milli kültür değerlerimizin korunması için neler yapılabilir / popüler kültürün milli kültüre etkisi nedir eleştiri yazısı ~ Kitap Özetleri

Milli Kültür Değerlerimizin Korunması Için Neler Yapılabilir

milli kültür değerlerimizin korunması için neler yapılabilir

Kültürel Miras ve Önemi


        Anahtar Kelimeler: Kültürel Miras, Kültür Varlığı, Tarihi Çevre Koruma, Savaş ve Kültür Varlıkları, UNESCO


        Genellikle kültürel mirasın önemi hakkında çok şeyler duyarız. Ancak kültürel miras nedir? Ve mirası kimler oluşturur? Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının kim olduğu kültürel bir mirasa ait midir?


        Her şeyden önce, kelimelerin anlamlarına bir göz atalım. “Miras”, miras olan, önceki nesillerden miras kalan bir özelliktir. “Kültürel miras” söz konusu olduğunda, miras para veya mülkten ibaret değil, kültür, değerler ve geleneklerden oluşur1. Kültürel miras, bir topluluğa ait paylaşılan bir bağ anlamına gelmektedir. Tarihimizi ve kimliğimizi temsil eder; Geçmişimize ilişkin, günümüze ve geleceğe olan bağımızdır. 


        Bu yazıda; Kültür Mirası ve Kültür Varlıkları kavramı üzerinde durularak, Kültürel Mirasın değeri ve korunmasının önemi üzerinde kısaca durulacaktır. 


        Kültürel Miras Kavram ve Tanımları


        “Kültürel Miras” kavramı bir ülkenin olduğu kadar, bazı koşullarda “Dünya Mirası” da sayılmaktadır. Kültür Miraslarının korunması kentsel kimliklerin korunmasına da yardımcı olmaktadır. 


        Kültürel miras veya kültür mirası daha önceki kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve evrensel değerlere sahip olduğuna inanılan eserlere verilen genel bir isimdir. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi kültür mirasını üç sınıfta gruplandırmaktadır:


        • Anıtlar: Bu gruba mimari yapılar, heykeller, resimler, arkeolojik eserler, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri girmektedir. Bu grupta yer alan eserler tarihi veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptirler.


        • Yapı toplulukları: Bu gruba giren yapı toplulukları bulundukları konum nedeniyle tarihî veya sanatsal veya bilimsel olarak evrensel değerlere sahiptirler.


        • Sitler: Bu gruba giren sit alanları ya insan ürünüdür ya da doğal bir şekilde oluşmuştur. Ya da bu ikisinin kombinasyonudur. Bu gruba giren sit alanları ya estetik, ya etnolojik ya da antropolojik bakımdan evrensel değerlere sahiptirler.


        Eski Romalılar, bir eserin özel mülkiyete sahip olsa dahi, tüm topluluğun mirasının parçası olarak görülebileceğine karar vermişlerdi. Örneğin, özel bir binanın cephesini süsleyen heykeller, ortak bir değere sahip olduğu kabul edildi ve tüm vatandaşlar tarafından görülebilecekleri kamuya açık bir yerde durduklarından kaldırılamadı.


        Kültürel Mirasın Korunmasının Önemi


        Kültürel miras sadece geçmişten gelen bir dizi anıt yapı, konak, tarihî çevreler, arkeolojik alanlar veya kültürel nesne veya gelenekler değildir. Aynı zamanda bir koruma tercihinin ve sürecinin sonucudur: Sürekli olarak kültürel ve politik nedenlerle-gelecek nesiller için korunması gereken ve olmayanların seçimi ile uğraşan her toplumu karakterize eden bir “bellek” ve “unutkanlık” sürecidir. 


        Kültürel Mirasın Korunması aynı zamanda Kent Kültürü ve Kent Kimliğinin de korunması ve sürdürülmesidir. Nesneler, insanlık tarihinin incelenmesinin bir parçasıdır, çünkü her türlü kültürel ve bilimsel fikirler için somut bir temel oluştururlar. Onların korunması, geçmişin hikâyesini anlatan her şeyin gerekli olduğunun bir göstergesidir.


        David Lowenthal, korunan nesnelerin hatıraları da doğruladığını gözlemliyor. Kişisel bellek ve toplumsal bellek ancak korunan ve nesilden nesile aktarılan nesnelerle gerçekleşebilir. Dijital kazanım teknikleri, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir hassasiyetle eserlerin şeklini ve görünümünü elde edebilen teknolojik bir çözüm sağlayabilirken, nesnenin gerçekliği, bir yeniden üretim yerine, insanları çeker ve onlara verir2. Ne yazık ki, fiziki mekânlar, şehir ve kasabalar, köyler ve eşyalar, hızlı kentleşmenin, çarpık kentleşme ve yapılaşmanın, yoğun turizm olgusunun baskısı altında kalmakta ve zamanla yok olmaktadır. Bu nedenlerle korunan “kültürel miras” aslında değişiyor, her neslin geçmişe ve geçmişe bağlayan eserler üzerindeki değeri değişiyor.


        UNESCO Dünya Kültür Mirası


        Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim–21 Kasım tarihleri arasında Paris’te toplanan Genel Konferansı kapsamında, 16 Kasım tarihinde “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir.


         tarih ve sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan bu Sözleşme, tarih ve 8/ sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, tarih ve sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır3.


         yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı kültürel ve doğal varlık bulunmakta olup bunların tanesi kültürel, tanesi doğal, 35 tanesi ise karma (kültürel/doğal) varlıktır. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır4. Ülkemizin, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne kadar UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 16 adet varlığımızın alınması sağlanmıştır.


        Bu varlıklardan;


        • İstanbul’un Tarihi Alanları []


        • Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) []


        • Hattuşa (Boğazköy)-Hitit Başkenti (Çorum) []


        • Nemrut Dağı (Adıyaman-Kâhta) []


        • Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla) []


        • Safranbolu Şehri (Karabük) []


        • Troya Antik Kenti (Çanakkale) []


        • Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) []


        • Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) []


        • Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) []


        • Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) []


        • Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri  ()


        • Efes ()


        • Ani Arkeolojik Alanı ()


        kültürel olarak;


        • Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) []


        • Pamukkale-Hierapolis (Denizli) []


        hem kültürel hem doğal miras olarak listeye alınmıştır.


        Somut ve Somut Olmayan Kültür Varlıkları (Tangible and Intangible Cultural Heritage)


        Kültürel miras genellikle zanaatkârlık ve sanat alanlarını (ahşap ve metal işçiliği, dericilik, bakır vb. metal işçiliği, tablolar, çizimler, baskılar, mozaikler, heykeller vb.), tarihi anıtları ve binaları ve arkeolojik alanları akla getirir. 


        Fakat kültürel miras kavramı bundan çok daha geniş ve yavaş yavaş insan yaratıcılığının ve ifadesinin tüm delilleriyle dolup taşıyor: etnografik değerler, yemek kültürü, müzik kültürü, fotoğraflar, belgeler, kitaplar, el yazmaları ve enstrümanlar vb. bireysel nesneler ya da koleksiyonlar. 


        Günümüzde, yerleşimlerdeki kentsel ve arkeolojik sit alanları, su altındaki miras ve doğal peyzaj kültürel mirasın parçası olarak değerlendirilmektedir.


        Savaş ve Kültürel Miras


        Silahlı Bir Çatışma halinde Kültür Mallarının Korunmasına Dair Sözleşme”


        Bu Sözleşme La Haye’de 14 Mayıs Tarihinde İmzalanmış ve bunun uygulanmasına ülkemizin katılmasına yönelik Sayılı Kanun’da TBMM tarafından tarihinde kabul edilmiş. Tam metnini, Şubat tarihinde Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından yayınlanan “Kültürel Miras” özel sayısında bulabilirsiniz.


        Buna göre “Her millet dünya kültürüne kendinden bir şey katmış olduğu cihetle, hangi millete ait olursa olsun, kültür eserlerine karşı vaki olacak tecavüzlerin bütün insanlığın kültür mamelekine (varlıklarına) karşı işlenmiş tecavüzler sayılacağına inanmıştır." 


        Ve de; “Kültür  mallarının korunması yönünde mümkün olan her türlü çareye başvurulmasına karar vermiştir."


        Savaşlar ülkelerin insan varlığını yok etmekle kalmıyor, kültürel mirasını yok ediyor ve yağmalanan kültürel değerler, heykel ve sanat objeleri o ülkeden kaçırılıyor. Ne yazık ki Suriye’deki Halep gibi tarihî İslam Medeniyet Şehirlerinin yanı sıra Antik Palymra Şehri de neredeyse tamamen tahrip edildi.


        “…….Suriye’de yüz binlerce insanın ölümüne yol açan iç savaş tarihi dokuyu da tahrip etti. Halep’in simgesi tarihi Emevi Camii, UNESCO’nun kültür mirası listesindeydi. yüzyıldan kalma cami de savaştan nasibini aldı. Halep’ten gelen görüntüler, yüzyıldan kalma Emevi Camii’ndeki yıkımı gözler önüne seriyor….”   monash.pw


        …….Irak’ta müzeler ve kütüphaneler yağmalanıp kundaklandı. Binlerce el yazması kitap ya çalındı, ya alevlere teslim edildi. Atlas, beş binden fazla eşsiz el yazması eserin saklandığı Evkaf Kütüphanesi’nin katalogunu inceledi ve yok olan kitaplardan küçük bir liste hazırladı. Bu liste, yok edilen değerin ne denli büyük olduğunu göstermeye yetiyor….” 


         “Bağdat’ta Yanan Kitaplar”; Ayşe Çavdar, Atlas Dergisi, 5 Ağustos


        • Mezopotamya Kültürlerinin bütünleştiği yer olan BABİL’ in büyük tahribat gördüğünü, burada restore edilen Helenistik Dönem tiyatrosunda eski Babil kültürünü temsil eden festivaller yapıldığını, hatta Saddam Hüseyin’in kendisini antik dönem Babil Kralları ile özleştirdiğini,


        • Irak’ta dünyaca önemli Arkeolojik Alan Nimrud Antik Kenti’nden çıkarılanlar müzelerde korunurken, I. Körfez Savaşı'nda bizzat ülkeyi yönetenler tarafından talan edildiğini, eserin yağmalandığını ve kaçırıldığını, 


        • İnsanlığın en eski kentlerinden Ur’da ’den fazla top mermisi deliği ve bombaların yarattığı kraterler olduğunu, birçoğu henüz okunmamış çivi yazılı tabletler ve mühürlerin yok edilmesi ile “tarih içinde tarihin kaybolduğunu”, 


        • Ninova Antik Kenti’ndeki buluntuların savaş esnasında top ateşi ile yerler bir edildiğini, hatta çalınan arkeolojik hazinelerle dünya tarihi eser piyasasında “Asur Modası” nın başladığını,


        • Bugünlerde, Bağdat’ta bombalanan Savunma Bakanlığı’nın bir Osmanlı Külliyesi olduğunu ve tamamen yıkıldığını, bu savaş esnasında dünyanın en eski üniversitelerinden birinin de bombalandığını ve yağmalandığını,


        biliyoruz.


        • Irak’ta Ulusal Müze uygarlığın beşiği Mezopotamya’dan çeşitli dönemlere ait yaklaşık bin esere sahipti. Şimdi çoğu kayıp ya da kırılmış durumda. Ulusal Kütüphane aralarında Osmanlı dönemine ait eserlerin de bulunduğu binlerce el yazması barındırıyordu. Onların da çoğu artık yok. Müze ve kütüphanenin yağmasını çok değişik açılardan ele almak gerekiyor. Yok olan eserler bir toplumun belleğini ve gururunu oluşturuyordu.


        “………..Dünyanın ilk yazılı kanunları Hammurabi tabletleri artık koruma altında değil ve akıbetleri belirsiz. Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun eserinin en eski elyazmalarından biri de artık yok. Irak Tarihi Eserler Kurulu Araştırma Direktörü Donny George tepkisini `Bağdat Müzesi’nde olup bitenler yüzyılın suçudur’ diye dile getiriyor. İnsanlığın ortak mirasının, binlerce yıllık eserlerin birkaç günde talan edilmesini tarif etmek için `suç’ uygun kelimelerden biri olabilir. Peki bu kimin suçu?” Tarihsizleştirme”; IRAK’TA KÜLTÜR YAĞMASI


        monash.pw


        Taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması için dokümantasyon, bilgi ve belge arşivi çok önemli. Bilgisayarlar günümüzde sayısal ortama aktarmada ve çok büyük verileri küçük hacimlerde depolamada önemli bir rol üstlendi. 


        Bilgi bankası yanı sıra bölgesel, korunma önlemleri daha fazla olan, daha büyük, zengin ve güvenlikli müzeler oluşturulabilir ve korunması gerekli önemli eserler buralarda sergilenebilir.


        Kent Kimliği ve Kültürel Miras


        Kent kimliği nedir ve hangi öğelerden oluşur?


        Genel olarak; bir kentin kimliğini oluşturan en önemli öğeler “Kültürel Mimari Miras Öğelerdir”. Ayrıca “Doğal Miras Ögeleri” de kentlerin kimliğine damgasını vurur.


        Çevresel Öğeler: Kentin topografyası (Ankara’da Kale ve Çankaya), mikrokliması, doğal yapısı, bitki örtüsü (flora) (Ankara armudu) ve hayvan türleri (fauna) (Ankara keçisi), kentlerin doğal çevresini oluşturur. 


        Yapı Ögeleri: Kentlerde, Ankara dâhil özellikle binlerce yıllık geçmişe sahip Anadolu kentlerinde, kentin kültür mirasını oluşturan, kentlere kimlik kazandıran mimari öğelerdir. Ankara’da Ahiler tarafından yaptırılan en büyük eserlerin, şehrin en eski merkezi olan Atpazarı’nda konumlandığı görülmektedir. Atpazarı, Koyunpazarı ve Samanpazarı geleneksel zanaatkârların yer seçtiği sokakların açıldığı ve bir kısmı vakıf eseri olan Hanların yer seçtiği önemli bir merkezdir. Bu alışveriş ve konaklama mekânlarının mimarisi de geleneksel Osmanlı-Türk “Çarşı” mimari tipolojisine özgü özellikler taşımaktadır5. 


        Anıtsal Yapılar: Anıtsal öğeler olarak; kentleri oluşturan sokak dokusu (çıkmazlar, meydanlar, topografyaya uyum, vb.) (Eski Ankara dokusu), panoramik bakı noktaları (Çankaya, Kale, Anıtkabir, Atakule vb.), vista noktaları, anıtsal yapılar (han, hamam, cami, kilise vb.) (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Hacı Bayram-ı Veli Camii ve Augustos Tapınağı, Roma Hamamı, Çukur ve Çengel Hanlar, Atakule, İş Bankası, Ziraat Bankası, Meclis ve Bakanlıklar Binaları vd.) sayılabilir6.


        Anıtsal yapılar bir kentte eğer varsa, antik çağlardan bu yana, genel olarak Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi devirleri boyunca inşa edilmiş, büyük ölçekli ve genellikle sosyal-kültürel ve dinî nitelik taşıyan yapılardır. 


        Bu yapılar; tapınaklar, tiyatrolar, stadyumlar, odeonlar, agoralar, kiliseler, vb. antik çağ yapıları; hanlar, hamamlar, bedestenler, camiler, külliyeler, imarethaneler, arastalar, kapalı çarşılar vb. Selçuklu ve Osmanlı Dönemi yapıları; okul, hükümet binası, gar binası, belediye binası vb. kamu yapıları ile çeşitli kamu yatırımları (sağlık, kültürel, mali, idari yapılar) gibi Cumhuriyet Dönemi yapıları olabilir. 


        Sivil Mimarlık Örnekleri: Anadolu kentlerinde kent kimliğini oluşturan, kentlerde korunması ve geliştirilmesi gerekli dokuları oluşturan geleneksel mimarlık örnekleridir. Hemen her kentte o yöreye özgü mimari tarz ve malzeme ile yapılmış, konaklar, evler ve daha mütevazı ölçeklerde bazen bir doku oluşturan yapılar bulunmaktadır. 


        Sanat Ögeleri: Kentlerde yoğunlaşan, kültür ve sanat eylemleri, kentsel dokunun oluşmasında başlıca etmenlerden biridir. Kentlerin anıtsal ve sivil yapılarında, çevresel değerlerinde kültür ve sanat eserlerini gözlemek mümkündür. Resim ve heykel, ahşap, taş, alçı, oymacılık ve süsleme sanatları, vitray, cam, mozaik vb. sanatlar yapılarda ve çevre oluşumunda kullanılan sanat dallarıdır. 


        Bir kent, sadece orada yaşayanların ya da ziyaretçilerin, seyyahların düşünceleri ve yazdıkları ile değil, bilim, teknoloji, mimari, edebiyat, resim, müzik vb. sanat dallarına olan katkıları ile tanınır ve anılır. 


        Nasıl, “Roma” denilince; Roma medeniyetinin başşehri, Rönesans’ın geliştiği mimari, resim, heykeltıraşlık vb. sanat dallarının merkezi, Colesseum, Foro Romano, İspanyol Merdivenleri, meydanlar ve havuzlar, Vatikan vb kubbeler kenti olarak hatırlanırsa…


        Kentsel mekânlarda yapılan düzenlemelerde sanat ve mimari nitelikler ağır basar. Bu niteliği oluşturan öğeler ise, su, peyzaj ve mimari öğeler (cepheler, kapı pencere ölçüleri, çıkma, cumba, vb.) ile heykeller, müzik, ışık ve ses gösterileri, resim, rölyef, kabartma, çini, Türk el sanatları, seramik vb. sanat öğeleridir. 


        Kültür Miraslarının Korunması ve Ülkemiz


        Türkiye, binlerce yıllık bir geçmişe dayanan zengin uygarlıkların yaşadığı bir ülke olarak insanlığın kültürel mirasının korunması konusunda evrensel sorumlulukları yüksek olan ülkelerin başında gelmektedir. Kültür mirasının korunmasındaki önemi sadece geçmiş değerlerimizi gelecek kuşaklara tanıtabilmek amacıyla sınırlandırılamaz. Geçmiş birikimin geleceğin yaratılmasında en önemli kaynak olarak değerlendirilmesi yaşamsal bir zorunluluktur. Kişilikli bir toplum olarak gelişebilmek için ulusların kültürel kimliklerini yeni yaşam çevreleriyle entegre etmeleri önem kazanmaktadır7. Türkiye’de doğal ve kültürel değerlerin korunmasında; ’lerin başında Sayılı Eski Eserler Yasası, ’lerin başında ise Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası uygulamadaki sorunlarına rağmen, pasif korumacılıkta etkin olmuştur. ‘lı yılların başında ise uluslararası anlaşmalar doğrultusunda “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” oluşturulmasına yönelik Sayılı Yasa çıkarılmış ve Özel Çevre Koruma Kurumu oluşturulmuştur. Günümüzde “Doğal Miras” alanları ile “Tarihî ve Kültürel Miras” alanlarının yönetimi ayrılmış ve iki ayrı Bakanlık birimi oluşturulmuştur. 


        Tarihsel, arkeolojik ve kentsel korumanın bir amacı da gelecek yerleşimlerin tasarlanmasında geçmişin tarihsel ve kültürel mimari öğelerinin kullanılması ve geçmişten geleceğe bir kültür köprüsünün kurulmasıdır. Bu konuda son yıllarda belirgin çabaların bulunduğu ancak yetersiz olduğu gözlenmektedir. Türkiye tarihin bütün dönemlerinde doğu ve batı arasında köprü niteliğinde olması, en önemli ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle, sentez bir kültürün zengin örneklerine sahiptir. Özellikle Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait anıtsal, dinsel ve sivil mimari örnekleri ülkenin her yöresinde zenginlikleriyle bulundukları yöreyi tarihi ve kültürel bir mekân haline getirmiştir. Sivil mimarinin en güzel örneklerine sahip geleneksel kent dokuları kendine has çıkmaz sokakları, iç içe girmiş evleri, çeşmeleri, meydanları ile açık hava müzesi niteliğindendir. Binlerce yıllık uygarlık tarihi içinde insanın doğrudan veya doğa ile birlikte yarattığı ve bugün “Kültürel ve Doğal Miras” diye adlandırılan değerlerin korunması, çağımızda insanlığın ortak sorunu olarak kabul edilen ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.


        Tarihî ve kültürel çevrenin korunmasına yönelik toplumsal bilincin yeterince gelişmemiş olması, kentleşmenin hız kazanması ile kentsel arsa rantının çok yüksek düzeylere ulaşması, imar planlarına hatalı yaklaşımlar, ekonomik yetersizlik, tarihsel çevreyi korumak, onarmak için yeterli kaynak bulunmaması, eğitim eksiklikleri, turizm amaçlı hatalı kullanımlar, çevreden verilen ödünler, bazı yerel yönetimlerin duyarsızlığı, çevre ve eski eser konusunda söz sahibi olan kurum ve kuruluşlar arasındaki yetki ve sorumluluk kargaşası nedenleriyle sahip olduğumuz değerlerin tahribi sürmektedir.


        Kültürel varlıkların korunması eski bir sorundur. Kültürel mirasın korunmasında en sık tekrarlanan meselelerden biri, bireyin ve toplumun çıkarları ile özel ve kamusal haklar arasındaki denge arasındaki zor ilişkidir. Turizmin tarihsel çevreyi ve özellikle taşınmaz (intengible) kültürel değerleri yıprattığı, yozlaştırdığı muhakkaktır. 


        Bunun en çarpıcı örneklerini Bodrum, Side, Marmaris, Antalya gibi kitle turizminin yoğun olduğu yörelerde görmek olasıdır. Ancak, gelişmekte olan, turizm rekabeti az olan Beypazarı gibi yörelerde ise turizmin itici, kalkınmayı sağlayıcı rolünü de görmek gereklidir. 


        Sonuç ve Öneriler


        “Koruma Planları” ve “Yönetim Planları” ile hem taşınır kültür varlıklarını hem de sosyo-kültürel, folklorik değerleri koruma altına almak gereklidir. 


        Anadolu’da geleneksel yaşamı sürdüren toplulukların yüzyıllar boyunca kendi dil, kültür ve beğenileriyle oluşturup yaşattıkları Türk halk kültürü ve sanatı, globalleşmenin doğurduğu; “Toplumsal değişimlerden kaynaklanan yaşam biçimi, bilim, teknik ve teknolojideki ilerlemeler, iletişim-ulaşım hızının artması vb.” aracılığıyla, geleneksel özelliklerinin kaybolması tehlikesiyle karşı karşıyadır. 


        Ancak, Küreselleşme aynı zamanda; kapitalin ve işgücünün de küreselleşmesi boyutlarını içermektedir. Yerel ürün, kapital ve emek pazarlarının dünya pazarlarına, diğer yaklaşımla dünya çapında rekabete açılması anlamındadır. Bu nedenle rekabet edebilirlik “yerel değerlerin öne çıkartılması, özgün yarışabilirlik kapasitesinin oluşturulması” anlamı taşır.


        “…İnsanların öldüğü, öldürüldüğü, çocukların dahi vahşetten payını aldığı savaş ortamında neden kültür varlıklarını korumak bu kadar önemli?” Bu noktada bilimsel kaygılar önceliğini yitirmektedir. 


        Önemli, çünkü yok edilen veya kaçakçılığı yapılan bu eserler, söz konusu ülkelerin halkların geçmişleri, savaş öncesi hayatlarının işaretleri. Bu mirasa zarar veren her hareketin amacı orada yaşayan insanların umutlarını yok etmek, durumun eskiye dönemeyeceğine inandırmak, özetle kültürel mirası terörizm için bir propaganda aracı olarak kullanmak. Bu sebeple kültür varlıkları barışın yeniden inşası ve sağlıklı toplumların bina edilmesi için büyük önem taşımaktadır…”8


        Ülkemizde Doğal Sit Alanları, Özel Çevre Koruma Alanları ile Kültürel Çevre Koruma Alanlarının Korunması Ve Gelecek Kuşaklara Aktarılması Konusunda On Yıllardır Süregelen İhmal Ve Yağmanın Sonucunda Gelinen Nokta, Bu Varlıkları Tümüyle Olmasa Bile, Büyük Bir Kısmını Kaybetme Noktasıdır9. 


        Buna önlem alması gerekli merkezi ve yerel yönetimlerin bu konularda teknik ve mali yetersizlikleri ve hatta ihmali gözlenmektedir. Buna derhal dur denilmeli, “Sürdürülebilir Kalkınma” için yukarıda sıralanan önerilerin gerçekleştirilmesi için çaba gösterilmelidir.


        Kamu kurum ve kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine, özel sektöre ve her bireye düşen görev, doğal, kültürel ve tarihsel değerlerin korunması çabalarında aktif yer almaktır.

Milli Kültür Ögeleri Nelerdir?

Milli Kültür, bir millete özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı maddi manevi oluşumların tümüdür. Dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler, sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve tinsel ürününü kapsamına alır.  Medeniyetlerle beraber ortaya çıkan kültür; insanların günlük hayatını düzene koyma çabasıyla oluşturduğu maddi, manevi değerleri içerir. Farklı ülkelerde kültürün farklı şekilde açıklanması mümkündür. Bu sebepledir ki milli kültür tanımı da ülkeden ülkeye değişkenlik gösterebilmektedir.

Milli kültür unsurları toplulukların hayatında iz bırakan toplulukların hayatını şekillendiren bir güce sahiptir. Toplulukların benimsedikleri ortak değerler onları millet yapan bağlara dönüşmektedir. Toplumların geçmişindeki tüm tarihsel olaylar, kullandıkları dil, sanat anlayışı, mimari alanda oluşturdukları eserleri, hukuki düzenlemeleri, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmaları, geliştirdikleri tekniklerle ürettikleri teknolojiler, felsefi görüşleri ve inançları milli kültürün en temel unsurlarıdır.

Milli Kültür Nedir?

Milli kültür, bir millete kimlik kazandıran maddi manevi değerlerine verilen isimdir. Milletin ortak değerlerinden meydana gelir. Milli kültür; milletlerin tarihi süreçler içindeki toplumsal yapılarını, dini inançlarını, edebi eserlerini, ahlak özelliklerini, düşünce sistemlerini ve bunların sonucu şekillenmiş olan mimari yapılarını içine alır. Mustafa Kemal Atatürk'e göre “Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur.” Bu söz doğrultusunda milli kültürün, bir devleti ayakta tutan güç olduğunu söyleyebiliriz.

Her milletin milli kültürünü oluşturan ana unsurlar mevcuttur. Bunlar, dil, din, gelenek- görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih olarak sayılabilir.

  • Dil: Milli kültür ögeleri içinde en başı çeker. Çünkü dil olmadan öteki unsurların meydana gelmesi ve kuşaklar boyu aktarılması mümkün değildir. Bir dil, onu kullanan milletin kafa yapısını, düşünce tarzını, zihninin nasıl çalıştığını ve mantık kurgularını ortaya koyar.

  • Din: Milli kültür ögeleri içerisinde çok önemli bir yerde kabul edilir. Bilhassa eski devirlerde yüzyıllarca din unsuru ön planda bulunmuş ve öteki kültür unsurlarını çoğu zaman gölgede bırakmıştır. Dinin milletler üzerindeki hakimiyeti her zaman devam etmiştir. Dini bayramlarımız ve törenlerimiz bunun açık örnekleri olarak gösterilebilir.

  • Gelenek ve görenek: Bir milletin geçmişten getirdiği inanç ve davranışların tümüdür. Bunun içinde düğün dernek, yöresel kıyafetler, yemekler, toplumsal alışkanlıklar vs. ele alınabilir. Geçmişten izler barındıran her şey gibi gelenek görenekler de milli kültürü besler ve milli kültür ögeleri içindedir.

  • Sanat: Sanat, bir milletin, güzeli yaratma ve bulma tarzıdır. Sanat, bir milletin ortak zevkinin ifade ediş biçimidir. Bur kültür unsuru edebiyat, resim, mimarı, heykel vb gibi kollara ayrılmaktadır.

  • Dünya görüşü: Bir milletin hayat felsefesini ortaya koyar. Bir milletin fertleri ortak kültür dolayısıyla tutum, zihniyet ve davranış bakımından çeşitli ortak özellikler sergiler. Sosyal ve ruhî olaylar karşısında fertlerin bu ortak tutum ve davranışları o milletin dünya görüşünü oluşturmaktadır. Bunun için her millette değerler ve değer yargıları farlılık gösterir. Askerlik, kahramanlık, aşk, namus, temizlik, ahlak, ölüm, eğlence vs. gibi kavramlar her millette değişik davranışlarla karşılanır.

  • Tarih: bir milleti, bugünün ve dünün bağlarıyla birbirine bağlayarak geleceğe taşır. Fertler arasında kader birliğini ortaya çıkarır. Aynı millete mensup insanlar tarih sayesinde geçmişleri hakkında bilgilenebilirler. Tarih bir milletin nereden gelip nereye gittiğini gösteren bir aynadır. Her milletin kendi tarihi, hayatında önemli bir yere sahiptir.

Milli Kültürün Önemi

Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar; ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşması neticesinde millet olarak ifade edilirler. Milletlerin ulusal kimlik kazanmasını sağlayan milli kültür kısa sürede meydan gelen bir birikim değildir. Aksine milli kültür ardında yüzyılları barındırır. Milli kültür farklı şekillerde tanımlanıp yorumlansa da herkesin ortak görüşü şudur; milli kültür toplulukları millet yapar. Dünya tarihi milli kültürün ne denli önemli olduğunu ortaya koyan örneklerle doludur. Milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyan ayakta tutan halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korumayı başardığı bir gerçektir.

İkinci Dünya Savaşı’nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya buna örnek verilebilir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı’nda Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan Türk milli kültürünün getirdiği zaferlerde buna verilebilecek en güzel örneklerdendir. Birlik beraberlik olmadığı sürece en güçlü teknolojiye ya da savaş aletlerine sahip olmak bile eksik bir gücü ifade eder. Milli kültürünün değerlerini öğrenen gençler ile bu değerler yaşatıldığı, geleceğe taşındığı ölçüde milletler yaşayabilir.

Milli Kültür Ve Dil

Dil, millet denilen toplulukların en önemli sosyal varlığıdır ve milli kültürün en önemli unsuru kabul edilir. Tarih boyunca da dili olmada yaşayan bir millet yoktur. Dil, bir ifade etme ve anlaşma konusunda en temel araçtır. Dil insanları yaklaştırıcı ve kaynaştırıcı bir etkiye sahiptir. Bir arada anlaşarak yaşayabilmenin, uyuşabilmenin yolu dil birliğinden geçer ve dil birliği olduğunda millet olmak için gereken en önemli bağ kurulmuş olur.

Bir milletin dili; o milletin duygularını, düşüncelerini içinde barındırır. Milletlerin hayata bakış açısı, düşünce biçimi, ruh derinliği, duygu inceliği o milletin dilinde saklıdır. Milletler geçmişlerindeki tarihsel olayları, edebi eserleri ve bağlılık gösterdikleri gelenek görenekleri dil sayesinde kuşaklar boyu aktarabilir. O nedenle dil ile diğer maddi manevi kültürel değerler arasında güçlü bir ilgi vardır, diyebiliriz.

Türk Milli Kültürün Özelikleri

İçinde yaşanılan coğrafyanın geçmişten bugüne izlerini taşır. İçinde barındırdığı çoklu ögelerle bir toplumun kültürel zenginliğini ifade eder. Anadolu bilinen en eski ve zengin kültürel zenginlikleri bağrında taşımaktadır. Doğum, düğün, sünnet, asker uğurlama, dini bayramlar, milli bayramlar, halk oyunları, müzik, diş hediği, Türk mutfağı, geleneksel sanatlar vs.; tüm bunlar Türk milli kültürünün değişmez parçalarını oluşturan olgulardır. Doğum Dünyanın her yerinde çok önemli sayılan yeni bir başlangıçtır. Anadolu kültüründe de doğum için yapılan gelenekler önemi olan bir kültürel değerdir.

Milli Bayramlar toplumu birbirine bağlayan tarihsel geçmişi ve kazanılan zaferleri kapsamaktadır. Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı bu sebeple resmi geçitler ve kutlamalar eşliğinde coşkuyla kutlanmaktadır. Dini bayramlar; özellikle küslüklerin bitirilmesi insanların hoşgörü ve saygı içinde bir arada olmasını amaçlayarak toplum huzuruna katkı sağlar. Halk oyunları; Milli Bayramlarda, düğünlerde, toplantılarda yöresel kıyafetlerle ve her yörede kendine has olarak oynanmaktadır. Türk Mutfağı ise geleneksel Türk yemeklerinin varlığını temsil ederler ve yemek kültürümüzü oluştururlar. Kendine has oluşuyla milli kültürün de bir parçası kabul edilirler. Her bölgenin damak tadına, coğrafi ve kültürel yapısına göre farklılıklar gösterebilmektedir.

Türk mutfağında oluşan zengin tatlardan Dünyaca tanınmış olanları da mevcuttur. Bu özelliğiyle evrensellik kazanmıştır. Geleneksel sanatlarımıza bakıldığı zaman ise çanak-çömlek, maden işçiliği, çinicilik, bakırcılık, deri işçiliği, müzik aletleri yapımı sayılabilecek milli kültür ürünlerimizi oluşturan mesleklerdir. Her birinde ayrı bir ruh ve geçmiş tarihin izleri barınmaktadır. Ayrıca mimari yapılarımız her bakımdan tarihi süreci yansıtmaktadır. Hatta dünya mirası listesine alınan birçok mimari yapımız sadece milli kültüre değil evrensel kültüre de hizmet etmektedir.

Milli Kültür, bir millete özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı maddi manevi oluşumların tümüdür. Geçmişten bu güne ortak yaşanmışlıkları içinde barındırır. Milletleri ayakta tutar.

Farklı kültürlerden insanları bir araya getirebilecek pek çok şey vardır. Bunlardan en belirgin olanlarından biri de yemektir. Yeni yiyecekler denemek, diğer kültürler hakkında bilgi edinmek ve başka bir yaşam tarzını tatmak için harika bir yoldur. Müzik, kültürel ayrılıklar arasında köprü kurmak için bir başka güçlü araçtır. İster başka bir kültürün geleneksel müziğini dinlemek ister farklı bir ülkeden bir grubun konserine gitmek olsun, müzik başkalarıyla anlamlı bir şekilde bağlantı kurmamıza yardımcı olabilir. Elbette dil de kültürün önemli bir unsurudur. Yabancı bir dilde birkaç kelime bile öğrenmek, birisinin hoş karşılandığını ve takdir edildiğini hissetmesini sağlamak için uzun bir yol kat edebilir. Diğer kültürleri öğrenmek ve deneyimlemek için zaman ayırarak zihinlerimizi açabilir ve farklı geçmişlere sahip insanlar arasında köprüler kurabiliriz.

Toplumların millet olabilmesini sağlar. Her türlü zorluğa rağmen milletlerin ayakta kalmasına yardımcı olur. Bir milletin ulusal kimlik kazanmasını sağlar.

Milli Kültürün Özellikleri:

1. Yerel kültürün bir parçası olarak, milli kültürün özellikleri, belirli sosyal ve kültürel öğeler tarafından oluşturulur.

2. Milli kültür, her ülkenin kendine özgü bir kimliğe sahip olmasını sağlar.

3. Milli kültür, kültürel farklılıkların korunmasına yardımcı olur ve her ülkenin özgünlüğünü korur.

4. Milli kültür, sosyal bağları ve kültürel ortaklıkları güçlendirir.

5. Milli kültür, ülkeler arası iletişimi destekler ve ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye yardımcı olur.

6. Milli kültür, insanların ülkelerine karşı saygıyı arttırır ve ülkeler arasındaki ilişkileri güçlendirir.

Milli kültürün toplumsal hayata etkileri çok çeşitlidir. Bunlar arasında, davranış ve inançların biçimlenmesi, dillerin geliştirilmesi, değerlerin ve zenginliklerin oluşturulması, kültürel çeşitlilik ve farklılıkların kabul edilmesi ve korunması, tarihi ve kültürel mirasın anlaşılması ve önemi üzerinde durulması, entellektüel gelişim ve özgür düşüncelerin korunması, kişisel ve toplumsal kalkınma, güvenlik ve istikrarın sağlanması, sosyal adaletin desteklenmesi sayılabilir.

1. Milli kültürün önemi konusunda bilinçlendirme faaliyetleri yapılmalıdır.

2. Milli kültürel mirasın korunması için destekleyici politikalar üretilmelidir.

3. Milli kültürün yaşatılması ve geliştirilmesi için çeşitli eğitim programları oluşturulmalıdır.

4. Milli kültürün öğretilmesi için kültürel faaliyetler yapılmalıdır.

5. Milli kültürün geliştirilmesi için sanat, tiyatro ve müzik gibi sanatsal etkinlikler düzenlenmelidir.

6. Milli kültürün korunması için kültürel mirasın özgürce kullanılmasını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.

7. Milli kültürün yaşatılması için gerekli araştırmalar ve çalışmalar yapılmalıdır.

Milli Kültür Unsurları ve Etkileri

Milli kültür, bir millete özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan maddi ve manevi oluşumların tümünü kapsar. Milli kültür unsurları, dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler ve sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve manevi ürünlerden oluşur. Bu unsurlar, toplulukların hayatında iz bırakan ve hayatlarını şekillendiren güçlü etkilere sahiptir.

Farklı Milli Kültür Tanımları

Farklı ülkelerde kültürün farklı şekilde açıklanması mümkündür ve bu nedenle milli kültür tanımı da ülkeden ülkeye değişkenlik gösterebilir. Milli kültür, bir millete kimlik kazandıran, ortak değerlerden oluşan bir bütündür. Bu değerler, milletlerin tarihsel süreçleri boyunca toplumsal yapılarını, dini inançlarını, edebi eserlerini, ahlak özelliklerini ve düşünce sistemlerini şekillendiren unsurlardır.

Milli Kültür ve Millet Kimliği

Milli kültür, toplulukların geçmişindeki tarihsel olaylar, kullandıkları dil, sanat anlayışı, mimari eserleri, hukuki düzenlemeleri, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmaları, teknikler ve inançlar gibi temel unsurlardan oluşur. Bu unsurlar, toplulukların benimsedikleri ortak değerlerle birleşerek onları millet yapan bağlara dönüşür.

Milli Kültürün Birleştirici Gücü

Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar, ortak bir tarihi ve kültürü paylaşması neticesinde millet olarak ifade edilirler. Milli kültür, milletlerin ulusal kimlik kazanmasını sağlayan bir güçtür ve bu güç, yüzyılları barındıran bir birikimdir.

Milli Kültür ve Toplulukların Hayatında Etkisi

Milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyan ayakta tutan halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korumayı başardığı bir gerçektir. Milliyetçilik ve milli kültür elde ettiği zaferlere en güzel örneklerden biri, İstiklal Savaşı’nda Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan Türk milli kültürününden gösterilebilir.

Sonuç

Milli kültür değerlerini öğrenen, bunları benimseyen ve yaşatan gençler, toplumların geleceğini güvence altına alarak milletlerin devamlılığını sağlar. Dolayısıyla, milli kültür unsurları, hem toplulukların kimliklerini şekillendiren önemli bileşenlerdir hem de milletleri bir arada tutan ve güçlendiren etkenlerdir.

Milletleri Oluşturan Dilin ve Milli Kültürün Önemi

Dilin Milli Kültürdeki Yeri ve Önemi

Dil, milli kültürün temel bileşenlerinden biridir ve insanların günlük hayatını düzene koyma çabasıyla oluşan maddi ve manevi değerleri ifade etmek için kullanılır. Millî kültürün en temel unsurları arasında tarihsel olaylar, kullandıkları dil, sanat anlayışı, mimari eserler, hukuki düzenlemeler ve inançlar sayılabilir. İnsanlar, dilin aracılığıyla düşüncelerini, geleneklerini, işaret sistemlerini ve ahlaki değerlerini aktarır ve paylaşır. Dilin yerel ve uluslararası alanda değişiklik gösterebileceği göz önünde bulundurulduğunda, dil, bir milletin ulusal kimliğini belirleyen ve milli kültürünü aktaran önemli bir faktördür.

Milli Kültürün Etkisi ve Milletler Arası Bağ

Milli kültür, bir milletin tarihi süreçler içinde oluşan toplumsal yapıları, dini inançları, edebi eserlerini, düşünce sistemlerini ve mimari yapılarını içermekte olup, farklı etnik kökenlere ait topluluklar ortak bir tarih ve ortak bir kültürü paylaşarak millet olarak ifade edilirler. Milli kültür, bir millete kimlik kazandıran maddi manevi değerlerine verilen isimdir ve bir millete ait ortak değerlerden oluşur.

Milli Kültürün Korunması ve Gelecek Nesillere Aktarılması

Milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyan toplulukların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korumayı başardığı görülmüştür. İkinci Dünya Savaşı'nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun somut örnekleridir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'ndan sonra Türk milli kültürünün zaferlerini görmekteyiz. Milli kültürün değerlerinin eğitim ve öğretimin temel taşı olarak benimsenmesi ve bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması, milletlerin yaşayabilirliği ve güçlü kimliklerini korumasında önemlidir.

Sonuç olarak, dil ve milli kültür, milletlerin kimliklerini belirleyen ve onları bir arada tutan önemli faktörlerdir. Bu bağlamda, dil ve milli kültürün korunması ve yaşatılması, farklı toplulukların birbirine yakınlaşmasını sağlayarak, daha güçlü ve dayanıklı milletlerin oluşmasına katkı sağlamaktadır.

Milli Kültür ve Toplulukları Bir Arada Tutma Gücü

Milli kültür, bir millete özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı maddi manevi oluşumların tümünü kapsayan bir kavramdır. Tarihsel olaylar, dil, sanat anlayışı, mimari eserler, hukuki düzenlemeler, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmalar, geliştirdikleri tekniklerle ürettikleri teknolojiler, felsefi görüşleri ve inançların bir araya gelerek oluşturduğu bu değerler, toplulukları bir arada tutan önemli bir güçtür.

Ortak Değerler ve Milli Kimlik

Her toplumun benimsediği ortak değerler, onları millet yapan bağlara dönüşmektedir. Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar; ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşması neticesinde millet olarak ifade edilirler. Milli kültür kısa sürede meydana gelen bir birikim değildir; aksine, yüzyılları barındıran ve ulusal kimlik kazanmaya yardımcı olan önemli bir yapıdır.

Dünya Tarihinde Milli Kültür Örnekleri

İkinci Dünya Savaşı’nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya, milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyup ayakta tutan ülkeler olarak örnek gösterilebilir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı’nda Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan Türk milli kültürünün getirdiği zaferler de bu konunun önemini göstermektedir.

Milli Kültürün Eğitimle Gelecege Taşınması

Milli kültürünün değerlerini öğrenen gençler, toplumun devamlılığı ve birlikteliği için önem arz etmektedir. Bu değerlerin yaşatılması ve geleceğe taşınması ölçüsünde milletler yaşayabilir ve güçlü kalabilirler. Bu durum, bir toplumun en güçlü silahlara ve kaynaklara sahip olmasının bile yeterli olmadığını, ancak birlik ve beraberlikle başarılı olunabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak, farklı coğrafyalardaki milli kültürler, ortak özelliklere sahiptir ve toplulukları bir arada tutma gücü bakımından büyük önem taşır. Millet olarak ifade edilen toplulukların bu değerlere sahip çıkması ve bunları eğitim yoluyla yeni nesillere aktarması, toplumun birliği ve güçlü bir kimliğe sahip olması için gereklidir.

Türk Milli Kültürü Unsurlarının Önemli Bileşenleri

Toplumların geçmişindeki tüm tarihsel olayların, kullandıkları dil, sanat anlayışı, mimari alanda oluşturdukları eserleri, hukuki düzenlemeleri, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmaları, geliştirdikleri tekniklerle ürettikleri teknolojiler, felsefi görüşleri ve inançları Türk milli kültürün en temel unsurlarıdır. Türk milli kültürünü oluşturan ana unsurları şu şekilde sıralayabiliriz: dil, din, gelenek-görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih.

Ortak Değerler ve Kimlik

Milli kültür, milletin ortak değerlerinden meydana gelir ve millete kimlik kazandıran maddi manevi değerlerin tümüdür. Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar, ortak bir tarihi ve kültürü paylaşması neticesinde millet olarak kabul edilir. Milletlerin ulusal kimlik kazanmasını sağlayan milli kültür kısa sürede meydana gelen bir birikim değildir; aksine, milli kültür ardında yüzyılları barındırır.

Milli Kültürün Gücü ve Önemi

Dünya tarihi, milli kültürün ne denli önemli olduğunu ortaya koyan örneklerle doludur. Milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyarak ayakta tutan halklar, her türlü zorluğa karşı varlıklarını korumayı başarmışlardır. İkinci Dünya Savaşı'nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya buna örnek verilebilir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan Türk milli kültürünün getirdiği zaferler de buna verilebilecek en güzel örneklerdendir.

Gelecek Nesillere Aktarım

Milli kültürün değerlerini öğrenen gençler ile bu değerler yaşatıldığı ve geleceğe taşındığı ölçüde, milletler yaşama gücünü sürdürebilir. Birlik ve beraberlik olmadığı sürece en güçlü silahlara sahip olmak bile eksik bir gücü ifade eder. Dolayısıyla, Türk milli kültürü unsurlarının önemli bileşenlerinin, toplumun her kesimine öğretilmesi ve aktarılması büyük önem taşır.

Milli Kültürün Varlığı ve Gücü

Milli kültür, bir milletin özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı maddi manevi değerlerine verilen isimdir. Milletin ortak değerlerinden meydana gelen milli kültür, dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler ve sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve tinsel ürünü içermektedir. Tarih boyunca milli kültürün varlığı ve gücü, milletleri ayakta tutan temel güçlerden birisini temsil etmektedir.

Tarihsel Örnekler ve Milli Kültürün Etkisi

Dünya tarihi, milli kültürün önemini ortaya koyan pek çok örnekle doludur. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya, milli kültüre sahip olmanın ve bunu korumanın önemini gösteren örneklerdendir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı ve Türk milli kültürünün sağladığı zaferler de bu konuda verilebilecek en güzel örnekler arasında yer almaktadır.

Milli Kültür ve Ulusal Kimlik İnşası

Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafyada yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar, ortak tarih ve kültürün paylaşılması neticesinde millet olarak ifade edilmektedir. Milletlerin ulusal kimliği kazanmasını sağlayan milli kültür, yüzyıllara dayanan bir birikime dayanır ve milletlerin güçleri ve istikrarları için büyük öneme sahiptir.

Milli Kültürün Nesilden Nesile Aktarılması

Milli kültür ve değerlerinin genç nesillere öğretilmesi, milletlerin ayakta kalabilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu değerler, toplulukların tarihlerini, dini inançlarını, edebiyatlarını, ahlaki özelliklerini ve düşünce sistemlerini yansıtır ve bir arada yaşama gücü ve istikrarı sağlar.

Sonuç olarak, milli kültürün varlığı ve devamlılığı, milletlerin ayakta kalabilmesi ve güçlerini sürdürebilmesi için kritik bir öneme sahip olan temel güçlerden birisidir. Tarihin çeşitli dönemlerinde yaşanan örnekler, milli kültürün korunması ve nesilden nesile aktarılmasının milletlerin güç ve istikrarı için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Dilin Milli Kültürdeki Rolü ve Topluluklar Arasındaki İlişki

Dil, milli kültür içerisinde önemli bir rol oynar ve topluluklar arasındaki ilişkiyi şekillendirir. Bir milletin ortak değerlerinin temel taşlarından biri olarak kabul edilen dil, toplulukların benimsediği gelenek, görenek, inanç ve düşünce sistemlerinin iletişimini sağlar. Bu bağlamda, dilin milli kültüre etkisini ve toplumlar arasındaki etkileşimi incelemek önemlidir.

Dil ve Milli Kültürün Oluşumu

Farklı etnik kökenlere sahip topluluklar, aynı coğrafya içinde yaşamaya başlayarak ortak bir tarih ve kültür oluştururlar. Bu süreçte, dil önemli bir araç olarak görev alır ve millet haline gelen toplulukların ortak değerlerini iletmeye yardımcı olur. Milletlerin ulusal kimlik kazanmasında dil, önemli bir rol oynar ve temel bir unsurdur. Bu nedenle, milli kültürün oluşum sürecinde dilin önemini göz ardı etmek mümkün değildir.

Topluluklar Arasındaki İlişki ve Dilin Etkisi

Dil, toplulukların gelenek, görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih gibi alanlardaki değerlerini bir araya getiren temel bir öğedir. Etnik kökenlerine ve dini inançlarına değin her konuda çeşitlilik gösteren topluluklar arasındaki ilişkinin sağlam temellere dayanabilmesi için ortak değerlerin iletişimine ihtiyaç duyulur. İşte bu noktada dil, topluluklar arasında köprü görevi üstlenir ve milli kültürün oluşumunda etkin bir rol oynar.

Milli Kültürün Korunması ve Gelişimi İçin Dilin Önemi

Bir topluluğun milli kültürünü koruma ve geliştirme amacıyla, dilin bu süreç içindeki rolünü öğrenmek, önemli bir hedef olmalıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla gelişen ve güçlenen Almanya ve Japonya gibi ülkeler, dil ve milli kültüre verdiği önem sayesinde zorlukların üstesinden gelebilmişlerdir. Bu açıdan, dilin milli kültürün korunması ve geliştirilmesine katkısı göz ardı edilemez bir gerçektir.

Sonuç olarak, dil, milli kültürün oluşumunda ve gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Topluluklar arasındaki ilişkiyi güçlendiren ve ortak değerlerin iletişimi sağlayan dil, milletlerin ulusal kimlik kazanmasında temel bir unsur olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, dilin milli kültüre ve toplumlar arası etkileşime etkisini dikkate alarak, dilin önemine ve korunmasına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.

Milli Kültür Öğeleri ve Toplum Üzerindeki Etkileri

Milli kültür, bir millete özgü bilgi, inanç ve davranışlar ile bunlara bağlı maddi ve manevi oluşumların tümünü içerir. Bu öğeler, toplumların hayatında iz bırakan ve hayatlarını şekillendiren bir güce sahiptir. Toplumlar, geçmişindeki tüm tarihsel olaylar, kullandıkları dil, sanat anlayışı, mimari eserleri, hukuki düzenlemeler, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmaları, geliştirdikleri tekniklerle ürettikleri teknolojiler, felsefi görüşleri ve inançları ile milli kültüre sahip olurlar.

Milli Kültürün Değerleri ve Etkileri

Milli kültür öğeleri, toplumların ortak değerlerini yansıtır ve bu değerler, onları bir millet haline getiren bağlara dönüşür. Dil, din, gelenek-görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih gibi ana unsurlar, her milletin milli kültürünü oluşturur. Bu ortak değerler sayesinde, farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşayan topluluklar, ortak bir tarihi ve kültürü paylaşarak millet olarak tanımlanırlar.

Milli Kültür ve Ulusal Kimlik

Milli kültür, ulusal kimliğin temelini oluşturan yüzyıllara dayanan bir birikimdir. Bu nedenle, milli kültüre sahip olan ve koruyan halklar, her türlü zorluğa karşı varlıklarını sürdürme kabiliyetine sahiptirler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra güçlü bir şekilde yeniden yapılanan Almanya ve Japonya bunun en iyi örneklerindendir. Aynı şekilde, Türkiye'nin İstiklal Savaşı'ndaki zaferi de milli kültürün önemine işaret eder.

Milli Kültürün Gelecek Nesillere Aktarılması

Bir milletin yaşayabilmesi için, gelecek nesillere milli kültür değerlerinin öğretilmesi ve yaşatılması büyük öneme sahiptir. Bu sayede, gençlerin kültürel geleneklere sahip olma ve onları koruma bilinci artar ve bu değerler gelecek nesillere aktarılır. Bunun sonucunda, birlik ve beraberlik güçlenir ve toplumların sürekliliği sağlanır.

Sonuç olarak, milli kültür öğeleri ve bunların toplum üzerindeki etkileri, milletlerin kimliğini oluşturan ve onların yaşamını şekillendiren önemli unsurlardır. Bu nedenle, milli kültür değerlerinin öğrenilmesi ve yaşatılması, toplumların geleceği için büyük önem taşımaktadır.

Farklı Etnik Köken ve Coğrafyalardan Gelen Toplulukları Bir Arada Tutan Ortak Kültürel Değerler

Milli Kültürün Temel Unsurları

Farklı etnik köken ve coğrafyalardan gelen toplulukları bir arada tutan ortak kültürel değerler, tarih, dil, sanat anlayışı, mimari eserler, hukuki düzenlemeler, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmalar, teknikler ve teknolojiler, felsefi görüşler ve inançlar milli kültürün en temel unsurlarıdır. Milli kültür, bir milletin ortak değerlerinden oluşur ve kimlik kazandıran maddi manevi değerlerine verilen isimdir.

Farklı Coğrafyalarda Yaşayan Toplulukların Ortak Kültürü

Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak çaba gösteren topluluklar; ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşması neticesinde millet olarak ifade edilirler. Bu toplulukların benimsedikleri ortak değerler, onları millet yapan bağlara dönüşür. Dolayısıyla, milli kültür, farklı etnik köken ve coğrafyalardan gelen toplulukları bir arada tutan güçtür.

Milli Kültür ve Ulusal Kimlik

Milletlerin ulusal kimlik kazanmasını sağlayan milli kültür, kısa sürede meydana gelen bir birikim değildir. Aksine, milli kültür ardında yüzyılları barındırır. Her milletin milli kültürünü oluşturan ana unsurlar dil, din, gelenek, görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih olarak sayılabilir. Milli kültür, toplulukları millet yapar ve dünya tarihi, milli kültürün önemini gösteren örneklerle doludur.

Milli Kültürün Önemi ve Yaşatılması

Milli kültürün değerlerini öğrenen gençler ile bu değerler yaşatıldığı ve geleceğe taşındığı ölçüde milletler var olabilirler. İkinci Dünya Savaşı’nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya, milli kültüre sahip ve milli kültürünü koruyan halkların zorluklara karşı varlıklarını nasıl korumayı başardıklarının örnekleridir.

Sonuç olarak, farklı etnik köken ve coğrafyalardan gelen toplulukları bir arada tutan ortak kültürel değerler, milli kültürün temel unsurlarından oluşur. Bu değerler, milletin ortak tarihi, dil, sanat anlayışı ve daha pek çok alanda ortaya çıkan paylaşımlardır. Milli kültür, ulusal kimlik kazandırır ve dünya tarihi boyunca önemini göstermiştir. Bu nedenle, milli kültürün değerlerini öğrenmek, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak önemlidir.

Türk Milli Kültürünün Önemli Bileşenleri ve İşlevleri

Türk milli kültürü, bir millete özgü bilgi, inanç, davranışlar ve bunlara bağlı maddi manevi oluşumların tümünü kapsayan bir kavramdır. Bu kavram, dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler ve sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve tinsel ürününü içerir. Türk milli kültürü, milletin ortak değerlerinden oluşan ve tarihsel süreçler içindeki toplumsal yapılar, dini inançlar, edebi eserler, ahlak özelliklerini, düşünce sistemlerini ve mimari yapıları barındırır.

Dil ve Düşünce Sistemleri

Türk milli kültürün önemli bileşenleri arasında dil ve düşünce sistemleri bulunmaktadır. Dil, insanların iletişim kurabilme aracıdır ve düşüncelerinin aktarılmasına yardımcı olur. Aynı dili konuşan insanlar, ortak bir kültürel değer ve tarihsel geçmiş paylaşırlar. Bu nedenle, dil, milli kültürün temel taşlarından biridir.

Gelenek-Görenek ve Sanat

Türk milli kültüründe gelenek ve görenekler, toplumu bir arada tutan ve sürekliliği sağlayan önemli unsurlardır. Kültürel değerler ve yaşamlar, nesilden nesile aktarılır. Kültürün aktarılmasında sanatsal faaliyetler ve eserler de büyük rol oynar. Türk sanatı, estetik değerlerini yansıtan ve milletin ruhunu temsil eden önemli unsurlardan biridir.

Dünya Görüşü ve Tarih

Türk milli kültüründe dünya görüşü ve tarihsel geçmiş, milletin kimliğini ve değerlerini şekillendiren önemli faktörlerdir. Tarihî deneyimler ve mirası, toplumların kişilik özelliklerini, düşünce sistemlerini ve sosyal yapılarını belirler. Türk tarihindeki olaylar ve süreçler, milli kültürün önemli öğeleridir ve toplum üzerindeki etkileri büyüktür.

Milli Kültürün İşlevleri

Milli kültürün toplum üzerindeki işlevleri, bir milleti bir arada tutan bağları güçlendirmek ve milletin kimliğini, değerlerini ve sürekliliğini korumaktır. Ortak değerlerin benimsenmesi, milleti bir araya getirir ve dayanışma duygusunu artırır. Milli kültürün birikimi, milletlerin zorluklarla mücadele etme ve varlığını sürdürme kapasitesini belirler. Milli kültürün değerlerinin öğrenilmesi ve yaşatılması, milletlerin geleceğe taşınması ve yaşamını sürdürmesi için önemlidir.

Sonuç olarak, Türk milli kültürünün önemli bileşenleri dil, düşünce sistemleri, gelenek-görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih olarak sayılabilir. Bu bileşenlerin işlevleri, toplumu bir arada tutarak milletin kimliği, değerleri ve sürekliliğini korumaktır.

Milli Kültür Öğelerinin Tarihsel Süreci

Milli kültür, bir millete kimlik kazandıran maddi manevi değerlerine verilen isimdir ve milletin ortak değerlerinden meydana gelir. Tarih boyunca, milli kültür unsurları insanların yaşamlarını düzenleyerek ve şekillendirerek milleti ayakta tutan güç olarak görülmüştür. Bu süreç içerisinde farklı etnik kökenli topluluklar, ortak tarih ve kültürü paylaşarak millet haline gelmişlerdir. Milli kültür, yüzyıllara dayanan bir birikimi ifade eder ve halkların varlıklarını korumalarını sağlayan önemli bir güçtür.

Milli Kültür Unsurlarının Önemi

Milli kültürü oluşturan ana unsurlar olarak dil, din, gelenek-görenek, sanat, dünya görüşü ve tarih sayılabilir. Bu unsurların her biri, toplumların sosyal yapılarını, dini inançlarını, edebi eserlerini, ahlaki özelliklerini, düşünce sistemlerini ve mimari yapılarını şekillendirir. Tüm bu unsurların bir araya gelmesi, milletleri oluşturan toplulukların kendine özgü kimliklerini yaratır ve bu kimlik milletin ayakta kalmasında önemli rol oynar.

Milletlerin Ayakta Kalmasında Milli Kültürün Rolü

Dünya tarihi, milli kültürün öneminin kanıtı olan sayısız örneklerle doludur. İkinci Dünya Savaşı'nın ağır sonuçlarına rağmen kısa sürede önemli bir güç haline gelen Almanya ve Japonya, milli kültürlerini koruyan ve ayakta tutan halklar olarak örnek verilebilir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Atatürk milliyetçiliği ile Türk milli kültürünün getirdiği zaferler de bu olguyu destekler niteliktedir.

Birlik ve beraberlik olmadığı sürece sadece güçlü silahlarını veya savaş aletlerine sahip olmak, eksik bir güç ifade eder. Yalnızca milli kültürün değerlerini öğrenen ve yaşatan gençler aracılığıyla milletler geleceğe taşınabilir ve yaşamlarını sürdürebilirler.

Sonuç

Milli kültür, tarihsel süreçler içerisinde şekillenen ve her milletin kendine özgü kimliğini yansıtan önemli bir kavramdır. Milletlerin ayakta kalması ve geleceğe taşınabilmesi için bu değerlere sahip çıkılması ve yaşatılması önem taşımaktadır. Dolayısıyla milli kültür öğeleri, milletlerin geleceğini etkileyen en temel unsurlar arasında yer alır.

Farklı Toplulukların Ortak Milli Kültür Oluşturmasının Dinamikleri ve Zorluklar

Bir millete kimlik kazandıran maddi manevi değerler olan milli kültür, aynı coğrafyada yaşayan farklı toplulukların ortak bir kültür oluşturarak milletleşmesini sağlayan güçtür. Bu süreçte yaşanan dinamikler ve zorluklar ise dil, gelenek, tarih ve dünya görüşü gibi kültürel unsurların etkileşimi ve asimilasyonu üzerinden tartışılabilir.

Dilin Etkisi ve İletişim Sorunları

Dil, milleti topluluk haline getiren ve kültürün en önemli taşıyıcılarından biridir. Farklı toplulukların aynı coğrafyada yaşayarak ortak bir milli kültür oluşturması sürecinde ilk karşılaştıkları zorluk dilsel farklılıklar ve iletişim sorunlarıdır. Bu zorlukların aşılabilmesi için ortak dilin öğretilmesi ve kullanılması önem taşır.

Gelenek ve Göreneklerin Bütünleşmesi

Farklı toplulukların aynı coğrafyada yaşayarak ortak bir milli kültür oluşturabilmesi için gelenek ve göreneklerin bütünleştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda farklı toplulukların geleneklerinin kaynaşması ve bir arada yaşayabilmesi önemli bir dinamiktir. Ancak bu süreçte bazı toplulukların kendi kültürel özelliklerini kaybetme korkusu yaşaması ve direnç göstermesi ise karşılaşılan zorluklardan biridir.

Tarih ve Dünya Görüşünün Etkileşimi

Farklı toplulukların ortak bir milli kültür oluşturmasında tarih ve dünya görüşü de önemli unsurlardır. Ortak bir tarih bilincinin oluşturulması ve farklı dünya görüşlerinin kabul edilmesi süreçte yaşanan dinamiklerdendir. Bunun yanı sıra anlayış farklılıkları ve geçmişe dair hatırlanması istenmeyen olayların çözülmesi ise yaşanan zorlukların başında gelmektedir.

Sonuç olarak, farklı toplulukların aynı coğrafyada yaşayarak ortak bir milli kültür oluşturma sürecinde dil, gelenek, tarih ve dünya görüşü gibi kültürel unsurların etkileşimi ve asimilasyonu önemli dinamiklerdir. Bu sürecin başarılı bir şekilde yürütülmesi, tüm toplulukların kültürel değerlerini koruyarak kaynaşması ve bir arada yaşama bilincinin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.

Anadolu Coğrafyasında Türk Milli Kültürün Zenginliği ve Çeşitliliği

Türk milli kültürü, Anadolu coğrafyasında oldukça zengin ve çeşitli ögelerle karşımıza çıkar. Bu ögeler arasında, dil, gelenek, sanat yapıtları, kurumlar, yasalar, teknikler ve daha pek çok maddi ve manevi değer bulunmaktadır. Bu zengin ve çeşitli kültür, Türk toplumunun yaşamında günlük hayatını düzene koyma çabasıyla belirginleşir ve sürekli olarak yenilenir.

Türk Milli Kültürün Temel Unsurları

Anadolu coğrafyasındaki Türk milli kültürünün temel unsurları, geçmişte yaşanan tarihsel olaylar, kullanılan dil, sanat anlayışı, mimari alandaki eserler, hukuki düzenlemeler, doğa ve uygulamalı bilimlerdeki çalışmalar, teknikleri ve ürettikleri teknolojiler, felsefi görüşleri ve inançlarıdır.

Toplumda Görülme ve Yaşanma Biçimleri

Bu zengin ve çeşitli kültür ögeleri, Türk toplumunun günlük hayatında çeşitli şekillerde görülür ve yaşanır. Örneğin, dilin kullanılması, geleneksel değerlerin devam ettirilmesi, sanatsal ve mimari eserlerin sergilenmesi ve kullanılması gibi. Aynı zamanda, bu kültür ögeleri toplumun çeşitli kurumlarında ve yasalarında da kendini gösterir. Bu sayede, kültürün zenginliği ve çeşitliliği sürekli olarak yaşanır ve yeniden üretilir.

Milli Kültür ve Toplulukların Hayatında İz Bırakan Güç

Milli kültür, toplulukların hayatında önemli bir yere sahip olup, benimsenen ortak değerlerin onları millet yapan bağlara dönüştüğü görülmektedir. Özellikle Anadolu coğrafyasında, farklı etnik kökenlere ait olan toplulukların ortak bir tarihi ve kültürü paylaşması neticesinde, bir millet olarak ifade edilmeleri oldukça önemlidir.

Sonuç

Anadolu coğrafyasında ortaya çıkan Türk milli kültürünün zenginliği ve çeşitliliği, toplumda gerek günlük yaşamda, gerekse kurumlar ve yasalar aracılığıyla sürekli olarak görülür ve yaşanır. Bu zengin ve çeşitli kültür sayesinde, Türk toplumu benimsediği ortak değerleri koruyarak ulusal kimliğini sürdürmeyi başarmakta ve bu sayede yaşayan bir millet olarak varlığını devam ettirmektedir.

milli kültür kültür milli kültür ögeleri dil gelenek

Tuba Uyar

Tuba Uyar

Blog Yazarı

Aralık doğumdur. İskenderun/ Hataylıdır. Konya Necmettin Erbakan üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Öğretmenliği (BÖTE) bölümünden mezun olmuştur. yılında Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne başlamıştır, halen devam etmektedir. Yüz yüze İş güvenliği, online olarak içerik editörlüğü eğitimleri almıştır. Dijital İllüstratör çizimleri yapmakta ve yazar olarak çalışmaktadır.

Bu yazımızda kültürel değerlerimizi korumak için neler yapmalıyız maddeler halinde kısaca olarak bilgi aktaracağız.

Kültür, zaman içinde oluşur. Gelenek ve göreneklerin, örf ve adetlerin ve dini inanışların yoğrulmasıyla birlikte bir inşa süreci yaşar. Kültürel değerler nesilden nesle aktarılan değerlerdir. Bir milletin kalıcı olmasını ve devamlılığın sağlar.

Bu bağlamda kültürel değerler, bir millete özgü değerlerdir. Bir ülkenin coğrafi özellikleriyle birlikte değişebilir. Coğrafi özellikler, tarih şuuru, bilimsel argümanlar tümüyle kültürel değerleri oluşturur. Kültür, bir toplumun ayırt edici özelliğidir. Bu nedenle toplumu besleyen dinamiklerin oluşturduğu bir kavramdır.

Kültürel değerlerimizi korumak için şunları yapmalıyız:

*Tarihi şuur sahibi olmalıyız.

*Yaşadığımız ülkenin coğrafi konumunu tam olarak bilmeliyiz.

*Yaşadığımız ülkenin özelliklerini bilmeliyiz.

*İçinde bulunduğumuz toplumu tanımalıyız.

*İçinde bulunduğumuz toplumun değerlerini korumalıyız.

*Eğitim, öğretim, sağlık, adalet gibi hizmet kavramlarını geliştirmeliyiz.

*Dil, din, tarih kurumları kurmalıyız.

*Kütüphaneler, okullar, hastaneler inşa etmeliyiz.

*Nüfusun artması için yatırımlar yapmalıyız.

*Yeni nesillere kültürümüzü tanıtmalıyız.

*Nesillerin kültürü tanıması için seminerler, sempozyumlar, konferanslar, etkinlikler ve dersler düzenlemeliyiz.

*Kültürel değerlerin korunması için devlet desteği gerekir.

*Kültürel değerlerin korunması için bireysel katkı gerekir.

*Gelenek ve göreneklerin, örf ve adetlerin yaşanması gerekir.

Kültürel değerler eğitim sayesinde korunur. Zaman içinde kökleşir ve yerleşik hale gelir. Kültürel değerler çok çabuk etkileşime girer. Bu nedenle farklı kültürlerden etkilenmeyi önlemek için sürekli tazeliğini koruması gerekir.

Kültürel Değerlerimizi Korumak İçin Neler Yapmalıyız Maddeler Halinde Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır