Gerçek Hayat28 Ocak
İnsanlığın hayatını kolaylaştırdığı ileri sürülen endüstrileşme, neticede çevreyi tarihin hiçbir döneminde görülmeyen kirliliğe maruz bıraktı. Elbette ki, temiz su kaynakları da bundan etkilendi. Nehirlere boşaltılan fabrika atıkları, suda yaşayan canlıları yok etmekle kalmayıp, ulaştığı deniz, göl ve tarlaları da zehirliyor. Ağır metalleri de ihtiva eden “tarım ilacı” ve “gübre” adıyla pazarlanan kimyevî maddeler ise bitkileri kirletmekle kalmayıp, böceklerin mutasyonuna, toprağın verimsizleşmesine, su kaynaklarının kirlenmesine neden oluyor.
Pek çok âmilin neden olduğu kirlilik ise sık sık tartışmalara konu ediliyor. Bu tartışmalardan biri, geçtiğimiz hafta Milliyet gazetesinin ambalajlı sularla ilgili manşet haberiyle başladı. “Yüzlerce kat fazla çıktı Duş bile alınmaz! Resmen zehir” başlıklı haber sonrasında ortalık yeniden karıştı. Çünkü söz konusu olan tartışma insanın hem cebini, hem de sıhhatini ilgilendiriyordu. Akademik bir çalışmadan hareketle yapılan haberle ilgili farklı çevrelerden açıklamalar geldi.
İşin en garibi “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı analiz çalışmalarını makaleleştiren akademisyenlerin görev yaptığı üniversiteden gelen reddiye idi. Araştırma, haberlerin yanı sıra köşe yazılarına da konu oldu. ‘Gerçek Hayat’ olarak biz ise meseleyi daha kapsamlı ele aldık. Tüm taraflara görüşlerini sorduk. Ortaya ilginç sayılabilecek bir dosya çıktı. İşte tüm tafsîlâtı ile su dosyası:
Geçmişte erişilmesi güç olmasıyla gündem olan su, bugün muhtevası ile tartışmalara konu ediliyor. Meselenin hem ticari, hem de sağlık boyutu var.
MUSLUK SULARI GÜVENLİ Mİ?
Sadece ambalajlı su tartışması başladığında gündeme gelen musluk suları da, damacana sularının taşıdığı tüm riskleri barındırabiliyor. İster ambalajlı sular olsun, isterse de musluk suları, coğrafyaya, kaynağa, kaynağın çevresindeki sanayi ve ziraî faaliyetlere, çöp kaynaklarına yakınlık, tesislerin güvenliği, şehir şebekelerinin eski veya yeni oluşu, bina tesisatlarının eski ve yeniliği, suların ambalajı ve ihtiva ettiği biyolojik, radyolojik, kimyevî kirlilikler ile mineraller açısından ele alınması gerekiyor. Hiçbir yerel yönetim seçiminde gündeme gelmeyen, hiçbir adayın vaatleri arasında yer almayan, suyun sadece evlere intikalinden ibaret görülüp, sıhhî yönü hiç gündeme gelmeyen su meselesi, Türkiye’nin kanayan yaralarının maalesef en başında yer alıyor.
BELEDİYE BAŞKANININ 1. GÖREVİ: TEMİZ SU
Musluklarımızdan akan suların içine eklenen klorun biyolojik kirlilikleri yok ettiğinden, en azından en az seviyeye düşürdüğünden şüphe yok. Gönüller musluklarımızdan akan suyun biyolojik, kimyevî, radyolojik, sertlik, koku ve de tat açısından mükemmel olmasını ister. Bir belediye başkanının, musluğumuzdan temiz su akıtmaktan daha önemli ne vazifesi olabilir? Ancak hiçbir zaman su meselesi ilk görev halini alamamıştır.
SU AMBALAJLARI KISIRLAŞTIRIYOR
Suların ihtiva ettiği kirleticilerin yanı sıra, hileli yollarla arıtılması, klor ya da ozonla dezenfekte edilmesi, damacanalardaki BPA (Bisfenol A) ve petlerdeki fitalat maddeleri de tehlikelerin bir başka veçhesi. ABD’nin Devlet Başkanlığı Yönetim merkezi olan Beyazsaray’ın sitesinde yer alan akademik çalışma, insanlığın maruz bırakıldığı tehlikeyi açık seçik gözler önüne seriyor. Obama’ya sunulan ve muhtelif dallardan 50’ye yakın profesörün imzasını taşıyan akademik raporda, ambalajların içerdiği fitalat ve BPA’nın östrojen hormonu gibi davranması nedeniyle erkeklerde kısırlık, kas erimesi ve prostat kanseri, kadınlarda ise kısırlık ve göğüs kanserine neden olduğu gösteriliyor. (Bakınız: funduszeue.info)
KISIRLAŞMAYI ÇİN DE İSPAT ETTİ
Çin’de fabrikalarda çalışan işçinin katıldığı, 5 yıl süren araştırma ilginç bir sonuç ortaya çıkardı. Çin’deki bu araştırmada, idrarında BPA ve fitalat olmayanların sperm seviyelerinin, olanlara nispetle 3 kat daha iyi olduğu tespit edildi. Bu da her türlü gıda ve tıbbi ambalaja eklenen BPA veya fitalatın spermleri yok edip, kısırlaştırıcı bir etkiye sahip olduğunu bir kez daha teyit ediyor.
’DE ‘ARAŞTIRILSIN’ DENİLDİ AMA…
yılında bir grup milletvekili TBMM’ye önerge vererek, pet şişe, damacana, plastik bardak, kaşık, çatal, pipet, biberon, emzik gibi ürünlerin, kanser riskinin yanı sıra, üreme, hipofiz, tiroid, meme gibi organ ve dokulara da etkilerinin araştırılmasını istedi. Ancak bugüne kadar TBMM harekete geçmedi. İşte o dilekçede yazanlar: Plastikte bulunan BPA (Bisphenol A) gibi kimyasal maddeler sıcak ve soğuktan etkilenerek, içinde muhafaza ettiği yiyecek ve içeceklere geçmekte, bu da kanser yapma riskine yol açmaktadır. Plastiklerin içindeki bu kimyasal maddeler endokrin sistemini bozmakta, üreme, hipofiz, tiroid, meme dokusu gibi çeşitli organ ve dokulara etki etmektedir. Büyüme, gelişme ve bağışıklık sistemine zarar vermekte, kanseri tetiklemektedir. Plastikteki BPA maddesi, obezite, diyabet, astım, kalp-damar hastalıkları ve karaciğer hasarına yol açmakta, kadınlarda meme, erkeklerde ise prostat kanseri riskini arttırmaktadır. BPA ihtiva eden plastik biberon, şişe ve kaplara sıcak sıvı veya yiyecek konulduğunda BPA maddesi kaptaki sıvı ya da yiyeceğe geçmektedir. Halkımızın cam şişe kullanımına özendirilmesi gerekmektedir. Başta biberonlar olmak üzere yiyecek ve içecek kapları ile diğer plastiklerin kullanımı yasaklanmalıdır.”
FİTALAT VE BPA NİÇİN KULLANILIR?
Gündelik hayatın bir parçasına dönüşen pet ambalajlar diğer zararları bir yana, içerdikleri fitalat nedeniyle insan soyunu tehdit ediyor. Fitalat ya da ftalik asit esteri, oldukça sert bir madde olan polivinil klorit maddesini esnek plastiğe çevirmek için kullanılıyor. Her maddede farklı bir çözünürlük düzeyine sahip olsa da, su ve yağ başta olmak üzere çözünür ve ilgili maddeye geçiyor. Tabiata bırakıldığında toprak, su kaynakları ve diğer canlıları kirletiyor. Fitalat kanserojen maddelerden olup, östrojen hormonu gibi davranarak vücudun tabiî hormonlarını taklit eder ve endokrin (iç salgı bezleri) sistemini bozar. Su şişeleri, emzikler, biberonlar, bebek şişeleri, alüminyum menşeli kapların kaplamaları, damacanalar, gıda kapları, yemek pişirme kapları, oyuncaklar, döşemeler, bazı halı ve kıyafetler, vernikler, parfüm, losyonlar ve kozmetik gibi kişisel bakım ürünleri, ilaç veya besin takviyesi kaplamaları ne yazık ki, fitalat içerirler. Su damacalarını sertleştiren BPA da bedende fitalatla aynı işlevi görüyor. Nature dergisinin araştırmasına göre, endokrin bozucular olarak bilinen bu kimyevî maddeler, vücudun salgıladığı hormonlara müdahale ederek metobolizmayı bozabiliyor.
Klorun yanı sıra çok güçlü bir dezenfektan olan ozon; minerallerden, mikro organizmalardan ve pH’dan kaynaklandığı için suyun orijinal tadını da değiştiriyor. Ozonun suda kalma süresi ise suyun sıcaklığına, pH ve içinde ozonla reaksiyona giren madde miktarına göre değişiklik gösterir. Suda bromür varsa ve ozon verildiğinde insan sağlığını tehdit eden bromata ve bromoforma dönüşüyor. Bu nedenle ozonlanmış suyun hemen tüketilmesi halinde baş ağrısı, aşırı yorgunluk, boğaz kuruluğu, baş dönmesi, göz yanması başta olmak üzere çok daha ciddi sorunlara yol açabiliyor.
Suları mikroplardan arındırmada kullanılan etkin klor (Cl2) ile klorür (Cl-) iyonu sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Klorlama, sıvılaştırılmış klor gazı, sodyum hipoklorit çözeltisi, kalsiyum hipoklorit granülleri veya uygulama yerindeki klor üreteçleriyle sağlanır. Klorlama teknikleri de, kırılma noktası, aşırı klorlama/geri alım, sıra dışı klorlama gibi çeşitler gösterir. Klor suda çözüldüğünde hipokloroz asit (HOCl) ve hipoklorür (OCl-) oluşturur.
TÜRKİYE’DE SU TÜRLERİ
“İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” isimli mevzuata göre içme suları “İçme-Kullanma Suyu”, “İçme Suyu” ve “Kaynak Suyu” olmak üzere üç kısma ayrılıyor. Şehir şebeke suları İçme-Kullanma Suyu olarak tanımlanırken, yer altından çıkarılıp, işlemlere tabi tutulup ambalajlanarak satılan sulara “İçme Suyu” deniliyor. Jeolojik birimlerin içinde tabii olarak oluşan, bir veya daha fazla çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan ve herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın ambalajlanan sulara ise “Kaynak Suyu” deniliyor. Kaynak suları “doğal kaynak suyu” ve “doğal mineralli kaynak suyu” olmak üzere iki şekilde ruhsatlandırılıyor. Doğal mineralli sulara karbon dioksik eklenerek şişelenmesi neticesinde ise “maden suları” denilen sular ortaya çıkıyor.
YENİ TARTIŞMA NEDEN ÇIKTI?
Bursa Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Aşkın Birgül, Pelin Tolunay, Hatice Kübra Akdoğan Gül, Perihan Binnur Kurt Karakuş isimli akademisyenler, 43 farklı markanın içme suyu örneği üzerinde 16 farklı ağır metalin analiz işlemini gerçekleştirir. Elde ettikleri bulguları ise “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı rapor ve makaleye dönüştürürler. Ekim ’de Aydın’da gerçekleşen “Uluslararası Tarım, Çevre ve Sağlık Kongresi”nde ise bu çalışmalarını sunarlar. Geçtiğimiz günlerde bu çalışmaya erişen Milliyet Gazetesinin, konuyu “Yüzlerce kat fazla çıktı Duş bile alınmaz! Resmen zehir” başlığı ile haberleştirmesi su tartışmalarını yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı.
ÇALIŞMANIN MUHTEVÂSI
Dört akademisyen, satışa arz edilmiş 43 markaya ait ml’lik plastik ambalajlı su numunelerini alıp sulardaki ağır metalleri uluslararası ilmî yöntemlerle ölçerler. Su numunelerinde pek çok ağır metal tespit edilir. Baryum, kurşun, stronsiyum gibi ağır metallerin mevzuatın izin verdiği değerlerden de yüksek olduğu görülür. Sonrası malum, “bu sular neden kirli ve nasıl çözebiliriz” demek yerine, alkışlanması gereken akademisyenleri ilgili ilgisiz herkes “sen misin efendim bizim suları kötüleyen” diyerek topa tuttu. Çalışmada içme suyu yoluyla maruz kalma dozunun baryum için en fazla 0,, kurşun için 0, ve stronisyum için de 0, mikrogram olduğu belirlenir. Sularda en yüksek oran olarak baryumda , kurşunda 0,80 ve stronsiyumda ise 6,01 ppB oranları ölçülür. Oysa mevcut mevzuata göre piyasaya arz edilen sularda baryumun sıfır olması gerektiği halde, bu çalışmada bazı markalarda ,08 ppB (µg/L) olarak tespit edilmiş. Yani rakam ifade edildiği üzere oldukça ürkütücü
‘SULAR KANSER İHTİMALİNE KARŞI İZLENMELİ’
Raporun sonuç bölümünde şöyle deniliyor: “Kurşun, baryum ve stronsiyum, numunelerde en sık rastlanılan ağır metal türleri olarak göze çarpmaktadır. Bunun yanı sıra ambalajlı içme sularının ağır metal yönünden sürekli izlenmesi sağlanarak toplum sağlığının korunmasına yönelik uygun ve gerekli tedbirler alınabilir. Sağlık risk değerlendirmeleri göz önünde bulundurulduğunda, ambalajlı içme suyu tüketmenin Pb seviyesine göre kanserojen risk oluşturduğu gözlenmektedir. Bu nedenle, insan ve toplum sağlığının korunması açısından uygun kontrol tedbirlerinin alınması gerekmektedir.”
ANLAMAK YERİNE TEPKİ
Yapılan araştırmayı takdir etmek şöyle dursun, önce kendisini hata etmez otorite olarak gören Sağlık Bakanlığı ile su firmalarının kurduğu dernek, rapora sert tepki gösterdi. “Ambalajlı sular güvenli şekilde tüketilebilir” diyen Sağlık Bakanlığı açıklamasında, AB mevzuatına uyduklarını, kimyasal, fiziksel, mikrobiyolojik ve radyoaktivite parametreleri yönünden analizler yaptıklarını belirtti. “Analiz sonuçları adı geçen yönetmeliklerde belirtilen sınır değerlere uygun olmayan hiçbir suya üretim izni verilmemektedir” denildi. Konu kendisini hiç ilgilendirmediği halde Bursa Teknik Üniversitesi yönetimi de konuya dâhil oldu. Akademisyenlerini ezip geçen Rektörlük açıklamasında “Araştırmaya konu olan ambalajlı içme sularında ağır metal içeriği bakımından içilmeye engel teşkil edici bir durum mevcut değildir” dedi. Su firmalarının üye olduğu dernek ise çalışmanın “bilimsel” olmadığını ileri sürdü. Baskı altına alınan söz konusu akademisyenler ise konu hakkında yeni değerlendirmelerde bulunmaktan imtina ettiler.
‘BARYUM ORANI KORKUNÇ’
Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Ali Uğurlu da sulardaki vahim durumu değerlendirdi. Uğurlu yaptığı açıklamada, “Tespit edilen en yüksek baryum oranı korkutucu. Kurşun miktarı ’un altında olması gerek, ancak 8 katı çıkmış. Araştırma sonuçlarına göre bazı içme suları dördüncü derece su kalitesinde. Böyle bir ürün ancak banyoda kullanılır. Baryum (Ba), kurşun (Pb) ve stronsiyum (Sr) ağır metallerdir. Bu ağır metallarin kansorejen etkileri var. Bazı organlarda birikme, mutasyon, dejenerasyon etkileri söz konusu olabilir. Çünkü bu metaller vücutta birikme yapabiliyor. Ambalajlı su sektöründe korkunç derecede denetimsizlik var. Standart dışı firmaların ruhsatları iptal edilmeli” dedi.
SAĞLIKLI YAŞAMIN SIRRI KALİTELİ SUDA
İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, Tarım ilaçları, kimyasal gübreler, evsel, endüstriyel atıklar, kimyasal toksinler, kanalizasyon suları ve petrokimyasal sızıntıların su kaynaklarını kirlettiğini dile getirdi. “Kirletilen su kaynakları çeşitli kimyasal dezenfektanlarla temizlenmeye çalışılıyor. ABD›de her yıl sulardan kaynaklanan bir milyon ishal vakası ortaya çıkıyor. Sağlıklı su vücudun ihtiyacı olan kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, demir gibi mineralleri içermeli” şeklinde konuştu.
‘BİLGİLER KAMUOYUNDAN GİZLENİYOR’
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği’nin 5 yıl önce yayınladığı ve zaman zaman güncellediği su raporu ise konunun sıklıkla gündemde kalmasına neden oluyor. Bakanlık ve su firmalarının kapsamlı analiz raporlarını kamuoyundan gizlediklerini dile getiren Dernek yetkilileri, tüm raporların firmaların veya sağlık bakanlığı sitesinde yayınlanması yahut su firmalarının Bakanlığın raporları yayınladığı siteye link vermesinin zorunlu kılınması gerektiğini savunuyor. “Piyasada şeffaflık yok” diyen Gıda Hareketi yetkilileri, su firmaları çalışanlarından sürekli ihbar aldıklarını kaydediyor.
SULARDA HANGİ AĞIR METALLER VAR?
İçilebilir bir suda hiçbir ağır metalin olmaması gerekir. Ağır metallerin varlığı, Amerikan Çevre Ajansı’nın raporunda da dile getirdiği üzere, yüzlerce hastalığın yanı sıra engelli doğumlar, kanser türleri, organ yetmezlikleri, öğrenme güçlükleri, gelişim bozukluğu ve hatta ölümlere yol açabiliyor. Bölge ve kaynağa göre farklılıklar arz etse de, sularda akrilamid, alüminyum, amonyum,antimon, arsenik, benzen, baryum, bor, borat, bromat, cıva, fosfat, kadmiyum, krom, kurşun, nitrit, nifrat, selenyum, siyanür gibi ağır metaller ve radyoaktif kirleticilere sıklıkla rastlanabiliyor.
EPA HANGİ HASTALIKLARI SIRALIYOR?
Amerikan Çevre Ajansı EPA yayınladığı su kirleticileri tablosunda, kirleticilerin sulara nasıl dâhil olduğunu ve ne tür sağlık sorunlarına yol açtığını, yılında kamuoyu ile paylaşmıştı. İşte oradan sudaki kirleticilerin yol açtığı bazı hastalıklar: Sinir sistemi veya kan sorunları, lösemi ve diğer kanser türleri, göz, karaciğer, böbrek hasarı, dalak sorunları, kardiyovasküler sistem veya üreme sorunları, bağırsak lezyonları, mide rahatsızlığı, alerji, sinir hasarı, tiroit sorunları, adrenal bezlerdeki değişiklikler, ishal, kusma, kramplar…
DENETİMLER HABERLİ YAPILIYOR
Geçtiğimiz aralık ayında yapılan bir ihbarı değerlendiren Jandarma, Bartın’a bağlı Kaman Köyündeki su kaynağında usulsüzlükler tespit etti. Kaynağa ilave olarak yeraltı kuyusu açan firmanın, açtığı yeraltı kuyusundan çektiği suyu özel aparatlarla kaynak suyu ile karıştırdığı, jandarmanın baskınında suçüstü yapılarak ortaya çıkarıldı. Suçüstü yapılan tesis 10 Aralık’ta mühürlendi. Haber merkezimize ulaşan son bilgiye göre, adı geçen tesisin mühre rağmen geceleri üretime devam ettiği belirtiliyordu. Tesise yeni bir baskın yapan jandarma, mühürlü tesiste üretimin sürdüğünü tespit ederek üretimi yeniden durdurdu. İsminin açıklanmasını istemeyen bir su firması yetkilisi ise benzer durumun su kaynağı yetersiz pek çok firma için de geçerli olduğunu dile getiriyor. Piyasada bazı bayilerce yapılan korsan dolumların yanı sıra büyük küçük bazı firmaların da benzer usulsüzlüklere özellikle yaz aylarında sık sık müracaat ettiklerini söylüyor. Denetimlerin iyi ilişkiler yüzünden haberli yapılmasından şikâyet eden su firması yetkilisi, sektörde şeffaflığın olmadığı, 24 Haziran seçimleri süreci ve sonrasında pek çok firmanın da fiyatlarını 2 katına çıkararak millete ve devlete kötülük yaptıklarını dile getiriyor.
SULAR NEDEN KLORLANIR?
İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğin Maddesi: “İçme-kullanma sularının dezenfeksiyonunda klor kullanılması halinde, uç noktada yapılacak ölçümlerde serbest klor düzeyinin mg/L olması sağlanır. İçme-kullanma suyunda dezenfeksiyon etkinliğinin denetlenmesi amacıyla, serbest klor ölçümleri suyun mahallinde her gün yapılır” hükmünü getiriyor. Klor (Cl2) suyun dezenfekte edilmesi için suya eklenir. Suya ‘klor’ eklenmesi suyun tadını bozduğu gibi geçici olarak rengini de bozar. Ayrıca göz, burun tahrişi, mide rahatsızlığı, kalp-damar, tiroit, cilt ve saç sorunlarına yol açtığı defaten ispat edilmiş olmasına rağmen, yerel yönetimler bu gerçeklerle hiçbir zaman ilgilenmemiştir. Klor, vücut tarafından tolere edilmediği halde, TSE Sağlık Bakanlığı , AB , Dünya Sağlık Örgütü mg/L eklenmesine izin veriyor. ABD Çevre Ajansı EPA ise en küçük değerin dahi tehlikeli olduğunu bildiği için sorumluluktan kaçma pahasına da olsa değer vermiyor.
SULARA EKLENEN KLOR KANSER YAPAR MI?
Katı malzemenin atılmasından sonra su, her türlü zararlı organizmadan arındırılmak amacıyla dezenfekte edilir. En yaygın kullanılan dezenfektan klordur. Bununla beraber, sudaki organik maddelerle tepkimeye girebilen ve kanserojen olduğu ispatlanan klorun organik bileşiklere (klorofenoller) yol açtığı anlaşılmıştır. (Maden Tetkik Arama Kurumu tarafından neşredilen ve Eşref Atabey tarafından kaleme alınan, (Türkiye’de İnsan Kaynaklı Unsurlar ve Çevresel Etkileri” eserinin Sayfası)
KAN KANSERİNİN SEBEBİ KLOR
Dr Joseph Price, “Kalp atardamarları, Kolesterol ve Klor” adlı eserinde, içme suyuna eklenen klorun, kan, kalp ve damar hastalıklarının büyük çoğunluğunun sebebi olduğunu kaydediyor. Dr Stephen Langer ise, “Hastalığın Bilmecesi Çözüldü” adlı eserinde, Ortodoks yaklaşımlar, sizi hasta, bağımlı ve sürekli yeniden hastalanan bir şekilde tutmak için, klorun, homojenleştirilmiş UHT sütün ve ağır metal zehirlenmelerinin göz ardı edildiğini dile getiriyor.
HASTALANMAMIZ VE ÖLMEMİZİ KİM İSTİYOR?
Carter döneminin ABD Sağlık, Eğitim ve Refah eski Bakanı Dr Joseph Anthony Califano ise şöyle diyor: “Şelasyon terapisi, serbest radikal patolojisi kaynaklı kardiyovaskuler hastalıkların doğal bir tedavisi olarak kabul edilirse ve eğer klorlu içme suları, homojenleştirilmiş süt, kök kanalları ile hipo-tiroidin tehlikeleri hakkında size gerçekleri açıklarlarsa, bu abesle iştigal ölümleri de önlenebilir hale gelecektir.”
ŞEHİR ÇEŞMELERİ VE KURT KUŞ
1 Ocak ’da başlatılan poşetle mücadelenin bir benzerinin de su ambalajları için yapılması gerekiyor. Özellikle fitalat içeren ve tabiatı kirleten “kullan at” su kaplarının bir sebebi de belediyeler olarak gösteriliyor. İstanbul başta olmak üzere ecdat yadigârı çeşmelerin suyunu “musluklar çalınıyor” bahanesiyle kesen belediyeler, kendileri ambalajlı su ticareti yapıyor. Çeşmelerin hârabeleşmesine neden olan bu yanlış uygulama; şehirdeki kurt, kuş, kedi köpek gibi canlıların da susuz kalmasına neden oluyor. Sultanahmet’te Alman çeşmesi açık tutulurken, Topkapı’daki Sultan 3. Ahmet Çeşmesi başta olmak üzere hemen tüm çeşmelerin susuz bırakılması tepkilere neden oluyor. Su medeniyetinin çocuklarına yakışmayan bir başka görüntü ise bu çeşmelerin çöplük gibi kullanılması…
ŞEHİR ŞEBEKELERİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?
Sular klorlu iken kesinlikle kullanmayın.
Tesisatınızı ciddi kontrollerden geçirtin, gerekirse sıhhî malzemelerle yeniletin.
Su arıtma cihazları sudaki kirlilikleri yok etmez. Ettiğinde ise suda olması gereken mineralleri de yok ederek ‘saf su’ haline getirir ki, bu da zararlıdır.
Belediye başkan adayına su konusunda sorular yöneltin, gündemine almasını sağlayın.
AMBALAJLI SULARDA NELERE DİKKAT ETMELİ?
BPA içeren plastik damacanaları kullanmayın, bunların yerine cam ambalajları tercih edin.
Fitalat ihtiva eden pet (plastik) ambalajlı sulardan uzak durun.
Su firmanızdan sayfalık güncel kapsamlı analiz raporunu isteyin. Getiremiyorsa sucu firmanızı değiştirin.
İçeceğiniz suda kirleticiler olmadığından ve mineral ihtiva ettiğinden emin olun!
SU İÇMENİN ADABI
Su içmeden önce besmele çekin.
Oturarak ve üç yudumda için.
Yudumlar arasında su bardağını ağzınızdan uzaklaştırın.
Ağzı açık kaplardaki suları içmeyin.
Dibini görmediğiniz kaptan su içmeyin, suyun içine nefes vermeyin.
Suyu yaratan Allah-ü Teâlâ’ya “Elhamdülillah” diyerek şükredin.
SAĞLIK BAKANLIĞI DEĞERLER AVRUPA BİRLİĞİ KRİTERLERİNE UYGUN
Sağlık Bakanlığı, piyasadaki tüm suların bakanlık tarafından onaylı olduğunu, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sitesindeki markalar dışında bir markanın piyasaya çıkmak için bakanlıktan onay almak zorunda olduğunu belirtiyor. Merdiven altı üretiminin mümkün olmadığını, denetimlerin çok sıkı olduğu vurgusunu yapan Sağlık Bakanlığı, listede bulunan tüm su markaların değerlerinin Avrupa Birliği kriterlerine uymak zorunda olduğu ve bunun dışındaki değerlerin bakanlık tarafından kabul edilmediğini ifade ediyor. Su konusunda herhangi bir muammanın olmadığı vurgusu yineleniyor.
Bakanlığın konu üzerine yaptığı açıklamada da analizlerin yetki verilen laboratuvarlarda yapıldığı ve bu analizlere arsenik, kurşun, cıva, kadmiyum, baryum ve bakır gibi ağır metal parametrelerinin de dâhil olduğunu belirtiyor. Analiz sonuçlarında, yönetmeliklerde belirtilen sınır değerlerine uygun olmayan hiçbir suya üretim izni verilmediğinin de altı çiziliyor. Bakanlık, ruhsatlandırdığı tüm su markalarının piyasa denetimleri ve imalathane denetimlerindeki son 3 yıllık (1 Ocak 10 Ocak ) verileri inceleyerek, yapılan toplam 41 bin analizin tamamının kurşun ve baryum parametreleri açısından mevzuat limitlerine uygun olduğunu aktarıyor. Sağlık Bakanlığı, vatandaşların bakanlıkça üretim izni olan ve denetimleri yapılan ambalajlı suları güvenli şekilde tüketebileceğini söylüyor.
SU VAKFI BAŞKAN YARDIMCISI ALİ UYUMAZ ‘ZEMZEM EN GÜVENLİ SU’
Dünyanın en sıhhi suyu olan Zemzemin yıllık 1 milyon ton kapasitesi var. Zemzemin kaynağının oldukça güvenli olduğunu söyleyen Su Vakfı Başkan Yardımcısı Ali Uyumaz, “Zemzem en güvenilir sudur. Muhtevasında herhangi bir kirletici madde yok. Suudi Arabistan çok kurak bir yer olmasına rağmen Kızıldeniz’den buharlaşan sular Taif’deki yüksek tepelerde yoğunlaşıp yağmura dönüşüyor. Suudi Arabistan’da nadir yağmur yağmasına rağmen, orada belki gün aşırı yağmur yağıyor. Bu yağmur zemzemi besliyor. Araştırmacılar, kaynağın ana besleyicisinin o yağmurlar olduğunu belirtiyor.” “Zemzemin, yıllık 1 milyon ton kapasitesi var” diyen Uyumaz, “Mesela biz İstanbul’da günde 3 milyon ton ortalama su kullanıyoruz. İstanbul’da kullandığımız suyun üçte biri zemzem kaynağının yıllık kapasitesi. Çünkü iklim şartları ancak buna el veriyor” dedi.
‘ESKİDEN SUYA PARA VERİLMEZDİ’
Tarihî çeşmelerden eskiden içme suyunun sağlandığını söylüyor Ali Uyumaz. “İnsanlar, tarihi çeşmelerden ya da kaynak sularından belirli yerlere taşırlardı. Millet eskiden suya para vermez, çeşmelerden doldurduğu suları kullanırdı. Yani İstanbul’un çok değişik yerlerinde vardı bu çeşmeler. Bunlar zamanla bozuluyor, tahrip ediliyor ya da değişik nedenlerle hizmet vermez hâle geliyor. Gayret etsek eskisi gibi çalışır hâle getirebiliriz. Son yıllarda yapılan anket ve araştırmalarda tane su kaynağı varsa farklı markalarda bunların çok büyük bir ekseriyetini Terkos’tan daha içilir olduğunu söylüyorlar. Bu çok önemli bir yaklaşım. Bunun üzerine oturup düşünmek lazım. Belki başlangıçta iyi gibi görünüyor ama bunun da bazı eksileri var.”
Klor (Cl) 17 atom numarasına sahip, gr ağırlığında, oda sıcaklığında gaz halde bulunan, halojen grubundan bir elementtir. Su arıtımında veya mikroptan arındırma işlemlerinde kullanılan zehirli bir gazdır. Keskin ve boğucu bir kokusu vardır ve suda çözünebilme özelliğine sahiptir. Klor ve klor bileşikleri özellikle leke çıkarıcı, renk açıcı ve mikrop öldürücü gibi işlemlerde kullanılır.
Mikroorganizmalar nehirlerden, göllerden ve yer altı sularından elde edilen ham sularda bulunabilir. Tüm mikroorganizmalar insan sağlığına zararlı olmasa da, insanlarda hastalıklara neden olabilecek bazı varlıklar vardır. Bunlara patojenler denir. Suda bulunan patojenler, bir içme suyu dağıtım sistemi aracılığıyla bulaşabilir ve bu da onu tüketenlerde su kaynaklı hastalığa neden olabilir.
Su kaynaklı hastalıklarla savaşmak için patojenleri etkisiz hale getirmek için farklı dezenfeksiyon yöntemleri kullanılır. Pıhtılaşma, çökeltme ve filtreleme gibi diğer su arıtma işlemleriyle birlikte, klorlama, kamu tüketimi için güvenli olan su oluşturur.
Klorlama, suyu dezenfekte etmek için kullanılabilecek birçok yöntemden biridir. Bu yöntem ilk önce bir yüzyıl önce kullanılmış ve bugün hala kullanılmaktadır. İçme suyu kaynağının ne olacağı oksidasyonu ve dezenfeksiyonu için çeşitli türlerde klor veya klor içeren maddeler kullanan kimyasal bir dezenfeksiyon yöntemidir.
Klor, ilk olarak te İsveçte keşfedildi. O zamanlar, insanlar sudaki kokuların hastalıkların bulaşmasından sorumlu olduğuna inanıyorlardı. te, sudaki kokuları gidermek için klor kullanıldı, ancak a kadar klorun dezenfeksiyon için etkili bir araç olduğu görülmedi; Su yoluyla bulaşan hastalık miktarını azaltmanın bir yolu. Bu yeni bulgunun ardından, klorlama Büyük Britanyada başladı ve ye kadar ve Kanadada Amerika Birleşik Devletlerine genişledi. Bugün, klorlama en popüler dezenfeksiyon yöntemidir ve tüm dünyada su arıtımında kullanılmaktadır.
Dezenfektan olarak klor kullanan yeni arıtma tesislerinde başarı sağlamak için çok sayıda araştırma ve birçok çalışma yapılmıştır. Klorlamanın başlıca avantajı, bakteri ve virüslere karşı etkili olduğu kanıtlanmış olmasıdır; ancak, bütün mikropları etkisiz hale getiremez. Bazı protozoan kistler klor etkisine karşı dirençlidir.
Protozoan kistlerin büyük bir endişe kaynağı olmadığı durumlarda, klorlama kullanımı iyi bir dezenfeksiyon yöntemidir çünkü ucuzdur, fakat muhtemelen mevcut diğer birçok kirleticiyi dezenfekte etmede ucuzdur. Klorlama işleminin diğer su arıtma yöntemleriyle karşılaştırıldığında uygulanması da oldukça kolaydır. Sudaki acil durumlarda nispeten hızlı bir şekilde patojenlerin aşırı yüklenmesini ortadan kaldırabildiği için etkili bir yöntemdir. Acil bir su durumu, bir filtre bozulmasından arıtılmış ve işlenmemiş su karışımına kadar her şey olabilir.
Klor, hücre zarına zarar vererek bir mikroorganizmayı etkisiz hale getirir. Hücre zarı zayıfladığında, klor, hücreye girebilir ve hücre solunumunu ve DNA aktivitesini bozabilir
Klor aslında bir kimyasaldır ve şebeke suyunda kullanılma amacı mikrop ve bakterileri öldürmektir. Klor içeren bir su tüketmenin kısa vadede insan sağlığına olumsuz bir etkisi yoktur.
Uzun süre klorlu suda kalınması cilt rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Sivilce, akne vs. Havuz kloru solunum yolu rahatsızlıklarına ve astım krizlerine neden olmaktadır. Özellikle erkeklerin havuz kloruna fazla maruz kalmalarıyla hormon bozuklukları görülmektedir.
Uzun süre maruz kalınan klor, kanserojen riski taşır. Klorlu su, göz ile karaciğerde tahrişe sebep olur. Boğazda daralmaya, akciğerde ödem oluşmasına neden olarak solunum güçlüğüne yol açar. Şiddetli baş ağrıları, bulantı ve kusmaya yol açar.
Klorun, musluk suyu da dahil çeşitli dezenfeksiyon işlemlerinde çoğunlukla tercih edilen bir kimyasal olduğundan söz ettik. Bu da musluk suyunu içme suyu olarak tüketen pek çok insanı klorlu su içmek zararlı mı? Diye düşündürüyor. Klor şebeke suyunda bulunabilecek bakteri ve zararlı mikroorganizmaları öldürmek amacıyla kullanılır. Bu bağlamda yararlı bir amaca hizmet ediyor olsa da aslında fazlası insan sağlığı için zehir denebilecek seviyede zararlıdır.
Herkesin bağdaştırabileceği bir örnek olması dolayısıyla yüzme havuzları üzerinden gidelim. Eğer yüzme havuzunda uzun süre vakit geçirdiyseniz, klorun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerin en azını yaşamışsınızdır.
Klorlu su içmenin zararları:
Kloru sudan arındırmak için potasyum metabisülfit kullanılır. Tablet şeklinde olan bu çözeltiler suya atıldığı anda çözünerek suda bulunankloru nötrler. Uçucu bir madde olması dolayısıyla da sonrasında buharlaşır. Bu yöntem hem klor hem kloramin için işe yarar ve genellikle bira ve şarap fabrikalarında kullanılır.
Musluklarınızdan akan su hijyenik olması açısında klorlanır ancak klor seviyelerinin denetiminin tam olarak sağlanıp sağlanmadığından emin olamayacağımız için sağlık açısından musluk suyundan klorsuz su nasıl elde edilir? Konusunda farklı yöntemlere değinmek gerekiyor.
Klorsuz su nasıl yapılır? Klorsuz su elde etmek için ilk yöntem musluktan alınan suyun kaynatılmasıdır. Suyu dakika kaynatarak içerisinde bulunan kloru arındırabilirsiniz ancak bu yalnızca klorlu su için geçerlidir. Eğer musluk suyunuzda kloramin varsa bu yöntem işe yaramayacaktır çünkü klora kıyasla kloraminin suda etkisi daha uzun sürelidir.
Kaynamış su yönteminin eksi yönü ise suyun kaynatıldığında içerisindeki mineral, kalsiyum, karbonat ve magnezyum kireç halinde suyun dibine çökmesidir.
Klorsuz su nasıl elde edilir? Sorusu için bir başka yöntem suyu havalandırmaktır. Sudaki kloru gidermek amacıyla klorlu su en az 24 saat olacak şekilde güneş altında bekletilmelidir. Klor bir çeşit gaz olduğu için bu yöntem ile buharlaşacaktır.
Bu yöntem akvaryumlarda klorsuz su arayanlar için uygun olsa da çok uzun süren bir işlem olması ve içme suyundan kloru arındırmak için de ideal olmaması dolayısıyla çok fazla tercih edilmez. Dahası sudaki kloru giderse bile kloramini gidermeyecektir.
Sudaki hali hazırda bulunan kimyasallardan kurtulmaya çalışırken kloru arındırmak için tekrar kimyasal kullanmak mantıksız gelebilir. Ancak bu da kullanılan bir yöntemdir. Kloru sudan arındırmak için potasyum metabisülfit kullanılır.
Tablet şeklinde olan bu çözeltiler suya atıldığı anda çözünerek suda bulunan kloru nötrler. Uçucu bir madde olması dolayısıyla da sonrasında buharlaşır. Bu yöntem hem klor hem kloramin için işe yarar ve genellikle bira ve şarap fabrikalarında kullanılır.
Kullanımı pek yaygın olmasa da “klorsuz su nasıl elde edilir?” Konusunda bir başka metod ultraviyole ışığı kullanımıdır. Ultraviyole ışığı sudaki zarar mikroorganizmaları öldürmede, kloru ve kloramini arındırmada etkilidir.
Klorun ışığa duyarlı bir kimyasal olması dolayısıyla ultraviyole ışığı bu kimyasalı parçalayarak yok eder. Bu yöntemin sıkıntısı ise ultraviyole ışığının piyasada zor bulunması ve hayli maliyetli olmasıdır. Dahası uzun süre bu ışığa maruz kalmak sağlığı kötü etkilemektedir.
Suya kötü tat ve koku veren klor hem içtiğiniz suyun lezzetini bozarken aynı zamanda sağlığınızı da kötü etkiler. İçme suyundaki klordan kurtulmanın en etkili yöntemi ise su arıtma cihazı bağlatmaktır. Su arıtma cihazları yalnızca şebeke sularından gelen kloru arıtmakla kalmaz aynı zamanda kloraminin de arıtmalısını sağlar.
Su arıtma cihazları sadece klorsuz su nasıl elde edilir? Konusunda değil musluk suyunda bulunan diğer tüm zararlı maddelerin filtrasyon işlemleriyle arıtılarak temiz ve sağlıklı su üretilmesini de sağlar. Ethicwater Argentium su arıtma cihazı ters osmoz sistemine sahip gelişmiş cihazlar musluk suyunda bulunan zararlı mikroorganizmaları, bakterileri ve mikropları da suyunuzdan arıtarak kalitesini bir üst noktaya taşır.
İçme suyunu bu toksiklerden dezenfekte etmek amacıyla bazı kimyasal maddeler atılmaktadır. Bu kimyasallardan ilk akla gelen klordur. Klorun, suyun içerisindeki organik maddelerle bir araya gelmesi ile tepkime sonucunda trihalometan adlı kanserojen etkisi olan kimyasal ortaya çıkmaktadır.
Çoğu insan çeşme suyunu daha ekonomik olduğu için tercih etmekte, suyun temizliğini ve kendi sağlığını göz ardı etmektedir. Uzmanlar klorlu ile sıcak duş almanın dahi tehlikeli olduğunu dile getirirken, çeşme suyunu içmeye devam etmek ciddi anlamda sağlığı riske atmak anlamına geliyor. Bizler klorun vücudumuza zararlı etkisini hemen göremiyoruz. Zehir barındıran kimyasallar yağ dokularımızda birikiyor ve negatif etkileri zaman içerisinde, yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ayrıca en çok bilinen klor olsa da, içme suyunun içerisinde arsenik ve alüminyum da bulunuyor. Arsenik de kansere yol açan bir zehirdir. Nörolojik, deri ve kalp hastalıklarına yol açmaktadır. Alüminyum ise Alzhemier ve Parkinson gibi hastalıklara neden olan toksik bir maddedir.
Çeşmeden su içmekten vazgeçin demiyoruz, ancak arıtma sistemine geçmek en mantıklı çözüm olabilir. Çeşmenizden akan suyu zararlı maddelerden arındırarak, daha sağlıklı hale getirebilirsiniz. Böylelikle sürekli damacana ile su almak yerine sadece bir kere maliyete katlanıp ömür boyu temiz su içebilirsiniz.
Bu durumda saat arası havalandırılmış suyu kullanabilirsiniz. Uzun süre dinlendirme şansınız olursa 24 saat dinlendirmek daha iyi olur. İki iç filtre çalıştırmanıza gerek yok. Tek bir hava taşı ile de süreci hızlandırabilirsiniz
Klorlamanın bakteri ve virüslere karşı çok etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, su kaynaklı tüm patojenleri dezenfekte edemez. Bazı patojenler, yani protozoan kistler, klor etkisine karşı dirençlidir. İki protozoa kisti örneği olan Cryptosporidium ve Giardia, neden olabilecekleri ciddi hastalıklar nedeniyle büyük endişe yarattı. Cryptosporidium, de Kuzey Battlefordda ve Nisan te Milwaukeedeki salgının nedeni idi. Yüksek Giardia ve Cryptosporidium seviyelerine sahip ham sularda, başka bir dezenfeksiyon yöntemi düşünülmelidir.
Klor sadece mikroorganizmalar için değil insanlar için de toksik olabilir. İnsanlar için, Klor gözlere, burun kanallarına ve solunum sistemine tahriş edicidir. Akut sağlık etkilerine neden olabileceği ve ppm kadar düşük konsantrasyonlarda ölümcül olabileceğinden, klor gazı dikkatle kullanılmalıdır. Bununla birlikte, klor gazı da su arıtımı için en pahalı klor şeklidir ve bu, sağlık tehdidinden bağımsız olarak çekici bir seçimdir.
İçme suyunda, klor konsantrasyonu genellikle çok düşüktür ve bu nedenle akut maruz kalmayla ilgili bir endişe değildir. Daha fazla endişe verici olanı, klorlu suya kronik maruz kalma nedeniyle uzun vadeli kanser riskidir. Bu, esas olarak, klorürün yan ürünleri olan trihalometanlar ve diğer dezenfeksiyon yan ürünlerinden kaynaklanmaktadır. rihalometanlar kanserojendir ve klorlu içme suyunda endişe konusu olmuştur. Klorlu su, mesane, kolon ve rektum kanseri riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Mesane kanseri durumunda, risk iki katına çıkarılabilir. Her ne kadar içme suyunda kanserojenlerle ilgili endişeler olsa da, Health Canada Laboratuar Hastalık Kontrol Merkezi, bulaşıcı hastalıkları kontrol etmede klorlu suyun yararlarının, klorlama ile ilişkili risklerden ağır basacağını ve bunun kesilmesini haklı çıkarmaya yetmeyeceğini söylüyor. Bununla birlikte, Avrupada, birçok toplulukta korine son verilmiştir.
Dezenfeksiyon işlemindeki reaksiyonlardan bir dizi farklı yan ürün üretilebilir. İnorganik bileşikler ve klor arasındaki reaksiyonlardan kaynaklanan yan ürünler zararsızdır ve filtreden sudan kolayca çıkarılabilir. Kloraminler gibi diğer yan ürünler dezenfeksiyon işleminde faydalıdır çünkü dezenfekte edici özelliklere sahiptirler. Bununla birlikte, organik madde ile reaksiyona giren klordan üretilebilecek istenmeyen bileşikler vardır. Şu anda en çok ilgilendiren bileşikler, trihalometanlar (THMler) ve haloasetik asitlerdir (HAAlar). THMler ve HAAlar, halojenli organikler oluşturmak için klor ve organik materyal arasındaki hümik asitler ve fulvik asitler (her ikisi de organik maddenin çürümesinden üretilen) arasındaki reaksiyonlardan oluşur. Yüzey suyunda veya yüzey suyundan etkilenen yeraltı suyunda daha yüksek düzeyde THM oluşumu bulunmuştur.
Trihalometanlar birçok kanser türüyle ilişkilendirilir ve kanserojen olarak kabul edilir. En çok önem arzeden trihalometan, triklorometan olarak da adlandırılan kloroformdur. Bir zamanlar ameliyat sırasında anestezi olarak kullanıldı, ancak şimdi başka kimyasallar yapımında da kullanılıyor. Yaklaşık ppm kloroform baş dönmesine, halsizliğe ve baş ağrısına neden olabilir. Kronik maruz kalma, karaciğere ve böbreklere zarar verebilir. Diğer zararlı dezenfeksiyon yan ürünleri: triklorasetik asit, dikloroasetik asit, bazı haloasetonitriller ve klorofenoller.
Triklorasetik asit, bir herbisit olarak kullanılmak üzere ticari olarak üretilir ve ayrıca içme suyunda üretilir. Bu kimyasal, insanlar için kanserojen olarak sınıflandırılmamaktadır ve hayvanlar için sınırlı bilgi bulunmaktadır. Dikloroasetik asit, mukoza zarlarına karşı tahriş edici, aşındırıcı ve tahrip edicidir. Bu aynı zamanda insandaki kanserojen olarak sınıflandırılmamaktadır. Haloacetonitriller geçmişte böcek ilacı olarak kullanılmış, ancak artık üretilmemiştir. Klor, doğal organik madde ve bromid arasındaki reaksiyonun bir sonucu olarak üretilirler. Klorofenoller tat ve koku problemlerine neden olur. Toksiktirler ve daha yüksek konsantrasyonlarda bulunduklarında, vücuttaki solunum ve enerji depolama sürecini etkilerler.
Klorlamanın temel amacı suyu dezenfekte etmektir, ancak bunun başka birçok faydası vardır. Ozonlama ve ultraviyole radyasyon gibi diğer dezenfeksiyon yöntemlerinden farklı olarak, klorlama, su depolama tanklarında veya su dağıtım sistemi içinde patojen büyümesi lasılığını azaltmak için bir artık sağlayabilir. Bazen dağıtım sistemleri, depolama tanklarına ve çıkmaz kısımlarda veya suyun kullanılmadığı yerlerde adil bir mesafe olabilir, kullanım için gönderilen arıtılmış suyun içinde uygun bir (klor) artık bırakılmazsa patojenler yeniden büyüyebilir. Bu, dağıtım sistemlerindeki temiz, arıtılmış suyun kontamine olmasına neden olacak balçık ve biyofilmlerin yanı sıra düşük su kalitesiyle sonuçlanır. Birçok hükümet çevre organı, sistemin tüm noktalarında bulunması gereken klor artıkları için kurallar veya standartlar belirlemiştir.
Klorlama işlemi suya klor ilavesini içerir, fakat klorlayıcı ürün mutlaka saf klor olmak zorunda değildir. Klorlama ayrıca klor içeren maddeler kullanılarak da gerçekleştirilebilir. Gereken pH koşullarına ve mevcut depolama seçeneklerine bağlı olarak, farklı klor içeren maddeler kullanılabilir. Su arıtımında kullanılan en yaygın üç klor türü: klor gazı, sodyum hipoklorit ve kalsiyum hipoklorit.
Klor gazı yeşilimsi sarı renktedir ve çok toksiktir. Havadan ağırdır ve bu nedenle kabından salınırsa toprağa batar. Klor gazının onu iyi bir dezenfektan yapan toksik etkisidir, ancak su kaynaklı patojenlerden daha toksiktir; Aynı zamanda insanlar için toksiktir. Solunum tahriş edicidir ve aynı zamanda cilt ve mukus zarlarını tahriş edebilir. Yüksek miktarda klor gazı dumanına maruz kalmak ölüm dahil ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bununla birlikte, suya girdikten sonra klor gazı, hipokloröz asit ve hipoklorit iyonlarına dönüşür ve bu nedenle insan toksik özelliklerinin tükettiğimiz içme suyunda bulunmadığını anlamak önemlidir.
Klor gazı, renkli amber olan sıkıştırılmış bir sıvı olarak satılmaktadır. Klor, bir sıvı olarak, sudan daha ağırdır (daha yoğundur). Klor sıvısı kabından salınırsa, hızlı bir şekilde gaz durumuna geri döner. Klor gazı kullanmak için en ucuz klor şeklidir. Su arıtması için gereken tipik klor gazı miktarı mg / L sudur. Arıtılması gereken suyun kalitesine bağlı olarak farklı miktarlarda klor gazı kullanılır. Su kalitesi düşükse, temas süresi arttırılamazsa suyun dezenfekte edilmesi için daha yüksek miktarda klor gazı gerekecektir.
Suya (H20) klor gazı (Cl2) eklendiğinde, hipokloröz asit (HOCl) üretmek için hızla hidrolize olur ve hipokloröz asit daha sonra hipoklorit iyonlarına (OCl-) ve hidrojen iyonlarına (H +) ayrışır.
Cl2 + H20 -> HOCI + H + + OCl
Hidrojen iyonları üretildiği için, su daha asidik hale gelir (suyun pHı düşer). Ayrışma miktarı suyun orijinal pHına bağlıdır. Suyun pHı 6,5in altındaysa, neredeyse hiç ayrılma olmaz ve hipokloröz asit baskın olur. in üzerindeki bir pH, klorun tamamen ayrışmasını görecek ve hipoklorit iyonları hakim olacaktır. ila arasındaki bir pH, hem hipokloröz asit hem de suda bulunan hipoklorit iyonlarını görecektir. Birlikte, hipokloröz asit ve hipoklorit iyonları serbest klor olarak adlandırılır. Hipoklorik asit daha etkili dezenfektandır ve bu nedenle dezenfeksiyon için daha düşük bir pH tercih edilir.
Kalsiyum hipoklorit (CaOCl), hipokloröz asidin kalsiyum tuzlarından oluşur. Klor gazı (Cl2) bir kalsiyum oksit (CaO) ve sodyum hidroksit (NaOH) çözeltisine çözülerek üretilir. Kalsiyum hipoklorit, ya tablet şeklinde ya da granül bir toz halinde gelen beyaz, aşındırıcı bir katıdır. Kalsiyum hipoklorit çok kararlıdır ve uygun şekilde paketlendiğinde, ihtiyaç duyulana kadar büyük miktarlarda satın alınabilir ve saklanabilir. Ancak kimyasal çok aşındırıcıdır ve bu nedenle suyu arıtmak için kullanıldığında uygun kullanım gerektirir. Kalsiyum hipokloritin kuru bir alanda depolanması ve organik malzemelerden uzak tutulması gerekir. Odun, bez veya benzin yakınında depolanamaz çünkü kalsiyum hipoklorit ve organik madde kombinasyonu patlama için yeterli ısı oluşturabilir. Aynı zamanda nemden uzak tutulmalıdır çünkü tablet / granül toz kolayca nemi emer ve sonuç olarak (toksik) klor gazı oluşturur. Kalsiyum hipokloritin çok güçlü bir klor kokusu vardır bunları depoya alırken akılda tutulması gereken bir şey.
Su arıtırken, klor gazı kullanmaktan daha az miktarda kalsiyum hipoklorit gerekir. Klor gazıyla gereken mg / L ile karşılaştırıldığında, sadece mg / L kalsiyum hipoklorit gereklidir. Suya kalsiyum hipoklorit eklendiğinde, hipoklorit ve kalsiyum iyonları üretilir.
Ca (OCl) 2 -> Ca + 2 + 2OCl
Kalsiyum hipoklorit, klor gazı gibi pHı azaltmak yerine, suyun pHını arttırır (suyu daha az asidik hale getirir). Bununla birlikte, hipokloröz asit ve hipoklorit konsantrasyonları hala suyun pHına bağlıdır; bu nedenle, suyun pHını düşürerek, hipokloröz asit hala suda mevcut olacaktır. Sonuç olarak, kalsiyum hipoklorit ve klor gazı aynı tip artıkları üretir.
Sodyum hipoklorit (NaOCl), hipokloröz asidin sodyum tuzlarından oluşur ve bir dezenfektan olarak kullanılabilecek bir klor içeren bileşiktir. Klor gazı bir sodyum hidroksit çözeltisine çözündüğünde üretilir. Sıvı şeklinde, açık sarı bir renkle berraktır ve güçlü bir klor kokusuna sahiptir. Sodyum hipoklorit aşırı derecede aşındırıcıdır ve serin, karanlık ve kuru bir yerde muhafaza edilmelidir. Sodyum hipoklorit doğal olarak ayrışacaktır; bu nedenle bir seferde bir aydan fazla saklanamaz. Kullanılabilecek tüm farklı klor türleri arasında, kullanımı en kolay olanıdır.
Su arıtımı için gerekli olan sodyum hipoklorit miktarı, diğer iki klor formundan çok daha düşüktür ve mg NaOCl / L su tavsiye edilir. Kalsiyum hipoklorit gibi, sodyum ipoklorit de bir hipoklorit iyonu üretecektir, ancak kalsiyum iyonları yerine, sodyum iyonları üretilir. NaOCl ayrıca hipoklorit iyonlarının oluşumuyla suyun pHını da arttıracaktır. Daha etkili bir dezenfektan olan hipokloröz asit elde etmek için, suyun pHı düşürülmelidir.
NaOCI -> Na + + OCl
Klorlu suda duş almanın aslında onu içmekten daha kötü olabileceğini biliyor musunuz? Sıcak sıcaklıklarda, kimyasallar kan dolaşımına giren cilt yoluyla hızla emilir. Ayrıca, Klor aktif olarak su ile reaksiyona girerek kloroform gibi sağlığınıza gerçekten zararlı olabilecek toksik yan ürünler oluşturur. Banyo için duş filtreleri mevcuttur. Klorsuz duş bir duş filtresi tercih edebilirsiniz.
Dikkat edilmediği takdirde, klorlu su saçta kuruma, kopma ve matlaşma gibi birçok sorun oluşturabiliyor. Ayrıca, kuru saç yapısına sahip olanlar ile saçları boyalı olan kadınlar, klorlu su konusunda çok daha fazla risk altında. Klorlu su, mayoları dahi parçalayacak güçte bir etkiye sahip.
Klorlu su cilt için sakıncalıdır. Çünkü kimyasal yapısı gereği cildin doğal yapısına zarar verir. Ayrıca cilde sürülen nemlendirici ve güneş kremleri ile etkileşime girerek cilt sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle havuz yerine denizi tercih etmenizde fayda var.
Normal şartlarda şebeke sularındaki serbest klor miktarı ppm (mg/L) olmalıdır. Ancak, su kesintilerinin yaşandığı yerlerde süper klorlama yapılmak suretiyle bu miktar 1 ppm (mg/L)e çıkarılmalıdır.
Sonuç
Klorlama, uzun yıllardır kullanılan popüler bir su dezenfeksiyon yöntemidir. Bakteri ve virüslerin öldürülmesinde etkili olduğu, ancak bazı protozoan kistler için etkili olmadığı gösterilmiştir. Kanserojen bir dezenfeksiyon yan ürünü olan trihalometanlarla ilgili endişeyle, birçok topluluk bu sürecin devamında tereddüt etmiştir. Klorlamanın bazı dezavantajları olmasına rağmen, en popüler, güvenilir ve uygun maliyetli su dezenfeksiyon yöntemi olmaya devam etmektedir.
Görüntüleme
Bazı doktorlar şebeke suyunun içilmesini yeterli görüyorlar. Fakat şebeke sularında kireç ve klor mevcut bu kireç ve klor insan sağlığına zararlı mıdır?
Doktorların görüşlerine ben de katılıyorum. Şebeke suları doğadan gelen sular ve mineralli sular PH benim temama uygun 7’nin üstünde ama şebeke sularında şöyle bir durum var. Özellikle bizim ülkemizde ki şebeke sularında bir gölet düşünün bizim şehrimizde yada başka şehirlerdeki göletlerde insan cesedi, hayvan cesedi çıkıyor tabi su ne oluyor bakterileri yoğunlaşıyor. Bunu arıtmak içinde bakterileri öldürmek içinde gereğinden fazla klor kullanılıyor. İçerisindeki kireç oldukça yüksek. Gereğinden fazla kullanılan klor suyun içerisindeki bakteri öldürebiliyor ama biliyorsunuz bardağa koyduğunuz zaman bembeyaz oluyor su o klor zamanla uzun vadede insan bedenindeki hücrelere zarar veriyor. Aslında kanseri tetikleyen çok önemli bir faktör. Uzun sürede klor kanserojen etkisi olan bir madde olduğunu ben araştırmalarımda da şahit oldum. Okumuş olduğum kaynaklarda da bu bilgiye şahit oldum. Kireç ise 50’li yaşlardan sonra insan damarlarında daralmaya eklem yerlerindeki hareket kabiliyetini kısıtlamaya yönelik zararları olduğu için bu suyun içerisindeki kloru ve kireci kesinlikle dışarı atmakta fayda var. Tabiki kireci tamamen atmakta iyi değil belli bir miktar kirecin olması da önemli ama zaman zaman çeşme suyu da içilebilir. Sadece su arıtma cihazı suyu alkali su demiyoruz. Zaten bizim günlük hayatımızın 24 saatin 24 saati evde geçmiyor ki. Siz o cihazı evinize taktırdığınız zaman belki günde saat akşam eve geldiğiniz zaman içeceksiniz. Zaten gün içinde dışardasınız. Dışarda çay, kahve içiyoruz değişik şeyler içiyoruz. Onun için suyun içerisindeki fazla klor ve kirecin alınması çok çok önemli ve sağlık için yararlı bir olay.
Suwon Su Arıtma cihazları hakkında ayrıntılı bilgi almak için lütfen bizimle iletişime geçin. Su arıtma cihazları hakkında aklınıza takılan tüm soruların cevabını alabileceğiniz uzman personellerimiz ile 7 gün 24 saat hizmetinizdeyiz. Su arıtma cihazı fiyatları ile su arıtma filtre fiyatları için bizden teklif almadan karar vermeyin.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası