aöl felsefe 2 konu anlatımı / İsabet Yayınları

Aöl Felsefe 2 Konu Anlatımı

aöl felsefe 2 konu anlatımı

AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ - LİSANS

Felsefe

Program Tanıtımı

Program Akademik Koordinatörlüğü tarafından hazırlanan tanıtım videosunu izleyebilirsiniz.

Programın Amaçları

Felsefe Lisans Programının amacı öğrencilere felsefi mirası tanıtarak, felsefi yöntem ile eleştirel bakış açısını kazandırmak, kavramsal düşünmeyi öğretmek ve öğrencilere felsefe yapmalarının zeminini hazırlamaktır.

Felsefe temel doğruların akla dayanan bir araştırmasıdır. Bu amaçla felsefe gündelik yaşamın, bilim, sanat, din, politika ya da herhangi başka bir alanın görüşlerini ve kavramlarını disiplinli bir sorgulama ile ele almanın yollarını açar. Her alanda kavramların doğru kullanılmasına yönelik bilinç geliştirilmesini amaçlar. Yeni sorular ortaya atar ve bu soruları yanıtlamaya çalışırken kendine özgü yeni kavramlar tanıtır.​

Programa Kimler Kayıt Yaptırabilir?

Felsefe Lisans Programına kayıt olmanın pek çok yolu bulunmaktadır. Bu programa kayıt olabilmek için kayıt türleri ve koşullarını anlatan Nasıl Öğrenci Olabilirim? sayfasını inceleyebilirsiniz.

Okutulan Dersler - AKTS Kredileri

I.YARIYIL (Güz Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
ÇEK101USOSYAL POLİTİKAZ5.0
FEL101UİLKÇAĞ FELSEFESİZ5.0
PSİ103UPSİKOLOJİZ4.0
SOS101USOSYOLOJİYE GİRİŞZ4.0
SOS103USOSYAL BİLİMLERDE TEMEL KAVRAMLARZ5.0
HUK101UHUKUKUN TEMEL KAVRAMLARIZ4.0
 YABANCI DİL IZ3.0
*Yabancı Dil I: Yeni kayıt aşamasında tercih edilen ALM101U-Almanca I, FRA101U-Fransızca I ya da İNG101U-İngilizce I derslerinden bir tanesidir.
II.YARIYIL (Bahar Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
KÜL102UKÜLTÜR TARİHİZ4.0
MAT103UGENEL MATEMATİKZ4.0
MNT102USEMBOLİK MANTIKZ6.0
SOS104UİNSAN VE TOPLUMZ5.0
SOS106UBİREY VE DAVRANIŞZ4.0
TAR116UGENEL UYGARLIK TARİHİZ4.0
 YABANCI DİL IIZ3.0
*Yabancı Dil II: Yeni kayıt aşamasında tercih edilen ALM102U-Almanca II, FRA102U-Fransızca II ya da İNG102U-İngilizce II derslerinden bir tanesidir.
III.YARIYIL (Güz Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
FEL201UEPİSTEMOLOJİZ6.0
FEL203UYURTTAŞLIK VE ÇEVRE BİLGİSİZ4.0
FEL205UORTAÇAĞ FELSEFESİ IZ5.0
FEL207UFELSEFEZ4.0
SOS319UTÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISIZ5.0
TAR201UATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ IZ3.0
TÜR201UTÜRK DİLİ IZ3.0
IV.YARIYIL (Bahar Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
EVİ206UAİLE PSİKOLOJİSİ VE EĞİTİMİZ5.0
FEL204UMETAFİZİKZ6.0
FEL206UORTAÇAĞ FELSEFESİ IIZ5.0
PSİ192UEĞİTİM PSİKOLOJİSİZ4.0
SOS202UMODERN SOSYOLOJİ TARİHİZ4.0
TAR202UATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ IIZ3.0
TÜR202UTÜRK DİLİ IIZ3.0
V.YARIYIL (Güz Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
BİL101UTEMEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ IZ3.0
FEL102UETİKZ4.0
FEL202UBİLİM FELSEFESİZ4.0
FEL301UMODERN FELSEFE IZ6.0
FEL303USİYASET FELSEFESİ IZ5.0
FOT101UTEMEL FOTOĞRAFÇILIKZ4.0
SOS301UÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ KURAMLARIZ4.0
VI.YARIYIL (Bahar Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
ADL106UİNSAN HAKLARI VE KAMU ÖZGÜRLÜKLERİZ4.0
BİL102UTEMEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ IIZ3.0
FEL302UMODERN FELSEFE IIZ5.0
FEL304USİYASET FELSEFESİ IIZ5.0
MNT302UMANTIĞIN GELİŞİMİZ5.0
SİY102UTÜRK SİYASAL HAYATIZ4.0
SOS302USOSYOLOJİDE YAKIN DÖNEM GELİŞMELERZ4.0
VII.YARIYIL (Güz Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
FEL401UTARİH FELSEFESİ IZ4.0
FEL403UÇAĞDAŞ FELSEFE IZ4.0
FEL405UTÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ IZ4.0
FEL407UESTETİK VE SANAT FELSEFESİZ4.0
FEL409UDİL FELSEFESİZ4.0
FEL411UFELSEFİ ARAŞTIRMA VE YAZIZ3.0
PSİ201USOSYAL PSİKOLOJİ IZ4.0
SOS205UTOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARIZ3.0
VIII.YARIYIL (Bahar Dönemi)
DERS KODUDERS ADIZORUNLUAKTS
FEL306UZİHİN FELSEFESİZ4.0
FEL402UTARİH FELSEFESİ IIZ4.0
FEL404UÇAĞDAŞ FELSEFE IIZ4.0
FEL406UTÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ IIZ4.0
İLT184UETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİZ3.0
İLT204UKÜLTÜRLERARASI İLETİŞİMZ3.0
MNT402UKLASİK MANTIKZ4.0
PSİ202USOSYAL PSİKOLOJİ IIZ4.0

Sınavların Değerlendirilmesi ve Ders Geçme

Sınavların değerlendirilmesi ve ders geçme sistemi "Anadolu Üniversitesi Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği" ile bu yönetmeliğin verdiği yetkiye istinaden hazırlanan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri Eğitim-Öğretim ve Sınav Uygulama Esasları ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri Öğrenci Değerlendirme Sistemi Esaslarına göre belirlenir.

Sınavlar sayfasından;

  • Sınavların nasıl yapıldığı ve organizasyonu,
  • Sınavların hangi tarihlerde yapılacağı,
  • Sınava girmek için gerekli belgeleri ve sınavda uyulacak kuralların neler olduğu,
  • Sınav süreleri,
  • Sınavda sorulan sorular ve cevapların yayınlanması,
  • Sınav sonuçlarının ilan edilmesi,
  • Sınav sonuçlarına yapılacak itirazlar

hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Ayrıca, sınavların değerlendirilmesinde kullanılan yöntemleri bilmek ve derslerinizden nasıl geçebileceğinizi öğrenmek için Öğrenci Değerlendirme Sistemisayfasından bilgi edinebilirsiniz.

Mezuniyet Koşulları

Felsefe Lisans Programında 240 AKTS kredilik ders alıp, tüm dersleri başarı ile tamamlayan FF, YZ, DZ notu olmayan, Genel Not Ortalaması (GNO) en az 2,00 olan ve diğer yükümlülükleri yerine getiren öğrenciler mezun olabilirler. Bu kredilerin altında eksik kredi ile mezun olunamaz.

Felsefe Lisans Programında mezuniyet koşullarını yerine getiren öğrenciler, “Açıköğretim Fakültesi Felsefe Lisans Programı Diploması” alırlar.

Sınavsız İkinci Üniversite Olanağı

Felsefe Lisans Programından mezun olan öğrenciler, yaşam boyu öğrenme odaklı olan Anadolu Üniversitesinin sınavsız İkinci Üniversite kayıt türü ile aynı alanda olmamak üzere Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakültelerindeki önlisans veya lisans programlarından herhangi birini tercih ederek öğrenimlerine devam edebilirler.

İkinci Üniversite hakkında Nasıl Öğrenci Olabilirim? sayfasından bilgi alabilirsiniz.

Lisansüstü Eğitim Olanakları

Felsefe Lisans Programı mezunları isterlerse yükseköğrenimlerine, yüksek lisans ve doktora olanaklarını değerlendirerek devam edebilirler.

İş Olanakları

Felsefe Lisans Programını başarı ile tamamlayan mezunlar, örgün öğretimin yüksek lisans ve/veya doktora programlarına başvurarak akademisyen olabilecekleri gibi, yayınevlerinde editör olarak, gazete ve dergilerde yazar olarak, özel şirketlerde danışman olarak, insan kaynakları, halkla ilişkiler, sivil toplum kuruluşları ve eğitim kuruluşlarında eleştirel düşünme ve mantıksal ilişkileri kullanabilecekleri işlerde başarılı olabilirler.​​​​​​​​​​​​​​​​​

http://abp.anadolu.edu.tr/tr/program/programProfili/1675/8

Güncelleme Tarihi: 16-08-2022

felsefe 2 ders notlarım

Mesajgönderen emrah42 » Cum Haz 01, 2012 5:09 pm

TANIMLAR VE ESERLER

Yeni Atlantis : F. Bacon’un; gelişen tekniğin sonucu, insan - doğa ilişkisinin insanın zaferiyle sonuçlandığı bir toplumun özelliklerini belirtmeye çalıştığı ütopik eseridir.

Devlet : Platon
Yeni Dünya : Aldous Huxley ( Korku ütopyası niteliğinde olan )
Günel Ülkesi : Campanella
Kutadğu biliğ : Yusuf Has Hacip
Farabi : Erdemli Toplum
Yeni Atlantis : F. Bacon
1984: George Orwel ( Korku ütopyası niteliğinde olan )
Kanunların ruhu : Montesguieu (ideal düzen arayışları ile ilgili olarak yazılmış ütopik bir eser)

Ütopya

• Filozofların eşitlik adalet ve özgürlük gibi ilkeleri temel alarak olması gerekene göre tasarladıkları ideal devlet düzenini ifade eden kavram.
• Zihinde tasarlanmış ve gerçekleşmesi mümkün olmayan toplum biçimini ve siyasi yönetim tarzını ifade eden kavramdır.
• Zihinde tasarlanmış bir takım ilkelere göre oluşturulmuş hayali toplumu ifade eden kavramdır.

Korku ütopyası niteliğinde olan eserler: Yeni dünya, 1984

Karizmatik Egemenlik : Liderin olağan üstü özelliklere sahip olduğu ve toplum için her zaman doğru olanı yapacağı düşüncesine dayanan, monarşik ve teokratik yöntemlerde görünen egemenlik biçimi.

Nihilizm : Hiçbir değeri ve otoriteyi kabul etmeyen bu nedenle kuralın olmadığı toplumda ideal düzenin olmayacağını ileri süren yaklaşım.

İdeal düzeni belirleyen ölçütler : Özgürlük, Eşitlik, Adalet
İdeal düzen arayışı ile ilgili yazılan ütopik eserler: 1984, Yeni dünya, Yeni Atlantis, Güneş ülkesi, Devlet
İdeal düzenin var olabileceğini reddeden yaklaşımlar.

• Özgürlüğü temel alan yaklaşım
• Eşitliği temel alan yaklaşım
• Adaleti temel alan yaklaşım
• Sofist yaklaşım

Sofist yaklaşım: ideal düzenin olmayacağını ileri süren yaklaşımdır.

Kozmolojik kanıt: “Meydana gelen her şey, mantıken onu meydana getiren bir varlığa muhtaçtır. Evrende zaman içinde meydana geldiğine göre ve hiçbir şey yoktan var olmayacağına göre onu meydana getiren bir tanrı vardır.


Eşitliği temel alan yaklaşım : “Toplumda ideal düzenin var olması için, bireyin başkaları ile eşit olarak yaşamasına sahip olması gerekir.”

Liberalizmi savunan düşünürler: Düşünürlere göre ideal düzenin var olması için bireyin özgür olmasını engelleyen tüm koşulların ortadan kaldırılmasına gerek vardır.

ETİK

• İnsan eylemlerini ve bu eylemlerin dayandığı ilkeleri konu alan felsefe dalıdır.
• Felsefenin “ahlakı” ele alıp inceleyen dalıdır.
• İnsanın bireysel ve toplumsal yaşamındaki ahlaksal davranışları ile ilgili soruları inceleyen felsefe dalıdır.

AHLAK FELSEFESİ

Ahlak felsefesi : insan eylemleri ve eylemlerin dayandığı ilkeleri konu alan felsefe dalı.

Ahlak felsefesinin temel soruları

• Ahlaksal eylemin amacı nedir?
• İnsan ahlaksal eylemde bulunurken gerçekten özgür müdür?
• Kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlak yasası var mıdır?

Ahlak felsefesinin temel kavramları: Erdem, Sorumluluk, Özgürlük, Vicdan, iyi

Erdem:

• Ahlakın övdüğü, yapılması bireyden beklenen iyilik, doğruluk alçak gönüllük, cesaret vb ahlaki nitelik taşıyan deger.
• “Ahlaki iyiye yönelme” kavramı

Özgürlük: “İnsan iradesiyle iyi ve kötü davranışlardan birisini seçme gücü” olarak tanımlanan ahlak felsefesi kavramıdır.

“Bireyin bir baskı ve ya zorlama olmadan isteklerini gerçekleştirebilmesi.”

Özgürlüğü temel alan yaklaşım: “Toplumda ideal düzenin var olması için, bireyin özgür olmasını engelleyen tüm koşulların ortadan kaldırılması gerekir.” Görüşünü savunan yaklaşım

Sorumluluk :

• “Bireyin yapacağı eylemlerinin doğuracağı sonuçları üstlenmesi durumudur.”
• “insan kendi eylemlerinin ya da yetki alanına giren her hangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi” ahlak felsefesi kavramlarındandır.

Vicdan: Bireyin ahlak değeri hakkında sahip olduğu bilinçtir.

İyi: İnsanın yapması gereken davranışlardır.

Ahlak yargılarının özellikleri

• Kural koyucudur.
• Kişiden kişiye değişebilir.
• Toplumdan topluma değişebilir.

Ahlaksal Eylem : Bireyin ahlaka uygun davranış geliştirmesi ifade edilir.

• İnsan ahlaki eylemde özgür müdür sorusuna cevap : Birey iyi ve kötü arasındaki seçimi kendi yapar.

Faydacı Ahlak: “İnsan, ahlaki eylemlerde yalnızca kendi hazzını, yararını ve mutluluğunu değil, başka insanların yararını ve mutluluğunu da düşünmek durumundadır.” Görüşü olarak ifade edilen ahlak kavramıdır.

Ahlaklık : Moralite
Ahlak dışı: Amoral
Ahlak Felsefesi : Etik

Evrensel ahlak yasası var mıdır?

• Bütün insanların ortaklaşa benimseyeceği değerler mevcuttur.
• Kişinin vicdanını bağlayacak , herkesin ortaklaşa benimseyeceği değer ve yasa yoktur.

Evrensel ahlak yasasının varlığını reddeden yaklaşımlar : Anarşizm,

Sezgicilik : Evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden yaklaşımlardandır.

İndeterminist yaklaşım: İnsanın ahlaksal eylemde bulunurken özgür olduğunu düşüncesini bazı kanıtlar ileri sürerek kanıtlayama çalışan görüştür.

Utilitarizm

• Evrensel ahlak yasası olarak “her eylemde olabildiğince çok insanın olabildiğince çok yararı göz önüne alınmalıdır.” İlkesini savunan görüştür.
• “Her eylemde olabildiğince çok insanın, olabildiğince çok yararı göz önüne alınmalıdır.”
• “Herkes kendi yararı ile başkalarının yararı arasında uyum kurmalıdır.”

Anarşizim

• Devletin ya da iktidarın olmadığı bir toplum düzeninin kurulmasını amaçlayan dünya görüşüdür.
• Bütün ahlaksal değerler bir takım soyutlamamlar, hayaller ve saplantılardan ibarettir.
• İyininde kötünün’ de tek başına bir anlamı yoktur.

Entüisyonizm : “Kişi vicdanı karşısında evrensel ahlak yasası vardır.”

DİN FELSEFESİ

Din Felsefesi : “Dinin temel iddiaları üzerinde akla dayanarak genel, bütünleştirici ve tutarlı bir biçimde düşünmek” şeklinde tanımlanır
Din felsefesi eleştirisel ve nesnel olarak yaklaşır.

Not: İnanılan dinin kurallarını açıklamak din konusunda felsefi bir yaklaşımdır.

Din felsefesinin temel soruları

• Tanrının varlığı kanıtlanabilir mi?
• İnsan için vahiy mümkünmüdür?
• Evren, yaratılmış bir varlıkmıdır?
• Vahiy olanaklığı sorunu
• Ruhun ölümsüzlüğü sorunu
• Evrenin yaratılışı sorunu

Din felsefesinin özellikleri.

• Dini nesnel olarak ele almak ve eleştirmek amacını taşır.
• Bütün dinler eşit uzaklıktadır.

Din felsefesinin temel kavramları : Kutsal, iman, vahiy, yüce

İman: Tanrı’ya, buyruklarına ve kutsal kitaplara dogmalara olan inançtır.
Dinin inanılması istenen temel doğruları olduğu gibi kabul etme ………… kavramıyla ifade edilir.

İbadet: Tanrı’ya saygının ya da tapınmanın ifadesi olmak üzere belli zamanlarda tekrarlanan davranışlarla ifade edilir.

Vahiy:

• “Tanrı’nın kendi varlığını ve buyruklarını dolaylı ya da dolaysız olarak peygamberler aracılığıyla insanlara duyurmasıdır.”
• Yaratıcının; insan için hayatın anlamını, neyin iyi neyin kötü olduğunu bildirişi veya bildirilen bilgilerin toplam kavramı olarak ifade edilir.

Sevgi : Tasavvuf’a göre tanrıya ulaşmanın yolu.

Agnostisizm: Tanrının varlığı yada yokluğu konusunda bir şey bilinemeyeceğini öne süren yaklaşım.

Teizm: Var olan her şeyin Tanrı tarafından yaratıldığını ve Tanrının dünyanın mutlak egemeni olduğunu kabul eden düşüncesi ile ifade edilir.

Not: Teizm Tanrının varlığını kabul eden felsefi yaklaşım

Panteizm: Tanrı ve evreni bir ve aynı şey olarak gören düşünce biçimi ile ifade edilir.

Deizm: Tanrının varlığını kabul eden ama evrene bir müdahalesinin olmadığını ve akıl ile
kavranabileceğini savunan din göstergesidir

Ateizm: Tanrının varlığını kabul etmeyen görüştür.

Teoloji : Belli bir dini temel alarak Tanrı’nın varlığını, niteliklerini, insanın tanrı karşısındaki yerini konu edinen bilgi dalıdır.

SİYASET FELSEFESİ

Siyaset felsefesinin temel soruları

• Meşrutiyetin ölçütü nedir?
• Sivil toplumun anlamı nedir?
• En iyi yönetim şekli hangisidir?
• Bireyin temel hakları nelerdir?

Siyaset felsefesinin özellikleri.

• Betimleyicidir.
• Bilim dalıdır.
• Bilimsel yöntemi kullanır.

Siyasi haklar : Yurttaşların devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklar.
Örnek : Seçme ve seçilme hakkı.

Siyaset Felsefesinin temel kavramları: Devlet, Egemenlik, Sivil toplum, Meşrutiyet

Sivil Toplum

• “Siyasal güçlerin ve devletin sultasında kurulmuş, özlem, istek, hak ve çıkarlarını onlara karşı koruyan toplumdur
• “ Toplum yönetiminde iktidarın etki alanı dışında bulunan ve kendi dinamiğini oluşturarak varlığını sürdüren toplum alanı.” Siyaset felsefesinin kavramlarındandır.

Bürokrasi: Kamu ya da kamu emrinde çalışan ve hiyerarşik (aşamalı) bir düzen içinde örgütlenmiş memurlar topluluğudur.

“ Devlet işlerinin yürümesini sağlayan, hiyerarşik biçimde örgütlenmiş görev yapanlardan oluşan yapı” verilen tanım siyaset felsefesinin kavramlarından ifade edilmektedir.

Bürokrasinin özellikleri

• Sürekli olan bir görevliler kadrosu olması.
• İş bölümü ilkesine dayalı görev dağılımının olması.
• Yasal kurallara ve yaptırımlara dayanması.
• Yazılı belgelere ve işlemlere dayanan çalışma geleneğinin olması.

Meşrutiyet: “Yapılan eylemin, yasaya ya da hukuka uygun olmasıdır. (Hukuka, yasaya uygun olma.)

İktidar: Yönetimi elinde bulundurma gücü.

Egemenlik : Devlet iktidar gücünün hiçbir baskı altında kalmadan kullanması.

Yasa:

• “Hukuk ve siyaset biliminde, iktidar ya da devlet tarafından bireyler arası ilişkiyi düzenlemek amacıyla konulan kuraldır.”
• Yaptırma gücüne sahip yazılı kurallar.

Birey : Toplumda yaşayan insanlardan her biri olarak ifade edilir.

Demokratik : Rasyonel – yasal egemenlik tarzı yönetim biçiminde görülür.

Demokratik yöntemler

• Birey ancak devlet içince güvence altında olabilir.
• Bireyin ve devletin birbiri adına feda edilmesi beklenemez
• Devlet, bireylerin hak ve özgürlüklerini kullanabilmeleri için oluşturulmuş bir otoritedir.

Bireyin temel hakları

• Yaşama hakkı
• Sağlık hakkı
• Düşünme ve düşündüğünü ifade etme hakkı

Kişisel haklar: Bireyi topluma özellikle devlete karşı koruyan haklardır

Rasyonel – Yasal egemenlik : Günümüzün demokratik toplumlarına yaygın olarak uygulanan egemenlik.

Hukuka yasaya uygun olma : Siyaset felsefesinin temel kavramlarından biri olan Meşrutiyet kavramının tanımıdır.

Demokratik Otorite: Kaynağı, insanın doğal yeti, nitelik ve gereksinimlerinden doğan yazılı hukuk kuralıdır. Hukuk kuralları yönetilenleri olduğu gibi yönetenleri de bağlar.

SANAT FELSEFESİ

Sanat eserinin özellikleri

• Sanat eserine yönelen, onu yorumlayan nesneye gereksinim vardır.
• Bir sanat eserinde biçim ile içerik birlikte bir anlam taşır.
• Sanat eseri özgündür.

Sanatı yaratma olarak açıklayan görüşler

• Doğada mükemmellik yoktur, sanat ise mükemmelliğe ulaşmak ister.
• Sanat eseri sanatçının kendi yeteneği ve hayal gücüyle oluşur
• Sanat, mükemmelliğe ulaşmak ister.
• Sanat, ideal alanı konu edinir.
• Doğada mükemmellik yoktur.

Sanatı oyun olarak açıklayan görüşler

• Sanat ve oyunda yarar gözetilemez.
• Sanat insanı gündelik kaygılardan uzaklaştırır
• Sanat ile oyun arasında bir benzerlik vardır.

Estetik yargılar

• Estetik yarğılar özneldir.
• Ortak kültür değeri arttıkça, beğeni ve estetik yargıların farklılığı azalacaktır.
• Estetik beğeni, estetik yargıda bulunma gücüdür
• Estetik yargılar beğeni yargılardır.
• Estetik yargıların farklılığı beğeni fark

Estetik yargıların özellikleri

• Estetik yargılar görelidir.
• Estetik yargılar bireyseldir.
• Estetik yargılar kültürel özelliklerden etkilenir.

Güzel : Estetiğin temel kavramlarındandır.

Estetik: Güzel’in ne olduğunu sorgulayan felsefe dalı.

Not : Estetik yargıların kişiden kişiye farklılık göstermesi subjektif olduğunu gösterir.

Estetik Özne:

• Sanat felsefesinde, sanat eserlerini estetik olarak algılayan, duyulmayan olarak ifade edilir.
• Sanat eserlerinden ya da genel olarak güzellikten bir haz, bir tat alan kişi estetik özne ile ifade eder.

Estetik yargıda subjektif : Renkler, şekiller, sesler kişiler tarafından farklı değerlendirilir. Kimse kendisinin güzel bulduğunu başkalarının da güzel bulmasını bekleyemez. Bu açıklama doğrusunda estetik yargılar için subjektifdir diyebiliriz

Estetik yanıt aradığı sorular.

Estetik beğeni ne demektir?
Estetik yargıların yapısı nedir?
Doğadaki güzellik ve sanattaki güzellik aynımıdır.

Croce: Estetik yargıların varlığını reddeden görüş.

Beğeni farklılıkları : Öncelikle estetik yargıların farklılığını yaratır.

FiLOZOFLAR VE DÜŞÜNÜRLER

Aristoteles:

• “Güzel olan matematiksel olarak orantılı ve ölçülü orandır.” Görüşünü savunan filozoftur.
• Devleti doğal düzenin devamı olarak kabul eden filozoftur.

A. Smith: “Tüm etkinlik alanlarda özgürlüğe önem verilmelidir ve özgürlük temel ilke olarak kabul edilmelidir. İdeal devlet de ancak, bireyin özgür olmasını engelleyen tüm koşullar ortadan kaldırılırsa gerçekleşebilir.” Bu yaklaşımı liberalizm yaklaşım olarak adlandırıyor.

A,Huxley: Tekolojinin gelecekte toplumları nasıl yok edeceğini göstermek, bilim ve teknolojiye karşı insanları uyarmak amacı ile “Yeni Dünya” adlı eseri yazan düşünür.

Alexander Baumgarten : Estetiği, bağımsın bir araştırma alanı olarak ilk defa geliştiren Alman düşünür.

Aristippos : “Haz veren her şey iyi , haz vermeyen şey kötüdür. Haz kendi başına bir amaçtır ve insan sadece kendi yaşadığı hazzı bilebilir. Bu nedenle herkes için geçerli ahlak yasası yoktur.

Epikuros: “İnsanlar dünyaya geldikten sonra hazzı arar, acıdan kaçar. Haz mutlu yaşamın hem başlangıcı hem de sonudur. Hazzı aramak acıdan kaçınmak yaşamın en güçlü yasasıdır.”

F. Nietzche: “Evren ve Tanrı aynıdır. Bu nedenle, insan düzenli evren olan Kosmos’un doğasına kendisini bırakmalıdır.” Görüşünü savunarak evrensel ahlak yasasını varlığını reddeden düşünür.

G. Orvewll: İnsanları, totaliter devlet anlayışına karşı uyarmayı amaç edinen, baskı nedeniyle herkesin korku içinde yaşadığı, davranışların ve düşüncelerin sürekli izlediği ütopik bir dünyayı anlatan 1984 adlı eser sahibi filozoftur.

H.Bargson

• Ahlak konusunda İnsan iyi ve kötüyü ancak sezgiyle kavraya bilir.
• “Kendi sezgine uy ki hem kendi hem de başkası için iyi olanı yapmış olasın.” Düşüncesini ahlak anlayışında savunan düşünür.

Hegel: “Güzellik, mutlak ruhun nesnelerde görünür duruma gelmesidir. Görüşünü savunan
düşünür.

I.Kant :

• “Ahlaki eylemin amacı ne mutluluk, ne de erdem, ne de doğaya uygun yaşamdır.bir eylemin ahlaki değeri,sonucuyla değil, eyleme karar verdiren ilkeyle ölçülür.Bu ahlak anlayışına ödev hakkı adı verilir.”
• Güzellik ile doğruluk arasındaki fark güzellik subjektif, doğruluk ise objektiftir.
• Güzel sınırlı bir objedir. Yücelik ise sınırsızlıktan sonsuzluktan gelir.
• “Çiçek güzeldir yargısı, herkeste bulundan ortak duygudan kaynaklanır.” Düşüncesi ile ortak estetik yargıların varlığını kabul eden düşünürdür.
• “Ödev hakkı” anlayışını ahlak felsefesinin temeline alan filozoftur.
• “İnsanlar arasında ortak estetik yargılar vardır.”
• “Görev ahlakı” anlayışını, ahlak felsefesinin temeline alan filozof.
• “Beğeni duyguları insanların ortak estetik duygusuna dayanmaktadır ve bu nedenle de insanlar arasında ortak estetik yargılar bulunduğu söylenebilir.”

J.J Rousseau: Devleti insanlar tarafından oluşturulmuş yapma bir varlık olarak kabul eden filozof’dur.

J.P.Sartre

• “insanın var oluşu, önün özünden önce gelir. Buna göre insan önce vardır, sonra şöyle ya da böyle olur.Çünkü insan kendi özünü yaratabilme özelliğine sahiptir.” Düşüncesini savunan filozof.
• “İnsan var olabileceği ölçüde kendi var oluşunu gerçekleştirebilir.”
• Ancak özgürlük sınırsız olmayıp sorumluluk ile belirlenmiştir.
• Özgürlük kişiye göre değişken evresel ahlak yasası yoktur.
• Var oluşçuluk görüşünü savunan filozof.

J. Locke: Devletin, bireylerin yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarını korumak için var olduğunu, bireyin haklarından vazgeçtiği yerde devletin varlık nedeninin ortadan kalkacağını savunan düşünür.

K. Popper : Açık tolum ve düşman adlı eserinde özgürlük öğretisini savunurken aslında bireyin vazgeçemeyeceği hakları savunup, birey haklarını ortadan kaldıran totaliter yönetimlerin eleştirisini yapan düşünür.

M. Stiner : “Kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlak yasası yoktur.

Max Weber: Egemenliği, kullanış biçimine göre; geleneksel, karizmatik ve rasyonel – yasal egemenlik biçiminde sınıflandıran düşünür.

Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli : Tasavvuf düşüncesinde ahlak yasasını temellendiren düşünürler.

Mevlana

• “Evrenin varlık nedeni, Tanrı’nın “gizli bir hazine” olmaktan çıkıp bilin meyi istemesi, iyilik ve güzelliğini göstermeyi istemesidir.
• Bütün yaratılmışlar içinde öyle bir varlık vardır ki o, kendisine ilahi ruh üflenmiş insandır.
• Gelip geçici dünyevi zevkleri yenmenin ve Tanrı ile bütünleşmenin yolu “aşk” tır.

Montesguieu: “Yasama, yürütme, yargı güçlerinin ayrı ellerde toplanması iktidarın gücü sınırlanmış hak ve özgürlükler güvence altına alınmış olur.”

PLATON

• “İyi ideasına” uygun olan davranış iyi, uygun olmayan kötüdür.”
• İyi ideasının bilgisine ulaşan kişi, ahlak yasasında ulaşmış demektir.
• Bu yasa; İnsanın dışındadır. Ona neyin yapılıp neyin yapılmayacağını belirtir.
• “Yöneticiler filozof yada filozof yöneticiler olmalı” sözüyle yöneticilerin öncelikle bilge olma özelliğine sahip olması gerektiğini ileri sürmüştür.
• Sanatın nesnelerin taklit edilmesiyle ortaya çıktığını savunuyor.
• “İyi ideası” “ iyilik” dediğimiz şeyin özünü oluşturur.
• Bir eylemin iyi ya da kötü olduğuna iyi ideasına uygun olup olmadığına bakarak karar verebiliriz.
• Her insan idealar dünyasına yönelmeli ve eylemlerini iyi ideasına uydurmalıdır.
• Platona göre Bir eylemin iyi ya da kötü olduğuna iyi ideasının uygun olmasına göre karar verebiliriz.
• Platona göre devlet yöneticiler, askerler ve üreticilerden oluşur.

Platon – Aristoteles : Devlet organizma gibidir. Nasıl organizmanın temel işlevleri varsa, devletinde bunun gibi işlevleri vardır.
Protagoras: İnsan her şeyin ölçüsü olduğundan düzen kavramı da kişiden kişiye , toplumdan topluma ve aynı toplum içinde zamanla değişir. Buna göre “İdeal düzen” Bütün insanların üzerinde anlaşabilecekleri tek bir düzen oluşturulamaz
• Protagoras’ a göre ideal bir toplum düzeni yoktur.

Sokrates – Epiküros: Ahlaki eylemin amacının mutluluk olduğunu söyleyen filozoflardır.

Sokrates : Bilgede temellenen erdemdir. Görüşünün savunan filozoftur.

T.Hobbes

• T. Hobbes’a göre İnsanın doğa durumunda, devlet olmadan varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Devlet olmasa insanlar birbirlerine zarar verirler. İşte insanlar bu durumdan korktukları için ortak bir iradeyle iktidarı var etmişlerdir. Bu görüş iktidarın kaynağının toplumsal sözleşme olduğunu savunmaktadır.

Yunus Emre: “Yaratılmış her varlığı sevmek iyi sevmemek kötüdür.”



Felsefe 2 Konu Anlatımı

Ahlâk felsefesi, insan eylemlerini ve bu eylemlerin dayandığı ilkeleri konu alan felsefe dalıdır. Buna göre ahlâk felsefesi, ahlâk alanında hakim olan ilkeleri, “iyi” ve “kötü” nün ne olduğunu, ahlâklılığın ne anlama geldiğini ele alır. Ahlâklılığın ne olduğu üzerinde durur; özünü ve temellerini araştırır. İnsanın davranışlarında özgür olup olmadığını  sorgular. Hangi eylemlerin ahlâklı olabileceğini irdeler. Bunlar için bir takım ölçütler koyar. Kısacası ahlâk felsefesi, ahlâk hayatı üzerinde sistemli bir biçimde düşünme ve soruşturmadır.

Her bilgi dalının kendine özgü kavramları ve özel terimleri vardır. Ahlâk felsefesinin de “iyi”, “kötü”, “özgürlük”, “erdem”, “sorumluluk”, “vicdan”, “ahlâk yasası”, “ahlâki karar”, “ahlâki eylem” olarak belirlenen kavramları vardır. Şimdi bu kavramların neyi anlattığını kısaca belirtelim.

1. Ahlak Felsefesinin Temel Kavramları

İyi: Ahlâk açısından yapılması uygun olan, iradenin yapılmasına özgürce karar verdiği eylemlerdir.

Kötü: Ahlâk yasası açısından yapılması uygun olmayan eylemlerdir.

Özgürlük: İradeyi kullanarak istediğini yapabilme halidir.

Erdem: İradenin cesaret, cömertlik, bilgelik gibi iyiyi yapmaya yönelmesidir.

Sorumluluk: İnsanın bilerek ve iradeli olarak yaptığı bir işin, bir davranışın sonuçlarını kabullenmesidir.

Vicdan: İyi ile kötüyü birbirinden ayırabilme gücüdür. (Bireyin, kendi tutum ve eylemlerini değerlendirme yetisi.)

Ahlâk yasası: Uyulması ahlâk açısından gerekli ve geçerli olan kurallardır. Bu kurallar kişinin ne yapması, ne yapmaması, davranışlarının nasıl olması gerektiğini gösterirler.

Ahlâki karar: Kişinin, ahlâk yasalarına kendi hür iradesi ile uymasıdır. Bu uyma dışardan herhangi bir zorlama ile değil, bireyin kendi isteğiyle olmalıdır.

Ahlâki eylem: Ahlâk kurallarına uygun ve iradeli olarak bir şeyi yapmaktır.

2. Ahlâk Felsefesinin Temel Soruları

a. Ahlaki eylemin bir amacı var mıdır?

Bu soruya filozoflar farklı cevaplar vermişlerdir.

Ahlâkın amacını mutluluk – haz olarak açıklayan filozoflardan Epiküros’a göre mutluluk; yaşamdan “haz” alabilmektir. Haz, en yüksek iyidir.

Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp, bedenin acılardan uzak olması, ruhun huzura kavuşmasıdır.

“Fayda”yı ileri süren filozoflara göre mutluluk, insanın tutkularına engel olması, toplumun çıkarının kişisel çıkarlardan üstün tutulmasıdır.

Kant’a göre ise ahlâki eylemin amacı mutluluk değil “ödev” olmalıdır. Ödev, iyiyi istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi önemli değildir.

b. İnsan ahlâki eylemde bulunurken özgür müdür?

Bazı filozoflar bu soruya birbirine karşıt iki cevap vermişlerdir. Bu cevaplar determinizm ve indeterminizm olarak iki grupta incelenebilmektedir. Otodeterminizm bu iki görüşü uzlaştıran üçüncü bir görüş olarak ortaya çıkmıştır.

İnsanın eylemlerinde özgür olduğunu ya da olmadığını savunanlar kendilerine göre psikolojik, sosyal, ahlâki ve hukuki kanıtlar ileri sürmektedirler.

Eylemlerin özgür olduğunu (indeterminizm) savunan filozoflar, kişinin kararlarında tamamen özgür olduğunu ileri sürerler ve özgürlük için sınır tanımazlar.

Eylemlerin özgür olmadığını (determinizm) savunanlar ise herşeyin önceden belirlenmiş olduğuna, insanın önceden belirlenmiş olanları hiçbir şekilde değiştiremeyeceğine inanırlar.

Bunlara göre insan, rüzgarın önündeki yaprak gibidir. İrade içten ve dıştan gelen etkenler tarafından belirlenir. İnsan karar alırken içinde bulunduğu koşulların etkisindedir. Bu koşullar serbest karar vermeyi önler.

Ahlaki eylemlerin özgürlüğü konusunda bir başka yaklaşım, otodeterminizm (ahlaksal özerklik)tir. Bu yaklaşım, kişinin kendi ahlaki değerlerini oluşturabilme ve bu değerlere uyabilme özgürlüğünü varsayar. Burada kişinin bilinçli tercihleri öne çıkar. Bir bakıma determinizm ile indeterminizmi uzlaştırır.

c. İnsan Neye Karşı Ahlaklıdır?

Bu soruya bağlı olarak dört tür ahlaktan söz edilebilir:

  • Dine karşı ahlak: Dinin belirlediği kurallara uymak esastır. Kutsallara saygılı olmak gibi.
  • Doğaya karşı ahlak: İnsanın doğaya tepkilerinde kendini gösterir. Doğal varlıkları korumak gibi.
  • Bireysel ahlak: Bireylerin kendi öz güvenine karşı bakışında söz konusudur. Kimsenin haberi olmadığı halde çektiği kopya için, “kendimden utanıyorum” diyen birinin bu ifadesi, kendine karşı ahlaki durumunu ifade etmektedir.
  • Toplumsal ahlak: İnsanın diğer insanlarla ilişkilerinde ortaya çıkar. Başkalarının iyi niyetini kötüye kullanmada olduğu gibi.

d. Ahlakın Kaynağı nedir?

Bu konuda farklı görüşler vardır.

  • Ahlakın, dünyanın bir parçası olduğunu söyleyenler vardır.
  • Ahlakın doğa üstü bir varlıktan, örneğin dinden kaynaklandığını ileri sürenler vardır.
  • Ahlakı, insan zihninin bir ürünü sayanlar vardır.

e. Ahlak Yargısını Diğer Yargı Türlerinden Ayıran Özellikler Nelerdir?

 

  • Ahlak yargıları, yapılması istenen bir eylemi bildirirler. Bunlar yaşama yönelik, olması gerekeni belirten yargılardır.
  • Ahlak yargıları değer içerdiğinden özneldir. “İyi” ve “kötü” gibi değerler ortaya koyarlar.
  • Ahlak yargıları değişkendir. Zamana ve mekana göre değişir. Herkes için değişmez yasalar ortaya koymaz.
  • Ahlak yargıları normatif (kural koyucu)dir. Yapılması ya da yapılmaması gerekeni belirtir. “Yalan söylemek kötüdür” gibi.

f. Evrensel Bir Ahlâk Yasası Var Mıdır?

Bu soru ahlak felsefesinin temel problem alanını ortaya koymaktadır ve kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlak yasasının olup olmadığını irdeler. Bu problem alanında iki farklı yaklaşım vardır: Evrensel ahlak yasasının varlığını reddedenler; evrensel ahlak yasasının varlığını kabul edenler.

fa. Evrensel Ahlâk Yasası Yoktur Diyenler

Ahlaki eylem herşeyden önce kişinin iradesi ve vicdanı ile ilgilidir. Bu nedenle bireysel ve özneldir. Hedonizm, Faydacılık, Egoizm, Anarşizm gibi yaklaşımlar daha çok bireyi temele aldıklarından evrensel bir ahlâk yasasının olmadığını savunurlar.

Haz Ahlakı

Ahlaki eylemin değeri, eylemin sonucunda oluşan hazdan gelmektedir. Haz duygusu farklı derecelerde ve kişiye bağlı olduğundan, evrensel ahlak yasasını reddeder. Temsilcileri Aristippos ve Epiküros’dur.

Aristippos için haz sağlayan şey iyidir, acı veren şey de kötüdür.

Epiküros’a göre de hazlar, tüm insanların amaçladığı, yönelmek durumunda oldukları hedeftir.

Fayda Ahlakı

Bireye fayda sağlayan şeyler iyi, fayda sağlamayan şeyler kötüdür. Bu anlayış ahlaki eylemin sonucuna değer vermekte, ahlaki eylemin değerini onun vereceği sonuca bağlamaktadır. Faydayı ve başarıyı iyinin ölçütü sayan bu anlayışa göre de evrensel ahlak yasası yoktur.

Bencillik (Egoizm)

Bencillik, kişinin kendi benine ve çıkarlarına düşkünlük göstermesidir. Etik anlamda bencillik, kişinin tüm eylemlerinin ben sevgisiyle belirlendiğini, ahlaklılığın da kendini koruma güdüsünün dışa vurmasından başka bir şey olmadığını ileri sürer. Bu nedenle evrensel ahlak yasasının varlığını tanımaz.

Bu anlayışın önde gelen temsilcisi Hobbes’tur. Ona göre insanı yönlendiren ve harekete geçiren iki önemli güdü; “ben sevgisi” ve “kendini koruma”dır. Hobbes, yaşamda her şeyden önemli ve değerli şey, olarak kişinin kendi başarısı ve mutluluğunu görür.

Anarşizm
Hukuk gibi ahlak da, insan özgürlüğünü kısıtlayan kurallardır. Bunlar olmadan insan kendini daha iyi gerçekleştirebilir, daha iyi yaşar. Önemli olan tek şey bireyin hak ve özgürlükleridir. Temsilcileri Proudhon ve Stirner’dir.

Proudhon, insanların doğal durumlarının yapma kurumlarla zorlanmaması gerektiğini savunur. Baskıcı kurumların kaldırılmasının insanı mutlu edeceğini söyler.

Stirner, bireyin kendisi dışında hiçbir şeye ve hiçbir kimseye karşı sorumluluk altında olmadığını savunur. “İyinin de, kötünün de benim için hiç bir anlamı yoktur” der. Ona göre insan eylemlerini haklı çıkaran şey, yalnızca kendi beninin gücüdür.

Nihilizm

Var olan görüşlere, değerlere, düzene karşı hiçbir ilke tanımayan yaklaşımdır. Temsilcisi Nietzsche’dir. Nietzsche, köle ahlakı olarak nitelediği geleneksel ahlak anlayışına karşı çıkarak, ahlak dışı bir öğreti kurmaya çalışmıştır. Ona göre yaşamın temel nedeni güçlü olma isteğidir. Mutluluk hazda değil, güçlü olmadadır.

Öz Ahlakı

Sartre’ın temsilciliğini yaptığı bu anlayışa göre, evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. İnsan değerlerini kendisi yaratır, yolunu kendisi seçer. Sartre’a göre genel bir ahlak yoktur; dünyada insana yol gösterecek bir işaret yoktur. İnsan özgürlüğe mahkumdur. Herkes kendi özünü kendi belirlemek zorundadır. İnsan karar verirken tek başınadır, tüm sorumluluklar onun omuzundadır.

fb. Evrensel Ahlâk Yasası Vardır Diyenler

Bazı düşünürlere göre ahlaki yasalar, nesnel olarak insanın dışında, ondan bağımsız biçimde vardır ve kendini bireye kabul ettirir. Ahlâk yasasının varlığını kabul eden filozoflara göre bu yasayı subjektif ve objektif özellikler belirlemektedir.

Subjektif özellikleri savunan filozoflara göre, insanların ahlâki eylemlerinde kendilerine yol gösteren bir ahlâk yasası vardır. Ancak bu yasa Tanrı’dan ya da bir takım objektif değerlerden kaynaklanmaz. İnsandan bağımsız olmayan yasa, varlığını insanın öznel yaşamından alır ve karşısına, davranışlarını belirleyen bir buyruk biçiminde çıkar. “Dürüst ol”, “İnsanları sev” gibi.

Bergson: Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir. İnsan, içinden gelen sezgiye uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı, ahlaki olanı yapmış olur.

 

Bentham ve Mill, görüşlerine esas olan faydayı bütün insanlık için, yani evrensel mutluluk olarak algılamışlardır. Herkes için iyi olanı yapmak, insanı mutluluğa götürür. İşte bu noktada haz, bireysel olmaktan çıkıp evrensel bir yasaya dönüşür.

Mill: İyi ve kötünün ölçütü faydadır. İyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur. Mill, çok sayıda insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser. Böylece evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.

Bentham: Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir. Ona göre en yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu düşünmelidir. O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı olan, yasa olarak kabul edilmelidir.

Evrensel ahlak yasasını objektif özelliklerin belirlediğini savunan filozoflar, evrensel bir ahlâk yasasının varlığını kabul ederler. Ancak onlara göre bu yasa varlığını insandan, onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu yasanın kaynağı insanın dışındadır ve o kendisini insana zorla kabul ettirir. Yani bu yasanın insandan bağımsız objektif bir temeli vardır.

Sokrates: Ona göre tüm insanlara yol gösterecek objektif bir ahlak yasası vardır. İnsanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve değerler vardır. Bu değerlerin kaynağı insanda değildir.

İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.

Platon: Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, “İyi ideası”na uygun olup olmamasına bağlıyor. İnsanın en yüksek amacı, İyi ideası’na ulaşmaktır.

Aristoteles: Aristoteles’e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı,
orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.

Spinoza: Spinoza’da evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın kendisinin de bir parçası olduğu doğa düzenidir. İnsan doğa yasasına uymalıdır. Onun yasasına uyan iyi, uymayan kötüdür. Ahlaki hayat aklın tutkulara karşı savaşıdır. Amacı da insanı özgür olma durumuna yükseltmektir. İnsanı tutkularından kurtaracak ve aklın öngördüğü yaşam biçimine ulaştıracak olan bilgidir. Bu bilgiyle donanmış olan kişi her şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu olarak türemiş olduğunu anlar. İnsanın bundan sonra uyacağı ahlak yasası, bilgisini edindiği evrenin (Tanrı’nın) yasasıdır. Spinoza’da evren ve Tanrı birdir. (Panteist anlayış) Böylece ahlak yasası, insanın dışında objektif bir temele oturmuş olur.

Kant: Ona göre bir eylem, “ödev” duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.

Kant’a göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha önemlidir. Ödeve uygun davranmak, sağduyu sahibi herkes için yükümlülüktür. Ödevle aklın sesi dile getirilir. “Öyle davran ki, eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline gelebilsin” ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.

İnsanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.

UNİTE 2Siyaset Felsefesi

Siyaset, Aristoteles’e göre “Yurttaşların, toplumu ilgilendiren işlerle ilgili olarak yaptığı herşeydir.” Siyaset felsefesi  siyasi yaşamı konu alan, özellikle de devletin özü, kaynağı ve değerinin ne olduğunu araştıran felsefe disiplinidir.

Siyaset felsefesi, olması gerekeni ele alır; siyasi otoriteyi, bu otoritenin oluşumunu, kaynağını, gücünü nasıl sürdürdüğünü, siyasi otoriteyle birey arasındaki ilişkiyi ve bunların daha iyi ve adil bir duruma gelip gelemeyeceğini açıklayan görüşleri kapsar.

1. Siyaset Felsefesinin Temel Soruları

a. İktidar Kaynağını Nereden Alır?

·         İktidar kaynağını, “insan doğasından” alır; yani toplumu içten ve dıştan gelebilecek tehlikelere karşı koruma düşüncesinden alır. Platon ve Aristoteles tarafından savunulan bu görüşe göre devlet, insanların korunmaları, temel ihtiyaçlarını karşılamaları, kendilerini gerçekleştirmeleri ve ahlâki bakımdan daha iyi olabilmeleri için araçtır.

·         İktidar kaynağını toplumdaki egemen olan “dinden” alır. Bu görüşe göre siyasi otorite ya da iktidar, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir.

·         İktidar kaynağını, toplumun birlikte yaşama çabasındaki “ortak iradesinden” alır. Bu yaklaşımı savunan Hobbes, devletin varolmaması durumunda insan yaşamının nasıl bir seyir alacağını sorar ve “İnsan insanın kurdudur” der. Eğer devlet olmazsa insanlar birbirlerine zarar verirler. Bundan dolayı, insanlar birbirlerine duydukları sevgiden dolayı değil, korktukları için ortak bir irade ya da toplumsal bir sözleşme ile bir otoriteye başvururlar.

b. Egemenliğin Kullanılış Biçimleri Nelerdir?

·         Geleneksel egemenlikte yönetenin kendisini, etkinliklerini ve yöneten – yönetilen ilişkisini toplumdaki yerleşik inanç şekilleri belirler.

·         Karizmatik egemenlikte otorite, egemenliğini, kazanmış olduğu karizmadan, yani gerçekleştirmiş olduğu olumlu işlerden kazandığı güçten alır.

·         Rasyonel ve yasal egemenlikte ise iktidar, gücünü, yazılı ilkeler ve hukuktan alır.

c. Meşruiyetin Ölçüsü Nedir?

 

Siyasi iktidar, kendisini doğuran güç, öğe ya da düşünceye bağlı kaldığında meşru kabul edilir. Bu durumda iktidar kaynağını nereden alıyorsa ona dayanmak zorundadır.

Ancak buna rağmen bazı düşünürler, ahlâki bir ölçütün olabileceğini belirterek, insan kişiliğine, insan haklarına ve onun temel hürriyetlerine saygı göstermeyen iktidarların meşruiyetlerinin olamayacağını savunmuşlardır.

d. Bireyin Temel Hakları Nelerdir?

Bireyin insan olarak sahip olduğu özgürlük, düşündüğünü ifade etme, yaşama, kendini gösterebilme gibi başkalarına devredilemeyen hakları vardır.

e. Bürokrasiden Vazgeçilebilir mi?

Devlet yönetiminde görevli bulunan memurlardan oluşan, kademeli yapılanmış gruba bürokrasi denir. Toplumun olduğu yerde devletin, devletin olduğu yerde bürokrasinin varlığı gereklidir. Bürokraside temel ölçü, onların varlık nedenini oluşturan amaçlara uygun olarak kullanılması ve işletilmesidir.

Bürokraside her memurun görev ve sorumlulukları kesin ve ayrıntılı olarak belirlendiği için, işbölümü ve uzmanlaşma üst düzeydedir. Herkesin sahip olduğu yetkiler göreve ait olduğu için, yetkili kişi bu yetkiyi ancak görevli bulunduğu süre içinde kullanabilir; yetkiyi başkasına miras bırakamaz.

Bürokrasi başlangıçta, devletin işlerinin yerine getirilmesinde bir araçtı; ancak günümüzde bürokrasinin bir amaç halini aldığı durumlara rastlanmaktadır. Bu durum, siyasi gücün emrinde olması gereken bürokrasiyi adeta bir güç olarak ortaya koymaktadır.

Bürokrasi, örgütlenmenin en akılcı örneklerinden biridir. Bürokrasiye yapılan eleştiriler, ondan vazgeçilebileceği anlamına gelmez. Çağdaş toplumlarda bürokrasi kaçınılmazdır. Yönetim sorumluluğu siyasilerde olsa da, onlar geçicidir. Devletin sürekliliği için bürokrasi gereklidir.

Bürokrasiden vazgeçmenin olanaksız olması, çabaların, onun olumsuzluklarının giderilmesi yönünde odaklaşmasına yol açmıştır.

f. Sivil Toplumun Anlamı Nedir?

Sivil toplumlar büyük ölçüde devletin siyasi otorite ve kurumlarının dışında örgütlenen gönüllü kuruluşların meydana getirdiği sosyal birliklerdir. Siyasi otoritenin dışında toplumun kendi kendine yönlendirmesi anlamını taşır. Bunlar devlet karşısından daha çok özerkliğe sahiptir. Kolayca kamuoyu oluşturabilirler. Demokratikleşme sürecinde oldukça ileri bir aşamayı temsil ederler.

2. Siyaset Felsefesinin Ana Problemleri

a. Karmaşa – Düzen – Ütopya

Karmaşa, düzenin ve toplumsal kuralların, değerlerin olmadığı bir durumu ifade eder.

Bu durumda, tüm insanların varoluşu tehdit altında kalır; onlar, temel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları gibi, yok olma tehlikesiyle de karşı karşıya kalırlar. Karmaşa halinde toplum yaşamının sürdürülememesi, sosyal düzenin kurulmasını gerekli kılar. İnsanlar belli değerler ve kurallar çerçevesinde gelişmiş olan, karşılıklı ilişkilerin oluşturduğu düzen sayesinde ihtiyaçlarını karşılayıp isteklerini gerçekleştirirler.

Bununla birlikte, nasıl ki insan bir karmaşa hali içinde var olamıyor ve bu durum bir düzeni zorunlu kılıyorsa, varolan toplumsal düzenden hoşnutsuzluk da insanları ve düşünürleri daha iyi bir düzen arayışına, bir takım ütopyalara götürmüştür. Bu gibi durumlarda düşünürler, haksızlıkları giderecek, adaleti sağlayacak, sömürüyü önleyecek toplum düzenleri tasarlamışlardır. İşte filozofların adalet, eşitlik, özgürlük gibi birtakım soyut ilkeleri temel alarak, olması gerekene göre tasarladıkları devlet düzenine “ütopya” denir.

Siyaset felsefesinde, devleti doğal bir kurum olarak kabul edenler olduğu gibi, yapma bir kurum olarak da kabul edenler vardır.

aa. Doğal Bir Kurum Olarak Devlet

Bu anlayışta devlet insan doğasına dayanır. Temsilcileri Platon ve Aristoteles’tir.

Platon’a göre insan doğası ile devlet arasında büyük benzerlik vardır. Devlette bulunan sınıflar, insanda bulunan yetilerin karşılığıdır. Örneğin işçi sınıfı insandaki beslenme güdüsüne, yönetici sınıfı insandaki akla karşılık gelmektedir.

Aristoteles’e göre insanda, topluluk içinde ve devlet düzeninde yaşama eğilimi vardır. Toplumsal bir yaşam yetisiyle donatılmış olan insan, doğanın kendisine verdiği yetenekleri ancak bir toplum içinde geliştirebilir.

ab. Yapma Bir Varlık Olarak Devlet

Bu anlayışta devlet, insanları koruyacak bir araç olarak ortaya çıkar. İnsanlar bir araya gelerek aralarında sözleşme yaparlar. Ortak iradelerini temsil edecek bir gücü, hakem olarak tayin ederler. J. Locke ve Hobbes bu anlayışın temsilcileridir.

Hobbes’a göre devlet, insanların birbirlerine karşı zararlı eylemlerden vazgeçtiklerinin bir ifadesidir. Ona göre insanın doğal durumu herkesin herkesle savaşmasından ibarettir.

Locke’a göre insanlar doğa durumundan, uygar bir yönetimi ortaya koyan toplumsal bir sözleşme ile kurtulmuşlardır.

b. İdeal Düzen Arayışları

İdeal düzen arayışları birbirine karşıt iki görüşün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan biri, insanın doğal yapısından yola çıkarak ideal düzenin olamayacağını ileri sürer. Diğeri, özgürlük, eşitlik, adalet gibi idelerden hareket ederek ideal bir devlet düzeninin olabileceğini ileri sürer.

ba. İdeal Düzenin Varlığını Reddedenler Sofistler

İdeal düzen herkesi memnun edebilecek bir düzen olmalıdır. Böyle bir düzen doğada kalmıştır, daha sonra da görülmeyecektir. Herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir devlet yoktur.

Nihilizm

Otoriteye dayalı tüm kurumlar insan özgürlüğüne ve yaratıcılığına bir engeldir. Bütün toplumsal kötülükler insanın özgür olamamasından kaynaklanır. Dolayısıyla insanı sınırlayan bütün değer, kurum ve düzenler kötü olup yıkılmalıdır. Nihilizm, bu görüşüyle anarşizmle birleşir.

 

bb. İdeal Düzenin Olabileceğini Savunanlar

Bazı düşünürler, mevcut hiçbir toplum düzeninin insanları mutlu edemediğini, aynı zamanda düzeltilmelerinin de olanaksız olduğunu savunmuşlardır.

Bu nedenle hiçbir yerde gerçekleşmemiş, gerçekleşme olanağı da bulunmayan toplumsal düzen tasarlamışlardır.

Zihinde ve düşüncede oluşturulan, gerçekleşmesi mümkün olmayan bu düşsel toplum tasarımlarına “ütopya” adı verilir.

Platon’un “İdeal devleti”,

Farabi’nin “Medinetül Fazıla”sı,

Thomas More’un” Ütopya” sı,

Campanella’nın “Güneş Ülkesi”,

Machiavelli’nin “Hükümdar”ı,

Francis Bacon’un “Yeni Atlantis” i

birer ütopya örneğidir.

Bu düzen arayışları, hürriyetleri, eşitliği veya adaleti temel alan görüşler olarak farklı yönlerde gelişmiştir.

3. Birey ve Devlet

Bu problem alanında birey ile devletin hak ve ödevleri tartışılır. Önceleri devlet, bireyi idare eden, ona hükmeden bir anlayışa sahipken, modern toplumlarda bu anlayış değişmiştir. Artık devlet, bireyi kollayan, ona çeşitli olanaklar sunan bir konumdadır. Bu anlayışta devletin bireyden, bireyin de devletten vazgeçmesi söz konusu olamaz.

UNİTE 3Estetik ve Sanat Felsefesi

Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik denir. Estetik “güzel” üzerine düşünme, onun ne olduğunu açıklamadır.

Estetik suje ile estetik obje arasındaki ilgiyi gösterir. Estetiğin yöneldiği şey, güzelliktir; duyusal olanın güzellik ile olan  ilgisini ele alır.

Güzelliğin felsefesi olarak ortaya çıkan estetik, insan tarafından yapılmış olan ya da doğada bulunan güzel şeylere yönelir; bizim güzel diye nitelediğimiz bu şeylerle ilgili tecrübelerimizde ve yargımızda söz konusu olan değerleri, tavırları ve standartları analiz eder.

Estetik ile sanat felsefesi arasında bir ayırım yapmak gerekir.

Estetik, doğada ve sanatta güzeli konu edinir. Estetiğin, doğa ya da sanat ayrımı yapmadan doğrudan doğruya güzelliğe yöneldiği yerde, sanat felsefesi, yalnızca sanata ve sanattaki güzelliğe yönelir.

Sanat felsefesi, insanın meydana getirdiği eserleri ele alan, sanata dair yaratmaların ve zevklerin anlamını inceleyen bir felsefe dalıdır. Doğadaki güzelliği de konu edinen estetiğin bir dalı olmaktadır.

Sanat felsefesi sadece sanattaki güzelle ilgilenir. Estetik hem doğadaki güzel ile hem de sanattaki güzel ile ilgilendiğinden sanat felsefesinden daha geniştir. İnsanda hoş duygular uyandıran, güneşin batışı, kıyıya vuran dalgalar estetiğin konusu olabildiği halde sanat felsefsinin konusuna girmez. Sanat değeri taşıyan bir tablo ise hem sanat felsefesinin hem de estetiğin konusuna girer. Sanat felsefesinin temel kavram ve problemleri, estetiğin de temel kavram ve problemleridir.

Sanat felsefesinde, “sanatçı”, “sanat eseri”, “sanat eserini ortaya koyma etkinliği” ve “beğeni” gibi kavramlar göz önünde bulundurulmuştur. Sanatçı, sanat eserini yaratan kişidir; kendi alanına göre bazı maddeler kullanır; onlara biçim verir. Bu etkinlik sonucu bir ürün ortaya çıkar. Bu ürün beğeni taşıyorsa, sanat eseri olma özelliği kazanır.

1. Estetiğin Temel Soruları

    • Güzellik nedir?
    • Güzel olarak nitelediğimiz şeyi güzel yapan faktörler nelerdir?
    • Güzelllik, onu algılayan özneden bağımsız bir değer midir?
    • Sanat nedir?
    • Sanat eserine duyulan estetik tepkiyle, doğadaki güzelliğe duyulan estetik tepki arasında ne fark vardır?

 

  • Sanat eseri nasıl oluşmuştur?

2. Felsefe Açısından Sanat

Felsefe açısından sanata bakıldığında, sanatın ne olduğu, sanat yapıtının nasıl oluştuğu, sanatçının yapıtını nasıl ortaya koyduğu irdelenir. Bu sorulara filozoflar farklı açıklamalar getirmişlerdir.

a. Taklit Olarak Sanat

Bu anlayışa göre doğanın mükemmelliği ve güzelliği vardır. Sanatçı da doğada varolan bu güzelliği eserinde taklit eder. Taklit, gerçeğine ne kadar yakınsa o kadar güzeldir. Platon ve Aristoteles sanatın taklitten ibaret olduğunu ileri sürmüşlerdir.

b. Yaratma Olarak Sanat

Bu anlayışa göre doğada ideal güzellik ve mükemmellik yoktur. Mükemmelliği yaratan, değişmeler dünyasında değişmeyene, ölümlülüğün dünyasında ölümsüzlüğe ulaşmaya çalışan, sanatçıdır. Eğer sanatçı çalışmalarına kendi kişiliğinin ve yaratıcı gücünün damgasını vuramamışsa, ürettiği üründe estetik değer yoktur.

Bu kurama göre, doğanın ürettiklerinde ancak sanat eserlerine bir benzerlikten söz edilebilir ve sanat eseri, doğa ürünlerinden fazla birşeydir. Sanatçı, hayal gücünü ve yaratıcı yanını kullanarak doğadan aldığı izlenimleri ayıklar, birleştirir ve bir anlatıma dönüştürür. Bu anlatımın sanat eseri olması için de özgün ve tek olması gerekir. Bu görüşün temsilcisi Croce’dir.

c. Oyun Olarak Sanat

Bu yaklaşım, sanat ile oyun arasındaki benzerlikten dolayı bir bağ kurar. Buna göre oyun da sanat da insanı gerçek dışı bir dünyaya yöneltir. Hayal gücüne dayanır; fayda gütmeyip, bizzat kendileri için yapılan etkinliklerdir. İnsan oyun oynarken de, sanatla uğraşırken de kendisini meşgul eden problemlerden uzaktır, adeta kendisini unutur ve mutlak bir özgürlük içinde varolur. Temsilcisi Schiller’dir

Schiller’in, “İnsan oynadığı sürece tam insandır” sözü, insanı gerçek özgürlüğe ancak sanat kavuşturabilir, anlamındadır.

3. Sanat Eseri

Bir şeyin sanat eseri sayılabilmesi için belirli özelliklere sahip olması gerekir.

  • Sanat eseri doğal nesnelerden farklıdır. Doğal oluşumlar sonucunda ortaya çıkan varlıklar güzel olsalar bile, sanat eseri olamazlar.
  • Sanatın temel özelliklerinden biri, onun, insanın yaratıcı gücüne bağlı olmasıdır. İnsanın estetik tavır ve değeriyle yaptığı duyusal ya da düşünsel bir etkinliktir.
  • Sanat eseri kendisine yönelen alımlayıcı için bir değer taşır.
  • Sanat eseri, eşsiz, kendine özgü nitelikleriyle biriciktir. Çünkü sanatçı, eserini ortaya koymasürecindeki duygularını bir kez yaşayabilir; yineleyemez. Mehmet Akif, İstiklal marşını yazarken yaşadığı duygularını bir defalık yaşamıştır. Bu nedenle “İstiklal marşını tekrar ben bile yazamam” demiştir. Buna göre seri olarak üretilen nesneler sanat eseri olarak nitelenemezler.
  • Sanat eserinin estetik haz ve heyecan vermesinin dışında bir amacı yoktur. Pratik amaçlarla kullanılmak için oluşturulmuş nesneler sanat eseri olarak nitelenemezler.

4. Estetiğin Temel Kavramları

Güzellik Problemi

Güzellik, hemen her filozofta farklı biçimde tanımlanmıştır.

Platon, güzelliği bir idea olarak görür. Platon’a göre sanat, güzel ideasını taklit etme olduğundan, yapılan eser ne kadar ideaya yaklaşırsa o oranda güzel olur.

Aristoteles’e göre güzellik ahenktir, düzendir, sınırdır. İnsanın algı sınırlarını ve kavrayış gücünü aşan çok büyük bir şey, güzel olamaz.

Plotinos’a göre güzellik, Tanrısal aklın evrendeki ışımasıdır. Madde, Tanrısal akıldan (İdeadan) pay almazsa çirkindir.

Hegel’e göre güzellik, Mutlak Ruh’un duyularla kavranabilen görünüşleridir. Yani her şeyin ilkesi olan İdea’nın duyulara görünüşüdür.

Kant’a göre güzel, çıkar gözetmeksizin hoşlanmanın nesnesidir. Güzellikte, pratik amaç gütmeyen bir düzen vardır.

Güzellik problemi, doğada ve sanatta güzelin ne olduğu problemi ile iç içedir.

Sanat felsefesinin konusu, sanattaki güzelliktir. Bir kısım filozoflar “Doğa, sanatı taklit ediyor” (Oscar Wilde), “Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti” (Delacroix) gibi sözleriyle sanat güzelliğinin bizi doğayı kavramaya götürdüğünü belirtirler.

5. Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar

a. Estetik Yargıların Yapısı

Estetik yargılar, dini, bilimsel ve ahlaki yargılardan farklılar gösterir.

Dini yargıların inançla ilgili olduğu, ahlaki yargıların eylemlerle ilgili olduğu yerde, estetik yargılar “güzel” ya da “çirkin” diye nitelenen bir varlıkla ilgili beğeni yargılarıdır.

Bilimsel yargıların objektif bir niteliği olduğu yerde estetik yargılar özneldir; İnsanlara göre değişir.

b. Ortak Estetik Yargıların Olup Olmadığı

Acaba sanat eseri güzel değerini kendisinde mi taşır; yoksa güzellik, bizim ona yüklediğimiz bir şey midir? Bu konuda iki karşıt görüş vardır: Biri nesnelci görüş, diğeri öznelci görüş.

Nesnelci görüşe göre, eser, güzellik değerini kendisinde taşır. Güzellik insandan bağımsız olarak vardır. Bir nesne güzel ise, insan onu alımlasa da alımlamasa da güzel olmaya devam eder. Bu görüşte olanlar, ortak estetik yargıların varlığını kabul ederler.

Öznelci görüş, insandan bağımsız bir estetik değerin olamayacağını savunur. Bu görüştekilere göre bir eser, değerini, insanda uyandırdığı duygulardan, estetik yaşantıdan alır. Yoksa eser kendi başına estetik bir değer taşımaz.

Dolayısıyla bu görüştekilere göre ortak estetik yargılar olamaz.

ba. Ortak Estetik Yargıların Varlığını Reddedenler

Her insanın kendine göre bir beğenisi vardır. Tüm insanlarda beğeninin ölçüsü olabilecek bir kural, bir ilke yoktur. Her beğeni aynı derecede geçerlidir. Biri sanat müziğini beğenirken, başkası pop müziğini beğenebilmektedir.

Her sanat eseri, sanatçının kendi öz benliğinden kaynaklandığı için, sanatçının ruhunda oluşan estetikbeğeni hakkında herkesin kabul edeceği genel geçer yargılara varılamaz. Bireyler, sanatçıların eserlerinden kendi ruhsal yapılarına göre farklı izlenimler alırlar ve farklı senteze ulaşırlar. Bu görüşün önemli temsilcisi Croce’dir.

bb. Ortak Estetik Yargıların Varlığını Kabul Edenler

Bu anlayışa göre güzellik, bütün nesnelerde farklı derecelerde bulunmaktadır; bu bireyin kişisel deneyimlerinden, alışkanlıklarından, tercihlerinden bağımsız olarak vardır.

Örneğin Selimiye Camisi, dünyada hiçbir insan kalmasa da yine güzellik değerini taşıyacaktır.

 

Platon: Güzel, bir idea olarak gerçekten vardır. İdealar, diğer özellikleri yanında kendinden güzeldir. Asıl güzellik, hiçbir zaman değişmeyen gerçeklik olan güzellik ideasıdır. Akıl sahibi her varlık için güzel ideası ortaktır. Çünkü o akılla kavranır.

Aristoteles: Güzellik, uyum, oran ve ölçülülüğün kaynaştığı bütündür.

Hegel: Güzellik, Mutlak ruhun duyulur nesnelerde görünür hale gelmesidir.

Kant: Güzellik, nesnenin taşıdığı bir değerdir. İnsanlar hoşlarına giden ya da gitmeyen bir şeyi duygularına göre değerlendirirler. Estetik yargı beğeni duygusuna dayanır. Ona göre bu beğeni duygusu her insanda bulunan ortak beğeniyle açıklanır.

Kant’a göre bir insan sanat eseri karşısında, “Bu güzeldir” derken, diğer insanların da onu güzel bulmasını ister. “Bir şiire güzel diyorsam, herkesin onu güzel bulmasını beklerim” der. Güzel beğenisi, çıkarsız bir hazdır. İnsanlar çıkar gözetmeden bir nesneye yöneldiğinde aynı güzelliği görecektir.

Din felsefesi dini konu edinen, dinin insanın var oluşunun kaynağı insanin doğasının ve kaderinin kaynağı ve değerler ile ilgili sorunları ele alarak sorgulayan felsefe disiplinidir.
Din felsefesi yapmak, dinin temel iddiaları hakkında rasyonel (akılcı), objektif (nesnel), kapsamlı ve tutarlı bir biçimde düşünmek ve konuşmaktır
Dini ele alan tek disiplin din felsefesi değildir Teoloji (tanrıbilim, ilahiyat) de aynen din felsefesi gibi dini ve tanrıyı konu alır Ama bunu yaparken belirli bir dinin kutsal kitabına peygamberlerine ve din alimlerinin görüşlerine sadık kalır Teolojinin en önemli amacı belirli bir dini temellendirmek, açıklamak ve o dinin inananlarının inançlarını güçlendirmeye çalışmaktır Bun dan dolayı her dinin teolojisi olabilir, Hıristiyanlık Teolojisi, Musevilik Teolojisi, İslam Teolojisi
Din felsefesinin temel kavramları tanrı, vahiy, iman, peygamber, ibadet, yücelik, kutsal, ahret, mucize vb
Din Felsefesinin Temel Sorunları:
a-) Tanrının Varlığı Sorunu: Tanrı var mıdır? Onun varlığını gösteren kanıtlar gösterilebilir mi?
b-) Evren Yaratılmış Bir Varlık mıdır? Yoksa Yaratılmamış (Ezeli ve Ebedi) Bir Varlık mıdır?
c-) Vahyin İmkanı Sorunu: Tanrı vahiyle insana bir takım bilgiler verebilir mi?
d-) Ruhun ölümsüzlüğü sorunu: **üm bir son mudur? **ümden sonra bir hayat var mıdır? Sorularına cevap aranır

TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN FARKLI YAKLAŞIMLAR

1- Tanrının Varlığını Kabul Edenler:

a- Teizm: Bütün varlıkların yaratıcısı olan bir tanrının var olduğuna inanmaktır Bu yaklaşıma göre tanrı dünya ve insanlar ile sürekli ilişki içerisindedir Teizm dar anlamda tek bir tanrıya inanmak anl***** gelen monoteizme eşitlenir
Not: Monoteizm tek bir tanrıya inanmak, Politeizm ise birden fazla tanrıya inanma anlayışıdır
Teist düşünürler tanrının var oluşunu akıl yoluyla açıklamak ve temellendirmek için bazı kanıtlar geliştirmişlerdir Bu kanıtların başlıcaları:
1- Ontoloji Kanıt: Bu kanıtın temelinde tanrı “kendisinden daha mükemmeli tasarlanamayan” varlıktır, düşüncesi vardır Bu kanıt tanrının var oluşunun en yüksek varlık olarak tanrı tanımından zorunlu olarak çıktığını kabul eder
2- Kozmolojik Kanıt: Kozmolojik kanıt evrenin varlığından tanrının varlığına gitmeye çalışan kanıttır Bu kanıtın temelinde nedensellik ilkesi yatar Kendisinin nedeni olmayan varlık tanrıdır Nedenler zincirini başlatan varlıktır
3- Düzen ve Amaç Kanıtı:Bu kanıt doğal dünyaya baktığımızda her şeyin kendi işlevini yerine getirecek şekilde en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiş ve ayarlanmış olduğunu göreceğimizi belirtir Buda düzenleyen tanrının varlığının kanıtıdır

b- Deizm: Deizm iki temel ilkeye dayanır Tanrı vardır, ama bu evrene hiçbir müdahalesi olmayan bir varlıktır İnsan akla ve bilme güvenmelidir Evreni akıl ve bilimin ilkelerine göre açıklayabilir Aristotales, J Lock, Nefton, JJ Russo, Voltaire temsilcileridir

c- Panteizm: Tanrı everen ikiliğini ret eder, tanırının her şeyi içerdiğini dolayısıyla doğanın ve insanın bağımsız varlıklar olmadığını öne süren bir yaklaşımdır Tanrı ve evren bir bütündür Spinoza, G Bruno temsilcileridir

2- Tanrının Varlığını Ret Edenler:

Ateizm: Tanrının varlığını ret edenlerin görüşleri ateizm kavramı ile açıklanır Ateistler tanrının varlığını ret ederken şu kanıtları kullanırlar
1- Kötülük Kanıtı: Tanrı olsaydı kötülük olmazdı Evrende bir kötülük mevcutsa tanrının varlığından söz edilemez
2- Madde Kanıtı: Madde olduğuna göre maddi olmayan bir tanrını varlığından söz edilemez
3- Toplum Kanıtı: Hayata düzen veren tanrı değil toplumun kendisidir şeklindeki düşünceyi kabul ederek tanrıyı ret eden anlayıştır
3- Tanrının Varlığını Veya Yokluğunu Bilemeyeceğimizi Öne Sürenler:
Agnostisizm(Bilinemezcilik): Bizim tanrıya ilişkin bir bilgiye sahip olamayacağımızı, dolayısıyla var olduğunun da var olmadığının da kanıtlanamayacağını savunan öğretinin adıdır (Sofistler)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası