keşmekeşine karışmayan / 2. Çağdaş Türkçenin nitelikli yapıtlarına imza a - Lise Türkçe

Keşmekeşine Karışmayan

keşmekeşine karışmayan

Trafik ışıklarında keşmekeş

Uzun zamanlardan beridir arızalı olan trafik ışıkları, kazalara neden oluyor. Trafik ışıklarının arızalı olması nedeniyle, dört yönlü yolda araçlar burun buruna kalıyor. Bu yolda kaza olması ise an meselesi.

 Rana Sarro Özadalı

Başkent Lefkoşa’da bulunan Yenişehir Trafik Işıkları, kazaya davetiye çıkarıyor. Uzun zamanlardan beridir arızalı olan Yenişehir trafik ışıkları, sürücüler açısından risk taşıyor.

Başkent’in göbeğinde, dört yönlü yol trafiğinin kontrolü amacıyla faaliyette olması gereken trafik ışıkları, çoğu zaman çalışmazken, çalıştığı zamanlarda ise yanlış yanan ışıklar sürücüleri şaşırtıyor.

Trafik ışıklarının karışması nedeniyle, araçlar birçok kez burun buruna geliyor. Trafik ışığının yanmaması nedeniyle, yol hakkının hangi yöndeki araca ait olduğunun bilinmemesinden ötürü, araçlar birbirine karışıyor. Bu durum, kazaya ramak kala, karşıdaki aracın hatalı geçiş yaptığını zanneden araç sürücüleri kornalara asılıyor ve trafikte adeta bir keşmekeş yaşanıyor.

Yenişehir bölgesinde, uzun süreden beridir keşmekeş yaşanmasına neden olan trafik ışıklarındaki sorun bir türlü giderilmiyor.

Yetkililerin ise, Yenişehir Trafik Işıkları’ndaki arızayı ne zaman fark edeceği merak ediliyor.

Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. karışıklık, düzensizlik, dağınıklık, pislik, pejmürdelik.
    in a mess: karmakarışık, keşmekeş, darmadağınık.


    This room is in a mess. I'll have to to clean up all the mess in this room.

  2. karışık/düzensiz/dağınık/pis yığın, keşmekeş.
    The whole house is a mess. There was a mess of dirty

    dishes in the sink.


    make a mess: berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, keşmekeş etmek, arap saçına döndürmek.
  • müşkül/utandırıcı durum, içinden çıkılmaz /zor durum, çıkmaz, baş belası.
    get oneself into a mess:

    her tarafını kirletmek, başını belaya sokmak, çıkmaza saplanmak.
    Here's a pretty mess: Çattık belaya! Ayıkla pirincin taşını!

  • sofra arkadaşları, daima aynı sofrada yemek yiyen kimseler.
  • (birlikte yenilen) yemek, ziyafet.
  • bir öğunlük yemek.
  • bir tabak dolusu yemek (katı veya sulu).
    Picked a mess of peas for dinner. 8 .
    mess hall

    ile ayni anlama gelir. yemek salonu, yemekhane, orduevi lokantası, (bilhassa askerlerin) topluca yemek yedikleri yer.
    Officers are at mess now.

  • (askerlikte toplumsal amaçla kurulan) birlik.
    He was secretary of the sergeant's mess.

  • mess up: kirletmek, pisletmek.
    Don't mess up my clean floor. He messed up his book by scribbling on the pages.

  • mess up: karıştırmak, karmakarışık hale getirmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, keşmekeşe/çorbaya/arap

    saçına çevirmek, berbat etmek, bozmak, altüst etmek.
    They messed up the whole deal.

  • birlikte yemek yemek.
  • kurcalamak, bozmak.
    She told the child not to mess with his father's camera.
  • şaşırmak, şaşalamak, şaşırıp hata yapmak.
    Got another chance and didn't want to mess up again.
  • yitirmek, kaybetmek, akamete uğratmak.
    He messed up his chances of winning the race.
  • yemek vermek, (birlikte) yemek yemek.
  • Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

    Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

    mess about

    (a)
    k.d.oyalanmak, amaçsız/gayesiz/plânsız iş görmek, boşuna uğraşmak.
    I'm not of a sailor,

    but I like to mess about in my little boat on the river.

    (b)
    argovakit öldürmek, sinek avlamak, havyar kesmek, âvarelik etmek.
    He spent all day Sunday just messing about.(c)
    argo(bir kimse veya şey ile) ilgilenmek, (bir işe) karışmak/burnunu sokmak, bulaşmak.
    messing other people's affairs.(d) sıkıfıkı olmak.
    Don't mess around with admiral much.(e) flört/kur yapmak.
    He caught him messing around with his wife.(f) oyalamak, atlatmak.
    Don't mess me about; I want the money you promised me.

    mess around

    (a)
    k.d.oyalanmak, amaçsız/gayesiz/plânsız iş görmek, boşuna uğraşmak.
    I'm not of a sailor,

    but I like to mess about in my little boat on the river.

    (b)
    argovakit öldürmek, sinek avlamak, havyar kesmek, âvarelik etmek.
    He spent all day Sunday just messing about.(c)
    argo(bir kimse veya şey ile) ilgilenmek, (bir işe) karışmak/burnunu sokmak, bulaşmak.
    messing other people's affairs.(d) sıkıfıkı olmak.
    Don't mess around with admiral much.(e) flört/kur yapmak.
    He caught him messing around with his wife.(f) oyalamak, atlatmak.
    Don't mess me about; I want the money you promised me.

    mess up

    yüzüne gözüne bulaştırmak Fiil

    a mess of pottage

    (a) bir tabak çorba, (b) yal, yuntu, (c)
    mec. fedakârlıkla elde edilen maddî rahat/konfor.

     

    2. Çağdaş Türkçenin nitelikli yapıtlarına imza atan sa- natçı, hayatını ve metinlerini taşrada inşa etmiş; bü- yükşehirlerin keş

    Soru:

    2. Çağdaş Türkçenin nitelikli yapıtlarına imza atan sa- natçı, hayatını ve metinlerini taşrada inşa etmiş; bü- yükşehirlerin keşmekeşine karışmayan münzevi bir yazardır. Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabi- lecek bir kullanım aşağıdakilerin h

    2. Çağdaş Türkçenin nitelikli yapıtlarına imza atan sa- natçı, hayatını ve metinlerini taşrada inşa etmiş; bü- yükşehirlerin keşmekeşine karışmayan münzevi bir yazardır. Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabi- lecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde var- dır? ca A) Kalabalık kent yaşamına koşut olarak yaşanan çevresel ve toplumsal bozulmalar, günümüz kent insanının belki de en büyük sorunu oldu. B) Kendisiyle uyum hâlinde olan bir insan, başkaları- na dostça yaklaşır ama gerektiğinde onlara karşı çıkar ve kendi haklarını savunur. C) Kimileri vardır, insan topluluklarından kaçar; yal- niz başına kalmayı seven bu kişiler, çoğu kez baş- kalarıyla aralarına görünmez bir duvar örer. D) İnsanlar, geçmişte geleneklerin sağladığı koruyu- cu ortam içerisinde, günümüz insanının yaşadığı duygusal sorunları pek yaşamıyordu. E) Modernizmin, kent yaşamıyla getirip yerleştirdiği değerler sisteminin, insanı çaresizlik içine düşür- düğü gerçeği inkâr edilemez.

    keşmekeş

  • karisik ortam vardir kesmekes olan yerde. kes (bkz: kes) kelimesi de bu yuzden bolca kullanilir kelime icinde.

  • (bkz: cadi kazani)

  • trafik icin sikca kullanilan benzetme. ozellikle istanbul'da

  • farsça kökenli bir isim. karışıklık , çekişme , kavga anlamları taşır.

  • bir küçük iskender şiiri..

    kalçalarında o serçenin yüzükoyun yatan
    yolunmuş tüyleri üzerinde
    bir top mermisini beklerken, pıtırtı

    sonra yuvarlanırken gagasyla kanatları arasında
    kötü budanmış gökkuşağı
    yağmurun en toy tarafından

    bazı delikanlılarda seraptır göbekdeliği

  • artık boku çıkmış olan bir kelime. hele bir de büyük bir şehirde yaşıyorsanız duymaktan gına geliyor artık. turizmcilerden daha yaratıcı güzel sözcükler bekliyoruz tatil ilanlarında.

  • didaskali tiyatro'nun 6 eylülde galataperform'da prömiyerini yapacak olan oyunu.

  • (bkz: curcuna)

  • iki karşıt eylemin yan yana getirilip, ortaya nefis bir ismin çıkartılma işlemidir.
    kaş* ve mikaş*nin bileşiminden oluşmuştur.
    en az keşmekeş kadar güzel bir diğer eylem+eylem=isim örneği için;
    (bkz: çekçek)

  • istanbul'un bitmez tükenmez belalarına, keşmekeşine atılarak kendini artık kurtardı sanıyordum.
    kendini ölerek*aç gözünü, hırsını doyurdu.
    sonra çuvalla olmasa da sezgili yazı ve saptamaları çıktı.

    (bkz: kaos), kargaşa, kargaşalık

  • nest...

    batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir