romanya avrupa birliği ülkesi mi / Romanya'ya Gidilmeden Önce Bilinmesi Gerekenler Bilgiler

Romanya Avrupa Birliği Ülkesi Mi

romanya avrupa birliği ülkesi mi

kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız: Maastricht Antlaşması, Avrupa Birliği Anayasası ve Lizbon Antlaşması

yılında Berlin Duvarı'nin yıkılması ile eski Doğu Almanya, birleşmiş yeni Almanya'nın bir parçası olarak topluluğa katıldı.[16]Doğu Avrupa'ya doğru gerçekleştirilen genişlemeyle birlikte, topluluğa katılmaya aday ülkelere uygulanmak amacıyla Kopenhag Kriterleri'nin kabul edilmesi üzerine görüş birliğine varıldı.

7 Şubat tarihinde Maastricht Antlaşması yürürlüğe sokuldu.[17] Bu antlaşma ilk kez Avrupa Birliği terimini kullandı ve üç sütun adını verdiği uygulama alanlarını başlattı. Bugünkü Avrupa Topluluğu terimi, geçmişte Avrupa Topluluklarının görev alanına giren politika ve uluslarüstü işlemleri kapsayan birinci sütuna eş düşmektedir. İkinci ve üçüncü sütunlarsa birliğin dış politikası ile içişleri ile ilgili, daha çok devletlerarası düzeyde iş birliği sunar. Günlük konuşma dilinde Avrupa Birliği terimi, Avrupa Topluluğu için de kullanılmaktadır ve birliğin birinci sütununun bir ögesi olarak Avrupa Topluluğu adı, öngörüldüğü tarihte yürürlüğe girecek olan Lizbon Antlaşması ile birlikte kullanımdan kalkacaktır.

Birliğe yılında, Avusturya, İsveç ve Finlandiya katıldı. tarihli Amsterdam Antlaşması, Maastricht Antlaşması'nın demokrasi ve dış politika başlıklarında iyileştirmeler yapmak için imzalandı. Amsterdam Antlaşması'nı yılında Nice Antlaşması izledi ve bu da birliğin doğu yönlü genişlemesine yeni vizyonlar kazandırmak adına Roma ve Maastricht antlaşmalarının üzerinde düzenlemeler yaptı.

'de on iki üye ülke Euro adlı ortak bir para birimini benimsedi. O günden bu yana, euro kullanan ülkelerin oluşturduğu euro bölgesi yirmi ülkeye ulaştı. yılında Avrupa Birliği, çoğunluğu eski Doğu Bloku ülkelerinden olan on yeni aday ülkenin de birliğe resmen katılmalarıyla tarihindeki en büyük genişlemeyi gördü.[18] Üç yıl sonra, Bulgaristan ve Romanya da birliğe girdi.[18] Birliğin son genişlemesi yılında Hırvatistan'ın katılmasıyla gerçekleşti.

yılında Roma'da, daha önceki tüm antlaşmaları tek bir belgede toplayacak Avrupa Birliği Anayasası hazırlanmasını öngören antlaşma imzalandı. Ancak bu anayasa taslağı, Fransa ve Hollanda'da düzenlenen halkoylamalarında alınan olumsuz sonuçlardan dolayı diğer ülkelerde uygulanmadı ve onay alma işlemi hiçbir zaman tamamlanmadı. Bu nedenle bunun yerine, yılında önceki antlaşmaları yeni bir anayasayla değiştirmektense koşullarını iyileştirmeyi öngören ve Reform Antlaşması olarak anılan Lizbon Antlaşması imzalandı.[19] Üye ülkelerde yapılan halk oylamaları sonucu onaylanırsa, Ocak 'da yürürlüğe girmesi öngörülen antlaşma ilk olarak oylandığı İrlanda'da reddedilince, sürecin geleceğine ilişkin beklentiler belirsizleşti. 2 Ekim tarihinde yeniden gerçekleştirilen oylamada İrlanda halkının da olumlu görüş bildirmesiyle Lizbon Antlaşması tüm üye ülkelerce kabul görmüş oldu ve uygulama sürecine geçilmesinin önündeki tüm engeller kalkmış oldu. Anlaşma Cebelitarık ve Åland özel bölgelerinde de oylandıktan sonra bu bölgeler karşı görüş bildirseler de bu bölgelerin anlaşma hükümlerinin dışında kalması koşuluyla yürürlüğe girecektir.

Üye devletler[değiştir

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği (AB), yirmi yedi üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. yılında, Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle kurulmuştur. milyondan fazla nüfusuyla Avrupa Birliği, dünya ülkelerinin GSYİH’ye (nominal) göre sıralanışında nominal gayrisafi yurt içi hasılasının %30'luk bölümünü oluşturur.[3][güncellenmeli]

Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri bağlayan standart yasalar aracılığıyla, insan, eşya, hizmet ve sermaye dolaşımı özgürlüklerini kapsayan bir ortak pazar (tek pazar) geliştirmiştir.[4] Birlik içinde tarım, balıkçılık ve bölgesel kalkınma politikalarından oluşan ortak bir ticaret politikası izlenir.[5] Birliğe üye ülkelerin yirmisi, Euro adıyla anılan ortak para birimini kullanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üye ülkelerini Dünya Ticaret Örgütü'nde, G8 zirvelerinde ve Birleşmiş Milletler'de temsil ederek dış politikalarında da rol oynamaktadır. Birliğin yirmi yedi üyesinden yirmi biri NATO'nun da üyesidir. Schengen Antlaşması uyarınca birlik üyesi ülkeler arasında pasaport kontrolünün kaldırılmasının da arasında bulunduğu pek çok adlî konu ve içişileri düzenlemelerinde Avrupa Birliği'nin payı bulunur.[6]

Avrupa Birliği, devletlerarası ve çok uluslu bir oluşumdur. Birlik içinde kimi konularda devletlerarası anlaşma ve fikir birliği gerekir. Ancak belirli durumlarda uluslarüstü yönetim organları, üyelerin anlaşması olmaksızın da karara varabilir. Avrupa Birliği'nin bu tip haklara sahip önemli yönetim birimleri Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Konseyi, Liderler Zirvesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Merkez Bankası'dır. Parlamentoyu, Avrupa Birliği vatandaşları beş yılda bir oylama yöntemiyle seçerler.

Avrupa Birliği'nin temelleri yılında, altı ülkenin katılımıyla oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na ve Roma Antlaşması'na dayanmaktadır. O dönemden bu yana, birlik yeni üyelerin katılımlarıyla boyut olarak büyümüş; var olan yetkilerine yeni görev ve sorumluluk alanları ekleyerek de gücünü arttırmıştır. Üye devletler Aralık 'de, birliğin bugüne dek yaptığı antlaşmalar ile yasal yapısını güncellemek ve iyileştirmek amacıyla Lizbon Antlaşması imzalanmıştır. Lizbon Antlaşması'nın onaylanma ve işleme girme sürecinin yılı içinde olması öngörülmüşse de İrlanda'da, antlaşmanın onaylanması için yapılan halk oylamasının ilk etapta olumsuz sonuçlanması kabul sürecini geciktirmiştir. Avrupa Birliği Nobel Barış Ödülü'nü almıştır.[7]

Tarihi[değiştir İKV - İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

ALTI'LAR

Roma Antlaşması'nın yılında yürürlüğe girmesinden sonra, gerek Avrupa Toplulukları'nın temellerini atması bakımından (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu-AKÇT, EURATOM, Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET) bakımından gerek Roma Antlaşması'nda yer alan politikaların uygulanması açısından başarılı bir dönem başlamıştır. Kurucu üye devletler (Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) arasındaki Gümrük Birliği, Roma Antlaşması'nda öngörülen tarihten bir buçuk yıl önce, 1 Temmuz 'de tamamlanmış, ulaştırma ve enerji alanlarındaki gecikmelere rağmen AET, “geçiş dönemi” adı verilen ilk uygulama devresinin sonunda 31 Aralık tarihinde Antlaşma ile saptanan hedeflerin çoğuna ulaşmayı başarmıştır.

Avrupa Topluluğu'nun elde ettiği başarılar diğer Avrupa devletlerinin dikkatini çekmiş, İngiltere, Danimarka ve Norveç bu oluşumlarda yer almak için AET'ye üyelik başvurusunda bulunmuşlardır. İngiltere'nin ilk başvurusu Fransa tarafından Roma Antlaşması'na uygun olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
 

İLK GENİŞLEME

İngiltere, 2 Mayıs tarihinde ikinci başvurusunu yapmıştır. yılında Lahey'de yapılan Zirve'de, Topluluğa katılma talebinde bulunan İngiltere, İrlanda, Danimarka ve Norveç ile konuya ilişkin müzakerelerin başlatılması kabul edilmiştir. İki yıl süren müzakerelerden sonra İngiltere, İrlanda ve Danimarka, 22 Ocak tarihinde Topluluğa katılmışlar, bu ülkelerin Topluluğa katılmasıyla ilk genişleme gerçekleşmiş ve üye sayısı altıdan dokuza yükselmiştir. yılında iki EFTA kurucu üyesi ülkenin - İngiltere ve Danimarka - Topluluğa katılımı sonucunda Topluluk EFTA ülkeleri ile ilişkilerini yeniden düzenlemiştir. Norveç'in Katılım Antlaşması ise, ülkede yapılan bir referandum ile reddedilmiştir.
 

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ GENİŞLEME - GÜNEY ÜLKELERİ AB'YE GİRİYOR

Yunanistan 8 Haziran tarihinde AT’ye ortaklık için başvuruda bulunmuştur. İki taraf arasında yapılan müzakereler sonucunda, Yunanistan 9 Temmuz tarihinde Avrupa Toplulukları ile Ortaklık Anlaşması’nı (Atina Anlaşması) imzalamıştır. Bu anlaşmayla Yunanistan’ın nihai hedefinin AB'ye tam üyelik olduğu ifade edilmiştir. Ancak yılında Yunanistan'da meydana gelen askeri darbeden ötürü ilişkiler dondurulmuştur.

Yunanistan, demokratik rejimin yeniden tesisini takiben Roma Antlaşması’nın ’nci, AKÇT Antlaşması’nın 98’inci ve EURATOM Antlaşması'nın ’inci maddelerine dayanarak 12 Haziran ’te Birliğe tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bu başvuru üzerine Komisyon, konuyla ilgili bir rapor hazırlamış ve bu raporu 29 Ocak tarihinde yayımlamıştır. Raporda, Yunanistan'ın ekonomik sıkıntılardan dolayı Birliğe katılımının uygun olmadığı ifade edilmiştir. Bu görüşe rağmen, AB-Yunanistan ilişkileri ivme kazanmış ve 27 Temmuz yılında katılım müzakereleri başlatılmıştır. Yunanistan'ın Birliğe katılımının demokrasinin gelişimini olumlu yönde etkileyeceği düşünülmüş ve katılım süreci üye ülkeler tarafından da desteklenmiştir. 3 yıl süren görüşmeler sonucunda Yunanistan ile Topluluk arasında 28 Mayıs tarihinde Katılım Antlaşması imzalanmış; Antlaşma, onaylandıktan sonra 1 Ocak tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yunanistan'ın da Topluluğa katılmasıyla üye sayısı 10'a çıkmıştır.

İspanya ve Portekiz, Topluluğa ilk başvurularını yılında gerçekleştirmiş ancak her iki ülkenin de diktatörlükle yönetilmesi sonucu başvuruları kabul edilmemiştir. Bu iki Güney Avrupa ülkesinin az gelişmiş ekonomileri ve demokrasiye geçişlerinde karşılaştıkları sıkıntılar, AB'nin bu ülkeler ile ilişkilerinin yavaş ilerlemesine yol açmıştır. 29 Haziran tarihinde İspanya ile Topluluk arasında imzalanan Tercihli Ticaret Anlaşması'nın ardından, Haziran 'de İspanya'da demokratik seçimler yapılmış ve demokrasiye geçtikten bir ay sonra da İspanya, üyelik başvurusunu yinelemiştir. Başvuru Komisyon tarafından değerlendirilmiş ve olumlu görüş Konsey'e bildirilmiştir. Bunun üzerine, bu iki ülke ile müzakerelerin başlatılması yönünde karar alınmıştır. 'li yılların ortalarına doğru diktatörlükten demokrasiye geçiş süreci yaşayan Portekiz'e, demokrasinin kalıcı olmasını desteklemek amacıyla AB tarafından, milyon avro tutarında mali yardım sağlanmış, işçilerinin Topluluk içinde dolaşımı kolaylaştırılmış ve tarım alanında bazı imtiyazlar tanınmıştır. Portekiz, Topluluğa üyelik başvurusunu 28 Mart tarihinde yapmıştır. Bu başvuruya karşılık Komisyon'un görüşü olumlu olmuş ve katılım müzakerelerinin başlatılması kararı alınmıştır. İspanya ve Portekiz ile yıllarında başlatılan müzakereler yılında bu ülkelerin Birliğe katılmalarıyla sonuçlanmış, böylece Topluluğa üye ülkelerin sayısı onikiye yükselmiştir.

KUZEY ÜLKELERİNİN AB ÜYELİĞİ

Topluluk dördüncü genişleme sürecini Güney Avrupa ülkelerine kıyasla ekonomik olarak daha gelişmiş ve demokrasinin tüm kurumları ile daha iyi işlediği Kuzey ülkeleri (Avusturya, İsveç, Finlandiya) ile gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda EFTA üyesi olan bu ülkelerden Avusturya 17 Temmuz ’da, İsveç 1 Temmuz 'de, Finlandiya ise 18 Mart tarihinde Topluluğa üyelik başvurusunda bulunmuşlardır. Birlik, üç ülke için müzakereleri eş zamanlı olarak 1 Şubat tarihinde başlatmış ve bu ülkelerin Birliğe üye devletlerle ortak değerleri taşıması ve refah seviyelerinin yüksek olması nedeniyle, katılım müzakereleri Birlik tarihindeki en kısa sürede (13 ay) tamamlanmıştır. Ancak Avusturya'ya malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı, dış ilişkiler ve Gümrük Birliği, mali ve bütçesel hükümler ve rekabet politikası konularında, İsveç'e aynı konulara ek olarak tarım ve balıkçılık politikası konusunda ve Finlandiya'ya da her iki ülke için de ortak olan konularda ve yine balıkçılık politikası konusunda geçiş süresi tanınmıştır. Bu ülkelerin yılında katılımları ile Avrupa Birliği, Orta ve Kuzey Avrupa'ya doğru genişleyerek üye sayısını on beşe çıkarmıştır.

DUVAR YIKILIYOR

Soğuk Savaş düzeninin sona ermesi ile AB öncelikle bağımsızlığını yeni kazanan Merkez ve Doğu Avrupa Ülkeleri'ne (MDAÜ), planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine ve komünist rejimden çoğulcu demokrasiye geçişlerini sağlayabilme yönünde destek olmuştur. MDAÜ'lere yönelik ilk önemli karar Aralık tarihinde Roma Zirvesi’nde alınmıştır. AB Konseyi bu Zirve'de, MDAÜ'lere ilişkin bir mali yardım paketini yürürlüğe koymuştur. MDAÜ'lerin talepleri ekonomik yardım ve kolaylaştırılmış ticaret imkânlarının ötesinde olmuştur. MDAÜ'ler AB dışında bir 'üçüncü yola' yönelmenin bölgede daha büyük istikrarsızlıklar yaratabileceğini belirterek, AB'nin bu ülkelerle daha sıkı bir işbirliği geliştirmesi gerektiğinin altını çizmiştir. AB-MDAÜ ilişkileri, Haziran tarihlerinde Danimarka Dönem Başkanlığı sonunda yapılan Kopenhag Zirvesi ile yeni bir döneme girmiştir. Bu Zirve'de MDAÜ'lerin AB üyeliğine aday olabilecekleri ilk kez ve en üst düzeyde vurgulanmış, AB üyesi olmak isteyen Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin, gerekli ekonomik ve siyasi koşulları yerine getirerek üyelik sorumluluklarını karşılamaları durumunda AB'ye katılabilecekleri ifade edilmiştir. Öncelikle MDAÜ'lerin AB üyeliğine aday ülke olabilecekleri ilk kez ve en üst düzeyde vurgulanmış, üye olabilmek için de bazı kriterler belirlenmiştir. Kopenhag Zirvesi'nde tanımlanan ve ekonomik, siyasi ve Topluluk müktesebatının kabulü ile ilgili 'Kopenhag Kriterleri' olarak bilinen ölçütler, aday ülkelerin AB'ye üye olmak için yerine getirmeleri gereken koşullardır. Kopenhag Kriterleri üç başlık altında toplanmıştır.

•Siyasi kriterler: Aday ülke, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması ve kabul görmesinin güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapıya kavuşmuş olmalıdır.

•Ekonomik kriterler: Aday ülkede iyi işleyen bir pazar ekonomisi ve AB içindeki piyasa güçlerine ve rekabet baskısına karşı koyabilme kapasitesi bulunmalıdır.

•Topluluk müktesebatının kabulü: Aday ülke, siyasi, iktisadi ve parasal birliklerin amaçlarına uyulması dâhil olmak üzere, Avrupa Birliği mevzuatını üstlenebilme ve uygulayabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Bunlar arasında siyasi kriterler, yani demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı AB'ye üyelik görüşmelerinin başlaması için ön koşuldur. Bu kriterleri yerine getirmeyen bir ülke ile müzakere süreci başlatılmamaktadır.

AB'ye katılım sürecinde Komisyon, aday ülkelerin Kopenhag Kriterlerini karşılama yönünde kaydettikleri ilerlemeleri düzenli olarak izlemekte ve 'İlerleme Raporu' ile ortaya koymaktadır. 'Katılım Ortaklığı Belgesi' ise aday ülkelerin üyelik yönünde gerçekleştirmeleri gereken tüm çalışmaları önceliklerine göre bir takvim çerçevesinde ortaya koymaktadır. Her aday ülke, Katılım Ortaklığı Belgesi'nde belirtilen önceliklerin yerine getirilmesi ve AB müktesebatına uyum sağlanması için detaylı bir 'Ulusal Program' hazırlamaktadır.

AB'nin genişleme süreci çerçevesinde önem taşıyan belgelerden biri de Gündem 'dir. Gündem , genişleme perspektifi ile Topluluk politikalarını güçlendirmek ve AB'ye dönemi için yeni bir mali çerçeve sağlamak amacıyla tarihli Madrid Zirvesi'nde, Konsey'in talebi üzerine Komisyon tarafından hazırlanarak Mart Berlin Zirvesi'nde kabul edilmiştir. 'da başlatılan bu sürecin amacı, genişlemenin gereksinimleri doğrultusunda Birliğin yeniden şekillendirilmesidir. Topluluk politikalarının reformu, genişleme ve AB’nin dönemine ilişkin mali perspektifleri olmak üzere 3 ana başlık altında toplanan öncelik alanlarına ilişkin öngörüler:

•Tarım reformunun, rekabet gücünü artırma, çevresel faktörleri gözetme, çiftçiler için adil bir gelir temin etme, yasal düzenlemeleri basitleştirme ve uygulamanın adem-i merkeziyetçi bir hale getirilmesi perspektifi ile devam ettirilmesi;

•Yapısal fonların ve uyum fonunun etkinliğinin, projelerin tematik ve coğrafi olarak spesifik amaçlara ve bölgelere yoğunlaşması yoluyla artırılması ve böylece idarenin geliştirilmesi;

•Aday ülkeler için katılım öncesi stratejinin iki mali mekanizma oluşturmak yoluyla güçlendirilmesi: Gelişmiş ulaşım ve çevresel koruma altyapılarını desteklemek amacıyla katılım öncesi yapısal bir aracın (Instrument Structurel de pré-adhésion- ISPA) ve aday ülkelerdeki tarımın ve kırsal alanların uzun vadeli uyumunu kolaylaştırmak amacıyla katılım öncesi tarımsal bir aracın (Special Accession Programme for Agriculture and Rural Development - SAPARD) oluşturulması;

•Bütçe disiplinini temin ederken, Birliğin yüzyılın getirdiği, başta genişleme olmak üzere, tehdit ve fırsatlara hazırlıklı olması için, dönemine ilişkin yeni bir mali çerçeve kabul edilmesi şeklinde düzenlenmiştir.

Beşinci genişleme sürecinde, siyasi kriterleri yerine getirmiş olan 10 ülkeden 'İlk dalga ülkeler' ya da 'Lüksemburg Grubu' olarak adlandırılan Çek Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Macaristan, Polonya ve Slovenya ile müzakerelere başlama kararı Aralık tarihli Lüksemburg Zirvesi’nde alınmıştır. 'İkinci dalga ülkeler' ya da 'Helsinki Grubu' olarak adlandırılan Bulgaristan, Romanya, Malta, Letonya, Litvanya ve Slovakya için Aralık tarihli Helsinki Zirvesi'nde oybirliği ile karar verilmiştir.

Aralık tarihli Lüksemburg ve Aralık tarihli Helsinki Zirveleri, 5’inci genişlemenin sistematiğini ve katılım öncesi süreç ile müzakere sürecine ilişkin çerçeveyi de ortaya koymuştur. Lüksemburg Zirvesi'nde, 5’inci genişlemenin, geçmişin bölünmüş Avrupası'na son verecek yeni bir dönemin başlangıcı olacağı, Avrupa bütünleşme modelinin bütün Avrupa kıtasını kapsayacak şekilde genişlemesinin gelecekteki istikrar ve ilerlemenin teminatı olacağı ifadeleriyle Birliğin bu sürece verdiği önem vurgulanmıştır. Zirve'de, genişlemenin kapsamlı, kapsayıcı ve devamlılık arz eden bir süreç olduğu, bu sürecin, her aday ülkenin hazırlanma derecesine göre aşamalar halinde ilerleyeceği belirtilmiş, 10 MDAÜ, Malta ve Güney Kıbrıs için başlatılan katılım müzakerelerinde bütün bu ülkelerin aynı kriterler temelinde ve eşit şartlar altında AB'ye üye olmaya teşvik edildiği ifade edilmiştir.

22 Haziran tarihinde Romanya Birliğe üyelik başvurusunda bulunmuş ve 15 Şubat tarihinde de müzakerelere başlamıştır. Bulgaristan ise üyelik başvurusunu 14 Aralık tarihinde yapmış, 15 Şubat tarihinde de müzakerelere başlamıştır.

Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen Kopenhag Zirvesi Avrupa Birliği'nin genişleme sürecinde bir diğer önemli dönüm noktası olmuştur. Zirvede, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, GKRY ve Malta ile yürütülen müzakereler sonuçlandırılmıştır. 16 Nisan tarihinde Atina'da Katılım Antlaşması'nın imzalanmasının ardından 10 aday ülke 1 Mayıs tarihinde Birlik üyesi olmuşlardır.

5’inci genişlemenin ardından Aralık tarihinde gerçekleştirilen AB Devlet Ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde aday ülke statüsünde bulunan Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilmiş ve katılım müzakerelerine 3 Ekim tarihinde başlanması kararlaştırılmıştır.

Avrupa Komisyonu, Bulgaristan ve Romanya için 13 Kasım tarihinde, yılında Birliğe tam üye olabilmelerine ilişkin yol haritasını sunmuş, 25 Nisan tarihinde de Katılım Antlaşması'nı Lüksemburg'da imzalamıştır. Her iki ülke ile yılında açılan üyelik müzakereleri Aralık 'te tamamlanmıştır. Üyelikleri ise 1 Ocak tarihinde gerçekleşmiştir.

Avrupa Komisyonu, 16 Mart tarihinde ise “Hırvatistan Üyelik Müzakereleri Çerçevesi”ni kabul etmiştir. Ancak, Hırvatistan Hükümeti ile müzakereler, General Ante Gotovina'yı tutuklayarak Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim etmediği ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (International Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia- ICTY) ile tam işbirliği yapmadığı gerekçesiyle, tarih verilmeksizin ertelenmiştir.

Komisyon 29 Haziran tarihinde “Türkiye İçin Katılım Müzakereleri Çerçevesi Taslağı”nı ve “Sivil Toplumlar Arasındaki Diyaloga İlişkin Tebliğ”i açıklamıştır. 3 Ekim tarihinde ise, Müzakere Çerçeve Belgesi AB Genel İşler Konseyi'nde kabul edilmiştir. Aynı tarihte Hırvatistan ile de müzakerelere yeniden başlanması kararlaştırılmıştır. Türkiye ve Hırvatistan tarama sürecine 20 Ekim tarihinde başlamıştır. Türkiye ile tarama toplantıları 13 Ekim tarihinde tamamlanmıştır. Her iki aday ülke ile fiili müzakerelere başlanmıştır.

BEŞİNCİ GENİŞLEME TAMAMLANIYOR

yılında AB üyeliği için başvuruda bulunan Bulgaristan ve Romanya ile katılım müzakereleri Şubat tarihinde başlamıştır. yılındaki genişleme dalgasının bir devamı niteliğindeki genişleme dalgasına dâhil olan Bulgaristan ve Romanya, komünist rejimin düşüşünün on yedinci yılında 1 Ocak tarihinde AB üyesi olmuşlardır. Böylece AB üye sayısı 27'ye, Birlik'te kullanılan resmi dillerin sayısı da 23'e yükselmiştir.

Örgütlü suçlar ve yolsuzlukla ilgili sorunları bulunan Bulgaristan ve Romanya, Birliğe üye olmalarından bu yana İşbirliği ve Tetkik Mekanizması (Cooperation and Verification Mechanism-CVM) aracılığıyla Avrupa Komisyonu tarafından izlenmektedir.

AB’DEN AB’E : AB’NİN YENİ ÜYESİ HIRVATİSTAN

Hırvatistan, 1 Temmuz tarihinde resmen AB’nin 28’inci üyesi olmuştur. Böylece Hırvatistan, Yugoslavya’nın dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden ülkelerden AB üyesi ikinci ülke olmuştur. Hırvatistan’ın üyeliğiyle AB’nin resmi dillerinin sayısı 24’e; AB nüfusu ise milyona ulaşmıştır.

17 Haziran ’te aday ülke ilan edilen Hırvatistan, AB ile katılım müzakerelerine Türkiye ile aynı tarihte, 3 Ekim ’te, başlamıştır. Hırvatistan’ın AB ile bütünleşme sürecinde Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ile yeterli düzeyde işbirliği yapmadığı gerekçesiyle ve AB üyesi olan komşusu Slovenya ile arasındaki sınır anlaşmazlığı nedeniyle sorunlar yaşanmış; ancak bu sorunların üstesinden gelinerek, Hırvatistan, Avrupa Birliği ile yürüttüğü katılım müzakerelerini 30 Haziran tarihinde tamamlamıştır.

Avrupa Komisyonu, 12 Ekim ’de Hırvatistan’ın üyelik koşullarını yerine getirdiğine kanaat getirerek Birliğe katılmasına ilişkin olumlu görüş bildirmiştir. Hırvatistan’ın 1 Temmuz ’te AB’ye katılımı, 1 Aralık ’de Avrupa Parlamentosu’nda ve 5 Aralık ’de AB Genel İşler Konseyi’nde onaylanmış, Hırvat yetkililer 9 Aralık tarihinde AB’ye Katılım Antlaşması’nı imzalamışlardır. Ülkenin AB’ye katılımı, 22 Ocak tarihinde gerçekleştirilen referandum ile Hırvat halkı tarafından da onaylanmıştır. Katılım Antlaşması, 9 Mart tarihinde Hırvatistan Parlamentosu tarafından da onaylanmıştır. Avrupa Komisyonu, 10 Ekim tarihinde açıkladığı Genişleme Stratejisi ve Kapsamlı İzleme Raporu’nda Hırvatistan’ın üyelikten önce rekabet politikası, adalet, özgürlük ve güvenlik ve yargı ve temel haklar alanlarında yerine getirmesi gereken on önceliğe dikkat çekmiştir. Hırvatistan tarafından bu öncelikli eylemlerin yerine getirilmesiyle, Avrupa Komisyonu, yayımladığı son İzleme Raporu’nda Hırvatistan’ın AB üyeliği için hazır olduğunu açıklamış ve Temmuz ’te AB’nin 28’inci üyesi olmasına yeşil ışık yakmıştır.

Hırvatistan, AB’ye Katılım Antlaşması’nın onay sürecinde, artık faaliyette olmayan Ljubljanska Banka’nın Hırvat mudilerine olan borcunun ödenmesine ilişkin anlaşmazlık nedeniyle AB üyesi komşusu Slovenya ile karşı karşıya gelmiştir. Ancak, 11 Mart tarihinde Sloven ve Hırvat yetkililer arasında Ljubljanska Banka sorununun çözümüne yönelik mutabakat zaptının imzalanması ve Sloven Parlamentosu’nun nihayet 2 Nisan tarihinde Hırvatistan’ın Katılım Antlaşması’nı onaylaması ile bu engel de ortadan kalkmıştır. 7 Haziran tarihinde, Alman Parlamentosu’nun üst kanadı Bundesrat’ın Hırvatistan’ın Katılım Antlaşması’nı onaylaması ile, Katılım Antlaşması’nın onay süreci tamamlanmıştır. Hırvatistan 1 Temmuz tarihinde Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.

GENİŞLEME POLİTİKASI’NIN BUGÜNÜ

AB genişlemesi, AB’nin iç dinamikleri, önceki genişleme dalgalarından edinilen deneyimler ve AB’ye katılmayı bekleyen ülkelerin özel durumları temelinde evirilmeye devam etmektedir. Bu bağlamda, yılında Bulgaristan ve Romanya’nın yolsuzluk ve örgütlü suçlar alanlarındaki sorunlara rağmen Birliğe üye olması ve GKRY’nin Kıbrıs meselesi çözüme kavuşturulmadan gerçekleşen üyeliği belirleyici olmuştur. Buna ek olarak, ve yıllarındaki genişleme dalgasından sonra AB kamuoyunda kendini hissettiren genişleme yorgunluğu ve yılında AB’yi etkisi altına alan Avro Alanı borç krizi genişlemenin AB’nin öncelikleri arasında alt sıralara gerilemesine neden olmuştur. Tüm bu faktörlerin AB’ye katılım şartlarını daha da zorlaştırdığı söylenebilir. AB Konseyi genişleme politikasında daha fazla söz sahibi olmuş, genellikle genişleme yanlısı bir tutum izleyen Komisyon ise genişleme politikası her ülkenin özel durumu ve karşılaştığı zorlukları göz önünde bulundurarak özel girişimler uygulama yoluna gitmiştir. Türkiye ile müzakerelerin ivme kazandırılması için 'de başlatılan Pozitif Gündem; Makedonya ile reform ivmesinin canlı tutulması için Yüksek Düzey Katılım Diyaloğu gibi girişimler bu doğrultuda hayata geçirilmiştir.

Avrupa Komisyonu, Ekim ’de sunduğu Genişleme Strateji Belgesi’nde hukukun üstünlüğünü AB üyelik sürecinin merkezine oturtan yeni yaklaşımı kabul etmiştir. Yeni yaklaşıma göre, hukukun üstünlüğü ile doğrudan ilişkili iki fasıl olan “Yargı ve Temel Haklar” ile “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” fasılları katılım müzakerelerinde öncelikli olarak ele alınarak, müzakereler boyunca yakından takip edilecek ve en son kapatılan fasıllar olacaktır.

Genişleme Stratejisi’nde ise Komisyon, “önce temel konuların ele alınması” (fundamentals first) teması ışığında hukukun üstünlüğü, ekonomik yönetişim, demokratik kurumların güçlendirilmesi, temel haklar, kamu yönetimi reformu ve komşularla iyi ilişkiler olarak konularına özel önem atfedeceğini açıklamıştır.

Kasım ’te göreve gelen Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, görev süresi boyunca AB’nin yeni bir genişlemeye tanıklık etmeyeceğini açıkça telaffuz etmiş ve bu doğrultuda, genişleme dosyasını Komisyon’un organizasyon şemasında Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri adı altında ele alma yoluna gitmiştir.

Önce temel konuların ele alınmasına yaptığı vurguyu sürdüren Avrupa Komisyonu, yılında orta vadeli bir strateji belgesi kabul etmiş ve işlevselliği sorgulanır hale gelen ilerleme raporlarının metodolojisinde bir dizi değişikliğe gitmiştir. Komisyon, bu gözden geçirme ile genişleme politikası kapsamındaki ülkelerin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilmedeki hazırlık düzeyi ile her politika alanında son bir yıl içerisinde kaydettikleri ilerlemeyi ölçülebilir ve mukayese edilebilir kılmayı amaçlamıştır. Bunun yanında, Avrupa Komisyonu’nun beklentileri ve söz konusu ülkelerin bir sonraki yıl odaklanmaları beklenen öncelikler açıkça telaffuz edilmiştir. Ek olarak, ilerleme raporları ülke raporu adını alırken, raporların açıklanma takvimi sonbahardan ilkbahar aylarına alınmıştır. 

yılında Batı Balkan ülkelerinin AB perspektifine yönelik bir strateji belgesi kabul eden Avrupa Komisyonu, bölgede reform ivmesini canlandırmak üzere bir dizi eylem açıklamış ve müzakere sürecinde en ileride bulunan iki Batı Balkan ülkesi Karadağ ve Sırbistan için gerekli reformların ve üyelik koşullarının yerine getirilmesine bağlı olarak ’i olası üyelik tarihi olarak telaffuz etmiştir. Buna karşın, bu yaklaşım bazı Üye Devletler tarafından şüpheyle karşılanmıştır.

Ursula von der Leyen başkanlığındaki Avrupa Komisyonu, 5 Şubat tarihinde genişleme politikasının metodolojisinde reforma giderek “Katılım Sürecinin Güçlendirilmesi - Batı Balkanlar için İnandırıcı bir AB Perspektifi” başlığı altında yeni bir genişleme metodolojisi sunmuştur. Yeni metodolojinin kabul edilmesinde, Ekim ’da genişleme politikası reformunu önkoşul olarak belirleyerek Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile müzakerelere başlanmasını veto eden Fransa’nın çekincelerinin giderilmesi gereksinimi etkili olmuştur. Yeni metodoloji kapsamında 35 müzakere faslı altı temel politika kümesi altında yeniden düzenlenmiştir: Temel Konular; İç Pazar; Rekabetçilik ve Kapsayıcı Büyüme; Yeşil Gündem ve Sürdürülebilir Bağlantılar; Kaynaklar, Tarım ve Uyum ile Dış İlişkiler. Ayrıca, genişleme sürecindeki ülkelerin reform performansının izlenmesine Üye Devletlerin ağırlığı artırılmış; yüksek reform performansının getireceği kazanımlar ile reformlar ve temel konularda geri gidişin yol açacağı olumsuz sonuçlar vurgulanmıştır. Mart 'de AB Konseyi tarafından kabul edilen yeni metodolojinin Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’un müzakere sürecinde uygulanması öngörülmektedir.

seafoodplus.info?id=32

AB üyesi Bulgaristan ve Romanya neden Schengen Bölgesi'ne kabul edilmiyor?

'te küçük bir Lüksemburg kasabasında kurulmasından bu yana Schengen Bölgesi, Avrupa entegrasyonunun en sembolik ve somut sonuçlarından biri haline geldi. Bölge halkı pasaport taşımaya veya sınır kontrollerine ihtiyaç duymadan sınırlar arasında seyahat etti.

Başlangıçta Avrupa Birliği'ne (AB) paralel olarak kurulan Schengen, sonrasında bloğun yasalarına dahil edildi.

Bölge şu anda 22'si AB ülkesi olmak üzere 26 ülkeyi ve yaklaşık milyon Avrupalı'yı kapsıyor.

Ancak 'de AB'ye katılan Romanya ve Bulgaristan gibi üyeler henüz pasaportsuz seyahatin avantajlarından yararlanamıyor.

Zorlu kabul sürecinde iki ülkenin de on yılı aşkın süredir kuyrukta beklemesi hayal kırıklığı yaratıyor. 

Schengen'e katılım, ortak kuralların uygulanmasını, dış sınırların düzgün bir şekilde yönetilmesini, güvenlik bilgilerinin paylaşılmasını ve etkin polis işbirliğini gerektiriyor. 

Her iki ülke de gerekli kriterleri yıllar önce yerine getirdiklerinde ısrar ediyor. 

Avrupa Birliği Konseyi "engeli"

Avrupa Komisyonu da adayların tüm teknik koşulları yerine getirdiğini defalarca teyit ederken, Avrupa Parlamentosu iki ülkenin kabul edilmemesini "ayrımcılık" olarak eleştiriyor. 

Bu iki önemli kurumun tam desteğini almalarına rağmen iki ülkenin bir de 27 AB ülkesinin bakanlarını bir araya getiren Avrupa Birliği Konseyi'nin yeşil ışığını alması gerekiyor. Süreç de burada tıkanıyor. Zira onayın çıkabilmesi için eksiksiz tüm üyelerin kabul oyu kullanmamaları gerekiyor. Bu da tek bir "hayır "ın tüm süreci fiilen dondurabileceği anlamına geliyor.

Örneğin yılında Fransa, Almanya, Finlandiya, İsveç, Hollanda ve Belçika, iki ülkedeki yolsuzluk, organize suç ve yargı reformlarıyla ilgili endişeler nedeniyle oylamada "hayır" oyu kullanmıştı. 'te patlak veren göç krizi ise kabul umutlarını daha da azalttı. Sadece Covid krizinin ardından rüzgar tersine dönmeye başladı.

Bu yılın başlarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Bulgaristan ve Romanya'nın katılımı için kapıyı açarken, kriz zamanlarında bakanlar düzeyinde bir Schengen Konseyi kurmak da dahil olmak üzere pasaportsuz bölgede reform planlarını açıkladı.

Bu açıklamadan kısa süre sonra da Almanya Şansölyesi Olaf Scholz üyelik sürecine desteğini dile getirdi ve Romanya ve Bulgaristan'ın "tam üye olmaları" için çalışacağını açıkça taahhüt etti.

"Schengen Avrupa Birliği'nin en büyük başarılarından biridir ve bunu korumalı ve geliştirmeliyiz. Bu, aynı zamanda, kalan pürüzleri de gidermek anlamına geliyor" dedi.

AB'nin önemli iki ülkesindeki bu tavır değişikliği sürecin hızlanması ve diğer isteksiz ülkelerin tavırlarında değişikliğe gitmelerinde çok önemliydi.

Euronews'e konuşan yetkililer Finlandiya, İsveç ve Danimarka'nın da aynı şekilde tutumlarını yumuşattığını ancak İsveç'te yeni bir sağcı hükümet kurulduğunu ve Danimarka'da da önümüzdeki ay seçimlerin yapılacağını söyleyerek pozisyonların değişebileceğinin işaretini verdi. 

Ekim ayında Avrupa Parlamentosu, 'den bu yana beşinci kez Bulgaristan ve Romanya'nın AB'ye derhal kabul edilmesini onaylamaları için yeni bir karar aldı.

Parlamenterler yasal bağlayıcılığı olmayan metinde "Parlamento, aradan geçen 11 yılda Konsey'in bir karar alamamış olmasından dolayı dehşete düşmüştür" ifadelerine yer verdi.

Ancak sadece birkaç gün sonra Hollanda Parlamentosu Bulgaristan ve Romanya'da yolsuzluk ve organize suçların yaygınlığının "Hollanda'nın ve tüm Schengen Bölgesi'nin güvenliği için bir risk" oluşturduğunu savunarak Başbakan Mark Rutte hükümetini daha fazla soruşturma yapılana kadar başvuruları veto etmeye çağırdı.

Bugüne kadar Bulgaristan ve Romanya, yılında başlatılan ve yargı sistemi, yolsuzlukla mücadele ile kara para aklama ile mücadeleye ilişkin reformların uygulanmasını değerlendiren bir süreç olan İşbirliği ve Doğrulama Mekanizması (CVM) kapsamında bulunuyor. 

AB Dönem Başkanı Çekya'dan son deneme

Bu ülkeler, Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından her yıl yayınlanan Yolsuzluk Algı Endeksi'nde en alt sıralarda yer alan AB üyesi ülkeler olmakla birlikte, puanları uzun süredir Schengen üyesi olan Macaristan ve Yunanistan'dan çok da uzak değil.

Halihazırda AB Konseyi dönem başkanlığını yürüten Çekya, Schengen genişlemesini en önemli önceliklerinden biri haline getirdi.

Ancak zaman daralıyor. Zira Prag'ın uzun süredir askıda olan bu konuyu oylamaya sunması için muhtemelen son şansı, adalet ve içişleri bakanlarının bir araya geleceği 9 Aralık'ta olacak.

Sadece oybirliğiyle alınacak bir kararla iki ülke Schengen'e kabul edilebilir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir