albay süleyman fethi bey / İzmir’in işgalinde Albay Süleyman Fethi Bey nasıl şehit edildi? - Dursun Gürlek | Yeni Şafak

Albay Süleyman Fethi Bey

albay süleyman fethi bey

Erdem AVŞAR

Yunan savaş gemileri İzmir Limanı''nda göründü.

1919 yılının 15 Mayıs''ı... 
O kara gün Yunan ordusu İzmir''i işgal etmişti.

Albay Fethi Bey, her gün olduğu gibi o sabah da İzmir''in Karantina denilen semtindeki evinden çıkıp işine gitmek için hazırlanmaktaydı.
Eşi Edibe Hanım, düşmanın İzmir''i işgal ettiği böyle bir günde askerlik şubesine gitmemesi, bir süre evinde kalıp durumu gözlemlemesi için rica etti.
Fethi Bey''in, eşi Edibe Hanım''a cevabı kısa olmuştu:
"Ben askerim! İşime böyle bir günde gitmezsem, başka ne zaman gideceğim!"
Fethi Bey evinden çıktı. Görevi başına gitti.
Masasına daha yeni oturmuştu ki, başlarında iki Yunan subayı bulunan erler içeri girdi.
Yunanlı subaylardan biri Fethi Bey''e, esir olduğunu söyledi.
Fethi Bey, İzmir işgal edildiğine, savaş da olmadığına göre, esir olamayacağını söyledi.
Ama Yunanlı subaylara söz anlatmanın olanağı yoktu Fethi Bey''i zorla odasından çıkardılar.
Silahlı Yunan erleri arasından yürüterek Kordon denilen rıhtım yolundan geçirdiler;
Pasaport denilen yere getirdiler.
Pasaport''un rıhtım boyunda esir diye getirdikleri başka Türk subaylarını da tek sıra olarak yan yana dizmişlerdi.
Fethi Bey''i bu sıranın başına koydular.
Efzun denilen özel kılıkta giyimli Yunanlı erler de rıhtım boyuna dizilmişlerdi.
Yunan savaş gemileri limandaydı.
Kıyıya asker çıkaran Yunan gemileri rıhtıma yanaşmıştı.
İşgalden sevinç duyan yerli Rumlar alanı doldurmuş, bayram havası yaşıyorlardı.

Kimi Rumlar da yapıların damlarına, çatılarına çıkmışlardı.
Balkonları, terasları doldurmuşlardı. Sevinç çığlıkları atıyorlardı.
Bir Yunan subayı, yanında bir Efzun eriyle, tek sıra dizilmiş olan Türk subaylarından biri önünde duruyor, onlara kollarını yana kaldırtıp indirterek "Zito Venizelos!" yani "Yaşasın Venizelos!" diye bağırmalarını söylüyordu.
Venizelos, o zamanki Yunanistan''ın başbakanıydı.
Aşağılamak, küçültmek için Türk subaylarına böyle yaptırıyorlardı.
"Zito Venizelos!" diye bağırtan Yunan subayının yanındaki Efzun erinin elinde süngü takılmış tüfek vardı.
Söylenileni yapmayan, karşı gelen Türk subayı olursa Efzun eri onu süngüleyecekti.
Yunan subayı sırayla gele gele Albay Fethi Bey''in karşısına gelmişti.
Fethi Bey, Yunan subayının dediğini yapmıyordu.
Ne kollarını yana kaldırıp indiriyor ne de "Zito Venizelos!" diye bağırıyordu.
Bakışlarını karşısındaki Yunan subayına dikmiş, ateş saçan gözlerini kırpmadan dimdik bakıyordu.
Yunan subayı buyruğunu birkaç kez yineledi.
Fethi Bey''e "Zito Venizelos!" dedirtmek için birkaç kez boşuna bağırdı.
Fethi Bey sanki onu duymuyordu, kayadan bir yontu gibi dimdikti.
Yunan subayı ummadığı bu direniş karşısında öyle kızmıştı ki, o kızgınlıkla birden elini uzatıp, Fethi Bey''in omuzlarındaki albaylık apoletlerini sökmek istedi.
Fethi Bey, Yunan subayının elini şiddetle iterek,
"Onları sen takmadın ki sen sökesin!" diye bağırdı.
Yunan subayı, "Zito Venizelos", demesi için son bir kez daha Fethi Bey''e bağırdı.
Fethi Bey oralı değildi.

Yunan subayı, yanındaki Yunan erine komut verdi.
Efzun eri, Fethi Bey''in göğsüne dayalı süngüsünü hızla itti.
Süngü albayın göğsüne saplanmıştı.
Süngünün açtığı yaradan kan fışkırıyordu.
Ama Albay Fethi Bey''in yüz kaslarında en küçük bir kıpırtı, bir acı belirtisi yoktu.
Yine öylece dimdik duruyordu.
Efzun eri, Türk albayını süngülerken, alanı doldurmuş ve damlarda, çatılarda, balkonlarda, pencerelerde toplanmış Rumlar''ın çığlıkları göklere yükseliyordu.
Efzun eri, kanlı süngüsünü Albay''ın göğsünden çekti.
Yunan subayıyla birlikte, sırada bir sonraki Türk subayının karşısına geçti.
Sıradaki Türk subayları bitince, Yunan subayıyla Efzun eri yeniden sıranın üst başına geçtiler.
Sırayla gele gele yine Albay Fethi Bey''in karşısına geldiler.
Yunan subayının sözlerini İzmirli bir Rum, Türkçe''ye çevirdi:
"Kollarını yana açıp indirirken Zito Venizelos, diye bağıracaksın!"
Fethi Bey''de yine ne ses ne bir kıpırtı vardı.
Yunan subayı bir kez daha yanındaki Efzun erine komut verdi.
Efzun eri, ikinci kez Fethi Bey''i süngüledi.
Fışkıran kanlardan Fethi Bey''in giysisi kan içinde kalmıştı.

Yerli Rumlar''ın bağrışmalarından, haykırışmalarından yer gök inliyordu.
Yunan subayı ve elinde kanlı süngüsüyle Efzun eri.
Fethi Bey''den sonraki Türk subayının karşısına gittiler.
Üçüncü kez Albay Fethi Bey''in karşısına gelmişlerdi.
Ama bu kez, alanı dolduranların bağrışmaları, sövgü haykırışmaları, kahkahaları, homurtuları, uğultuları birdenbire kesilmişti.
Onca kalabalık sanki birden donup kalmıştı.
Kimseden ses soluk çıkmıyordu.
Oradaki binlerce Rum merak içindeydi:
Türk albayı üçüncü kez de direnecek mi, yoksa ölüm korkusuyla "Zito Venizelos!" diye bağıracak mıydı?
Sonunda süngü zoruyla Türk albayı amana gelecek miydi?
Kimseden çıt çıkmıyordu.
Görünmez bir taş kesilmiş o sessizlik içinde Yunan subayının sözleri ve bir yerli Rum''un çevirisi alanın her yanından duyuluyordu:
"Kollarını kaldırıp indirirken Zito Venizelos diye bağıracaksın"
İki kama ucu gibi parlayan gözlerini Yunan subayına dikmiş olan Fethi Bey''in dudakları bile kıpırdamıyordu.
Üçüncü kez süngülenmeyi göze almış, yine direnmişti.
Yunan subayının buyruğuyla Efzun eri, Fethi Bey''i üçüncü kez süngüledi;
bu kez süngüsünü daha hınçlı, daha hızlı dürtmüştü.
Fethi Bey''den yine ses çıkmadı, ama alanı dolduran insanlardan birden bir uğultu yükseldi;
şaşkınlık mırıltılarının oluşturduğu bir uğultuydu.
Tam yirmi iki kez...
Evet, yirmi iki kez Yunan subayı, Albay Fethi Bey''in karşısına dikilip, O''nu "Zito Venizelos!"diye bağırtmaya zorladı.
Hayır! Fethi Bey sesini bile çıkarmadı.
Yirmi iki kez süngülendi.
Süngülenirken gözünü bile kırpmıyordu.
Yalnız her süngülenişinde daha çok kan yitirdiği için yüzü daha çok soluyor, ak donuk bir renk alıyordu.

Yaralarından akan şerefli kanı, ayaklarının dibinde gölleniyordu.
Süngüleye süngüleye bile Üsküdarlı Albay Süleyman Fethi Bey''e "Zito Venizelos!" dedirtemediler.
Ama yaralarından çok kan yitiren Türk albayının gücü gittikçe azalmaktaydı.
Ayakta zor durabildiği belliydi.
Yirmi iki yarasından kan akarken, yine de düşmanının karşısında dimdik durabilmek için insanüstü bir çabayla son gücünü harcıyordu.
Kanı çekilen yüzü, dudakları aka kesmişti.
Yunan subayı yirmi ikinci kez haykırdı.
Yerli Rum, O''nun sözlerini yine çevirdi:
"Zito Venizelos, diye bağıracaksın!"
Hayır, Fethi Bey yine bağırmadı.
Efzun eri, subayının buyruğuyla Fethi Bey''i yirmi ikinci kez süngüledi.
Artık ayakta durmaya direnci kalmamıştı, Fethi Bey ayaklarının dibinde göllenmiş kanının üstüne düştü, oraya yığıldı.
Eşi Edibe Hanım, yakınları, İzmir''i işgal eden Yunan birliği komutanından, Albay Fethi Bey''i kendilerine vermelerini istediler.
Ama Yunan komutanı, yaralı Türk albayını vermedi.
Fethi Bey''in yakın dostu Ali Şefik Bey, İzmir''deki Fransız Başkonsolosluğuma başvurdu.
Ancak Fransız Başkonsolosu''nun yardım ve aracılığıyla Fethi Bey Yunanlılar''ın elinden alınabildi.
Ölmek üzere olan Fethi Bey hastaneye yatırıldı.
Bütün gece sabaha kadar başucunda bir Türk hemşiresi ağlayarak nöbet tuttu.
1919 yılının 15 Mayısı''nı 16 Mayıs''a bağlayan gece, sabaha karşı, Albay Süleyman Fethi Bey,
"Makamımı görüyorum!" diye inledi.
Bu, O''nun son sözü olmuştu.
Ertesi gün Şehit Albay Fethi Bey için çok büyük bir cenaze töreni düzenlendi;
öyle ki bütün Türk İzmir halkı ayağa kalkmıştı, yer yerinden oynadı.
İşgalciler bile bu coşkulu saygı gösterisini önleyememişti.
Fethi Bey, İzmir''deki Mevlevi tekkesinin mezarlığına gömüldü.
Süngü yaralarıyla delik deşik olmuş kanlı albaylık giysisi de sonradan askeri müzeye verildi.
O kutsal üniforma şimdi Harbiye Askeri Müzesinde bulunmakta.
Mekanı uçmağ, ruhu şad olsun.

Süleyman Fethi Bey

Süleyman Fethi Bey (Üsküdarlı Fethi Bey[1] veya Şehit Fethi Bey şeklinde de anılır; Şehit Fethi Bey lakabının Tayyareci Fethi Bey için de kullanıldığı unutulmamalıdır) (d. 1877, İstanbul - ö. 15 Mayıs 1919, İzmir), Türk asker.

15 Mayıs 1919 günü İzmir'in Yunan ordusunca işgalinin başlamasıyla, Hasan Tahsin'in "ilk kurşun"unun sertleştirdiği bir ortamda, Sarıkışla'da esir alınan Osmanlı askerleri arasında yer almış, Kordon'da ahalinin (özellikle Rum ahalinin) içinde Yunanların tüm zorlamalarına rağmen "Zito Venizelos" diye bağırmayı reddetmesi üzerine 22 süngü darbesi ile öldürülmüş bir Osmanlı subayıdır. Bu olayı Aziz Nesin "Borçlu Olduklarımız" adlı çocuklara yönelik kitabında öyküleştirmiştir.

İstanbul'da, Sirkeci'den Gülhane Parkı kapısına doğru gidilirken yolun sağa kıvrıldığı dönemeçte yer alan ve 1950'lerde yolun genişletilmesi için yıktırılan Salkımsöğüt Kadiritekkesinin19. yüzyıl sonlarındaki şeyhi olan İzzî Efendi'nin oğlu olarak, Üsküdar'daki evlerinde 1877 yılında doğmuştur.

Askeri okula girmiş, başarılı bir öğrencilikten sonra 1896 yılında, sınıfının onuncusu olarak Harp Okulu'nu bitirmiştir. 1899'da kurmay subay oldu. Askerlik göreviyle Hicaz'da bulundu ve isyancılarla çatışmalara katıldı. Üstün başarılar gösterdi ve yaralandı. 1912'de Harbiye Nezareti'nde müşavir yardımcılığına atandı. 1914'te albaylığa yükseltildi. I. Dünya Savaşı'nda da üstün başarılar ve fedakârlıklarından ötürü nişanlar, madalyalar kazandı. Ancak aldığı yaralar yüzünden hastalandı. 1916 yılında tedavi için Almanya'ya Wiesbaden kaplıcalarına gönderildi.

Süleyman Fethi Bey tedavisinden sonra Türkiye'ye döndüğünde Mütareke dönemi başlamıştı. Dördüncü Kolordu'nun İzmir Askerlik Şubesi başkanlığına atandı.

15 Mayıs 1919 günü Yunan ordusunun İzmir'i işgal etmeye başladığı sırada, eşi Edibe Hanım'ın telkinlerine aldırmayarak Karantina semtindeki evinden çıkıp işine gitti. Sarıkışla'daki bürosunda iki Yunan subayı ve yanlarındaki erler tarafından tutuklandı. Zorla odasından çıkarılarak ve Yunan askerleri arasından yürütülerek Kordon'daki Pasaport mevkiine getirdiler. Pasaport'taki rıhtım boyunda esir diye getirilmiş başka Türk subayları da tek sıra olarak yan yana dizilmişlerdi ve başlarında Evzon denilen özel kılıkta giyimli Yunan erler de bulunmaktaydı. Yunan savaş gemileri limandaydı. Ayrıca işgalden sevinç duyan yerli Rumlar alanı doldurmuş, bayram havası yaşıyorlar, yapıların damlarına, çatılarına çıkmış, balkonları, terasları doldurmuş halde sevinç çığlıkları atıyorlardı.

Bir Yunan subayı, yanında bir Efzun eriyle, tek sıra dizilmiş olan Türk subaylarından biri önünde duruyor, onlara kollarını yana kaldırtıp indirterek "Zito Venizelos!" yani "Yaşasın Venizelos!" diye bağırmalarını söylüyordu. Kollarını yana kaldırtıp indirtmek özellikle aşağılamak, küçük düşürmek içindi. Bu arada yapıların damlarındaki, çatılarındaki, evlerin balkonlarındaki Rumlar, alanı dolduranlar, alay ederek kahkahalar savuruyorlardı.

Fethi Bey, Yunan subayının dediğini yapmadı. Subay buyruğunu birkaç kez yineledi, ancak Fethi Bey onu duymamış gibi davrandı. Subayın Fethi Bey'in omuzlarındaki albaylık apoletlerini sökmek istemesi üzerine, elini şiddetle iterek, "Onları sen takmadın ki sen sökesin!" diye bağırdı.

Bunun üzerine, Yunan subayının Efzun erine verdiği bir komutla, önce bir, sonra ikinci ve üçüncü bir kez, nihayet toplam yirmi iki kez süngülendi[2] ve sonrasında yere yıkıldı. Eşi Edibe Hanım ve yakınları, İzmir'i işgal eden Yunan birliği komutanından, Süleyman Fethi Bey'i kendilerine vermelerini istediler. Ama Yunan komutanı, yaralı albayı vermedi. Fethi Bey'in yakın dostu Ali Şefik Bey, İzmir'deki Fransız Başkonsolosluğuma başvurdu. Fransız Başkonsolosu'nun yardım ve aracılığıyla Fethi Bey Yunanlar'ın elinden alınabildi ve İtalyan hastanesine yatırıldı. Aynı gece "Makamımı görüyorum!" diye inleyerek öldürüldü.

Süleyman Fethi Bey'in na'şı, dostu Ali Şefik Bey'in Küçük Fettan Sokağı'ndaki evine getirilmiş, ertesi günkü cenaze töreni İzmir'in Türk halkı için bir gövde gösterisi olmuştur. İzmir'deki Emir Sultan Türbesi haziresine gömülmüş, süngü yaralarıyla delik deşik olmuş albay üniforması da sonradan askeri müzeye verilmiştir. 1988'de naaşı Narlıdere Şehitliği'ne taşınmışsa da Eylül 2019'da yeniden eski yerine nakledilmiştir.[3][4]

Kaynakça[değiştir

Kurmay Albay Süleyman Fethi Nasıl Şehit oldu?

Yunan ordusunun İzmir’e çıkacağı haber alınınca Damat Ferit Paşa hükümetinin emri gereği İzmir’de bulunan 17. Kolordu komutanı tüm personeli toplayarak işgale karşı konulmayacağını ve işgal günü herkesin kışlada toplanmasını bildirdi. Bunu duyan subaylardan bazıları ertesi sabah erkenden İzmir’den ayrılarak iç bölgelere gittiler. Geriye kalanlar ise kışlada toplandılar.

15 Mayıs 1919 günü, Paris Barış Konferansı’nda adeta kendilerine hediye edilmiş olan İzmir’e ellerini kollarını sallayarak çıkan bir tümen kuvvetindeki Yunan birlikleri, limanda İzmir Metropoliti Hrisostomos tarafından takdis edildi. Bundan sonra şehre doğru yürüyüşe geçen Yunan askerleri şehirde kendilerine ateş açılması üzerine bazı yerli Rumlarla birlikte büyük bir katliama giriştiler.

Bu arada askeri kışlaya da girdiler ve kendilerine hiçbir direniş göstermedikleri halde bazı subayları öldürdüler. Kalanları da tutuklayarak ağır hakaretler ederek limana doğru götürmeye başladılar. Bu subaylardan biri de Kolordunun Askerlik Dairesi Başkanı Kurmay Albay Süleyman Fethi’ydi. Süleyman Fethi, İstanbul’da Salkım Söğüt’te bulunan bir tekkenin (Kadiri tekkesi) şeyhinin oğluydu.

Limana doğru giderlerken Yunan subayları tutuklu Türk subaylarını süngü zoruyla ‘’Zito Venizelos.’’ diye bağırmaya zorluyorlardı. Bu zorlamalara sanki duymamış gibi hiçbir tepki vermeyen Albay Süleyman Fethi, bir Yunan subayının tehditlerine rağmen yine ‘’Zito Venizelos.’’ diye bağırmayı reddetti. Bunun üzerine çok kızan Yunan subayının emriyle Yunan askerleri Süleyman Fethi’yi birçok yerinden süngülediler.

Aldığı çok sayıda süngü darbesine rağmen hemen ölmeyen ve kanlar içinde yere serilen Süleyman Fethi civardaki bazı kişiler tarafından yakınlardaki bir Rum hastananesine (Fahrettin Altay Rum hastanesi diye belirtirken diğer kaynaklarda genellikle İtalyan hastanesi olarak belirtilmektedir.) kaldırıldı ve yaraları sarıldı. Bunu haber alan Karşıyakalı Süreyya isminde bir genç hastaneye giderek kendisini ziyaret etti.

Süleyman Fethi onu görünce gözyaşları içinde başının üstünde duvara asılı duran haç ve Yunan sancağını göstererek; ‘’Ben bunların arasında mı öleceğim?’’ dedi. Bunun üzerine Süreyya hemen hastanenin başhekimiyle görüştü. Başhekim insaflı bir kişi çıktı ve haç ile sancağın indirilmesine razı oldu. Süreyya, haçı ve Yunan sancağını indirerek yerine bulduğu bir Osmanlı sancağını astı.

Osmanlı sancağının asıldığını gören Albay Süleyman Fethi gülümseyerek; ‘’Allahım, sana çok şükür.’’ dedi ve o anda ruhunu teslim ederek şehit oldu. Süleyman Fethi Emir Sultan haziresine defnedildi. Emir Sultan sonraki yıllarda bakımsız ve terk edilmiş hale gelince Albay Süleyman Fethi’nin kemikleri Narlıdere’deki Askeri Şehitliğe taşındı. Kırılmış olan mezar taşı ise Agora Açık Hava Müzesi’ne götürüldü ve kırık parçaları birleştirildi.

Mezar taşında şunlar yazmaktadır: ‘’Diri ve Baki olan Allah’tır. Büyük şehit, Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey. Kadiri tarikatı büyüklerinden Aydınoğlu Dergâhı irşat görevlisi Şeyh İzzi Efendi’nin oğludur. 4. Kolordu Asker Alma Heyeti Başkanı iken Yunan işgali esnasında İzmir’de şehit düştü. Kendisi faziletli biriydi. Ayrıca şehitlik hikâyesi olağanüstüdür. İsmi genç ihtiyar herkesin hatırasını süslemelidir. Lillahil Fatiha. 23 Mayıs 1335/1919.”

Hits: 210

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.