neslican tay anısına / Neslican Tay - Vikipedi

Neslican Tay Anısına

neslican tay anısına

Neslican Tay anısına heykel

DUVAR - Kansere karşı mücadelesiyle tanınan Neslican Tay anısına heykeli yapıldı. Bodrum Metalart Sanat Atölyesi sanatçıları Mustafa, Kadir ve Mehmet İşeri tarafından yapılan Tay'ın heykeli, Bodrum Belediyesi'ne hediye edildi. Çelikten heykel, belediye bahçesine yerleştirildi.

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Neslican Tay'ın umut ve azim dolu yaşam mücadelesinin milyonlarca insana ve özellikle de kanser hastalarına ilham olduğunu belirterek, "Anısıyla hayata tutunan her can için minnettar olacağız, onu asla unutmayacağız" dedi.

Neslican Tay

Kanser hastalığına karşı yürüttüğü mücadele ile tanınan ve kendisine “Demir Kadın” diyen Neslican Tay, kanseri üç kez yenmeyi başarmıştı. Tay, kanser tedavisi gördüğü hastanede vefat etmişti. (Kaynak: MA)

MERYEM ÇANKAYA

           Neslican Tay…Hayatı kitap olacak kadın...Mücadelesiyle hayran bırakan kadın…Kalplere dokunan kadın…Gördüğüm,tanıdığım en azimli misafir…

           Henüz daha taze bir şekilde yüreğimizde acısını hissettiğimiz Neslican’ımızın vefatı sonrası yapılan bazı yorumları “ Bu kadar da olmaz” diyerek dinledim. Medyada çıkan bazı yazıları şaşkınlıkla okudum. Kanım dondu.Bu yorumlardan bazıları şöyle:”Neslican Tay ölmüş,bir primciden daha kurtulduk” , ”Bu kıyafetlerle cennete gitmesi zor” ya da “Bu hastalığa rağmen ders almamış, ibret olsun” gibi. Bir insanın durumu hakkında bu denli hadsizce hüküm verip din polisliğine soyunan,dinden bihaber olan kişiler yaptıkları şeyin ne denli günah ve iğrenç olduğunun farkında bile olmamaları ayrı bir trajedi. Her gün okuduğu(anlamadan) Fatiha süresinde geçen “Hesap gününün sahibi Allah’tır” ayetini bilmeden insanların cennete veya cehenneme gideceğine karar verme cüretinde bulunan bu insanlar en hafif tabiriyle kötü niyetlidir. Hiç düşündüler mi ki bizim başımıza gelmeyeceğinin garantisi var mı diye?Bu yorumları yapanlar sadece 1 dakika ailelerini Neslican’ın ailesinin yerine koysalar,ne hissederlerdi acaba?Hiç düşündüler mi ki Neslican’ın yerinde ben olsaydım ne yapardım,nasıl davranırdım diye? Ya da hiç düşündüler mi ki;benim bir engelim,bir hastalığım olsa o kadar ağrının,hayat zorluğunun içinde aynı ışıltıyı,aynı gülümsemeyi gösterebilir miydim diye? O kadar uykusuzluğa, ilaçlara, dışlanmaya,toplumdaki cehaletin getirdiği davranışlara dayanabilirler miydi? Hayatının baharında, sadece 21 yaşında olan gencecik bir kızın gösterdiği muhteşem olgunluğu gösterebilirler miydi?

         Neslican  kısacık hayatında belki cismen iyileşerek değil ama ruhen iyileştirerek yaşadı. O kadar ağrının içinde sanki acımıyor der gibi gülümsedi. Bütün kader arkadaşlarına örnek oldu, hayata bağladı. Konuşmalarıyla  ilham kaynağı oldu.Nilüfer bitkisi gibi içinde bulunduğu tüm ağır koşullara rağmen çiçek olup açtı.

        Ölüm benim nazarımda en büyük hakikat ve en büyük nasihat.Ölümüyle bile aslında ders verdi.Vefatıyla farklı düşüncedeki milyonlarca insanı biraraya getirdi. Verenin de alanın da O olduğunu, şarkıda da dediği gibi “ölümden başkası yalan” gerçeğini, çoğumuzun hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığı şu yalan dünyada biz kullara asıl hakikati hatırlattı.Bize yeniden muhasebe ettirdi.Bize ölenin beden olduğunu,ruhun ölmediğini gösterdi.Çoğu insanın yapamadığını yaptı.İz bıraktı.

       Köyümüzden, özümüzden, ürünlerimizden, ürettiklerimizden ve  samimi niyetimizden uzaklaştıkça daha çok canlarımızı bu tarz hastalıklardan dolayı kaybedeceğiz. Allah hastane koridorlarında şifa bekleyenlerin yar ve yardımcısı olsun.Neslican ve onun gibi gerçek aleme intikal eden tüm canlarımıza Allah rahmet eylesin. Kabirleri nurla dolsun.Allah ailelerine sabır ve dayanma gücü versin.Allah-u Teala  hepimizi hiçlik bilincine varıp,ölmeden önce uyananlardan eylesin.Hepimizin Mevlana’nın dediği gibi “Ölüm günüm,düğün günümdür” dediği gibi bir ölüme kavuşması ve bu doğrultuda  hayatını yaşayanlardan olması duasıyla, el-Fatiha.

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.Bakara:156

Bu yazı toplam 46756 defa okunmuştur

30 Eylül 2019

Yapılan araştırmalara göre; insanların dünyada en çok korktuğu şey, kendini bilememek, bunamak, unutmak. İkincisi ise kanser olmak. DSÖ 2018 yılında tahmini olarak 9,6 milyon insanın ölümünün kanserden kaynaklandığını ve dünyada ikinci gelen ölüm nedeninin kanser olduğunu belirtiyor. Yani bu durumda dünyadaki 6 ölümden birinin nedeni kanser. Amerikan Ulusal Kanser Ensititüsü ise 2013- 2015 verilerine dayanarak, insanların yaklaşık yüzde 38, 4’ünün yaşamlarının bir kısmında kansere yakalanacağını öngörüyor. Yani kanserle mücadele global bir mesele.

Dünya ve Türkiye tüm bu sorunlarla mücadele ededururken, Türkiye bu mücadelesi ile öne çıkan birini tanıdı. Neslican Tay.

Kendi mücadelesi adeta bir “Milli Mücadele” haline geldi. Onun hikayesini ülkemizde duymayan kalmadı. Doktorların geç teşhis ettiğini söylediği tümör bir bacağını kapladı. Bacağını kaybetmemesi için hem kendisinin hem de doktorların bu cephedeki yoğun mücadelesi ve verdikleri yoğun kemoterapi maalesef sonuç veremedi. Biz diyelim ampütasyon, siz diyin bacağın kesilmesi . Bu cephedeki savaş kaybedildi ve 19 yaşında da bacağını kaybetti. Kanser temizlendi derken gene ve gene ve gene halının altında tümörler birikti. Omurgalı duruş sergileyen bacaksız Neslican kanserle ona meydan okuyarak yaşadı. Ayakta kalmaya çalışırken, hayatta da kalmaya çalıştı. Dillere destan mücadelesi, sosyal medyada da destan oldu. Renksiz tedavi sürecine renk kattı. Başkalarını da boyadı. “Kaybetsem de mücadele ederken kaybedeceğim” diyerek tam bir komutan gibi konuştu. Hepimizi kendine hayran bıraktı. DSÖ’nün belirttiği en yoğun ve ağır kemoterapiyi de alsa soyadıyla müsemma yavru at gibi mücadelesini sürdürdü Neslican Tay. Kararları ile yaptıkları ile umutlu oldu, umut verdi. Kanserden daha hızlı olmaya, ondan daha çok çalışmaya çalıştı, kanserin çabalarını boşa çıkarmaya çalıştı. Olmadı belki. Ama Türkiye’de hala hastasıyla, sağlık çalışanı ile onbinlerce insanın kanserle mücadelesi devam ediyor.

Kanser özel sayımızda Türkiye’de kanser nasıl yönetiliyor? Ulusal kanser politikamız” nedir? sorularını sorduk. Cevaplarını verebildik mi? Büyük ölçüde bu sorunun cevabı maalesef hayır oldu. Yönetim konusunda ise şu söz geliyor aklıma: “Çiçek hastalığı eradike edildi, sıra kötü yönetimde.” Ama herkes kendi cephesinde bir şeyler yapıyor elbet.

Kanser nasıl yönetiliyor? sorusunun cevabına gelirsek; dergi sayfalarımızda ilgili kurumların bir iletişimsizlik içinde ve eşgüdümlü çalışmadığı bilgisi yer alıyor. Peki Türkiye kanseri gerçekten nasıl yönetiyor? Hayatımızın her alanında uygulamamız gereken insan odaklı profesyonel yönetim anlayışını kanser yönetiminde gerçekleştirebiliyor muyuz?

Kanser hastalarının ortalama yüzde 75’inin radyoterapi tedavisi aldığı günümüzde, radyoterapi cihazlarının kontrolsüz alındığı ve ülkede ihtiyaca göre dağılmadığı bildiriliyor. Cihaz sayısı artarken, artan hasta yükünü karşılayacak yetişmiş eleman eksikliğinden bahsediliyor.Kanser tedavisinde her hastanın tüm tedavisi boyunca doğru merkez ve adreste olmadığı da bildiriliyor. Özel sağlık merkezlerinin teknoloji ve cihaz reklamı yaparlarken, asıl bu cihazları kullanan doktorların geri planda kaldığı ve silikleştiridiği cümleleri de dikkat çekiyor. SUT geri ödemelerinin düşüklüğünden hiç bahsetmesekte olur. Sektörde olupta bu meseleyi duymayanımız kalmadı çünkü. Öte yandan tarama programları artmışken halkın maalesef bunlara ilgisinin, bilgisinin ve ulaşımının da görece daha iyi ama eksik olduğu ifade edilirken, hekimlerin de bu hizmetlerin bir çoğundan haberinin olmadığı belirtiliyor.

Önemli ölçüde önlenebilen ve erken teşhis edilebilen kanser hastalığında artık birçok kanser türü kronik hastalık olarak kabul ediliyor. Bu şartlarda artık kanser yönetim felsefesi oluşturulması gerektiğine de dikkat çekilirken; psikoonkoloji, palyatif bakım, onkolojik sosyal hizmet, kanser ve uğraş terapileri, manevi bakım, üreme sağlığı, onkolojik klinik araştırmalar, gerçek yaşam veri birimi, kanser okulu, günlük yaşam ile ilgili bilgilendirme, ilaç danışma merkezi, yas danışmanlığı, onkolojik rehabilitasyon merkezi, evde ve hastanede bakım yanında manevi bakım, kanser okulu, şefkat eli mağazaları gibi bazı uygulamalar ve kavramlar kanser meselesine eğilirken mücadelenin ne çok cephesi olduğunu gösteriyor.

Peki sağlık sistemimiz kanser ile nasıl mücadele ediyor? Tedbir boyutu ile, ilacı ile, sağlık çalışanları ile sağlık teknolojisi ile bu mücadelede üstümüze düşeni yapıyor muyuz? Her şeyin üstümüze üstümüze gelmesini mi ? bekliyoruz. Kansere zemin hazırladığı söylenen; gıdasıyla, havasıyla, plastiğiyle, yoğun stresi ve genetik geçiş ile nasıl barışık yaşıyoruz? Ya da hangilerine küsüp yeni bir sayfa açıyoruz?

Peki sağlık sistemlerinin amacı ne olmalı? Devletin üstüne ne düşüyor? Sağlık çalışanlarının üstüne ne düşüyor? Bizim üstümüze ne düşüyor? Neyse bırakalım bu klişeleri. Herkes kendini , sınırlarını, neler yapabileceğini ve neler yapması gerektiğini aslında az çok biliyor.

Kanser alanında hız, tasarruf ve yeni bakış açıları sunan yapay zeka bizden daha hızlı. Bir yılda 150 binden fazla kanser araştırma makalesinin yayınladığı günümüzde bir hekimin bu makalelerin hepsini okuması mümkün değil. Oysa yapay zeka kısa süre içinde tüm makaleleri okuyup öneriler sunabiliyor. Öte yandan teşhis ve tedavide bizden daha başarılı ve doğru çalışabildiği öngörülen ve de kısmen görülen yapay zeka destekli teşhis ve tedavilere ilgi artarken bir yandan da korku gelişiyor. Ama biliyoruz ki yapay zeka ile ilgili araştırmalar arttıkça bu mücadelede güçlü olan taraf hem sağlık çalışanları hem de hastalar ve yakınları olacak. Ama her şey ahlaklı insanlarla daha güzel olacak. Yapay zeka da…

Bu özel sayımızda hematolojik kanserler, kanserle mücadelede yerli ve milli çalışmalar, kök hücre, radyoterapi ve yapay zeka boyutuyla bir kanser özel sayısı hazırladık. Ayrıca kanser özel sayımızda sadece bu alanda değil, profesyonel hastane yönetimi, insan odaklı yönetim, sağlık bilimi okuyan öğrencilerin soru ve sorunları, yeni kalite standartları hakkında da yazılara yer verdik. Kanser hastalığının finansal toksisitesi hakkında buz dağının arkasını anlatan güzel bir derleme yazımızı da beğeninize sunuyoruz. Bir diğer kanser özel sayımızda akıllı ilaçlar, genetik ve kanser cerrahisindeki gelişmeleri dergi sayfalarımıza taşıyacağız.

Bu sayımıza katkıda bulunan tüm konuklarımıza, yazarlarımıza, sağlık yöneticilerine, teknoloji firmalarına, hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına şükranlarımızı sunuyoruz. Reklam verenlere de ayrı bir teşekkürümüz var. Siz olmazsanız biz de olamıyoruz. En odak noktamız insan ve insan odaklı olma anlayışı. Bu odağın da katkısıyla belki kansere pabucunu ters giydirebiliriz kim bilir.

Bir sonraki sayıda buluşmak üzere…

Saygılarımızla

AYŞENUR ASUMAN UĞUR
Genel Yayın Yönetmeni
Sağlık Yönetim Bilim Uzmanı
Sağlık İletişimcisi

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır