iftiradan kurtulmak için okunacak sureler / Korku ve beladan korunma duaları - Dinimiz İslam

Iftiradan Kurtulmak Için Okunacak Sureler

iftiradan kurtulmak için okunacak sureler

Haksızlığa karşı hangi dua okunur? Haksızlığa karşı okunacak dua

Haksızlığa karşı hangi dua okunur? Haksızlığa karşı okunacak dua

Haksızlığa uğrayan bir kimse, haksızlık edene beddua etmek yerine Allah'a dua etmelidir. Kimseye beddua etmeyen Peygamber Efendimiz (SAV), kendisine zulmedenlerin doğacak çocuklarını düşünürdü. Peki adalet sahibi olan Allah'a haksızlığa uğrayan kimseler hangi dua edilmelidir? İşte haksızlığa karşı okunacak dua:

Haksızlığa uğrayan bir kimse kendini üzmek ve haksızlık edene beddua etmek yerine Allah'a dua edebilir. Her şeyi gören ve işiten Allah (c.c), kulunun halinden haberdardır. O'nun adaleti her şeye galiptir. Allah-u Teala, Cebrail (A.S) vasıtası ile Hazreti Peygamber'e (S.A.V) şöyle buyurmuştur. ''Kim sana zulüm ve haksızlık yaparsa, kimden bir para alacağın olmasına rağmen alamıyorsan o zaman duanı eksik etme.'' Buradan da anlaşılacağı gibi dua her dileğin anahtarıdır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V) kimseye beddua etmezdi. Mekke dönemlerinde İslam'ı tebliğ etmek için Medine'ye giden Peygamber Efendimiz (SAV) birçok kişi tarafından çok kötü davranışa maruz kalmıştır. Bunun yanı sıra oradan döndüğünde ise taş yağmuruna tutulmuş ve ayakları kan içinde kalmıştır. Allahu Teala o sırada kendisine haksızlık eden kişilere yapacağı bedduayı kabul edeceğini ve kendisi isterse onları helak edeceğini bildirmiştir. Ancak Hz. Muhammed (S.A.V) ''Onların sulbünden sana ibadet edecek çocuklar doğar Ya Rabb'' diyerek haksızlığa uğramasına rağmen beddua etmemiştir.

haksızlığa karşı okunacak dua

haksızlığa karşı okunacak dua

HAKSIZLIĞA KARŞI OKUNACAK DUA:

İbn-i Sunni haksızlığa uğrayan kimse için şu duayı tavsiye etmiştir:

Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne).

Anlamı: 'Sonunda karanlıklar içinde, 'Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben kötü işler yapmışım!

Peygamber Efendimiz (SAV) de sıkıntı hissedildiği zamanlarda okunması gereken bir duayı söylemiş. O dua da şöyledir:

La ilahe illallahül’azim-ül-halim la ilahe illallahü Rabbül-Arş-il’azim la ilahe illallahü Rabbüs-semavati ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerim.

Anlamı: Allah'ım beni tüm sıkıntılarımdan kurtar. Şüphesiz sen her şeye gücü yetensin. Beni de en hayırlara vesile olacak şekilde arındır.

  • Haksız yere zulüm görmüş birisi cuma günü yatsı namazından sonra kıbleye karşı oturarak çokça 'Ya Latif' esmasını okuyup ardından Salavatı Fatih'i de çok kez okursa haksızlık yapan kişinin hatasını anlaması ve kalbinin yumuşaması,
  • Haksızlığa uğrayan kişi, kendisine zulmedenden korunmak için gün içinde 'Ya Müntekim Celle Celalüh' esmasını okumaya devam etmelidir. Allah-u Teala haksızlığa uğrayan kişinin hakkını haksızlık eden kişiden alır. Haksızlık ile karşı karşıya kalındığında, bu esma ile hakkının alınması için haksızlık edeni Allah'a havale eden kişinin kısa zamanda haksızlıktan kurtulması umulur.

Zulme uğrayan, haksızlığa maruz kalan ve hakaret gören çokça salavat okuyarak dua etmelidir.

Hastalık için en etkili mucize dualar! Hastanın şifa bulması için hangi dua okunur? İLİŞKİLİ HABERHastalık için en etkili mucize dualar! Hastanın şifa bulması için hangi dua okunur?

  • Ya Guddüs esması da haksızlık ve zulmetmeyi alışkanlık haline getirmiş kimseleri kötü huylarından kurtarır ve ahlakını güzelleştirir.
  • Her şeye gücü yeten anlamına gelen Ya Müheymin esmasını da sık sık okuyan kişi haksızlık eden kişiye galip gelir ve hakkını kazanır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK VİDEO;

Zorluklara karşı edilebilecek dua var mıdır? Necmettin Nursaçan Hoca anlatıyor

Moda dünyası saat tasarımında çığır açtı! İnce ama etkili

İLİŞKİLİ HABER

Moda dünyası saat tasarımında çığır açtı! İnce ama etkili
Kur’an-ı Kerim, Nur, 24/19

gıybet duası ile ilgili görsel sonucu

13- Bizi Gıybete Sürükleyen Davranışlardan Kaçınmak

Süfyan (r.a) şöyle buyuruyor:

“Komşularım görür de kıskanıp kgıybet edereke günaha girer diye yeni elbise giymeyen zahid vardı.”

Gıybet yapmamanın yanı sıra insanların da gıybet yapmasına sebep olmamalıyız. Elimizden geldiğince, göze batacak davranışlardan uzak durmalıyız.

14- Maddi İmkânları Oluşturup, İnsanlara Muhtaç Olmamak

Gıybeti toplumdan çıkartmak istiyorsak, maddi imkanlarımızı oluşturmanın meşru yollarına bakıp kanaatkarlığı seçmenin ve Allah (c.c)’dan yardım istemenin lüzumu ortaya çıkar. İşte o zaman bu şekilde kendimizi muhtaçlıktan Allah’ın (c.c) izniyle kurtarırsak, ne kimsenin malını mülkünü dilimize dolarız; ne de kendi hakkımızda insanların bu şekilde konuşmalarına fırsat tanımış oluruz.

15- Gıybete Sebep Olan Hastalıklardan Arınmak

Bizlerin kalplerinde bir takım hastalıklar vardır ki gıybet dahil birçok günahın sebebidir. “Riya, ucb, haset, kibir, gurur, hıkd” vs”gibi birçok manevi rahatsızlık, bizleri her zaman günahlarla burun buruna getirmektedir. Gıybete de bu hastalıklardan en çok haset ve kibir sebebiyet vermektedir.

Bizlerdeki manevi rahatsızlıkları izale ettiğimiz taktirde gıybet yapmaktan kurtulabiliriz, yoksa günahların içinden çıkmamız hiç kolay değildir.

16- Su-i Zandan Uzak Durmak

Birçok kötülüğün sebebi olan su-i zandan vazgeçemediğimiz zaman, adım adım lisanla gıybete de çok yaklaşmışız demektir. Çünkü o kimsenin kötü olduğuna kendimize inandırdıktan sonra o kişiye kızıp gıybet yapmamız hiç de zor değildir. Hele hele su-i zanda bulunduğumuz kimse gıybeti yapılmaya elverişli durumda olan biriyse, gıybete düşmek daha da kolaydır.

Evet, gıybetten kurtulmak istiyorsak, başka bir haram olan “su-i zan”nı terk etmeliyiz. Birini hatalı gibi gördüğümüz zaman şu hususlan unutmamalıyız:

Onu yapan sadece o kişi değildir.
Bu işte bilemediğimiz taraflar olabilir.
Bu hatayı belki de istemeden yapmış olabilir.
Bu hata hangi şartlarda yapıldı, diye düşünmek.
Belki de işin hakikatinde hata gibi gördüğümüz bu şey hata olmayabilir.
O kişinin bizden çok üstün tarafları da olabilir, diye düşünmek
O hatayı Allah’ın (cc) affettiğini ya da o hata sebebiyle pişmanlıkla Allah’ın (cc) affına mahzar olabilir, diye düşünmek
O kişi için dua etmek ve Allah’tan da (cc) bizi, yaptığımız su-i zandan dolayı affetmesi için yalvarmak.

17- Hayâlı Hareket Etmek

Hayâ, çirkin işlerden kaçmaya yönlendirden ve hak sahibinin hakkı konusunda kusurlu davranmayı engelleyen bir huydur. Hayâlı davranmak bizi gıybet hastalığından kurtarabilir.

18- Gıybet Konusunda İnsanları Bilgilendirmeliyiz

Maalesef gıybet konusunda çok bilgi sahibi değiliz; çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi, birçok insan gıy- bet yaptığının bile farkında değildir. `

Gıybetin sınırlan toplum fertleri içinde iyice belirlenemediğinden, hocalara ve Vaizlere çok iş düşmektedir. Toplum önderleri olan hocaların, gıybetin caiz olma şartlarını iyi anlatmaları gerekmektedir; çünkü avam tabakasındaki insanlar, gıybetini caiz gördüğü birini rastgele gıybet etmekte, bu da doğal olarak gıybetin yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir.

Hasılı, gıybet konusunda insanları yeterince bilgilendirebilirsek, toplumda bilgisizlikten kaynaklanan gıybetlere karşı set çekmiş oluruz.

Değerli kardeşimiz,

İmam Gazalî, İhyau’l-Ulum adlı eserinde gıybet konusunda -özet olarak- şunları söylemiştir:

“Gıybet eden kimsenin -tövbe etmek üzere- iki şey yapması gerekir. Birincisi; pişman olmak tövbe etmek, üzüntü duymak ve böylece Allah’ın hakkını eda etmektir. İkincisi; gıybet ettiği kimseden helallik almak ve böylece kul hakkından kurtulmaktır.” (İhya, 3/150)

Gıybetin tövbesi için helallik almanın zorunlu olmadığını söyleyen bazı kimselerin bu görüşüne yer veren İmam Gazalî, bu görüşün doğru olmadığını belirtmiş ve buna karşılık Ata b. Ebi Rebah’ın konuyla ilgili şu ifadelerine yer vermiştir:

“Gıybette tövbe etmek istiyorsan, gıybet ettiğin adamın yanına gidecek ve ona ‘söylediklerimde yalan söyledim, sana zulmettim ve haksızlık ettim. Şimdi sana geldim istersen hakkını alırsın, istersen beni affedersin” diyeceksin”. Gazalî, bu görüşün en doğrusu olduğuna vurgu yapmıştır.(bk. a.g.e).

Gazalî’nin bu görüşü İslam âlimlerinin görüşleri ile uygunluk göstermektedir. Nitekim, gıybet konusunda, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun görüşü şu merkezdedir: Gıybet eden veya isteyerek gıybeti dinleyen kimsenin tövbe istiğfar etmesi ve gıybet edilen adamı gördüğünde de onunla helalleşmesi gerekir. Gıybetin tövbesi, gıybet edilen kimseden helallik almayı gerektirir, çünkü burada bir kul hakkı söz konusudur.

İslam’da herhangi bir gıybetten veya isteyerek gıybeti dinledikten sonra, “Ya Rabbi! Bizi ve gıybet ettiklerimizi bağışla.” duasını okumak bir düstur olarak kabul görmüştür.

Bediüzzaman da bu konuda şu görüşlere yer vermiştir:

“Gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi amâl-i salihayı yer, bitirir. Eğer bir kimse gıybet etti veyahut isteyerek dinlediyse; o vakit “Allahım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et”diye dua etmeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, “Beni helâl et” demeli.”
(Nursi, Mektubat, Yirmi İkinci Mektup).

Birinin ardından, olumsuz yanlarını başkalarına söylemeye gıybet denir ki, gıybet haramdır. Gıybet, bir müslümanın diğer bir müslüman kardeşinin arkasından konuşarak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetmesidir.

GIYBET (DEDİKODU) NEDİR?

Arapça, dedidoku demektir. Birinin ardından, olumsuz yanlarını başkalarına söylemeye gıybet denir ki, gıybet haramdır. Allahın Settâr isminin, kulların ayıplarını örtmekte ilgili oluşu, bu konuda İlâhî bir örnektir. Hucurat suresinde dedikodu yapılan kişinin, ölü haldeki etinin yenilişindeki haramın şiddeti, dedikoduya eş tutulmuştur. denilmiştir.

Gıybet,bir müslümanın diğer bir müslüman kardeşinin arkasından konuşarak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetmesidir. Allah Teâlâ, insanoğluna öyle büyük bir şeref atfetmektedir ki, onun kusurlarının gıyâbında söylenmesini dahî dînen ağır bir suç olarak îlân etmiştir. Bu keyfiyet, rahmeti gazabına gâlip olan Rabbimizin, günahkâr ve kusurlu olan bir kulunu dahî koruyup himâye ettiğini gösterir.

Bununla birlikte gıybetin menedilme sebebi, sâdece Cenâb-ı Hakk’ın “günahkâr bir kulunun bile hakkını muhâfaza edip ona sâhip çıkma” arzusundan ibâret değildir. Bunun bir sebebi de, gıybetin, cemiyet hayâtının muhtaç olduğu sulh ve sükûn ile kardeşlik duygularını zedeleyici bir rol oynamasıdır.

Gerçekten gıybet, İslâm kardeşliğini bozan, toplum düzenini altüst eden, birlik ve beraberlik rûhunu öldürerek kalplere kin ve husûmet saçan büyük günahlardan biridir. Böyle olmakla beraber birçok kimse, câhilâne bir düşünce ile, söylediğinin gerçek olmasıyla kendisini avutur. Hâlbuki gıybet, esâsen gerçek olan bir kusurun söylenmesidir. Gerçek olmayanı söylemek ise iftirâdır. Bunu düşünmeyerek, bir kişinin, sözlerinin doğru olmasıyla tesellî bulması ve yanlış yolda devâm edip gitmesi, ne büyük bir gaflettir!

GIYBET İLE İLGİLİ AYETLER

“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allaha karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”

“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.”

İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

“Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler.

Müminler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.”

Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi sorumludur.”

“Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.”

“Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsufa, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsufu görünce onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Haşa! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler.”

GIYBET  İLE İLGİLİ HADİSLER

İnsanı Cehenneme Sürükleyen 2 Şey

Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.

– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:

– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)

Ağız, söyleyeceği güzel sözler, yapacağı zikirler ile insanı cennete gönderebileceği gibi, insanlara ve kendisini yaratana karşı söyleyeceği çirkin sözler, küfürler, gıybet ve koğuculuklar, iftiralar ve daha başka kötülüklerle sahibini cehenneme yollayabilir.

Ebû Hüreyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

– “Gıybet nedir, bilir misiniz?”

– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:

– “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurdu.

– Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.

– “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin;  yoksa, o zaman  ona iftira ettin demektir,” buyurdu. (Müslim, Birr 70.  Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23)

Ebû Berze (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) söyle buyurmustur:

“Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak yerlesmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyiniz, onların kusurlarını da arastırmayınız! Kim müslümanların kusurlarını arastırırsa Allah da onun kusurlarını arastırır. Allah kimin kusurlarını arastırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4880; Tirmizî, Birr, 85/2032; Đbn-i Kesîr, Tefsir, IV, 229)

Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

-Ey Allahın Resûlü! Safiyyenin şöyle şöyle oluşu sana yeter, dedim. -Ravilerden biri, bu sözle Hz. Âişenin, onun kısa boylu oluşunu kastettiğini söylüyor-. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

– “Ey Âişe! Öyle bir söz söyledin ki, eğer o söz denize karışsa idi onun suyunu bozardı” buyurdu.

Âişe dedi ki, ben bir başka gün de kendisine bir insanın durumunu takliden hikâye etmiştim. Bunun üzerine de Hz. Peygamber:

– “Bana dünyanın en kıymetli şeylerini verseler, ben yine de  bir insanı hoşlanmayacağı bir şekilde taklid edip anmayı  kesinlikle istemem” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Kıyâmet 51)

Enes radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Miraca çıkarıldığımda ben bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğun yanından geçtim.

– Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir? diye sordum.”

– Bunlar, (gıybet etmek suretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır,  cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb 35)

Ebû Hüreyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allaha ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb 31, 85)

Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:

– Ey Allahın Resûlü! Hangi müslüman en üstündür? diye sordum.

– “Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse” cevabını verdi. (Buhârî, Îmân 4, 5, Rikak 26)

Ebû Abdurrahman Bilâl İbnil-Hâris el-Müzenî radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kul, Allahın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allahın rızâsını kazanacağı hiç aklına  gelmez. Halbuki Allah, o  söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur.

Yine bir kul da Allahın gazabını gerektiren bir söz söyler fakat o sözün kendisini Allahın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah, o kimseye o kötü söz sebebiyle kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder.” (Muvatta, Kelâm 5; Tirmizî, Zühd 12. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)

Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:

– Ey Allahın Resûlü! Bana kesinlikle yapmam gereken bir iş söyle dedim. Efendimiz:

– “Rabbim Allahtır de, sonra dosdoğru ol!” buyurdu. Ben:

– Ey Allahın Resûlü! Hakkımda (zararını göreceğimden) en çok  endişe ettiğin şey nedir? dedim. Efendimiz, o güzel dilini eliyle tuttu ve:

– “İşte budur!” buyurdu. (Tirmizî, Zühd  61;  Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)

İbn Ömer  radıyallahu anhümâ  “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu” dedi:

Allahı anmaksızın çok konuşmayın. Allahın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allahdan en uzak kimseler olduğu  kesindir.” (Tirmizî, Zühd 62)

Ukbe İbni Âmir  radıyallahu anh şöyle dedi:

– Ey Allahın Resûlü! Kurtuluş (sebebi) nedir? dedim.

– “Aleyhine olacak sözlerden dilini tut, evinde kalmayı yeğle, kendi günahın için pişmanlık duyarak göz yaşı dök!” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 61)

Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsan sabahlayınca, bütün organları dile baş vurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allahdan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.” (Tirmizî, Zühd 61)

Muâz İbni Cebel  radıyallahu anh  şöyle dedi:

– Ya Resûlallah!  Beni cennete girdirecek, cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) söyle bana, dedim.

– “Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allahın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allaha kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Gücün yeter, imkân bulabilirsen haccedersin” buyurdu. Sonra sözüne devamla:

“Şimdi sana hayır kapılarını haber vereyim mi?: Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azâbını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür” buyurdu.

Bundan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemKorkuyla ve umutla Rablerine kulluk ettikleri için  vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” [Secde sûresi (32), 16, 17] âyetini okudu.

Daha sonra Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

– “Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi?”  Ben:

– Evet, bildiriniz Ya Resûlallah! dedim.

– “İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır” buyurdu.

Sonra:

– “Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını)  bildireyim mi?” dedi.

Ben:

– Evet, bildir Ya Resûlallah! dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini tuttu ve:

– “Şunu koru! buyurdu. Ben:

– Ya Resûlallah! Biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız? dedim.

– “Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” buyurdu. (Tirmizî, Îmân 8. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)

Ebûd-Derdâ radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kim, (din) kardeşinin  ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur.” (Tirmizî, Birr 20)

Rasûlullah (s.a.v) ile beraberdik. Birden ortalığa kötü bir cîfe kokusu yayıldı. Rasûlullah (s.a.v):

“–Bu kokunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, mü’minlerin gıybetini yapan kimselerin kokusudur” buyurdu. (Ahmed, III, 351)

Gıybet ve iftirâ kul hakkı olduğu için, onları affettirmeye sadece tevbe kâfî gelmez. Rasûlullah (s.a.v) söyle buyurur:

“Gıybet edilen kimse affetmediği müddetçe gıybetçi mağfiret olunmaz.” (Heysemî, VIII, 92)

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:

“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.”

buyurdu. Ashâb-ı Kirâm:

“(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Yalan ve gıybetle…” cevâbını verdiler. (Nesâî; Sıyâm, 43)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in âzadlısı Ubeyd şöyle anlatır:

İki kadın oruç tutuyorlardı. Öğle üzeri bir kimse Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“–Yâ Rasûlallâh! Şurada iki kadın var, oruç tutuyorlar. Neredeyse susuzluktan ölecekler. (Müsâade buyurursanız oruçlarını bozsunlar.)” dedi.

Allâh Rasûlü ondan yüz çevirdi, cevap vermedi. Gelen kimse sözünü tekrar ederek:

“–Yâ Nebiyyallâh! Vallâhi neredeyse ölecekler.” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Çağır onları!” buyurdu.

Kadınlar geldi. Peygamber -aleyhisselâm- bir kap istedi. Kadınlardan birine vererek:

“–İçindekileri çıkar!” dedi. Kadın kabın yarısını dolduracak kadar kan, cerâhat ve et kustu. Diğerine de aynı şekilde emir buyurunca o da kabı dolduruncaya kadar kan ve taze et çıkardı. Bunun üzerine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bu iki kadın Allâh’ın helâl kıldığı şeylerden kendilerini tutarak, onlara karşı oruçlu oldular, haram kıldığı şeyleri yaparak da iftâr edip oruçlarını bozdular. Biri diğerinin yanına oturup insanların etlerini yemeye başladılar (yani gıybet ettiler).” buyurdu. (Ahmed, V, 431; Heysemî, III, 171)

Selmân-ı Fârisî Hazretleri, bir seferde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ashâbından iki kişi ile beraberdi. Onların hizmetlerini görür ve yemeklerinden yerdi. Birgün insanlar yürüdüğünde Selman -radıyallâhu anh- uyuyakalmış ve onlarla birlikte gidememişti. İki arkadaşı, onu arayıp bulamayınca çadırlarını kendileri kurarak konakladılar ve:

“–Selman pişmiş yemeğe ve kurulmuş çadıra gelmekten başka bir şey bilmiyor.” dediler. Selman geldiğinde de onu, kendilerine katık istemek üzere Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gönderdiler. Selman, elinde bir kapla Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına vardı:

“–Ey Allâh’ın Elçisi! Arkadaşlarım beni Sana gönderdiler. Şayet yanında katık varsa biraz ricâ ediyorlar.” dedi.

Allâh’ın Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Arkadaşların katığı ne yapacaklar, onlar katıklarını yediler!” buyurdu. Selman dönerek o ikisine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sözlerini haber verdi. Onlar da kalkıp Allah Rasûlü’nün yanına geldiler ve:

“–Sen’i hak ile gönderene yemin olsun ki konakladığımızdan beri biz herhangi bir yemek yemedik.” dediler.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Konuşmalarınızla siz Selmân’ı katık olarak yediniz.” buyurdu. Bu hâdisenin peşinden; “…Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır?..” (el-Hucurât, 12) âyet-i kerîmesi nâzil oldu.

Diğer bir rivâyete göre Allah Rasûlü sözlerinin devâmında:

“–Ben o kardeşinizin etini, dişlerinizin arasında görüyorum.” buyurmuştu. Bunun üzerine o sahâbîler:

“–Yâ Rasûlallah! Bizim için istiğfâr ediver!” dediler. Fahr-i Kâinât Efendimiz de:

“–Gıybet ettiğiniz arkadaşınıza ricâ edin de, sizin için o istiğfarda bulunsun.” buyurdu. (İbn-i Kesîr, Tefsir, IV, 231)

GIYBET ETMENİN CAİZ OLDUĞU YERLER

İnsanlar aleyhine konuşmanın gıybet olmadığı bâzı yerler vardır. Onlar da şöyledir:

  1. Zulme uğramış bir kimsenin, hükümdar veya hâkim gibi, zâlime karşı kendisine yardımcı olabilecek yetki ve kudrete sâhip birine gidip; “Falan bana şöyle şöyle haksızlık etti.” demesi.
  2. Bir kişinin fetvâ makâmına gidip, “Falanca bana zulmetti. Hakkımı almamın ve haksızlığı önlememin yolu nedir?” gibi sözler söylemesi. Bu, ihtiyaçtan dolayı câizdir, ancak, meseleyi üstü kapalı olarak arz etmek ihtiyata daha uygun ve fazîlete daha muvâfıktır.
  3. Müslümanları şerden sakındırmak ve iyiliklerini istemek (nasihat). Bunun da değişik şekilleri vardır:
  1. Fâsıklık ve bid’atçılığı âşikar olan kimsenin hakkında konuşmak. Ancak onun açığa vurduklarının dışındaki başka ayıplarının anılması -onların da söylenmesini gerektiren başka bir sebep yoksa- haramdır.
  2. Bir insan; şaşı, topal, sağır, kör veya buna benzer başka lâkaplarla biliniyorsa, onu sırf târif edebilmek için bu lâkapları kullanmak. Böyle lâkaplarla bilinen kişilerin başka türlü târif ve tanıtımı mümkün olduğu sürece bu lâkapları kullanmaktan da sakınmak îcâb eder.

Lâkin insanlar aleyhine konuşmanın câiz sayıldığı bu hususlarda da dikkatli olarak nefse fırsat vermemek lâzımdır. Tenkid ve konuşmaların, haklı olup-olmadığını iyi ayırt etmek îcâb eder. Zîrâ nefis, çeşitli bahânelerle insana kendini haklı göstererek gıybetin câiz olduğunu fısıldayabilir. İşte bu da en tehlikeli noktalardan biridir.

GIYBETİN ZARARLARI

Gıybet mühim bir kul hakkı, insanı âhirette iflâsa sürükleyen büyük bir günahtır. İnsanlar sohbet ederken farkına bile varmadan gıybet bataklığına düşüverirler. Çoğu zaman günah işlediklerini bile düşünmeden, “Doğruları konuşuyoruz.” diye avunurlar. Gıybetin en tehlikeli tarafı da işte burasıdır.

Gâfil insanlara tatlı bir mûsikî gibi gelen gıybet, hakîkatte hem dünya hem de âhiret hayâtını berbâd eden mânevî bir hastalıktır. Dünyada muhabbet, hürmet ve kardeşlik duygularının yanında, birlik, beraberlik ve yardımlaşmayı da ortadan kaldırır. Âhirette ise pek çok hayır ve sevâbın hebâ olmasına sebep olmakla birlikte ağır bir günah yükünü de beraberinde getirir. Buna rağmen maalesef pek çok insan, bu günâha kolaylıkla düşmekte ve hattâ onu alışkanlık hâline getirmektedirler. Bu sebeple gıybet husûsunda son derece hassas ve müteyakkız olmamız îcâb etmektedir.

GIYBET EDENİN TÖVBESİ VE GIYBETTEN KURTULUŞ

Gıybet günâhına mübtelâ olmuş biri, muhîtinde bulunan bir Hak dostunun da gıybetini yapmaktan geri kalmıyordu. Bu sebeple de o gıybetçiyi kimse sevmiyordu. Fakat gönül insanı büyük zât, o gıybetçi huzûruna geldiğinde hep tebessümle karşılıyor; “Gel bakalım benim sevgili ortağım!” diye iltifatlarda bulunuyordu. Bu güzel hâl sonunda gıybetçiyi insafa getirdi:

“Ben bu zâtın orada burada aleyhinde konuşuyorum, o ise bana hep iltifatta bulunuyor. Bundan sonra aleyhinde konuşmayacağım.” diye karar verdi. Artık Hak dostunun gıybetini yapmıyordu. Lâkin huzûruna vardığında önceden gördüğü iltifâtı da göremiyordu. Bunun sebebini merak ederek birgün sordu:

“–Efendi Hazretleri! Bana gösterdiğiniz iltifatı artık göstermiyorsunuz, eski muhabbetiniz kalmadı. Sebebi nedir?” dedi.

Onu ve onun gibi gıybet hastalığına mübtelâ olanları îkâz için güzel bir fırsat yakalayan Hak dostu tebessüm ederek:

“–Eskiden bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde o ortaklık bitti; iltifat da gitti.” dedi. O zât:

“–Ne ortaklığı? Ben öyle bir ortaklığın farkında değilim.” deyince büyük velî açıklamasına şöyle devâm etti:

“–Sen orada burada benim aleyhimde konuşuyordun; ben de gıybetine gıybetle karşılık vermeyip sabretmeyi tercih ediyordum. Bu sabrımın karşılığı olarak benim günahlarım senin defterine, senin sevapların da benim defterime yazılıyordu. Seninle böyle bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde ise artık sen benim gıybetimi yapmıyorsun. Böylece ortaklığımız da bitmiş bulunuyor…”

Gıybetçi adam düşünmeye başladı:

“–Hakîkaten gıybetçinin durumu böyle midir?” diye sorunca mübârek zât açıklamasına şu misâl ile devâm etti:

“–İmâm-ı Şârânî Hazretleri diyor ki: «Ben ille de birinin gıybetini yapacak olsam önce anamın babamın gıybetini yapardım. Çünkü gıybet yapan insan, evvelâ kendi sevaplarını gıybetini yaptığı kişiye bağışlamış, sonra da onun günahlarını kendi üzerine yüklenmiş olur.»”

Bu sözler üzerine derin düşüncelere dalan gıybetçinin aklı başına geldi ve bundan sonra hiç kimsenin gıybetini yapmamaya söz verdi…

Kaynak:sabah.com.tr, yeniakit.com, islam.com, islam ve insan

İftiraya uğrayan kimsenin okuyacağı Dua

İftiraya uğrayan adam bu duayı okuyunca Rasulü Ekrem (s.a.v):” beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki,senin okuduğun bu duayı yazmak için melekler hücum ettiler.İftiraya uğrayan senin okuduğun bu duayı okursa Allah Teâlâ onu yapılan iftiradan temize çıkarır.” Buyurdular.(K,El ravzul Faik,220)

Okunacak Dua:
” Allâhümme  leste bi rabbin istahdesnâke ve lâ meake şerikün fil mülki eâneke alâ halkınâ ente kema tekûlü ve fevka mâ nekûlü es’elüke yâ rabbi en tüsalliye alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin ve tübrieni bi berâetin mimmâ ene fih.”

” Allah’ım! Sen bizim düşüncelerimizde tasarlayabileceğimiz bir Rab değilsin.Senin mülkünde bizim yaratılmamız hususunda  bir ortağın da  yoktur.sen ancak Zât’ını tanıttığın gibisin,bizim bildiklerimizin de  ötesindesin.

Ya Rabbi! Sen’den Muhammed Aleyhisselam’a ve Onun ehli beytine salavat etmeni istirham ediyorum.Ve bana yapılan  bu iftiradan beni  temize çıkarmanı istiyorum Allah’ım!.”

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası