvari ve piyade rütbeleri muz sorunlardan biri de yabancı isimlerin değiştirile bilinirdi. yazılımı ile ilgilidir. İmla kurallarında Türk 1876-1884 yılında Kazak, piyade ve Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nun en son süvaride podpolkovnikin, aynı zamanda 1884 baskısına göre Rusça, Bulgarca, Yunanca vb. yılı reformundan sonra 1920 yılına kadar alfabesi farklı dillerde transliterasyon kullanıl- kazaklarda voyskovoy starşina, süvaride ve malı, kelimelerin aktarımı Türkçe telaffuza göre piyadede podpolkovnikin Osmanlıda karşı- olmalıdır. Ama bakalım Türkçe yazılan veya lığı Kaymakam olacaktır. Aynı yıllarda pol- Türkçeye çevirisi yapılan eser ve makalelerde kovnik rütbesi Miralay olarak çevrilecektir. yabancı isimlerin yazılımı bu kurallara uygun 1798-1884 yıllarında Rus ordusunda Kazak- mudur? larda voyskovoy starşina, piyade ve süvaride Her hangi bir dilde olan yabancı isim- mayor, mühafızda ştabs-rotmist, 1876-1884 lerin yazılışında ismin mahsus olduğu dilde 86 yıllarında da aynı adlanırdı ve Osmanlı’da o nasıl seslenirse, onu Türkçede seslenmesi- karşılığı Binbaşıydı. Ama 1884-1920’de Os- nin yazılması gerekir. Yabancı dilde seslenen manlı ordusundaki Binbaşı Rus ordusundaki harfler Türkçede yok ise, o zaman bu sese kazaklarda yesaul, süvaride rotmistr, piyade- yakın bir harfle ifade olunmalıdır. Ama bizim de kapitana eşitti. Oysa ki, Rus ordusundaki sık-sık rastlamış olduğum durumlarda yaban- bu rütbelerin 1876-1884 yıılarında Osmanlı- cı ismim İngilizce yazılışı verilmektedir. Bu da karşılığı Kolağası olmuştur. Buna rağmen her halde son zamanlar sık kullanılan Promt 1884-1920’de Osmanlıdaki Kolağası Rus çeviriler, veya makale yazımında İngilizce ordusundaki kazaklarda podyesaul, süvaride kaynaklardan istifade ile izah oluna bilir. Bu ştabs-rotmistr, piyadede ştabs-kapitana eşit- da anlaşılmazlıklara veya eser ve makaleler- ti. 1876-1884 yıllarında ştabs-kapitan sadece de verilen isimlerin yanlış telaffuzuna neden piyadede mevcuttu ve Osmanlı’da karşılığı oluyor. Mesela, James adını götürek. Eğer yoktu. Türkçe metinde ad bu şekilde yazılırsa İngi- 1798-1884 yıllarında Rus ordusunda lisceyi bilmeyen okuyucu bunu nasıl telaffuz Kazaklarda sotnik, piyade ve süvaride poru- edecektir? Tabii ki “James” olarak. Ama doğ- çik, mühafızda (Hassa) kornet, 1876-1920’de ru telaffuz Ceymz, transkripsiyonda [jāmz] aynı şekilde adlanır, Osmanlıda karşılığı yüz- şeklindedir. Türkçe’de bu harflerin hepsi ol- başıdır. duğu halde neden yabancı isim “Ceymz” de- ğil “James” şeklinde yazılmalıdır? Hem Latin YENİ TÜRKİYE 107/2019 1798-1884 yıllarında Rus ordusunda harfleri olan dillerin orijinalda yazılışı kolay, Kazaklarda horunjiy, kvartirmistr, piyadede eğer söz konusu Arapca, Farsca, Rusça, Ya- podporuçik, süvaride kornet, mühafızda yok- ponca vs.’dirse o zaman nasıl olacaktır? Bu tur, 1876-1920’de aynı şekilde adlanır, Os- nedenle yabancı dillerdeki isimlerin telafüzü- manlı’da karşılığı mülazım-i evvel olacaktır. ne göre yazmak daha doğru olurdu. Rusça olan isim ve soyadlarının da Rus Çarı Petro’nun ve Çariçası Kateri- Türkçeye aktarılmasında ciddi sorunlar var- na’nın isimlerinin yazılış şekline dikkat ede- dır. Mesela: Rusçada “щ” harfini Türkçeye lim. Rusça’da bunun telaffuzu Pyotr (oriji- “şş” kimi yazmak yerine neden “şç” şeklin- nalde yazılışı Петр) ve Yekaterina (orijinalde de yazılması gibi. Çarlık Rusyası’nın Kafkas- yazılışı Екатерина) şeklindedir. Ama Türkçe lardaki askerî kuvvetlerinin baş kumandanı yazılışı batılı kaynaklarda olduğu kimidir. Ptişşevin (Ртищев) ismi Rtişçev şeklinde ya- Yani Rusçada seslendiği gibi değildir. Türk zılıyor. Rusça telaffuzde “şş” sesini veren “щ” dillerinde yazılış formasında karmaşanın or- harfini “şç” şeklinde yazılışı hangi kurallara tadan kaldırılması için bu ve bu gibi isimlerin göre yazılmaktadı? Türkçe’de ş harfi olduğu yazılışında ortak bir yazılış formu, yani oriji- halde neden, hem Rusça’da, hem de Türk- nal dildeki ismin telaffuzunun Türkçe harfler çe’de bu ismin telaffuzunda mevcut olmayan ile ifade etmek daha doğru olmaz mı? Petro bir harf ve ses kullanılır. Türk Dil Kurumu ile Pyotr’un, Katerina ile Yekaterina’nın telaf- Yazım Kılavuzu’na göre Osmanlıca matbu me- fuzunda bayağı fark vardır. Yani yine de kar- tinlerde Batı sahasına ait şahıs ve şehir adları ge- maşa yaranır. Türkçe imlada bazı durumlarda nellikle okunduğu gibi yazılmaktadır. Tanzimat orijinal dildeki yazılış, bazı durumlarda Türk- sonrasına ait bir metnin çeviri yazısında bu tür çe yaygın olan yabancı yer ve şahıs adları esas kelimeler orijinal dildeki imlâsına uygun yazıl- götürülmektedir. Bir çok durumlarda yabancı malıdır. devlet, şahıs, yer vs. adlarının farklı yazılışları Ör. “Mısır’da kalan Fransızların umûr-ı da karmaşa yaratmaktadır. mâliye müdîr-i umûmîsi Posiyelk’a gönderdiği mektup (…)” ( – ). Sonuç 87 “Mısır’da kalan Fransızların umûr-ı mâ- Yukarıda örnek getirdiğimiz meseleri liye müdîr-i umûmîsi Poussielque’a gönderdiği göz önünde bulundurarak ister askeri terim- mektup (…)” ( + ) lerin çevirisinde, ister de yabancı isimlerin Türkçede yaygın olarak kullanılan ya- Türkçe yazılışında ciddi hataların olduğu bancı yer ve şahıs adlarında ise Türkçe kullanı- kanaatına varıla bilir. Bu nedenle terimlerin mı esas alınır. ve yabancı isimlerin yazılması şeklinde ortak bir ifadelerin kullanımını sağlayacak bir Türk Aslında bu ismin Fransızca telaffusu Uluslararası Komisyonu oluşturmak sanırım “Pusyelk” olacaktır. Eğer bir bilim adamı bu bu sorunların çözümünde yardımçı ola bilir. metni bir akademisyenin kitabından dipnot Bu meseleni çok güncel ve gerekli sanıyorum. olarak kullanarsa ve kongrede sunum yapıyor vede Fransızca bilmiyor. O zaman bilim ada- Kaynakça mı bu ismi nasıl telaffuz edecektir? “Pous- 1. Abdülkadir Özcan. “Osmanlı Devleti’nin Askerî sielgue” olarak mı? Hem Türkçe’de “q” harfi Yapısı”. Türkler, Cilt: 10, Sayfa: 107-121. yoktur. Türkçede olmayan bir harfi Türkçe 2. İlköğretim okulları için Türkçe sözlük. Türk Dil Ku- metinde yazmanın bir anlamı var mı? Hele rumları Yayınları, Ankara, 2009. de okuyucu bu harfin ne olduğunu bilmi- 3. Бадем Дж., Корягин С. Ичёвы и другие (İçyov- lar ve diğerleri). Генеология и семейная история Донского yorsa! Buraya Türkçe metinde “W” harfinin казачества, вып. 116, Москва, Древлехранилище, 2015, yazılması vb. da dahildir. Eger bilim adamı YENİ TÜRKİYE 107/2019 152 s. yabancı ismi yabancı dilde olan kaynak veya 4. Бушнелл Дж. “Д. Милютин и Балканская edebiyatdan alırsa, o zaman bu ismin nasıl война: испытание военной реформы”. Великие реформы в telaffuz edildiğini de bilmek zorunda. O za- России. 1856-1874. Москва, 1992. С. 239-259 man yabancı ismi telaffuza göre Türkçe yazı- 5. Историческое обозрение устройства lış şeklini verirse daha uygun olmaz mı? управления морским ведомством в России. Составлено В.Чувинским. Санкт-Петербург. Печатано в типографии hiv-statej/1881-sistema-voinskikh-zvanij-v-rossijskoj-impera- морскаго министертсва, в Главном адмиралтействе, 1869. torskoj-armii.html 6. Карманная справочная книжка для русских 20. Столетие военного министерства. 1802- офицеров. Санкт-Петербург, тип. Имп. Академии наук, 1902. Конспекты исторических очерков столетия Военного 1856. министерства. Гл. ред. генерал-лейтенант Д. А. Скалон. 7. Крылов В.М. “Милютинские военные Санкт-Петербург, Тип. т-ва М. О. Вольф, 1906. реформы в артиллерии”. Военно-исторический журнал, 21. Шаменков С. И. “Венгерское платье пехотных 2002, №1, с. 65-69. полков армии Петра Великого”. История военного дела: 8. Лацинский А. С. Хронология русской военной исследования и источники. 2012, т. I, с. 421-463. истории: хронологический указатель войн, сражений и 22. Шунков В. Н. Русская императорская армия. дел, в которых участвовали русския войска от Петра I Москва, Хранитель, 2008, 319 с. до новейшаго времени. Санкт-Петербург, Тип. Департ. 23. Татарников К. В. “Русская армия времён уделов, 1891, 289 с. Екатерины Великой: взгляд изнутри”. История военного 9. Mahmut Şevket Paşa. Osmanlı Askeri Teşkilatı ve дела: исследования и источники. 2012, т. II, с. 278-314. Kıyafetleri (1363-1876), I.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve Kül- 24. Татарников К.В. Русская полевая армия 1700– tür Sitesi Komutanlığı Yayınları,1983. 1730. Обмундирование и снаряжение. Под редакцией В.И. 10. Mahmut Şevket Paşa. Osmanlı Askeri Teşkilatı Егорова, Москва, 2008. ve Kıyafetleri (1876-1908), II.Cilt, İstanbul, Askeri Müze ve 25. Татарников К. В. “Знамёна и гербы полков Kültür Sitesi Komutanlığı Yayınları,1986. Российской армии (1725—1730)”. История военного дела: 11. Меннинг Б.У. Пуля и штык: Армия Российской исследования и источники. 2012, т. I, с. 51-215. империи, 1861-1914. Москва, 2015. 26. Türk Denizci Kıyafet ve Unvanları. https://m. 12. Мышлаевский А.З. Петр Великий. Военные dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=126&tarmir=1 Güncelleme законы и инструкции, изданные до 1715 года. Санкт- Tarihi : 24-09-2014. Петербург, 1894. 27. Тучков Сергей Александрович. Военный 13. Николаев Н. Г. Исторический очерк о словарь заключающий наименования или термины, в регалиях и знаках отличия русской армии. В 2 т., Санкт- Российском сухопутном войске употребляемые. Москва, 88 Петербург, Тип. П. П. Сойкина, 1898-1899. в типографии С. Селивановскаго, 1818; Москва, Кучково 14. Огородников, С.Ф. Исторический обзор поле, 2008, 398 стр. развития и деятельности Морского министерства за 28. Uğur ÜNAL. Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı сто лет его существования (1802-1902 гг.). Сост. по Kara Ordusu (1861-1876). Doktora tezi, Ankara, 2006. поручению М-ва отстав. подполк. Корп. флот. штурманов С.Ф. Огородниковым. Санкт-Петербург, Типография 29. Военное состояние Оттоманския империи Морского Министерства, 1902. с ея приращением и упадком. Сочинено чрез Графа де Марсильли, члена парижския королевския академии 15. “Российская императорская армия”. Большая наук и монпельерския, а также лондонскаго королевскаго российская энциклопедия. в 35 т., гл. ред. Ю. С. Осипов, социэтета и основателя Болонскаго Института. Санкт- Москва, Большая Российская энциклопедия, 2004. Петербург, тип. При императорской Академии Наук, 1737, 16. Свод военных постановлений 1869 года. часть первая, часть вторая. Издание второе (по 1-е июля 1889), Санкт-Петербург, Гос. 30. Экзерциции, приуготовление к маршу, звание типогр, 1890. и должности полковых чинов. Санкт-Петербург, 1795. 17. Свод военных постановлений 1869 года. (по 1января 1893 года), Санкт-Петербург, Гос. типогр, 1893. 31. Зайончковский П.А. Военные реформы 1860-1870 годов в России. Москва, Издательство 18. Свод военных постановлений 1869 года. Издание второе (по 1 января 1907 года). Санкт-Петербург, Московского Университета, 1952. Гос. типогр, 1907, ; 32. Зайончковский П. А. Самодержавие и 19. Система воинских званий в Российской русская армия на рубеже XIX и XX столетий, 1881- Императорской Армии. https://www.rusempire.ru/ark- 1903. Москва, Издательство “Мысль”, 1973. YENİ TÜRKİYE 107/2019

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 4 - Sayı 2, 2021

Cilt 4 / 2021
issn: 2651-253X

Uluslararası Hakemli Dergi


International Refereed Journal
Yılda üç sayı çıkar
Three issues in a year
fad
Folklor Akademi Dergisi
Folklore Academy Journal
FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ
Folklore Academy Journal

2021
Cilt: 4 Sayı: 2

e-ISSN: 2651-253X
Sahibi/Owner
Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği Adına
Bican Veysel YILDIZ

Baş Editör / Editor in Chief


Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

Bu Sayının Editörü / Editor of This Issue


Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Eş Editörler / Co-Editors
Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi)
Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)
Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)
Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi)
Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

Alan Editörleri / Section Editors


Edebiyat

Prof. Dr. Tülin ARSEVEN (Akdeniz Üniversitesi)


Doç. Dr. Fidan GASIMOVA (Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü)
Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi)

Dil

Prof. Dr. Necati DEMİR (Gazi Üniversitesi)


Prof. Dr. Ali AKAR (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Ayşe AYDIN (Sakarya Üniversitesi)

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi

Doç. Dr. Oğuzhan YILMAZ (Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi)


Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Sait KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Şenel GERÇEK (Kocaeli Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Gülcan YILMAZ (Kocaeli Üniversitesi)
Karşılaştırmalı Edebiyat

Prof. Dr. Medine SİVRİ (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)

Batı Dilleri ve Edebiyatları

Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK (Necmettin Erbakan Üniversitesi)

Tarih
Prof. Dr. Enis ŞAHİN (Sakarya Üniversitesi)
Doç. Dr. Esma ÇELİK (Kocaeli Üniversitesi)

Müzik

Prof. Dr. Feyzan GÖHER (Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi)

Sosyoloji

Prof. Nazmi AVCI (Manisa Celal Bayar Üniversitesi)


Dr. Öğretim Üyesi Coşkun Kökel (Tunceli Munzur Üniversitesi)

Felsefe
Doç. Dr. Yavuz ADUGİT (Kocaeli Üniversitesi)

Arkeoloji

Prof. Dr. Füsun TÜLEK (Kocaeli Üniversitesi)

Turizm

Prof. Dr. Meryem AKOĞLAN KOZAK (Anadolu Üniversitesi)


Doç. Dr. Kazım Ozan ÖZER (Kocaeli Üniversitesi)

Yabancı Dil Editörleri / Foreign Language Editors


Rusça: Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)
İngilizce: Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)
İspanyolca: Öğr. Gör. Öze YAVUZ (İstanbul Aydın Üniversitesi)
Sırpça – İngilizce: Fahira KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)

Yazım ve Dil Sorumlusu / Writing and Language Specialist


Ögr. Gör. Fatih KIRAN (Kocaeli Üniversitesi)

Mizanpaj
Ersin ÇELİK
2021 yılında TR DİZİN taranma kriterleri kapsamında Folklor Akademi Dergisi’ne
gönderilecek anket, mülakat, gözlem gibi nitel/nicel araştırma yöntemleri çerçevesinde yazılan
saha araştırması/derleme vb. akademik ve bilimsel çalışmalar için ETİK KURUL BELGESİ
istenmektedir.
Bu doğrultuda Etik Kurul izni gerektiren araştırmalar aşağıdaki gibidir.

*Anket, mülakat, odak grup çalışması, gözlem, deney, görüşme teknikleri kullanılarak
katılımcılardan veri toplanmasını gerektiren nitel ya da nicel yaklaşımlarla yürütülen her türlü
araştırma

*İnsan ve hayvanların (materyal/veriler dahil) deneysel ya da diğer bilimsel amaçlarla


kullanılması,

*İnsanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalar,

*Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar,

*Kişisel verilerin korunması kanunu gereğince retrospektif çalışmalar,

Ayrıca;

• Olgu sunumlarında “Aydınlatılmış onam formu”nun alındığının belirtilmesi,


• Başkalarına ait ölçek, anket, fotoğrafların kullanımı için sahiplerinden izin alınması ve
belirtilmesi,
• Kullanılan fikir ve sanat eserleri için telif hakları düzenlemelerine uyulduğunun belirtilmesi
gerekmektedir.
Bu Sayının Hakemleri / Referees of This Issue

Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN (Mersin Üniversitesi)

Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA (Russian Academy of Sciences)

Prof. Dr. Ufuk TAVKUL (Ankara Üniversitesi)

Doç. Dr. Ayşegül KARAKELLE (Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi)

Doç Dr. Hande KILIÇARSLAN (Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi)

Doç. Dr. Ömer KARA (Çukurova Üniversitesi)

Doç. Dr. Nigâr OTURAKÇI ORBAY (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Betül GÖRKEM (Erciyes Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Bekir Tahir TAHİROĞLU (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Turgay KABAK (Bayburt Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Aysun DURSUN (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Hadra Kübra ERKINAY TAMTAMIŞ (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Erkan ASLAN (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Dr. Serhat Sabri YILMAZ (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Mustafa ULUTAŞ (Uşak Üniversitesi)

Öğr. Gör. Dr. Adil ÇELİK (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)

Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)


Dergi Temsilcilikleri

Arnavutluk Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir


Doç. Dr. Lindita XHANARI LATIFI elektronik ortamda yayımlanan uluslararası
New York Üniversitesi, Arnavutluk ve hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan
yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın
Azerbaycan hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir.
Doç. Dr. Fidan GASIMOVA Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor dergide yayımlanan yazıların bir kısmı ya da
Enstitüsü, Azerbaycan tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın
Doç. Dr. Elmira MEMMEDOVA-KEKEÇ kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp
Bakü Avrasya Üniversitesi, Azerbaycan yayınlamama hakkına sahiptir.

Kazakistan
Khalel AGNUR
Kazakh Ablai Khan Üniversitesi, Kazakistan
Folklor Akademi Dergisi
Kıbrıs IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE,
Dr. Öğr. Üyesi Mihrican Aylanç (SINDEXS)SIS, CITEFACTOR ve ASOS İNDEKS
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrıs veritabanları tarafından dizinlenmektedir.

Kosova
Prof. Dr. Suzan CANHASİ
Priştine Üniversitesi, Kosova

Makedonya
Dr. Fatima HOCİN
Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi,
Makedonya

Özbekistan
Dr. Botir Tojiboyev
Ali Şir Nevayi namidagi Taşkent Devlet
Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi,
Özbekistan

Pakistan
Doç.Dr. Abdul Fareed BROHİ
Pakistan Uluslararası İslam Üniversitesi,
Pakistan

Rusya İletişim
Prof.Dr. Tanzilya Khadjieva www.dergipark.org.tr/folklor
Rusya Bilimler Akademisi, Rusya E-posta: [email protected]
ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI
Türkmenistan DERNEĞİ
Doç. Dr. Berdi SARIYEV Bağdat Cad. No:385/B Maltepe-İSTANBUL
Ankara Üniversitesi, Türkiye
İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES


OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ...................................... 218
Zeynep BALKANAL ........................................................................................................................................... 218
OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH ARTS.................................................. 218

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI
..................................................................................................................................................... 227
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR ................................................................................................................. 227
A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE: KOROGLU EPIC .................... 227

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR İNCELEME ....................... 252
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK ...................................................................................................................... 252
A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS PERFORMED BY WOMEN .......... 252

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ .................................................................................... 265


Nükte Sevim DERDİÇOK ................................................................................................................................... 265
STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS .................................................... 265

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN ELEKTRONİK KÜLTÜRE TAŞINMASI: “DEDE KORKUT HİKÂYELERİ ÜZERİNE BİR
İNCELEME” .................................................................................................................................... 281
Mahmut AKGÜL & Mehmet ŞİMŞEK ................................................................................................................ 281
TRANSITION OF ORAL CULTURE TO ELECTRONIC CULTURE: “AN INVESTIGATION ON DEDE KORKUT STORIES” .. 282

TÜRKLERİN ANİMİSTİK İNANÇ SİSTEMİNDE İNSAN KEMİĞİ VE KANININ YERİ ................................... 302
Tuğba AYDOĞAN & Ahmet Tacetdin HALLAÇ .................................................................................................. 302
THE PLACE OF HUMAN BONE AND BLOOD IN THE ANIMISTIC BELIEF SYSTEM OF THE TURKS .............................. 302

SİVAS İLİNDE YORGANCILIK ........................................................................................................... 321


Şirin KARAMAN & Feryal SÖYLEMEZOĞLU ...................................................................................................... 321
QUILTING IN THE CITY OF SİVAS............................................................................................................................ 321

GELENEKSEL ABAZA DANSI: APSUA KOŞARA .................................................................................. 334


Kudret ÇİÇEK .................................................................................................................................................... 334
TRADITIONAL ABKHAZIAN DANCE: APSUA KOSHARA ........................................................................................... 334

OSET ULUSAL AFORİSTİKLERİNİN GÖRÜNTÜ SİSTEMİNDE PARALELİZM, HİPERBOL, METONİM VE


SENTAKS YAPISI............................................................................................................................. 350
Zarifa TSALLAGOVA ......................................................................................................................................... 350
PARALLELISM, HYPERBOLE, METONYMY, SYNTACTIС BUILD IN THE FIGURATIVE SYSTEM OF OSSETIAN FOLK
APHORISTICS ........................................................................................................................................................ 350

KAZIM MEÇİYEV HAKKINDA YENİ ARAŞTIRMALAR VE KEŞİFLER ...................................................... 363


Asiyat DODUEVA.............................................................................................................................................. 363
KYAZIM MECHIEV: DISCOVERIES ARE STILL POSSIBLE ........................................................................................... 364
DEĞERLENDİRME YAZISI / REVIEW LETTER
“TIBB-I NEBEVΔ (PEYGAMBER TIBBI) ADLI ESERDEKİ SAĞLIK BİLGİLERİ ÜZERİNE.............................. 386
Tuncer GÜLENSOY ........................................................................................................................................... 386

KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW


UYGUR HALK EDEBİYATININ ESASLARI ........................................................................................... 390
Fatoş YALÇINKAYA ........................................................................................................................................... 390

YETER TORUN ÖĞRETMEN/ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE SEÇENEK VE SEÇİM .......................................... 393


Esin AL.............................................................................................................................................................. 393
EDİTÖRDEN

Sevgili Okur,
Folklor Akademi Dergimizin 2021 yılının ikinci sayısı (Ağustos) ile karşınızdayız. Bu
sayımızla tekrar sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Folkor Akademi Dergimizin (FAD)
2021 yılı 4. cilt ve 2. sayısında hakemlerimizin onayından geçmiş ve yayınlanması uygun bulunmuş
on üç çalışmayı sizlere sunuyoruz. Üç kitap incelemesi ve ikisi Rusça olmak üzere on araştırma
makalesi tarzında üç değerli çalışmayı ilgilerinize sunuyor; bu sayımızı da ilgi ile okuyacağınızı
umuyoruz.
Ağustos sayımızın ilk çalışması, Zeynep Balkanal tarafından kaleme alınan “Osmanlı'dan
Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları” adını taşımakta olup geleneksel Türk
sanatlarının gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften bakmakta ve Osmanlı’dan
gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair çözüm önerileri
sunmaktadır. Sayımızın ikinci çalışması Halil Ziya Özcan ve Zekerya Batur’un yazmış olduğu
“Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı” isimli
çalışma olup Anadolu sahası anlatılarından biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan
“Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireyler için B1
düzeyine uyarlanmasını hedeflemektedir. Bu doğrultuda ilgili kol, metin uyarlama tekniklerinden
olan sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmış;
yöntem olarak betimsel nitelikte olan çalışma, okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. “Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme” ismini taşıyan Uğur Başaran ve Ayşegül Çelik tarafından hazırlanan üçüncü
çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü
incelenmiş; kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen türkülerle ilgili genel bilgi ve
değerlendirmelerden sonra söz konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde
incelenerek Türk kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, annelerin veya
anne adaylarının gözünden ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde
bulunulmuştur. Nükte Sevim Derdiçok tarafından kaleme alınan dördüncü makale “Günlerde
Statü Endişesi ve Temsilleri” adını taşır. Çalışmada, kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle
alakalı rol ve sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün
ortamının, günün tarihsel gelişimi içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin
sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olması,
katılımcılar, mekân, yeme-içme, giyim-kuşam, iletişim gibi her birinin kadının statü elde etmesi
veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok temsil icra ettiği bir mekân
durumuna gelmesi değerlendirilmiştir. Sayımızın beşinci makalesi olan “Sözlü Kültürün Elektronik
Kültüre Taşınması: Dede Korkut Hikâyeleri Üzerine Bir İnceleme” Mahmut Akgül ve Mehmet
Şimşek tarafından kaleme alınmıştır. Çalışmada, Dede Korkut Hikâyeleri Kitabı’nda yer alan “Aruz
Koca Oğlu Basat ile Tepegöz” adlı destansı hikâye ile TRT Çocuk kanalında yayınlanan “Dede
Korkut Hikâyeleri Çizgi Filmi”nin ilk on üç bölümlük kısmı incelenmiş; Vladimir Propp’un
geliştirmiş olduğu yapısal çözümleme yöntemi kullanılmıştır.
Tuğba Aydoğan ve Ahmet Tacetdin Hallaç’ın hazırladığı, “Türklerin Animistik İnanç
Sisteminde İnsan Kemiği ve Kanının Yeri” isimli, sayımızın altıncı makalesinde, eski Altay Türk
topluluklarından günümüze kadar olan ruh inancının, Animistik inanç sistemi bağlamında
değerlendirmesine yer verilmiştir. Ruhun kemik ve kanda bulunduğu inancına sebep olan
unsurlar ve bu inancın geçmişten günümüze hangi uygulamalara sebep olduğu açıklanmaya
çalışılmıştır. Dergimizin bu sayısında yer alan yedinci makale Şirin Karaman ve Feryal
Söylemezoğlu tarafından hazırlanan “Sivas İlinde Yorgancılık” ismini taşımakta olup makalede,
Sivas ilinde bulunan yorgan ustalarıyla yüz yüze görüşmeler yapılarak geleneksel yorgancılık
sanatı hakkında bilgi toplanmış; el yapımı saten yorganlara gittikçe ilginin azalmasıyla kaybolmaya
yüz tutmuş el sanatlarından biri olarak yorgancılık tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın sekizinci
makalesi Kudret Çiçek tarafından kaleme alınan “Geleneksel Abaza Dansı: Apsua Koşara” konulu
olup çalışmada, Kafkasya göçmeni Abazaların kültürlerinin bir parçası olan Apsua Koşara dansının
tarihsel geçmişi ve pagan kültürlerle olan bağlantısı irdelenmeye çalışılmıştır. “Oset Ulusal
Aforistiklerinin Görüntü Sisteminde Paralelizm, Hiperbol, Metonim ve Sentaks Yapı” adını taşıyan
dokuzuncu çalışma Zarifa Tsallagova tarafından Rusça olarak hazırlanmıştır. Çalışma, Osetçe
konuşma dilindeki aforizmaların geniş bir dizisinin ele alınmasını özetlemektedir. Makalede,
aforizma tür birimlerinin bir cümle hacmini geçmediği, atasözleri ve diğer sanatsal sözlerin her
tür cümle içerisinde temsil edildiği, büyük bir anlam yükü taşıyan halk aforizmalarının söz dizimsel
eklemlenmesi, konuşmacı tarafından oyun biçiminde, ifadenin anlamını, biçimine halel
getirmeden derinleştirilmesine, somutlaştırılmasına izin verdiği değerlendirilmiştir. Sayımızın
onuncu makalesi bir diğer Rusça çalışma olan “Kazım Meçiyev: Keşifler Hala Mümkün” ismini
taşımakta olup Asiyat Dodueva tarafından hazırlanmıştır. Çalışmada, klasik Balkar edebiyatçısı
Kazım Meçiyev'in (1859-1945) dinî şiirlerinden birinin yeni keşfedilmiş kaydı incelenmiş;
Meçiyev'in bu şiirinin daha önce yayınlanmış versiyonlarıyla karşılaştırmalı bir analizi yapılmış ve
şiirin içeriğinde kalan belirsiz yerler yorumlanmaya çalışılmıştır. Mehemmet Zunun ve Abdukérim
Raḫman tarafından hazırlanan “Uygur Halk Edebiyatının Esasları” isimli eser, sayımızın on birinci
çalışmasında, Fatoş Yalçınkaya tarafından tanıtılmıştır. Esin Al tarafından hazırlanan sayımızın on
ikinci çalışmasında ise “Yeter Torun Öğretmen/ Türkiye Türkçesinde Seçenek ve Seçim” isimli
kitabı, okuyucuya tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın on üçüncü çalışması Tuncer Gülensoy
tarafından yazılan “Tıbb-ı Nebevî” (Peygamber Tıbbı) Adlı Eserdeki Sağlık Bilgileri Üzerine” isimli
çalışmadır. Çalışmada Ahmed-i Dâ’î’nin “Tıbb-ı Nebevî” adlı eserindeki Hz. Muhammed’in
sağlığında hastalığa karşı kullandığı bitkiler/bitkisel kürler hakkında bilgi verilmiştir.
Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve kör hakemlik
sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası bir dergidir. Sayımıza
akademik çalışmaları ile katkıda bulunan yazarlarımıza ve hakemlik yapan araştırmacılarımıza
şükranlarımızı iletiriz. Dergimizi, siz değerli okurlarımızın istifadelerine sunar, keyifle okumanızı
temenni ederiz.
Saygılarımızla…
Folklor Akademi Dergisi
Balkanal, Z. (2021). Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları.
Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2, 218 – 226.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 30.05.2021
Kabul / Accepted: 25.06.2021
Araştırma Makalesi / Research Article

OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI

Zeynep BALKANAL*
Öz
Kültürel miras geçmişten geleceğe aktarılan maddî-manevi değerler bütünüdür. Geleneksel Türk sanatları
Türk toplumlarının ürettiği kültürel miras olarak eski çağlardan beri varlığını sürdürmektedir. Geçmiş Türk toplulukları
geleneksel Türk sanatlarına büyük önem vermiş ve yaşatılması için ahilik teşkilatı ve loncalar gibi çeşitli örgütlenmeler
oluşturmuşlardır. Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik sisteminin
katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi açısından geleneksel sanatları
ileri düzeylere taşımıştır. Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı kurallarla toplumsal
ahlaki kurallar da öğretilmiştir. Geleneksel Türk sanatlarının gelişmesinde önemli unsurlardan biri de bu konularda
yapılan mesleki eğitim faaliyetleridir. Osmanlı Devleti’nde mesleki eğitim kurumları denilince ilk akla gelen Enderun
Mektebi’dir. Saray okulu olarak da anılan Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin verildiği, öğrenciyi en iyi şekilde
yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim kurumu olarak tarihte göze çarpmaktadır. Osmanlı Devleti’nin sanat ve sanatçıya ne
kadar önem verdiği Enderun Mektebi’nde sanat eğitiminin de yer almasından anlaşılmaktadır.
Osmanlı döneminden kalan birçok el sanatı örneği bugün müzelerimizin en nadide köşelerinde yer almaktadır.
Aynı zamanda Dünya’daki birçok müzede de geleneksel Türk sanatlarının örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanı sıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların yazmış oldukları eserler el sanatları
konularında önemli belgelerdir.
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel el
sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve ekonomik problemler, köyden kente
göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız
günümüzde sanatsal ve estetik değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay
bulunması ve kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir.
Günümüzde zengin örnekleri bulunan güçlü kültürel mirasımız olan geleneksel Türk sanatlarının bazı
dallarının yeni boyutlar kazandığı, bazı dallarının ise kaybolduğu gözlemlenmektedir. Günümüz yaşam koşulları ve
teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel Türk sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir.
Günümüzde geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Makalede amacımız, geleneksel Türk sanatlarımızın gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften
bakmaktır. Asıl hedef Osmanlı’dan gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair
çözüm önerileri sunmaktır.
Anahtar Kelimeler: Türk Kültürü, Kültürel Miras, Geleneksel Türk Sanatları, El Sanatları, Türk Dünyası.

OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH


ARTS

Abstract
Cultural heritage is the whole of material and moral values transferred from the past to the future. Traditional
Turkish arts have existed since ancient times as the cultural heritage produced by Turkish societies. Past Turkish
communities gave great importance to traditional Turkish arts and formed various organizations such as ahi
organization and guilds to keep them alive. Significant development in traditional Turkish arts took place in the Selçuk

* Doç. Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi , Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Bolu/Türkiye,
[email protected], ORCID: 0000-0003-4967-4164

218
period. The contribution of the ahilik system is great in this. Ahilik, which is an organizational example suitable for
Turkish culture, has carried traditional arts to advanced levels in terms of many functions. Ahilik showed its existence
in the first years of the Ottoman Empire. During the Ottoman period, very strict vocational training was given by the
master-apprentice method in the ahi zawiyas, and in addition to this training, social moral rules were also taught with
strict rules. One of the important factors in the development of traditional Turkish arts is vocational training activities
on these subjects. When it comes to vocational education institutions in the Ottoman Empire, the first thing that comes
to mind is Enderun School. Enderun School, also known as the palace school, stands out in history as an educational
institution that aims to educate students in the best way, where various educations are given. It can be understood from
the fact that art education is also included in the Enderun School, how much the Ottoman State attaches great importance
to art and artists. Many examples of handicrafts from the Ottoman period are located in the most precious corners of
our museums today. At the same time, examples of traditional Turkish arts can be seen in many museums around the
world. In addition to these examples, which are the carriers of cultural heritage, the works written by travelers and
travelers that shed light on the past are important documents on handicrafts.
Many reasons such as today's living conditions and the advancement of technology, economic concerns have
negatively affected our traditional handicrafts. The reasons such as the development of technology, economic problems
and the increase in migration from the village to the city cause the destruction of our cultural heritage day by day. In
addition to these cultural heritage of our current artistic and aesthetic values we inherit, economic as providing
employment, easy to find and use of raw materials, it requires a small amount of investment capital, bringing revenue
to protect our national values, in terms of the survival of our traditions and customs are of great importance.
Today, strong cultural heritage of our rich samples in the traditional Turkish art gains a new dimension of
some branches, it is observed that the disappearance of some branches. Many reasons such as today's living conditions
and the advancement of technology, economic concerns have negatively affected our traditional Turkish arts. Today,
some studies are carried out to ensure that our traditional Turkish arts are not forgotten and revived.
Our aim in the article is to look at the development of our traditional Turkish arts from a broad perspective
from the past to the present. The main goal is to offer solutions on how to keep the traditional Turkish arts, our cultural
heritage from the Ottoman Empire, alive.
Keywords: Turkish Culture, Cultural Heritage, Traditional Turkish Arts, Handicrafts, Turkish World.

219
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Giriş
Atalarımızdan bizlere miras kalan maddî-manevi değerler bütününü kültür olarak
tanımlayabiliriz. Kültür varlıkları farklı coğrafi bölgelerde yaşayan insan topluluklarının yaşam
tarzının çeşitliliklerine göre de şekillenmektedir. Geçmişten günümüze kadar gelen kültür
varlıklarının çok zengin olduğu görülmektedir.
Bir milletin kültürel mirasının en önemli özelliği kişileri zaman ve mekân açısından
birleştiren ortak noktalar olmasıdır. Türkler geçmişte kendilerine fayda sağlayacak sanat ürünlerini
yaparak birçok medeniyetin de gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Zamanla çok zenginleşen
kültür unsurları gelenek haline gelmiştir. Ögel (1978) “Türk Kültür Tarihine Giriş” adlı eserinde
“Her kavim, her çağda yakın komşularından birçok kültür tesirleri almıştır. Zaten Türk kültürünü
de geliştiren en mühim sebep, böyle geniş kültür alışverişleri olmuştur” sözüyle bu konuyu dile
getirmiştir (Ögel, 1978: 153).
Bu kültür alışverişleri günümüzde de etkilerini göstermektedir. Türk toplulukları yaşayış
biçimi benzerliğinden kaynaklı el sanatı alanlarında da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bazı
yörelerimizde yapılan geleneksel el sanatı ürünleri hakkında yayınlanan araştırmalar da bunun bir
göstergesidir. Geçmişte konar-göçer Türk topluluklarının yaşam biçimleri, dil, kullandıkları ve
üretmiş oldukları araç-gereçler gibi birçok konuda bilgiler elde ettiğimiz Kaşgarlı Mahmut’un
Dünya’nın dört bir yanındaki Türk topluluklarını gezerek oluşturduğu Divan-ü Lügat-it Türk adlı
eserinde geçen Türk toplulukları hakkında kültür ve sanat konuları bize önemli ipuçları
vermektedir.
Akpınarlı (2004) “Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü” adlı kitabında, “Ulusal kültürün
temel unsuru halk kültürüdür. Halk kültürü uzun yılların birikimiyle biçimlenir ve kuşaktan kuşağa
aktarılır. Halk kültürü ürünleri yaşadıkları yörenin özelliklerini yansıtır; somut ürünlerin
şekillenmesinde tarih ve kültürel birikim önemli rol oynar. Geleneksel kültür ürünlerimizin ortak
duygu ve düşünceleri, Türk kültürünün korunmasında ve yaşatılmasında önemli işlevleri olmuştur”
şeklinde halk kültürü hakkında bilgiler vererek, el sanatlarını kullanılan hammaddesine, kullanım
alanına ve tekniğine göre gruplandırmıştır (Akpınarlı, 2004: 1-2).
Toplumların tarihlerinden gelen maddî miraslardan birisi ve en yaygın şekilde yaşananı el
sanatları geleneğidir. İnsan ihtiyaçlarını karşılamak üzere ürettiği eşyaya, yaşadığı sosyal ve
kültürel ortamlardan beslenen duygu zenginliğini yansıtarak estetik değer kazandırmıştır. Bunun
yanında el sanatı ürünü, motiflerine ve renklerine yüklenen anlamlarla anlatım aracı olma görevini
de üstlenmiştir. Bu yönüyle el sanatları, geçmişten geleceğe köprü oluşturabilen önemli kültür
değerleridir (Sarıoğlu, 2005: 72).
Toplumun kültürel özelliklerine, duygu ve düşüncelerine göre değişim gösteren el sanatları
geçmişten günümüze zengin ve geniş bir yelpaze oluşturarak gelenekselleşmiştir. Geleneksel Türk
sanatları, Türk kültürünün en anlamlı belgeleridir. Karakteristik özellikleri ve üreten kişinin el
emeği ile daha çok değer kazanmaktadır. Hat, tezhip, kaat’ı, minyatür, çini, ebru, kalemişi, halı-
kilim-kumaş dokuma, işleme, taş-maden-ahşap işçiliği, keçe, deri, örmecilik, yazmacılık, bakırcılık
vb. gibi sanatları geleneksel Türk sanatları adı altında toplamak mümkündür.
Konar-göçer Türk topluluklarında hayat tarzı ve yaşam biçimi mevsime göre yer
değiştirmek olduğundan bu yaşam tarzına bağlı olarak tüm ihtiyaçlarını kendileri ergonomik ve
kolay taşınır şekilde yapmışlardır. Kendi coğrafyaları dışında ister istemez kültürel etkileşim
doğmuştur. Bu etkileşim sayesinde kültür alışverişi başlamış, birbirlerinin kültürlerine katkı
sağlamışlardır. Eski toplumlarda ölümden sonra yaşama inanıldığı için kurgan adı verilen mezar

220
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

yapılarında ölmüş kişinin öbür dünyada kullanacağı eşyalar beraberinde gömülmüştür. Bu sayede
ortaya çıkarılan eserler hem o günlerdeki kültürlerin yaşam biçimi hem de o dönemdeki sanatlar
hakkında bilgiler vermektedir.
1924 yılında Rus arkeolog Rudenko tarafından keşfedilen M.Ö. 3-6. Yüzyıllara
tarihlendirilen Hun Türkleri dönemine ait Pazırık kurganlarında bulunan, keçe dokumalar, deri
koşum takımları, eyerler, at başlarına takılan süsler, oklar, çantalar, elbiseler, çeşitli kaplar, hayvan
kürklerinden yapılmış giysiler, samur kıyafet parçaları, altın yaldızlı bakır levhalar, gümüş
kemerler, ipek keseler, ağaç oyma eşyalar, keçe çoraplar, çizmeler, taraklar, gözgüler (aynalar),
çalgılar, at, kaplan ve geyik maskeleri, deri miğfer, tahtadan yapılmış kürek, ağaç dallarından
örülmüş kalkanlar, madeni kaplar ve takılar, hayvan heykelleri, el sanatı eserleri ve Dünyanın ilk
yekpare halısı kabul edilen Pazırık halısı göçebe Türklere özgü kültür unsurlarıdır.
1. Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Geleneksel Türk Sanatlarında Eğitim
Faaliyetleri
Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik
sisteminin katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi
açısından geleneksel sanatları ileri düzeylere taşımıştır.
Araştırmalar, Türkiye Selçukları döneminde Ahi Teşkilâtının ilk olarak Orta Anadolu’da
(Kayseri) XIII. yüzyılın başlarında ortaya çıktığını ve bu asır içinde bütün Anadolu’ya yayıldığını
göstermektedir. Özellikle Türkmenlerin Uluğ Sultan diye andıkları I. Alaeddin Keykubad
zamanında bütün Anadolu’ya yayılmış ve devletin yapısı içinde yer almıştır (Bayram, 2001: 2).
Selçuklular döneminde bir bölge fethedildiğinde ilk iş olarak medreseler ve zaviyeler
yapıldığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. Bu medrese ve zaviyelerde özellikle sanatla uğraşan
kişilere daha bir özen gösterilmiş ve ihtiyaçlarının sağlanması için çaba sarf edilmiştir. Ahiliğin
özellikle mesleklerin gelişmesi, sürdürülebilmesi ve toplumun sosyo ekonomik ve sosyo kültürel
gelişimi açılarından önemi çok büyüktür.
Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı
kurallarla toplumsal ahlaki kurallar da öğretilmiştir.
Savaşlar ve farklı nedenlerle, doğudan batıya doğru olan göçler sırasında çeşitli esnaf ve
sanatkâr grupların ekonomik sarsıntıya maruz kalmadan varlıklarını sürdürebilmeleri, gelişmeleri,
sosyal, ekonomi ve etik yapılarını koruyabilmeleri ahilik sayesinde mümkün olmuştur (Er, 1991: 6).
Osmanlı Devleti’nde eğitim kurumları arasında en önemlisi olan Enderun Mektebi’nin
mesleki eğitimin gelişmesindeki önemi büyüktür. Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin yanısıra sanat
eğitiminin de verildiği öğrenciyi en iyi şekilde yetiştiren kurumlar arasında tarihte göze
çarpmaktadır. O dönemlerde sanata ve sanatçıya verilen değerin anlaşılmasında rolü büyüktür.
Enderun mektebinde devlet işlerinde çalışmak için eğitim programları oluşturulmuştur.
Uygulamalı eğitim ön planda tutularak öğrencilerin el becerilerini geliştirmek hedeflenmiştir. Bu
mekteplerde ağırlıklı olarak sanat eğitimi de verilmiştir.
Enderun Mektebinde sanat konularına da özel ağırlık verilmiş, İran, Özbekistan ve Batı’dan
getirilen sanatçılar burada öğretmenlik yapmışlardır. Kitap resimleme, sayfa tasarımı konularındaki
çalışmalara bu okulda özel önem verilmiştir. Kanuni Dönemi’nin ünlü minyatür sanatçısı Matrakçı
Nasuh da Enderun’da yetişen sanatçılardan biridir (Çaydere, 2015: 347).

221
Zeynep BALKANAL

Enderun Mektebinde eğitimi verilen nakkaşlık, minyatür, hat, tezhip, ebru vb. gibi
geleneksel Türk sanatları alanlarında yetişen sanatçılar bu sanatların gelişmesine büyük katkı
sağlamışlar ve büyük sanatçıların yetişmesine de vesile olmuşlardır.
Yukarıda verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı döneminde özellikle saray
tarafından geleneksel sanatlara ve sanatkârlara maddî manevi destek verilmiş ve teşvik edilmiştir.
Geleneksel sanatlara verilen önemden dolayı geleneksel Türk sanatları bütün dünyanın hayranlığını
kazanmayı başarmıştır. Duraklama ve çöküş dönemlerinde geleneksel sanatlar da nasibini almış
geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçıların sayılarında büyük düşüşler görülmüştür.
Türk halk plastik sanatları başka deyişle görsel halk sanatları Türk sanatının fonetik,
dramatik sanatlar gibi zengin örnekleri olan alanlarından biridir. İlk yıllarında Osmanlı
İmparatorluğu’ndan devir alınan güçlü bir mirasın bazı dallarla süregeldiği bu dalda bir geçiş
döneminden sonra bazı dalların kaybolduğu, bazı dalların nitelik değiştirdiği, bazı dalların ise yeni
boyutlar kazandığı gözlenmektedir (Barışta, 2005: 23).
Ülkemizde Osmanlı sanatından en nadide örnekler birçok müzede yer almaktadır. Dünya’da
önemli müzelerde de geleneksel Türk sanatlarımızın örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasımızın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanısıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların bıraktığı eserler
geleneksel Türk sanatlarının önemli belgeleridir.
Anadolu ve Trakya’nın bir parçası üzerinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlılardan bu dalda güçlü bir miras devralmıştır. Selçuklu Dönemi ve Beylikler Dönemlerinden
beslenerek gelişen Osmanlı İmparatorluğu Dönemi el sanatları, yüzyıllar boyu ekonomik, sosyal ve
coğrafi şartlara bağlı olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Kronolojik bir sistemle izlenebilecek
bu gelişme çizgisinde her yüzyılın kendine özgü teknik, renk, motif, desen, kompozisyon ve
biçimlendirme çeşitlemelerinden oluşan üslupları vardır. Çok az ulusun sanatında gözlenebilecek
bu durum, Türk el sanatlarına artistik değerler bahşetmektedir (Barışta, 1998: X).
2. Günümüzde El Sanatlarının Yaşatılması İçin Yapılan Faaliyetler
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden
geleneksel el sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve
ekonomik problemler, köyden kente göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok
olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız günümüzde sanatsal ve estetik
değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay bulunması ve
kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir. Günümüzde
geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar
yapılmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir;
UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesine göre geleneksel
el sanatları liste kapsamında değerlendirilmiştir. Sözleşmenin 11. Maddesinin Taraf Devletlerin
Rolü Her Taraf Devlet başlığı altında a bendinde “Kendi toprağı üzerinde bulunan somut olmayan
kültürel mirasın korunmasını güvence altına almak için gerekli önlemleri alacaktır” ifadesiyle
devletlerin kültürlerini koruyarak güvence altına almaları vurgulanmıştır (URL-1).
1993 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Türkmenistan tarafından TÜRKSOY Türk kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla
ortak çalışmalar yapmak için kurulmuştur (URL-5). TÜRKSOY üyesi ülkeler belirli tarih aralığında
Kültürel Miras Seminerleri düzenleyerek çalışma raporları yayınlamaktadırlar (URL-3).

222
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Yayınlanan TÜRKSOY Üyesi Ülkeler Dördüncü Dünya Belleği Semineri sonuç


bildirisinde, ipek yolu iş birlikleri ve ortak adaylık dosyalarının hazırlanması konusunda iş birliği
imkânlarını kapsayan konular ele alınmıştır (URL-4).
İpek Yolu hem tarih hem de kültürel bakımdan bizler için önemli bir mirastır. Uzak Doğu
ve Güney Asya’nın ipek ile baharatı başta olmak üzere çeşitli malların deve kervanlarıyla Batı’ya
taşınması, Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu olarak adlandırılan ticaret yollarının
gelişmesini sağlamıştır. İpek Yolları yalnızca ticaret yolları olmakla kalmamış, yüzyıllar boyu Doğu
ile Batı arasında kültür alışverişini de sağlamıştır (Aksoy, 2014: 26).
Kültür mirası, yaşam biçimlerinden, gelenek göreneklere, kullanılan eşyalara kadar, kısaca
insanın doğumundan ölümüne kadar yaşamış ve yapmış olduğu birçok unsuru içine alır. Birçok
kültür unsurunu ipek yolu güzergâhında görmek mümkündür. Bu unsurları geleneksel el sanatları
bağlamında değerlendirecek olursak; ipek, yün, keten, pamuk gibi malzemelerle yapılmış işlemeler,
deri, kürk, boynuz, kemik ve ağaçlardan yapılmış giyim ve ev eşyaları, topraktan yapılmış
çömlekler, bakır ev ve süs eşyaları, doğal boyalı, kendine has tekniği ve motifleri olan halı ve
kilimler şeklinde sayabiliriz.
Günümüzde Geleneksel Türk sanatlarının özellikle eski eserler akademisyenleri,
araştırmacıları ve televizyon programcılarını etkilemektedir. Bu etki ile paylaşılan kültür mirasları
daha çok yayılmakta gelenek ve göreneklere merakı arttırmaktadır.
Üniversitelerin Geleneksel Türk Sanatları ve Geleneksel Türk El Sanatları bölümleri
geleneksel sanatlar konusunda eğitim vermektedir. Bu alanlarda yetişen öğrenciler geleneksel
sanatların yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadırlar. Aynı zamanda ilgili bölümlerdeki
akademisyenler bilimsel çalışmalarda bulunarak belgelendirme, yaşatma, geliştirme konularına
ağırlık vererek, çözüm önerileri sunmaktadırlar. Bunun yanında geleneksel sanat ürünlerini modern
tekniklerle harmanlayarak yeni tasarımlar üretmekte, satılabilir ekonomik değeri olan ürünlerin
oluşmasına öncülük etmektedirler. Geleneksel Türk Sanatları alanlarında güncel sanatsal ve
bilimsel faaliyetler düzenleyerek farkındalık yaratmaktadırlar.
Yerel yönetimler, el sanatları eğitim merkezleri ve kursları açarak kaybolmaya yüz tutan
geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına destek vermektedirler. Ayrıca oluşturdukları kent
müzelerinde yörelerinde geçmişte yapılmış olan geleneksel el sanatlarını koruma altına alarak
kültür turizmi kapsamında da fayda sağlamaktadırlar.
Yerel yönetimlerin el sanatlarına yönelik faaliyetlerine paralel bazı çalışmaları da Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezleri yürütmektedir. Her iki kurumun çalışmaları
geleneksel Türk el sanatlarının ekonomik ve satılabilir bir değer oluşturması ve bu sayede el
sanatlarının yaşatılması yönünden önem arz etmektedir.
El sanatlarının yaşatılması faaliyetlerine maddî destek sunan kurumlar arasında hibe desteği
veren fonlar yer almaktadır. Kalkınma ajansları sosyal konulardaki destekleri arasında el sanatlarına
yönelik proje çağrıları da yapmaktadır. Ayrıca hem kalkınma ajansları hem de Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Kırsal Kalkınma Yatırımları Destek Programı kapsamında kırsal turizme
desteği yönünden geleneksel el sanatlarını kapsam içinde tutmaktadırlar. Aynı yönde Avrupa Birliği
Ulusal Ajansının IPARD kırsal kalkınma destekleri programında el sanatları yer almaktadır.
Dernekler proje yaparak, vakıflar fon kaynağı yaratarak el sanatlarının yaşatılmasına destek
vermektedirler.

223
Zeynep BALKANAL

Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda, On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) 2.3.09.


Kültür ve Sanat başlığı altında a. Amaç 629. Maddede “Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup
geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ile millî
kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi temel
amaçtır.” denilmektedir. Bununla ilgili politikalar 5 maddede verilmiştir. Bu maddelerde kültürel
mirasımız olan el sanatlarının tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için verilecek destekler
vurgulanmıştır (URL-2).
Yine On Birinci Kalkınma Planı’nın (2019-2023) 461.maddesinde “geleneksel, bölgesel ve
yerel ürünlerimizin ulusal ve uluslararası ölçekte rekabet gücünün artırılmasına yönelik coğrafi işaret
tescil ve kullanımı desteklenecektir” ifadesi coğrafi işaretlerin önemini vurgulamıştır (URL-2).
Özellikle kırsal bölgelerde yapılan geleneksel el sanatlarının birçoğu günümüzde kaybolmuş
ya da kaybolmaya yüz tutmuştur. Bir yandan da yeni yapılan el sanatları hammadde ve yapım
tekniği açılarından yozlaşmıştır. Coğrafi işaret geleneksel el sanatlarının sürdürülebilirliği ve
yozlaşmasını önleme açısından büyük öneme sahiptir. Coğrafi işaret alan geleneksel el sanatı
ürünleri asıllarına sadık kalınarak tekrar üretilmekte ya da korunmaktadır. Özellikle yerel
yönetimler son yıllarda coğrafi işaretlere önem vererek bu konuda çalışmalar yapmaktadırlar.
3. Sonuç
Geleneksel Türk sanatları toplumların kendi zevklerine, geleneklerine ve toplumsal
yaşantılarına göre şekil alan maddî kültür varlıklarımızdır. Türklerde geçmişten gelen zengin kültür
birikimi, geleneksel Türk sanatlarının hemen her dalında izlerini hissettirmiş ve daha da anlamlı
kılmıştır. İnsanlar iç dünyalarındaki düşüncelerini, duygularını sanatlarına yansıtarak dile
getirmişlerdir.
Geleneksel Türk sanatlarımızın özelliklerinden birisi bu sanatlarla uğraşan kişilerin
yaratıcık yönlerinin ağır basmasıdır. Yaratıcı kişiler topluma her daim faydalı olmuşlardır. Sanat
icra eden yaratıcı bireyler, duyarlı, öz güveni sağlam, özgür ve toplumsal olaylar karşısında daha
akılcı düşünebilen, sanata ve sanatçıya saygılı, teknolojiye ayak uydurabilen, problem çözme tarzını
benimseyen sabırlı kişilerdir. Teknolojik gelişmelerden olumlu-olumsuz yönde etkilenen
geleneksel Türk sanatları bu sanatkârlar tarafından icra edilerek ve yaşatılarak geleceğe
taşınmaktadır.
4. Öneriler
Miras olarak devraldığımız geleneksel Türk sanatlarımızın gelecek kuşaklara aktarılması ve
yaşatılması konularında önerilerde bulunmak gerekirse;
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması konusunda elbette ki en başta bu alanlarda
eğitim veren eğitim kurumlarının çok büyük önemi vardır. Eğitimin her aşamasında okul öncesi de
dahil olmak üzere geleneksel Türk sanatlarımıza devlet desteği verilmesi gerekmektedir. Sanat
okulları haricinde de bu eğitimlere gereken önem verilmelidir. Geçmiş kültür birikimimiz
öğretilerek geleceğe taşınmalıdır. Birincil gereklilik tarihimizi iyi bilmekten geçmektedir. Özellikle
ortak bir geçmişe sahip, örneğin soy birliği, kültür birliği, dil birliği olan toplumların kültürel
değerlerindeki benzerlik doğal bir sonuçtur. Türklerin bu saydığımız kültürel değerlerini tarih
birliğinde görmemiz mümkündür.
İkinci bir husus kitle iletişim araçlarının geleneksel Türk el sanatlarımızın yaygınlaştırılması
konusunda fayda sağlayacağıdır. Bu doğrultuda kitle iletişim araçlarını geleneksel Türk sanatları
alanlarında en etkili nasıl kullanabiliriz? sorusuna cevap aranmalıdır. Bu araçlar içinde hem

224
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

geleneksel medya hem de yeni nesil sosyal medya araçları ilgi toplama ve yaygın bilgilendirme
faaliyetlerinde kullanılabilir.
Devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, yerel yönetimler iş birliği
halinde çalışarak geleneksel Türk sanatları alanlarında ortak projelere imza atmalıdır. Projelerde
verilecek eğitimlerin yanı sıra toplumun ilgisini çekecek çalışmalara da yer verilmelidir. Bu
çalışmalar sayesinde toplumun kültür değerlerinin ve geleneksel Türk sanatlarının yaşatılması
çabasına girmeleri sağlanmalıdır. Bu çaba sağlandığında, toplumda ilk eğitimi çocuklarına veren
ebeveynler bu eğitimler sayesinde kültürel değerlerimizin ve geleneksel Türk sanatlarımızın
önemini ve yaşatılması gerekliliğini aşılayabilirler.
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması için belki de en önemli nokta bu işleri yapan
kişilerin yaptıkları ürünler ile tatmin edici bir ekonomik güce kavuşabilmeleridir. Mevcut
globalleşen dünyada bir işin, uğraşın sürdürülebilir olması ancak maddî getirisinin olup olmaması
ile ilgilidir. Birçok el sanatı yeni tasarılar ile bir araya getirilerek günümüz ihtiyaçları, beklentileri
ve isteklerine cevap verdiği ölçüde satılabilir bir ürün haline gelebilmektedir. Bu fırsatlardan azami
ölçüde faydalanılmalıdır. Elbette bunu yaparken sadece maddî çıkar ve beklentiler göz önüne
alınarak geleneksel sanatlarımızın yozlaşmasına engel olunmalıdır. Tasarlanan ürünlerin kullanım
amacı ve satış amacı gibi nedenlerden geleneksellikten uzaklaştırılması da yozlaşmasına neden
olmaktadır.
Eski zamanlardan kalan el sanatı ürünlerinin korunması, envanterlerinin çıkarılması ve
belgelenmesi de önem arz etmektedir. Bu konuda en öncelikli kurumlar yerel yönetimler olarak
görünmektedir. Oluşturulacak kent müzeleri ile yöresel ve tarihi değeri olan el sanatlarımızın nadide
örneklerine sahip çıkılmalıdır. Hem bilgilendirme hem de koruma, kollama faaliyetlerini yerel
yönetimler, kültür turizm ve milli eğitim müdürlükleri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları el
birliği ile gerçekleştirmelidir.
Kaynaklar
AKPINARLI, H. F. (2004). Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü, Ankara: Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk
Kültür Merkezi Yayını: 306, Kaynak Eserler Dizisi: 7, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
AKSOY, B. (2014). “İpek Yolu Güzergâhı”, İpek Yolu’nda Türk Kültür Mirası Bilgi Şöleni, Yayın No: 100,
Ankara: Türk Yurdu Yayınları.
BARIŞTA, H. Ö. (1998). Türk El Sanatları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları: 2168, Yayımlar Dairesi
Başkanlığı Sanat Eserleri Dizisi: 192.
BARIŞTA, H. Ö. (2005). Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları, Ankara: T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yayınları: 3045, Sanat Eserleri Dizisi: 452.
BAYRAM, M. (2001). “Türkiye Selçukluları Döneminde Bilimsel Ortam ve Ahiliğin Doğuşuna Etkisi”,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 10, Konya.
ÇAYDERE, O. (2015). “Grafik Tasarım Programlarına İlişkin Öğretim Elemanları ve Öğrenci Görüşleri”,
İletişim ve Kuram Dergisi, Sayı 40, 345-376.
ER, İ. (1991). “Ahilik”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Cilt: 1, İstanbul: Risale Yayınları.
ÖGEL, B. (1978). Türk Kültür Tarihine Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları: 244, Kültür Eserleri: 13, Türklerde
Giyecek ve Süslenme (Göktürklerden Osmanlılara), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
SARIOĞLU, H. (2005). “El Sanatlarını Milli Değer Olarak Algılamak”. Milli Folklor, Uluslararası Kültür
Araştırmaları Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 66, 72-74.
URL-1: https://www.unesco.org.tr/Pages/181/177/, Erişim Tarihi: 03.01.2021.

225
Zeynep BALKANAL

URL-2: https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf, Erişim Tarihi:


01.02.2021.
URL-3: https://www.unesco.org.tr/Home/Page/529?slug=T%C3%9CRKSOY-%C3%9Cyesi-
%C3%9Clkeler-, Erişim Tarihi: 02.05.2021.
URL-4: https://www.unesco.org.tr/Pages/535, Erişim Tarihi: 02.05.2021.
URL-5: https://turk-pa.org/tr/content/cooperation/turksoy, Erişim Tarihi: 02.05.2021.

226
Özcan, H. Z. ve Batur, Z. (2021). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir
Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı. Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2,
227 – 251.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 11.06.2021
Kabul / Accepted: 12.08.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA


ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI

Halil Ziya ÖZCAN* & Zekerya BATUR**

Öz
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini, inançlarını, hayat biçimlerini,
kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok toplumsal ve kültürel ögeyi anlatan ve nesilden nesile
aktarıla gelen pek çok farklı edebî tür ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destandır. Hem yazılı hem de
sözlü kültürde yaşayan destanlar toplumların kültürel kodlarını yansıtan eserlerdir. Bu destanların en bilinenlerinden
bir tanesi de Köroğlu destanıdır. Hemen hemen bütün Türk yurtlarında ve kültürel coğrafyasında tanınan ve anlatılan
bu destan yayılma sahası açısından en geniş sahaya sahip Türk destanıdır. Bu çalışmada, Anadolu sahası anlatılarından
biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için B1 düzeyine uyarlanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilgili kol metin uyarlama
tekniklerinden sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmıştır.
Sadeleştirme işleminde hem sezgisel hem de yapısal yaklaşım bir arada uygulanmıştır. Metnin giriş ve sonuç
bölümünde metnin özgün şeklinden bir miktar farklılaşarak sezgisel yaklaşım temel alınarak içerik sadeleştirme işlemi
yapılmıştır. Metnin içerisinde yer alan şiirlerin hem özgün hem de uyarlanmış hâli birlikte sunulmuştur. Genişletme
işleminde bazı düzey üstü kelime ve kelime gruplarının metinden çıkartılması yerine bu kelime ve kelime gruplarını
açıklayıcı bağlamlar eklenmiştir. Genişletme işlemi uygulanan kelime ve kelime grupları mavi renkle
renklendirilmiştir. Kolaylaştırma işleminde ise iki uygulama yapılmıştır. Birincisi metinde yer alan çizim ve görsel
ekleme, ikincisi ise metnin sonunda metinde geçen düzey üstü kelimelerin açıklamalarının yer aldığı bir sözlükçe
oluşturma. Metne çizim ve görsel eklemenin temel amacı metni okuyucu açısından daha anlaşılır ve eğlenceli bir hâle
getirmektedir. Yöntem olarak betimsel nitelikte olan bu çalışma okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. Ayrıca bu çalışmanın, metin uyarlama tekniklerinin kapsamı ve
uygulanması açısından metin uyarlama çalışacak araştırmacılara yol göstereceği öngörülmektedir.
Anahtar Kelime: Köroğlu Destanı, Metin Uyarlama, Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi

A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN


LANGUAGE: KOROGLU EPIC

Abstract
From the moment they first appeared in history, the Turks have produced many different literary genres that
have been handed down from generation to generation, describing many social and cultural elements such as their
cultural values, beliefs, lifestyles, cultural characters, perspectives on the world etc. One of these genres is epic. Epics
living in both written and oral culture are works reflect the cultural codes of societies. One of the most well-known of
these epics is the epic of Köroğlu. This epic, which is known and told in almost all Turkish homelands and cultural
geography, is the Turkish epic with the widest area in terms of spread. In this study, it is aimed to adapt the “Demircioğlu
and Reyhan Arap” episode in Behçet Mahir’s narrative, which is one of the Anatolian field narratives, to B1 level for

*
Doktora Öğrencisi, Uşak Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uşak/Türkiye, [email protected], ORCID: 0000-
0003-3868-0972
** Prof. Dr., Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, Uşak/Türkiye,
[email protected], ORCID: 0000-0002-7918-5305

227
individuals learning Turkish as a foreign language. For this purpose, the relevant episode was adapted to the B1 level
by using simplification, elaboration and easification techniques, which are among the text adaptation techniques. In the
simplification process, both the heuristic and the structural approach were applied together. In the introduction and
conclusion part of the text, some content simplification has been made based on the intuitive approach, differing slightly
from the original form of the text. Both the original and adapted versions of the poems in the text are presented together.
In the expansion process, instead of removing some upper-level words and phrases from the text, contexts describing
these words and phrases were added. The words and phrases that have been elaborated are colored blue. In the
easification process, two applications were made. The first is to add drawings and images in the text, and the second is
to create a glossary at the end of the text with the explanations of the upper-level words in the text. The main purpose
of adding drawings and visuals to the text is to make the text more understandable and entertaining for the reader. This
study, which is descriptive in method, is presented to the using of individuals who lear Turkish as a foreign language
as a reading text. In addition, it is predicted that this study will guide researchers who will study text adaptation in terms
of scope and application of text adaptation techniques.
Keywords: Köroğlu Epic, Text Adaptation, Teaching Turkish As A Foreign Language

228
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

1. Giriş
Dil öğreniminde kritik öneme sahip olan, yazılı sembolleri göz vasıtası ile seslendirmek
suretiyle zihinsel anlamlandırma süreci olarak görülen okuma, sadece harfleri veya yazılı
sembolleri telaffuz etmek olarak düşünülmemelidir. Okuma, çok daha derinlemesine üzerinde
düşünülmesi gereken fiziksel ve zihinsel bir aktivitedir. Bu bağlamda okumaya yönelik birçok
araştırmacı ve yazar (Tinker ve McCullough, 1968; Göğüş, 1978; Wittrock, 1981; Durkin, 1989;
Demirel, 1990; Haris ve Sipay, Bondanza, vd., 1998; Batur vd., 2010; Grabe ve Stoller, 2019;
Özcan, vd., 2019) farklı çalışmalar ortaya koymuştur. Karatay, bilgiye ulaşmanın ve onu sürekli
güncelleştirmenin en önemli yollarından birinin okuma olduğunu vurguladığı eserinde okumayı,
yazılı olan bir metni bilinen yazı karakterlerini sesli veya sessiz çözmenin ötesinde, metnin içindeki
duygu, düşünce ve iletileri anlamak olarak tanımlamaktadır (Karatay, 2018: 17). Çelik, okumanın
görüp algılama, algıladığını anlama, anladığını seslendirme ya da yazma, zihinde yapılandırma gibi
göz, ses organları ve zihnin çeşitli hareketlerinden oluştuğunu belirtmektedir (Çelik, 2006: 19).
Hem ana dili hem de yabancı dil ediniminde okumanın ayrı bir yeri bulunmaktadır. Her
ikisinde de okuma sadece yazılı veya görsel sembollerin seslendirilmesi olarak algılanmamalıdır.
Bunun da ötesinde okuma hayatımızın önemli bir bölümünde aktif olarak kullandığımız
anlamlandırma yetisinin önemli bir parçasıdır. Okuma bu bağlamda bireylerin tüm hayatını ve
öğrenme gelişimini etkileyen bir beceridir.
Ana dil öğretiminde bile zor olan bu zihinsel süreç yabancı dil öğretiminde daha da zor ve
karmaşık bir hâle gelebilmektedir. Metinlerin içinde yer alan sözcüklerin, dilbilgisi yapılarının ve
kurgunun düzey üstü olması Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireylerin okuduğunu anlamasına
engel olmaktadır. Ayrıca hedef dili öğrenmek isteyen okuyucunun dilsel girdi eksikliği,
deneyimsizliği, toplumsal değerlerin farklı olması, anadilinde kullandığı okuma yöntem ve
tekniklerinin hedef dildeki okuma stratejisine yansıtılması ve uyum sağlanamaması, hedef dilde
yazılmış okuma metinlerinde yer alan kültürel unsurlara ilgisizlik vb. gibi sebepler hedef dilde
okumayı ve anlamlandırmayı engelleyebilmektedir. Bazı araştırmacılar (Jolly, 1978; Coady, 1979;
Alderson, 1984) yabancı dilde edinilen okuma becerisinin gelişim yönünü kişinin yabancı dil
öğrenme becerisinden ziyade anadilinde var olan okuma becerisi yeterliliğinin belirlediğini ifade
etmektedirler. Benzer şekilde Carrell (1991) yabancı dil ediniminde okuma becerileri zayıf olan
öğrencilerin aynı zamanda anadilinde de okumalarının zayıf olduğunu ve bu beceriyi anadilden
yabancı dile etkili bir şekilde aktaramadığını belirtmektedir. Bu bağlamda Türkçeyi yabancı dil
olarak öğrenen bireylere verilen okuma metinlerinin seçimi son derece önemli bir husus haline
gelmektedir. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bu bireylerin kültürel tarihleri, ana dillerinin
Türkçe ile olan yapısal farklılıkları ve benzerlikleri, ilgileri, algıları, Türkçeye karşı olan
motivasyonları, dil düzeyleri, vb. gibi birçok değişken metin seçiminde öğreticiler tarafından göz
önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca öğrencilere verilen okuma metinleri öğrencilerin ilgisini
çekmeli, metin akıcı olmalı ve öğrencinin metni anlamlandırmasına katkı sağlayacak metnin
içeriğinde bazı kolaylaştırıcı unsurlar da bulunmalıdır.
Farklı sebepler ile ülkemize gelen yabancı uyruklu bireyler Türkçe öğrenmek için
üniversitelerin ve farklı devlet kurumlarının bünyesinde yer alan Türkçe öğretim merkezlerinde
öğrenim görmektedir. Bu kurumlarda görevli Türkçe öğreticileri farklı kurumların hazırladıkları
Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarını kullanmaktadırlar. Yabancı
uyruklular için hazırlanan bu kitapların içerisinde yer alan okuma metinlerinin öğrencilerin ders dışı
okumaları için yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda bu çalışma Türkçeyi yabancı
dil olarak öğrenen bireylere yönelik okuma materyali geliştirme noktasında alana katkı sunacağı
öngörülen bir metin uyarlama önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda araştırmacılar,

229
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Mehmet Kaplan, Muhan Bali ve Mehmet Akalın tarafından Meddah Behçet Mahir’den derledikleri
Köroğlu Destanı kollarından “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu metin uyarlama tekniklerini
kullanarak B1 düzeyine uyarlamıştır. Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi olan kültür
aktarımının önemi dikkate alındığında B1 düzeyine uyarlanan bu metin alana katkı sunması
açısından önemlidir.
1.1.Destan ve Köroğlu Destanı
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini,
inançlarını, hayat biçimlerini, kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok
toplumsal ve kültürel öğeyi anlatan ve nesilden nesile aktarıla gelen pek çok farklı türde yazılı ve
sözlü eser ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destanlardır. Destanlar bir milletin var
oluşundan günümüze kadar o millete ait kültürel özellikleri gelecek nesillere aktaran yazılı ve sözlü
eserlerdir. TDV İslam Ansiklopedisi (2007)’nde Kazım Yetiş, destanı tanımlarken şu ifadeleri
kullanmaktadır; Âşık edebiyatı ve musikisinde bir nazım şeklinin de adı olan destan kelimesinin
aslı Farsça dastandır. Batı dillerinde bunun karşılığı olarak Grekçede şairlerin saz eşliğinde
söyledikleri şiirlere verilen epos adından türetilen epope kullanılır. Yetiş, ayrıca destan kelimesinin
hikâye, masal, sergüzeşt, manzum hikâye, vak’a, tarih, roman ve hayvan masalı (fabl) gibi
anlamlara da geldiğini belirtmektedir.
Özkan (1997), “Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin
Tahlili” adlı araştırmasında, destanların toplumların tarihi hafızasında yer alan efsanevi öğeler
olduğunu ve halen günümüzde en zengin destan repertuvarına sahip olan millet olduğumuzu ifade
etmektedir. Oğuz (2004), halk edebiyatı ürünlerinden biri olan destanlara ilişkin, şu
değerlendirmelerde bulunmaktadır; “Halk edebiyatı içinde de hem anonim ürünler olan olağanüstü
kahramanlık anlatıları hem de bu anlatılandan sonra ortaya çıkan “halk hikâyeleri” karşılığında
kullanıldığı gibi, âşık şiirinde heceyle söylenen bir şiir türünün adı olarak da karşımıza
çıkmaktadır.” Teke (2020), “Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın” adlı doktora tezinde, destan
türünün Türk dünyasında farklı adlar ile adlandırıldığını belirtmektedir. Teke, Türkiye sahasında
destan olarak adlandırılan bu anlatı türünün, Azerbaycan Türklerinde “dastan”, Kazan Tatarlarında
“epos”, Uygur Türklerinde “rivayat, dastan”, Kazak ve Kırgız Türklerinde “cır, comok”, Yakut
Türklerinde ise “olongho” terimleri ile adlandırdığını ifade etmektedir.
Köroğlu Destanı’nın anlatıldığı ve nesilden nesile aktarıldığı her coğrafyada destanın ana
kahramanı Köroğlu farklı farklı siluete bürünmüştür. Kimi zaman bulunduğu coğrafyayı düşmana
karşı muhafaza eden bir alp olarak, bazen adaletli bir han veya yönetici olarak, bazen mitolojik bir
kahraman olarak, bazen bir veli, bazen de ticaret yollarını kesen ve kervanlardan baç alan bir kişi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Köroğlu Destanı anlatılarında bu denli farklı Köroğlu karakterinin
(tipinin) oluşmasını, Yıldırım, “Köroğlu Destanı’nın Orta Asya Rivayetleri” adlı bildirisinde şu
şekilde açıklamaktadır; “…Köroğlu, destanın efsanevi kahramanı olarak sıradan bir adam değil,
atadan-babadan bir bey, bir han oğludur. Kendisi halkını adaletle idare eden, düşmanlarına aman
vermeyen dirayetli bir hükümdardır. Destanın Orta Asya’dan Anadolu yaylarına doğru göçü
sırasında hem çatısı hem muhtevası ve hem de kahramanları zamanın ve yeni coğrafyanın yeni
medeniyet sahasının tesirleriyle muayyen değişikliklere uğramıştır.” (Yıldırım, 1983: 113).
1.2.Metin Uyarlama
Yabancı dil öğretiminde öğrencilerin hedef dilde okuduğunu anlayabilmesi son derece
önemlidir. Bu yetinin geliştirilebilmesi için öğrencilerin bol bol okuma yapması gerekmektedir.
Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi alanında öğreticilerin ve öğrencilerin en temel kullandıkları
öğrenme materyali farklı kurumlar tarafından yazılan ders kitaplarıdır. Özellikle dil düzeyleri

230
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

başlangıç ve orta düzey olan öğrenciler çoğu zaman ders kitaplarında yer alan okuma metinleri
dışında okuma yapabilecekleri düzeylerine uygun yardımcı okuma metinleri bulamamaktır. Hem
öğreticiler hem de öğreniciler seviyelendirilmiş okuma metinlerinin eksikliğini dil öğrenme
sürecinde hissetmektedir. Dil öğreticileri ve Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan
araştırmacılar bu eksikliği gidermek amacı ile zaman zaman özgün metinleri düzeye uygun şekilde
uyarlama yoluna gitmektedirler.
Metin uyarlama işlemi, zayıf okuyucular (Candido, et al., 2009; Aluísio, et al., 2010), işitme
engelli bireyler (Daelemans, et al.,2004), çocuklar (De Belder and Moens, 2010), yabancı dil
öğrenenler (Petersen and Ostendorf, 2007) gibi farklı hedef kitle okuyucuları için yapılabilir.
Ayrıca, metin değiştirim, konuşma yitimi (aphasia), yazı okuma bozukluğu (dyslexia) gibi doğal
sebeplerle veya hastalığa bağlı olarak, ayrıca felç gibi beyin hasarları olarak meydana gelmiş,
bilişsel bozukluklar gösteren kişilere yönelik de yapılabilir. Nitekim, uzun cümleler, birleşik
cümleler, ‘gömülü’ cümlecikler, edilgen yapılar, kurallı olmayan sözdizimi, kullanım sıklığı düşük
söz varlığı ve başka unsurlar dil bozukluğu olan okuyucular için de metin karmaşıklığını artırıcı
unsurlardır (Akt, Durmuş, 2013a: 397; Margarido vd., 2008: 315; Siddharthan, 2004: 24; Specia,
2010: 30). Metin uyarlama işlemi yapılırken farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlardan ilki
sadeleştirmedir. Sagion, vd. (2011) sadeleştirmeyi, bir metnin daha anlaşılır boyuta getirilmesi
olarak tanımlamaktadır. Ayrıca sadeleştirme işleminin yabancı dil öğrenenler, yaşlı bireyler, özel
okuma ve anlama gereksinimi olan bireyler gibi birçok okuyucu kitlesine faydalı olduğunu
belirtmektedir. İkinci olarak genişletme işleminden bahsedebiliriz. Long (1996) genişletme işlemini
sadeleştirmeye alternatif bir yol olarak görmektedir ve bir metnin içerisinde yer alan karmaşık ve
düzey üstü yapıları metinden çıkarmak yerine bu yapıları tekrar ve açıklama gibi farklı teknikler
kullanarak artık bilgi girdisi sağlayarak metnin daha anlaşılır hâle getirilebileceğini belirtmektedir.
Bir diğer metin uyarlama tekniği de kolaylaştırmadır. Vucic, vd. (2000) kolaylaştırma tekniğinin,
okumayı daha eğlenceli, daha amaca uygun ve daha da önemlisi daha gerçekçi hâle getirdiğini
belirtmektedir. Bu tekniklerin dışında Nation (2001) metin uyarlama da görüşme tekniğinden de
bahsetmektedir. Ancak bu teknik sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırmadan yapısal olarak farklı
bir tekniktir. Sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma işlemleri metin üzerinde yapılırken
görüşme ise çoğunlukla bir sınıf ortamında uygulanan ve mülakat, gözlem ve görüşme gibi farklı
veri toplama araçlarının kullanıldığı bir uygulamadır. Araştırmacılar bu çalışmada sadece metin
üzerinde uygulama ve teknikler kullanmışlardır.
1.2.1. Sadeleştirme
Bazı araştırmacı ve akademisyenler (Honeyfield, 1977; Bhatia, 1983; Seretan, 2012; Bott,
vd., 2012; Ahour, vd., 2013) sadeleştirmeyi özgün bir metnin hedef kitlenin düzeyine getirmek
amacı ile bazı tekniklerden geçirilerek daha anlaşılır hale getirme olarak tanımlamaktadır. Metin
sadeleştirmedeki temel amaç metne bazı yapısal düzenlemeler yaparak yazılı metnin
anlamlandırılmasını artırmaktır (Mapleson, 2006). Urano (2000) metin sadeleştirmeyi, yabancı dil
öğrenen bireylerin bir metni daha iyi anlamları için metnin içerisinde yer alan bazı bilinmeyen
dilbilimsel yapıları kontrol altına almak olarak tanımlamaktadır. Hill (1997) yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için oluşturulan yazılı metinleri daha anlaşılır hale getirmek için birtakım
değişiklikler yapıldığını ve yapılan bu değişimler genellikle sözdizimsel ve sözcüksel düzeyde
gerçekleştiğini belirtmektedir. Sadeleştirme işlemi iki yöntem üzerinden yapılmaktadır. İlki
sezgisel yöntemdir. Allen (2009) sezgisel yöntemde sadeleştirme işlemini yapan kişinin kendi
tecrübelerinin sadeleştirme işlemine rehberlik ettiğini ve bu yöntemin yazara belirli düzeydeki
öğrencilerin neler öğrenmesi gerektiğine yönelik kendi öznel yaklaşımını kullanma şansı verdiğini
belirtmektedir. Ayrıca Lotherington-Wolosyzn (1993) sezgisel yöntemin yabancı dil öğretiminde

231
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

kullanılan materyallerin sadeleştirilmesinde çok yaygın olarak kullanıldığını ve yazarın sezgisinin


kişisel inançlardan ve bir metni neyin daha okunaklı yaptığına yönelik küçük önsezilerden
etkilendiğini ifade etmektedir. Sadeleştirme işleminde kullanılan diğer yöntem ise yapısal yaklaşım
yöntemdir. Nunan (1999) yapısal yaklaşımın özellikle yabancı dil öğrenen öğrencilerin okumalarını
daha etkin bir şekilde geliştirmek amacı ile oluşturulan seviyelendirilmiş (reader) okuma
materyallerinin hazırlanmasında yaygın olarak kullanıldığını ifade etmektedir. Nunan, bu yöntemde
yazarların bu tür seviyelendirilmiş okuma materyalleri geliştirirken seviyelere göre daha önceden
tanımlanmış kelime ve yapı listelerini kullandıklarını belirtmektedir.
1.2.2. Genişletme
Metin uyarlama tekniklerinden bir diğeri de genişletmedir. Genişletmede, sadeleştirme gibi
yaygın kullanılan bir metin uyarlama tekniğidir. Oh, bir metnin sadeleştirme sürecinde, daha çok
kısa cümleler, basit sözdizimsel yapı ve sık kullanılan kelimeler, kurallı cümle yapısı tercih
edilirken genişletmede ise var olan metin daha da kapsamlı hale geldiğini belirtmektedir. Ayrıca,
genişletmede artık bilginin (yinelemeler, eş anlamlı sözcükler vb.) arttığı, temel izleksel ilişkileri
belirginleştirdiği belirtilmektedir (Oh, 2001: 70). Durmuş, genişletmeyi yabancı dil öğretiminde
öğrencilerin anlama düzeyini artırmak amacıyla metne açıklayıcı bilgilerin eklenmesi,
iletinin/anlamın ve yapının açık hâle getirilmesi olarak tanımlamaktadır (Durmuş, 2013b: 1300).
Parker ve Chaudron (1987) dilbilimsel sadeleştirmenin etkileri ve yabancı dil öğretiminde
anlamlandırmada genişletimsel değişiklikler adlı araştırmalarında bu yeni metin değiştirim türü
üzerinde durmuşlardır ve genişletme terimini ilk olarak burada ifade etmişlerdir. Genişletme
işleminde sadeleştirme işleminde yapıldığı gibi özgün metinde yer alan bazı düzey üstü kelime ve
kelime gruplarının yerine düzeye uygun hallerinin kullanılmaz. Bunun yerine düzey üstü olan bu
kelime ve kelime grupları metinde korunur ve öncesinde ya da sonrasında yer alan bağlamda
açıklayıcı unsurlar yer alır. Sadeleştirmenin aksine genişletme işlemi daha hacimli uyarlanmış
metinler ortaya çıkartabilir. Bunda özgün metinde yer alan düzey üstü kelime ve kelime gruplarının
azaltılmasından ziyade öğrencilerin gelecek öğrenmelerinde bu yapılara maruz kalacağı
öngörülmesinden dolayı korunması etkili olmaktadır. Genişletme tekniğinde Krashen (1985)’in
ortaya koyduğu girdi+1 (Input+1) teorisi kapsamında işlem yapılmaktadır. Krashen (1985)’e göre
eğer öğrenciler düzeylerinin üzerinde bir miktar bilgi girdisi ile maruz bırakılırsa öğretilmek istenen
bilgi öğrenci tarafından daha iyi anlamlandırılacaktır.
1.2.3. Kolaylaştırma
Nation (2001) ve Sandom (2013), zayıf okuyucular, engelli bireyler ve yabancı dil
öğrencilerinin daha etkin kelime öğrenimi ve bir metnin daha anlaşılır ve kolay ulaşılabilir hale
getirmek için farklı teknikler üzerinde durmaktadır. Bunlardan bir tanesi de kolaylaştırmadır.
Nation (2001) kolaylaştırma metodunu “Bir metinde yer alan kelimeleri değiştirmekten ziyade
metnin farklı bölümlerine resim, diyagram, tablo, çizelge, özet, sözlükçe, önerge soruları ve
başlıklar ekleyerek bir metni daha kolay okunabilir hale getirmek için kullanılan bir metot olarak”
tanımlamaktadır (Akt. Sandom, 2013: 68). Bhatia, hukuk metinlerini örnek göstererek sadeleştirme
ve kolaylaştırma metotlarını kapsamlı bir şekilde açıkladığı çalışmasında, kolaylaştırma ile ilgili şu
ifadeleri kullanmaktadır; “Kolaylaştırma, amacı metin boyunca öğrencilere rehberlik etmek olan
'kolaylaştırma araçları' olarak adlandırılabilecek çeşitli araçlar kullanarak metni öğrenci için
daha erişilebilir hale getirmeye çalışır.” (Bhatia, 1983: 46). Sadeleştirme metodunun temelinde
öğretme stratejisine yönelik probleme çözüm yer alırken, kolaylaştırma da ise bu temel öğrenme
stratejisine dayanmaktadır. Sadeleştirmede birincil önem metindir ve öğrencinin dilsel girdisi ise
ikinci sırada gelir. Kolaylaştırmada birincil önem öğrencinin dilsel girdisi iken kısmen metin
değiştirmeye odaklanılır (Bhatia, 1983: 46). Sadeleştirmede ve genişletmede yoğun bir şekilde

232
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

metne odaklanıp öğrencilerin dilsel girdileri ikinci plana atıldığı için öğrencilerin özellikle yabancı
dil öğrenen bireylerin hedef dildeki dil yetilerinin gelişimi sekteye uğramaktadır. Ayrıca Bhaia,
sadeleştirmede dilsel girdi yazar tarafından kontrol edinilirken kolaylaştırmada dilsel girdi okuyucu
tarafından kontrol edildiğini belirtmektedir (Bhatia, 1983: 45).
Kolaylaştırma metodunda, özgün metinlerin öğrenciler için daha anlaşılır ve erişilebilir hale
getirmek için çok çeşitli kolaylaştırma araçları kullanılabilir. Bu kolaylaştırma araçları, okuyucuyu
potansiyel belirsizlikler ve tuzaklardan haberdar eder ve hatta metnin belirli alanlarını ele almanın
olası yollarını önerebilir, ancak metinden kaynaklanan sorunlara asla kesin veya doğrudan çözümler
vermezler. Bhaia (1983)’nın da vurguladığı gibi kolaylaştırma araçları yalnızca metnin belirli bir
bölümünü veya bölümlerini okuyucu tarafından daha etkin ele almaları için stratejiler önerir ancak
kolaylaştırma metodu metnin şeklini ya da içeriğini yeniden yapılandırarak doğrudan anlamaya
yardımcı olmaz. Kolaylaştırmanın ana amacı metnin kolay anlaşılmasından ziyade metnin öğrenci
için daha eğlenceli, yaratıcı ve dilsel girdi açısından daha üst düzey bir form almasıdır.
Kolaylaştırma bir öğrenme stratejisidir. Okuyucu için metni anlaşılır hale getirmez, ancak bunu
kendi başına yapmasına rehberlik eder. Kolaylaştırmanın bu özel yönü, onu diğer metin uyarlama
metotlarından ayıran en önemli yönüdür.
2. Yöntem
Tüm Türk yurtları ve kültür coğrafyasında bilinen ve günümüze kadar anlatılagelen Köroğlu
Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından en geniş kapsamlısı olarak kabul edilen Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uyarlamayı amaçlayan bu
çalışma betimsel bir çalışmadır. Bu çalışma kapsamında yapılan tüm işlemler sırasıyla aşağıda
belirtilmektedir:
2.1.Uyarlama Öncesi
Araştırmacılar, ilk olarak Behçet Mahir’den derlenen ve 1973 yılında Atatürk Üniversitesi
yayınları olarak Sevinç matbaasına baskısı yaptırılan “Köroğlu Destanı” adlı kitabın temini işine
koyulmuşlardır. Bu kapsamda araştırmacılar bu eserin hem çevrimiçi hem de kitap haline ulaşmaya
çalışmışlardır. Çevrimiçi olarak elde edilen nüshada birçok yazım hatası olmasının metin uyarlama
sürecini olumsuz etkileyeceğinden dolayı eserin kitap halinin bulunması yoluna gidilmiştir. Bu
amaç doğrultusunda birçok kütüphane ve sahaf taranmış ve kitabın orijinal hali bir sahafta
bulunmuş ve araştırmacılar tarafından satın alınmıştır.
Bir sonraki aşamada B1 düzeyine uyarlanacak ilgili kolun özgün hâli araştırmacılar
tarafından Microsoft Word dosyasına kaydedilmiştir. Metin uyarlama işleminin daha hızlı ve etkin
bir şekilde yapılabilmesi için uyarlama yapılacak olan metnin özgün halinin ayrı bir dosyaya
kaydedilmesi önemli bir adımdır. Özgün metnin Word dosyasına kaydedilmesinin ardından
araştırmacılar tarafından özgün metinde yer alan her bir cümle bir satıra gelecek şekilde Excel
dosyasına kaydedilmiştir. Cümlelerin Excel dosyasına kaydedilmesi metin uyarlama aşamasında
cümlelerin analizi işleminde araştırmacılara kolaylık sağlaması açısından son derece önemlidir.
Şekil 1’de araştırmacılar tarafından oluşturulan Excel dosyasından bir görsel görülmektedir.

233
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Şekil 1. Demircioğlu ile Reyhan Arap Cümle Analizi

2.2.Uyarlama Sırası
Metin uyarlama aşamasında ilk olarak sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılmıştır.
Daha sonra kolaylaştırma işlemi yapılmıştır. Sadeleştirme işlemi üç boyutta gerçekleştirilmiştir. İlk
olarak içerik sadeleştirme yapılmıştır. Devamında sözdizimsel ve sözcüksel sadeleştirme beraber
işleme alınmıştır. İçerik sadeleştirmede metin içerisinde yer alan olay dışı unsurlar ayıklanmış ve
metinden çıkartılmıştır. Şiirler metin içerisinde korunmuştur. Köroğlu Destanı kollarında yer alan
şiirlerin olay bütünlüğü içerisinde yer almasından dolayı şiirler özgün metinden çıkartılmamıştır.
Bu noktada Behçet Mahir anlatısında yer alan ilgili koldaki ara sözler ve metin dışı unsurlar
metinden çıkartılmıştır. Ayrıca tekrara düşen ifadeler düzeltilmiştir.
Sözdizimsel sadeleştirmede devrik, uzun ve bölünmüş cümleler ile paragraflar daha anlaşılır
hale getirilmiştir. Düzey üstü bağlaç ve dilbilgisi yapıları belirlenip yerine düzeye uygun bağlaç ve
dilbilgisi yapıları kullanılmıştır. Düzey üstü bağlaçların tespiti ve yerine kullanılacak düzeye uygun
bağlaçların karar verilmesi aşamasında Karatay ve Kaya (2019)’nın Türkçenin yabancı dil olarak
öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını inceledikleri ve her bir düzey için oluşturdukları bağlaç
kullanım sıklığı listesinden yararlanılmıştır. Düzeye uygun dil bilgisi yapılarını tespit etmek amacı
ile araştırmacılar tarafından “Yeni Hitit”, “Yedi İklim Türkçe” ve “İstanbul Yabancılar için
Türkçe” adlı ders kitaplarında yer alan dilbilgisi yapıları ayrı ayrı çıkartılmış ve Word dosyasına
kaydedilmiştir. Dil bilgisi yapılarının sözdizimsel sadeleştirilmesinde bu listeden yararlanılmıştır.
Bunun yanında metin içerisinde yer alan diyaloglar konuşma çizgisi kullanılarak ayrı ayrı
yazılmıştır. Karakterlerin kendi kendilerine konuşmaları ise tırnak işareti içerisine alınıp italik yazı
karakteri ile yazılmıştır.
Sözcüksel sadeleştirmede düzey üstü kelime ve kelime gruplarının yerine düzeye uygun
kelime ve kelime grupları kullanılarak anlamayı arttırmak amaçlanmıştır. Düzey üstü kelimelerin
tespiti aşamasında Aydın (2015) ve Erol (2014) ‘un çalışmalarından yararlanılmıştır. Aydın yaptığı
çalışmasında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını incelemiş
ve B1 düzeyi için 1000 kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur. Erol da benzer şekilde
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi üzerine kullanılan ders kitaplarını incelemiş ve çalışmasının
sonucunda A1 ve A2 düzeyinde bilinmesi gereken 1000 kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur.
Oluşturulan bu kelime listelerinin yanında Göz (2003) ve Ölker (2011)’in çalışmalarından da
yararlanılmıştır. Göz, çalışmasında 1995 ile 2000 yılları arasındaki yazılı Türkçenin kelime sıklığını

234
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

belirlemeyi amaçlamıştır. Ölker ise Göz’ün çalışmasından elli yıl öncesinin durumunu ortaya
çıkarmayı amaçlamıştır. Araştırmacılar, sözcüksel sadeleştirme işlemi aşamasında düzeye uygun eş
anlamlı kelimelerin seçiminde bazen ikilem yaşamışlardır. Bu noktada ulusal derlem, Göz ve
Ölker’in çalışmalarından yararlanılmıştır. İkileme düşülen kelimelerden kullanım sıklık frekansı
yüksek olan metin içerisinde kullanılmıştır.
Genişletme işlemi tek boyut üzerinden yapılmıştır. Krashen (1985)’in girdi+1 teorisi dikkate
alınarak bazı düzey üstü kelimeler metin içerisinde korunmuştur. Korunan bu kelimelerin öncesinde
veya sonrasında yer alan bağlamlarda açıklayıcı bilgiler verilmiştir. Açıklayıcı bu bilgiler bazen bir
tanım olabileceği gibi genişletme yapılan kelime veya kelime grubunun özelliklerini ifade eden bilgiler
olabilmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus açıklayıcı bilgi içeren bağlamda mutlaka
düzeye uygun kelime, kelime grubu ve dil bilgisi yapılarının kullanılması gerekmektedir. B1 düzeyine
uyarlanmış metin örneği içerisinde yer alan genişletilmiş kelime ve kelime grupları renklendirilerek
yazılmıştır. Araştırmacılar tarafından bu kelime ve kelime grupları mavi renk ile renklendirilmiştir. Bu
renklendirmenin amacı okuyucun dikkatini bu kelimeler üzerine çekmektedir.
Kolaylaştırma işlemi iki boyut üzerinden yapılmıştır. İlki sadeleştirme işlemi yapılırken bazı
düzey üstü kelime ve kelime grupları sadeleştirilmemiş ve bu kelimelerin üzerine
numaralandırmalar yapılmıştır. Ayrıca okuyucunun dikkatini çekmesi açısından kalın ve italik
olarak yazılmışlardır. Numaralandırılan bu kelime ve kelime gruplarına ilgili kolun sonunda
oluşturulan sözlükçe bölümünde anlamları açıklanarak yer verilmiştir. Sözlükçe oluşturulmasında
öğrencilerin metni anlamlandırmalarında onlara yardımcı olması amaçlanmıştır. Bunun yanında
sözlükçe oluşturularak okuyucuların kısmen daha fazla zihinsel süreç yaşamaları amaçlanmıştır.
İkinci olarak ilgili kolun farklı bölümlerine ilgili sayfadaki olayı özetleyen çizimler yerleştirilmiştir.
Bu çizimler okuyucuya metni daha iyi anlamlandırma ve üzerinde düşünme şansı vereceği
düşünülmektedir. Bu çizimlerin ilgili kola yerleştirilmesindeki temel amaç okuyucu açısından metni
daha eğlenceli hale getirmektir.
2.3.Uyarlama Sonrası
Metin uyarlama işleminin ardından B1 düzeyine uyarlanan metin ile özgün metin uzman
görüşü alınmak için uzmanlık alanı Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi olan üç uzmana
gönderilmiştir. İlk olarak uzmanlardan hem özgün metni hem de uyarlama yapılmış metni
okumaları istenmiştir. Okumaların ardından değerlendirmelerini yapmaları istenmiştir. Özgün
metnin uzmanlara gönderilmesinin temel amacı içerik değerlendirme aşamasında ilgili kolun olay
örgüsünün korunup korunmadığını değerlendirmeye yardımcı olmasıdır. Araştırmacılar,
uzmanların metni değerlendirmelerini kolaylaştırıcı üç boyuttan oluşan bir “Uzman Değerlendirme
Formu” hazırlamışlardır. Uzmanlardan metni sözdizimsel, sözcüksel ve içerik boyutunda
değerlendirmeleri istenmiştir. Alınan geri dönütler çerçevesinde gerekli düzeltmeler ve eklemeler
yapıldıktan sonra metnin son hali verilmiştir. Ayrıca uzmanlardan ilgili kolun sonunda yer alan
sözlükçeyi de değerlendirmeleri istenmiştir. Uzmanlardan sözlükçede yer alan kelimelerden
çıkartılması gerekli gördükleri kelimeleri işaretlemeleri istenmiş ve dönütlerin ardından sözlükçe
bölümü de son halini almıştır.
3. B1 Düzeyine Uyarlanmış Metin Örneği
Demircioğlu ile Reyhan Arap
Demircioğlu, atının üzerinde Kenan ülkesine doğru yola çıkmıştı. Reyhan Arap’ı canlı
olarak Türkiye ülkesine getirecekti. Köroğlu’na Reyhan Arap’ı canlı getireceğine söz vermişti.
Gece gündüz durmadan atının üzerinde yola devam etti. Günlerden bir gün Kenan ülkesine yaklaştı.

235
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Demircioğlu, Kenan ülkesine yaklaştığında atından indi. Atını tenha1 bir yere bağladı. Biraz
beklemeye karar verdi. Çünkü gündüz vakti2 bu şehre girmesi tehlikeli olabilirdi. Kendi kendine
“Şimdi ben bu şehre girersem beni birisi görebilir. Bana sen kimsin? Nereden geliyorsun? diye
sorabilir” diye düşündü. Bu sebeple geceyi beklemeye karar verdi. Tabii ki 3 önce Reyhan Arap’ın
yaşadığı yeri iyi öğrenmesi gerekiyordu. Reyhan Arap nerede yaşıyor? Kimler ile dolaşıyor? Nasıl
biri? Kuvveti nasıl? Tüm bu sorulara cevap bulması gerekiyordu. Birkaç gün bu Kenan ülkesini
dolaşmanın doğru olacağını düşündü. Şehri dolaşırken belki de Reyhan Arap’ı bulurum diye düşündü.
Demircioğlu bunları düşünürken gece olmuştu. Her yer karanlıktı. “İşte şimdi tam zamanı.
Her yer karanlık. Hiç kimse birbirini görmüyor. Şehre girince bir handa4 dinlenirim.” diye
düşündü. Gece karanlığında şehre girmek için harekete geçti. Atının üzerinde yavaş yavaş
ilerliyordu5. Ancak Demircioğlu’nun bilmediği bir şey vardı. Reyhan Arap gece olduğunda bu
şehre girenleri durdururdu. Kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini sorardı. Atının
üzerinde sabaha kadar şehirde dolaşırdı. Yani sabaha kadar şehri korurmuş. Reyhan Arap’ın atının
adı da Alapaça idi. Kır at gibi kuvvetli, onun gibi hızlı koşardı. Uçan kuştan daha hızlıydı. Reyhan
Arap gibi bir yiğide de böyle bir at gerekli. Kenan ülkesinin Padişahı ona çok güveniyordu. Çünkü
Reyhan Arap dünya pehlivanıydı6. O, Demircioğlu ve Köroğlu kadar yiğit ve cesurdu, hiç kimseden
korkmuyordu.
Demircioğlu karanlıkta şehre doğru ilerlerken Reyhan Arap’da şehrin girişinde dolaşıyordu.
Alapaça’nın üzerinde şehrin sokaklarını gözlüyordu7. Bir anda Alapaça, Demircioğlu’nun atının
kokusunu aldı. Alapaça bu kokuyu aldığında kişnemeye8 başladı. Reyhan Arap atının
kişnemesinden yabancı birinin geldiğini anladı. Atının üzerinde karşıdan gelen atlıya “Ey yiğit, dost
musun, düşman mısın, sen kimsin? Bana cevap ver.” diye seslendi.

Demircioğlu, Reyhan Arap’ın söylediklerini duydu ama hiç cevap vermedi. Kim olduğunu
söylemedi. Yavaş yavaş atını sürmeye devam etti. Gece karanlıkta birbirlerini görmüyorlardı.
Çünkü aralarındaki mesafe fazlaydı. Birbirlerine çok uzaktaydılar. Demircioğlu biraz daha
yaklaştı9. Reyhan Arap, Demircioğlu’nu karanlıkta biraz görmeye başlamıştı. Onu gördüğünde
hemen “Ey delikanlı, daha fazla yaklaşma. Benim adım Reyhan Arap. Dost musun, düşman mısın?
Bana cevap ver.” dedi. Demircioğlu, bu atlı adamın Reyhan Arap olduğunu duydu. Aniden
titremeye10 başladı. Neden titremeye başladı? Bu adamdan korktuğu için mi? Hayır. Peki, neden
titremeye başladı? Sevincinden titremeye başladı. Demircioğlu gülümseyerek kendi kendine “Ulan,
ben bu adamı nasıl bulacağımı düşünüyordum. Allah rast getirdi11.” dedi. Demircioğlu hiç cevap
vermedi ve atını sürmeye devam etti. Reyhan Arap baktı ki bu adam hiç cevap vermiyor. “Ben
adımı söyledim ama o hiç konuşmadı. Şu adama biraz daha yaklaşayım.” diye düşündü.
Alapaça’nın üzerinde Demircioğlu’na biraz daha yaklaştı. Ona iyice baktı. Vücudunu inceledi.

236
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan Arap gördü ki bu adamın vücudu sağlam, iri yapılı12 bir adam. Tekrar Demircioğlu’na
seslendi: “Ey delikanlı, nerelisin? Nereden geliyorsun? Dost musun, düşman mısın? Bana cevap
ver. Eğer cevap vermezsen, sana zarar vereceğim.” Demircioğlu bıyık altından gülmeye13 başladı.
Kendi kendine “Ben şimdi adımı söylersem, bu adam buradan kaçar. Ya da bana kılıcı ile saldırır.
Ben de ona saldırırım. Bu adamı canlı olarak Türkiye toprağına götürmem gerekiyor. Köroğlu’na
söz verdim.” diye düşündü. Demircioğlu bir hile14 düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra Reyhan
Arap’a doğru elleri ile bir şeyler anlatmaya başladı. İşaretler ile konuşamadığını ve az duyduğunu
anlatıyordu. Söyleyeceği şeyi kulağına yüksek sesle söylemesi gerektiğini anlatıyordu. O zaman
Reyhan Arap anladı ki bu adam hem az duyuyor hem de konuşamıyor. “Eğer beni duysaydı benden
korkardı. Çünkü benim adımdan herkes korkar. Benim yiğit bir adam olduğumu herkes bilir.” diye
düşündü.
Bir müddet sonra15 Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına yaklaşmaya karar verdi. Ona
nereli olduğunu ve kim olduğunu sormak istedi. Reyhan Arap, Demircioğlu’na yavaş yavaş
yaklaştı. Demircioğlu da yumruğunu sıkmıştı16. Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına geldiği
anda Demircioğlu, Reyhan Arap’ın kolunun altına bir yumruk attı. Yumruğu kolunun altına atmıştı.
Peki, neden? Çünkü insanın en zayıf yeri kolunun altıdır. Birisi kolunun altına vurursa nefesin
kesilir, hiç nefes alamazsın. Reyhan Arap’ın da nefesi kesildi. Alapaça’nın üzerinden yere düştü.
Reyhan yere düştüğü anda Demircioğlu hemen atından aşağıya indi. Reyhan Arap’ın ellerini ve
ayaklarını bağladı. Daha sonra yanına oturdu. Reyhan Arap bayılmıştı17 ve onun uyanmasını
beklemeye başladı.

On beş dakika sonra Reyhan Arap uyandı. Uyandığı zaman gördü ki elleri, kolları
bağlanmış. Onu bağlayan adam da yanında oturuyor. O zaman yanında oturan adama seslendi:
Ey delikanlı, sen kimsin? İn misin cin misin?18 Bana nasıl vurdun öyle, nefesim kesilmiş,
bayılmışım. Bana cevap ver. Nereden geliyorsun? Nerelisin? Adın nedir?
Demircioğlu yine19 hiç konuşmadı. Sorulara cevap vermedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Reyhan Arap’a sazı ile cevap vermek istedi. Birlikte dinleyelim bakalım20, Demircioğlu, ne
söylemiş:
Sorarsan Türkiye vatan u yurdum
(Nereli olduğumu sorarsan, Türkiye’dir vatanım)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

237
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Esas Erzurumlu vatan u ilim


(Doğduğum şehir Erzurum’dur)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Şimdi bu gelişim Çamlıbeli'nden


(Şimdi Çamlıbel’den geliyorum)
Bir kimse kurtarmaz benim elimden
(Hiç kimse kurtulamaz benden)
Gel ayrılma sen kardeşin yolundan
(Dinle bu kardeşinin sözünü)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Sanma ki bu yeri ben mülk ederim


(Bu şehri alacağımı düşünme)
Gelmesen zor ile alır giderim
(Eğer benimle gelmezsen, seni zorla götüreceğim)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Demircioğlu'dur Kenan’dır adım


(Benim adım Demircioğlu Kenan’dır)
Seni götürmektir benim muradım
(Seni buradan götürmek istiyorum)
Köroğlu'dur orda benim üstadım
(Köroğlu’dur benim liderim21)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Reyhan Arap elleri, ayakları bağlı bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Ne yapacağını
şaşırmıştı22. Hiçbir şey söylemeden Demircioğlu’nun yüzüne bakıyordu. Demircioğlu, Reyhan
Arap’a seslendi “Ey, Reyhan Arap. Neden yüzüme kötü kötü bakıyorsun? Bana cevap ver. Eğer

238
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

benimle gelirsen, seni Çamlıbel’e götüreceğim. Eğer gelmiyorum dersen, o zaman seni atıma
bağlayıp götüreceğim. Elin, kolun bağlıdır. Benden kurtulamazsın.” Reyhan Arap’ın yapabileceği
hiçbir şey yoktu. Çünkü elleri, kolları bağlı. Bir kişinin elleri, kolları bağlı olduğu zaman bu kişi
Zaloğlu Rüstem* olsa hiçbir şey yapamaz.

Zaloğlu Rüstem

*İran edebiyatının ünlü kahramanıdır. İran şairi Firdevsî'nin Şehname adlı kitabında büyük bir kahraman
olarak anlatılır. Rüstem, edebiyat kitaplarında Rüstem-i Zâl olarak bilinir. Ama insanlar ona Zaloğlu Rüstem diye
seslenirdi. İranlılar ile Türkler arasındaki savaşlarda büyük kahramanlık, güçlülük ve yiğitlik göstermiştir. Bu sebeple
özellikle pehlivan, yiğit, hükümdar gibi kişileri övmek (güzel söz söylemek) için Zaloğlu Rüstem'in adı kullanılır.

Demircioğlu baktı ki Reyhan Arap cevap vermiyor. Tekrar ona seslendi “Arkadaş, ölünceye
kadar benimle kardeş olur musun? Benim ile birlikte yaşar mısın? Benim ile birlikte savaşır mısın?
Benim ile birlikte sefa sürer misin, eğlenir misin? Eğer bana söz verirsen, ellerini ve ayaklarını
çözeceğim. Benden önce sen Çamlıbel’e gideceksin. Oraya gittiğinde Köroğlu’nu bulacaksın. Onun
elini öpeceksin. Köroğlu’nun defterine adını yazacaksın. Onunla arkadaş olacaksın. Eğer bunları
yaparsan, Çamlıbel’e geldiğimde ben de senin ile arkadaş olurum. Ölünceye kadar kardeş oluruz.
Eğer söz vermezsen, benden kaçsan da seni yakalarım. Şimdi bana cevap ver. Ölmek mi istersin
yoksa23 benimle kardeş olup yaşamak mı istersin?”
Reyhan Arap, Demircioğlu’nu dinledikten sonra:
Ey yiğit! Bana biraz zaman ver. Düşünmek istiyorum.
Sana düşünmek için bir saat süre veriyorum.
Reyhan Arap aşağı yukarı bir saat24 ne yapacağını düşündü. Elleri, kolları bağlı şekilde
yerde oturuyordu. Kendi kendine “Eğer ben bu adamın söylediklerini kabul etmezsem, beni zorla
götürecek. Götürdüğü yerde de beni öldürecek. Yaşamak ölmekten daha iyidir. En iyisi25 ben bu
adamın söylediklerini kabul edeyim.” diye düşündü. Daha sonra Demircioğlu’na seslendi “Ey yiğit!
Anladım ki sen benden daha yiğitsin. Söylediklerini kabul ediyorum. Seninle ölünceye kadar kardeş
olacağıma söz veriyorum.” Demircioğlu, Reyhan Arap’tan bu cevabı duydu. Hemen onun yanına
geldi. Reyhan Arap’ın ellerini ve ayaklarını çözdü. Birbirleri ile kucaklaştılar26. Bir saat önce
düşmandılar, şimdi kardeş, arkadaş oldular. Demircioğlu:
— Ey kardeş! Şimdi sen benden önce Köroğlu’nun yanına git. Çamlıbel’e vardığında, oraya
gittiğinde Köroğlu’nun defterine adını yaz. Onun ile kardeş ol. Ben de senin arkandan
geleceğim.
— Baş üstüne, ey kardeş!

239
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

— Ey Reyhan Arap, ben şimdi sana son olarak bir şey söylemek istiyorum.
— Buyur, kardeş. Seni dinliyorum.
— Şimdi ben senin ellerini, ayaklarını çözdüm. Sana atın Alapaça’yı veriyorum. Eğer sen
atın ile Çamlıbel’e gitmezsen, benden kaçarsan, seni bulurum. Nereye gidersen, senin
arkandan gelirim. Eğer beni kandırırsan27, seni bulurum ve öldürürüm. Seni hiç kimse
kurtaramaz. Bunu bilmeni istiyorum.
— Ey kardeş, yiğit adam yalan söylemez. Ölünceye kadar senin ile Çamlıbel’de
yaşayacağıma, senin ile savaşacağıma söz veriyorum.
— Tamam, kardeş, şimdi sen Çamlıbel’e git. Ben biraz bu Kenan ülkesini gezeceğim. Daha
sonra Çamlıbel’e geleceğim.

Reyhan Arap, dikkatli bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Daha sonra atı Alapaça ile
Çamlıbel’e doğru hareket etti. Demircioğlu da hemen Kenan şehrinden içeri girmişti. Demircioğlu
şehre girdiğinde saat çok geç olmuştu. Daha da şehrin içerisine doğru ilerledi. Bir bahçenin28 önüne
geldiğinde dinlenmek için durdu. Baktı ki bahçenin içerisinde çok fazla çiçek var. Demircioğlu bu
bahçeyi çok beğenmişti. Ama bilmediği bir şey vardı. Bu bahçenin sahibi Kenan ülkesinin
padişahının kızı Mine Sultan’dı. Mine Sultan bu bahçeyi çok severdi. Bu bahçenin iki tane
bahçıvanı29 vardı. Gece olduğunda bir tanesi evine giderdi. Diğeri ise bahçeyi yabancılardan
korurdu. O gece bahçede kalan bahçıvan uyuya kalmıştı30. Demircioğlu sessiz bir şekilde bahçenin
kapısına yaklaştı. Baktı ki kapı açık. Bahçıvan ise kapının yanında uyuyor. Cebinden çıkardığı ilacı
bahçıvanın burnuna tuttu. Bahçıvan tamamen bayılmıştı. Onu bahçenin içerisine taşıdı. Daha sonra
atı ile bahçeden içeri girdi. Demircioğlu’nun atı bahçedeki çiçekleri hemen yemeye başladı.
Demircioğlu ile atı bu bahçede dinlenmeye devam etsinler. Bakalım Mine Sultan ne yapıyor?
Demircioğlu bahçede dinlenirken Mine Sultan da sarayında uyuyordu. Mine Sultan gecenin
bir vakti31 aniden uyandı. Çok susamıştı. Yan odadaki hizmetçiye seslendi:
— Ey kız!
— Buyurun Sultanım.
— Bana bahçeden soğuk su getir. Çok susadım.
— Baş üstüne Sultanım.
Hizmetçi kız su almak için bahçeye geldi. Baktı ki bahçenin içerisinde iri yarı bir adam ve
bir de at var. Adam oturmuş dinleniyor. Atı da çiçekleri yiyor32. Hizmetçi kız bahçeden içeri girdi
ve Demircioğlu’na ağlayarak seslendi:

240
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ey adam, sen bu bahçeye nasıl girdin? Sen deli misin? Yoksa eşkıya mısın? Bu bahçede
ne yapıyorsun? Allah’tan korkmaz mısın? Çiçeklerimizi neden mahvettin?33
Demircioğlu gülerek cevap verdi:
— Kızım, benden korkmana gerek yok. Sadece atım aç. Onu besliyorum.
— Ey adam, burası çayır34 mıdır? Neden atını burada besliyorsun? Hani ot35 nerede?
— Kızım, benim atım ot yemez.
— Ne yer?
— Sadece çiçek yer. Atımın karnı doyduktan sonra gideceğim.
Hizmetçi kız bu cevabı duyduğunda hemen Mine Sultan’ın yanına koştu:
— Hey Mine Sultan!
— Ne oldu?
— Bir tane eşkıya bahçenize girmiş. Atı da çiçeklerin hepsini yemiş.
Mine Sultan hizmetçi kızın söylediklerini duyduğunda çok kızmıştı. Hemen koşarak
bahçesine gitti. Bahçeye geldiğinde Demircioğlu oradaydı. Atı ise çiçekleri yiyordu. Mine Sultan
ağlayarak Demircioğlu’na seslendi:
— Ey eşkıya, bu bahçeye girmene kim izin verdi? Allah’tan korkmaz mısın?
Demircioğlu, Mine Sultanı gördüğünde onun güzelliğine vurulmuştu. Onu çok beğenmişti.
Onun daha fazla üzülmesini istemiyordu
— Kızım, ağlama. Tamam, gidiyorum. Ama sana birkaç söz söylemek istiyorum.

Demircioğlu, Mine Sultan’ı beğendiğini ona söylemek istedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Bakalım Mine Sultan’a neler söylemiş:
Ayın hilâline benzer kaşların
(Kaşların ayın hilaline36 benzer)
İnci yü mercandır sıra dişlerin
(Dişlerin ise inci37gibidir)
Dalındaki örük örük saçların

241
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

(Saçlarını örmüşsün38)
Salı vermiş teli dala uygundur
(Saçlarını salar39 ise daha güzel durur)

Görmedim sen gibi güzel bir meral


(Ben senin gibi güzel birini görmedim)
Her kim dertli olsa dermana yarar
(Güzelliğin sorunları yok eder)
Altın mücevherden yapılan kemer
(Altından yapılan kemer)
Kıstırmışın bele uygundur
(Beline de çok güzel olur)

Mine Sultan hem ağlıyor hem de Demircioğlu’nu dinliyordu. Demircioğlu sözlerine son
verdiğinde Mine Sultan’a dönerek:
— Kızım, sana bu sözleri söylemek istedim. Atım da bahçendeki çiçekleri yedi. Bundan
dolayı özür dilerim. Şimdi ben gidiyorum.
Demircioğlu oradan ayrılmadan önce bir kez daha Mine Sultan’a baktı. Kendi kendine
“Ulan! Eğer ağam Köroğlu bana kızmasa, ben bu kızı yanımda götürürüm. Ama ağam Köroğlu
bana kızar. Beni arkadaşlıktan çıkarır. Ben Türk evladıyım. Bu kızı kaçırmak bana yakışmaz40.”
diye düşündü. Demircioğlu bahçeden çıkarken, Mine Sultan seslendi:
— Ey eşkıya! Şimdi Reyhan Arap’ı buraya çağırıyorum. O sana yaptıklarının cezasını41
verir.
Demircioğlu, Mine Sultan’a bakarak cevap verdi:
— Kızım, sen üzülme. Reyhan Arap akşam bu şehirden gitti.
Demircioğlu sözlerini söyledikten sonra atına bindi. Yavaş yavaş şehirden çıktı. Ve Reyhan
Arap’ın arkasından o da Çamlıbel’e doğru yola çıktı. Köroğlu da Çamlıbel’de Demircioğlu ile
Reyhan Arap’ı bekliyordu. Bir gün baktı ki Reyhan Arap geliyor. Ama yanında Demircioğlu yoktu.
Köroğlu dikkatli bir şekilde Reyhan Arap’a baktı. Anladı ki Reyhan Arap düşman değil. Arkadaş
olarak Çamlıbel’e gelmiş. Ama Köroğlu yine de dikkatliydi. Elinde kılıcı ile Reyhan Arap’ın yanına
gitti. Reyhan Arap, Köroğlu’nu görünce:
— Ağa, kılıcını bırak. Defterini aç ve adımı oraya yaz. Ben ölünceye kadar sizin ile kardeş
olacağıma söz verdim.
Köroğlu bu cevabı duyduğunda çok sevindi. Hemen defterini açtı. Reyhan Arap’ın adını
deftere yazdı. Daha sonra beraber sohbet etmeye başladılar. Bir gün sonra Demircioğlu da
Çamlıbel’e ulaştı. Onu, Köroğlu ile Reyhan Arap birlikte karşıladı. Demircioğlu atından indi ve
Köroğlu’nun elini öptü. Daha sonra Köroğlu’na seslendi:

242
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ağam, Padişahımız Sultan Murat’a söz vermiştin. İşte, sana Reyhan Arap’ı canlı olarak
getirdim.

Demircioğlu daha sonra Reyhan Arap’a sarıldı. Birbirlerine güzel sözler söylediler. Bu arada
Köroğlu da Reyhan Arap’a seslendi:
— Oğlum, Reyhan Arap.
— Buyur, ağam.
— Oğlum, Padişahımız Sultan Murat’a bir söz verdim. Seni onun sarayına götüreceğim.
Ama korkmana gerek yok. Padişahımız Sultan Murat seni affedecektir. Ben,
Padişahımız ile konuşacağım. Seni affetmesini isteyeceğim. Ancak ben, seni ellerin ve
kolların bağlı olarak saraya götüreceğime söz verdim. Bu sebeple senin ellerini ve
kollarını bağlamam gerekiyor. Hiç korkma.
— Olur ağam. Eğer ölürsem, Reyhan Arap Türk vatanına kurban olsun42.
Köroğlu, Reyhan Arap’ın ellerini ve kollarını bağladı. Daha sonra onu atı Alapaça’nın
üzerine bindirdi. Kendisi de Kır atın üzerine bindi. Ve ikisi birlikte İstanbul’a doğru harekete
geçtiler. Gece ve gündüz atlarının üzerinde yolculuk ettiler. Bir zaman sonra İstanbul’a geldiler.
Askerler Sultan Murat’a “Köroğlu, Reyhan Arap’ı getirdi.” diye haber verdiler. Sultan Murat da
hemen “İkisini de saraya getirin.” diye emir verdi.

243
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ve Reyhan Arap, Sultan Murat’ın karşısında durdular. Reyhan Arap’ın elleri ve
kolları bağlıydı. İkisi de önlerine bakıyordu. Sultan Murat’a saygı gösteriyorlardı43. Sultan Murat,
Köroğlu’na dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap bu adam mıdır?
— Evet, Padişahım. Bu adam Reyhan Arap’tır. Kenan ülkesinin en güçlü adamı Reyhan
Arap. Elleri ve kolları bağlı onu buraya getirdim. Ama emrinizdedir, siz ne isterseniz
onu yapacak Padişahım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’a baktı. Gülerek:
— Senin padişahın bana bir mesaj gönderdi. Türkiye ülkesinden toprak istiyordu. Eğer
vermezsem bizim ile savaşacağını söylemişti. Seni de askerlerin komutanı44 yapacağını
söylemişti. Ama ne oldu? Türkiye kahramanı seni canlı olarak buraya getirdi.
Reyhan Arap hiç konuşmuyordu. Sadece önüne bakıyordu. Sultan Murat, Köroğlu’na
dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Bu adamı ne yapacaksın?
— Bu adamı senin sarayına canlı bir şekilde getirdim. Sen ne istersen onu yapacağım. Ama
birkaç söz söylemek istiyorum. Sözlerimi de saz ile söylemek istiyorum.
— Söyle bakalım Köroğlu. Seni dinliyorum.
Köroğlu sazını eline aldı. Bakalım saz ile ne söylemiş:

Bağışla Reyhan’ı şevketlim bana


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Bana kardeş olsun ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)
Beraber duralım vatan elinde
(İkimiz Türkiye ülkesinde yaşayalım)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Reyhan ayrılmamış şöhret-i şandan


(Reyhan Arap sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu bilir)
Gel beni ayırma bu kahramandan
(Bu kahramandan beni ayırma)

244
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan'ın affını dilerim senden


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Şevketlim ey dinle benim sözümü


(Padişahım lütfen beni dinle)
Kara etme Köroğlu'nun yüzünü
(Lütfen beni üzme)
Bu yiğitten hiç ayırma özünü
(Lütfen bu yiğidi öldürme)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Köroğlu sözlerine son verdiğinde Sultan Murat, Reyhan Arap’a seslendi:


— Bir şey söylemek ister misin?
— Padişahım, bana söz hakkı verdiğin45 için çok teşekkür ederim. İstersen beni öldür,
istersen beni affet. Eğer beni öldürürsen, ölürüm. Eğer beni affedersen ölünceye kadar
Köroğlu ile Türkiye ülkesinde yaşarım. Her zaman Türkiye ülkesinde, Türk bayrağının
altında yaşarım. Köroğlu ve Demircioğlu’na söz verdim. Ölünceye kadar Türkiye
ülkesinde yaşayacağım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’ı dinledikten sonra Köroğlu’na seslendi:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap’ı affediyorum. Sana bir söz vermiştim. Eğer Reyhan Arap’ı buraya
getirirsen sana ödül vereceğimi söylemiştim.
Sultan Murat yanında duran yardımcısına seslendi:
— Emir veriyorum. Köroğlu ölünceye kadar Türkiye ülkesinden geçen ticaret46 yapan
kişilerden para alacak. Bu emrimi herkese söyleyin.
Sultan Murat daha sonra Köroğlu’na seslendi:
— Ey Köroğlu, ölünceye kadar zenginlerden vergi alacaksın. Ama eğer insanların
eşyalarına zarar verirsen, insanlara kötülük yaparsan seni yakalarım. Eğer zengin
insanlardan fazla para alırsan, seni bulurum ve öldürürüm.
— Baş üstüne Padişahım. Eğer bu söylediklerinizi yaparsam beni öldürün.
— Tamam, o zaman. Şimdi Reyhan Arap’ı da al ve git. Türkiye ülkesinde istediğin yeri
alabilirsin. Orasını sana veriyorum.

245
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ile Reyhan Arap, sevinerek oradan ayrıldılar. Atlarına bindiler ve Çamlıbel’e doğru
yola çıktılar. Sultan Murat, Köroğlu’na istediği yeri alabileceğini söylemişti. Köroğlu da Çamlıbel’i
aldı. Çamlıbel Türkiye ülkesinin merkezinde yer alırdı. Tokat, Sivas ve Kayseri şehirlerinin
ortasındaydı. Birçok ticaret yapan kişi buradan geçmek zorundaydı. Köroğlu da buradan
geçenlerden para almaya devam etti. Çamlıbel’i kendisine ve arkadaşlarına vatan yaptı. Orada
arkadaşları ve Kır atı ile birlikte mutlu bir şekilde yaşayıp gitti.

SÖZLÜKÇE

1. Tenha (Desolate, Not crowded) : Kalabalık olmayan, çok az insanın olduğu yer.
2. Gündüz vakti (Day time) : Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü.
3. Tabii ki (Of course) : Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak
4. Han (Public House, Hotel) : Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların gece kalmalarına
yarayan bina. Eski zamanlarda ki hotel.
5. İlerlemek (To move on) : Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak, hareket
etmek.
6. Pehlivan (Wrestler) : Güreşçi. İri yapılı ve güçlü kimse.
7. Gözlemek (To watch, To monitor) : Dikkatle bakmak, gözlemlemek, bir şeyi veya bir
yeri düşmanlardan korumak, kollamak.
8. Kişnemek (To neigh) : Atın bağırması, atın ses çıkarması.
9. Yaklaşmak (To come closer) : Yakınlaşmak. Aradaki uzaklığı azaltmak veya tamamen
ortadan kaldırmak için ileri gitmek.
10.Titremek (To shake) : Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak. Birinden veya bir
şeyden korkmak, korkuya kapılmak.
11. Allah rast getirmek (To allow to succeed, God helped for something to do) :
Aranmakta olan bir şeyi veya kimseyi beklenmedik bir yer ve zamanda bulmak.

246
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

12. İri yapılı (Well built) : Uzun boylu ve etine dolgun (kimse), iri kıyım, güçlü, kuvvetli
kimse.
13. Bıyık altından gülmek (To laugh up one's sleeve) : Bir kişiye sevindiğini belli
etmemeye çalışarak gülümsemek. Gizliden gülmek.
14. Hile (Trick) : Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan şey.
15. Bir müddet sonra (After a while) : Bir miktar zaman sonra. Belli bir zaman sonra.
16. Yumruğu sıkmak (To clench a fist) : Birine vurmak için hazırlanmak.
17. Bayılmak (To faint, To pass out) : Uyur gibi olmak, kendinden geçmek, kendini
kaybetmek.
18. İn misin cin misin? (Who are you?) : Genellikle masallarda `insan mısın, cin misin?`
anlamında kullanılan bir söz.
19. Yine (Again) : Yeniden, bir daha, tekrar, gene.
20. Bakalım (Let's...) : İçinde bulunduğu cümleye merak anlamı katan söz.
21. Lider (Leader) : Bir kişinin örnek aldığı ve sevdiği kimse.
22. Şaşırmak (To be suprised) : Ne yapacağını bilememek.
23. Yoksa (Or) : Aksi takdirde anlamında kullanılan bir söz.
24. Aşağı yukarı bir saat (Approximately, About an hour) : Bir saate yakın bir zaman.
25. En iyisi (The best of something, Best option is…) : Yapılabilecek en güzel şey.
Yapılacak en doğru şey.
26. Kucaklaşmak (To hug each other) : Biri ile sarılmak. Sevindiğini sarılarak göstermek.
27. Kandırmak (To trick someone) : Birini aldatmak. Birine yalan söylemek. Birine hile
yapmak.
28. Bahçe (Garden) : Evlerin önünde bulunan boş yer.
29. Bahçıvan (Gardener) : Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla görevli kimse.
30. Uyuya kalmak (To fall a sleep) : Aniden uyumak. Uyumak.
31. Gece vakti (Night time) : Güneş battıktan sonraki karanlık bölüm.
32. Yiyor (…is eating) : Yemek yeme işlemini yapmak.
33. Mahvetmek (To destroy something) : Yok etmek. Birşeyi bozup işe yaramaz hale
getirmek.
34. Çayır (Grassland) : Hayvanların beslendiği yer, tarla.
35. Hani ot? (Where is the grass?) : Otun (Çimen) nerede olduğunu ifade eden soru
cümlesi.
36. Hilal (Moon) : Ay
37. İnci (Pearl) : Kıymetli, değerli süs eşyası.
38. Saç örmek (To hair weave) : Saçların birbirine bağlanması.
39. Saçları salmak (To free hair) : Saçları bağlamamak.

247
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

40. Bana yakışmaz (This is not the right thing to do) : Bir davranışın doğru olmadığını
kabul etmek.
41. Ceza (Punishment) : Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı,
acı verici işlem.
42. Kurban olmak (To sacrifice oneself for) : Bir kimse veya bir şey için kendini yok etmek.
43. Saygı göstermek (To respect someone) : Birine değer vermek.
44. Komutan (Commander, General in army) : Bir asker topluluğunun başı, kumandan.
45. Söz hakkı vermek (To give a say) : Birine konuşması için izin vermek.
46. Ticaret (Commerce, Business) : Bir şeyi alıp satma işi.

4. Sonuç
Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi de kültür aktarımıdır. Batılı dillerin ana dili
olarak konuşulduğu ülkelerde bu durum bir devlet politikası hâlini almış bulunmaktadır. Bu amaç
doğrultusunda yüzyıllardır dillerini öğrettikleri topluluklara aynı zamanda kültürlerini de
öğretmektedirler. Bir nevi dillerini yumuşak güç (Soft Power) olarak kullanmaktadırlar. Bu
bağlamda bu ülkeler kültürlerini hedef kitleye aktarırken sinema, belgesel, afiş, reklam filmleri,
roman, hikâye, ders kitabı vb. gibi farklı materyaller kullanmaktadır.
Ülkemizdeki bazı kurum ve kuruluşların da son zamanlarda düzeye uygun seviyelendirilmiş
kültürel öğeleri barındıran okuma kitapları (readers) hazırlamaya başladığı görülmektedir. Elbette
bu kitapların sayısı yeterli düzeyde değildir. Bu noktada Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi
alanında çalışan araştırmacılar ve akademisyenlerin benzer çalışmalar ortaya koyması
gerekmektedir.
Türk yurtlarında ve komşu ülkelerde farklı farklı versiyonları bulunan ve yüzyıllardır çok
geniş bir coğrafyada anlatılan Köroğlu Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uygun olarak
seviyelendirmeyi amaçlayan bu çalışmanın, Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında
eksikliği hissedilen seviyelendirilmiş okuma metni sayısına bir katkı sunacağı öngörülmektedir.
Kaynaklar
AHOUR, T., RASOULIZADEH, M. and BEHNAM, B. (2013). Analysis of the “Gone with the Wind” and its
Simplified Version in terms of Lexical Structure. International Journal of Applied Linguistics &
English Literature, C. 2, S. 4, 39-49.
ALDERSON, J. C. (1984). Reading in a foreign language: a reading problem or a language problem? in J.
C. Alderson and A. H. Urq'uhart (eds.): Reading in a Foreign Language. London: Longman
ALLEN, D. (2009). A study of the role of relative clauses in the simplification of news texts for learners of
English. System, C. 37, S. 4, 585–599.
ALUÍSİO, S., SPECİA, L., GASPERIN, G. and SCARTON, C. (2010). Readability assessment for text
simplification, In Proc. of the NAACL HLT 2010 Fifth Workshop on Innovative Use of NLP for
Building Educational Applications. Los Angeles, California.
AYDIN, M. (2015). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Kullanılan Ders ve Okuma Kitaplarındaki
Kelime Sıklığı ve Seviyelerine Göre Sözcük Hazinesi Çalışması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü.

248
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

BATUR, Z., GÜLVEREN, H. ve BEK, H. (2010). Öğretmen Adaylarının Okuma Alışkanlıkları Üzerine Bir
Araştırma: Uşak Eğitim Fakültesi Örneği. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S. 1, 32-49.
BHATIA, V. K. (1983). Simplification v. Easification – The Case of Legal Texts. Applied Linguistics. C. 4,
S. 1, 42-54.
BONDANZA, A., KELLY, K., and TREEWATER, A. (1998). Means of improving reading comprehension.
Dominican College School of Education. Retrieved from ERIC database. (ED424567).
BOTT, S., SAGGİON, H. ve MİLLE, S. (2012). Text Simplification Tools for Spanish. LREC.
CANDIDO, A., MAZIERO, E., GASPERIN, C., PARDO, T., SPECIA, L. and ALUÍSİO. S. M. (2009).
Supporting the adaptation of texts for poor literacy readers: a text simplification editor for Brazilian
Portuguese. In Proc. of the Fourth Workshop on Innovative. Use of NLP for Building Educational
Applications, Boulder, Colorado.
CARRELL, P. L. (1991). Second Language Reading: Reading Ability or Language Proficiency? Applied
Linguistics, C. 12, S. 2, 159–179.
COADY, J. (1979). A psycholinguistic model of the ESL reader' in R. Mackay, B. Barkman, and R. R. Jordan
(eds.): Reading in a Second Language. Rowley, Mass.: Newbury House.
ÇELİK, E.C. (2006). Sesli ve Sessiz Okuma İle İçten Okumanın Karşılaştırılması. D. Ü. Ziya Gökalp Eğitim
Fakültesi Dergisi, C. 7, S. 1 18-30.
DAELEMANS, W., HÖTHKER, A. and SANG. E. T. K. (2004). Automatic sentence simplification for
subtitling in dutch and english. In Proc. of the 4th International Conference on Language Resources
and Evaluation, Lisbon, Portugal.
DE BELDER, J. and MOENS, M. F. (2010). Text simplification for children. In Proc. of SIGIR 2010
Workshop Towards Accessible Search Systems, Geneva, Switzerland.
DEMİREL, Ö. (1990). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: USEM Yayınları.
DURKİN, D. (1989). Teaching them to read (fifth edition). Boston: Allyn and Bacon
DURMUŞ, M. (2013a). Metin Değiştirimin Dilbilimsel Süreçleri, JASSS, C. 6, S. 4, 391-408.
DURMUŞ, M. (2013b). İkinci/Yabancı Dil Öğretiminde Özgün ve Değiştirilmiş Dilsel Girdi Üzerine. Turkish
Studies, C. 8, S. 1, 1291- 1306.
EROL, H. F. (2014). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Temel Seviyede Kelime Edinimi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GÖĞÜŞ, B. (1978). Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Ankara: Gül Yayınları.
GÖZ, İ. (2003). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü. Ankara: TDK.
GRABE, W. and STOLLER, F. (2020). Teaching and Researching Reading. New York: Routledge.
HARIS, A.J., and SIPAY, E.R. (1990). How to increase reading ability: A guide to developmental and
remedial methods. Longman, New York.
HILL, D. (1997). Survey review: Graded readers. ELT Journal, 51, 57–81.
HONEYFIELD, J. (1977). Simplification, TESOL Quarterly, C. 11, S1 4, 431-440.
KARATAY, H. (2018) Okuma Eğitimi Kuram ve Uygulama. Ankara: Pegem Akademi.
KARATAY, H. ve Kaya, S. (2019). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bağlaçlar için Çerçeve
Programı, International Journal of Languages’ Education and Teaching (IJLET), C. 7, S. 4, 1-23.
KRASHEN, S. (1985). The Input Hypothesis: Issues and Implications. Longman.
LONG, M. H. (1996). The role of linguistic environment in second Language acquisition. In W. C. Ritchie, &
T. K. Bhatia (Eds.), Handbook of Second language acquisition, San Diego: Academic Press.

249
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

LOTHERINGTON-WOLOSZYN, H. (1993). Do Simplified Texts Simplify Language Comprehension for


ESL Learners? In M. L. Tickoo (Ed.), Simplification: Theory and Application. SEAMEO Regional
Language Center, Singapore.
JOLLY, D. (1978). 'The establishment of a self-access scheme for intensive reading.' Paper presented at the
Goethe Institute, Paris: British Council Colloquium on Reading.
MARGARIDO, P. R. A., PARDO, T. A. S., ANTONIO, G., FUENTES, V. B., AIRES, R., ALUISIO, S. M.
and FORTES, R. P. M. (2008). Automatic summarization for text simplification: evaluating text
understanding by poor readers. Companion XIV Brazilian Symposium on Multimedia and the Web, 310-
315.
MAPLESON, D. L. (2006). Post-Grammatical Processing for Discourse Segmentation, Unpublished doctoral
dissertation, University of East Anglia, Norwich.
NATION, P. (2001). Learning Vocabulary in Another Language. Cambridge, England: Cambridge University
Press.
NUNAN, D. (1999). Second Language Teaching and Learning. Heinle & Heinle, London.
OĞUZ, Ö. (2004). Destan tanımı ve eski Türk destanları. Milli Folklor, C. 62, S. , 5-7.
OH, S. Y. (2001). Two Types of Input Modification and EFL Reading Comprehension: Simplification versus
Elaboration. Tesol Quarterly, C.35, S. , 69-96.
ÖLKER, G. (2011). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü (1945 – 1950 arası ).Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÖZCAN, H. Z., BATUR, Z. ve SAĞCAN, Y. C. (2019). Ortaokul Öğrencilerinin Okuma Eğilimlerinin
İncelenmesi. Avrasya Dil Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi, C. 3, S. 1, 33-55
ÖZKAN, İ. (1997). Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili. Türk Dili.
C. 549, S. 2, 223-233.
PARKER, K. and CHAUDRON, C. (1987). The effects of linguistic simplification and elaborative
modifications on L2 comprehension. University of Hawai’i Working Papers in ESL, C. 6, S. , 107–
133.
PETERSEN, S.E. and OSTENDORF, M. (2007). Text simplification for language learners: a corpus analysis.
In Workshop on Speech and Language Technology for Education, Pennsylvania, USA.
SAGGION, H., GÓMEZ-Martínez, E., ETAYO, E., ANULA, A. ve BOURG, L. (2011). Text Simplification
in Simplext. Making Text More Accessible. Procesamiento de Lenguaje Natura, 47, 341-347.
SANDOM, M. (2013). Investigation into the efficacy of text modification:
What type of text do learners of Japanese authenticate? Yayımlanmamış
Doktora Tezi. School of Languages and Cultures, Victoria University of Wellington.
SERETAN, V. (2012). Acquisition of Syntactic Simplification Rules for French. Proceedings of the Eight
International Conference on Language Resources and Evaluation
SIDDHARTHAN, A. (2004). Syntactic simplification and text cohesion. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
University of Cambridge.
SPECIA, L. (2010). Translating from Complex to Simplified Sentences, (Eds. T.A.S. Pardo et al.). PROPOR
2010, LNAI 6001, 30–39.
TEKE, T. (2020). Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Bartın
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TINKER, M. A. and MCCULLOUGH. M. C. (1968) Teaching Elementary Reading. (Third Edition). New
York: Appleton-Century-Crofts.
WITTROCK, M. C. (1981). Reading comprehension. In F. J. Pirozzolo, & M. C. Wittrock (Eds.),
Neuropsychological and cognitive processes in reading. New York: Academic-Press.

250
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

URANO, K. (2000). Lexical Simplification and Elaboration: Sentence comprehension and incidental
vocabulary acquisition. Unpublished master's thesis, University of Hawai'i at Manoa, Honolulu.
VUCIC, M., KRALJIK, H. and VUKOVIC, N. (2000). Text Attack – Taking the Text Beyond the Page.
15.03.2021 tarihinde
http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:djqH1gVNarsJ:old.hltmag.co.uk/mar03/mart
mar034.doc+&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr adresinden erişim sağlandı.
YETİŞ, K. “Destan”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt: Sayfa aralığı. İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü, 2007.
YILDIRIM, D. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara
https://tr.wikipedia.org/wiki/rüstem (Erişim Tarihi: 05/04/2021)

251
Başaran, U. ve Çelik, A. (2021). Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme, Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, 252 – 264.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 29.06.2021
Kabul / Accepted: 16.08.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR


İNCELEME*

Uğur BAŞARAN** & Ayşegül ÇELİK***

Öz
Daima bir ezgiyle söylenen, ilk düzenleyicisinin halkın içinden biri olduğu halde zamanla, ortaya çıkardığı
ürünle birlikte anılmadığı, unutulmuş kişiler olan türküler, halk edebiyatının konu kadrosu bakımından en zengin
türlerindendir. Türkü terimi, koşma, semai, destan, varsağı ve mani gibi nazım şekilleriyle birlikte güzelleme,
koçaklama, taşlama ve ağıt gibi nazım türlerini de içine alan oldukça kapsayıcı bir terimdir.
Güfteleri ile edebiyat bilimcilerinin, besteleri ile de müzikologların inceleme alanına giren türküler, içinden
çıktığı toplumu inceleyen bilim insanları için önemli veriler sunmaktadır. Ayrıca, kuşaklar arasındaki kültürel
bağlantıyı sağlayan anonim halk edebiyatı ürünleridir. Yalnızca besteleri ile değil, güfteleri ile birlikte var olmaları
dolayısıyla türküler, halk şiirinin de en önemli kaynaklarındandır.
Türküler, anonim halk edebiyatı ürünleridir ancak diğer anonim ürünlere göre türkülerin, ilk olarak bir ferdin
zihninden çıktığı daha belirgindir. Türküler, üretildikleri ilk anda bir bireye aittirler fakat sözlü gelenek içinde genellikle
türkülerin ilk üreticisi unutulur ve bu ürünler toplumun ortak malı haline gelir. Toplum da kendi kültürlerine ait pek
çok kodu türküler vasıtasıyla dile getirerek yaşatırlar.
Bu çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü incelenmiştir.
Çalışmayı sınırlandırmak amacıyla anne rolünün arandığı türküler üreticisinin kadın olduğu türküler olarak
belirlenmiştir. Bunun için de TRT repertuvarında yer alan ve üreticisinin kadın olduğu tespit edilen 434 türkü tespit
edilmiş ve bunların içinden kadının anne rolüne dair veri elde edilebilen 73 türkü metni ele alınmıştır. Söz konusu 73
türküde kadının anne rolüne dair farklı perspektiflerin olduğu görülmüştür. Anne rolüne bürünen kadının türküde etken
mi yoksa edilgen mi olduğu, annelik olgusuna genel olarak kadınların nasıl yaklaştığı gibi hususlar üzerine fikir
yürütülmüştür. Kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen bu türkülerle ilgili genel bilgi ve değerlendirmelerden sonra söz
konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde incelenmiştir. İncelemede annelik, türkülerde iki alt başlıkta
değerlendirilmiştir. Bunlar, “Ülkü Rol Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik”tir. Böylelikle Türk
kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, bizzat annelerin veya anne adaylarının gözünden
ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Halk kültürü, Anonim Halk Edebiyatı, Türkü, Toplumsal cinsiyet, Anne rolü.

A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS


PERFORMED BY WOMEN

Abstract
The folk songs which are always sung with a tune, although the first editor was one of the people who were
forgotten, were not mentioned with the product created by them over time, is one of the richest genres of folk literature

*
Bu makale, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Dr. Öğr. Üyesi
Uğur BAŞARAN danışmanlığında Ayşegül ÇELİK tarafından hazırlanan “TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri” adlı
yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
** Dr. Öğr. Üyesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halk Bilimi Bölümü, Sivas/Türkiye,

[email protected], ORCID: 0000-0002-4736-400X


*** Yüksek Lisans Öğrencisi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı,
Sivas/Türkiye, [email protected], ORCID: 0000-0003-3966-3613

252
in terms of subject staff. The term of folk song is a very comprehensive term that includes verse forms as koşma, semai,
destan, varsağı and mani, as well as types of verse such as beautification, koçaklama, satire and lament.
The folk songs which are within the scope of the study of literary scientists with their lyrics and musicologists
with their compositions, provide important datas for scientists who study the society from which they come from.
Additionally, anonymous folk literature products that provide the cultural link between generations. Folk songs are one
of the most important sources of folk poetry since they exist not only with their compositions but also with their lyrics.
Folk songs are anonymous folk literature products but according to other anonymous products, it is more
evident that folk songs first emerged from the mentality of an individual. Folk songs belong to an individual at the first
time they are produced but in the oral tradition, the first producer of the folk songs is often forgotten and these products
become the common property of society. The society also keeps alive bu expressing many codes belonging to their own
cultures through folk songs.
In this study, the role of mother in folk songs as a genre that embodies cultural codes has been examined. In
order to limit the study, it was determined that the producer of the folk songs in which the role of mother was sought
was a woman. For this, 434 folk songs in the TRT repertoire whose producers were determined to be women were
identified and 73 folk songs texts from which data on the role of women as mothers could be obtained were discussed.
It has been observed that there are different perspectives on the mother role of women in the 73 folk songs. Opinions
have been made on issues such as whether the women who plays the role of mother is active or passive in the folk songs
and how women generally approach the phenomenon of motherhood. Among these folk songs, 5 folk songs were
examined in detail after general information and evaluations about these folk songs which are described as women’s
mouth folk songs. In the study, motherhood was evaluated in two sub-titles in folk songs. These are “The Ideal Role
Motherhood” and “The Role That Brings Sacrifice Pleasure: Motherhood”. Thus, motherhood which is the most
important and sacred role attributed to women in Turkish culture, has been revealed through the eyes of mothers or
expectant mothers themselves and the evaluations were made on the related folk songs.
Keywords: Folk culture, Anonymous Folk Literature, Folk song, Gender, Mother role.

253
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

1. Giriş
İnsanoğlu, hayatı boyunca başından geçen ve onu etkileyen olaylar karşısında tepkisini
doğrudan veya örtülü bir biçimde vermiştir. Kimi insan bu tepkiyi doğrudan ve anında verirken
kimi insan da içine kapanıktır ve tepkisini doğrudan değil, dolaylı yollardan verir. Sanat eserleri
büyük oranda, insanın tepkisini dolaylı verdiği bağlamlarda ortaya çıkar. Bağırıp çağıramayan,
vurup kıramayan insan bazen, içindeki birikimi sanat eserleri vasıtasıyla ortaya koyar.
Türküler, insanoğlunun yukarıda kısaca değinilen dolaylı tepkileri neticesinde ortaya çıkmış
anonim halk edebiyatı ürünleridir. Söz ile müziğin iç içe geçmişliği ve birer kültür hazineleri
olmaları dolayısıyla türkülerin etki gücü diğer müzik türlerine göre daha fazladır (Vural ve
İstanbullu, 2017: 1). Yüzyıllar boyunca hemen her insanî duyguya ses olan türküler, ezgiye dayalı
hüviyetleri vesilesiyle duygu aktarımında başarılı olmuş ve nesiller arasında estetik yapılarını da
koruyarak köprü vazifesi görmüştür.
Türküler sadece üreticilerinin ve/veya içinden çıktığı toplumun duygu ve düşünce
dünyalarını yansıtmakla kalmaz. Aynı zamanda üretildiği bölgenin coğrafî özelliklerini de yansıtma
özelliğine sahiptir. Türkü ritimlerinde coğrafî şartların etkili olduğunu öne süren Gazimihal’e göre
Karadeniz Bölgesi türkülerindeki ritim şiddetlerinin fırtınalarla, yoğun yağmurlarla, sarp dağlarla ve
derin ormanlarla; Ege ve Akdeniz türkülerinin ritimlerinin saf bir güneş ve açık bir gökyüzüyle; Orta
Anadolu türkü ritimlerinin ise hafif ve ılık havayla ilgisi bulunmaktadır (Gazimihal, 2006: 111).
2. Kadın Ağzı Türkü
Kadın ağzı türkü, duygu ve düşünce kaynağı bakımından kadına ait bir atmosfer taşıyan,
kadınlar tarafından yakılan/üretilen (Yılmaz, 2003: 20) türkülerdir. Erdal da kadın ağzı türküleri,
kadının düşünce dünyasını ve hislerini barındıran, kendi ferdî âlemini yansıttığı diğer ürünler (oya,
dantel, motif vb.) gibi izleyiciye / dinleyiciye anlatan ve aktaran bir halk kültürü ürünü olarak
değerlendirir (Erdal, 2020: 219).
Türkü icrası ve türkü yakıcıları söz konusu olduğunda genellikle akla erkek sanatçılar
gelmektedir. Toplumun genelinde var olan ataerkil sistem sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi
türkü üretimi noktasında da erkeğin ön planda olduğu görülmektedir. Buradaki ön planda olma
durumunun yalnızca üretim miktarıyla bağlantılı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, kadının ürettiği
türkülerin erkek tarafından üretilen türkülerin gölgesinde kalarak baş verme fırsatı bulamamış olma
ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.
3. Çalışmanın Kapsamı ve Yöntemi
Kadının anne rolü üzerine yapılan çalışmalar, genellikle toplumun kabul ve görüşleriyle
örtüştüğü biçimde, erkek penceresinden yapılan çalışmalar olmuştur. Bu çalışmada, anonim olması
sebebiyle ve üreticisi katalizörlüğünde içinden çıktığı toplumun kadına karşı bakış açısını
göstereceği düşüncesiyle türküler seçilmiştir. Türkülerin tamamını ele alıp incelemek bu çalışmanın
sınırlarını aşacağından kişisel arşivimizde bulunan TRT Türk Halk Müziği arşivindeki1 türkü
metinleri taranmıştır. Taranan türküler içinden de kadın tarafından üretildiği anlaşılan 434 türkü
seçilmiştir. Bu türküler içinden de kadının anne rolünü içeren 73 türkü tespit edilmiştir (Çelik 2020:
147). Söz konusu 73 türküyü de ayrı ayrı ele almak bir makale çalışması için oldukça hacimli
olacağından, ilgili türküler üzerine genel bir değerlendirme yapılmış ve içinden kadının anne rolünü
farklı açılardan değerlendirmemizi sağlayacağını düşündüğümüz 5 türkü sondajlama yöntemiyle
seçilerek incelenmiştir. İncelenen 5 türküden hareketle annelik rolleri “Ülkü Rol: Annelik” ve
“Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” olarak iki alt başlıkta incelenmiştir.

254
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kadına toplum tarafından verilen pek çok rol bulunmaktadır.² Bu roller içerisinden anne
rolünün seçilmesinin sebebi, bu rolün tüm roller içinde gerek toplum tarafından gerekse anne
tarafından en çok olumlanan ve kutsallık atfedilen rol olması düşüncesidir. İnceleme yöntemi olarak
öncelikle betimsel analiz yapılmış; sonrasında ise betimlenen unsurlar toplumsal cinsiyet ve toplum
psikolojisi bağlamında yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışma neticesinde anne rolüne bir anne / anne
adayı tarafından yüklenen anlamlarla toplumun genelinin yüklediği anlamların örtüşeceği
hipotezinin geçerliliği de ortaya konmuştur.
4. Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Toplumsal cinsiyet rolleri, kadın ve erkek olmanın kültürel anlamları ile ilişkilidir. Her
toplum, kendi belirlediği cinsiyet rollerine bünyesindeki kadın ve erkeklerin dâhil olmasını bekler
(Sol, 2016: 507). Yeryüzünde varlık gösteren iki cinsten biri olan kadının rolü biyolojik unsurlarına
bağlı olarak toplumsal normlara göre belirlenir. Bu rollerde, biyolojik cinsiyet belirleyicidir.
Toplumsal cinsiyet adı verilen olgu da biyolojik cinsiyete bağlı özelliklerle birlikte tanımlanır (Can,
2013: 243).
Birey, cinsiyet farklılığını dünyaya gelmeden önce, toplumun yaptırımına bağlı olarak
yaşamaya başlar ve dünyaya geldikten sonra da bu yaptırımlar içinde kendini bulur/bulmaya çalışır.
Toplum içindeki cinsiyet belirlemeleri renkten (mavi=erkek, pembe= kadın) başlayarak davranışa
kadar geniş bir alanı içine alan yaptırımlarla şekillenir. Dökmen, cinsiyeti, bireyin biyolojik
cinsiyetine dayalı olarak belirlenen demografik bir kategori olarak tanımlar ve toplumsal cinsiyeti
biyolojik unsurdan uzak bir tanımla açıklar. Onu, kadın ya da erkek olmayan toplum ile kültürün
belirlediğini söyler (Dökmen, 2009: 20). Elbette ki bu ayrımın biyolojik faktörlerle de bağlantısı vardır.
Türköne’ye göre “cins” sözcüğü biyolojik olarak dişiyi ve erkeği ifade eder; “cinsiyet”
sözcüğü de bu biyolojik belirlemeye bağlı olarak toplumsal / kültürel olanı ifade eder (Türköne,
1995: 7-8). Hemen her toplumda kadın; erkeklerden sonra gelen, fizyolojik ve duygusal yapısından
dolayı naif, isteklerini, beklentilerini en azından erkek kadar özgürce ifade edemeyen bir cins olarak
karşımızda durmaktadır. Bunda ataerkil erkek otoritesine göre kurgulanan toplumsal düzenin
toplumun maddî ve manevî tüm örgütlenmelerine yayılması çok etkilidir (Başaran, 2018: 71). Bu
belirleyici unsurlar kadını içinde bulunduğu toplumun gelişmişlik düzeyine ya da kapalı olma
durumuna göre sınırlandırmış ve çoğu zaman “kendi” olamadan yaşamaya yöneltmiştir. Eliuz;
biyolojik farklılığın, derin ve çok boyutlu bir toplumsal farklılığa dönüşmesi ile her anlamda
kadının ikincilliğe zorlandığını ve “Kadınlık kurgusunun ötekilik” özelliğine sahip hâle geldiğini
belirtmiştir (Eliuz, 2011: 222). Bu bağlamda kadın, içinde bulunduğu topluluğa karşı iç dünyasında
gelişen, belirginleşen ve yaşayan her duyguyu farklı tavırlarla gösterme çabasına yönelen bir
canlıya dönüşür. Kadınlık bir bakıma” biyolojik yazgı” hâline gelir (Leoff, 1999: 87).
Bora, toplumsal cinsiyet olgusunda kadınlık ve erkekliğin biyolojik bir temeli olduğunu ve
bunun değişmediğini ancak cinsiyetin bu temelden ibaret olmadığını, onun üzerine kurulan
toplumsal bağlama göre değişen bir örüntü olduğunu ifade eder (Bora, 2005: 37). Toplumun ve
kültürün belirlediği cinsiyet farklılığı, bireylerin cinsel yönelimlerini de doğrudan etkiler.
Geleneksel yapılarda, toplum içinde üzerine düşen rolleri yapmayan veya karşı cinsten rol çalmaya
çalışan bireyler şiddetli bir biçimde ayıplanarak dışlanır / ötekileştirilir. Geleneksel yapıda ortaya
çıkan bu normları Franzoi “kalıp yargı” olarak tanımlar ( Franzoi, 1996’dan aktaran, Dökmen,
2009: 32).
Kısacası, toplumsal cinsiyet rolleri esasen kadınlığın ve erkekliğin sosyal ortamlarda ifade
ediliş şekli olarak tanımlanabilir. Bu ifade ediliş de biyolojik yapıya dayanmaktadır. Söz gelimi, bir
kadını anne rolüne getiren onun doğurganlığı / doğurma potansiyelidir.

255
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

4.1 Kadın Ağzı Türkülerde Anne Rolü


TDK’nin güncel sözlüğünde annenin tanımı şu şekildedir:
“1. isim Çocuğu olan kadın, ana, valide, kocakarı, mader, nene, aba.
2. isim Yavrusu olan dişi hayvan” (URL-2).
Eski Türklerde anne adı yerine “ög” veya “aba” kelimesi kullanılmıştır. Bunlardan “ög”
sözü “öksüz” sözünde günümüzde “anasız kalma” anlamında hala dilimizde yaşamaktadır. “Aba”
sözü ise daha çok eski Türklerde kadın kamları ifade eden bir söz olup, günümüzde “ebe” sözü bu
sözün ifade ettiği anlama en yakın olanıdır (URL-3).
Kadının toplumsal cinsiyet rolünün en önemli olanı ve kutsal sayılanı, cinsine uygun fiziksel
yapının getirdiği annelik rolüdür. Ataerkil toplumlarda anne rolü kadının mutlaka sahip olması
beklenilen ve toplumda değer görmesini sağlayan bir roldür. Bu durum dolayısıyla genellikle
kadınların ulaşmak istediği en önemli rol de annelik olmuştur çünkü toplum tarafından onaylanmak
ve geleneksel kültür içinde kadının kendini gerçekleştirmesi / ispat etmesi için anne rolüne terfi
etmesi beklenir. Kadının gelin gittiği yerde saygınlık kazanması, erkeğin gözüne girmesi, analık
zevkini tatması ve soyun devamı için doğurmalıdır çünkü doğuramayan kadınlar horlanır (Örnek,
1977: 132).
Üreticisinin kadın olduğu (kadın ağzı) türkülerde de annelik pek çok açıdan işlenmiştir.
Çalışmada üzerinde durulan 73 kadın ağzı türkünün 24’ünde kadın anne rolü içinde etken bir
durumdayken 49 türküde edilgen konumdadır. Bu veriler, kadının, toplum tarafından istenilen role
bürünse dahi yeterince söz sahibi olamadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca annelerin genellikle
edilgen/pasif durumda kalmaları, genellikle onlardan fedakârlık beklentisi dolayısıyladır. Anne
rolünün etken olduğu kadın ağzı 24 türküden 16 tanesinde çoğunlukla yeni anne olan veya anne
adayı kadınların duyguları aktarılmaktadır. Bu duygularda ataerkil yapının getirdiği ‘erkek evlat
sahip olunması’ baskısının kadın üzerindeki etkisi görülmektedir. Kadın, erkek evlat sahip olmak
için Tanrı’ya yakarmaktadır. Bu türküler içerisinde 3 türküde dualar ve yakarışlar ile sahip olduğu
erkek evladını kaybeden annenin acısı dile getirilmiştir. Geriye kalan 8 türküde ise kız ve erkek
evlat sahibi olan annenin duyguları dile getirilmiştir. Bu türkülerden 2 tanesinde anne ve erkek
evladın diyaloğu anne sevgisi ile kadının bir başka rolleri olan eş/nişanlı sevgisinin kıyaslandığı bir
diyalog olarak aktarılmış. Eş/nişanlı sevgisi, anne sevgisinin önüne geçmiş bir biçimde
yansıtılmıştır. Kız evlat ve anne arasındaki diyaloğun verildiği 4 türküde ise anne kızına öğüt veren,
kızının sevgisine karşı onay vermeyen ve onu bu sevgiden vazgeçirmeye çalışan bir birey olarak
karşımıza çıkar. Bu diyaloglardaki farklılık anne rolünü taşıyan kadının evlat cinslerine karşı aldığı
tavrı göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Anne rolünün edilgen olduğu 49 türküden 12 tanesinde rolün sadece adı geçmektedir. Ancak
bu 12 türkünün birinde anne rolünün göreviyle, kız evlatla anne arasındaki ilişki verilmektedir. 19
türküde ise kadının bir diğer rolü olan ve geçiş dönemi neticesinde elde ettiği ‘ gelin rolü’ ve bu
role bağlı olarak dillendirilen gelin türküleri içerisinde verilmiştir. 18 türküde kız evlat olarak
kadının rolü olan evlat rolüne bağlı olarak anne rolünü görmekteyiz. Bu türkülerde evladın annesine
sitemi söz konusudur. 6 türküde kız evlat geçiş dönemi ile ilgili yaşadığı sıkıntı ile annesine yanında
olmadığı için sitem etmektedir.
Kadın ağzı türkülerdeki anne rolü ile ilgili yukarıdaki genel değerlendirmelerin yanında, söz
konusu türküler içinden sondajlama yöntemiyle 5 türkü seçilmiş ve ayrıca incelenmiştir. İncelenen
türkülerden hareketle annelik rolünün kadın tarafından arzulanan bir rol olduğu ve role bürünen
kadınların acı da çekse bu durumdan şikâyetçi olmadığı tespit edilmiştir. Bu iki çıkarım yukarıda

256
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

ifade edildiği üzere “Ülkü Rol: Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” başlıklarıyla
aşağıda değerlendirilmiştir. Değerlendirmelere geçmeden önce türkü metinlerini vermenin faydalı
olduğunu düşünüyoruz.
1. Ak Taş Diye Belediğim
Yöre : Güneydoğu Anadolu
Kaynak kişi : Selahattin SARIKAYA
Derleyen : Muzaffer SARISÖZEN

Ak taş diye belediğim


Tülbendime doladığım
Tanrıdan dilek dilediğim
Mevlam şu taşa bir can ver

Tarlalarda olur yaba


Savururlar gaba gaba
Merzifon'da Piri Baba
Mevlam şu taşa bir can ver

Yoldan geçen yolcu gardaş


Ben kimlere olam sırdaş
Kırşehir'de Hacı Bektaş
Mevlam şu taşa bir can ver

Bebeksiz oldum divane


Hep ağlarım yane yane
Konya'da Ulu Mevlane
Mevlam şu taşa bir can ver

2. Ağ Keçi Gelmiş De Oğlağın İster


Yöre : Yozgat / Akdağmadeni
Kaynak kişi : Aysel SEZER
Derleyen : Nida TÜFEKÇİ

Ağ keçi gelmiş (de) oğlağın ister


N'olur Allah n'olur bir oğlan göster

257
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Oğulsuz gelini kınar mı eller


Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir elekçi gelse eleğin alsam


Uğrünü uğrünü höllük elesem
Aynalı beşiğe (de) oğlan belesem
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir oğlum olsa (da) versem hocaya


Okuya okuya çıksa heceye
Müjdeciler gelse bizim peçeye
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

3. Atem Tutam Men Seni


Yöre : Bitlis
Kaynak kişi : Nazire SUBAŞI
Derleyen : Hüsamettin SUBAŞI

Atem tutam men seni


Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum


Gül topun olsun oğlum
Sırali gavak dibinde (oy)
Toyluğun olsun oğlum (oy)

258
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Ev süpürür toz eder


Hamama gider naz eder
El ayağı kir içinde
Yıkamam diye naz eder

4. Aşşağıdan da Gele Gele Geldiler


Yöre : Yozgat / Boğazlıyan
Kaynak kişi : Salih KUBİLAY
Derleyen : İclal AKKAPLAN

Aşşağıdanda gele gele geldiler


Geldiler de evimize doldular
Kızımızı elimizden aldılar
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Çıkdım bakdım Çamlıbel'in düzüne


Döndüm bakdım karlar yağmış izime
Ellerin anası gider kızına
Benim anam bakmaz oldu yüzüme
Benim anam bakmaz oldu yüzüme

Anama söyleyin de mendilimi yudu mu


Yuyup yuyup gül daline koydu mu
Gurbet elde benim yavrum var dedi mi
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Anam beni neler ilen besledi


Siyah saçım gül suyuynan ısladı
Anam beni de gurbet için besledi
Ben gidiyom garip anam ağlama
Akını çıkarıp kara bağlama

259
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

5. Testiyi Aldın Kızım


Yöre : Erzurum
Kaynak Kişi : Yöre Ekibi
Derleyen : Azize GÜRSES - Gülşen ALTUN

Ana
Testiyi aldın kızım
Çeşmeye vardın kızım
Gittin ki tez gelesin
Nerede kaldın kızım

Kız
Testiyi aldım ana
Çeşmeye vardım ana
Yıkılası çeşmede
Mendilim kaldı ana

Ana
Çeşmeye vardın kızım
Suyu doldurdun kızım
Yıkılası çeşmede
Sen kimi gördün kızım

Kız
Çeşmeye vardım ana
Suyu doldurdum ana
Yıkılası çeşmede
Mahmud’u gördüm ana

Ana
Altına bak altına
Bak şu kızın haltına
Ele hersim çıkir ki
Alım yumruk altına

260
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kız
Kınayı getir ana
Parmağın batır ana
Ben kararı vermişim
Muhtarı getir ana

Ana
Acıdır dilin kızım
Kötüdür fendin kızım
Akşam kardaşın gelsin
Kırdıram belin kızım

Kız
Tatlıdır dilim ana
İyidir fendim ana
Yüzbin gardaşım gelse
İncitmez telim ana

Ana
Acı gülüşün kızım
Sonunu düşün kızım
Ananı derde salar
Suya gidişin kızım

4.1.1 Ülkü Rol: Annelik


Geleneksel kültürde, eğer çiftin çocuğu veya erkek çocuğu olmuyorsa bu durumun
müsebbibi olarak kadın gösterilir.³ Bu da, kadınlar üzerinde çok büyük bir baskı oluşturarak ilgili
kadınlar tarafından anneliğin neredeyse tek amaç olmasıyla sonuçlanır. Bir kadının çocuk
doğurabilme becerisi, kadınlığının değerlendirilmesindeki en önemli ölçüttür (Ergun ve Gündüz
Alptürker 2017: 80). Anne olamayan veya erkek bir çocuk doğuramayan kadınların üzerine kuma
getirilmesi tehdidi de baskı altındaki kadınların içinde bulundukları darboğazı daha da
katlamaktadır. Anne rolünün hedeflenen rol haline gelmesinde bu unsurların çok büyük bir etkisi
vardır. Erkek çocuk annesi olmanın sağladığı sosyal statü de düşünüldüğünde tercih genellikle
erkekten yanadır.
Yukarıda metinleri verilen türkülerden 1 ve 2 numaralı olanlarda anneliğin bir ülkü rol
modeli olarak karşımızda durduğunu görüyoruz. Her iki türküde de kadınlar çaresizdir.

261
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Çaresizliklerinin temel sebebi, evlilik sonrası onlardan beklenen role bürünemeyişleridir. “Ak Taş
Diye Belediğim” türküsünde evli ancak çocuğu olmayan bir kadının çocuk özlemini dile getirdiğini
görüyoruz. Şekil olarak kundaktaki bebeği andıran bir kaya parçasını sarıp sarmalayarak Tanrı’dan
bu kaya parçasına can vermesini dilemektedir. Dileğinin gerçekleşmesi için de Merzifonlu Pir
Baba’yı, Kırşehirli Hacı Bektaş’ı ve Konya’dan Mevlana’yı aracı kılmak istemektedir⁴. Türküden
anlaşıldığında göre kadının hâlinden anlayan, onu dinleyen, sırlarını paylaşacağı kimse de yoktur.
Bu hal, onun gece gündüz gözyaşı dökmesine sebep olmaktadır. Yaşadığı azap o kadar derindir ki
aklını kaçıracak gibi olmaktadır. Bütün bu sıkıntıları ortadan kaldıracak tek şey ise bir bebektir.
Yani, kadının annelik rolüne kavuşmasıdır.
“Ağ Keçi Gelmiş de Oğlağın İster” türküsünde ise bu defa erkek çocuk özlemiyle kavrulan
bir anne / anne adayı görüyoruz. Türküden hareketle kadının daha önce bir kız çocuğunun olup
olmadığı net bir şekilde anlaşılamamaktadır. Türküde çocuk hasreti, türkünün başlığından da
anlaşılmaktadır. Zira oğlak, keçi yavrusuna verilen addır. Türküyü yakan kadın, erkek çocuk
doğurmadığı için toplum tarafından kınanacağını düşünmektedir. Ona öğretildiği üzere bu durumun
müsebbibi olarak kendini görür ve ninni söyleyemeyen kendi diline beddualar eder. Bu durumda
kadın kendine haksızlık ettiğinin de farkında değildir. Anne olamadığı için kendini suçlar. Ömrünün
tek gayesi aynalı bir beşikte erkek çocuk sallamak olan kadın, doğacak çocuğu için höllük eleyişini,
onun okula gidişini, okuma yazmayı söküşünü ve evliliğini düşlemektedir. Erkek çocuk anası
olmamak, bütün bu hayallerin önündeki tek engeldir.
Yukarıda annelik hasreti bağlamında betimsel analizi yapılan iki türküden de anlaşılacağı
üzere, geleneksel kültürde kadının toplum tarafından kabul edilip benimsenebilmesi için önündeki
en önemli ödev anne rolüne bürünmektir. Bu role bürünemeyen kadınlar, annelik özlemlerini
türküler aracılığıyla dile getirmişlerdir.
4.1.2 Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik
İncelenen türkülerin üçünde (3, 4 ve 5. türküler) anne rolündeki kadınların çocukları ile
arasındaki duygusal iletişimin boyutları gözler önündedir. Ataerkil yapının bir sonucu olarak
babanın ailenin geçiminden sorumlu olması dolayısıyla genellikle evden uzak kalması, anneninse
toplumsal rolü icabı evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesi, beraberinde çocukların
anneleriyle olan bağlarının daha güçlü ve hassas olmasını getirmiştir. Bu ilişki, erkek çocuk ile anne
arasında daha güçlü bir biçimde ortaya çıkmaktadır. 3 numaralı türküde, erkek çocuk doğurarak
üzerindeki büyük baskıyı ortadan kaldıran bir annenin, oğluyla kurduğu iletişim dikkat çekicidir.
Ninni fonksiyonundaki türküde anne, işe giden babayı beklemektedir. Anne, eşi eve geldiğinde
oğlunu sağlıklı bir şekilde babasının kucağına vermek istemektedir. Dikkatle bakıldığında bu
tabloda annenin kendini düşünmediği görülecektir. Onun için oğlunun ve eşinin mutluluğu mutlu
olmak için yeterlidir. Diğer dörtlüklerde de doğrudan kendisi için tek bir dileği yoktur annenin.
Oğlunun büyüyüp evlenmesi, anne için dünya saadetidir.
4 ve 5 numaralı türkülerde ise anne ile kızı arasındaki ilişki anlatılmaktadır. Her iki türküde
de gelin olmak üzere olan bir kızın ardından annenin duyduğu üzüntü dile getirilmiştir. 4 numaralı
türküde kızın, 5 numaralı türküde ise anne ile kızın birlikte dile geldiği görülmektedir. 4. türküde
evlenerek gurbete giden bir gelin rolünde karşımıza çıkan kız, annesinden ayrılacağı için
mutsuzdur. Türküden anlaşılacağı üzere annesi kızını harika besinlerle beslemiş, saçlarını da gül
suyuyla yıkamış ve gözünden bile sakınarak büyütmüştür. Kızını evlendirmesi (vermesi) her ne
kadar o an için kızı üzerinde olumsuz bir iz bıraksa da aslında bu, kız için bir açıdan olumludur.
Zira, bir kızın evlenememesi de geleneksel halk kültüründe kötü bir durumdur ve hiçbir anne kızının
“evde kalması”nı istemez. Eğer anne, doğrudan kendini düşünse kızını vermez çünkü bilhassa ev

262
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

işlerinde genç bir kız, anne için bulunmaz bir nimettir. Kız çocuğu, ev işlerinde yapacağı katkıyla
annesinin üzerindeki yükü hafifletir. Türküde annenin kızının gurbete gitmesine izin vermesi, bu
bağlamda, kendinden feragat ettiği anlamında da okunabilir. Ayrıca, kendi canından bir parçayı
uzak bir yere “vermesi” de kızının saadetini düşünmesi anlamına gelir.
5. türküde bir anne ile kızının deyişmesi görülmektedir. Türküde su almak için çeşmeye
giden ve orada Mahmut isimli bir delikanlıya gönlünü kaptıran kızın annesiyle yaşadığı çatışma
anlatılmaktadır. Anne, kızının çeşmeden su almaya gidişinden endişe eder ve neden gittiğini, orada
neler olduğunu kızına sorar. Kızı ise çekinmeden Mahmut ile ilgili düşüncelerini söyleyerek onunla
evlenmek istediğini annesine söyler. Anne ise şiddetle karşı çıkar hatta bu durumu ağabeyine
anlatarak onu dövdürmekle bile tehdit eder. Annenin bu tavrından yola çıkarak onun Mahmut’u
tanıdığını ve kızına layık görmediğini anlıyoruz. Bir annenin kızının mutluluğunu istememesi gibi
bir durum olamaz. Türkünün üretim bağlamı bilinmemektedir ancak kuvvetle muhtemel Mahmut,
anneye göre kötü biridir ve anne, kızını ona bu yüzden vermek istememektedir. Kötü olmasa bile
anne, kızına Mahmut’u layık görmemektedir. Kızına yalvarır bir edada sonunu düşünmesi
gerektiğini söyleyerek iki gönül bir olunca samanlığın seyran olamayacağını anlatmaya
çalışmaktadır. Türküde görüldüğü üzere kızın babası sahnede yoktur. Kızın geleceğiyle ilgili en
önemli karar aşamasında yük annenin sırtındadır. Kız ise annesinin sözünü dinlemeyerek işleri daha
da çözülmez bir hâle getirmektedir. Dolayısıyla annenin yaşadığı zorluk da katlanmıştır. Bu türküde
anne ayrıca, yaşanan aşk çerçevesinde dolaylı olarak ortaya çıkan ve belirginleşen kadın tiplerinden
“Ȃşıkları ayıran anne tipi” (Mirzaoğlu, 2010: 152) görünümündedir.
5. Sonuç
Toplumda kendini ifade etme konusunda duygularını geriye itme gibi bir sorunla karşı
karşıya kalan bireyin, kültürel ve sosyal yapılanmanın bir sonucu olarak çoğunlukla kadın olduğu
söylenebilir. Kandiyoti (1996: 29), toprağın yalnızca erkekler aracılığıyla kuşaktan kuşağa
aktarıldığı atasoylu hane halkı anlayışının kadınlara son derece sınırlı bir alan bıraktığını ifade eder.
Hal böyle olunca içinde yaşadığı toplumda ötekileştirilen kadınlar iç dünyalarında yaşadıkları
coşkuyu, hüznü, kırgınlıkları, beklentileri aktarmak için farklı yöntemler seçmiştir. Bu yöntemler
dilde bir türkü, ninni, ağıt, mani olurken, el işlemelerinde bir motif, halıda bir desen, giyimde bir
renk şeklindedir. Kadın ağzı türküler esasen, bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kadının toplum içerisinde kabul görmesini sağlayan, onları toplum içinde sosyalleştiren
veya sosyalleşme sürecinde ön plana çıkaran anne rolüdür (Erdal, 2011: 40). Kadınlar da bu bilginin
farkına vararak toplum içinde söz sahibi olabilmek, iktidar elde edebilmek ve bir bakıma kendilerini
gerçekleştirebilmek için “anne” rolünü arzulamışlardır. TRT Repertuvarında ve
www.repertukul.com sitesinde kadın ağzından derlenmiş 434 türkü yer almaktadır. Bu türkülerin
73’ünde kadının anne rolüne dair veriler bulunmaktadır. 24 türküde türküyü bizzat yakan anneyken
49 türküde anneliğe dair farklı bakış açıları bulunmaktadır. İlgili türkülerde anne, kimi zaman gelin
giden bir kızın gözünden resmedilirken, kimi zaman arzulanan bir rol, kimi zaman da gençlerin
önündeki bir engel konumundadır. Çalışmada üzerinde detaylı bir şekilde durulan 5 türküde ise
annelik toplumun değer yargılarıyla örtüştüğü biçimde işlenmiştir. Bu türkülerin ikisinde
hedeflenen, arzulanan ve özlenen bir rol olan annelik, diğer üç türküde ise çocuklarını korumayı,
ömrünü onlara adamayı görev bilmiş bir pozisyonda karşımıza çıkmıştır.
Kadının toplumsal cinsiyet rolleri içinde toplumun en çok kutsiyet atfettiği rol anneliktir.
Kadın ağzı türkülerde de anneliğe yüklenen kutsallığın izleri görülmektedir. Ayrıca, geleneksel
yapının kadın ağzı türkülerde korunduğunu, kadınların topluma ait kültürel kodları türküler
aracılığıyla nesilden nesile aktardıklarını söylemek mümkündür.

263
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Sonnotlar
1. Söz konusu arşiv ayrıca https://www.repertukul.com/ (URL-1) sitesinde de mevcuttur.
2. Kadına ait diğer roller şu şekilde sıralanabilir: Evlat, eş/evli kadın, dul kadın, sevgili, gelin, kuzen, elti,
yenge, kaynana, nine, hala/bibi, görümce, nişanlı ve üvey anne.
3. Bilimsel çalışmalar, çocuğun cinsiyetini belirleyen Y kromozomunun erkekten geldiğini kanıtlamıştır.
Dolayısıyla, cinsiyetin ortaya çıkmasında kadının biyolojik olarak hiçbir etkisi yoktur.
4. Çocuksuz kadınların ata/evliya kültüne bağlı olarak türbe, dergâh vb. mekânlardan şifa dilemesi,
dinsel/büyüsel sağaltma metotlarından biridir.

Kaynaklar
AĞÇOBAN, S. (2016). “Kadın Olgusunun Kültürel Gelişimi ve İslam’da Kadının Yeri Üzerine Tartışmalar”,
Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 2(1): 14-24.
BAŞARAN, U. (2018). “Atasözlerinde Kadın Algısı”, 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi
Bildirileri, 65-74, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
BORA, A. (2005). Kadınların Sınıfı. İstanbul: İletişim Yayınları.
CAN, İ. (2013). “Tarih, Toplum ve Kültür Bağlamında Aile ve Kadın”, Sistematik Aile Sosyolojisi. Konya:
Çizgi Kitabevi.
ÇELİK, A. (2020). TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DÖKMEN, Z.Y. (2009). Toplumsal Cinsiyet. İstanbul: Remzi Kitabevi.
ELİUZ, Ü. (2011). “Cinsel Kimlik Paniği: Kadın Olmak”, Turkish Studies, 6(3): 221-232.
ERDAL, T. (2011). “Erkek Ağızlı Türkülerde Kadın İmajı”, Folklor/Edebiyat, 17(65): 37-52.
ERDAL, G. (2020). “Halk Kültüründe Kadının Türkü Yakıcı Kimliği ve Kadın Ağzı Türkülerde Kocaeli
Örneği”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 3(4): 216-227.
ERGUN, P. ve GÜNDÜZ ALPTÜRKER İ. (2017). “Çocuksuzluk Sağaltımında Satılma Ritüeli – Ritüelin
Tarihsel Bağlamı ve Metaforik Dili”, Millî Folklor, 29(115): 79-90.
GAZİMİHAL, M.R. (2006). Anadolu Türküler ve Musikî İstikbalimiz. İstanbul: Ötüken Yayınları.
KANDİYOTİ, D. (1996). Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar. (Çev. Aksu Bora vd.), İstanbul: Metis Yayınları.
LEOFF, C. (1999). Blöfçünün Rehberi – Feminizm. (Çev. Nimet Aytan), İstanbul: Tempo Yayınları.
MİRZAOĞLU, F.G. (2010). “Lirik Türkülerde Kadın Tipleri”, Türkbilig, 20: 127-164.
ÖRNEK, S.V. (1977). Türk HalkBilimi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
SOL, S. (2016). “Kadının Dönüşüm Mekânı: Rumeli Türküleri Örneği”, Avrasya Etüdleri. 50/2: 507-528.
VURAL, G. ve İSTANBULLU, S. (2012). Sosyal Veriler Işığında Türkülerde Kadın. Konya: Eğitim
Yayınları.
YILMAZ, A. (2003). Türk Kültüründe Kadın ve Kadın Ağzı Türküler. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

İnternet Kaynakları
URL-1: https://www.repertukul.com/ (Erişim Tarihi 25.06.2021).
URL-2: https://sozluk.gov.tr/ (Erişim tarihi: 29.06.2021).
URL-3: (http://docplayer.biz.tr/99214072-Turk-tefekkur-dunyasinda-kadin-oguz-kagan-dan gunumuze-m-
ekici-prof-dr-izmir-turkiye.html (Erişim Tarihi: 15.06.2021).

264
Derdiçok, N. S. (2021) Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri, Folklor Akademi
Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, 265 – 280.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 30.05.2021
Kabul / Accepted: 21.07.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ*

Nükte Sevim DERDİÇOK**

Öz
Geleneksel bir uygulama olan gün, kent ortamının yaratımı olarak karşımıza çıkmakla beraber, çeşitli sosyal
çevre ve şartlar içerisinde görülen kadın tiplerini bir araya getiren ortamlardandır. Tarihsel gelişimi içerisinde belirli
özellikleri üzerinden karikatürize edilerek sunulmuş olan bu uygulama, pek çok halk bilgisi yaratmasını bünyesinde
bulundurmakla beraber, aynı zamanda kadın kimliğinin tüm aktarımını sergileyebildiği, toplumsal ve kültürel kodların
getirdiği rol ve sorumlulukların arasında sıkışıp kalan kadının hem sosyalleşebildiği hem de kimlik ve karakter
özelliklerinin temsillerini sunabildiği bir ortam olarak da karşımıza çıkmaktadır. Gün içerisindeki kadınların farklı
karakter ve kişilik özelliklerine sahip olması sebebiyle çeşitli kimlik özellikleri ve temsilleriyle karşılaşmak da mümkün
hâle gelmektedir. Farklı karakter ve kimlik özelliklerinin aynı ortamda bir araya gelmesi, temsillerin de çeşitlenmesine
neden olmaktadır. Bahsedilen bu özelliklerin temsillerinden biri de kuşkusuz ki statü yarışıdır. Kadın iletişiminin
oldukça yoğun olduğu bu uygulama, bazı yapısal kısımları ile ister istemez statü gösterisine dönüşmektedir. Gün adı
verilen bütüncül yapının daha küçük yapısal birimlerinden olan yeme içme ve giyim kuşam unsurları, özellikle bu
gösterinin en iyi temsil alanlarındandır. Yemeği iyi yapması ya da giyim kuşamına dikkat etmesi ile bilinen bir kadın,
statü endişesi sebebiyle bu konularda her zaman özenli davranmaktadır. Bu özen, kazanılan veya sahip olunan imajları
ve dolayısıyla da statüyü kaybetmek istememe veyahut belli bir statü kazanma isteği ile alakalıdır. Özellikle para, ün,
itibar edinme gibi isteklerin neden olduğu statü arayışı ve yarışı, gün özelinde minyatür bir ün ve itibar edinme ifadesi
olarak görülmektedir. Diğer bir deyişle kadınlar arasındaki statü yarışının hem doğduğu/yaratıldığı hem de aktarıldığı
bir mekân olan gün, bu yarışın tüm temsillerinin de görülebilmesi için oldukça elverişli bir ortam olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu durum da günün, sadece “dedikodu ortamı” olma özelliğinden sıyrılarak kültürel işlevlerine ve
dolayısıyla da günün sürdürülebilir olma durumuna işaret etmektedir. Bu makalede, öncelikle gün kavramı açıklanmış
olup gün katılımcısı olarak görülen kadının kimlik, karakter, kişilik özellikleri ele alındıktan sonra bu özelliklerin
üzerine inşa edilen statü meselesinin, gün uygulamasının yeme içme, giyim kuşam, tasarruf araçları, iletişim gibi yapısal
kısımlarını kendisine temsil ortamı olarak seçmesinin nedenleri ve bu ortamların bahsedilen temsil süreçlerinde ne gibi
işlevleri olduğu incelenmiştir. Bu inceleme ile kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle alakalı rol ve
sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün ortamının, günün tarihsel gelişimi
içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal
birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olduğu; katılımcılar, mekân, yeme içme, giyim kuşam, iletişim gibi bu yapısal
kısımların her birinin kadının statü elde etmesi veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok
temsil icra ettiği bir mekân durumuna geldiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar sözcükler: Gün, kadın, statü, kimlik, geleneksel uygulamalar.

STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS

Abstract
The tradition of women’s day meeting brings together various types of women which we see in various social
environments and conditions as a result of the urban environment. This practice, which has been presented to us by
being caricatured over certain features in its historical development, includes many folklore creations. At the same time
it emerges as an environment which can exhibit the entire transmission of female identity; and where women, stuck
between the roles and responsibilities brought by social and cultural codes, can both socialize and present the

* Bu makale, Nükte Sevim Derdiçok tarafından hazırlanan ve yazım aşamasında olan “Kent Folkloru: Kadın Günlerinin Halk Bilimi
Açısından İncelenmesi” adlı doktora tezi esas alınarak kaleme alınmıştır.
** Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir/Türkiye,
[email protected], ORCID 0000-0002-3020-3226

265
representations of identity and character traits.It is also possible to encounter various identity characteristics and
representations during the women’s day meeting, as women have different character and personality traits. The
combination of different identity features in the same environment leads to the diversification of representations. One
of the representations of the abovementioned characteristics is undoubtedly the status race. This tradition, in which
communication among women is quite intense, inevitably turns into a status show due to some of its structural aspects.
Eating-drinking and clothing elements, which are the smaller structural units of the holistic structure we call the
women`s day meetings, are especially the best representation areas of this show. A woman known to cook well or pay
attention to her dressing will always be attentive to these issues due to status concerns. This care is related to the desire
not to lose the image gained or owned and therefore the status, or to gain a certain status. The demand and race for
status, which is caused by desires such as money, fame and gaining prestige, is seen as a miniature expression of fame
and reputation on the women’s day meetings. In other words, the women’s day meeting, which is a place where the
status race between women is both born / created and conveyed, appears as a very useful place for us to see all the
representations of this race. This situation points to the cultural functions of the women’s day meetings and therefore
to the sustainability of them, instead of having the only feature of being the “gossip environment”. In this article, firstly
the concept of the women’s day meeting is explained and after discussing the identity, character and personality of the
woman known as as participantof these meetings, the reason why she chooses the structural parts of the status issue,
which is built on the characteristics, such as food and beverage, clothing, means of savings, communication, as a
representation environment and what kind of functions these environments have in the mentioned representation
processes are examined. With this examination, the women’s day meetings environment, in which women can perform
their roles and responsibilities related to all features of their identity and character and present them to the other
women’s taste, is understood firstly as an expression of the traditional practice itself, and then as a status symbol of the
structural units that make up this practice within the historical development of the women’s day meetings. It is
concluded that each of these structural parts such as participants, place, eating and drinking, clothing and
communication have become a place where women perform many representations in order to gain status or not to lose
or reinforce the status they have gained.
Keywords: Women’s day meetings, women, status, identity, traditions.

266
Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri

Giriş
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen gün; kadın günü ve kabul günü gibi farklı
adlandırmalarla da karşımıza çıkan bir uygulamadır. Halk ve buna bağlı olarak halk bilgisi
kavramları, geniş çerçevede düşünüldüğünde, kent ortamının üretimi olan ve kentten kırsala doğru
yayılım gösteren bu geleneksel uygulama, farklı dönemlerde uygulamanın yapısal ve işlevsel
özelliklerine bağlı olarak çeşitli şekillerde adlandırılmış olsa da varlığı günümüzde de devam
etmektedir. Zirâ, “yeni yaratmalar ortaya koyan ve bu yaratmaları kullanan herhangi bir kişi,
bunları bir grup içinde paylaştığında, sosyal statüsü veya mesleki etiketi ne olursa olsun halk bilimi
açısından değerlendirildiğinde, halk kavramı içinde yer alır.” (Ekici, 2007: 10). Dolayısıyla bu
uygulama da kent ortamı içerisinde kentli nüfus tarafından sürekliliği sağlanmış, kentten kırsala
doğru gelişim göstererek yayılmış ve yapısal-işlevsel birtakım değişimler göstererek günümüze
kadar gelmiştir.
Makalede ‘gün’ olarak isimlendirilecek olan bu uygulama, katılımcılarını kadın gruplarının
oluşturduğu ve bu grupların önceden belirlediği mekân, zaman ve sıralamaya göre düzenlenen,
yeme içme, giyim kuşam, eğlence, iletişim, tasarruf araçları (Türk lirası, Euro, şeker, yağ, peçete
vs.) gibi yapısal kısımlardan meydana gelen ve ekonomik, psikolojik, sosyal, kültürel pek çok işleve
hizmet eden toplantılar şeklinde tanımlanabilir. Söz konusu geleneksel uygulamanın ilk şekli
1970’li yıllardan itibaren ‘kabul günü’ şeklinde ifade edilmiş, zaman içerisinde hem uygulamada
meydana gelen yapısal ve işlevsel değişimler hem de ifadede kullanım kolaylığı açısından ‘gün’
şeklinde kısaltılarak kullanılagelmiştir (Cengiz, 2016). Tarihî gelişimi içerisinde hizmet ettiği
amaçların değişmesi sonucu katılımcı ilişkileri (komşu günü, akraba günü vs.), tasarruf araçları
(altın günü, Euro günü vs.) gibi etmenlere bağlı olarak farklı adlandırmalar kullanılsa da genel
kullanım itibariyle uygulamanın günümüzdeki ifadesi ‘gün’dür.
Günler, kadın kimliğinin -kadınlara yüklenen- rol ve görevlerinden beslenen ve kültürden
kaynağını alan hemen hemen tüm özelliklerinin görülebildiği bir mecradır. “Uygulamalar,
işbölümleri ve bunlarla ilgili görevler, görüntülerin yanı sıra, kadın ve erkekle bağlantılı kavramlar
ve idealler, herhangi bir toplumun geleneksel kültürünün bir parçasıdır.” (Nenola, 2017: 86).
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen rol ve görevler, sadece çocuk doğurma veya çocuk
bakımı ile sınırlı kalmamaktadır. Diğer bir deyişle kadınlar, toplulukların festivaller, sözlü
gelenekler, mutfak kültürü, halk hekimliği ve gün gibi her türlü kültürel ve geleneksel
yaratımlarında ve bunların aktarımında rol almaktadırlar. Buna rağmen kadınların yaptığı iş, ‘ev
işi’; konuştukları ise ‘dedikodu’ olarak nitelendirilmekte (Reiter, 2016: 8-9), özellikle inceleme
konusu edilen günler de bu yaklaşım doğrultusunda ‘dedikodu ortamı’ olarak mizah malzemesi
yapılarak günlerin kültürel yapı ve işlevleri arka plana itilmektedir. Oysaki gün adı verilen bu
geleneksel uygulama, son derece önemli bir kültürel yaratım ve aktarım ortamıdır.
Kültürel kodların beslediği bu yaratım ve aktarım ortamının yaratıcısı ve aktarıcısı
‘kadın’dır, diğer bir deyişle gün gruplarının katılımcılarını kadınlar oluşturmaktadır. Kadın
kimliğinin oldukça baskın olduğu gün ortamında katılımcılarının kimlik ve karakter özelliklerine
bağlı olarak birtakım endişeler ve bu endişelerin giderilmesi sebebiyle ortaya konan çeşitli temsiller
mevcuttur. Bunlardan biri de şüphesiz ki statü endişesi ve bu endişenin temsilleridir. Statü, statü
endişesi ve örnek temsilleri incelenmeden önce, statü meselesini doğurduğunu veya beslediğini
ifade etmenin yanlış olmayacağı kimlik ve karakter özelliklerine bakmak ve bunları tanımlamak
yerinde olacaktır.

267
Nükte Sevim DERDİÇOK

1. Kimlik ve Karakter Özellikleri ile Statü İlişkisi


Gün grupları içerisinde çalışan, çalışmayan, çalışmasına rağmen kendisini çalışan olarak
görmeyen (genellikle parça başı işlerde çalışan kadınlar), her yaş ve meslek grubundan her ‘yerli’
olan pek çok kadın bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, kadının yaş, meslek, doğum yeri gibi

Мусульманский вопрос в царской России накануне большевистской революции Текст научной статьи по специальности «История и археология»

e-ISSN: 2687-3583

http://dergipark.org.tr/tr/pub/trad

TRAD - Turkiye Rusya Araçtirmalari Dergisi 4 (Ki§ 2020)

TJORS - Turkish Journal of Russian Studies 4 (Winter 2020)

Ba§lik : Bol§evik Ihtilali Arifesinde ^arlik Rusya'da Muslumanlar Meselesi

Title : The Question of Muslims in Tsarist Russia Before the Bolshevik

Revolution

Заголовок : Мусульманский вопрос в царской России накануне большевистской революции

Yazarlar / Authors / Автор

Mustafa ÔZTURK

ORCID ID

0000-0002-3974-7924

Bu makaleye atif için / To cite this article / Ссылка на статью DOI

Mustafa Ôzturk, Bol§evik ihtilâli Arifesinde Çarlik Rusya'da Muslumanlar Meselesi, Turkiye Rusya Araçtirmalari Dergisi 4 (2020): 101-142. 10.48068/trad.839057

Makale Turu Type of Article Тип статьи

Ara§tirma Makalesi Research Article

Научно-исследовательская статья

Geli§ Tarihi / Received / Поступила

Kabul Tarihi / Accepted / Принята к публикации

Yayin Tarihi / Published / Опубликована

10.12.2020 31.12.2020 31.12.2020

© Ф® ld.n

Yazar: Mustafa ÖZTÜRK*

Bol§evik ihtilali Arifesinde £arlik Rusya'da Müslümanlar Meselesi

Öz: ^arlik Rusya, tarihinde ilk kez Birinci Dünya Savagi ile ALmanlara ve Türklere kargi ayni anda zorlu bir mücadeleye girigti. Kabul etmek gerekir ki milyonlarca insanin kaderini etkileyecek olan bu bogazlagmada Osmanli Devleti, rakiplerine kiyasla askeri ve ekonomik bakimdan daha hazirliksiz ve zayif olmasina ragmen Rusya, Ingiltere ve Fransa'nin ig huzurunu ve hammadde ekonomisini yakindan ilgilendiren stratejik bir karti elinde bulunduruyordu. ^arlik Rusya topraklarinda Idil-Volga Tatarlari bagta olmak üzere Türkistan, Kafkasya ve büyük Rus gehirlerinde milyonlarca Müslüman ikämet etmekteydi. Meseleye bu yönden baktigimiz zaman Rusya'nin savag stratejisinde halifelige olan yaklagimi Ingiltere ve Fransa'ya nazaran oldukga farkli bir karaktere bürünmügtü. Kezä, Ingiltere ve Fransa'nin Müslüman tebaalari ekseriyetle koloni topraklarinda hayatlarini sürdürmekteydi. Osmanli Devleti'nin Müslümanlar üzerindeki tesiri ya da Müslümanlarin Osmanli Devleti'ne olan bagliliklari tartigma götürmekle birlikte halifelik makamini elinde bulundurmasinin dügündürücü etkileri olabilirdi. Nitekim yayinlayacagi cihat fetvasi ile sadece Ingiltere ve Fransa kolonileri igin degil aym zamanda Rusya'nin topraklarinda yeni mücadele alanlarina ya da siyasal Islam akimlarinin durdurulamaz eylemlerine kapi aralayabilirdi. Almanlar ise ustalik gerektiren hamleler sayesinde maddi destek ve algi yöntemleriyle ciliz halifelik kozunu agamali olarak derinlegtirebilirdi. Tehlikenin farkinda olan Rusya, Birinci Dünya Savagi'nin bazi dönemlerinde Müslüman tebaaya yönelik genelde basin yayin organlarinda sansür bagta olmak üzere kontrollü yöntemler bazi dönemlerinde ise esnek ve sert askeri/politik hamlelere bagvurmugtur. Sert ve orantisiz uygulamalarin hafizalardan silinmeyen, izahtan vareste ve tartigmali örnegi ise güphesiz 1916 Türkistan Olaylaridir.

Bu makalede Birinci Dünya Savagi'mn baglangicindan 1917 Bolgevik Ihtiläli'ne kadar ki zaman diliminde ^arlik Rusya sinirlari dähilinde yagayan Müslüman ahalinin haber alma organlarina yönelik uygulamalar, ^arlik Rusya ordularinda görevli Müslüman askerlerin sorunlari, Müslüman entelektüellerin galigmalari, Müftülüklerin Petrograd ile olan iletigimleri, Müslümanlar üzerindeki güvenlik önlemleri, Türkistan havalinde zuhur eden isyan ile dig müdahale ve propaganda galigmalarinin Petrograd üzerindeki etkisi Rusga kaynak ve eserler igiginda nesnel bir bakig agisiyla irdelenmigtir.

Anahtar Kelimeler: Rusya Tarihi, ^arlik Rusya Müslümanlari, Türkistan, Kafkasya, Petrograd, Birinci Dünya Savagi.

The Question of Muslims in Tsarist Russia Before the Bolshevik Revolution

Abstract: For the first time in its history, during the First World War Tsarist Russia was involved in the struggle against its two major enemies, the Germans, and the Turks. It must be admitted that in this strangle which affected the fate of millions of people Ottoman State was less prepared and weaker in terms of military and economic terms compared to its rivals, Russia, Britain, and France. But the Ottoman Empire had a strategic card that was closely related to the peace of minds and the raw material economy. In the territory of Tsarist Russia, millions of Muslims lived in Turkistan, Caucasus, and big Russian cities, especially Idil-Volga Tatars. When

* Dr. Ögr. Üyesi, Akdeniz Üniversitesi, I.I.B.F., Uluslararasi Iligkiler Bölümü, E-mail: [email protected], ORCID ID: 0000-0002-3974-7924, DOI: 10.48068/trad.839057.

we looked at the issue from this point of view, Russia's approach to the caliphate in the war strategy had a quite different character compared to Britain and France. Likewise, the Muslim subjects of Britain and France predominantly Lived in the colonial lands. Although the influence of the Ottoman Empire on the Muslims or the Muslims' loyalty to the Ottoman State were debatable, the fact that they held the position of the caliphate could have thought provoking effects. As a matter of fact, with the jihad fatwa, it was going to issue, this factor could open the door not only to the colonies of England and France but also to new areas of struggle in Russia's territory or to the unstoppable actions of political Islamic movements. On the other hand, The Germans could gradually strengthen their weak caliphate trump card with financial support and perceptions methods thanks to skillful moves. Aware of the danger, Russia resorted to the controlled methods, main censorship in press organs, and flexible and harsh military-political moves in some periods of the First World War. The unforgettable and controversial example of harsh and disproportionate practices was undoubtedly Turkistan's Events of 1916.

In this article, the author tried to examine in the light of Russian sources and works the practices regarding the information organs of the Muslim people living within the borders of Tsarist Russia, as well as the problems of the Muslim soldiers in the Tsarist Russian armies, the work of the Muslim intellectuals, the communication of the Mufti offices with Petrograd, the security measures on the Muslims, Turkistan and the impact of the rebellion on foreign intervention and propaganda activities in Petrograd from the beginnings of the First World War to the Bolshevik Revolution of 1917.

Keywords: History of Russia, Tsarist Russia Muslims, Turkistan, Caucasus, Petrograd, First World War.

Мусульманский вопрос в царской России накануне большевистской революции

Аннотация: Во время первой мировой войны царская Россия впервые в своей истории оказалась вовлечена в борьбу против двух основных противников, Германии и Османской империи. Следует отметить, что в этом противостоянии, повлиявшем на судьбу миллионов, Османская империя была слабее в военном и экономическом плане, чем ее соперники, Россия, Франция и Англия. Однако у Османской империи было стратегическое преимущество, тесно связанное с общественным мнением и сырьевой экономикой. На территории Российской империи миллионы мусульман проживали в Туркестане, на Кавказе и в некоторых крупных городах. Особенно это касалось волжских татар. Если рассматривать вопрос с этой точки зрения, то можно заметить, что подход России к отношениям с халифатом в плане военной стратегии носил иной характер, чем в Англии и Франции. Мусульманские подданные Великобритании Франции проживали, в основном, на территориях колоний. Хотя вопрос влияния Османской империи на мусульман и их преданность империи османов остается дискуссионным, тот факт, что мусульманские меньшинства могли поддержать позицию халифата, был способен спровоцировать неприятные последствия для стран союзниц. На самом деле, идеи джихада могли повлиять не только на события в колониях Англии и Франции, но также создать новые очаги конфликтов на территории Российской империи или активизировать трудноконтролируемые исламские политические движения. С другой стороны, Германия постепенно усиливала слабый «халифатский» фактор с помощью умелых стратегических ходов и финансовой поддержки. В свою очередь, Россия использовала определенные методы, главным образом, в области цензуры органов печати, а также к гибким или жестким военно-политическим ходам в определенные периоды первой мировой войны. Примером таких действий были события 1916 года в Туркестане.

В данной статье на основе российских исторических источников автор постарался исследовать вопросы, касающиеся органов печати мусульман, проживавших в пределах царской России, а также проблемы солдат мусульман в армиях Российской империи. В своей работе автор касается работы мусульманской интелегенции, общения муфтиев с Петроградом, мер безопасности для мусульман, а также событий 1916 года в Туркестане и их влияния на иностранную интервенцию и атмосферу в Петрограде с начала первой мировой войны до большевистской революции 1917 года.

Ключевые понятия: История России, мусульмане царской России, Туркестан, Кавказ, Петроград, первая мировая война.

Girig

XIX. asir pek gok Bati Avrupa ulkesinde oldugu gibi ^arlik Rusya agisindan da "altin asir" olarak tanimlanir. Bu parlak yillarin olugmasinin temel nedeni ozunde ^ar I. Pyotr1 Alekseyevig Romanov'un (1672-1725) reformlariyla baglayan ve halefleri ile devam eden Batililagma faaliyetleridir. Siyasetten sanata, ekonomiden askeriyeye kadar agilan genig yelpazede bir yandan bariz degigimler ve ilerlemeler yaganirken ote yandan gok milletli bir tegkilatlanma bunyesinde risklerin artmasina da yol agmigtir. ^arlik Rusya hakimiyetindeki halklarin genig bir cografyada huzur ve refah igerisinde yagayabilmeleri resmi hukukun igleyigine, saglam bir ekonominin mevcudiyetine ve guglu bir askeri tegkilatin caydiriciligina bagliydi. Ancak buyuk savaglarin yol agtigi ekonomik sorunlar ve artan farkli fikir akimlari basin yayin araciliginda halk bellegi uzerinde onemli tesirler gostermigtir. Bu minvalden hareketle ^arlik Rusya XX. asir baglarinda Avrupa Rusya'si, Vistula illeri, Kafkasya, Sibirya, Orta Asya ve Finlandiya topraklarinda yagayan Ortodokslar bagta olmak uzere Musluman, Katolik, Protestan, Musevi, Budist ve diger inanglara mensup vatandaglarinin sukunet igerisinde yonetilebilmesi adina denetimli politikalarini uygulamaya koymugtur. Nufus yapisinin anatomisini tanimak igin ilk kez 28 Ocak 1897 yilinda nufus sayimi gergeklegtirmigtir.2 Bu nufus sayimi ulke insanlarinin etnik kompozisyonunu bizlere aktarmasi bakimindan kayda deger bir oneme haizdir. Igigleri Bakanligi Merkez Istatistik Komitesi'ne bagli Il Istatistik Komitelerinin edindigi veriler aslinda nufusun dogal artigini gergekgi bir agidan

1 ^ar I. Pyotr Alekseyevig Romanov, Turkge literaturde ekseriyetle "Petro" olarak yazilmaktadir. Aslinda ismin orijinal yaziligma sadik kalinmasi gerekir ve dogrusu "Pyotr" olmalidir. Nitekim unlu Rus bestekar Pyotr ^aykovskiy igin "Petro ^aykovskiy" yazilmadigi herkesge malumdur.

2 Bu tur getrefilli galigmalar igin nufus sayimlarim incelemek konunun anlagilmasina yardimci olur. Kaldi ki 1897 ile 1917 arasinda yirmi yil vardir. Yirmi yil devlet toplum iligkilerinde uzun bir sure olarak degerlendirilemez. Bu durumda 1914-1917 yillannda savagan bir toplumun cephedeki asker sayisinin genel nufusa olan oranindan imparatorluk bunyesinde ikamet eden halkin etnik ve cografi dagilimina degin birgok mesele daha net izah edilebilir.

yansitmigtir. Bu sayimin en zayif noktasi ise gôç hareketlerini tam olarak hesaba katmamasiydi. Hatirlanacagi üzere XIX. asrin ortalarindan sonlarina kadar geçen yarim asirlik zaman diliminde gerek imparatorluk bünyesinde ve gerekse de digari istikamette zorunlu gôçler gerçeklegmigtir.3 Tüm bu sapmalara ragmen Çarlik Rusya'nin ilk nüfus sayiminda insan sayisi Finlandiya'da dâhil olmak üzere 129 milyon 142 bin kigi olarak kayda geçirilmigtir. Daha sonra yapilan 1909 sayiminda 160 milyon 95 kigi, 1910 sayiminda 163 milyon 778 kigi, 1911 sayiminda 167 milyon kigi, 1912 sayiminda 171 milyon 59 kigi, 1913 sayiminda 174 milyon 99 kigi ve nihayetinde 1914 sayiminda ise 178 milyon 378 kigi verilerine ulagilmigtir. Istatistikten de kolayca anlagilacagi üzere nüfusta her yil yaklagik olarak 3,7 milyon kigi artig gözlemlenmigtir. Bu artigi 1904-1905 Rus-Japon Savagi ve 1905 Ihtilâli etkilememigtir. Artigin en önemli nedeni ikinci sanayi devrimiydi. Büyük gehirlerdeki sanayilegme kentsel nüfusun büyümesi ile kirsal nüfusla olan makasin açilmasina yol açmigti. Imparatorlugun Avrupa topraklarinda yer alan 50 vilayetinde nüfusun %78,9'u yagarken %8'i Kafkaslarda, %5,1'i Sibirya topraklarinda ve %6,8'i ise Orta Asya'da ikamet ediyordu. Kirsal ve kentsel nüfus mukayesesinde ise örnegin 1913 sayiminda tespit edilen 174 milyon 99 kiginin %14,2'si yani 24 milyon 648 bin 400'ü gehirlerde yagiyordu. Müslümanlarin en yogun yagadigi Orta Asya topraklarinda ise nüfusun %85,5'i kirsal kesimde yagarken %14,5'i ise kentlerde ikamet etmekteydi. Müslümanlarin yogun yagadigi bir diger bölge olan Kafkasya'da da durum bire bir ayniydi. Hâlbuki bu tarihlerde Ingiltere ve Galler'de nüfusun %78'i, Almanya'da %56'si ve Fransa'da ise %41,2'si kentlerde yagamlarini sürdürmekteydi.4

Bu durumun sosyolojik gerekçelerini yukarida da belirtildigi üzere sanayi devriminde aramak akla en uygun olanidir. Kirsal nüfusun okuryazarlik oranlarinin dügük oldugu hatirlandiginda da Rusya Müslümanlarinin neden milliyetçilik rüzgärindan etkilenmedigi ya da Birinci Dünya Savagi öncesi Istanbul'da ilân edilen Cihâd-i Ekber'e içtenlikle katilmadiklarinin mantikli gerekçelerine ulagilabilir.

3 Nitekim sadece 1876'dan 1914'e kadar ^arlik Rusya'dan Osmanli Devleti'ne be§ yüz bin Müslüman gög etmi§ti. Bunlarin büyük bir kismini Kirim ve Kafkasyali Müslümanlar olu§turmaktaydi. Ayrintili bilgi igin bkz; Ismail Türkoglu, "Pereselenie iz Volgo-Uralskogo Regiona v Osmanskuyu Imperiyu i ego Prigini (1876-1914 gg.), ispovedi v Zerkale: Mejkonfessionalnie Otnogeniya v Tsentre Evrazii (Na Primere Volgo-Uralskogo Regiona XVIII-XXI vv.), Nijegorodskiy Gosudarstvenniy Lingvistigeskiy Universitet im. N.A. Dobrolübova (2012): 476.

4 S.A. Novoselskiy, Smertnost i Prodoljitelnost Jizni v Rossii (Petrograd: Tipografiya Ministerstva Vnutrennih Del, 1916), 100-103.

^arlik Rusya'da farkli dinler ve mezheplere bagli halklar mevcuttu. Ruslar, Rumenler, Rumlar ve Kartvelyahlarm (Gürcüler) gogu Ortodoks idi. Hatta bu mezhebe bagli olanlarin sayilari az olmakla birlikte Tatar ve Finlilerden de insanlar vardi. Türkler, Tatarlar ve Daglik Kafkasya'da yagayan halklar ise Müslüman idi. Müslümanlarin nüfusu genel nüfusun %10,83'üne tekabül etmekteydi. Türkistan cografyasinda yagayanlarin %96'si, Dagistan'da %94,69'u, Bakü'de %82'si, Gence'de ise %62,96'si Müslümandi. Konunun ilerleyen sayfalarda daha iyi kavranabilmesi amaciyla alti gizilen yillarda ^arlik Rusya'nin bünyesinde egitim-ögretim sahasina da göz atmakta yarar vardir. 1897 yilinda gergeklegtirilen bu sayima göre halkin %78'i okuma-yazma bilmiyordu. Bu durumu gagdaglagmanin önünde engel olarak gören ^ar II. Nikolay Aleksandrovig egitim harcamalarini 1914 yilina kadar yedi kat arttirmigtir. Egitime ayrilan bütge bu haliyle bile savunma bütgesinden üg kat fazla hale gelmigtir. Ikinci Sanayi Devriminden itibaren her yil on bin yeni okul agilmasina ragmen yine de durum ig agici degildi. 1911 yili itibariyle toplam gocuklarin ancak %43'ü okula gidebiliyordu. 1912 tarihine kadar 8 milyon 263 bin 999 ögrendnin %83,4'ü ilkögretimde, %5,8'i ortaögretimde, %3,1' i özel orta ögretimde ve sadece %0,9'u yüksek ögretimde tahsilini alabilmekteydi. Geri kalan kesim ise kilise okullari, engelli okullari ve Hristiyanlik dinine mensup olmayan diger dini okullarda egitim-ögretim faaliyetlerinden istifade edebiliyordu.5

^arlik Rusya nüfusunun XIX. asrin sonundan Birinci Dünya Savagi'nin baglangicina kadar olan süreci kapsayan 17 yillik nüfus karakterinin gizilmesinin ardindan ülkede yagayan Müslümanlarin elit tabakasinin Tatarlar bagta olmak üzere üg ana akim polemigi olan Brujuva liberal, devrimci demokratik ve muhafazakär fikirlerin tesirleri altinda kaldigindan bahsedebiliriz. Ülkenin ve aidiyetine sahip olduklarin degerlerin sorunlari ve gündeme dair 1918 yilina degin Tatarca 62 adet gazete basin yayin hayatini kesintili ya da süreli olarak fakat yer yer sansüre maruz kalarak sürdürmeyi bagarmigtir. En etkili olanlarin arasinda Vakit (Orenburg, 1906-1918), Yulduz (Kazan, 1906-1918), Beynelhak (Kazan, 1906-1914), idel (Astrahan 1907-1914), Koya§ (Kazan, 1912-1918), Tormi§ (Ufa, 1913-1918), il (St. Petersburg / Petrograd, 1913-1918) sayilabilir.6 Yine Azat (Kazan, 1906), islah (Astrahan,

5 Statistigeskiy Yejegodnik Rossii na 1915 god., Otd. 1 (Petrograd: 1916), 144.

6 Nadir Devlet, 1917 Ekim ihtilali ve Türk-Tatar Millet Meclisi adli titiz galigmasmda gazete ve dergilerin listesini R.U. Amirhanov'un Tatarskaya Demokratigegkaya Pegati (1905-1907 gg) baglikli eserinden da istifade ederek vermigtir. Burada belirtmek gerekir ki, Nadir Devlet eserinde EoHHe^-XaK (Beyän- el (ül) Hak) gazetesi "Beyan-ül Halk", O^^aT (Olfet /Ulfet) "Ulfet", Koam (Koyag) "Kuyag", Mge^ (Idel) ise "Idil" olarak kaleme alinmigtir. Bkz.: Nadir Devlet, 1917 Ekim ihtilali ve Türk-Tatar Millet Meclisi (istanbul: Ötüken Yay., 1998), 57-59; R.U. Amirhanov,

1917-1918), Ulug Türkistan (Tagkent 1917-1918), Kurultay (Kazan 1917-1918) ve Ural (Orenburg, 1907) gazeteleri de bu listeye eklenebilir. Nur, Ulfet (St. Petersburg 1905-1907) ve Baynelhak gazeteleri muhafazakar kimligi ile dini monargist akimin igerisinde yerini aliyordu. Kazan Muhbire, Yulduz, Vakit, Akbar (Kazan, 1907-1908), Burhan-i Tarakki (Astrahan 1906-1911) gazeteleri ise liberal burjuva akima bagliydi. Tan Yulduzu (Kazan, 1907), Azat (Kazan, 1906), Duma, Ural (Orenburg, 1907), Fiker (Uralsk, 1905-1907), Yanga Tormug (Uralsk: 1907-1908), El-Islah (Astrahan 1907) gazeteleri ise devrimci demokratik yayinlar kaleme alarak ilimli bir tutum igerisinde kalmigtir. Müslümanlara yönelik olarak faaliyetlerini sürdüren süreli yayinlara elbette Kafkasya'dan da örnekler verilebilir. Burada meselenin özü bu yayinlarin sayisindan ziyade yayin amaglari ve sahip olduklari özgürlüklerin gergevesidir.7 Qarlik Rusya'nin toplumsal yapisi ile ilgili olarak yukarida gizilen büyük resim aslinda toplumu olugturan milletlerin iginde bulunduklari ve savag gibi olaganüstü kogullarda gösterecekleri reaksiyonu tanimlayabilme agisindan ciddiye alinabilir. Bu gartlari degerlendirmeye almadan meseleleri analize girigmek izahtan vareste sonuglar dogurabilir.

Birinci Dünya Sava§i Arifesinde Müslüman Tebaaya Yönelik Olu§an Güvensizlik iklimi

Imparatorluklar igin büyük savaglara dahil olmak, esasen etnik temelli toplumlarinin huzur ve güvenligini etkileyebilecek büyük imtihanlari da beraberinde getirmigtir. Malümdur ki, 1789 Fransiz Ihtilali sonrasi giderek diger devletlerin ig iglerine sirayet eden milliyetgilik akimi esasinda etnik ve dini tenevvüye haiz imparatorluklarda bagimsizlik ve toprak meseleleri bagta olmak üzere toplumsal düzen, refah ve asayigin dengesini sarsan girift sonuglari ortaya gikarmigtir. Nitekim Osmanli Devleti, XIX. asirla birlikte Balkanlarda, XX. asrin baglarinda ise Orta Dogu topraklarinda dig müdahale güdümlü dogrudan ya da dolayli etkiler girdabinda getrefilli meselelerle kargi kargiya kaldi. Qarlik Rusya ise Orta Asya ile Kafkasya topraklarinda benzer

Tatarskaya Demokratigegkaya Pegati (1905-1907 gg) (Moskva: 1988), 79. Diger gazete isimlerinin bazilarinda da buna benzer harf degigiklikleri mevcuttur. Ismail Türkoglu, Türkiye Diyanet Vakfi Islam Ansiklopedisi'nin 35. cildinde yer alan "Rusya" maddesinin "Ülkede Islamiyet" baglikli dördüncü bölümünde bu gazetelerin isimlerini zikretmigtir. Burada Nadir Devlet'in "Beyan-ül Halk" olarak verdigi gazetenin ismini "Beyanülhak" olarak yazmigtir. Bkz.: Ismail Türkoglu, "Rusya: Ülkede Islamiyet", TDViA, C. 35, 265. Rusga kaleme alinan eserlerde de bu tür farkliliklar gözlemlenmigtir. Anlagilmasi oldukga kolay bu durumun temel nedeni ise yazarlarin mevcut dillerindeki ses uyumlarini gözeterek gevirmeleri ya da sehven harf hatalari yapmalaridir.

7 "Istoriya Izdaniya Gazet v Tatarstan", TATARICA, Erigim tarihi 06.10.2020, https://tatarica.org/ru/razdely/sredstva-massovoj-informacii/periodicheskie-izdaniya/istoriya-izdaniya-gazet-v-tatarstane

suregleri farkli fraksiyonlarda bunyelerinde nispeten hissetti. Fakat ^arlik Rusya'nin Osmanli Devleti'ne kiyasla elini guglendiren en onemli husus ise dig etkilere kargi daha kontrollu ve hazirlikli olmasiydi. Hatirlanacagi uzere, Sanayi Inkilabi ve dolayisiyla teknolojinin ilerlemesi aslinda imparatorluk yonetimlerinin ve sinirlarin kaderini derinden etkileyen pek gok etki silsilesinin perdesini aralamigti. Bu etkilerden biri de kitle iletigim sahasiydi. Insanlar arasindaki iletigimin bir evvelki yuzyila nazaran basin yayin organlari bagta olmak uzere birgok alanda hiz kazanmasi toplumsal birligin saglanmasina katkida bulunan pozitif geligmelere vesile oldugu gibi ayrilikgi hareketler ve isyanlar gibi olumsuzluklara da bir nevi zemin hazirlamigtir. Kamu diplomasisinin sureli yayin organlari araciligiyla filizlenmeye bagladigi bu yillarda, Imparatorlugun ozellikle etnik ve dini farkliliklarinin oldugu buyukgehirleri ile ucra kogelerinde kaotik ortamlarin onune gegebilmek amaciyla bir takim mekanizmalari kullanmigtir. Bunlar arasinda guglu istihbarat tegkilatlari, koruyucu yasalar ve sansur uygulamalari bagta gelmekteydi. Bu minvalde, Birinci Dunya Savagi'nin hemen evvelinde Rus idarecilere kargi Musluman tebaa arasinda hognutsuz ve abartili tepkiler olugmamasi ya da halifelik makaminin alacagi kararlarin ulkesinde yagayan Muslumanlari cereyani altina almamasi amaciyla ^arlik rejimi bir takim planli onleyici faaliyetleri yururluge koymugtur. Ozellikle halifelik makamini elinde tutan Osmanli Devleti ile savaga tutugulmasindan sonra ilani kuvvetle muhtemel fetva ile Rusya Muslumanlarinin ayaklandirilmasinin engellenmesine yonelik adimlar atilmigtir. Bu dogrultuda kargi propaganda mekanizmasinin canli halde tutulmasi, toplumun kanaat onderlerinin ve din adamlarinin Petrograd'in politik manevralarina uygun ozelliklerde segimi, istihbarat birimlerinin disiplinli faaliyetleri ve sivil toplum kuruluglarinin yakin takibe alinmasi gibi uygulamalara bagvurulmugtur.8

Osmanli Devleti ile ^arlik Rusya'sinin Birinci Dunya Savagi'nda kargi kargiya gelmeleri Musluman ve Hiristiyan tebaalara sahip olmalari nedeniyle bazi olasi sorunlari tetiklemigtir. Balkanlarda hezeyan yagayan Osmanli Devleti, Ermeni ve Rumlarin durumunu hudutlari iginde guvenlik birimleri araciligiyla, hudutlari diginda ise Tegkilat-i Mahsusa'nin imkanlari olgusunde takip etmigtir. Ote yandan, 1905 Ihtilali'ni toplumsal izler birakarak atlatan ^arlik Rusya ise Birinci Dunya Savagi arifesinde topraklarinda yagayan Musluman tebaayi ozellikle Cihad-i Ekber'in ilan edilmesinin ardindan9 daha dikkatli kontrol etmigtir.

8 R.M. Portugalskiy, P.D. Alekseev i V.A. Runov, Pervaya Mirovaya v Jizneopisaniyah Russkih Voenagalnikov (Moskva: Izd. Elakos, 1994), 25.

9 "Beyanname-i Humayun Suretidir", Tanin, 31 Tegrinievvel 1330 (13 Kasim 1914).

Rusya Müslümanlari; idil (Volga) - Ural, Türkistan, Kafkasya ve Sibirya topraklarinda yagamaktaydi.10 Tahmin edilecegi üzere aralarinda mezhep, tarikat ve görüg farkliliklari mevcuttu. Esasinda Kafkas Müslümanlari Sünni ve §ii olarak iki ana gövdeye ayrilmaktaydi. Bütün bunlardan da önemlisi Türkistan Müslümanlarinin Osmanli Devleti ile düzenli kara baglantisinin olmamasi dikkatlerden kagirilmamasi gereken bir husustur. Belirtilen faktörler akla getirildiginde, Panislamizm ideolojisi agisindan Halifelik gücünden, Pantürkizm ideolojisiyle de etnik cenahlardan istifade etmek isteyen Osmanli Devleti igin stratejik bir avantaj olugabilecegi gibi Qarlik Rusya'si igin ise ordu igindeki güvensizlikten halk isyanlarina varincaya kadar farkli sorunlara kapi aralayabilirdi. Tüm bu kugku ve güvensizlik iklimi Rus idarecilerin Müslümanlara yönelik fobinin artmasina, akabinde de baski politikalarina bagvurmasina vesile olabilirdi. Nitekim 20 Temmuz 1914 tarihinde istanbul'da yer alan ve ismini sakli tutan bir Rus gazetecinin Kazan'da yer alan M. V. Zverev'e yazdigi mektupta, istanbul'da Tatar Dernegi'nin resmen faaliyetlerini sürdürdügünü ve hatta Tatar diasporasinin aktif bir bigimde Rus kargitligi üzerine lobicilik yaptigini belirtiyordu.11 Müslüman ve Hiristiyanlarin ig ige yagadigi Kafkasya'da da durum mercek altindaydi. 28 Eylül 1914'te Tiflis'te bulunan Kafkas Okul Bölgesi Silah Uzmani S. S. Larionov, Petrograd'da yer alan M. R. Zavadskiy'e gönderilen yazisinda her ne kadar Kafkasya halkinin Rus vatanina kalbi bagliligina dair ifadelere yer verse de Zavadskiy, 23 Ekim 1914'te kaleme aldigi cevabi mektubunda "bu manevi bagliligin sevgiden ziyade postu deldirmeme isteginden" kaynaklandigini dile getiriyordu. Ona göre Ermeniler Ermenistan'in kurulmasi, Gürcüler Türklerden korktuklari, Sünni Tatarlar ise rahat yagaminin bozulmamasi amaciyla Rusya'nin güvenlik gemsiyesinin altindaydi. Yani hepsinin Rus galibiyetinden bir beklentisi vardi.12

10 Türkiye'de Qarlik Rusya Müslümanlarim konu alan degerli galigmalar negredilmigtir. Bunlar arasinda Nadir Devlet'in Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi, A, Ayda'nin Sadri Maksudi Arsal, A.B. Taymas'in Rus ihtilalinden Hatiralar (1917-1919), Z.V. Togan'in Türkistan ve Diger Müslüman Dogu Türklerinin Milli Varlik ve Kültür Mücadeleleri, Hakan Kirimli'nin Kirim Tatarlarinda Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916) sayilabilir. ^aligmamizin Özetinde de belirtildigi üzere mesele Rusga kaynaklar ve eserler igiginda incelenmeye galigildi. Bkz.: Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (istanbul: Ötüken Negriyat, 1998); A, Ayda, Sadri Maksudi Arsal, (Ankara: Kültür Bakanligi Yay., 1991); A.B. Taymas, Rus ihtilalinden Hatiralar (1917-1919) (istanbul: Güven Basimevi, 1947); Z.V. Togan, Türkistan ve Diger Müslüman Dogu Türklerinin Milli Varlik ve Kültür Mücadeleleri (istanbul: 1969); Hakan Kirimli, Kirim Tatarlarinda Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916) (Ankara: TTK, 2010).

11 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 976, L. 36.

12 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 997, L. 1514.

Rusya Müslümanlari üzerindeki güphelerin bertarafi, Rus idareciler ile emniyet birimlerince belli bagli kritik bölgelerin kontrol edilmesi ve siki denetim uygulamalarinin etkisiyle kismen saglanabilmigtir. Petrograd'da ikamet eden politika belirleyicilerince Müslümanlara yönelik olarak sistematik propaganda ve sansür mekanizmalari yürütülmüg ve casuslarin galigmalari ise mümkün mertebe engellenmigtir. Propaganda Birinci Dünya Savagi gibi topyekün gatigmalarin yaganacagi ve yukarida da belirtildigi üzere teknolojinin basin yayin kanadinda bir evvelki asra nazaran ilerledigi bir gagda toplumlar üzerinde tehlike tohumlari sagabilir ya da belirlenen tarafa yönlendirme igin manivela vazifesi görebilirdi. Bu süregte devlet propagandasi da sansür uygulamalariyla kargit propagandalara yönelik olarak önlem almigti. Ardindan, egitimsiz ve fakir yiginlar üzerinde sade ve anlagilabilir, kolay erigilebilir, sürekli ve etkileyici yöntemlerle saf akillara rahatlikla hitap edilebilir bir mekanizma ile yürütülmügtür. 13 Din ve inang üzerinden dügman eliyle yikilmig, yakilmig kilise ve manastir fotograflarinin verildigi görsel bir propaganda faaliyeti yürütüldügü gibi dügman askerlerde abartilara kagilarak " degersizlegtirilerek, alayci bir üslupla ya da girkinlegtirilerek" karikatürize edilmigtir. Kiyafetleri kisa, yamalikli ve dikigleri sökük, burnu kemerli ve büyük, kisa boylu gigman veyahut gelimsiz, kambur, iri gözlü, kalin kagli, bakiglari korkulu ya da girkin, esmer, biyikli, püsküllü fesli, galvarli, dar yelekli, ince uzun sivri yirtik pabuglu ve zincire bagli Alman kuklasi geklinde gizdikleri Türk askerleri hilal ya da cami minareleri önünde resmedilmigti.14 Slavlari bu türden "ötekiler" üzerinde birlegtirici ve harekete gegirici faaliyetlere yogunlagtirirlarken, Müslüman ve diger halklarin duygu ve dügüncelerini kapsayan rahatsizliklar ise ikinci plana ötelendi. Ne var ki, bu tür faaliyetleri savaga katilan hemen hemen tüm büyük batili gügler yurttaglari üzerinde savagin uzamasi kuvvetle muhtemel yillari göz önünde bulundurularak motive edici bir aygit olarak abartiya ve alaya kagarak ya da sade bir gizim ile kullanmigtir. Bu türden gabalar, gocuklarini silahaltina alacagi ve vergi oranlarini arttiracagi halkinin tepkisini önlemek igin de kullanilmigtir. Ayrica bilgiyi dezenformasyon ile degigtirebilme kabiliyetine haiz bir mesai ile askeri propaganda sürecine de hiz verilmigtir. Öte yandan

13 K.K. Zvonarev, Russkaya Agenturnaya Razvedka Vseh Vidov do i vo Vremya Voyni 1914-1918 gg. (Kiev: Izdatelskiy Dom Knyaginya Olga, 2005), 12.

14 Petrogradskiy Listok 326 (29.11.1914); "Razriv Diplomatigeskih Snogeniy s Turtsie", Petrogradskiy Listok 288 (20.10.1914); "Perevozka Turetskih po Jeleznoy Doroge", Petrogradskiy Listok 289 (21.10.1914); "Voyna protiv Rossii", Petrogradskiy Listok 289 (21.10.1914); "Pod Gibnozom", Petrogradskiy Listok 294 (26.10.1914); "Troyanskiy Kon", Petrogradskiy Listok 294 (26.10.1914); "Debut v Turetskom Teatre", Petrogradskiy Listok 291 (23.10.1914); "Na Olimp Troystvennago Soyuza", Petrogradskiy Listok 298 (30.10.1914).

kamusal huzuru saglamak amaciyla din ayrimi gözetmeksizin tüm basin yayin faaliyetleri kitlesel hareketlenmelere cesaret vermesin anlayigiyla sansür süzgecine maruz birakilmigtir. Üstelik gikarilan caydirici yasalar ile de bu tür faaliyetlerin önlenmesi yönünde tedbirler alinmigtir. Sansüre dayali kontrol mekanizmasi asker mektuplarina kadar da indirgenmigtir. Askeri sansür birimlerince, Müslüman askerlerinin mektuplarinin igerik analizine gidilmig ve bu mektuplarda kadercilik ve karamsarligin ön planda oldugu tespitine varilmigtir.15 Hatirlanacagi üzere Rusya Müslümanlarindan özellikle Tatarlar 1912 Balkan Savaglari sirasinda Osmanli Devleti'ne yönelik yardim faaliyetlerinde bulunmug, yerel basininda ise yönetimi ürkütmeyen diplomatik üslup ile Osmanli Devleti'nin mücadelesine bir nevi dolayli da olsa destek sunmuglardi. Bu örnekten hareketle Qarlik Rusya'si "sempati" agirlikli dahi olsa böylesi faaliyetleri hälä esas olarak tehlikeli addederek engellemek igin kapsamli bir galigma yürütmügtür. Hatta 22 Ocak 1915'te A. A. Karbovskiy, Qarlik Rusya Parlamentosu Duma'nin sagci vekili G. G. Zamislovski'ye "Bir söylentiye göre Orenburg Valiligi kontrolünde Müslüman Komitesi Türkiye igin nakdi yardim faaliyetlerini sürdürmektedir. Halbuki gikan bu haberler asilsiz ve sagma... Bilakis Müslüman kitleler Kizil Hag ve Kazaklarin ihtiyaci olan atlarin temini igin gayret harciyorlar." diye bildiriyordu.16 Ancak bu görüg oldukga tartigma götürür vaziyetteydi. ^ünkü Tatar basini tüm bu önlemlere ragmen Türklerin galibiyet haberlerine satir aralarinda yer vermigtir. Maglubiyet haberlerine ise neredeyse deginmemigtir. Bu tarz haberler Müslümanlar arasinda kargilik buldugundan gazete tirajlarini %50 oraninda arttirmigtir. Haberlere kargi olan bu ilgi haliyle Rus idaredlerin dikkatinden kagmamigtir. Rus emniyet birimleri bu tarz havadisleri gazete sütunlarina tagiyan sorumlulara yönelik baski politikalari uygulamaya girigerek tepki ve örgütlenmelerin önüne gegmeye galigmigtir. Alinan bu önlemler sonucu gazete tirajlari %50 oranin da azalma göstermigtir. Bürokratik ve askeri sansüre bir de oto sansür eklenmigti. Üstelik gazete ve dergilerin gehir igi ya da gehirlerarasi dolagiminda bariz sikintilar tezahür etmigtir. Öte yandan, Qarlik topraklarinda Müslümanlarin yogunlukta yagadigi topraklarin her bir kögesinde cadi avina dönügen casus arayigi ile güpheli gözlemlerine odaklanilmigtir. §üphelilerin suglari mahkemelerde kesinlegtigi takdirde mülklerine el konulma, sinir digi edilme hatta ölümle cezalandirilma gibi agir cezalara da garptiriliyorlardi.17 Bu durum Rusya Müslümanlarinin Osmanli

15 Dilara Usmanova, "Rossiyskie Musulmane i Propaganda v godi Pervoy Mirovoy Voyni (19141916 gg.)", Asta Slavica Japónica 37 (2016): 74.

16 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1011, L. 183.

17 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane...", 78.

Devleti'ne olan sempati ya da örtülü destekleri hususuyla iligkilendirilerek "dügman" ya da "vatan haini casus" yaftasiyla figlenme endigesi sosyal cesaretlerinin kirilmasina yol agiyordu.

Birinci Dünya Sava§i'nda £arlik Rusya Ordularinda Müslüman Askerler

Savagin ilk yillarinda ^arlik Rusya igerisinde 3,4 milyon insan silahaltina alindi. Savagin tüm yillarinda bu rakam 19 milyona gikarak genel nüfusun %10,5'ine tekabül etti. Bu haliyle bile birgok Avrupa ülkesinde silahaltina alinanlara göre daha az bir rakam idi. Silahaltina alinma yagi 20 olup üst yag siniri 43'tü. Subaylar igin ise 55 yag üst sinir olarak belirlenmigti. Orduda görev yapan Müslüman askerlerin sayisi ilk günlerde 38.000 ile genel rakamin sadece %3,1'ini olugturmaktaydi. Bunlarin kahir ekseriyeti Tatarlar ile Bagkurtlardi. Hatta kendisini Müslüman olarak tanimlayanlar ise 35.800 civarindaydi. 269 Müslüman subayin sadece 13'ü general seviyesine erigebilmigti. Bu rakamlari kaile almamiz durumunda vaziyetin özünde Müslümanlara yönelik güphelerin sakli oldugu hipotezine ulagilabilir. Ancak ilerleyen yillarda Müslüman askerlerin silahaltina alinmasi igi yayginlagti. ^arlik Rusya'nin Birinci Dünya Savagi'na igtirak etmesi imparatorlugun Müslüman nüfusu üzerinde memnuniyetsizlik ile kargilandi. Rostov Müslüman Cemiyeti Yönetim Kurulu raporunda bu hognutsuzluk "savag ilanindan sonra toplumumuz gok hassas bir felg yagadi" geklinde dile getirildi. Tezahür eden ortam Ufa'da Mirsaid Sultan Galiyev'inde iginde bulundugu Tatar-Bagkurt sosyalist grup tarafindan kullanildi. Grubun ordu igerisinde yer alan Müslüman askerlere yönelik bir bildiri yayinlayarak onlari isyana sürükleyip ordudan ayrilmaya tegvik ettigi belirtildi. Bu bildiri ile sadece Tatar, Bagkurt, Kafkasyali ya da Türkistanlilari degil ayni zamanda Türkler ile Persleri de hedefledikleri agikti. Bu grubun Bagkurt bir ögretmeni halki etkilemek adina faaliyetlerinden bahsetmek amaciyla Orenburg'un kuzeyinde Ufa'nin ise güneyinde yer alan Sterlitamak'a gitti. Bu arada eyaletin diger gehirleri olan Birsk ve Belebey'de isyan gikti. Ne var ki isyanin bastirilmasi uzun sürmedi ve hayatini kaybeden Tatar ve Bagkurtlar oldu. ^arlik Rusya istihbaratina göre Kazan Tatarlari arasinda savag konusunda isteksizlik asker kagagindan rahatga anlagilabiliyordu. Taninmig yazar ve Tatar Ulusal Hareketinin lideri Muhammedgazi Gilyazeddin ishaki durumu gu sözlerle ifade ediyordu. "Türk halki durumdan oldukga rahatsiz ve seferberlikten kaginmaktadir. Türk aydinlari ise durumu boykot etmektedir." ishaki, ^arlik ordusunda Türk subaylarin askerlerin oranina göre oldukga az oldugunu bilmekle birlikte, tipki 1904-1905 Rus-Japon savag sonrasi yaganan

1905 ihtilali örneginde oldugu gibi bu savag sonunda da bir ihtilal olacagini tahmin ediyordu. Hokand Özerk Bölgesi'nin eski lideri Kazak M. ^okayev ise Türk halklari arasindaki hognutsuzlugun durumunu biraz abartili bir dille aktarip dramatize etmekteydi. Ona göre Rusya Türkleri diglerini gicirdatarak sessizce Rusya'nin gökügünü istiyor ve bunu bekliyordu. Bu kitlenin Rusya iginde gimdilik sessiz olduklarini, bazilarinin zoraki vatanseverliklerinin halkin igindeki ruh halini örtemeyecegini de sözlerine ekliyordu.18

26 Agustos 1914 tarihli Kazanskiy Telegraf gazetesine göre 15 bin civarinda Petrogradli Müslüman dua etmek igin Tatar Camiinde19 toplanmigti ve akabinde Osmanli Devleti'nin Rusya'ya saldiri baglatmasini protesto etmiglerdir. Osmanli Devleti'nin tarafsizligini ihlal edecegi yönünde Kazan, Ufa, Orenburg, Troitsk gibi Müslüman yogunluklu yerlerde ikamet edenlere yönelik olarak Petrograd Ahunu M. S. Bayazitov ve diger ünlü Petrograd Müslüman temsilcileri Müslümanlar olarak Osmanli Devleti'ni "Rusya'nin bütünlügüne tecavüz etmesini" protesto eden telgraf göndermiglerdir. 10 Eylül 1914'te Orenburg'daki Tatar gazetesi Vakit bu protesto ile ilgili olarak gunlari kaleme almigtir. "Rusya'da yagiyoruz ve biz Rus halkiyiz, Rusya vatandagiyiz... Ayni zamanda bizler Türklerin hem din hem de kan kardegleriyiz ve bu nedenler onlarin barig ve güven igerisinde yagamalari, komgulari ve özellikle anavatanimiz Rusya ile barig igerisinde olmalari arzumuzdur. Bu dogrultuda Rusya'miza zarar verecek bir eylemde bulunmamalari ve ilerleme yolunda Bati Medeniyetinin peginden gitmelerini isteriz." Petrograd, Kazan, Ufa, Nijniy Novgorod ve diger gehirlerde yagayan Müslümanlarin temsilcileri Kazan ve Ufa'daki mollalar tarafindan baglatilan Osmanli kargiti protestoya imza attilar. Bu geligmeler Rus ordusunda görev yapan Müslüman askerler üzerinde tesirli oldu.20

Orenburg Müftüsü M. Sultanov 14 Ekim 1914 tarihli fetvasinda Rusya Müslümanlarina gu gagrida bulunarak "Biz Müslümanlar, bu zor zamanlarda tüm Rusya halki ile birlikte devletimizin dügmanlarini püskürtmeye yardim etmeliyiz... Ve önceki savaglarda oldugu gibi bizden evvelkiler vatani savunarak fedakarliklarini gösterdiler ve bizler de Allah'in izniyle bu savagta da

18 Salavat Ishakov, "Musulmane v Russkoy Armii v Pervuyu Mirovuyu Voynu", Eri§im Tarihi: 17.11.2019, https://www.liveinternet.ru/users/708893/post63496453.

19 Tatar Camii 1909-1920 tarihleri arasinda yaptirilmijtir. St. Petersburg §ehrinin Gorkovskaya Bölgesinde yer almaktadir ve Çarlik Rusya'nin yönetildigi Ki§lik Saraya (Zimniy Dvorets) sadece 2,5 km mesafededir. Çift minareli ve tek kubbeli olan bu eserin yapilmasinda hayirda bulunanlar Buhara Emiri Seyid Abdulakhad Han, Tatar ve Azerbaycanli giri§imcilerden Haci Zeynelabidin Tagiyev, Murtuza Muhtarov ile Petersburg Müslüman Yardim Dernegi'dir. Be§ bin kigi kapasiteli camiinin minareleri 48 metre kubbesi ise 39 metre yüksekliktedir.

20 Ishakov, "Musulmane v Russkoy Armii..."

vatanseverliklerimizi bir kez daha gösterecegiz..." geklinde dügüncelerini aktardi.21

Rusya Müslümanlari 18 Ekim 1914'de Igigleri Bakanligi'nin gönderdigi gizli genelgeyi kabul etti. Bilindigi üzere 29 Ekim 1914'te Osmanli Devleti Alman kruvazörleri Goben ve Breslau'nun bagini gektigi savag gemileri ile Kirim'i bombaladi. Bunun üzerine 3 Kasim 1914'te Rusya, Osmanli Devleti'ne savag ilan etti. Bu tarihten bir hafta sonra ise Osmanli Devleti Rusya, ingiltere ve Fransa häkimiyeti altindaki Müslümanlari da ilgilendiren Cihäd-i Ekber ilänini gergeklegtirdi. Bu meydan okumanin gerisinde yatan temel dügünce Ingiltere, Fransa ve Rusya'nin Müslüman halklarini ayaklandirmakti. Bu gagri sadece sivil Müslümanlari degil ayni zamanda itiläf kuvvetlerinin iginde silahaltina alinmig Müslüman gengleri de ilgilendiriyordu. 11 Kasim 1914'te Orenburg Müftüsü Sultanov, bu adimin ne Türkiye'nin gikarina ne de Müslümanlarin yararina oldugunu duyurdu. Ayrica Rusya vatandagi olarak vatanlarinda sükünet ile yagadiklarini bu süküneti bozacak dügmanlarina kargi vatanlarini koruyacaklarini sözlerine ekledi. Kirim Müftüsü A. M. Karagayskiy ise Müslümanlara hitap ederek, "Türkiye, anavatanimiza ki iginde Müslümanlar da ya§amaktadir, saldirmaya cesaret etti. Bu nedenlerdir ki, vatanimizi dü§manlardan kovarak kutsal vazifemizi yerine getirmek igin sava^maliyiz" diyordu. Hatta Türkistan'da ünlü ilahiyatgi Molla M. Behbudi kendi dergisi Oyna (Ayna)'da 1915 yilinin baglarinda Türkiye'de ilän edilen cihada elegtiri yazisi kaleme alip Rusya'ya bagliligini dile getirdi. Ona göre Türkistan halki sakin, ölgülü ve ^ar'a sadik kalmalidir. Aksi takdirde kendilerini kaginilmaz bir ölüme terk edeceklerdi. ^arlik Rusya tarafindan savaga katilan on binlerce Müslüman'in cepheden farkli farkli istekleri olmakla birlikte Hadi Maksudov'a yazilan bir mektupta gu satirlara yer verilmigti: "Burada bulanan Hristiyan askerlerin rahipleri yanlarindayken bizim ise mollalarimiz bulunmamaktadir." Müslüman kamu kuruluglarinin temsilcileri Aralik 1914'te Petrograd'da biraya geldi. Her bir askeri birim igin masraflari devlet bütgesinden kargilanmak üzere bir Müslüman din görevlisinin gönderilmesi hususu yönetime aktarilmigtir. Ancak yönetim bu ihtiyacin giderilmesinde acele etmedi. Öte yandan Orenburg Muhammed Ruhani Meclisinin galigmalari Müslüman askerlerin hoguna gitmemekteydi. Onlara göre bu meclis savag kogullarina göre hazirliklar gergeklegtirmemigti. Yarali Müslüman askerler hastanelerden yazdiklari mektuplarda mollalarin hog olmayan muamelesinden bahsetmekteydiler. Tatar gazetesi Turmu§ (Yagam)

21 V.P. Buldakov, "Voyna i islamofobiya v Rossii 1914-1916", Pervaya Mirovaya Voyna v Vostognom izmerenii (Moskva: iB RAN, 2014), 32.

Orenburg Muhammed Ruhani Meclisi'nin askeri mollalar hazirlamak zorunda kaldigini 22 Mayis 1915'te sayfalarina tagimigtir.22

Savagin özellikle Almanlarla olan cephelerinde kayiplarin artmasi ile birlikte ^ar II. Nikolay 1916'ta Müslümanlarinda savaga alinmasi hususunda emirname yayinlamigtir. Silahaltina alinmak istenen Müslümanlardan özellikle cephe gerisinde siper kazma, temizlik ve yemek igleri ile ilgilenmeleri beklenmekteydi.23 Bu cümlelerden bile orduda görev alacak Müslüman askerlere yaklagim agikga divana yatirilabilir.

Rusya Müslüman Önderlerinin Dinda§larma Yönelik Faaliyetleri

1914 yilinin sonlari ile 1915 yilinin baglarinda ilk Türk esirler Rusya'ya getirildiklerinde onlarin genellikle Rusya Müslümanlari ile kargilagtirilmamasina özen gösterildi. Yaganmasi muhtemel olumsuzluklara kargin Türk esirlerinin Sibirya taraflarina kadar gözetim altinda sürgünü gergeklegtirildi. Ayrica, 1916 yilinda Türk-Tatar Örgütü Rus idareciler tarafindan Türk esirlerinin kagigini organize etmesi güphesiyle tahkikata tabi tutuldu. Ancak takip sürecinde elle tutulur ciddi delillere rastlanilmamigtir. Bir yandan bu tür siki denetimler yapilirken öte yandan da Müslümanlarin tepkisini daha fazla gekmemek igin medreselerde okuyan genglerin en azindan egitim ögretim dönemi bitinceye kadar silähaltina alinmamasi yönünde karar alinmigtir.24 §üphe sürecinde Orenburg Muhammedan Ruhani Meclisinden Muhammedyar Sultanov tarafindan Rusya Müslümanlarina yönelik bir fetva kaleme alinmigtir. 14 Ekim ve 11 Kasim 1914 tarihlerinde sunulan fetvada: "Rus devleti bizim sevgili vatanimiz ve bizlerin tatli kalbidir... Ve Müslümanlar evvelki savaglarda anavatanlari savunurken büyük fedakarliklar göstermiglerdi ve bizden öncekilerin yaptigi bu fedakarlik gibi ingallah bu sefer de guan ki Müslümanlar olarak bizler vatanseverliklerimizi bir kez daha gösterecegiz"25 deniliyordu. Bu satirlardan da anlagilacagi üzere, Qarlik Yönetimine yakin Müslüman segkinler, Müslümanlarin Qarlik idaresine yönelik husumet beslenmesinin önüne gegmek hatta Rusya dügmanlarina yönelik birlik ruhuyla hareket etme isteklerini dile getirmiglerdir.

Bu hususlarla ilgili olarak bilinmesi gereken önemli bir nüans mevcuttur. Rus tarafi Müslümanlarla dügman propagandasini iligkilendirip kontrol mekanizmalarini devreye sokarken aslinda gergeklegtirmek istedikleri amag

22 Ishakov, "Musulmane v Russkoy Armii..."

23 Ishakov, "Musulmane v Russkoy Armii."

24 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane.", 83.

25 L.R. Galaullina, "Tatarskaya Pressa 1914-1915 gg. Ob Otnogenii Rossiyskih Musulman k Pervoy Mirovoy Voyne", Uçenie Zapiski Kazanskogo Gosudarstvennogo Universiteta (Kazan: 2008), 136.

kafa karigtiria kargi propagandadir. Boylesi kurnaz bir planla Muslumanlari, Musluman onder ve taninmiglarla istedikleri "vatansever" gizgiye tagimak istediler. Bunlar arasinda Orenburg Muftusu Muhammedyar Sultanov, dini lider Muhammed Safa Bayazidov ve taninmig yayina Muhammed Hagetlage de bulunuyordu.26

Yukaridaki ornekler uzerinden puruzsuzce anlagilacagi uzere, ^arlik emniyet birimlerince, topraklarinda Islam temelli olugabilecek propagandalara kargi harekete gegilmigtir. Bu minvalde, basin ya da soylem uzerinden yurutulebilmesi muhtemel kigkirtmalara kargi da hizli ve caydirici adimlar atilmigtir. Elbette 20 milyon km2lik buyuk bir imparatorlukta milyonlarca Musluman'in yagamasi ve bunlarin istenilen duzeyde yonetime tabi halde tutulmasi tahmin edilebilecegi uzere kolay bir mesele degildi. Ustelik 1905 Ihtilali'nin sosyo-kulturel ve ekonomik yankilari hala tam olarak gegmemigti. Ote yandan, onlarca partinin ve duguncenin var oldugu bir suregte bunu bagarabilmek kapsayici ve ustun gayret gerektiren bir politika ile mumkun olabilirdi. Bu gartlar goz onunde bulunduruldugunda Ruslarin birkag avantaji soz konusuydu. Bunlarin baginda Musluman gogunlugun yagadigi topraklarin Asya orneginde oldugu gibi Avrupa ulkelerine uzak cografyalarda yer almasiydi. Ikind buyuk avantaj ise Osmanli Devleti'nin parlak devirlerinden uzak bir halde bulunmasi ve sinirlarina en yakin mesafede olan Kafkasya Musluman ve Turkleri uzerinde bile istenilen duzeyde tesir edilememesiydi. Uguncu buyuk avantaj ise Rusya Muslumanlarinin egitim ogrenim seviyelerinin duguk, lobicilik stratejilerinden yoksun ve basin organlarinin etkin galigmamasiydi. Diger durumlarin yaninda bu faktorler neticesiyle de Rusya Muslumanlari Petrograd'a kargi ozerklik ya da bagimsizlik hakki talep etme girigimlerinden oldukga uzak bir konumda idi. Ote yandan Cedidgilik Hareketleri sinirli zaman ve cografyada kismi olarak varlik gosterebilmigti. Yaganan bu geligmelere ragmen ^arlik birimleri Rusya Muslumanlarinda olasi bir uyanig hareketine kargi tedirgin ve tetikteydi. Bununla birlikte, Istanbul ve diger gehirlere Rusya'ya yonelik faaliyetleri yakindan takip edilmesi amaciyla yetigtirdigi istihbaratgilarini gonderiyordu. Savagin hemen baglarinda bu ajanlardan biri olan A. Smirnov tarafindan Muhammed Safa Bayazidov'a Osmanli Devleti'nin Rusya Muslumanlarina yonelik girigimleri hakkinda bir mektup gonderilmigti. Smirnov'un Turklerin Rusya Muslumanlari uzerindeki bilgi kirliligi igerikli galigmasi oldugu bilgisini gegtigi mektubu Bayazidov tarafindan Rusya Muslumanlarinin Rusya'daki durumu ve ulkelerine bagliliklarina dair cevabi mektubu ile kargilik gormugtur. M.S.

26 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane...", 86.

Bayazidov mektubunda Rusya'da 17 milyon Müslümanin yagadigini, 24581 Islam toplulugunun, 26960 ibadet binasinin, 47 hayir kurumunun, 35 egitim binasinin bulundugunu ve 5 dinin bu memlekette rahatga kültürlerini yagattigini bu özgürlüklerin temelini de ^arige II. Katerina'ya borglu olduklarini ilave etmigtir.27 Ancak Safa Bayazidov'un bu dügünceleri ne kadar gergegi yansitmaktadir elbette tartigma götürür. ^ünkü Bayazidov Rusya tarafindan bagli bulundugu kuruma atanmig ve atama süreci de Rusya Müslümanlari arasinda tartigmalara vesile olmugtu.

Anti Alman propaganda faaliyetlerini yürüten birimin hizmetinde olan ünlü yayinci Muhammed Hacetlage ise 1916 §ubatinda Hac vazifesi igin Buhara'dan Osmanli Devleti topraklari olan Mekke'ye gitmenin sikintilarini aktariyordu. Hatirlanacagi üzere, Qarlik Rusya gazete ve mecmualarinda 1914 sonlarinda Osmanli Devleti'ni Alman Kayseri II. Wilhelm'in elinde kukla bir devlet olarak gösterilmesi yukarida ifade edilmigti. Ancak kendi Müslümanlarina yönelik gik olmayan bir dil kullanilmamigti. Hatta onlar igin vatanseverlik temasi agiga gikarilmigtir. Nitekim 1917 §ubat ayinda Niva dergisinde "Gizli Kahramanlar" bagligi altinda Rusya'ya bagli "Tatar Kahraman"i ön plana gikararak Rusya Müslümanlarini etkileme yoluna gidilmigtir. Tatar Gilmanov'un kahramanca savagini anlatan makalenin kayda deger bir sonucu ise: "Cesur Müslümanlarimiz, halifenin cihat ederek peygamberin yegil bayragi altina alinma gagrisina böyle cevap veriyor. Rus Müslümanlar görevlerini hakkiyla yerine getiriyor"28 diye yaziyordu.

Dil ve üslup konusunda dikkatli olmaya galigan Qarlik Rusya Sansür Komisyonu diger taraftan Rusya Müslümanlarinin faaliyetlerini de mercek altina almigti. Alinan bu önlemeler sonucu savag boyunca Tatarlarin Rusya'daki faaliyetlerinde bariz bir tutukluk gözlemlenmigtir. Qarlik kontrolünde alinan tüm bu baskici ve korkutucu önlemler aslinda Rusya'nin özellikle maliyeti oldukga ucuz olan alana yöneldigini ispat etmektedir. Diger türlü Müslümanlarin sadakatini kazanma yönlü verilen ugragilar oldukga pahali ve riskli yöntemler olarak nitelendirilebilir. Ancak basin yayin ve kontrol mekanizmalari diginda Qarlik Rusya'nin atadigi Müslüman din adamlarinin vaazlari halk üzerinde etkin bir uygulama olarak kayda gegirilmigtir.

Rusya Müslüman Entelektüellerinin Uluslararasi Lobi £ah§malari

27 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane...", 86-87.

28 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane.", 88.

1915 yilinin sonunda Türk-Tatar Halklarinin Haklarini Koruma Komitesi, Budapegte'den Viyana'ya, Berlin'den Sofya'ya kadar birçok Avrupa gehrinde Rus yönetimi ile olan maruzatlarini dile getirmek için kayda deger bir misyon seyahatine çikti. Bu komitenin üyeleri, belirtilen gehirlerde hem Müslümanlarin sorunlarini tartigti hem de sorunlara kargi bir memorandum yayinladi. Komitenin bir aya yakin bir süredir Avrupa gehirlerinde faaliyetlerini sürdürmesinin ardindan 22 Ocak 1916'da Istanbul'a intikal etti. Idil, Kazan, Türkistan ve Kirim Türk-Tatar lehçeleri ile faaliyetlerini sürdüren bu komite Rus cenahinca da yakindan takip edilmigtir. Komite, lobicilik kanaliyla halki etkileyerek davaya ortak etmek amaciyla halka açik konferanslarla ve raporlarla etkinliklerini peyderpey sürdürdü. Özellikle, Aralik 1915'te Budapegte'deki Macar Ulusal Akademi salonunda, Kazan'in ünlü Tatar âlimi Yusuf Akçora / Akçura, "Rusya Türk-Tatar Müslümanlanmn Bugünkü Durumu ve Özlemleri" konulu bir konferans verdi. Daha sonra, ismi zikredilen metni Almanca ve Fransizca olarak iki ayri brogür olarak yayinlandi.29

Müslüman temsilciler, Alman istihbarat servislerinin aktif katilimiyla 1916 baharinda faaliyetlerine baglayan "Rusya'da Rus Olmayan Halklar Birligi" ne de katildi. 7 Mayis 1916'da Birligin liderleri Stockholm'de ve Lozan'da yaptigi açiklamada, ABD Bagkani Woodrow Wilson'a ezilen Rusya halkinin "yikim ve neslinin yok edilmesinden" kurtarilmasi çagrisinda bulunan bir bildiri sundu. Türk-Tatar Müslümanlar adina, bahsedilen bu belge 1915'te Müslüman savag esirlerine yönelik propaganda amaciyla Türkiye'den Almanya'ya gôç eden, dini ve siyasi camiada bilenen Tatar asilli Abdürragid Ibrahimov tarafindan imzalandi. Hatta Ibrahimov, Katolik lider Papa'ya Hiristiyan deger ve ilkelerini hatirlatarak Rusya Müslümanlarinin ezilmesini önlemek için girigimde bulunmasi yönünde bir mektup kaleme aldi. Rusya, etki gücü sinirli kalan bu faaliyet sonucu burada imzasi bulunanlarin tutuklanmasi yönünde karara vardi. 15 Aralik 1916 tarihinde tutuklananlar arasinda Devlet Duma'si milletvekili Mihail Lempitsky de vardi. Bu zevat önce Polonya Kolo'dan kovuldu, sonrasinda ise Duma'daki toplantilara katilmamasi gerekçe gösterilerek milletvekilligi statüsü dügürüldü.30

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

Savagin baglamasinin üzerinden neredeyse iki yil geçmigti. Bu zaman zarfinda bir takim meseleler daha da çetrefilli hale dogru sürüklenmigti. Cephelerde savagan askerlerin saglik, gida, giyinme ve temizlik gibi sorunlarina cephe gerisindeki halki ilgilendiren zorunlu gôç, etnik sorunlar, ötekilegtirme, yoksulluk ve mukateleler eklenmigti. Nitekim halki ilgilendiren

29 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane.", 90.

30 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane.", 90-91.

temel sorunlari tartigmak ve gözüm önerileri getirmek amaciyla 27-29 Haziran 1916'da Lozan'da Ezilen Halklar Kongresi'nin ügüncüsü düzenlendi. Rusya'dan bu kongreye katilim oldukga yogundu. Ancak bu kongre, belli sorunlari Avrupa basinina tagimanin ötesinde kayda deger sonuglar ortaya koyamadi. Yusuf Akgura Sofya'dan Lozan'a pasaport sorunu nedeniyle ancak kongrenin ügüncü gününde yetigebildi. Bu mütefekkir, Rusya'nin Türk ve Tatarlari adina Tatarlarin Ruslarca kültürel yönden baski altinda birakildigini belirten bir konugma gergeklegtirdi. Bildirinin sonug kisminda halklarin egitligi ve ulusal-kültürel özerklik mevzuu birincil talep olarak dile getirildi. Gerek Akgura'nin gerekse ibrahimov'un bagini gektigi bu komitenin Türk ve Alman özel istihbaratinca desteklendigi agikardir. Öte yandan, Yusuf Akgura ve A. Agayev'in Pantürkizm üzerine yaptigi galigmalar Rusya tarafindan izlenmigtir. 1 Temmuz 1914 senesinde istanbul'dan verilen bilgiye göre Akgura ve Agayev bu ideolojinin Rusya ayaginin iki önemli vaizi konumundaydi. Ancak Ruslar tarafindan Müslüman kitleler arasinda bu ideolojinin bir kargiliginin olmadigi kanisina varilmigti. Rus Hükümeti kanunlara bagli Müslüman kitleleri canli tutmak amaciyla "Mir islama" (islam Dünyasi) dergisini ekonomik yönden desteklemigtir.31 Almanlar ve Türkler halifelik makami üzerinden Rusya ve Büyük Britanya'nin hakimiyeti altinda yagayan Müslümanlara yönelik devrimsel politikalar üretme konusunda ig birligi igindeydi. Aslinda bu durumun nedeni oldukga agik ve kolayca anlagilabilir. ^ünkü Rusya'nin demografik bakimdan durdurulamaz bir bigimde büyüyen ve 1913'te Büyük Ordu Programi'nin yürürlüge girmesiyle yakinda gok daha hizli harekete gegirilebilecek olan 'Slav Sürüleri'nin uyandirdigi korku, Almanlari önleyici tedbir almaya yöneltmigti. Rusya Müslümanlarina yönelik geligtirdikleri politika da bu kapsamda degerlendirilebilir. Bu durumda kriz bölgesine yakin olmasi hasebiyle Kafkasya Müslümanlari ise en gok önem verdikleri cografyanin baginda geliyordu. Alman ve Avusturya istihbaratinin Rusya topraklarinda yagayan Müslümanlara yönelik girigimleri sinirliydi. O yüzden kamplarinda tutulan Rusya tarafindan ele gegirdikleri Müslüman esirleri üzerinde galigmalarini yürüttüler. Bu esirlerin sayisi 20 bin ile 30 bin arasindaydi. II. Wilhelm'in emriyle bu Müslüman esirlere yönelik Berlin'e gok da uzak olmayan Zossen ve Wünsdorf'ta iki kamp kuruldu. Avusturya-Macaristan'da benzer bir uygulamaya giderek Bohemya'nin Eger kasabasina da bir Müslüman esir kampi kuruldu. Sadece Almanya'daki iki kampta 1914-1918 yillari arasinda 15.000-16.000 Müslüman esir barindirilmigtir. Bunlardan 10.000 ile 13.000'i Rusya Müslümanlari iken geri kalani ise Büyük Britanya ve Fransa ile olan

31 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 1467, Op. 1, D. 796, L. 3.

savaglarda ele gegirilen Afrikali, Arap ve Hint Müslüman esirlerdi. Bu tür özel kamplarin yapilmasinin temel amaci burada bulunduklari süre zarfinda dügüncelerinin degigtirilerek topraklarina döndüklerinde düzen kargiti faaliyetler yürütmeleri ve Ruslarla olan baglarinin zayiflatilarak yipratilmasiydi. Kamplarda dua evleri, zengin kütüphaneler, halk enstrümanlari orkestrasi ile Tatarca, Rusga, Arapga, Hintge ve Gürcüce gazeteler basilmigtir. Ayrica Almanca egitim programlarina da yer ayirilmigti. Hatta 13 Temmuz 1915'te Halbmondlager'de kügük ahgap bir mescit inga edilmigtir. Müslüman esir kamplarinin öncüsü ise Alman Digigleri Bakanligi'na sunduklari raporlariyla taninan Alman oryantalist Max von Oppenheim'di. Bu kamplara haftada dört gün girip gikan ve Rusya Müslümanlarina vaazlar veren ise Abdurragid ibrahimov'dur. Ayni zamanda 1915-1918 yillari arasinda basilan Al Cihad gazetesinin yayincisi ve editörü olan ibrahimov istanbul, Stockholm, Berlin ve Lozan'da faaliyetlerini sürdürmügtür. Buradaki esirlerin gogu Temmuz 1921 yilina kadar memleketlerine geri gönderildiler.32

Rusya'ya esir dügen Türk askerlerin ise ekseriyetle Müslümanlarin yogun yagamadigi alanlara sevkine karar verilmigti. 1 Mayis 1915'ten 1 Ocak 1918 yilina degin Türk esir sayisi 64.500 idi. Bu esirlerin 18.700'ü Sibirya ve etrafina (Omsk, irkutsk, Priamur), 7.700'ü Moskova'ya, 800'ü Kazan'a, 8.500'ü Avrupa Rusya'sina ve 37.300'ü Kafkasya'ya yerlegtirilmigti. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus 1 Mayis 1915 ile 1 Ocak 1916 arasinda esir dügen Türklerin 18.400 gibi büyük bir gogunlugu Urallarin arkasi olan Sibirya'ya gönderilirken sadece 3000 Türk asker Kafkasya'da birakilmigtir. Bu durum bile Kafkasya'nin Osmanli Devleti'ne sinir olmasi ve bu bölgede azimsanmayacak Rusya Müslümaninin bulunmasi ile agiklanabilir. Türk esirlerin %58.7'si yani 37.300'ü Kafkasya'ya ancak 1 Ocak 1917 ile 1 Ocak 1918 arasinda bulundurulmugtur.33

Cihad-i Ekber ilani'nin Rusya'daki Yankilari

Birinci Dünya Harbinde savagan gügler bunu sadece cephelerde degil ayni zamanda basin yayin ve propagandanin farkli yol ve yöntemleriyle de kendi toplumlari veyahut diger toplumlar üzerinde israrla sürdürmüglerdir. Rusya ve Britanya ordularinda yüz binlerce Müslüman asker görev yapmaktaydi. Ayrica bu iki toplumda milyonlarca Muhammedan yagamaktaydi ve yagadiklari cografyalarda isyan gikmasi halinde kargaganin bastirilmasi

32 Usmanova, "Rossiyskie Musulmane...", 95-96.

33 V.V. Poznahirev, Turetskie Voennoplennie i Grajdanskie Plenie v Rossii v 1914-1924 gg. (S. Peterburg: Nestor-Historia, 2014), 52.

oldukga pahaliya mal olabilirdi. Bu durum savagan orduyu lojistik, silah, askerler arasi güvensizlik ve muharip kuvvet eksikligi gibi cenahlardan olumsuz etkileyebilecegi gibi toplumsal huzur ve barigi da baltalayabilirdi. Bu yüzden Halifelik makaminin gücünden istifade edilerek ingiltere ve Rusya'nin egemenligindeki Müslümanlari kigkirtmak özellikle Almanya igin oldukga önemsenen bir konu haline gelmigti. Ancak bu planin sistematik bir yönü bulunmamakla birlikte ciddi bir altyapisi da mevcut degildi. Bu durumlar gözetilerek istanbul'da evvela 11 Kasim 1914'te Sultan Mehmed Regad'in yayinladigi bir beyannamede yeryüzünde yagayan bütün Müslümanlari ki bunlarin sayisi 300 milyon civarindaydi, Cihad-i Ekber'e davet edilmigti. Akabinde yani 14 Kasim 1914'te §eyhülislam Mustafa Hayri Efendi'nin Fatih Camii'nde okunan cihad fetvalari ile ingiltere, Rusya ve Fransa'ya kargi Sultan'in ilan ettigi Cihad-i Ekber'e canlari ve mallari ile katilmasinin farz-i ayin34 oldugunu belirtmesi dikkate degerdi. Bu gagri, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya'dan Hindistan, Afrika ve Orta Dogu cografyalarinda yagayan tüm Muhammedani ilgilendiriyordu. Bu kutsal gagriya Sünni dünyasindan yanit umulmakla birlikte §ii dünyasinin ilgisiz kalacagi öngörülmügtü.

Cihad-i Ekber'in ilani Rusya tarafindan hognutsuzlukla kargilanmigtir. Bizzat ^ar II. Nikola'nin Generali Dubenskiy'e kaleme aldirdigi Savagin Vakayinamesi adli eserde Osmanli Devleti'nin siyasi, askeri ve sosyo-ekonomik gücü hakkinda bilgiler yerini almaya bagliyordu.35 Ortaya gikan bu durum bu Müslümanlara yönelik güphe ve güvensizlik ortaya koydugu gibi Rusya Müslümanlarini da farkli dügüncelere itmigtir. Ayrica Rusya topraklarinda casusluk ve getecilik yönü de bulunan Panislamci propagandalara kargi zit propagandalar geligtirmiglerdir. ilk baglarda Ruslarda Slav kardegligi fikri ön plana gikarilmaya baglansa da bu fikrin ^arligin tüm milletlerine hitap etmeyen yani bütünlegtirmeyen bir fikir olduguna inanildiktan sonra "vatanseverlik" ideolojisi tatbike girigilmigtir. Petrograd'in Müslümanlar üzerindeki güphe ve güvensizliklerini polis gubeleri, jandarma birimleri ve sansür komitelerinin raporlarinda rahatlikla görebiliriz. Ayrica dönemin Rus basinin kullandigi dilin igerik analizinden de bir önceki ifadeleri destekler nitelikte bilgilere ulagabiliriz. Bu durumun yegane müsebbibi ise Osmanli Devleti ve Almanlarca yaptirilan casusluk faaliyetleri oldugu ileri sürüldü. Örnegin 1913 Mayis'inda Türkistan'in genel valisi olan A. Samsonov gu ifadeleri dile getirmigti: "Panislamcilik hakkinda

34 Tanin, 2 Tegrinisani 1330 (15.11.1914).

35 "Obozrenie Voyni, Voorujenniya Sili Turtsii", Letopis Voyni 12 (8.11.1914): 2-3, 8-9; "Mobilizatsii v Konstantinopol", Letopis Voyni 14 (22.11.1914): 9.

güpheli bir dügüncenin varligi herkesge malum ancak son marjinal politikamiza gelince; gimdilerde gok konugulan Kirgizlarin hognutsuzlugunun ana sebeplerinden birini irdelemektir." 1914 Nisan'inda, Özel Bakanlar Konseyi toplantisinda, "Rus Müslümanlar arasinda ütopik bir fikir olarak Panislamizm'in bir bagari olmadigi, Pantürkizm hareketinin de Müslüman nüfusunca benimsenmedigi sonucuna varildigi igin sadece 'Pantatarizm'in yayilmasi hakkinda konugabiliriz."36 deniliyordu. 1 Temmuz 1914 tarihinde istanbul'da yer alan Rus istihbaratinca Panislamciligin baglica söylemdlerinin, Rus kültürü ile pozitif iligkide bulunan ve yalnizca Müslümanlara yönelik yanlig hükümet politikasina kargi protestoda bulunan Y. Akgurin ve A. Agayev oldugu bildirildi. Bu dügüncenin Rusya'da yagayan Müslüman ve Türklerin iginde sempati görmesi durumunda, Panislamciligin Rus gikarlarina tabi olabilecegine inaniliyordu. Rus hükümeti bu girigimlere kargi islam Dünyasi dergisini finanse ederek yasalara saygili Müslümanlari Rusya'ya olan bagliliklara tegvik etmeye galigti. ^ünkü esasinda Almanlarin galigmalarinin sonuglari Kafkasya'da tehlikeli sonuglar elde edilmesi üzerindeydi. Almanlarin Kafkasya üzerindeki planlarinin iki ayagi mevcuttu. Bu planin ilk ayagi Gürcüler ikinci ayagi ise Kafkasyali Müslümanlar üzerinden yürütülmek isteniyordu. Louise Mossel gibi bazi Almanlara göre özellikle Sarikamig'taki Türk yenilgisi sonrasi ittihatgilarin Kafkasya üzerindeki girigimlerine Kafkasyali Müslümanlar igindeki imaji ve güveni nedeniyle son verilmeli ve bu görevi bizzat kendi gönderdikleri subaylari üzerinden gergeklegtirmeliydiler. 19 §ubat 1915 tarihinde Alman Digigleri Bakanligi'na hitaben yazdigi raporunda, Kafkasya'daki ayaklanmalari organize edebilmesi igin ittihat ve Terakki Komitelerinin Kafkasya'dan gekilmesine ek olarak Bölgedeki Osmanli ordusunun komuta kademesinin Almanlara devrini, Gürcülere silah yardimi yapilmasini, Gürcülerle sürekli bir irtibatin saglanmasini istemigtir.37 Halbuki bu istekleri kargilayabilmek o günkü gartlar geregi neredeyse imkansizdi. Almanya ile Osmanli Devleti arasindaki kara baglantisi Sirbistan'in Ekim 1915'te maglup edilmesi ve Bulgaristan'in ittifak devletlerine katilmasi ile ancak saglanabilmigti. Bundan evvelki baglantilar Romanya üzerinden türlü güglüklerle saglanabilmigti. Üstelik ne Osmanli Devleti ile Almanya arasinda ne de Gürcüler ile Almanlar ve Türkler arasindaki üggende kargilikli güven vardi. Kara yolu ulagiminda da ciddi aksakliklar bulunuyordu. Türklerin Sarikamig yenilgisi sonrasi Ruslar, Erzurum istikametine dogru ilerlemeye devam ediyorlardi ve yollarda

36 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 1469, Op. 1, D. 815, L. 2.

37 Mustafa Qolak, Alman Imparatorlugu'nun Dogu Siyaseti Qergevesinde Kafkasya Politikasi 19141918, 2. Baski (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay., 2014), 56-57.

güvenlik sorunu bag göstermigti. Almanya'dan Kafkasya'ya silah ve cephanenin nakli ise bagli bagina bir sorundu. istanbul'dan Osmanli-Rus sinirina taginmasi bile en az 45 gün sürmekteydi.38 Karadeniz ise olaganüstü hal nedeniyle güvenli degildi. Kafkasya'da Müslümanlarin ya da Gürcülerin Rusya'ya kargi isyan etmesi silah ve cephane destegi diginda Osmanli Devleti'nin III. Ordusunun cephe bagarisina ve destegine de bagliydi. Bu plan da Sarikamig Operasyonu sonrasi Türklerin yenilgisi ile imkansiz hale dogru sürüklenmigti. Kafkasya'da Gürcü, ^erkez, ingug, ^egen, Dagistanli, Oset, Kabartay ya da Azerbaycan Türklerinin isyani gergeklegmezse iran, Afganistan, Türkistan ya da Hindistan'da da Müslümanlar cesaret bulup ayaklanamazlardi. Öte yandan Ruslar bu durumun farkinda olarak askeri yönden önleyici bütün tedbirlerini imkanlari ölgüsünde almiglardi.

Petrograd Penceresinden Qarlik Rusya Müslümanlarinin Reaksiyonlari

Savag yillari boyunca Qarlik Rus Ordusu birliklerinde yaklagik bir milyon üg yüz bin Müslüman asker silahaltina alinmigti. idil etrafinda Müslüman yerlegkelerin bir hayli fazla olmasindan ötürü 1914 yilinda Temmuz Krizi patlak verdiginde Qarlik Rus Ordusu igindeki Müslüman askerler genel olarak Hazar Denizi etrafinda konuglanmiglardi. Bunlarin iglerinde Kafkas ve Türki asilli olanlar agirlikliydi. Kolayca anlagilacagi üzere, Müslüman askerleri gerek ihtiyagtan gerekse de "vatan borcu" prensibinden ötürü orduya alinmalarinda bir beis görülmemigti. Bu durum bazi Hiristiyan milliyetgi gevrelerce tepki gekmesine ragmen yine de Almanlar kargisinda alinan yenilgiler sebebiyle zorunluluk hasil oldugundan degigtirilmemigtir. Müslümanlarin kültür ve belleklerine saygi duyulmasi gerektigi ancak onlarin da Qarlik Rusya kanun ve vatanseverligine bagli olmalari düsturu ön plana gikarilarak sorun agilmaya galigildi.

Gegmigte, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Asya'da Slavlar ile Müslümanlar arasinda defaatle kanli savaglar yaganmigtir. Bu savaglarin aci izlerini toplumsal hafizalardan ve tarih kitaplarindan kazimak mümkün olmamigtir. Tarih bellegi kargaga hallerinde kargilikli güphe ve güvensizlikleri beraberinde getirmekteydi. Bu nokta-i nazardan hareketle Birinci Dünya Savagi gibi yeryüzünün daha önce benzeri yaganmamig bogazlagmaya hazirlandigi bir atmosferde dönemin Qarlik Rusya bagkenti St. Petersburg, bünyelerinde bulunan asker ya da sivil Müslümanlarin idarecilerine kargi olan tutumlarini farkli yol ve yöntemlerle ögrenme gabasina girigmigti. Hatta bu reaksiyon ölgme sadece Rusya sinirlari igerisinde sinirli kalmayip yurtdiginda yer alan faaliyetlerle olan iligkilerine kadar da

38 ^olak, Alman Imparatorlugu'nun Dogu Siyaseti, 61.

sirayet etmigti. Bu gergevede, istanbul'dan 20 Temmuz 1914'te Kazan'da bulunan M.V. Zverev'e gönderilen ve ismi sakli tutulan bir muhabirin yazdigi mektup dikkate alinmigti. Yazar, istanbul'da önceleri yasadigi, akabinde ise resmi olarak faaliyetlerini sürdüren Tatar Ögrenci Toplulugu'nun varligini igaret ediyordu. Bu toplulugun temel misyonu Rusya Müslümanlari hakkinda Osmanli toplumunu bilgilendirmekti. Tatar Ögrenci Toplulugu'na göre, Rusya Müslümanlari faaliyetleriyle toplumu etkileme konusunda pasif olmakla birlikte davalari ugruna ilerici ve ciddi adimlara sahiptiler. Abdurrahman Abdurrahimov'a göre Rusya Müslümanlari Ermenilerin Türklere kargi yürüttükleri propaganda faaliyetlerinin benzerini Ruslara kargi farkli boyutlarda yürütmeliydi. Abdurrahimov mektubun yazarina "Türklerin artik Balkanlarin intikamini almasi iqin Müslümanlar arasinda Ruslara yönelik olarak intikam fikrini yaymak faydali olmaz miydi?" geklinde de bir soru yöneltmigtir.39

Dönemin ani ve mektuplarindan anlagildigi üzere savagin arifesinde Rusya Müslümanlarindan bagimsizlik yanlilari arasindaki koordinasyon ve stratejinin 1905 Rus ihtilalini hazirlayanlarin galigmalarinin gerisinde oldugu fikrine varilabilir. Bu aktivist Müslümanlar ülke iginde yürütülmek istenen propaganda faaliyetlerine sinirli imkanlari ölgüsünde katilim gösterdiler. Üstelik bunlarin sayilari az, siyasi arenada ses getirmekten oldukga uzak ve etkinlikleri ise oldukga dardi. Öte yandan, Panislamizme veyahut Pantürkizme ait dillendirdikleri söylemler Kafkas Cephesinde Türklerin edindikleri bagarisizliklarin da etkisiyle Rusya Müslümanlari arasinda beklenen ölgüde kargilik bulamamigti.

^arlik Yönetimince etnik ve dinsel yönden bünyesinde kargaga yagamamak igin Birinci Dünya Savagi'nin ilk günlerinde Müslümanlar arasinda vatanseverlik karti ön plana gikarilmak istenmigti. Osmanli Devleti ile Ermeni isyancilar arasinda yaganan sorunlar 1878 Berlin Antlagmasi sonrasina dayanan uluslararasi destekli sorunlar yumagiydi. Halbuki ^arlik Rus Yönetimi ile Müslüman kesim arasinda bu tarz elle tutulur ciddi meseleler mevcut degildi. Savag öncesi Rusya Müslümanlari tehdit unsuru olarak ne bir mesele haline gelmigti ne de beynelmilel bir haldeydi. Bu yüzden ^arlik Yönetiminin Müslüman tebaaya yönelik uygulamak istedigi güven politikalarinin Müslümanlar arasinda kargilik bulmasi belki Osmanli Devleti tarafindan tam anlagilamayabilir ancak Müslümanlarin asirlardir birlikte yagadiklari idareye topyekün ters dügmek ya da isyan etmelerini beklemek aceleci ve safga bir tutum olarak degerlendirilebilir. Nitekim idil'in en önemli

39 S.M. ishakov, "Pervaya Mirovaya Voyna Glazami Rossiyskih Musulman", Rossiya i Pervaya Mirovaya Voyna (Sankt-Peterburg: 1999), 420.

gehri olan Kazan'da Vali ve Müslüman din adamlarinin öncülügünde binlerce Tatarin ülkeye baglilik yürüyügü yaptigi bildirilmigtir. Bu tarz bir yürüyügün gergeklegtirilmesindeki en önemli sebep burada yagayan Müslümanlar üzerindeki töhmeti kazimak ve baskiya maruz kalmaktan kaginmaktir. 26 Agustos 1914 tarihinde Kazanskiy Telegraf (Kazan Telgrafi) gazetesinde gikan bir habere göre; "Kazan kentinin tüm camilerinde Rusya Müslümanlarinin, Rusya askerlerinin dügmana galip gelmesi igin dualar ettigi" bildiriyordu. Yine, "Müslüman Komitesi, askerler igin kiyafet diken kadinlari örgütledi" bilgisini okuyuculara aktariliyordu.40 Kadin Igi dergisinin 1 Kasim 1914 tarihindeki haberine göre, Moskova'da Müslüman kadinlar toplantisi yapilarak alinan kararla dikig kesim kurslari agilacakti. Ayrica askerler igin de bagiglarda bulunulmugtur.41

Savag ortaminin ortaya gikardigi yükselen vatanseverlik duygulari bazi Müslümanlar igin bir takim "feminist" degigimlere de yol agmigtir. Bakü'de basilan Cigit dergisinde yerel kizlarin talihsiz mültecilere yardim akgami düzenledigini kaleme aliyordu. Yine ayni dergide "tüm uluslarin geng hanimlarinin, Ermeni kadinlarin, Ruslarin, Müslüman kadinlarin, Pomak ve Yahudilerin dayanigmalarini görmek özellikle güzeldi" ifadelerini kullanan bir yaziya da yer vermigti.42 Bütün bu geligmeler hemen hemen tüm imparatorluklarda görülebilecek tarzda olagan kargilaniyordu.

Osmanli Devleti'ne Alman savag planlari dogrultusunda hediye edilen Yavuz (Goben) ve Midilli (Breslau)'nin Rusya'nin Karadeniz limanlarindan dördünü bombardimana tutmasinin ardindan Rus ^ar'i II. Nikolay Aleksandrovig Romanov, 2 Kasim 1914 tarihinde Osmanli Devleti'ne savag ilan etti.43 Yukarida da belirtildigi gibi 14 Ekim ve 11 Kasim tarihlerinde istanbul §eyh-ül-islämi, Rusya, ingiltere ve Fransa'nin islam hilafetine dügman oldugunu ve Müslümanlarin bu ülkelere cihat ilan etmek zorunda kaldiklarini belirten bir fetva yayinladi. Kafkasya cephesinde bulunan Müslümanlara yönelik olarak islam'in, halifeligin ve Osmanli Devleti'nin acimasiz dügmani Rusya'nin ordusunda bulunduklari saflarini birakma gagrisinda bulunan brogürler basildi. Tüm bu girigimlere ragmen, Rusya Müslümanlarinin algisinda gözle görülür bir degigiklik olmamigti. Orenburg müftüsü M. Sultanov, Müslümanlari "Rus anavatanlarini savunmaya ve Almanya'nin etkisi altindaki yöneticilerinin eliyle dügüncesiz bir adim atmig olan Türkiye'ye kargi olmaya" davet etti. Bu agiklamalari Rusya'nin basin organlari

40 "Raboti v Musulmanskom Komitete v S.-Peterburge", Ogonek 32 (10/23 Avgusta 1914): 3.

41 Jenskoe Delo 21 (1 Noyabrya 1914 g.): 25.

42 Cigit 1 (12.01.1916): 3.

43 "Bojiyu Milostiyu, Mi, Nikolay Vtoriy...", Letopis Voyni 11 (1.11.1914): 1

büyük bir keyifle okuyucularina servis etti. Bununla birlikte 28 Ekim 1914 tarihinde emniyet tegkilati mensuplarina, Müslümanlarin savaga kargi olan tutumlarini gözlemlemeleri talimati verilmigti. Ancak durum bir çirpida açiklanacak kadar basit bir halde degildi. Dünyanin en büyük kara imparatorlugunda milyonlarca asker ve sivili kontrol etmek oldukça zor hatta imkânsizdi. Örnegin 1915 yilinda yaganan askeri bagarisizliklarla ilgili bir tereddüt ortami olugtugu ve özellikle Müslüman askerlerde kaçak sayisinin arttigi gözlemlenmigti.44

Müslüman elitlerin yurtseverlik gösterileri, bütün liberal politikaci kitleleri gibi, kendi çevresinde bile ilgisizlikle takip edilmigti. 1916 yazinda, Milletlerarasi Kongre'de konugan Müslüman liberal dügünür Yusuf Akçura'nin, "Savag Tatar halkina çok pahaliya mal oldu ancak insanligin genel geligimine de katkida bulunacaktir" sözü bu çerçevede degerlendirilmelidir. Yine 1915 senesi içerisinde Müslüman, Letonyali, Litvanyali, Estonyali, Ermeni ve Yahudi milletvekillerinin hep birlikte imparatorlugun bütün halklarinin egitlenmesi yönünde talepte bulunmalari da dikkat çekicidir.45

Her ne kadar Çarlik Yönetimi ile Rusya Müslümanlari arasinda savag öncesinde ciddi meselelerin bulunmamasina ragmen, Rusya Müslümanlari için Rusya'nin Osmanli Devleti gibi halifeye sahip Müslüman bir ülkeyle savaga tutugmasi duygu karigikliklarinin yaganmasina neden olmugtu. 16 Eylül 1914'te, Samara ilinin Bugulma bölgesinden Petrograd'a gönderilen mektupta gu satirlara yer verilmigti: "... Tatarlarin havasini gerçekten sevmiyorum... Hatta Birûçevke'de bir skandal tezahür etti. Tatar igçiler çekiçlerle sebepsiz yere Ruslari darp ettiler ve tüm Ruslara ölüm sözleriye slogan attilar. Bu olaylar üzerine 28 kigi tutuklandi." Üstelik gerçekte ne oldugunu kestirmeden olagandigi çatigma, bilgi digi yersiz ve yetersiz yorum ya da etnik hoggörüsüzlük salgini peydahlandi. Yaganan bu dar çapli geligmeler gösteriyor ki; savagin baglangicindan bu yana, Müslümanlara yönelik güphelerin arttigina ve magdur edilenlerle birlikte ümmet dayanigmasinin büyümesine katkida bulunduguna dair kesinlikle güphe kalmamigti.46

Volga Müslümanlarinda ise durum aksi yöndeydi. Kazan Valisinin açiklamalarina göre; Onlar savagi genel olarak protesto etmekle birlikte, vatanlari Rusya'ya bagli olduklarini ve gözlerinde Türklerin Almanlardan

44 V.P. Buldakov, "Voyna i Islamofobiya v Rossii:1914-1916", Pervaya Mirovaya Voyna v Vostoçnom izmerenii (Moskva: Institut Vostokovedeniya RAN, 2014), 32.

45 Buldakov, "Voyna i Islamofobiya v Rossii", 33.

46 Buldakov, "Voyna i Islamofobiya v Rossii", 33.

farkinin olmadigi yani dügmanlari olduguydu. Yine Valinin agiklamalarina göre Kazan Tatarlari arasinda örgütlü Pantürkistler bulunmamaktaydi.47

Rusya Müslümanlarinin gözünde Osmanli Devleti ile savaga yönelik bakig agilarinin farklilik göstermesi oldukga dogaldi. Bu durumu tek bir neden ile agiklamak elbette mümkün degildir. Iginde yetigtikleri sosyo-kültürel ortam, okulda gördükleri ögrenim, olagan yagamlarini sekteye ugratmak ya da sug kargisinda vatan haini ilan edilip toplum nazarinda itibar ve güven kaybi yagamak istemiyorlardi. Üstelik tutuklanma ya da idama garptirilma korkusu da dügünce ya da davraniglarinin yön degigtirmesinde azimsanmayacak bir rol oynuyordu.

Savagin baglamasiyla birlikte propaganda safhasi da yazili ve görsel hallerde yogunlagmaya baglamigti. Fakat bu propaganda malzemelerinden bazilari Rusya Müslümanlarinin gözlerinde farkli algilara yol agmaktaydi. Örnegin tarihi Rus emeli olan Istanbul'un ele gegirilip adinin Tsargrad (^ar §ehri) yapilmak istenmesi, Ayasofya Camii'nin yeniden Ortodoks katedraline (Sobor) gevrilmek istenmesi, Türk askerlerini hakir, fakir ve girkin gösterip Islam'in sembolü hilal ya da camiili karikatürleri gazete ve mecmua sayfalarinda göstermeleri Rusya'nin genelini olugturan Slavlara yönelik popülist hamleler olmakla birlikte Müslüman tebaanin ise gururunu incitmekteydi.

Qarlik Rusya tipki diger imparatorluklarin az ya da gok yaptigi gibi savag ortaminda tebaasinin igine dügtügü durumda krizden firsat elde etme politikalarina yönelmigti. Savagin yükü kargisinda idareye yönelik ortaya gikabilecek olumsuz reaksiyona kargi yillardir ezilen ve savagan tebaanin gocuklarini seferberlik yaparak cepheye sürmenin yöntemlerini kullanmigti. Alman ve Türklerle neden savag yapildigini karikatürler ve garpici yazilar kullanarak halki üzerinde saglam bir algi mekanizmasi ile anlatmak istedi. Sicak denizlere inmek, Istanbul ve Bogazlari ele gegirip ticari olarak diga agilmak, Ayasofya'ya yeniden hag takmak, jeopolitik yönü güglü bir imparatorluk haline erigmek, savagi istemese de igine gekilen savaga mecbur birakilmak gibi birgok gerekge halka en basit ve etkili yollarla aktarilmigtir.48 Yukaridaki örneklerle de anlagilacagi üzere, savagin ideolojik ayagini igeride birlik ruhu ile sürdürmek isteyen Qarlik Rusya'nin Kuzey Kafkasya'ya en yakin kentlerinden biri olan Stavropol'daki yöneticilerinin halkin huzuru üzerinde bazi endigeleri vardi. Osmanli Ermenilerine yönelik politikalarina

47 Y.Yü. Semenova, "Sotsialno-ekonomigeskie i Obgestvenno-Politigeskie Usloviya Jizni Gorojdan Povoljya v Pervuyu Mirovuyu Voynu (1914- Nagalo 1918 gg.)", Sbornik Dokumentov i Materyalov (Samara: 2011), 49.

48 "Obozrenie Voyni", 1-11.

kargi halk sokaklarda protestolara baglamigti. Sohum'da ise yöneticiler Osmanli ile savagmaktan korkmuyorlar ancak gehirde yagayan Müslümanlarin ayaklanmasindan endige ediyorlardi. Olasi Müslüman-Hiristiyan gatigmasinda "iyi silahlanmig olan" yerel Ermenilerin Sohum'u savunacagi varsayilmaktaydi. 10 Eylül 1914 tarihinde Valiliginden G.S. Dangev'e gönderilen mektupta "Yerel halk, sigirlarini, atlarini, pamuklarini galinabilecek her geyi tek kelimeyle soyan Tatarlardan korkuyor, ama polis aldirmiyor" diye bahsediliyordu.49

Rusya'da Müslümanlarin yogun yagadigi eyalet ve gehirlerde yaganan geligmeler takip ediliyordu. Bakü'den 7 Agustos 1914'te M. O. Mengikov'a gelen ve yazarin ismi sakli tutulan bir mektuba göre Bakülü Müslüman Türkler soydagi olan Osmanli Türklerine yönelik yardim faaliyetleri yürütüyorlardi. Ayrica yerel yöneticilere yönelik kinama igerikli tepkiler dile getirilmigti. Ancak basin, sansür ve baskidan ötürü bu tür faaliyetleri gazete sütunlarina tagiyamadilar. Bu yüzden Bakü Basini halkin nazarinda 1915 yazinda bile hala Petrograd'in etkisindeydi.50

Güvensizligin kol gezdigi kriz ortaminda Ermeni faktörü de ^arlik Rus idare Birimlerinde Müslüman algisini olumsuz yönde etkilemigti. Bakü'de bulunan Kutaisi Vali Yardimcisi A. A. Makarov, 22 Eylül 1914 tarihinde Petrograd'da bulunan A. M. Makarov'a "Ermeniler hala savagtan medet umuyor ancak Müslümanlar bundan kaginmak igin her geye hazir..." geklinde bilgi veriyordu. Ancak birkag ay sonra görügü tamamen degigti. 21 Ocak 1915'te ayni adrese "Kafkas Müslüman nüfusu savagi giddetle beklemekte ve politikalari kesinlikle Türkiye tarafindadir. Batum ve Kars'ta parlak bir zafer yagayacaklarini dügünüyorlar ancak yaptiklari bu hainlik onlara pahaliya mal olacak. " diye yaziyordu. 51

Savagin henüz baglarinda kriz bölgesine yakin olmasi nedeniyle Kafkasya Müslümanlari üzerinden yürütülen bir propaganda söz konusuydu. Bunlar arasinda Müslümanlarin vatansever Ermenilere kargi giktigi, Gürcistan'da Müslümanlar arasinda Rus kargiti gönüllülük talebinin yüksek olduguydu. Yine gikan haberlere göre, Tatar ve Lezginlerin sakin olmasina ragmen birgogunun Türklerle yapilacak savagtan bihaber olduklari belirtiliyordu. Bu arada, Rus askerlerine yönelik hazirlanan Türkge el kitaplarinda, Kafkasya sakinlerinin agik bir isyana hazirlik yaptiklari söylendi. Gergekte bu tür eylemler heyecanli zihinleri karigtirmaya yönelik propagandadan bagka bir gey degildi.

49 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 995, L. 1444.

50 Buldakov, "Voyna i Islamofobiya v Rossii", 36.

51 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 995, L. 1484.

Rusya'da Ortodokslar ile Müslümanlar her ne kadar asirlardir birlikte yagasa da daha evvel aralarinda yagadiklari husumetler kritik dönemlerde ötekilegtirmelerin olugmasina hatta islamafobinin yegermesine zemin hazirlamigti. Birinci Dünya Savagi arifesinde ve sürecinde Müslüman tebaa kimilerinin gözünde casusluk ve ihanet ile iligkilendirilmigti. Rusya Müslümanlarinin akillarini ve gönüllerini gelmeye yönelik Osmanli Devleti üzerinden faaliyetlerin olabilecegi algisi propaganda ve kontrol mekanizmalarinin yogunlagtirilmasina vesile olmugtur. Bunlar arasinda Türklerin, Almanlarin boyunduruguna girdigi, Türk bayrakli ve Türk formali Alman subaylarinin bulundugu Alman zirhlilarinin Karadeniz'de yer alan Rus kiyilarini habersizce bombardimana tuttugu, Türklerin Almanlardan farksiz davrandigi gibi daha pek gok haber basin yayin organlarinca kamu diplomasisinin bir ürünü olarak halk dayatilmaya galigilmigti.52

Savagin ilerleyen günlerinde kilise basini islamafobiya igin agik bir katalizör görevi görmeye baglamigti. "Hristiyanligin, barig, sevgi ve uluslarin kardegligi söylemleri ile dini-milli özgüllügü ortaya gikarilirken, Kur'an-i Kerim hayranlarinin her zamanki savag ruhunu besleyen fanatik hoggörüsüzlügü ile bir nevi Islam'in antitezi oldugunu" dile getirdiler. Diger taraftan Osmanli Devleti'nin gereksiz ve oldukga tehlikeli bir oyun tasarladigini bunun sonucunda ise devlet igin bir gökügün beklendigini kaleme aldilar.53 Hälbuki bu mesele tam olarak krizden firsat gikarir nitelikte hagli zihniyetinin kirintilarini tagiyan sakincali bir aragti. Daha agik bir ifade ile savagin kutuplagtirma alanlarini keskinlegtirmek igin ayrigtirici olarak din, savagin bir nevi strateji siyasetine alet edilmigti.

Qarlik Rusya idari yetkililerinin Müslümanlara kargi uygulamak istedigi tavir halk nazarinda belirsizligini koruyordu. Bu durumun elbette belli bazi gerekgeleri mevcuttu. Kazan Valisi P. M. Boyarsky, 17 Agustos 1914'te igigleri Bakani S. N. Paleolog'a "Duma'nin Tatarlarin ticari faaliyetleri ile ilgili karari tatil günleri ve Pazar günlerini askiya almasini aksi durumun Ortodokslari öfkelendirecegini ve hükümetin Müslümanlar ile flörtlegmesindeki aczi olarak algilanacagi" sözleri ile bildiriyordu.54 Aslinda bütün bunlar Ortodoks idarecilerin Müslümanlara kargi hoggörü beslemedigini ortaya koyuyordu.

Savagin ilk günkü heyecani ve kargagasi ile etnik gruplar arasi problemlerin güg temelli gözümünün dogalligina olan inang giderek artmaktaydi. Tiflis'ten 29 Aralik 1914'te Odessa'da bulunan M. i. Rozenberg'e senin Nikolay'in imzasiyla, "Bu günlerde, Türklere kargi kazanilan zaferden sonra,

52 "Voorujenniya Sili Turtsii", Letopis Voyni 12 (8 Noyabrya 1914): 8-9.

53 Tserkovniy Vestnik 47 (20 Noyabrya 1914): 1425.

54 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op.265, D. 993, L. 1296.

buraya yeniden göreceli bir sakinlik geldi... Ayni zamanda, Kafkaslarda Müslümanlarin isyani olmasaydi, Türklerin ortaya gikmasi o kadar tehlikeli olmazdi. Müslüman din adamlari ve milisler epeydir gaba sarf etmekteler..."55 diye yaziliyordu. Ortaya gikan korku psikolojisi yetkililerde hognutsuzluga ve tedirginlige vesile oluyordu. 1915 Haziran ayinda yazar N. N. §igaev tarafindan kaleme alinan bir yaziya göre, "Türkiye'nin Ruslarca ele gegirilmi§ topraklarindan Tiflis'e kadar olan alanda askeri otoritelerimizin Türklere ve hatta Kürtlere kar§i tutumu §a§irticidir: Arkalarimizda birakilmi§lar fakat silahlarini terk etmiyorlar ve zor zamanlarda bizi maglup etmek igin firsat kolluyorlar..." deniliyordu. Bölge Kürtleri hakkinda ise "bu Kürtlerin Rus araglarini yagmaladigi anlar oldu ve bunlarin arasinda casusluk yapmak siradan bir i§." diye bahsediliyordu.56 Bu arada, kilise basininda ise "Türkiye'de Kürtler tapinakta bir Ermeni rahibi hunharca öldürdü"57 geklinde Hiristiyanlari Türklere ve Müslümanlara kargi kigkirtici yazilar kaleme alindi.

Cereyan eden bu olaylar neticesinde Rusya'da özellikle de Kafkasya'da yagayan Müslüman Halk ötekilegtirilme ya da vatan hainligi gibi sorunlar sarmaliyla tedirgin bir yagam sürdürüyordu. 15 Eylül 1915'te, Hüseyin adinda bir Gürcü Müslüman, Tiflis'ten Tavriz Calov'a, "Büyük Knez Nikolay Nikolayevig, Kafkasya'ya sinirsiz gügleriyle seyahat etti... Herhangi bir ay iginde, binlerce askeri silahaltina alabilir ve düzenli ordusuyla iran'a dogru harekete gegirebilir. O zaman bizim igin veya sirtimiza saklanan Almanlar igin degil de dinda§larimiz igin sorun tezahür edebilir. Bu yüzden durumun ciddiyetini anlamali ve gok geg olmadan Almanlar engellenmeli."58 sözleriyle uyarilarini iletiyordu. Dönem farkli kaynaklardan incelendiginde korkularin abartili oldugu kanisina varilabilir. Aslinda Rusya, iran'in kuzeyinde belirtildigi gibi güglü birlikler yerine gok daha az bir kuvvete sahipti.

^arlik Rusya'nin Kafkasya'da görev yapan bazi idarecilerince Güney Kafkasya'da Müslümanlarin halet-i ruhiyyesinin tamamen askeri gatigmalarin gidigatina dayandigina inaniliyordu. Tiflis Adalet Divani Bagkani i. Bordonos, 15 Ocak 1915 tarihinde Vilnius'daki K.i. Trusevig'e: "... Yerel Müslümanlarin havasi, Türk askerlerinin Ardahan'a istikametine yönelmeleri ve Tiflis'e yapabilecekleri yürüyü§leri ögrendiklerinde belirgin bir §ekilde artti. Ancak Türkler igin Sarikami§ faciasindan sonra, Tatarlarin moralleri bozuldu ve sessizlige büründüler..." diye yaziyordu. Ayni zamanda Dagistan'da "kutsal sava§

55 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1002, L. 2169.

56 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1006, L. 97.

57 F. Tatarinov, "Svyaginnik Torjestvo Sv. Kresta Nad Polumesyatsem Magometa", Vestnik Voennogo i Morskogo Duhovenstva 20 (15 Oktyabra 1915 g.): 634.

58 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1032, L. 1450.

vaizlerinin" göründügünü de sözlerine ekliyordu.59 24 Ocak 1915'te, Dagistan'in Petrovsk bölgesinden de neredeyse benzer bir durum bildiriliyordu: "Türklerin Sarikamig yenilgisi, Müslüman nüfusun pozisyonunu etkiledi. Ancak bu duruma, yerel Tatarlarin bekle ve gör politikasi izlediklerini eklemek gerek. §ayet Türkler cephede üstünlük elde ederlerse Rusya Müslümanlari da tekrardan heyecanlanacaklar ve Rus yönetimine kargi tavir takinacaklar"60 demektedir.

"Yurtsever Basin" yapmig oldugu yayinlari ile Rusya'yi olugturan farkli etnik ve dini atmosferi görmezden gelerek Slav Ortodoks agirlikli bir birlikteligi ön plana gikariyordu. Savagtan kurtulug igin Ortodoksluga siki sikiya bagli olmak gerektigini ön plana gikarmiglardi. Bu nedenle ikonalara olaganüstü anlam yükleyen ve mucize bekleyen bir hissiyat servis ediliyordu. Bu duruma bir de Rusya'da Ortodoks olmayan Hiristiyanlarin gerici ve agirici tutumlari eklenmekteydi. Bu grup iginde Ermeniler bagi gekiyordu. Tiflis Ermenilerinden Zaryan, 12 Ocak 1915'te Harkov'da bulunan N. i. Palenko'ya gu ifadeleri yazmaktaydi: "...Batum bölgesinde (Acaralilar) ve Kars bölgesinde Gürcü Muhammedanlarin vatanlarina (Rusya'yi kastediyor) ihanet etmeleri tipik bir özelliktir."61 18 Ocak 1917 tarihinde Vanka'dan Akopyantsa'nin Tiflis'te bulunan Semenyant'a gönderdigi mektupta bu Gürcülerin, kendi adina Tatarlarla "ayrilmaz bir dostluk" igerisinde olduklari bildiriliyordu. Belirtilen "dostluk", Kafkasya'da en gok sözü gegen Namestnik i. i. Vorontsov-Dagkov himayesi sayesinde inangli Ermenilere yönelikti. Yine yazilanlara göre eski etno-hiyerargi artik tarihe karigmigti. Ermeniler "Pers getelerinin liderleri ile yerel beyler arasinda" güpheli fisiltilarin bulundugunu ileri sürüyorlardi. Ermenilere göre, "askerlikten kurtarilan Müslümanlarin her yeri kendilerine ait olarak gördügü ve bu durum kargisinda yönetimin, ya korkudan ya da rügvet etkisiyle ile bunlari gimarttiklarini" dile getiriyorlardi.62

Öte yandan Qarlik Rus Ordusunda Müslüman askerler kendilerini bazen ikinci sinif insanlar gibi hissetmekteydi. Ordu igindeki Türk asillilar ile Müslümanlar digerlerince alaya maruz birakiliyordu. Üstelik ana dillerinde konugmalari yasaklandi. Ancak Ordu savag igin teyakkuza geginde ise etnofobik duygular gegici de olsa düzelme göstermigtir.63

1916 Yaz mevsimi Rusya Müslümanlari iginde endigeli günleri iginde barindiriyordu. Ortadogu Araplarinin Osmanli Devleti'ne kargi ingilizlerin

59 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1011, L. 119.

60 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1011, L. 194.

61 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1010, L. 89.

62 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1070, L. 3.

63 ishakov, "Pervaya Mirovaya Voyna, 424.

gudumunde ayaklanma baglatmalari ve §iiler ile Sunniler arasinda yaganan gerginlikler Kafkasya Muslumanlarinin da tavrini etkilemekteydi. Kafkasya'nin Sunni Muslumanlari halifeleri olan Osmanli Padigahina bagliliklarini gizlemiyor, halifenin tum Muslumanlarin bagi olduguna inaniyorlardi. Bu dogrultuda Kafkasyali Muslumanlari Araplari protesto etmek ve Sultana bagliliklarini dile getirme konusunda orgutlu bir gabanin igine girebilirlerdi.64

Fakat Islam alimlerinin dugunceleri ne olursa olsun, Rusya Muslumanlarindaki her hangi bir hareketlenme halk tarafinda dikkatlice takip ediliyordu. Sonug olarak, Nisan 1916'da, Musluman nufusun yogun yagadigi bolgelerde, Turkiye'de Islam'in buyuklugu hakkinda yanlig bir fikri agilayabilecegi tahmin edilen "Konstantmopolis'in Son Gunu" filminin gosterimi yasaklandi.65 Elbette bu durumun sadece islamafobik duygu ve duguncelerle izah edilmesi mumkun degildir.

Turkistan Turkleri Uzerindeki Baskilar ve Ayaklanma

1840'li yillarda Kazakistan topraklarinin Ruslar tarafindan ele gegirilmesinden sonra Hokand ve Hive Hanliklari ile Buhara Emirligi'ne yonelik olarak da askeri harekatlar duzenlendi. Ardindan Turkmenistan, Pamir ve diger bolgelerde ilhak edildi. Sinirlar boylece Afganistan istikametinde genigleyerek Buyuk Britanya'nin etki alanma dayanmig oldu. Kaufman, Skobelev, Kolpakovsky ve Chernyaev gibi komutanlarinin becerileri sayesinde 1895 yilina gelindiginde hemen hemen Orta Asya'nin tamamina hakim olunmugtu. Birind Dunya Savagi oncesine kadar da Turkistan olarak adlandirilan bu topraklara iskan politikasi uygulayarak nufuzunu kuvvetlendirme gayreti igerisine girmigtir. Bu cografya jeopolitik hesaplar kadar tarim ve hayvancilik agisindan da mahiyeti oldukga yuksekti. Ancak 1916 yillarina kadar ismi zikredilen mekanda Rusya kargiti birgok sorun birikmigti. Savagin tam da ortasinda Petrograd'in iki hamlesi yigilan bu sorunlar yumagini iginden gikilmaz bir hale getirmigtir. Bunlardan ilki bolgede yagayan halkin pazar urunlerine %10 oranindan savag vergisi eklenmesi digeri ise ^ar II. Nikola'nin 25 Haziran 1916 tarihli emridir.66 Bu iki onemli adimin atilmasindan evvel konunun anlagilmasi igin savagin bagladigi

64 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 97, Op. 1a ., D. 21, L. 16.

65 V.P. Buldakov, Haos i Etnos. Etnigeskie Konflikti v Rossii, 1917-1918 gg. Usloviya Vozniknoveniya, Hronika, Kommentariy, Analiz (Moskva: 2010), 57.

66 Marat Kuramigin, "Groza nad Sredney Aziyey, Tayni XX Beka", Russkaya istoriya 3/18 (2019): 14.

1914 sonlarindan Türkistan olaylarinin yagandigi Temmuz 1916'ya kadar gegen iki yillik sürenin detaylarinin analiz edilmesi gerekmektedir.

Türkistan topraklarinda yagayan Müslümanlara Petrograd havalisinde Vostognii/Dogulular deniliyordu. Ne var ki savagin baglamasiyla birlikte "Dogu" güphesinde bariz bir artig gözlemLenmigti. Skobelev'den 14 Eylül 1914 tarihinde Petrograd'da bulunan S. N. Knyazev'e Ye. K. imzasiyla "Almau casuslarinin, Müslümanlari Rusya'ya kargi harekete gegirme amaciyla Türkistan'a gittigini kesinlikle söyleyebilirsin."67 diye yaziliyordu. Almanlari bu bölge üzerine strateji geligtirmeye sevk eden gevk ise bu topraklarin etnik, dinsel ve zihni bakimlardan Ruslardan farkli olmasiydi. Bu farklar üzerine gidilerek savag gartlarinin verdigi zorluklarla Ruslari sirtlarinda gergeklegtirecekleri hamleler ile oyalamak ve güg kaybettirmekti. Aslinda Skobelev hakliydi. ^ünkü Almanya'nin Orta Asya politikalarinda Afganistan merkez üs konumunda idi. Burada yagayan Pegtunlari Hindistan sinirinda ingilizlere kargi kigkirtmayi amaglamiglardi. Aralik 1914'te Alman Digigleri Bakanligi personellerinden Oskar Von Nidermayer ile Verner Henting'i bu amagla Kabil'e göndermiglerdi. 1915 Agustos'un Almanya'nin iran Askeri Atagesi Graf Georg Von Kanits'in teklifi oldukga ilgingti. Ona göre Türkistan'da bulunan elli bin civarinda olan Avusturya-Macaristan savag esirleri Müslüman ayaklanmalari ile serbest biraktirilabilirse igte o zaman bu askerler Sibirya'da Rusya igin sorun tegkil eder bu durumda da Rusya Kafkasya Ordularindan bir kisim askerini buraya göndermek zorunda kalabilirdi. Bu durumda Kafkas Cephesinde sonug almak mümkün olabilirdi.68

Ruslara göre, "Kirgiz halki oldukga kirli ve gögebe olmasina ragmen birbirlerine ve yönetime kargi sadik insanlardi. Hatta iyi birer at binicisi ve büyük bag hayvan yetigtirialeriydiler":69 Bölgedeki en iyi topraklar ise göhretli birer avci olan Kazaklara tahsis edildigi ise tüm gevrelerce malumdur.70 8 Agustos 1914'te Hucend'ten Petrograd'a yazilan mektupta ise Sartlarin71 savagin izini sürdügü hatta Golodnoy bozkirindan yararlandigini belirtiyordu. Yazilanlara

67 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 995, L. 1468.

68 Bagirov, i.i. "Germanskaya Strategiya v Tsentralnoy Azii v godi Pervoy Mirovoy Voyni" (Tsivüizatsionno-kulturme aspekti vzaimootnogeniy Rossii i Naradov Tsentralnoy Azii v Nagale XX stoletiya, (1916 god: uroki obgey tragedii. Sbornik Dokladov Mejdunarodnoy naugno-praktigeskoy konferentsii, Moskva, 18 Sentyabrya 2015 g.), 116.

69 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 976, L. 153.

70 Buldakov, "Voyna i islamofobiya v Rossii", 41.

71 XV-XIX. asirlarda Orta Asya'da yagayan halklarin bir kismina verilen genel bir tanimlamadir. Bu Halklar arasina Özbekler, Tacikler, Kirgizlar ve Kazaklar girmektedir.

göre, Tagkent'ten 3 Kasim 1914'te Türkistan'da patlak veren yerel isyani bastirmak igin bölgeye giden A. Frey, Devlet Konseyi'nin taninmig sagci lideri D.P. Golitsin-Muravlin'e yaptigi agiklamada, 25 yil boyunca Türkistan topraklarinda dokuz Genel Valinin hayatta kalmak igin sürekli kararlarinda bir takim degigikliklere gitmek zorunda kaldigini ve hatta kendisinin bile bu degigikliklerden biktigini belirtmigtir.72

Ruslarca, Türkistan'daki korkularin temel nedeninin ise olasi bir kargagada otoriteyi saglamada zorluk gekeceginden güphe edilen yetersiz sayidaki Rus askerinden kaynaklandigini belirtmek gerekir. Her ne kadar

1914 baglarinda 1,42 milyonluk mevcutla zaten Avrupa'da bagta gelen barig dönemi ordusu, Büyük Program'in tamamlandigi 1917-1918'de 2,2 milyon askere ulagacak, yani Alman ordusunun agagi yukari üg misli seviyesine ulagacakti.73 Bu devasa sayiya ragmen askerlerin sayica fazlaligi güphesiz savagin yogun oldugu cephelerdeydi. Aslinda, Orta Asya Müslümanlari arasinda hognutsuzluk yaratabilmek igin saglam bir sebebe ihtiyag vardi. 27 Kasim 1914'te V. B. Kajinskiy Tagkent'ten Tiflis'e gunlari yazdi: "Ben, Asya'nin iglerine dogru bir ig gezisine giktim. Her yerde sükünetin hakim oldugunu kanitlayabilirim. Yolculuk öncesi yerel Muhammedanlarin bizi canli canli yiyecegini dügünmügtük. Ancak yanildigimizi anladik. Bu dügüncelerimi destekleyen bir hayli kanit vardir." Sözlerine "Türkiye'nin savag ilaninin Müslümanlar ve Ruslar arasindaki iligkileri etkilemedigi"74 tarzindaki ifadelerini eklemigtir. Ona göre, Müslümanlar savaga gönüllüydüler ve Sartlar arasinda birkag yüz bin ruble toplamiglardi.75 15 Ocak 1915 tarihinde, Devlet Konseyi üyesi V. i. Karpegev ise Türkistan'da gimdilik bir sükünetin häkim oldugundan ve bu huzurun burada yer alan Mollalarin kigkirtmalarindan kaynaklanabileceginden bahsetmigti. Ayrica, Afganistan'da bir ayaklanma olasiliginin ise ancak Kafkasya ve Bati'da edinilecek bir bagarisizlik sonucu tezahür edebilecegini belirtmigti.76

Gergekte ise, bölgeden ulagan bazi malumatlar Ruslari tedirgin ediyordu.

1915 yilinda Rus emniyet yetkilileri, Türkistan'in Türkiye igin aktif olarak para topladigini belirtilen karakteristik bir gekinceyi dile getirdiler. Bu görevlilere göre, gergeklegtirilen eylemde sorumlulari yakalamak neredeyse imkansizdi. Durumun ciddiyeti, sorumlu idarecilerin ciddiyetsizligi

72 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 998, L. 1780.

73 Sean McMeekin, Birinci Dünya Savagi'nda Rusya'nin Rolü, ^ev. Nurettin Elhüseyni (Istanbul: Yapi Kredi Yay., 2012), 25-26.

74 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1000, L. 1957.

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

75 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1001, L. 2075.

76 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1011, L. 118.

nedeniyle ileri seviyelere dogru tirmandi. Tercümeden sorumlu memurlar; Türk memurlarin bagkanlik ettigi Türk yanlisi Müslümanlarin ayrilik hareketinde okun yaydan giktigini dile getirdiler.77

O yillarda Kafkasya'da görev yapmig Rus Subay ve savag tarihgisi Konstantin Sergeyevig Popov'a göre ise, Türk propagandasinin Rusya Müslümanlarini "islam dügmanlarinin saflarinda" savagarak büyük bir günah igledigine dair ikna etme gabalarina ragmen, Rus Ordusunun iginde islam'a yönelik ortaya gikan sogukluk o kadar da belirgin degildi. Hatta memurlar, ig illerdeki Müslümanlari son derece olumlu vasiflarla degerlendiriyordu. Onlara göre "Müslümanlar; cesur, dürüst, gefkatli ve idareciydi".78

6 Haziran 1916 tarihinde 182 no ile kayitlara gegen ve 25 Haziran 1916'da hazirlanan kararname79 uyarinca Astrahan, Sibir, Amur havalisi, Kamgatka-Sahalin, Orta Kolim, Yakutistan, Truhan-Boguman, Tomsk, Bereozvsk, Surgut ve Tobolsk gibi Orta Asya topraklarinin 1,5 milyon kilometrekaresinde 19-43 yag arasinda yagayan erkeklerin seferberlik sonucu orduya alinmasi zorunlu tutulmugtu. Qarlik Rus Ordusuna alinacak bu erkeklerin gogu cephe gerisinde siper kazma, ceset defni, mutfak ve temizlik hizmetleri ile cephane ve silah bakimi gibi temel igler igin iggi statüsünde kullanilacakti. Umulan rakam ise yarim milyon insani kapsamaktaydi. Üstelik gelirin %2,1'i ise savag vergisi olarak zorunlu tutuluyordu. Bir de alimlarda ciddi usulsüzlük ve adaletsizlikle de kargilagiliyordu. Yag sinirlarinin dikkate alinmadigi ya da rügvetin yayginligi da rahatsizliklara vesile oluyordu. Rusya'nin pamuk bagta olmak üzere yag ve kuru meyve, sebze, büyük ve kügükbag hayvan ihtiyacini sirtinda tagiyan bölge insanlari igin durum oldukga vahimdi. ^ocuklanm kendilerini ilgilendirmeyen bir savaga kurban vermek anlami tagiyan bu talep 4 Temmuz 1916'da tam da Ramazan orucu günlerinde Hocent'te protestolar ile büyük bir tepkiye dönügmügtü. Protestolara kargi topgu birlikleriyle orantisiz güg kullanan Rus askerler adeta barut figisinin fitilini ateglemiglerdi. Olaylar Semerkant, Cizzak, Fergana ve diger topraklara hizla yayilmaya bagladi. Bazi gevreler savagin bagindan itibaren bölgede ciddi huzursuzluklar gikmasini bekliyordu. Esasinda sosyo-ekonomik, etno-siyasi ve dini temelli gig gibi yayilan halk isyanin gikip ileri noktalara taginabilecegi Petrograd tarafinda ne öngörülebilmigti ne de büyümesine engel olunabilmigti. Petrograd ile Türkistan halki arasinda kanaat önderlerinin olmamasi, yapici söylem

77 Buldakov, Haos i Etuos, 65.

78 K.C. Popov, Vospomiuauiya Kavkazskogo Greuadera. 1914-1920 (Belgrad: Knijnoe izdaniye, 1925), 66.

79 Sobrauie Ukazoueuiy i Pasporyajeuiy Pravitelstva, No: 182, 6.7.1916 g., Statiya 1526.

üzerinde yatigtirici önlemlerin alinmamasi, top ve makinali tüfeklerle agiri güg kullanimi, talepleri yari yariya indirmekle birlikte ikna edici politika üretilememesi gibi geligmeler can kaybini arttiran nedenler olarak nitelendirilebilir. ^arlik olaylarin üstesinden gelemeyince tarihte 1904-1905 Rus-Japon savagindaki bagarisiyla bilinen General Aleksey Kurapatkin'i80 binlerce askeriyle bölgeye göndermek zorunda kalmigtir.

isyanlar cereyan ederken bazi yetkililer mahkümlara kasitli olarak eylem düzenletti. Mektubun sonuna ismini "Senin Dmitri'n" olarak yazan bir gahis 5 Aralik 1915'te Duma milletvekili O. A. Zakrjevskiy'e, "Yabancilari ön saflarda savagtirma girigimi tamamen bagarisizliga ugratildi" bilgisini vermigtir. Sözlerini General Aleksey Kuropatkin'in, bölgede tahminen yüzbinlerce insan toplamak göyle dursun 200.000 kigiye bile ulagma ihtimalinin dügük oldugu fikriyle sürdürmügtür. Ona göre beceriksiz emirler ile silahlarin öfkeli saldiri girigimlerini inanilmaz bir gekilde zulümlerle bastirildigi bir durumun sonucu olarak tüm askeri cephelere ilaveten Türkistan'da ve Kirgizlarin yagadigi topraklarda iki cephe daha ortaya gikmigti... 81

4 Temmuz 1916'da Hucent'te Taciklerin Rus Karaulnaya Birligine saldirmasiyla baglayan ayaklanmalar, 10 Agustos 1916 tarihinde Semiregensk bölgesine sigradi. Seferberlik hakkinda bilgi sahibi olan Semiregensk bölgesi Kirgizlarinin önemli bir kismi ortaya gikan kaos kargisinda Qn'e gög etmek zorunda kaldi. Qn'e giderken Rus askerlerce ugradiklari kötü muamelelere binaen intikam hissiyatiyla önlerinde yer alan Rus gögmenlerin köylerini talan ettiler.82 Qn diginda iran ve Afganistan'a siginan yereller de olmugtur. Tacik ve Özbeklerin ayaklanmasi ile baglayan isyana kisa süre zarfinda Kazak ve Kirgizlar da dähil olmugtu. Bölgede yagayan Rus aileler igin en önemli tehlike ise erkeklerinin cephede olmasi nedeniyle ailelerinin kadin, gocuk ve yaglilardan olugmasiydi.

Seferberlik kararnamesinin sonuglari beklenen seviyeden oldukga uzakti. Rus komutanlara göre, Eylül 1916'dan Mart 1917'ye kadar güglükle sadece 123.305 iggi batiya gönderilebildi. Ordu, gönülsüz gelen bu iggilerden gerekli randimani alamadi. Birgogu kürek ve kazmayla nasil galigilacagini bilmiyordu. Üstelik pigen her geyi yemeyen bu Müslümanlara özel yemeklere, definlerini yapmak, namazlarini kildirmak igin imamlara ve de Rusga bilmeyenlere ise meramini anlatabilmek amaciyla gevirmenlere ihtiyag duyuluyordu. Bütün bu yagananlara bir de gelenlerin kendi topraklarinda bag

80 S.V. firkin, Dvadtsat Let Slujbi na Vostoke. Zapiski Tsarskogo Diplomata (Moskva: Russkiy Put, 2006), 257.

81 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1064, L. 1481.

82 Kuramigin, "Groza nad Sredney Aziyey", 14.; Buldakov, Haos iEtnos, 190.

gösteren iggücü sikintisi eklenmigti. Bunlardan da önemlisi bölgeye zorla getirilenlerin psikolojik durumu oldukga hirpalanmigti. Birgogu yaganan bogazlagmanin farkinda olarak kin ve intikam duygularina sahipti. Kasim 1916'da Kum-Say'da öfkeli Kirgizlarla mücadele igine girilmigti. Bu isyani bastirmak igin Samara ve Orenburg birliklerinden topgular gönderildi. Akabinde de Kirgiz propagandalarina kargi önlem olarak kararname gikarildi. Ruslarca uygulanan bu faaliyetlerin amaci Turgay Bölgesinde Qarlik Rus Ordusuna asker iggi toplamakti.83

Nihayetinde ayaklanma bastirildi. General A. N. Kuropatkin, Orta Asya'nin ele gegirilmesini anlatirken "Liderlerin sert bir gekilde temizlenebilmesi" hususuna ek olarak, "Rus kaninin döküldügü tüm topraklari da yerli halkin elinden almayi" önermigti. Rus Generallerin tesis edemedigi adalet konusunda Rus yerlegimciler General Kuropatkin'in gabalarindan memnun kaldilar. Semerkant'dan A. Nesterova 3 Kasim 1916'da Petrograd'da bulunan M.A. Zaislovskiy'e, "Türkistan'i yeni bir süpürge temizledi... General Kuropatkin halkin tepkisini geken üg valiyi, bölge bagkanlarini, bazi polisleri görevden aldirdi..." diye yaziyordu.84 Gergekte ise tüm bu yaganan aci ve gözyagi iginde hala umutlar sürmekteydi. ^ünkü mahkeme süregleri, esir meselesi, kayip ve kagaklar sorunu gibi daha birgok önemli meselenin gözümü kisa bir zaman zarfinda saglanamamigti. Böylesi kritik bir agamada sorumlunun verecegi kararlar elbette halkta kargilik bulacakti. 28 Ocak 1917 tarihinde, ünlü sol liberal siyasetgi Dimitri ivanovig §ahovskoy G. i. Davidenko'ya yazdigi mektupta "ileri derecede Türkistan'i sevdigini" ayrica Kuropatkin'in "halk tarafindan sevildigini ancak aydinlarin ondan hig haz etmedigini" dile getirdi.85

isyanin sonuglari hakkinda Rus kaynaklari ile Türk kaynaklari arasinda ilging geligkiler vardir. Rusya'nin verdigi resmi verilere göre bu isyanda Rusya tarafindan iki bin üg yüz yirmi beg kigi hayatini kaybetti. ^ogunlugunu kadinlarin olugturdugu Avrupa Rusya'sindan buraya gög eden 1.384 Rus'tan bir daha haber alinamadi. Aslinda onlarin ve Türkistan'da yagayan Türklerin masum oldugu biliniyordu. Qkan kargaga ve yanlig idari kararlar taraflari gatigmaya itmigti. Bu isyani bastirmak igin diplomasi yerine agir silahlar kullanilmigti. Bu durumun neticesiyle yaklagik 10.000 hane harap edildi ve iki 1.315 kigi yakilarak hayatini kaybetti. Prjevalskoy bölgesinde, 2.000 kadar erkek gögmen hayatini kaybetti, gogunlukla kadinlar olmak üzere yaklagik bin kigi esir alindi. Kazak Cornado von Berg 900 Türkistanliya, Ataman Bederov ise 90 Özbek tüccarina ve ailesine yönelik mafyavari bir süreci

83 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1063, L. 1344.

84 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1059, L. 903.

85 Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii, F. 102, Op. 265, D. 1070, L. 200.

yönetti. Çamsinskiy Geçidi'nde, Kazaklarin çikarilmasi, çogunlukla kadinlar, yaglilar ve çocuklar olmak üzere 1.500 Kirgiz'i öldürdü. Yaganan geligmeler sonrasi bölgede yagayan 300.000 Kazak ve Kirgiz Çin'e kaçmak zorunda kaldi. Ekim 1916'ya kadar direnig kirildi. Rus birlikleri ûç subayini ve 184 askerini kaybetti. Bazi aragtirmacilar yüz binden fazla Kazak ve Kirgiz'in öldürüldügünü dile getirdiler. Direnigçilerin Rus köylülerinin topraklarinin bir kismini ellerinden aldiklarini, sakinleri ise tamamen kiliçtan geçirdigini ileri sürdüler.86

Sonuç

XX. asrin baglarinda Idil-Volga, Kafkasya ve Türkistan cografyasi bagta olmak üzere tüm Çarlik Rusya'da yaklagik yirmi milyon civarinda Müslüman yagamaktaydi. Dikkat çekici bir mukayese yapmak gerekirse, bu haliyle bile Osmanli Devleti'nin Anadolu topraklarinda yagayan Müslüman nüfusundan rakamsal olarak fazlaydi. Ekseriyeti tarim ve hayvancilikla geçimini saglamaktaydi. Egitim ögretim düzeyleri dügük olmakla birlikte saglik sorunlarina geleneksel yöntemlerle yaklagmaktaydilar. XX. asrin ilk çeyreginde bile Idil, Bagkurt ve Kafkasya Müslümanlarina nazaran Türkistan Müslümanlarinin uluslararasi güncel geligmeleri takip edecek olanaklari oldukça zayifti. Fiziki kogullarindaki elverigsizlik hukuki ve siyasî haklarinda da gözlemlenmekteydi.

Hatirlanacagi üzere, Rusya Müslümanlari XVI. asirdan itibaren kademeli olarak misyoner Ortodoksluk politikalarina maruz kaldilar. XIX. asirda ger'i mahkemeler bagta olmak üzere geleneksel Islam kurumlari Rus idaresinin kurumlarina dâhil edildiler. Kurulan Müftülük makamlari üzerine de siyasi erk elini uzatmaktan geri durmadi. Osmanli Devleti'ne Gayr-i Müslimler üzerinde haklar talep eden Rusya, Müslüman tebaasi üzerinde ayni haklar bir yana dursun milli ve uluslararasi çikarlarina uygun sert politikalar tatbik etti.

XX. asrin baglarinda Çarlik Rusya'da siyaset farkli bir açilim elde etmigti. Burada 1905 Devrimi'nin rolü azimsanmayacak derece büyüktü. Ne var ki, Rusya Müslümanlarinin önde gelen aydinlarinin yogun çabalarina ragmen beklentileri ile kazanimlari arasindaki fark tartigma götürmez bir haldeydi. Basin yayin faaliyetleri özellikle Idil bölgesinde yogun olmasina ragmen sansür ve baskinin da etkisiyle halk üzerindeki tesiri zayif ölçüde seyretmigti. Öte yandan Bolgevik Ihtilâli arifesinde Müslümanlar arasinda ortak akildan bahsetmek oldukça zordu. Bu gartlar göz önünde bulunduruldugunda Rusya Müslümanlarinin neden Osmanli Devleti ile saglam baglara sahip olamadigi ya da Osmanli Devleti'nin Rusya Müslümanlari üzerindeki politikalarinin

86 Buldakov, Haos i Etnos, 134.

pratik sonuglar üretemedigine yönelik olarak mantikli agiklamalarda bulunulabilir. Esasinda, Osmanli Devleti'nin ya da Rusya Müslümanlarinin siyaseten ortak gikarlarina hitap eden adimlarinin istenilen sonuca erigememesinde Rusya'nin uyguladigi kontrolü de kale almak elzemdir. Rusya'mn Müslüman mütefekkirlerinin fikir birligini zamaninda yakalayamamig olmasi, Rus siyasi erkinin Müftülükler üzerindeki nüfuzu ve farkli dügüncelerin Müslüman halkin dügünce yapisi üzerindeki rolü, farkli mezheplerin kendi dogrulari üzerinde yogunlagmalari ve haliyle genel bir amag etrafinda bütünlegememeleri de bu nokta-i nazarda degerlendirilebilir.

Halbuki bazi Rus aragtirmacilara göre aslinda Geng Türk Devrimi Orta Asya'daki Müslüman halk üzerindeki propaganda galigmalarini alevlendirmigti. 1911'den itibaren de Osmanli Devleti'nden Rusya'nin idaresi altindaki Kafkasya'ya silah akigina baglanmigti. Kafkasya'da savagtan önce ögretim dilinin Türkge ya da Arapga, ögretmenlerin ise ya Osmanli Devleti'nden ya da Osmanli Devleti'nde ögrenim görmüg kigilerin oldugu yeni yöntem okullar agilmigti. Hem fikir olunacagi üzere tüm bu iddialar kabul edilse dahi bu faaliyetler Qarlik Rusya'nin XIX. asir boyunca Balkanlari Osmanli Devleti'nden koparmak igin gergeklegtirdigi faaliyetlerin yaninda mukayese edilemeyecek oranda masum kalmaktaydi. Agik bir ifadeyle, Qarlik Rusya'nin Birinci Dünya Savagi'nda yegane Müslüman rakibi Osmanli Devleti'nin Cihad ilani da dahil olmak üzere ideolojik ve dinsel bütünlük ugragilari sinirli ve sistematik olmadigindan olsa gerek Rusya Müslümanlari arasinda ceditgilik ve dirilig söylemleri ve eylemleri güdük bir düzlemde seyretmigti. Bilindigi üzere Ruslar, Sirplarin 1804 isyanindan 1877-78 Savagina degin Balkan Hristiyanlarina yönelik olarak askeri, siyasi, ideolojik ve ekonomik alanlarda Istanbul kargiti planli bir algi/destek politikasi izlemigti. Balkanlarin Slav asilli haklari da var gügleri ile bu politikalara igtirak etmiglerdi. Bu tür bir uygulamanin Osmanli Devleti cenahindan kargiligi ise yukarida da belirtildigi üzere etkisizdi. Kafkasya, Idil-Volga ya da Türkistan Müslümanlarina yönelik Istanbul'da kurulan dernekler ya da Tegkilat-i Mahsusa'nin sinirli faaliyetleri diginda elle tutulur bir stratejik plan ya da kazanimlari söz konusu degildi. Bu durumu Osmanli Devleti'nin meseleye alemgümul bir agidan bakmamasiyla agiklayabiliriz. Nitekim bölgeye yönelik Osmanli istihbarat faaliyetlerinin kit ve olanaklarinin yetersiz olmasi ya da Rusya'nin ig güvenlik sorunlarina kargin sert önlemlerle gözüm üretme gabasi ile de izah edebiliriz.

Diger taraftan, Rusya Müslümanlari arasindaki lobicilik, ticaret ve siyaset alanlarindaki güdüklügün gok yönlü sebepleri tartigma götürmez bir hakikattir. Rusya Müslümanlarinin özellikle ig Rusya'da uzun bir süre baskin

Rus kültürünün tesiri altinda kaldigi gözden kagirilmamalidir. Öte yandan, yukarida da belirtildigi gibi öz kültür hafizalarini animsatacak yeterli sayida etkin edebi ve tarihi galigmalari kaleme alamamig olmalari ya da almaya karar verdikleri dönemlerde de baskiya tabi tutulmalarina da deginilmelidir. Bu türden yöntemlerle halk belleginde agilan bogluklari XIX. asir Rus kültürünün doldurmasi hedeflenmigti. Igte tam da bu yüzdendir ki XIX. asir Rus kültür programinin en önemli ayagini egitim ögretim birimleri olugturmugtur. ^arlik Rusya'nin Avrupa Kitasindan Asya'nin en uzak ücralarina degin uzanan topraklarini ancak profesyonel kadrolar ve onlarin uygulamalari ile korunabileceginin idraki ile hegomanik bir siyaset takip edilmigtir. Müslümanlarin yogun yagadiklari alanlar da kalici olabilmek adina mümkün mertebe Rus nüfusu iskan ettirilmig ya da Müslümanlar Kirim, Kafkasya'ya da Idil'den ücra kögelere göge zorlanmigti.

Nitekim Birinci Dünya Savagi arifesinde ya da Bolgevik Ihtilali'ne degin süregte Petrograd'in Rusya Müslümanlarina yönelik orduda bagka halk üzerinde bambagka politikalar sergilemesinin özünde Rusya'nin ulusal ve uluslararasi gikarlarini koruma anlayigi yatmaktadir. Osmanli Devleti'nin halifelik makamini elinde tutan bir güg olmasi ve gerek bu koz üzerinden gerekse de Pantürkizm ideolojisi araciligiyla sinirlari igerisinde sorun yagayabilme ihtimali Müslüman tebaasi üzerinde vergi, sürgün, gözaltina alma gibi adimlar bagta olmak üzere önlemlerini yogunlagtirmasina neden olmugtur. Dönemin Müslüman mütefekkirlerinin galigmalari, Almanlarin Rusya Müslümanlarina yönelik politikalari, Rus garkiyatgilarin kaleme aldigi eserlerin Rus aydinlari ve toplumu üzerindeki etkileri ya da Türkistan Ayaklanmasi Rusya'da Müslümanlara yönelik algiyi yönlendirmigti.

Kaynakça Ar§iv Belgeleri

Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii Gosudarstvenniy Arhiv Rossiyskoy Fedaratsii

F. 97, Op. 1a, D. 21. F. 102, Op. 2б5, D. 97б. F. 102, Op. 2б5, D. 993. F. 102, Op. 265, D. 995. F. 102, Op. 2б5, D. 997. F. 102, Op. 2б5, D. 998. F. 102, Op. 2б5, D. 1000. F. 102, Op. 265, D. 1001. F. 102, Op. 2б5, D. 1002. F. 102, Op. 2б5, D. 100б. F. 102, Op. 2б5, D. 1010. F. 102, Op. 2б5, D. 1011. F. 102, Op. 2б5, D. 1032. F. 102, Op. 2б5, D. 1059. F. 102, Op. 2б5, D. 10б3. F. 102, Op. 2б5, D. 10б4. F. 102, Op. 2б5, D. 1070. F. 1467, Op. 1, D. 796. F. 14б9, Op. 1, D. 815. F. 1693, Op. 1, D. 72.

Gazete ve Mecmualar

Cigit 1 (12.01.191б).

F. Tatarinov, "Svyaginnik Torjestvo Sv. Kresta Nad Polumesyatsem Magometa". Vestnik Voennogo i Morskogo Duhovenstva 20 (15 Oktyabra 1915 g.): б33-б35.

Jenskoe Delo 21 (1 Noyabrya 1914 g.).

"Obozrenie Voyni, Voorujenniya Sili Turtsii". Letopis Voyni 12 (8.11.1914): 111.

"Voorujenniya Sili Turtsii". Letopis Voyni 12 (8 Noyabrya 1914): 8-9.

"Bojiyu Milostiyu, Mi, Nikolay Vtoriy...". Letopis Voyni 11 (1.11.1914): 1.

"Mobilizatsii v Konstantinopol". Letopis Voyni 14 (22.11.1914).

"Raboti v Musulmanskom Komitete v S.-Peterburge", Ogonek 32 (10/23 Avgusta 1914).

"Razriv Diplomatiçeskih Snogeniy s Turtsie". Petrogradskiy Listok 288 (20.10.1914).

"Perevozka Turetskih po Jeleznoy Doroge". Petrogradskiy Listok 289 (21.10.1914).

"Voyna protiv Rossii". Petrogradskiy Listok 289 (21.10.1914).

"Debut v Turetskom Teatre". Petrogradskiy Listok 291(23.10.1914).

"Pod Gibnozom". Petrogradskiy Listok 294 (26.10.1914).

"Troyanskiy Kon". Petrogradskiy Listok 294 (26.10.1914).

"Na Olimp Troystvennago Soyuza". Petrogradskiy Listok 298 (30.10.1914).

Petrogradskiy Listok 326 (29.11.1914).

Sobranie Ukazoneniy i Pasporyajeniy Pravitelstva, No: 182, 6.7.1916 g., Statiya 1526.

Statistiçeskiy Yejegodnik Rossii na 1915 god. Otd. 1. Petrograd: 1916, 144.

"Beyannâme-i Hümayun Suretidir". Tanin. 31 Tegrînievvel 1330 (13.11.1914).

Tanin. 2 Tegrînisâni 1330 (15.11.1914).

Tserkovniy Vestnik 47 (20 Noyabrya 1914).

Kitap ve Makaleler

Amirhanov, R.U. Tatarskaya Demokratiçeçkaya Peçati (1905-1907 gg). Moskva: 1988.

Bagirov, I.I. "Germanskaya Strategiya v Tsentralnoy Azii v godi Pervoy Mirovoy Voyni". (Tsivilizatsionno-kulturnie aspekti vzaimootnogeniy Rossii i Naradov Tsentralnoy Azii v Naçale XX stoletiya (1916 god: uroki obgey tragedii. Sbornik Dokladov Mejdunarodnoy nauçno-praktiçeskoy konferentsii, Moskva, 18 Sentyabrya 2015 g.).

Buldakov, V.P. "Voyna i islamofobiya v Rossii:1914-1916". Pervaya Mirovaya Voyna v Vostoçnom izmerenii. Moskva: institut Vostokovedeniya RAN, 2014.

Buldakov, V.P. Haos i Etnos. Etniçeskie Konflikti v Rossii, 1917-1918 gg. Usloviya Vozniknoveniya, Hronika, Kommentariy, Analiz. Moskva: 2010.

Çirkin, S.V. Dvadtsat Let Slujbi na Vostoke. Zapiski Tsarskogo Diplomata. Moskva: Russkiy Put, 2006.

Çolak, Mustafa. Alman imparatorlugu'nun Dogu Siyaseti Çerçevesinde Kafkasya Politikasi 1914-1918. 2. Baski. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay., 2014.

Devlet, Nadir. 1917 Ekim ihtilâli ve Türk-Tatar Millet Meclisi. istanbul: Ötüken

Yay., 1998.

Galaullina L.R. "Tatarskaya Pressa 1914-1915 gg. Ob Otnogenii Rossiyskih

Musulman k Pervoy Mirovoy Voyne". Uçenie Zapiski Kazanskogo

Gosudarstvennogo Universiteta (Kazan: 2008): 133-139.

ishakov, S.M. "Pervaya Mirovaya Voyna Glazami Rossiyskih Musulman", Rossiya i Pervaya Mirovaya Voyna. Sankt-Peterburg: 1999.

Kuramigin, Marat. "Groza nad Sredney Aziyey, Tayni XX Beka". Russkaya istoriya 3/18 (2019).

McMeekin, Sean. Birinci Dünya Savagi'nda Rusya'mn Rolü. ^ev. Nurettin Elhüseyni. Istanbul: Yapi Kredi Yay., 2012.

Novoselskiy, S.A. Smertnost i Prodoljitelnost Jizni v Rossii. Petrograd: Tipografiya Ministerstva Vnutrennih Del, 1916.

Popov, K.C. Vospominaniya Kavkazskogo Grenadern. 1914-1920. Belgrad: Knijnoe Izdaniye, 1925.

Poznahirev, V.V. Turetskie Voennoplennie i Grajdanskie Plenie v Rossii v 19141924 gg. S. Peterburg: Nestor-Historia, 2014.

Portugalskiy, R.M., P.D. Alekseev i V.A. Runov, Pervaya Mirovaya v Jizneopisaniyah Russkih Voenagalnikov. Moskva: izd. Elakos, 1994.

Semenova, Y.Yü. "Sotsialno-ekonomigeskie i Obgestvenno-Politigeskie Usloviya Jizni Gorojdan Povoljya v Pervuyu Mirovuyu Voynu (1914-Nagalo 1918 gg.)". Sbornik Dokumentov i Materyalov. Samara: 2011.

Türkoglu, ismail. "Rusya: Ülkede islamiyet". TDViA. C. 35.

Türkoglu, ismail. "Pereselenie iz Volgo-Uralskogo Regiona v Osmanskuyu imperiyu i ego Prigini (1876-1914 gg.)". ispovedi v Zerkale: Mejkonfessionalnie Otnogeniya v Tsentre Evrazii (Na Primere Volgo-Uralskogo Regiona XVIII-XXI vv.). Nijegorodskiy Gosudarstvenniy Lingvistigeskiy Universitet im. N.A. Dobrolübova (2012): 467-478.

Usmanova, Dilara. "Rossiyskie Musulmane i Propaganda v godi Pervoy Mirovoy Voyni (1914-1916 gg.)". Asta Slavica Japonica 37 (2016): 73-101.

Zvonarev, K.K. Russkaya Agenturnaya Razvedka Vseh Vidov do i vo Vremya Voyni 1914-1918 gg. Kiev: izdatelskiy Dom Knyaginya Olga, 2005.

internet Kaynaklari

"istoriya izdaniya Gazet v Tatarstan". TATARICA. Erigim Tarihi 06.10.2020, https://tatarica.org/ru/razdely/sredstva-massovoj-informacii/periodicheskie-izdaniya/istoriya-izdaniya-gazet-v-tatarstane

ishakov, Salavat. "Musulmane v Russkoy Armii v Pervuyu Mirovuyu Voynu". Erigim Tarihi: 17.11.2019,

https://www.liveinternet.ru/users/708893/post63496453

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası