iskender pala od ekşi / iskender pala - sayfa 23 - ekşi sözlük

Iskender Pala Od Ekşi

iskender pala od ekşi

od bir yunus romanı

  • bitireli günler olmasına rağmen etkisinden kurtulamadığım kitap.
    çok akıcı, aşk dolu çevremdeki herkes okusun, kitap hakkında konuşabilelim istiyorum.

  • kitaptan alıntıdır;

    biliyorum,
    "biz bu ilden gider olduk,
    kalanlara selam olsun." demişti
    yine biliyorum,
    "bizim için hayır dua kılanlara selam olsun." demişti
    ve sevgili'ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile,
    aşkınının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum
    şimdilerde ona kimisi aşık yunus,
    kimisi biçare yunus diyor ya, desinler.
    yahut yunus dedem, tapduk yunus, miskin yunus
    derviş yunus varsın onu da desinler.
    ve türk yurtlarında, onu en çok "bizim yunus" diye çağırırlar.
    biliyorum.

    ten fanidir, can ölmez,
    çün, gitti geri gelmez.
    ölür ise ten ölür.
    canlar ölesi değil.

  • katre-i matem'deki heyecandan ve şah&sultan'daki sürükleyicilikten sonra nazarımda biraz sönük kalmış olsa da yine eli içimize dokunmuş güzel bir iskender pala romanı.

  • (bkz: iskender pala)'nın bizim yunusun (bkz: yunus emre) insanın içine işleyen hikayesini anlattığı son romanıdır.

  • iskender pala romanı

    odun'un od'undan geliyor kitabın adı. ateş demekmiş.

    yunus emre'nin hayatını anlatan bir roman.

    ben sevmiyorum bu tarz uhrevi, ilahi bir dil kullanılan kitapları. böyle mana alemi, marifet, hakikat, niyaz, nefis falan. içim şişiyor benim. dervişlik, mürşidlik. zaten dervişlik de çok acayip bir olay. ne güzel öyle hayattan izole olup yaşamak. asıl maharet hayatın içindeyken, sabah işe gidip akşam gelir şekilde bir hayat yaşarken allah'ı akıldan çıkarmamak, günaha sapmamak. öyle bir odaya çekilip, hayata karışmadan babam da günah işlemez. sen günde onlarca insanla muhatap olup günahtan uzak durabiliyor musun, bana onu de hacı.

    üstelik bu dervişlik, ''hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete hazırlan'' lafzına da aykırı bana kalırsa.

    bana ters yani. ha yunus emre candır, canandır o ayrı.

    o kadar yunus emre deyip de bir dörtlüğünü anmadan olmaz:

    dertli ne ağlayıp gezersin burda,
    ağlatırsa mevla'm yine güldürür.
    nice aşık kondu göçtü buradan,
    ağlatırsa mevla'm yine güldürür.

    funduszeue.info

  • birçok iskender pala kitabını okumuş birisi olarak okumaya başladığımda sıkıldığım ancak okudukça okumaya devam ettiğim ve okunmaya değer bir iskender pala kitabı olduğuna kanaat getirdiğim bir kitap oldu. yunus emre için kurcalanması gereken güzel de bir kaynak olmuş. edebi açıdan bir babilde ölüm istanbulda aşk; akıcılık olarak bir şah ve sultan değilse de başka bir tadı var. benim gibi imanı yarım yamalak olan adamın bile gönül telini titretti doğrusu.

  • işim dolayısıyla genelde ofis, metro, otobüs gibi ortamlarda kitap okumaya fırsat bulduğum için ancak bir ayda bitirebildiğim, yazarının siyasi görüşü ve politik yakınlıkları nedeniyle kendimi sürekli baskı altında hissederek okuduğum ve beni etkileyici finaliyle derinden vurmuş bir yunus romanı.

  • yunus emre'nin başından geçen doğaüstü olayları küçükken aile büyüklerimden dinlemiş, küçücük çocuk olduğumdan olsa gerek çok etkilenmiştim. bu kitapta o mucizeleri ve yunus'un hayatına dair birçok şeyi daha derli toplu, acıkı ve kronolojik şekilde okuyunca çok daha fazla etkilendim. iskender pala'nın emeğine sağlık, ortaya şahane bir eser çıkarmışlar.

    spoiler

    kaderin cilvesi ailenin tüm erkeklerini benzer hayatlara sürüklemiş. mevlana'nın, "bulunduğum makama gelene kadar hep yunus'un ayak izlerine rastladım" demesi bile, yunus emre'nin ne güzel bir insan olduğunu kanıtlamaya yetiyor.

    spoiler

    allah'a inanın ya da inanmayın ama bu kitabı mutlaka okuyun. yunus emre, bizim yunus

  • hıh ünlemleri ile sinir eden kitap. bildiğin kız tribi abi bu ne diye edebi bir kitabın karakterlerinin ağzına sakız edersin.

  • yunus emre'nin daha yakından tanınması için edebiyat öğretmenlerine dağıtılan kitap. roman o, roman! kurgu yani. ama tarihi, romanlardan öğrenen bir millet olduğumuz için çok da şaşırmadım. neyse, bir gün kurgunun ne olduğunu anlayacak insanlar. umarım.

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

od

  • "babil'de ölüm istanbul'da aşk" isimli kitabına hayran kaldığım iskender pala'nın yunus emre'yi anlattığı kitabıdır. kitabın edebi olarak doyurmayan fazlasıyla sade bir anlatımı var. tam kitap bir şeye benzedi diye düşünürken bitiverdi. sanki kitabın okuduğumdan daha fazla sayfası eksik gibiydi.
    yunus'u yunus yapan o acı hayat hikayesi çok daha güzel kurgulanabilirdi diye düşünmekteyim. ama siz edebiyatı boş verin, "yunus'u bu hayat neylemiş gelin görün" diyorum ve bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

    spoiler

    "ilk rastladığı kişiye mutlaka, "doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi?" diye sorar, cevap ne olursa olsun, "bütün insanlar doğru olsaydı, yiğitliğe lüzum kalmazdı!" derdi"

    spoiler

  • sadece son sayfası için bile okunabilesi bir kitap.

  • yunus emre yi anlama kılavuzu gibi bir roman.. tek eleştirebileceğim tarafı sonunun daha güzel bağlanabilecek olması..

  • iskender pala "od"

  • genel olarak beğendiğim kitap. ama kitabın sonundaki buluşmanın hiçbir şekilde beklentilere cevap vermediğini düşünüyorum.

  • derviş zihniyeti konusunda güzel bilgiler edinilebilecek hafif bir kitap.. hemen herkesçe bilinen yunus emre hazretlerinin menkıbelerini derleyip toparlayıp kronolojik bir akış içerisinde tam bir hayat hikayesi gibi, ama neticede roman üslubuyla sunuyor..

    ne olursa olsun faydalı..

    tek bir şeye takılıyor hakir zihnim:

    bu kitabı yazacak kadar hz. yunus'a aşina birinin, kitabın kapağına dev harflerle "iskender pala" yazmasını anlayamadım.. uzun uzun baka kaldım ve derin düşüncelere daldım sonra..

  • ks. origin and destination

    uzun uğraşlar sonucu bulduğum için paylaşmak istedim.

  • o değilde i.p'nin bu romanı için, ciddi manada rahat okunabilen bir roman diyebiliriz. diğerleri gibi değil. aynı yunus gibi, sanki yunus'a yaraşır bir sadelik ve yalın bir anlatımla. buradan yok basit olmuş, yok edebiyatı zayıf, yok daha iyi yazılabilirdi diyenleri kınıyorum bu sebeple.

    yunus'a olan merakım liseye yeni başladığımda falan başlamıştı. esasen kötü başlamıştı. çünkü herkesin yana yakıla övdüğü, öğretmenlerimizin bize met ettiği yunus'un yazdıkları bana çok basit, sıradan ve yavan geliyordu. mesele yazılanları anlamamak değildi, ama ne bileyim hiçbir derinlik bulamıyordum. hele ki yunus emre'ye hayran edebiyat hocamızın, her dersi sakin sakin işlerken, söz konusu ''tasavvuf edebiyatı'' olunca her lafı yunus emre'ye bağlaması ve normal ders işleyişinden çıkıp, yunus'u sanki ilk defa sınıfta anlatırmışçasına daha bir heves ve aşkla anlatması garibime gidiyordu. aslında garibime de gitmiyordu da, sınıftaki her öğrenci gibi bana etki etmiyordu. hatta bazı bazı sinirimi de bozuyordu.

    bir gün dayanamadım ve edebiyat hocamı herkesin sınıfı boşalttığı bir sırada yakalayarak bir şey sorma bahanesiyle konuyu esas meseleye getirdim. hocam dedim, 'yunus emre şiirleri çok basit.. şey.. yani basit gibi değil mi? sanki bunu herkes yazabilirmiş gibi duruyor. ama tabii çok önemli bir şair' hoca bana baktı baktı baktı.. yok yok, öyle derin derin bakmadı olaya heyecan gelsin diye şey ettim. direkt şöyle dedi: ''tabii ya, tabii ki basit. sen bugün eve git bir dene bakalım yunus emre gibi şiir yazmayı. olacak mı?''

    yok dedim. ben nasıl yazayım hocam, anlamam hocam dediysem de adam ''canım illa kalemi eline alıp bir şey yaz demiyorum ben sana. yazmayı bir dene bakalım'' sonra beni okulun kütüphanesine götürüp, bir derleme buldu. elime kitabı alınca başıma bir bela aldığımı anladım. resmen hocanın elline ''al da at dercesine'' bir ödev verme golü hazırlamıştım.

    eve gidince tabii ki şiir yazmayı denemedim bile. sadece kitaba bir göz atayım, yarın hocaya denk gelirde bana soru sorarsa ''yok ben yapamadım hocam ama kitabı okudum, çok beğendim.'' falan derim diye. sonra biraz kitaba bakınınca kitap tam olarak sarmadı ama ''bir deneyelim nasıl olacak'' diye düşündüm ve şiirlerle oynamaya başladım. kelimelerin yerine başka bir şey bulmaya, ahenge göre başka bir şey türetmeye çalıştım. dizimlere baktım. hece ölçülerini falan belirledim, uyak düzenlerini kurcaladım ve onlara uygun başka sözler bulmaya çabaladım. olmadı. ''e be salak! tabii olmaz, olmayı mı bekliyordun? yunus gibi şiir yazmayı..'' diyorum şimdi kendime ama.. o zaman öyle dememiştim. denemeye teşebbüs etmiştim. velhasıl yazamayınca kitabı bir daha karıştırmaya başladım. bana basit gibi gelen o uyak örgülerini es geçip kelimelere yoğunlaştım. hızla ve düşünmeden rahat okunabilmesinin de etkisiyle esasen o kelimelerin pek çok şeyi, bir şeyle anlattığını gördüm. kelimelerin sadece anlama değil manaya oturtunca ve tekrar okuyunca şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum.. ve o dediğimi hiç unutmuyorum: çok güzelmiş ya!

    mesela o zamana kadar sadeli hep takıp takıştırmamak, sürüp sürüştürmemek, giyinip kuşanmamak olarak algılardım ama sonra sadeliğin bunlarla hiçbir ilgisi olmadığını; sadeliğin sadece fazlalıklarla, aşırılıklarla muhakame edilmesi gerektiğini kavradım. her şeyin bir yeri, her söz ve davranışın bir usulü olduğunu; esas önemli olanın ölçüyü bilmek olduğunu anladım. mesele ''hiç yok'' değil idi ve mesele ''fazla'' değil idi.. ne az idi ne de çok idi.. mesela sadece ''ayarını'' bilmekti. bu güzel oldu.

    sonra.. sonra hocamla karşılaşıp da gülerek yanına gidince ''hocam ben galiba anladım ama tam ne anladığımı bilmiyorum'' gibi bir şey söyledim. sandım ki hoca bunuhn üzerine sınıftaki gibi nutuklar atacak. hiçbir şey demedi ve sadece ''iyi, güzel. kitabı tekrar kütüphaneye bırak'' dedi. kitabı kütüphaneye bıraktım.

    şimdi od'a da ''basit'' diye birkaç eleştiri yapıldığı gözüme çarpınca da, o zamanlardaki bana ''basit'' gelen yunus'u hatırladım. böyle.

    spoiler

    tanrı içimde bir sancı.

    spoiler

    spoiler

    eski çatışmalarım, ırmak ile göl arasındaki tereddütlerim denizde sükun bulacağa benziyordu.

    spoiler

    spoiler

    ben de benden içeri yürüdüm. durmadan yürüdüm, dinlenmeden yürüdüm

    spoiler

    .
    .

    spoiler

    her zerresinde bir sağlık duy bedeninin, insan oğlu; her hücresinden bir inilti işit!.. bir şehirsin çünkü sen, büyük ve derin.. yok yok !.. bir değil, belki binlerce şehirsin hem!.. ölümsüz ve doğumsuz, uçsuz ve bucaksız deryasın.. sayısız balıklar bulunur her deryada.. neden reddetmedesin sendeki erdemleri? ve ne diye inkarcı başını kaşıyarak geçmede günler?!.. ey insan! ne diye dönüp durmadasın şu dünya denen mumun çevresinde şimdi; pervane misin? öyleyse yak kanatlarını muma, yak ve arın. çünkü bir nursun sen, nurdansın hani tanrı'nın nurundan ateşten değil hani şeytanın ateşinden uyan ey insan, her şey 'ben'den doğdu hep; benlikten doğdu bütün aptallıklar, bütün kötülükler benlikten doğdu öyleyse hep benden olsun feryadın, bütün şikayetlerin hep benden çünkü ölüm var. herkese kendi rengindedir ölüm iyi de görünür parlak bir aynada, kötü de!.. aynada güzeldir güzelse yüz, çirkin yüz de çirkin elbet! ölümden korkup kaçıyorsan eğer, kendi çirkinliğindir seni kaçıran ölümün yüzü değil çünkü çirkin olan, belki kendi yüzündür de aynada yansımıştır. iyininde sende büyümüştür fidanı çünkü, kötünün de kendi elinle kazandığındır güzel de, hem çirkin de her doğan ölür elbet! ölüm iki dudakla söz arasındadır

    spoiler

  • sebnem ferah'in uzun zamandir beklenen albumu, on satisi baslamis bile.

  • funduszeue.info?id=

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

od

  • "babil'de ölüm istanbul'da aşk" isimli kitabına hayran kaldığım iskender pala'nın yunus emre'yi anlattığı kitabıdır. kitabın edebi olarak doyurmayan fazlasıyla sade bir anlatımı var. tam kitap bir şeye benzedi diye düşünürken bitiverdi. sanki kitabın okuduğumdan daha fazla sayfası eksik gibiydi.
    yunus'u yunus yapan o acı hayat hikayesi çok daha güzel kurgulanabilirdi diye düşünmekteyim. ama siz edebiyatı boş verin, "yunus'u bu hayat neylemiş gelin görün" diyorum ve bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

    --- spoiler ---

    "ilk rastladığı kişiye mutlaka, "doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi?" diye sorar, cevap ne olursa olsun, "bütün insanlar doğru olsaydı, yiğitliğe lüzum kalmazdı!" derdi..."

    --- spoiler ---

  • sadece son sayfası için bile okunabilesi bir kitap.

  • yunus emre yi anlama kılavuzu gibi bir roman.. tek eleştirebileceğim tarafı sonunun daha güzel bağlanabilecek olması..

  • iskender pala "od"

  • genel olarak beğendiğim kitap. ama kitabın sonundaki buluşmanın hiçbir şekilde beklentilere cevap vermediğini düşünüyorum.

  • derviş zihniyeti konusunda güzel bilgiler edinilebilecek hafif bir kitap.. hemen herkesçe bilinen yunus emre hazretlerinin menkıbelerini derleyip toparlayıp kronolojik bir akış içerisinde tam bir hayat hikayesi gibi, ama neticede roman üslubuyla sunuyor..

    ne olursa olsun faydalı..

    tek bir şeye takılıyor hakir zihnim:

    bu kitabı yazacak kadar hz. yunus'a aşina birinin, kitabın kapağına dev harflerle "iskender pala" yazmasını anlayamadım.. uzun uzun baka kaldım ve derin düşüncelere daldım sonra..

  • ks. origin and destination

    uzun uğraşlar sonucu bulduğum için paylaşmak istedim.

  • o değilde i.p'nin bu romanı için, ciddi manada rahat okunabilen bir roman diyebiliriz. diğerleri gibi değil. aynı yunus gibi, sanki yunus'a yaraşır bir sadelik ve yalın bir anlatımla. buradan yok basit olmuş, yok edebiyatı zayıf, yok daha iyi yazılabilirdi diyenleri kınıyorum bu sebeple.

    yunus'a olan merakım liseye yeni başladığımda falan başlamıştı. esasen kötü başlamıştı. çünkü herkesin yana yakıla övdüğü, öğretmenlerimizin bize met ettiği yunus'un yazdıkları bana çok basit, sıradan ve yavan geliyordu. mesele yazılanları anlamamak değildi, ama ne bileyim hiçbir derinlik bulamıyordum. hele ki yunus emre'ye hayran edebiyat hocamızın, her dersi sakin sakin işlerken, söz konusu ''tasavvuf edebiyatı'' olunca her lafı yunus emre'ye bağlaması ve normal ders işleyişinden çıkıp, yunus'u sanki ilk defa sınıfta anlatırmışçasına daha bir heves ve aşkla anlatması garibime gidiyordu. aslında garibime de gitmiyordu da, sınıftaki her öğrenci gibi bana etki etmiyordu. hatta bazı bazı sinirimi de bozuyordu.

    bir gün dayanamadım ve edebiyat hocamı herkesin sınıfı boşalttığı bir sırada yakalayarak bir şey sorma bahanesiyle konuyu esas meseleye getirdim. hocam dedim, 'yunus emre şiirleri çok basit.. şey.. yani basit gibi değil mi? sanki bunu herkes yazabilirmiş gibi duruyor. ama tabii çok önemli bir şair' ... hoca bana baktı baktı baktı.. yok yok, öyle derin derin bakmadı olaya heyecan gelsin diye şey ettim. direkt şöyle dedi: ''tabii ya, tabii ki basit. sen bugün eve git bir dene bakalım yunus emre gibi şiir yazmayı. olacak mı?''

    yok dedim. ben nasıl yazayım hocam, anlamam hocam dediysem de adam ''canım illa kalemi eline alıp bir şey yaz demiyorum ben sana. yazmayı bir dene bakalım'' sonra beni okulun kütüphanesine götürüp, bir derleme buldu. elime kitabı alınca başıma bir bela aldığımı anladım. resmen hocanın elline ''al da at dercesine'' bir ödev verme golü hazırlamıştım.

    eve gidince tabii ki şiir yazmayı denemedim bile. sadece kitaba bir göz atayım, yarın hocaya denk gelirde bana soru sorarsa ''yok ben yapamadım hocam ama kitabı okudum, çok beğendim.'' falan derim diye. sonra biraz kitaba bakınınca kitap tam olarak sarmadı ama ''bir deneyelim nasıl olacak'' diye düşündüm ve şiirlerle oynamaya başladım. kelimelerin yerine başka bir şey bulmaya, ahenge göre başka bir şey türetmeye çalıştım. dizimlere baktım. hece ölçülerini falan belirledim, uyak düzenlerini kurcaladım ve onlara uygun başka sözler bulmaya çabaladım. olmadı. ''e be salak! tabii olmaz, olmayı mı bekliyordun? yunus gibi şiir yazmayı..'' diyorum şimdi kendime ama.. o zaman öyle dememiştim. denemeye teşebbüs etmiştim. velhasıl yazamayınca kitabı bir daha karıştırmaya başladım. bana basit gibi gelen o uyak örgülerini es geçip kelimelere yoğunlaştım. hızla ve düşünmeden rahat okunabilmesinin de etkisiyle esasen o kelimelerin pek çok şeyi, bir şeyle anlattığını gördüm. kelimelerin sadece anlama değil manaya oturtunca ve tekrar okuyunca şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum.. ve o dediğimi hiç unutmuyorum: çok güzelmiş ya!

    mesela o zamana kadar sadeli hep takıp takıştırmamak, sürüp sürüştürmemek, giyinip kuşanmamak olarak algılardım ama sonra sadeliğin bunlarla hiçbir ilgisi olmadığını; sadeliğin sadece fazlalıklarla, aşırılıklarla muhakame edilmesi gerektiğini kavradım. her şeyin bir yeri, her söz ve davranışın bir usulü olduğunu; esas önemli olanın ölçüyü bilmek olduğunu anladım. mesele ''hiç yok'' değil idi ve mesele ''fazla'' değil idi.. ne az idi ne de çok idi.. mesela sadece ''ayarını'' bilmekti. bu güzel oldu.

    sonra.. sonra hocamla karşılaşıp da gülerek yanına gidince ''hocam ben galiba anladım ama tam ne anladığımı bilmiyorum'' gibi bir şey söyledim. sandım ki hoca bunuhn üzerine sınıftaki gibi nutuklar atacak. hiçbir şey demedi ve sadece ''iyi, güzel. kitabı tekrar kütüphaneye bırak'' dedi. kitabı kütüphaneye bıraktım.

    şimdi od'a da ''basit'' diye birkaç eleştiri yapıldığı gözüme çarpınca da, o zamanlardaki bana ''basit'' gelen yunus'u hatırladım. böyle.

    --- spoiler ---

    ... tanrı içimde bir sancı.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    eski çatışmalarım, ırmak ile göl arasındaki tereddütlerim denizde sükun bulacağa benziyordu.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    ben de benden içeri yürüdüm. durmadan yürüdüm, dinlenmeden yürüdüm...

    --- spoiler ---

    .
    .

    --- spoiler ---

    her zerresinde bir sağlık duy bedeninin, insan oğlu; her hücresinden bir inilti işit!.. bir şehirsin çünkü sen, büyük ve derin.. yok yok !.. bir değil, belki binlerce şehirsin hem!.. ölümsüz ve doğumsuz, uçsuz ve bucaksız deryasın.. sayısız balıklar bulunur her deryada.. neden reddetmedesin sendeki erdemleri? ve ne diye inkarcı başını kaşıyarak geçmede günler?!.. ey insan! ne diye dönüp durmadasın şu dünya denen mumun çevresinde şimdi; pervane misin? öyleyse yak kanatlarını muma, yak ve arın. çünkü bir nursun sen, nurdansın... hani tanrı'nın nurundan... ateşten değil... hani şeytanın ateşinden... uyan ey insan, her şey 'ben'den doğdu hep; benlikten doğdu... bütün aptallıklar, bütün kötülükler benlikten doğdu... öyleyse hep benden olsun feryadın, bütün şikayetlerin hep benden... çünkü ölüm var. herkese kendi rengindedir ölüm... iyi de görünür parlak bir aynada, kötü de!.. aynada güzeldir güzelse yüz, çirkin yüz de çirkin elbet! ölümden korkup kaçıyorsan eğer, kendi çirkinliğindir seni kaçıran... ölümün yüzü değil çünkü çirkin olan, belki kendi yüzündür de aynada yansımıştır. iyininde sende büyümüştür fidanı çünkü, kötünün de... kendi elinle kazandığındır güzel de, hem çirkin de... her doğan ölür elbet!... ... ölüm iki dudakla söz arasındadır...

    --- spoiler ---

  • sebnem ferah'in uzun zamandir beklenen albumu, on satisi baslamis bile.

  • http://www.esenshop.com/detail.aspx?id=72069

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası