bir anne çocuğunu neden sevmez / Neden Bazı Çocuklar Ebeveynlerini Sevmez? - Aklınızı Keşfedin

Bir Anne Çocuğunu Neden Sevmez

bir anne çocuğunu neden sevmez

etiket Gelin İnsanları İkiye Bölen "Anneler Çocuklarını Sevmek Zorunda mı?" Tartışmasını Birlikte Konuşalım!

Haberler

Yaşam

Gelin İnsanları İkiye Bölen "Anneler Çocuklarını Sevmek Zorunda mı?" Tartışmasını Birlikte Konuşalım!

Bir çocuğu sevgisiz büyütmek ne kadar doğru?

Şimdi sizlerle yeni bir tartışma konusunu konuşacağız. Konumuz: "Anneler çocuklarını sevmek zorunda mı?"

'Sevginin tartışması mı olur?' dediğinizi duyar gibiyiz fakat ne yazık ki oluyor.

Bu tartışma 2 çocuğu olan bir annenin çocuklarıyla ilgili düşüncelerini internet sitesinde paylaşmasıyla başladı. Anne 8 yaşındaki çocuğuyla annelik bağının oluşmadığını, kızının kendisini rahatsız ettiğini ve onunla olmaktan keyif almadığını yazdı.

Bu tartışma 2 çocuğu olan bir annenin çocuklarıyla ilgili düşüncelerini internet sitesinde paylaşmasıyla başladı. Anne 8 yaşındaki çocuğuyla annelik bağının oluşmadığını, kızının kendisini rahatsız ettiğini ve onunla olmaktan keyif almadığını yazdı.

Haliyle annenin yorumlarını okuyan kullanıcılar da ikiye bölündü. Kimileri bir annenin çocuklarını sevmek zorunda olduğunu, sevgisiz büyümemeleri gerektiğini düşünürken;

Haliyle annenin yorumlarını okuyan kullanıcılar da ikiye bölündü. Kimileri bir annenin çocuklarını sevmek zorunda olduğunu, sevgisiz büyümemeleri gerektiğini düşünürken;

Kimileri de annelerin çocuklarını sevmek gibi bir zorunlulukları olmadığını söyledi. Bu düşünce birçok insanın hoşuna gitmedi tabii.

Kimileri de annelerin çocuklarını sevmek gibi bir zorunlulukları olmadığını söyledi. Bu düşünce birçok insanın hoşuna gitmedi tabii.

Annelerin çocuklarını sevmek zorunda olduğunu düşünenlerin anneliği ve aileyi kutsallaştırdığı da söylendi. Bana kalırsa bu meselenin anneliği kutsallaştırmakla bir ilgisi yok.

Annelerin çocuklarını sevmek zorunda olduğunu düşünenlerin anneliği ve aileyi kutsallaştırdığı da söylendi. Bana kalırsa bu meselenin anneliği kutsallaştırmakla bir ilgisi yok.

Mesele tamamen bakıma muhtaç çocuklara sevgi gösterilerek büyütülüp topluma düzgün bireyler olarak dahil olmalarını sağlamak. Bu tek başına annenin sorumluluğunda da değildir elbette. Baba ve annenin eşit derecede rolü vardır.

Mesele tamamen bakıma muhtaç çocuklara sevgi gösterilerek büyütülüp topluma düzgün bireyler olarak dahil olmalarını sağlamak. Bu tek başına annenin sorumluluğunda da değildir elbette. Baba ve annenin eşit derecede rolü vardır.

Aile sevgisinden mahrum bırakılan çocukların ileride nasıl bireyler olabileceğini az çok tahmin edebiliyorsunuzdur.

Aramızda illaki anne ya da baba olanlar vardır. Bu nedenle biz de bu tartışmayı sizlere açmak istedik. Sizce bir anne ya da baba çocuklarını sevmek zorunda mı? Yorumlarda bu konuyu derinlemesine konuşalım!

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

Mutsuz annelerin çocukları...

Haberin Devamı

30 yaşıma geldim, hâlâ annem çocukmuşum gibi tepemden ayrılmıyor. Her şeyimi sorun edip surat asıyor. Bunlar olmasın diye çocukluğumdan beri sorunlarımı kendim halletmekten çok yoruldum. Çocukluğum diyorum ama gerçekten ben ve abim çocuk olabildik mi, bunu bilmiyorum.

Annemin benim sorunuma benden büyük tepkiler göstermesini, bir şey olsa benden çok korkmasını, üzülmesini kaldıramıyorum artık. Çocukluğumdan beri en büyük hayalim kendime ait bir evim olsundu. Kapıları kapatıp özgürlüğü doya doya orada yaşamak isterdim. Geldin diyen yok, gittin diyen yok, her bahaneyle surat asan yok, ama olmadı.

‘YALNIZ KALMAK İSTEMİYOR’

Son bir senedir annemde yalnız kalamama korkusu başladı. Bu yaşımda iş dışında asla evden çıkamıyorum. İş yemeklerinde dahi arayıp hemen eve geliyorsun diyor. Ona derdimi bir türlü anlatamıyorum. Zaten öyle gezip tozmaya pek meraklı değilim, biraz da bu yüzden evde kalacağım galiba. Hem aile kurun bir an önce diyor, hem de peşimizi bırakmıyor. Gelmezsek kıyameti koparıyor, siz ne biçim evlatsınız, ben sizi tek başıma yetiştirene kadar neler çektim, evde hasta anneniz var, siz bana doğru dürüst şefkat bile göstermiyorsunuz diyor. Sanki o şefkati biz annemizden gördük de...

Anne sen hastasın. Seni hemen doktora götürelim, bak sen de hastayım diyorsun zaten” dediğimizde, bunu da kabul etmiyor. Bunun bir hastalık olduğunun farkında aslında ama iyi olmaya, bundan kurtulmaya da niyeti yok. “E, n’apalım yani, hep başında mı oturalım?” dediğimizde bize çok kızıyor. Bu sefer de ölsem de kurtulsam diye ağlamaya başlıyor. Yalnız kalmak istemiyor.

‘ÇÜRÜMÜŞ HİSSEDİYORUM’

Sonunda abim paçayı kurtardı, işi nedeniyle uzak bir yere taşındı ama ben öylece kaldım. Sonunda bende öfke nöbetleri başladı. Tedavi olmayan kişiler, annem gibi insanlar yanındakini daha beter hasta ediyor. Bunun da farkındayım.

Bu sinir anlarında kendimi tanıyamıyorum, her şeyi kırıp dökmek, parçalamak istiyorum. Kendimi çürümüş gibi hissediyorum. Sanki elim, kolum, bedenim, kalbim her yerim çürümüş. Bağırmak istiyorum, sesim çıkmıyor. Elim ayağım zangır zangır titriyor. Dayanamıyorum artık Gülseren Hanım, dayanamıyorum.

Bir yandan da hayatım için, özgürlüğüm için mücadele etmem gerekiyor. Onu da biliyorum. Sizden cevabını almak istediğim en önemli soru da şu:

Sizce her şey normal de ben kötü bir evlat mıyım?

Saygılarımla sevgili hocam... Pınar.

KENDİNİZLE NE KADAR GURUR DUYSANIZ AZ

Sevgili okuyucularım,

Pınar’ın yaşadığı bu sorunu Türkiyemizde pek çok çocuk ve genç yaşıyor. Anneler iyi niyetle de olsa “Ben hayatımı sizler için feda ettim, ben sizlerle ayaktayım yoksa çoktan ölür giderdim, siz benim yaşama sebebimsiniz” ya da “Zaten yorgunum, üzgünüm, bir de siz üzmeyin beni” gibi sözlerle aslında çocuklarının sırtına taşıyamayacakları kadar ağır yükler yüklüyorlar. Zamanla o evlerde roller değişiyor. Çocuklar anne oluyor, anneler de çocuk.

MUTSUZ KADINLAR

Zaman, ne anneleri büyütüyor, ne de çocuklara çocukluklarını yaşatıyor. Böylece çocukların bir annenin evladı olma, çocuk olma, hayatın içinde en çok ihtiyaç duydukları güven duygusunu yaşama şansları da ellerinden alınmış oluyor. O anneler de gelişemiyor, güçlenemiyor, köreliyor ve kısır kalıyor. Çocuklarına bağımlı, hayat mücadelesini çoktan unutmuş, gücü sadece çocuklarından alan, onlar yuvadan uçmaya kalktığında bundan çok korkan, bencil, mutsuz kadınlara dönüşüyor.

HAYAT ÇALIŞANA BONKÖR

Biz insanlar kendimiz için bir şeyler yapmaz, kendimizin ve çocuklarımızın sorumluluğunu almaz, sırtımızı birilerine dayayarak rahat edeceğimizi umar, hayata teslim olursak hayat bize inanın hiçbir şey vermez. Hayat çalışana, mücadele edene, korkularına teslim olmayana, her sefer yenilse de yine ayağa kalkıp kaldığı yerden mücadeleye devam edenlere bonkördür.

Bu durum sadece biz insanlar için değil, bütün canlılar için geçerlidir. Zayıfı hiç sevmez hayat ama zayıf olduğunu bilip güçlenmeye çalışanı, umudunu kesmeyeni, hayata tutunmak için çırpınanı çok sever. Bütün kapıları böylelerine birer birer açıverir.

PEŞİNE DÜŞECEKSİNİZ

Mutluluğa gelince; mutluluk aranmadan bulunmaz. Siz onun peşine düşecek, onu bucak bucak, her yerde arayacaksınız ki bulabilesiniz. Öyle oturduğumuz yerden mutluluk bize gelmez. Dünya adlı bu gezegende her birimizi mutlu ya da mutsuz edecek öyle çok şey var ki... Mutlu olmanın da bahanesi çok, mutsuz olmanın da...

Sevgili Pınar,

Hani bana sormuşsun ya, “Ben kötü bir evlat mıyım?” diye... Sen harika bir evlatsın. Abin de öyle. Sizin gibi çocuklar dostlar başına.

Babanız belli ki pek hayatınızda yok. Anneniz ise mutsuz bir kadın. Babanızdan da ayrılınca yalnızlık zor gelmiş. Mutsuzluk tıpkı virüs gibi bulaşıcıdır. Mutsuz, hep üzgün, sık sık ağlayan bir anneyle büyümek hepimiz için büyük bir şanssızlık. Ancak her şeye rağmen sen ve abin kendi ayaklarınız üzerinde durabilmek, hayatla çocuk yaşınızdan itibaren tek başınıza mücadele etmek, bir an önce okuyup iş-güç sahibi olmak için elinizden geleni yapmışsınız.

Çok başarılı olduğunuzu bir de benden duyun istedim çünkü size bunu hiç söyleyen olmamış. Bence, kendinizle ne kadar gurur duysanız az.

ÖNCELİK HEP SİZ OLUN

Ancak artık bunun tadını çıkarma zamanı... Benim danışanlarıma en sık önerim hep şu olmuştur; iyi insan olun, eşinizden, çevrenizden, yakınlarınızdan hele anne babanızdan, arkadaşlarınızdan, çoluk çocuğunuzdan ilgiyi, sevgiyi, şefkati ve merhameti hiç esirgemeyin. Ancak hayatınızdaki önceliği asla kimseye vermeyin. Önceliğiniz hep siz olun. Yetişkin bireyler olduğumuzda bizim sahibimiz hep biz olmalıyız. Doğa, bizleri çocukken anne babalarımıza, sonra da kendimize emanet eder. Bu emanete hıyanet edenleri de affetmez.

EMPATİ YAPAMAZLAR

Mutsuz birini siz ne yaparsanız yapın mutlu edemezsiniz. Sadece onun mutsuzluğuna ortak olursunuz. Bütün mutsuz insanlarda durum hep böyledir. Mutlu, enerjik, yaşam sevinci olan, gezmek, eğlenmek, sosyalleşmek isteyen kişilere tahammül edemezler. Büyük ihtimalle bu yüzden yakınlarına her bahaneyle kızar ve suçlarlar. Ancak bütün bunları kötü niyetle yapmazlar. Mutlu insanı anlayamaz, içlerinde hissedemez, onlarla empati yapamazlar.

Sevinmek, heyecanlanmak, bir şeyler yapmaktan zevk almak, bu mutsuzlukla mücadele etmek gibi bir hevesleri yoktur. İçlerinden bunu bilirler. Mutsuzlukla mücadele etmek emek ister. Annenizin sanırım mücadele etmeye ne gücü ne de niyeti var. En iyisi sen ne anneni yalnız bırak, ne de kendini yalnızlığa mahkûm et.

‘SEN YALNIZ MI KALDIN’

Yıllar önce bir albay, eşini getirirdi bana. Eşi evde yalnız kalmaktan çok korkuyor, işyerinde eşine huzur vermiyordu. Birkaç kez birlikte gelip gittiler bana, sonra aniden kayboldular. Merak edip aradım, ne oldu diye. Albay aniden kalp krizinden vefat etmiş. “Sen yalnız mı kaldın?” dedim, mecburen dedi.

Babam öldüğünde annem bankaya gitmeyi bile bilmezdi çünkü ev dışındaki her şeyi babam yapardı. Annem önceleri çok korktu, yapamam sandı ama sonra yavaş yavaş her şeyi öğrendi ama biz çocuklar babamın yaptığı her şeyi yapıverseydik, annem o evde yapayalnız kalır, ömür boyu kendini eve kapatır ve çok mutsuz olurdu. Babamdan sonra annem özgür, sağlıklı, cesur ve çok sosyal bir kadın olarak tam 43 yıl yaşadı.

BİZ YORULMALIYIZ...

Sabah kalktığımızda yaşamak için hepimizin bir amaca, bazı sorumluluklara, yapılacak işlere öyle ihtiyacımız var ki... Akşama kadar o işler bitmeli, biz yorulmalıyız ki gece yatağa girmenin tadı olsun.

Annenizin eli ayağı değil, dostu, arkadaşı, onu çok seven evlatları olun artık. Annenize göstereceğiniz sevgi ve şefkat hem ona hem de size ilaç gibi gelecek.

Haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın, sevgiyle kalın.

#Annelik#Mutluluk#Evlat

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

Çocuklar kimleri sevmez?

Bazı çocukların, özellikle de sempati duyduğumuz çocukların sevgilerini kazanmak, bize değer vermelerini ve arkadaş olmalarını sağlamak isteriz. Bunu sağlamak için de yerli yersiz oyuncaklar alarak, yapmacık sevgi gösterileri ve abartılı sözler kullanmak değil, bizi samimi duygularla sevmelerini hissetmek isteriz. Ancak o zaman bu ilişkinin daha köklü, nitelikli ve uzun süreli olacağını biliriz.

Bazen de; “ben onu seviyorum, bu duygulara onunda karşılıksız kalması mümkün değil, mutlaka bir gün beni anlar” deyip, hiçbir çaba sarf etmeden işi oluruna bırakırız. Oysa ki çocukların kalbini ya da güvenini kazanmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir. 

Çocuklarla iletişim kurmanın incelikleri vardır ve bir kere sevmediler mi, sizin doğal olmadığınızı hissettiler mi, sevgilerini kazanmak daha da güçleşir. En kötüsü de ; baştan sempati duyduğumuz çocuğa , zamanla bizim de ilgimiz azalabilir. Ve hatta sizin yoğun ilgi ve sevginize karşılık verme görevini ve sorumluluğunu çocuklarından daha fazla üzerlerinde hisseden ebeveynlerin, çocuklarını size yakınlaşma konusunda zorlamaları, çocuğunda sizden gereksiz yere biraz daha uzaklaşmasına da neden olabilir.

Çevrenizde sürekli çocuğunu “ablaya teşekkür et bakalım” , “sen de teyzeye nasıl olduğunu sor hadi” , “elinize sağlık desene” , “amcanın elini öp” uyarılarıyla itekleyen ebeveyn örnekleri hiç de az değildir.

Öncelikle çocuğumuzun başkalarının yoğun etkisinde kalmadan, kendini ortaya koymasını bir ebeveyn olarak sağlamamız gerekiyor. Aksi takdirde özellikle kişilik gelişimlerinin yoğun olarak sürdüğü ilk çocukluk ve ergenlik dönemlerinde çocuğumuzun gereksiz muhalif bir kişilik geliştirmesini gerçekleştirmiş oluruz. Hatta aslında sevgilerinin ve ilgilerinin samimiyetine inandıkları insanlara bile, sırf ilgi çekici farklı bir kimlik ortaya koymak adına olumsuz veya ilgisiz davranmaları içten bile değildir.

Peki çocuklarımızın kendilerine güvenlerini artıracak, barışçıl bir kimlik geliştirmelerine olanak sağlayacak, onun psikososyal gelişimini destekleyecek davranışlarımız neler olmalıdır.

Çocuklarımızı aşırı kontrol ve disiplin altında tutmamalıyız. Aşırı disiplin, mükemmeliyetçi davranışlar, abartılı ve dengesiz tavırlar çocukları anne-babanın sözlerine karşı pasif bir dirence iter. Bu direnç çocuğun aynı davranışları zamanla başkalarına göstermesine de sebep olabilir.

Çeşitli olaylar karşısında çocuğun da fikirlerini ifade etmesini sağlayın ve onu düşünmeye sevk edin. Bu özgüveninin artmasını da sağlayacaktır.

Çocuğun kendisini ifade etmesini kolaylaştırmak için karşılıklı olarak sizde ona kendinizi ifade edin. Sık sık karşılıklı konuşup, sohbet etmek ve duygusal paylaşımlarda bulunmak, çocuğun aile dışındaki birileriyle de zaman içinde daha kolay ve sıcak bir iletişime geçebilmesine olanak sağlayacaktır.

Çocuğunuzun sosyal ortamlarda ki arkadaşlıklarını ve girişimlerini destekleyin. Gerekmedikçe, özellikle de başkalarının gözü önünde müdahale etmeyin. Engellemeleriniz ve müdahaleleriniz onun ikili ilişkilerde pasif kalmayı tercih etmesine neden olabilir.

Çocuğunuzun aile içindeki kişilerle ve yakın akrabalarıyla olan bağını kuvvetlendirmesi için ortamlar yaratın.

Bu tip önerilerle aile içinde azami dikkat gösterilen çocuklara bile kendimizi sevdirmede, keyifli bir iletişim kurmada yine de zaman zaman zorlanabiliriz. Peki neden?

Bir çoğumuz genellikle çocukları çok sevdiğimizi ve onları anladığımızı düşünürüz.

Oysa sırf iletişim kurmak adına ; çocuk konuşurken , hatırlatma ve önerilerde bulunma, fikir yürütme, akıl verme gibi müdahalelerle aslında çocuğu dinlemeyiz. Ve aslında bir probleminden, bir duygusundan bahsetmeye çalışan bir kimseye, yargılama, yorumlama, öğüt verme gibi müdahaleler, konuşmaya çalışan kişinin susmasına ya da kendini dinlenilmemiş hissederek , küsmesine neden olur. Bu gibi müdahaleler iletişim engelleridir. Ve bu engeller özellikle de çocuklar tarafından çok çabuk algılanır.

Peki ya çocuklar kimleri sevmez?

Her türlü iyi niyetinize karşı , bir çocuğun kalbini neden bazen kazanamazsınız?

Çocukla konuşmalarınızda yetişkin olmanızın verdiği sorumluluk ve hakla; çocuğa her fırsatta ahlak dersi vermeye ve vaaza kalkışıyorsanız,

“ben olsam şunu şöyle yapardım” , “bence………” , “neden sende bunu benim yaptığım gibi yapmıyorsun” tarzında öğüt vermeye, çözüm getirmeye ve sürekli fikir vermeye çalışıyorsanız,

Konuşmalarınızda; “sen daha küçüksün” , “büyükler gibi düşünemiyorsun”, “daha çok tecrübesizsin” , “buna benzer olayları daha önce yaşamadın”, “aslında bu konuda çok yetersizsin” , gibi kendi yaşımızın büyüklüğünü, onun yaşının küçüklüğünü vurguluyorsanız,

Sürekli övüyor, ondan beklentilerinizin yüksek olduğunu hissettiriyor ve her işi mükemmel bir şekilde yapabileceği gibi aslında onu beklentiler ve sorumluluklar altına sokuyorsanız,

Davranışları ve konuşmaları hakkında onu hemen anladığını hissettirmek adına daha konuşmasını bitirmeden olayları tahmin ediyor ve teşhis ediyorsanız,

Kendini kötü hissettiği anlarda “aldırma” , “boşver” , “düzelir”, “hadi gül artık” , “neşelen biraz” gibi rahatlatma çabalarınızla , aslında kendisini anlaşılmamış hissetmesine, duygularını rahatlıkla ortaya koymasına fırsat vermiyorsanız,

Sürekli ; ”niye?” , “nasıl?” , “neden?” gibi sorularla , ilgilenmek adına onu sorguya çekiyorsanız,

Onun konuşmak istediği ama sizin sıkıcı ve gereksiz bulduğunuz konuları değiştiriyor, işi alaya vuruyor ve kendi konuşmak istediğiniz konuları konuşmaya yönlendiriyorsanız,

Çok mantıklı da olsa, kendinize ait bir fikri , bir doğruyu, ona da inandırmaya ve empoze etmeye çalışıyorsanız, çocuklar sizden uzaklaşacaktır.

Unutmayın!

Çocuklar; çevrelerinde onları gözlerinin içine bakarak dinleyen, sözünü kesmeyen, dinlediğini mimik ve jestleriyle belli eden, yargılamadan sadece seven, sevdiğini belli ederken çocuğa yaşından küçük davranmayan, bir şey öğretmeye çalışırken de ona yaşından büyük davranmayan, sakin, dengeli ve her koşulda tutarlı yetişkinlere saygı duyarlar ve severler.

Pedagog Özlem Özden Tunca

Neden Bazı Çocuklar Ebeveynlerini Sevmez?

2 dakika

Ebeveynlerini sevmeyen çocuklar, genellikle diğer duygusal ilişkilerinde zorluklar yaşarlar. Aslında kayıtsızlıkları, kendilerini iyi hissettikleri herhangi bir arkadaşlık veya romantik ilişki kuramayacakları anlamına gelir.

Neden Bazı Çocuklar Ebeveynlerini Sevmez?

Son Güncelleme: 17 Ağustos, 2021

Çocuklar ve ebeveynler arasındaki karşılıklı sevgi, hafife alınma eğilimindedir. Ancak, bu böyle olmamalıdır. Çünkü bazı çocuklar ebeveynlerini sevmez. Bu bir bozukluk değildir ve anormal bir mizacın kanıtı da değildir. Bu sadece bazen olan bir gerçektir.

Çocukların ebeveynlerini sevmediği fikri tam kelime anlamıyla alınmamalıdır. Gerçekten de, bir sınırlama veya eksiklik olmadıkça, çocuklar her zaman ebeveynlerine duygusal olarak bağlı olacaktır. Ancak, bazen bu duygular olumlu değildir. Aslında, bunlar nefret, küskünlük ve kayıtsızlık duyguları olabilir.

Çocuklar ebeveynlerini sevmiyor gibi görünüyorsa, bunun nedeni genellikle sevgilerinin bastırılmış veya engellenmiş olmasıdır. Bu nedenle, sevgi oradadır, ancak doğru bir şekilde tezahür ettirilmemiştir veya ifade edilmemiştir. Peki bu nasıl olur?

“Hayatımızın her günü çocuklarımızın hafıza bankalarına yatırım yaparız.”

– Charles R. Swindoll

Anne ve babasını sevmeyen çocukları gösteren mutsuz bir çocuk ve anne.

Yansıtma

Çocukların ebeveynlerini sevmemelerinin nedenlerinden biri yansıtma ya da aynalama olarak bilinen bir süreçten kaynaklanıyor olabilir. Bu, ebeveynler çocuklarına sevgi göstermediğinde olur. Sonuç olarak, çocuklar da ebeveynleriyle bu şekilde ilişki kurmayı öğrenirler.

Bu durumlarda, sevgi eksikliği duygusal gelişimlerini engeller veya sınırlar. Ebeveyn, bilinçli veya bilinçsiz olarak, çocuğuyla olan ilişkisini kısmen keser. Hatta çocuklarına aralarındaki bağın duygusal değil, daha pratik ve işlevsel olması gerektiği fikrini aktarırlar.

Bu tür koşullar altında, çocuk muhtemelen dünyayla duyguları aracılığıyla ilişki kurmayı öğrenmeyecektir. Aslında, aldıklarını vermeye başlarlar: Aldıkları şey kayıtsızlıktır. Bu onların önemli bir yanını kapatır. Aslında, bu tür durumlarda sevgi vardır ama baskılanmıştır.

Terk edilme seviyeleri

Çocukların ebeveynlerini sevmemelerinin bir başka nedeni de terk edilmeleridir. Terk ediliş kesin olduğunda, iki taraf arasında hiçbir bağlantı yoktur. Bu durumlarda, bazen çocuk, ortada olmayan ebeveyni idealleştirme veya reddetme eğiliminde olabilir.

Bununla birlikte, terk her zaman bir veya iki ebeveynin olmadığı anlamına gelmez. Terk etme, her iki ebeveyn de etraftayken, ancak çocukla ilgilenmediğinde de ortaya çıkabilir. Örneğin, yetiştirilmelerini üçüncü bir tarafa devredebilirler. Aynı durum, ebeveynler, çocuklarının hayatındaki önemli anlarda desteklerini sunmadıklarında da ortaya çıkar.

Bu durumlarda çocuklar, ebeveynlerinin onları en temel şekilde başarısızlığa uğrattığını hissetme eğilimindedir. Bu nedenle, ebeveynlerine güvenemeyeceklerini hissederler, güvensizlik içinde büyürler ve kendilerini onlardan uzaklaştırırlar. Zamanla, özellikle terk etme sistematik ise, bu genellikle hoşlanmama veya kayıtsızlığa dönüşür.

Mutsuz bir çocuk ve baba, çocukların anne babalarını sevmediğini gösteriyor.

Ebeveynlerin kurbanları

Bazı durumlarda, çocuklar anne babalarını onların kurbanı oldukları için sevmezler. Bu genellikle istismar durumlarında ortaya çıkar. İstismar duygusal, fiziksel veya cinsel olabilir. Bu tür olaylar çocuğa büyük zarar verir. Aslında, ebeveynleri ile sağlıklı bir duygusal bağın gelişmesini engelleyen yaralar bırakırlar.

Bir çocuk babasını saldırgan biri olarak görmeyi öğrendiğinde, nefret tohumları eker. Bu örtük veya açık olabilir. Genellikle çocuklar şaşkın ve kızgın hissederler. Daha sonra, yaşlandıkça bu duygular güçlü reddedilme duygularına dönüşür. Buna ek olarak, genellikle güçlü bir suçluluk duygusu hissederler.

Bir insan, birincil bakıcıları ile sahip olduğu bağa dayanarak sevmeyi öğrenir. Aslında bir çocuğa asla çok fazla sevgi verilemez. Her gülümsemede, her sarılmada, her ilgide anne babalar hayatta ilerlemeleri için önlerini açarlar. Gerçekten de, sessizlikler, mesafeler ve kötü muamelenin bir çocuğun ilerlemesinin önündeki çok gerçek engeller olduğuna şüphe yok.

İlginizi çekebilir ...

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası